7 Nisan 2019 Pazar

Kaval ustası Yaşar Güç

        İnsanoğlunun üflemeli ilk çalgılarındandır. Çeşitli kaynaklarda ''ağız sazları'' arasında anılan çalgı. Orta Asya Türk uygarlıklarından itibaren bilinir. Ülkemizde yüzyıllardır, ''çoban sazı'' ya da ''düdük'' olarak tanınan kaval binlerce yıl insanoğlunun yoldaşı olmuştur.
Müzik terimi olarak kaval , genel olarak kamıştan yapılan, çoğunlukla çobanların çaldığı, içi boş yuvarlak bir boru biçiminde, dilli ya da dilsiz, yumuşak sesli, perdeli büyük düdük demektir. Tarihi 
          1968 yılında Tokat'ın Başçiflik ilçesinin Erikbelen Köyü'nde dünyaya geldim. İlk okulu burada okudum. Dört kardeşiz. Babam Hasan Hüseyin Güç merak üzerine Reşadiye'nin Çinilibağ köyündeki kaval ustası Ali ustadan esinlenerek bu işe başlamış. Bende yokluk nedeniyle ilerisini okuyamadım. Çırak olarak babamın yanında çalışmaya başladım. O yıllarda amcam ve babamın başarısından etkilenen tüm köylü kaval yapmaya başlamış ama şu anda bu işi sürdüren iki üç kişiden biriyiz. Babadan gelen 80 yıllık bir kültürün 51 yılına şahitlik ettim. Ailede bu işle ilgilenen benim. 40 yıldır içinde olduğum Sanat alanında kalite bakımından benim yaptığım kavallar farklı. Kaval en güzel erik, kaysı, dut, kiraz , armut ağacından yapılır. Ağacın ham maddesini Sivas, Malatya, Tokat'tan karşılıyoruz. Ağacı kesip iki yıl kurumaya bırakıyoruz. Ahşap ne kadar kurutulursa o kadar iyi olur. Çünkü çatlama riski azalır. Ağacı kavalın boyunca keseriz, yarılmış ağaçları kuruduktan sonra tornadan geçiririz. İçini matkapla oyarız. Perdeleri deleriz, ağızlığı ve dilini yaparız. Hazır hala gelen kaval zeytin yağıyla yağlanır. Yağlanmasından maksat kavalın sesinin daha güzel olması içindir. Kavallarımızı Gomalak cilasıyla cilalıyoruz.Aynı zamanda ney, zurna da yapıyorum.Yurtdışından da spariş alıyorum. Festivallere katılıyorum. Davet gelirse gidip kavalımla sanatımı icra ediyorum. Bu işi yapan iki üç ustadan birisiyim. Talep yok. Kavalı unutmamak için okullarda öğrencilerimize fülüt yerine kaval alımını tavsiye etmeliyiz ve çocuklarımız bu milli çalgımızla çocuk yaşta tanışmalı.
              Dört çeşit kaval yapıyorum. Horlatmalı, dilli, dilsiz kısa kaval. Her bir kaval gurubunda 12 tane var toplam 48 çeşit kaval yapmış oluyorum. Horlatmalı kavalın sesi 7 ,la da, kısa kavala düdükte diyoruz sesi 5, la da bitiyor. Dilsiz kavalda ses 3 oktava kadar çıkar. Horlatmalı kavalda ses 1 oktavdır.
Yılda ortalama bin kaval yapıyorum. Uzun kaval'ı müzikle uğraşanlar alıyor. Turistlik olarak ürettiğimiz kısa kavallarımız var onlar daha çok satılıyor.
Türkiye'de Kaval deyince ilk akla Erikli Köyü gelir . 1979 yılında Arif Sağ bizim köye kaval almaya gelmişti. Babamın ünü topal Hüseyin kaval ustası taa oralara kadar gitmiş. Benim adımı Kültür            Turizm Müd UNESCO' ya sunmuş. 2008 de bakanlıktan hocalar köyümüze geldi. Babamla görüştüler, incelemelerde bulundular. Ödül aldığımı babam göremedi. Ben Niksar'da yaşıyorum benim oturduğum sokağa ismimi verdiler. Yapılan araştırmalar sonucunda 2009 yılında UNESCO tarafından Kültür Mirası Listesine "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak kabul ettiler.
Yaptığım işi çok seviyorum her yaptığım iş bir öncekinden daha iyi olmalı. Hepsi birbirinden farklı ve değerli. Üretmeye çalışmaya ve sanatımı icra etmeye Allah izin verdiği sürece devam edeceğim. Artık memleketim için bir marka oldum. Tüm fuarlara katılıyorum. Şehrimi ve kavalı tanıtmak için elimden geleni yapıyorum. Son olarak ulu önder Atatürk'ün bir sözüyle bitirmek istiyorum. "Başbakan olabilirsiniz , mebusan olabilirsiniz hatta cumhurbaşkanı dahi olabilirsiniz ama sanatkar olamazsınız "Yolunuz açık olsun ustam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder