31 Ağustos 2014 Pazar

DİLENCİ

   Bir ilkbahar günüydü annemle akraba ziyaretinden dönüyorduk. Hava da çok güzeldi dolmuşa binmedik, şöyle geze geze Tokat'ın taşlı yollarında yürürken 800 adımda 800 yıllık tarihe şahitlik etmenin verdiği huzurla geçtiğimiz caddelerden sağa sola baka baka ilerliyorduk. Latif oğlu konağına gelmeden birkaç dükkan ötede büyük harflerle yazılmış sarı bir ilanın üzerine siyah yazılarla dikkat çekilmiş ''Boşaltıyoruz, kapatıyoruz, çok ucuza, yarı fiyatına.'' Bizde o yöne doğru ilerledik. Tam dükkanın önüne geldik, çok kalabalık. Girsek mi girmesek mi diye düşünürken kendimizi o kalabalığın içinde ayakkabıları incelerken bulduk. Şu da güzelmiş bu da güzelmiş derken ayakkabının birini gözüme kestirdim. Çok güzeldi, krem renginde hafif topuğu olan önü kapalı arkası bir kemerle bağlanan duruşu kibarca çok güzel bir ayakkabıydı. İhtiyacım da vardı ama sırası mıydı bilmiyorum. Birden kendimi çantamı karıştırırken buldum. Olanı elime aldım. Yetmezdi. Anneme sordum o da cüzdanındakini verdi ama yine yetmedi. Mağaza sahibinden biraz daha indirim yapmasını istedim o da ''Abla zaten indirimli, sen de vur deyince öldürdün. O kadar olmaz da en son bu kadar olur.'' dedi. Paramız indirdiği fiyata da yetmedi. Annemle göz göze geldik , annem ''Yarın gel al ayakkabıyı ayıralım'' dedi, tamam dedim. Dükkan sahibine döndüm ''Olmaz abla ayıramam ya gelmezsen.'' dedi. Ama ben hala ayakkabıları elimden bırakamıyorum. Hani bir şeyi ararsınız ararsınız ve onu bulduğunuzda işte bu dersiniz ya, sanki yıllardır aradığım bir şeymiş gibi ayakkabıları elimden bırakamadım. O zamanlar kredi kartı da yok, sene 1994.
    Kafamda çareler üretmeye çalışırken tam o sırada o kalabalığın içerisine elinde bastonu, 80-85 yaşlarında başında şapkası olan üstü başı da düzgün yaşlı bir amca elini açmış Allah rızası için para dileniyordu. Dükkan sahibi hemen amcayı uzaklaştırmak için eline birkaç kuruş verdi ve ''Hadi amca Allah versin başkasına rahatsızlık vermeden burayı terk et.'' dedi. Amcayla göz göze geldik bana doğru yöneldi elini uzattı. ''Allah rızası için'' dedi. Ben de ''Bu sefer ben senden istiyorum, bana yardımcı olacaksın belki'' dedim. Amcam bana gülerek bakmaya devam etti. Ben de elimdeki ayakkabıları gösterip ''Amca param yetmiyor üstünü sen tamamlar mısın?'' dedim. Dilenci amca hiç tereddüt etmeden, bir an bile düşünmeden elini cebine soktu ne kadar parası varsa dükkan sahibinin önüne, masanın üstüne parayı çıkarttı koydu. Dükkan sahibi bana baktı ben de omuzlarımı silktim ve çaresizce ''Amcam bu sefer ben senden dilendim, teşekkür ederim çok teşekkür ederim.'' dedim. Amca da ''Bu kızımın ne kadar ihtiyacı varsa oradan al.'' dedi mağaza sahibine. Dükkandaki herkes, masa başındakiler ne oluyor diye durup bizi izlediler. Amcam hiç istifini bozmadan güler yüzüyle dükkan sahibinin eksik olan parayı paraların içinden sayıp almasını bekledi. Tamam dedikten sonra masanın üstünde kalan paraları tekrar cebine doldurdu ve ''İyi günlerde giyin kızım, dedi.'' Çok mutlu olmuştum, amcamın elini öpüp tekrar teşekkür ettikten sonra amcam yoluna biz yolumuza devam ettik. Annem ''Kızım ne yaptın sen ayıp değil mi?'' dedi. Ben de ''Anne bugün sana yarın bana hep biz dilencilere veriyoruz, sen demez misin yardımlaşmak güzel. Olan olmayana verecek. Ben de öyle yaptım.''
   Allah ihtiyaç olan yerden tecelli eder. Allah ''Dua edin, çağırın duanıza icabet edeyim.'' diyor. İsteyin vereyim, ağlamayana meme yok. Hepimiz aslında yok olanın dilencisi değil miyiz? Sen de yok olan şeyi başkasından temin etmek için derdini ortaya koyman ve çare araman gerekiyor. Çare SİZSİNİZ çaresiz değil. O gün bugündür hiçbir dilenciyi elimden geldiğince boş geçirmem. Çünkü hala o amcaya olan borcum bitmedi. Herkes birbirine muhtaç hiç kimse kimseden üstün değil, üstünlük takvadadır, diyen Kur'an-ı Kerim'e göre hangimiz üstündük. Üstünlük niye zaten, hepimiz dilenci değil miyiz? O gün dilenci amcadan öğrendiğim, AN'da var olmayı kendime destur edinmeye çalıştım. ''İşittik ve itaat ettik.'' Her şey o AN'da gizli sonrasında dersimizi alabildiysek ne mutlu bize. İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü  diyen atalarımız gibi kuldan değilde Allah'tan istemeyi bilirsen o sana senin istediğini yerine getirmek için eren kullarından DİLENCİ'yi sana vesile kılar. Dünya köyünde yaşayan biz insanlara; ''O isteyene istediğini verendir. Dünyalık isteyene dünyalık verip senin ahirette nasibin yoktur diyen hem dünyalık hem ahiretlik isteyene de ikisini birden verendir.''
   Bizleri ahirette nasibi olanlardan eyle...yarabbim.