26 Aralık 2015 Cumartesi

HABERİN VAR MI ?

Sözün en güzelini kur-an'dan
Suyun en safını yağmurdan
Müjdeyi rüzgardan
İlhamı barıştan
Beyaz sayfa açmayı kardan
Taş yağdırmayı doludan
Coşmayı selden
Baş vermeyi filizden
Durulmayı deryadan
Muradını kağandan
Geceni aydınlatmayı aydan
Gündüzün adilliğini güneşten
Demir atmayı kuzey yıldızından
Sevmeyi yavrudan
Fedakarlığı anadan
Çalışmayı babadan
Her şeyin mayasını dünyadan,
Yarınını ahiretten ,
Ahiretini haktan öğreneceksin!
       Dünya köylüsü

25 Aralık 2015 Cuma

BEN

Ben sahil çocuğuyum aşklarım sevdam denizler kadar,
Ben  bir kaşık suda boğulmam
Ben köy çocuğuyum derdim kederim dağlar kadar
Ben küçük şeylerle yıkılmam
Ben sokak çocuğuyum yollarım  var caddeler kadar
Ben küçük patikalarda kaybolmam
Ben dünya insanıyım evrensel düşünen
Ben yöreselliğe kendimi hapsetmem
Ben büyüdüm zamanla büyüdüm
Ben küçücük  bir noktayken  samanyolunda.
                                 Dünya Köylüsü

15 Aralık 2015 Salı

DUA

Yarabbim ! Bu Dünyada
Bana ilk önce  doğru bir muhakeme gücü ver
Hikmetli konuşmak ve boş konuşmamak için
Beni salih olanlardan eyle aktif kıl
Salaha erdirmek ve örnek davranışta bulunmak için
Beni müslümanlardan eyle
İlklerden olmak ve öncü olmak için
Beni sadakatin ve sabitenin istikametin rotası kıl
Senin rızan için bunu diliyorum.
Beni nimetlerle dolu cennetliklerden kıl
Babamında bağışlanmasını diliyorum
Hiç bir şeyin fayda vermediği o günde
Yarabbi beni mahşerde rezil etme
Yarın benim kimseye faydam olmaz
Bugün dünyada faydam olur
Senin yardımınla inşallah...
                   Hz ibrahimin duası


14 Aralık 2015 Pazartesi

KARDEŞ OLMAK

Kardeş olmak için;
Aynı anadan mı olmak gerek ?
Aynı toprakta  büyümedik mi ?
Aynı havayı solumadık mı ?

Kardeş olmak için;
Aynı karında  mı yatmak gerek ?
Aynı sofrada yemek yemedik mi?
Aynı kurnadan su içmedik mi ?

Kardeş olmak için;
Aynı çatı altında mı yaşamak gerek ?
Aynı bayrak altında yaşamadık mı?
Aynı vatan için can vermedik mi?

Kardeş olmak için;
Tek bir dünyada yaşamadık mı ?
Tek bir ALLAH'a inanmadık mı?
Tekbir getirip ölmedik mi.?
          Dünya köylüsü

10 Aralık 2015 Perşembe

HEPİMİZ BİRİZ

Bulutlar dolduğunda ağlar ,
Ağlarken bile kendini düşünmez
damla damla yağar kuruyan topraklara,
Dereler çoştuğunda sel olur  çağlar ,
Bütün gayesi  bir an evvel denizlere ulaşmak .
Ulaşırkende yolda kalmışı önüne katıp götürmek.
"Kaf dağında akan bir çeşme var
Serçe parmak kalınlığında suyu
Haram etmiş gece gündüz uykuyu
Akarda akar"
Akarken kendisine değildir hizmeti
Susayana yolda kalmışa yarenlik etmektir amacı.
Okyanuslara varanın derdi vuslattır,huzurdur.
Olduğu yerden yükselip  ,beyaz bulutlara
Seyretmektir alemi,seyir var seyir içinde.
Damla,dere,deniz,
Hepimiz biriz...
         Dünya köylüsü

8 Aralık 2015 Salı

DOSTUM

Bin cefalar etsen almam üstüme
Gayet şirin geldi dillerin dostum
Varıp yad ellere meyil verirsen
Kış ola bağlana yolların dostum

İlahi olmaya yardan ayıran
Bahçede bülbüller ötüyor uyan
Kula gölge ise Allah'a ayan
Senden ayrılalı gülmedim dostum

Pir sultan abdalım gülüm dermişler
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar
İsterisen dünya malı vermişler
Sensiz dünya malı neyleyim dostum
                    Pir sultan abdal

7 Aralık 2015 Pazartesi

SEVGİ

Elimde kağıt kalem,
Bazen yazar bazen çizerim .
Bazen coşar bazen taşarım.
Elimde tohum fidan,
Bazen eker bazen dikerim
Dilimde sevdam,
Bazen söyler bazen susarım.
Yazdığım duyguya dönende,
Çizdiğim kanatlanıp uçanda,
Ektiğim fidan olanda,
Fidanım meyveye duranda,
Sevdam aşka dönende,
İşte ozaman vuslata erende,
Sevgiyle dolar taşarım .
Ben bu işe hep şaşarım.
       Dünya köylüsü

6 Aralık 2015 Pazar

SEN YOKSUN YA !

Sen yoksun ya!
Güne başlamalarımız gecikti
Okula geç kalmalar
Eve geç gelmeler
Dağınık yaşıyoruz dağıldık
Bizi bir toparlayan gerek
Oda senin varlığın olsa gerek


Sen yoksun ya,
Herkes relaks sorumluluk yok
Toparlanmaya çalışıyorum
Yüz göz oluyorum dinleyen yok
Yokluğunla bizi gevşetme
Hiç birşeyin tadı tuzu yok
Sen yoksun ya !


Vaktinde yemek yemeyi
Derli toplu olmayı
Sabahleyin güler yüzünü görmeyi
Akşam dönüşünü beklemeyi
Özledim gülüm ,gülüm demeni
Varlığınla şenlendir
Gelde buralar bayram olsun...
            Dünya köylüsü(22.5.2010)

SEN OLMAYINCA

Sen olmayınca gecenin gündüzün farkı yok
Sen olmayınca yazın kışın baharın rengi yok
Sen olmayınca dilimdeki sözün,elimdeki sazın teli yok
Sen olmayınca ne sevincin ne kederin yeri yok
Sen olmayınca hayatın tadı tuzu yok.
            Dünya köylüsü

GÜLÜMSE

Gençler bilmediklerini sordular,
Nasihatte bulundum
"Allah'ın yardımını almak istiyorsanız
Diğer şeyleri kutsallaştırmayın.
Kutsal olan Allah'tan gelen bilgidir.
Putlarınızı kırın !
Gülümseyin !
Çünkü gülümsemek !
İnsanı hayvandan ayıran tek özelliktir."Dedim
         Dünya köylüsü

26 Kasım 2015 Perşembe

GÖZLER

Sevginin yeşilini gördüm gözlerinde,
Uçsuz bucaksız ovalarda,
Siyahının derununda
Hardalı gördüm zerrede.

Sevginin kahverengisini gördüm gözlerinde,
Sarp yalçın kayalık dağlarında.
Siyahının derununda
Firavunu gördüm secdede

Sevginin mavisini gördüm gözlerinde,
Ummana daldım,kanat çırptım göklerde
Siyahının derununda
Nur gördüm bedende

Sevginin siyahını gördüm gözlerinde,
Gönül yarası zeytin karası
Siyahının derununda
Cevheri gördüm kor özünde.

"Diller ,eller yalan söyler ama gözler asla"
      Dünya köylüsü

25 Kasım 2015 Çarşamba

KADIN

Dünyada kadın olmak,
Diri diri toprağa gömdüler,
Merhamet fışkırdı dallarından.
kara kara çarşafa sardılar,
Sevgiyle baktı gözlerinden.
Çatı çatı evlere  kapattılar,
Mutluluğun türküsünü dillendirdiler
Yinede vaz geçmediler ,Öldürdüler.
Oysa ki kıymetini bilemediler,
Elmasların ,altınların ,pırlantaların,
Çünkü sarraf değildi hiç birisi.
Kadın
Asyada....
Amerikada....
Avrupada....
Afrikada.....
Antartikada....
Avusturyada.....kadın
İnsanlığın anası kadın
İnsanın kendisi kadın.
               
                         Dünya köylüsü

24 Kasım 2015 Salı

BENİM BAŞ ÖĞRETMENİM

          BENİM BAŞ ÖĞRETMENiM
              Bugün 24 kasım öğretmenler günü herkes bugün öğretmeninin elini öpecek ve gününü kutlayacak. Güzel dileklerde bulunacak minnettarlıklarını dile getirecek. İyi ki varsınız iyi ki benim öğretmenimsiniz, diyeceğiz ve anılarımızı tazeleyip kimi zaman gülerek kimi zaman gözlerimiz dolu dolu yad edeceğiz geçmişimizi, öğretmenlerimizi.
             Hz Ali "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum "demiş. Yirmi dokuz kere kırk yıl eşittir ...Ne ömür yeter ne nefes bunun altındaki gerceği şöyle yorumlamak istiyorum. Türk toplumun da kırk sayısının yeri çok değerlidir ve önemlidir. Kur-anı kerimde de kırk olgunluk yaşı olarak geçer ve akıl baliğ diye bahsedilir. Bir insan kırk yaşına kadar bilmediğinin öğrencisidir. Yani nefsimizin elinde oyuncak olan halimizle bir gün ruhumuzun çağrısındaki elifi fark etmektir. Bütün çabamız sessizliğimizin sesi olan o diriliğe ulaşmak için her hadiseden sonra öğrendiğimiz gerçekle dosdoğru elifi keşfetmektir. Yunus'un "bir kazana koydular kırk yıl kaynattılar hala pişmemişsin dediler" söylemi bana bunu hatırlattı. Yani insanoğlu Akıl baliğ olana kadar (fark edene kadar)onu hayat pişirir. Yaşadığımız olaylardan çıkarttığımız sonuçlar bize yön verir. Aklımızı kullanırsak;  bizim olgunlaşmamız için sefalet ve mürüvet arasındaki bu yaşam savaşında doğruya, en gerçeğe ulaşmamız için bize birer öğretmendir her şey. Bizde ne eksikse ve o  eksik olan bilgiyi en doğru şekilde kimden alıyorsak nereden öğreniyorsak bizim öğretmenimiz o dur. Bu hayat okulunda unuttuğumuz bilmediğimiz gercekleri bize bazen bir ilim sahibi muallim, bazen yaşadığımız acı olaylar, ayrılıklar, ölümler bazen çok sevdiğimiz evcil hayvanımız köpeğimiz, kedimiz, bazen komşumuz, bazen bir dilenci, bazen doğal afetler, okuduğumuz kitaplar kısacası  evren, doğa, insan baktığımız her şey deneyimlediğimiz her olay bizim için bir eğitici öğreticidir. Bize her şey  O'nu hatırlatır bakmasını bilirsek...
          Bizim baş öğretmenimiz  "oku oku oku yaradan rabbinin adıyla oku, o insana bilmediğini öğretendir." Alak süresinin ilk ayatlerinden Allah olduğunu öğreniyoruz. Allah'ın yap dediğini yapan kulak veren ve onun sözünden dışarı çıkmayan Manevi önderimiz Muhammet Mustafa'da gördüğümüz  güzel ahlak bizim eksik yanlarımızı tamamlamamız için bir örnektir.Elifi öğrenmek için çıktığımız bu yolculukta 1450 yıldır söylenen bu gerçeğin günümüze gelene kadar üstünün örtülmesi kirletilmesi ve gerçeğin yeniden ortaya çıkartılması için Mustafa Kemal Atatürk'ün açtığı  bu yolda gösterdiği hedefe hiç durmadan yürüyeceğime and içerim. Hayat okulundan Kamil insan olarak mezun olmak için, İnsanlık yolunda yürüyenlerin anlamlı dünyasında, güzelliklerde  buluşmak dileğiyle...Selamlar sevgiler...
                            Dünya köylüsü
                                  Ayla Bağ

20 Kasım 2015 Cuma

UTANMAK

"NE ZAMAN BİR KÖYLÜ GÖRSEM,ŞEHİRLİYİM DEMEYE UTANIRIM"
Utanırım kendimden ,düşüncelerimden, davranışlarımdan
        Dünya köylüsü

8 Kasım 2015 Pazar

"ASLANLARA KARŞI"

             Bugün günlerden pazar .Birinci lig Galatasaray Tokat belediyesi plevne spor voleybol maçından izlenimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Saat ikide başlayan maç dört gibi Tokat belediyesi plevne sporun üç  bir galatasaray voleybol takımını yenmesiyle sonuçlandı.
            Yediden yetmişe herkes oradaydı .Babalar ve oğulları,Anneler ve kızları ,Dedeler ve torunları.Tüm Tokat halkı var gücüyle sonuna dek Tokat plevne sporu destekledi.Molalarda  Tokat sarması halk oyununu oynayan,maçın devre arasında plevne marşını  hep bir ağızdan söyleyen"Tuna nehri akmam diyor
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük osman paşa
Plevneden çıkmam diyor" sporun  birleştirici bir güç olarak karşımıza çıkması ,spor etkinliklerinin  desteklenmesi ve bu tür aktivitelere gençlerin teşfik edilmesi için el birliyiyle ne lazımsa yapılması  gerektiğine inananlardanım.Geçmiş yıllarda  güreş sporunda Hüseyin Akbaş'ı dünya şampiyonu ,Halter sporunda  Emirseyit'li Mete Binay'ı da dünya şampiyonu çıkartan bu topraklar azimle çalışmanın  sonuçlarını görmek isteyen gençlere örnek olsun.Sulusokak gençlerine örnek olan 3 numara Ali içmeyiz'i maçta göstermiş olduğu  performansından dolayı tebrik ederim.Ali' nin şahsında tüm oyuncuları tebrik ederim.Galatasaray gibi bir devi( isminden ve imkanlarından dolayı) evinde gerekli özeni ve misafirperverliği gösterip üç bir yenmek bizim gibi sevinmeye ve başarıya aç bir toplumu zaferlerinizle  ayağa kaldırdığınız için yediden yetmişe bu sevinci hepimize yaşattığınız için emeği geçen herkese  teşekkürler.Başarılarınızın devamını diliyorum.
            Anadolu'daki imkanlarla istanbul'daki imkanların eşitsizliği karşısında aslanlara karşı maça bir sıfır yenik başlayan bu köy çocuklarına imkan verilirse daha nice güzelliklere imza atabileceklerinin göstergesi olsa gerek bu başarılar.Sporun Müziğin ve Sanatın birleştirici evrensel gücüne inanarak insanların  daha güzel bir dünyada daha güzel mutluluklarla yaşamaları dileğiyle...
         

6 Kasım 2015 Cuma

"ŞOFÖR"

              Bugün haberlerde bir otobüs şöförünün kalp krizi geçiren bir yolcuyu hastaneye yetiştirme çabasını izlerken söylediği söz çok dikkatimi çekti "kendi ailem gibi düşündüm" ve oyüzden elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışması empati duygusunun ne kadar gelişmiş olduğunu gösteriyor.
               Keşke herkes işini yaparken birisine bir söz söylerken karşısındakinin yerine kendisini koysa"Sana yapılmasını istemediğin bir hareketi başkasına yapma "der atalarımız .Bende "sana yapılan hareket çok hoşuna gittiyse sende başkasına yap"diyorum.empati duygumuz ancak böyle gelişir.Hep bana hep bana insan kendisini bir şey zanneder ,bir sana bir bana yani al gülüm ver gülüm bir görev gibi ,ama en güzeli ihtiyacı olana karşılıksız yardım edebilmekte,bunu başarabilene ne mutlu.Teşekkürler şöför kardeş bize karşılıksız iş yapmayı ,unutulan değerlerimizi bize tekrar yaşayarak gündeme getirdiğin  ve hatırlattığın için çok teşekkürler.
           Halen insanlık ölmemiş,yaşadığımız bu dünyada kimden ne öğreneceğimizi bize zaman gösteriyor."Dünya üzerinde insanlar bir direktir.bu direkler üstünde sevgiye ait bir not vardır."şoför kardeşin üzerinden okuduğumuz bu not bize insanlığımızı hatırlattı." Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir.bir insanı kurtaran yaşatan tüm insanlığı kurtarmış gibidir."ayetini bana hatırlattı.Tekrar tekrar teşekkürler,gösterdiğin çaba ve gayret için...Bugün yaptıklarınla yarınlara umut olduğun için...

5 Kasım 2015 Perşembe

"TESADÜF"

            Dünya küçük dağ dağa kavuşmaz ama insan insana ummadığın anda kavuşur.Bugün sanki yazdan kalma bir gün eskiler buna pastırma sıcakları derler .herkes sokaklarda bizde eşimle beraber şöyle bir gezelim dedik .Tokatın taşlı yollarında.Tam sivri tekkenin orda, kelebek mobilyanın önünde yıllar önce eğitim merkezinde yanyana lojmanda oturduğumuz arkadaşımızla karşılaştık, olmadık yerde olmadık zamanda .O da aklından geçirmiş arasam da görüşsek  diye,üniversiteye konferans vermeye gelmiş,tesadüfün bu kadarı şaşkınlığımız geçtikten sonra taşhana bir çay içmeye geçtik.sohbet muhabbet özlemişiz hocamın kahkahasını.dünya köy oldu diyorumda inanmıyorlar,tesadüfün böylesine ne denir bilmiyorum.
          Yıllar önceydi Antalya'ya tatile gidecektik oğlum gelmek istemedi bende oğlum arkadaşın var onunla buluşur gezzersin dedim.oğlumda anne onun telefonu yok yolda görsem tanımam beşyıl oldu görmüyorum dedi.Antalya'ya geleli üç gün olmuştu oğlum anne ben çarşıya gidiyorum gezmeye dedi bende belki arkadaşınla karşılaşırsın oğlum dedim ve gülerek uğurladım.Akşam eve döndüğünde çok sevinçli  ve mutlu bir şekilde içeri girdi .Anne bugün tam otobüsten indim ne yöne gideceğime kararvermek için sağa sola bakındığımda tam karşımda arkadaşımı gördüm  hiç değişmemiş ve akşama kadar onunlaydım yarında sözleştik yine buluşacağız dedi.koskoca Antalya'da arkadaşına yolda raslamasının sırrı neydi.
        Bunun gibi tesadüflerin örneği çok var .yıl 1994 kız kardeşim Ankara'ya iş müracatında bulunacak fakat gidip dönmesi imkansız bir gün kalması gerekiyor bizimde tanıdığımız arkadaşımız var ona söyleyeceyiz sizde kalabilirmi diye.kız kardeşim koskoca beş milyonluk Ankara'da Kızılay'da karşıdan karşıya geçerken kırmızı ışıkta duran arkadaşımızın arabasının önünden geçiyor tesadüfen .(Türk filimlerinde olanları kınamayın  sizinde başınıza gelebilir.)onlarda onu tanıyor ve sesleniyor arabadan el kol hareketi derken ve uygun bir yerde durup kız kardeşimi alıp evlerinde  misafir ediyorlar.sonrada  bizi arıyorlar biz kiminleyiz haberiniz  varmı diye.ey güzel Allahım sen ne büyüksün.
        Örnekleri çoğaltmak mümkün bunun gibi olaylar herkesin başına gelmiştir işin ilginç tarafı milyonda bir ihtimal olan bu olasılıkların tesadüfen gerçekleşmesine ben mucize diyorum .yeterki sen yürekten iste seni duyan biri var.
       
           
 

28 Ekim 2015 Çarşamba

ÇALMAK


Bizde çalmak böyle olur!!!
Biz sütü kaynatır yoğurt çalarız,
Sofradaki Pilava kaşık çalarız,
Düğünde Davul zurna çalarız,
Haneye girmeden önce Kapıyı çalarız,
Biz nasrettin hoca misali,
Göle maya çalarız,
Çok sevindiğimizde çepik çalarız,
Askere giderken saçımıza,
Gelin giderken elimize ayağımıza ,
Kına çalarız,
Haddini bilmeyenin yaptıklarınıda ,
Başına çalarız!!!
Bazı şeyleri hatırlatmak için,guguklu misali
Saat başı çalarız,
Uslanmayana kötekle çalarız,
 Bazen türkü söyler saz çalarız,
İşte böyle olur köylünün çalması...
Maviye sarıyı çalarız yeşil olur.
                           "Dünya köylüsü"

7 Ekim 2015 Çarşamba

"Köylü yurdun efendisidir" Mustafa Kemal Atatürk.

ALIŞAMADIM

Yalnızım yerden yüksekte oturmuşum,
Beynimden düşünceler akıyor
Gök yüzünde yıldızlar akıyor
Yoldan arabalar akıyor
Irmaktan sular akıyor
Kaldırımlardan insanlar akıyor
Akıyor akıyor akıyor ...
Gece gündüz zaman akıyor
Çeşmelerden sular akıyor
Damarlardan kan akıyor
Gözlerden yaş akıyor
Akıyor akıyor akıyor...


2 Ekim 2015 Cuma

YAŞLILIK

          Çok severim şu sözü"bugün geriye kalan ömrünüzün ilk günü" yeniden doğmak gibi gelir bana.      İlk gün yeni gün ve böyle diye diye biriktiririz heybemize yaşlarımızı.Birde bakarızki dizlerdeki derman kalpteki ferman ve gözlerdeki fer yavaş yavaş azalmış,kendimize yetecek kadar bile kalmamış başkalarına muhtaç hale gelmişiz işte o zaman ihtiyarlamışız demektir.
          Nicelerini gördük 90'lık dedeler nineler gençlere taş çıkartırlar,çivi gibiler,nede olsa eski topraklar.yedikleri içtikleri her şey doğal katışıksız.innaçlarıda güçlü kirlenmemiş,alınteriyle kazanmışlar helalinden yemişler lokmalarını.ondanmıdır nedir bilinmez hep mutlular dillerinden şükürü hiç düşürmüyorlar halada etrafındakilere bakın biz geldik gidiyoruz der gibi öğrendiklerinden çıkarttıkları sonuçları en güzel şekilde aktarmaya çalışmaları öğüt almak isteyenler için bulunmaz bir nimet.Akıl sahibi olupta yaşamdan ders çıkatrmayanlara kur-an'ı kerimde "siz bu hayatta başı boş bırakılacağınızımı zannettiniz" der.yine yasin süresinde "Ve biz kime uzun ömür verirsek,oluşturuluşta onu tersine çeviririz, tepesi üstü dikeriz.buna rağmen hala akıllanmayacaklar mı."ayetininde bize söylediği ey insan oğlu sana her şeyden çeşit çeşit örnek verdim.bak insana senden önce yaşayanlara ibret al .Bu senin akletmen için bir fırsat ,düşünme yetini devreye sokup insan ne halden ne hale geliyor demen için.Gençliğine güvenme ,malına güvenme ,sıhatine güvenme, aklına hele hiç güvenme,hepsini bir gün verir ve bir gün tersine çeviririm.sen yeterki insan ol,seni yarattığım istikamette yürü imanla.gerisini bana bırak.Aslında her şey bizim için bir nimet,yine kurandan öğreniyoruz diyor ki ayet "eğer annen baban senin yanında yaşlandıysalar onlara öf bile deme" onlar sana küçükken nasıl baktıysalar sende onlara öğle bak ihtiyaçlarını gider,kalplerini kırma  hallerini hatırlarını sor elini üstlerinden çekme.bütün bunlara uyarsan sen doğru ahlak üzerinde nimet verdiklerinin yolunda yürüyorsun demektir.kısacası Allah ömür verirse seninde sonun böyle olacak.kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma buradada sosyolojik açıdan baktığımızda empati duygumuzu geliştirmemiz ve ona göre hareket etmemizin öneminin altını kalın çizgiyle çiziyor kuran.Bize tersten düşünmeyi  öğretiyor .Hiç yaşlanmayacakmış gibi ,hiç ölmeyecekmiş gibi kendini unutma nihayetinde ölümlüsün bunu sana her gördüğün yaşlı her gördüğün hasta her aldığın nefes hatırlatıyor uyanık ol .Çok sevdiğim Diyarbakır'lı 88 yaşındaki Aliye teyzeme bir gün sordum,altı tane erkek çocuğu var ,hepsini okutmuş evlendirmiş torunlar gelinler derken epeyce kalabalıklar-teyzecim en çok hangi evladını seviyorsun dedim .O'da Ayla hanım kimin ahlakı güzelse onu daha çok seviyorum dedi ahlaktır güzel olan  ayrım yapmıyorum dedi.Çok doğru söyledi teyzem farkına varmadan aslında bizide hayırlarda güzelliklerde yarışmaya davet etti.Kalıcı olan ahlaktı yüzü güzele kırk günde,ahlakı güzele kırk yılda doyamazmışsın.Günümüz türkülerinden oğuz yılmazın yazıp söylediği
Gençlik gitmiş gördünmü
Benzin solmuş gördünmü
Pilin bitmiş gördünmü
Gördünmü gördünmü'ye döner insan Allah korusun...
      Kayın validem aman ha kızım sakın yaşlılığı kapınıza koymayın bize geldi size gelmesin...Elimizde olsa tamam ama mevlam ömür verirse hepsini göreceğiz .Sağlıklı sıhatli başkalarına muhtaç olmadan elden ayaktan düşmeden üç gün döşşek dördüncü gün ölüm olan yaşlılıklardan diler bütün büyüklerimiz .Yaradan hakkımızda en hayırlısını en alasını bilir.Ne mutlu yetiştirdiği ağacın altında gölgelenenlere...

22 Eylül 2015 Salı

BAYRAM

         Bayram demek her şeyin apaçık ortada olması demek yani duygularımızın hal ve hareketlerimizin meydanda sergilenmesi hakkın gerçek manada ortaya koyulması demektir. Nefsimizle ruhumuzun karşı karşıya gelip ruhumuzun galip gelmesidir. Gelip geçici olana değil baki olana yüz çevirmemiz demektir. Bunu fark edip buna göre yaşayanlara her gün bayram.
          Bayramların en büyük ve en önemli özelliği birlik ve beraberlik içinde kardeşlik duygularının ağır bastığı küslerin barıştığı özel günler olduğundan dolayı senede iki kez  bizim için sunulmuş bu fırsatları değerlendirmek insanın kendi elinde. Çocukluğumdaki bayramları özlemle anar olduk. Bir beklentimiz vardı bayramlardan, bayram gelecek yeni elbiseler yeni ayakkabılar alınacak, çoktandır görmediğimiz akrabalarla eşle dostla hasret gidermek için sabırsızlanırdık. Bu duyguları yaşarkende heyecandan sabaha kadar uyku uyumazdık. Sabahleyin erkenden kalkar elimizi yüzümüzü yıkar yeni elbiselerimizi  giyinir ev halkıyla bayramlaştıktan sonra kendimizi sokağa atar o ev senin bu ev benim akşama kadar gezerdik, bu da yetmezmiş gibi şekerimiz daha çok olsun diye komşu köye bayram ziyaretine giderdik. Çocuk olmak vardı anasını satayım...
Biz büyüdük ve kirlendi dünya. İnsan insandan kaçar oldu üç beş günlük bayram tatillerini  de özelleştirdik.Topluca anneyle babayla eşle dostla olacak olan beraberlikleri şehirden anneden babadan uzak tatil yerlerinde çekirdek aileyle yada kendi başımıza geçirmek şimdi moda, paramparça olduk. Herkes böyle mutlu, geçenlerde bir yerlerde okumuştum teknoloji insanları eğitmiyor, yabanileştiriyor. Katılıyorum çünkü herkesin elinde cep telefonu facelerde sanal alemlerde sahte duygularla negatif enerjiyle yüklenen insanın elbetteki sahteliklerde yarışır gibi yol alması gayet normal. Heyecanımızı yitirdik, uzakları yakın eden facelerden hergün eşin dostun ne yediğine ne giyindiğini nerede yattığını göre göre özlemeyi unuttuk.
           Kurban bayramının kelime manasındaki yakınlık yaradana yakın ola bilmek için kendimizdeki kötü huylarımızın terbiyesini yapmak ve Allah'ın yap dediğini yapmak,"kestiğiniz kubanların eti ve kanı bana ulaşmaz " ayetinin dediği acaba O'na yakın olabilmek için açı doyurmak, yetimin hakkını yememek, çalmamak, firavunlaşmamak, insan gibi insan olmak için bu bayram yerinin er meydanında kendimizin ne halde olduğunu görmemizi sağlayacak olan hal ve hareketlerimizin  ne halde olduğunu düşünmek için bir fırsat olduğunu kurban bayramının anlamının bilincinde olmak  ahlakımızın düzgün olması  manasınıda taşıyor kanaatimce. Yani herkesin kurbandan anladığı hayvanı kesip dolaplara doldurmak olduğu, zenginle fakirin arasının bu kadar çok açıldığı bir memlekette, manevi değerlerin paramparça edildiği vatanın bölünmeye çalışıldığı bir ortamda ne kadar bayram havası eser onuda siz tasavvur edin.garibin yanında olanlara, yetim hakkı yemeyenlere, kul hakkından sakınanlara etrafını gözetip elini onlardan çekmeyenlere, annesinin babasının kıymetini bilenlere nankörlük etmeyenlere vicdanının sesini dinleyenlere, Nefsani davranmayanlara, selam olsun  onlara zaten her gün bayram...
Hayallerle gerçeklerin bir olduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle...Bayramımız bayram ola...
 

30 Ağustos 2015 Pazar

Zafer bayramı

          Anadolunun düşmanlardan temizlenmesinin 93.yıl dönümünde bugünkü huzurun temelini atan atalarımıza minnet borçluyuz binlerce kez şükürler olsun binlerce kez teşekkürler.
           Yılar önceydi Tokat'a ilk geldiğimiz yıllardı 1991senesinde dedemle sokaklarda 30 ağustos zafer bayramını kutlamak için sabahleyin erkenden kalkıp stadyuma gittik yerimizi aldık .Şiirler okunduktan  sonra geçiş töreni başladı şehrin tüm güzelliğini ortaya koyan resmi geçit töreninde bizde çoşkuyla alkışlayarak onlara eşlik ettik.Sıra askerlerin yürüyüşüne geldiğinde dedem kendini tutamayıp ayağa kalktı bastonuna yaslanarak askerlerin geçiş töreni bitene kadar ayakta izledi o kalkınca bende kalktım ayağa onunla beraber alkış tuttum. dedemi ilk defa bu kadar duygulu coşkulu olduğunu gördüm .dedemin dilinden övgü sözleri dökülüyordu aslanlarım benim yiğitlerim koçlarım hakkım size helal olsun Allah sizi başımızdan eksik etmesin diye ağzından çıkan sözlerin çok içten ve yürekten geldiğini hissettiğimde sesinin titrediğini fark ettim .bir ara yüzüne baktım gözlerinden yaşlar akıyordu belliki çok duygulanmıştı vatanın vatansızlığın ne olduğunu en çok dedem bilirdi .iki yaşında selanikten gelmişler   1914 te mubadelede,  çok insanı öldürmüş yunan gavuru. Dedemlerin köyüne bir önceki köyden kurtulan birisi koşarak gelmiş ve haber vermiş kaçın yunan gavuru sizi öldürmeye geliyor demiş ve köylü o gece köyü boşaltmış.Ormanlık araziden giderken kucağında kundaktaki bebesinden vaz geçen anne çocuğunu bir ağacın dibine bırakır ve yoluna yavrusuz devam eder ,arkadan gelenler çocuğu bulurlar bu çocuk bizim önden gidenlerdendir alalım yavrucağı demişler ve kucaklarına alıp yola devam etmişler. İlerleyen vakitte bir yerde buluşmuşlar .Bir annenin feryadı geriden gelenlerin dikkatini cekiyor öğreniyorlarki ağacın altında kundakta sarılı bebenin annesi ,çocuğu anneye teslim ediyorlar .bir anlık kararla canından ve çocuğundan vaz geçen anne çocoğunu karşısında görünce çok  seviniyor ve yeniden doğmuş gibi  yoluna devam ediyor.ölüme terkedilen çocuğun içeçek su ve yiyecek ekmeği olunca mevlam yaşamasına sebep kılıyor geriden gelenleri.Onlarda bizim köye gelip yerleşiyorlar çocuk büyümüş çoluk çocuk sahibi olmuş ve ismi eyüp aga olmuş bende az bucuk hatırlıyorum bu dedeyi .  zor günler zorlu günlermiş ogünler .Şimdi bedava yaşıyoruz oyüzden hiç bir şeyin kıymeti yok .Nefsani yaşıyoruz küçük hesaplar peşinde koşup olursa mutlu olmassa mutsuz oluyoruz.bize bu vatanı kanlarıyla canlarıyla ödeyerek hediye eden atalarınıza layık olmak bu vatan ve insanlık için çalışmak bizim onlara olan şükran borcumuzun bilincine varmak ve  bu bilinçte olmanın göstergesi işini iyi yapmaktır diye düşünüyorum.Bu topraklarda yaşamak Anadolu insanı olmak dünya insanlığına öncü olmak demektir ,tarih yazmak demektir,adaleti hakkı savunmak demektir,gitiğin yere huzur götürmen demektir,sözünün eri olmak demektir, sadece ve sadece Allaha kul olmak demektir, yoksulluğa çare köleye özgürlük demektir.1071 de kapılarını Alpaslan'la açan Anadolu toprakları, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının imza attığı ve yazmış olduğu tarihle 30 ağustos zafer bayramıyla kilitlemiştir kapılarını emperyalistlere.
                                                "Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
                                                  Hangi çılgın zincir vuracakmış şaşarım!                
                                                  Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım;
                                                   Yırtarım dağları ,enginlere sığmam taşarım "...diyen Mehmet Akif Ersoy'un bu dizeleri anlatmış bütün gerçekleri.
           İstiklal marşını yazdıran şerefli bir milletin torunu olmaktan gurur duyuyorum.varlığım Türk varlığına armağan olsun ."Ne Mutlu Türk'üm Diyene"
            Dünya köylüsü

24 Ağustos 2015 Pazartesi

ŞEHİT

          Her gün şehit haberi almaya başladık. Her gün bir fidanın bir erin bir polisin yok olduğunu görmeye şahidlik etmek insanı umutsuzluğa sevk ediyor olsada ...
" Korkma! sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak" mısralarının yazarı Mehmet Akif Ersoyun  sözlerinden aldığımız güç ve imanla sen bize hakkını helal ediyormusun şehidim.?
         Ocaklara düşen ateşlerin yaktığı yüreklerin acısına  bizde ne kadarına ortak oluyoruz. Ah vah demekten başka..Yıllar önceydi yıl 1996 - 97'de Kuzey Irak operasyonunda pusuya düşürülen eşimin ve arkadaşlarının teröristlerin açtığı ateş sonucunda iki şehit ve eşimin yaralı olduğu çatışmadan sağsalim kurtulanların da aslında büyük bir tramva yaşadıkları piskolojik çöküntüyü kimse tahmin edemez ancak bu acıyı yaşayan bilir. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Güney Doğu  kanayan bir yara .bu yarayı bile bile sarmak istemeyen, siyasi hedefler uğruna, makamlar mevkiler, rütbeler ve çıkarlar uğruna gencecik mehmetcikleri ölüme bilebile süren yöneticilerdir aslında şehitlerin katili. Ne dağdaki kandırılmış cahil yobaz terörist nede şehirdeki eline silah tutuşturulmuş zavallı eşkiya. Bunlar buz dağının görünen kısmı. Hangi komutan vurulan erinin yanına gelip geçmiş olsun koçum demeden acısını sormadan paylaşmadan yüreğinde hissetmeden yaralı ere "bizim hanımında artık konuşacak anlatacak bir olayı oldu ee anlatbakalım  nasıl oldu "sorusunu futursuzca soran sözde komutanların belasını mevlam versin biz elimizden geldiğince vermeye çalışsakta  ne çare...yanına gelip kendine malzeme ve rütbe için pirim toplayan bu insanlardan  sözde komutanlardan vatana millete ne hayır gelir ölümden ve ocak söndürmeden başka ...hepsi yalan ucuz kahramanlık peşinde ağlaya ağlaya ben cepheye gitmem diyen komutan müsvettelerinin böbürlene böbürlene rütbe aldıklarına şahitlik etmek, kendi evlatlarını bedelliyle ve çürük raporlarıyla askere göndermeyen "bende şehit olmak istiyorum " diyen siyasilerin iki yüzlülerin yaşadığı bu arenada meydanda  herkesin bildiği gerçekleri bir kez daha söylemek bize kaldı. İçlerinde gerçekten vatanını seven uğruna canını seveseve feda eden komutanların varlığıda aşikar. Her kurumda olduğu gibi bu kurumdada çürük elmaların olması gayet doğal. İşin ilginç tarafı bu zamanda onların revaçta olması ve pirim yapması arkadan gelen güzel nesillere yanlış örnek olmaları insanı üzüyor. Ben doğru bildiğimiz yoldan yürüyen hakkı konuşmaktan korkmayan yürekli bir avuç insanın tüm çirkinliklere galip geleceğine canı yürekten inanıyorum.
            Tüm bu olanlardan yaşadığımız ve şahitlik yaptığımız bu kısa ömrümüzde iyiden ve güzelden doğrudan yana olmamız, mevlamın bize verdiği  aldığımız her nefeste sadece ve sadece hakkı konuşmamız öldükten sonra şehidlik mertebesinin yaşarken bize  sunduğu şahidlik etmenin verdiği huzura ermek içindir. Her daim huzurda olmak ve huzurlu olmak dileğiyle... Tüm bu gerçekleri göz önüne serdikten sonra sana sahip çıkamadığımız için, seni seçtiğimiz yöneticilere kurban verdiğimiz için, senin kanın ve canın üzerinden beslendiğimiz için  hakkını bize helal ediyor musun şehidim?
   

20 Ağustos 2015 Perşembe

"DEPREM"

        Yıl 1999 saat gece yarısı 03 suları, yer Afyonkarahisar özdilek dinlenme tesisleri. Tatil için çıktığımız yolculukta dinlenmek için girdiğimiz bu mekanda arabanın içinde sallanmaya başladık Gazi uyuyor bende ne olduğuna anlam veremediğim bir sarsıntıyla ayıldım. Dışardan gelen çığlık sesleriyle ve ağlama sesleriyle uykudan uyandım. Arabadan indim çekinerek ne oldu diye telefonda konuşan kadına sordum. O'da istanbul'da deprem olmuş çocuklarım evde yanlız yan bina yıkılmış dedi, bende hemen teyzemleri aradım eniştem çıktı telefona korku dolu bir ses tonuyla yiyenim çok kötü sallandık çok şükür bizde bir şey yok ama dışarlardayız evlere giremiyoruz dedi. Bizde telaşlanacak bir şey yok diyerek yolumuza kaldığımız yerden devam ettik.
        Sabahleyin foça'ya vardık. Kahvaltıyı yaparken televizyonu da açtık  haber dinliyoruz. Duyduklarımıza inanamadık "gölcükte deprem oldu, yalova gölcük arasından haber alınamıyor "diye bir anons geçti. Yıkıldım elimden lokmayı bıraktım eşimin yüzüne bakıp dona kaldım. Aklımdan binbir çeşit soru geçti nerdeler neyapıyorlar ....eşim kalk gidiyoruz karamürsele dedi. Hemen  toparlandım. Herkes kendi derdiyle uğraşır benim bacıma kim destek olur  o cehennemde dedim ve yola çıktık. Uzun bir yolculuktan sonra gece yarısı saat12 gibi karamürsele vardık. Kız kardeşim ve eşi sağlık personeli olunca ilk önce hastaneye gittik. Sorduğumuz soruya nasıl bir cevap alacağımızı bilmeden Yelizi ve Fatihi sorduk beyaz önlüklü birilerine, hemen çağırdılar. Derin bir nefes aldık.Yeliz bizi karşısında görünce çok şaşırdı. Ayla abla bu cehenneme bu çocukları niye getirdin dedi. Onları sağ salim karşımızda görünce çok sevindik. Çok şükür bin şükür sevinelimmi üzülelimmi bilemedik. Bir kaç saat sonra babamda Tokat'tan geldi. Sarıldık birbirimize sardık yaralarımızı sevgiyle. Heryer mahşer yeri gibi insanlar sarhoş gibi, hamile kadınlar çoçuklarını doğurmuş günü gelmezden evvel, analar enkaz altında koymuş canlarını bebelerini. Kırk yıllık eşleri ayırmış bir kirişin kolonu, ikizler kalmış enkazda anne feryatlarda ....nice ibretlik manzara hastanenin bahçesinde herkes can derdinde. Elimizden geldiğince insanlara yardımcı olmaya çalıştık. Kızını damadını ve torunlarını enkaz altında bırakan bir anne gelininin doğumuna şahitlik yaparken yavrum sevineyimmi üzüleyimmi bilemiyorum Allahım bu ne biçim bir haldir derken yaradana karşı vakur duruşu hala gözlerimin önünde Allah kimseye bir daha böyle acılar yaşatmasın. Aradan 16 yıl geçmiş biz bütün bu olanlardan ne kadar ders çıkara bildik.? Bugün bakıyorumda geçmişi unutmuş gibiyiz, yapılan binalardaki yüksek katlara, çıkmalara hala izin veriliyor. Birinci dereceden deprem bölgesi olan yerlere 25 katlı imar izni verilmesi neyin göstergesi  size soruyorum? yıkılan sahil kenarlarının yeniden imara açılması  bizim nasıl bir zihniyet taşıdığımızın göstergesi değilmi. Pek ders almışa benzemiyoruz. Unutuyoruz unutkanız. Günü birlik çıkarlara göre yaşıyoruz. Geleceğe yönelik uzun vadeli insan odaklı düşünmüyoruz. Sorgulayan ve düşünen yöneticilere ve halka ihtiyaç var. Sarsıntıyı yüreğimizde hissetmedikce yüreğimizdeki sese kulak vermedikçe ilimin ve bilimin öncülüğünde yürümedikce biz daha çokkk .......
          Züleyha hanım anlatmıştı. Annesini depremde kaybetmiş."Annem gece yatarken pijama giyinmez, gecelik giyinir. Ogün deprem oldu telefonla annemlere ulaşamadım, haber alamayınca karamürselden gölcüğe yanlarına gittik ve babam dışarda annem yok yanında baba annem nerde? diye sordum ...önüne baktı boynunu büktü cevap  veremedi...Son sözleri kelime şehadet getirmek olmuş ikikere getirdikten sonra üçüncüde sesi duyulmaz olmuş.Umudumuzu yitirmeden dualar eşliğinde uzun bekleyişler sonunda annemin cansız bedenine ulaştık. Annemi bizden ayıran yatak odasındaki kirişti. Sağa dönse kurtulacakmış ama sola döndüğü için kirişe denk gelmiş. Cesedi belirlemek için enkazın yanına vardığımda annemde el dikişli beyaz bir pijama giyili olduğunu gördüm önce bu benim annemin değil dedim. Çünkü annem pijama giyinmez  annemin böyle bir pijaması yok dedim.Çok düşündüm neydi bu pijamanın sırrı diye günlerce düşündüm...Anneme onu kim giydirmişti? Sonra aklıma annemin yaşarken çok dikkat ettiği hassasolduğu konu geldi ,teninin bacağının görünmemesi için çok itina gösterirdi. Edepli giyinirdi edep ölçüsünde hareket ederdi.dedi "anladım ki yani yaşarken senin gösterdiğin hassasiyeti ben sen öldükten sonrada senin için gösteririm diyen bir sahibimizin yaradanımızın olduğunu bilmek ve ona sığınmak onun gölgesinde olmak ne güzel" Ruhun şad olsun teyzecim mekanın cennet olsun ne güzel evlat yetiştirmişsin ne güzel annesin ne güzel bir kadınsın senin şahsında depremde kaybettiğimiz tüm canlara Allah'tan rahmet diliyorum.
         Bütün bu yaşananlardan çıkarttığımız dersler bizi bir adım daha iyiye ve güzele yönlendiriyorsa, yaradana yaklaştırıyorsa insan odaklı düşünmeyi ön plana çıkartıyorsa, inşaatları deniz kumundan değil adam gibi ilmine uygun yapmamız için bize uyarı veriyorsa  depremin bize  anlatmak istediğini anlıyoruz demektir.silkelenip kendimize gelmemiz ve içimizdeki katışıksız olan öze ulaşa bilmek için bir fırsat olduğunun göstergesidir diye düşünüyorum.

31 Temmuz 2015 Cuma

"MÜCADELE"

        Her son bir başlangıç değilmi.çalışma hayatımızın memuriyet kısmı bitti şimdi selbest çalışma hayatının ilk başlangıcındayız. Hayat devam ediyor.verdiğimiz kararlar doğrultusunda ilerlemek kararlı olmak ve mücadeleye kaldığımız yerden devam etmek çok zor gibi görünsede bu zorluğun üstesinden gelmek elbetteki destek ve dayanışmayla daha kolay olacak.En önemlisi eşlerin birbirlerine olan desteğinin güven sevgi ve saygıyla devam etmesi ve enerjimizi doğru yönde kullanmak ve doğru yöne kanalize edip demoralize olmadan yola devam edebilmek en güzeli.
        Benim hayallerim var hedeflerim var .Bütün bunlara ulaşmam için önüme çıkan engelleri bir bir zamanla aşıp yola devam etmek,eşimin  bana verdiği destekle işlerin kolaylaştığını görmek insana manevi güç veriyor.Girdiğim ortamlarda gözlemlediğim kadarıyla herkes bir geçim savaşı içersinde insanlığını unutmuş ,desinler diye yaşayan ,maddiyatsızlığın içinde boğulan zenginmiş gibi görünen nefislerinin oyuncağı olmuş zavallı insanların birbirleriyle sidik yarışı yaptıklarını görmek beni çok ama çok üzdü.hayallerim yıkıldı buralardaki yozlaşmanın aşırılığı aile içindeki bağların zayıflamasına  ve kişisel çıkarların ön plana çıkmasına sebebiyet veriyor.herkes ben diyor biz diyen yok.herkes çok bilmiş uygulama yok.herkes çok konuşuyor kararlara saygı yok.sınırsızlık diz boyu herkes herşeye müdahil oluyor.Büyüyün küçüğe küçüğün büyüye saygısı kalmamış,herkesin birbirini küçümsediği hor gördüğü dedikodunun bol olduğu bu yerde bilmem ne kadar dayana bilirim.güzellikten beslenen insanlara gönlümün kapıları açık sonuna kadar ,ama çirkinliklerden boğulmuş ,yaptıklarının yanlış olduğunun farkına varmayan, Yaptığını doğru yapıyorum zannıyla hareket eden insanları nasıl uyandırırız o beni çok düşündürüyor.insanlar kendilerini unutmuş,üzerlerine vazife olmayan her şeyde söz hakkını kendilerinde gören bu bilmiş ve aydınmış gibi görünen bu kara cahil insanların  arasında olmak beni biraz korkutuyor açıkçası.Olduğundan farklı görünmeye çalışan bu insanların halini en iyi şu ata sözü açıklıyor "Ayranı yok içmeye at ile gidiyor ....."daha dün ceplerinde beş kuruş yokken bugün ellerine milyarlık ev verilen bu insanların değişiminden ve gelişiminden Bahsedebilirmiyiz? Değişim ve gelişim insanların beyninde düşüncelerinde ve davranışlarında olmalı.sindire sindire insan kendisini eğitmeli .damdan düşer gibi gelen bu zenginliklerin aslında insanları uçuruma sürüklediği gerçeğini bilmem görebildiniz mi?gönül gözleri kapalı ,insanları şekilleriyle ve görünüşleriyle değerlendiriyorlar.Öze değer veren yok.bütün bu yozlaşmışlığın içinde ki çirkinliklerden hasar almadan çıkmak çok zor gibi görünüyor."bulgurunan tarhana
                    Fakirlik bizden yana
                     Kurban olayım ana
                    İnsanın yozu kaldı"Unutulmuş değerleri hatırlatmak ve unutturmamak güzelliklerde yarışmak ,dileğiyle.
        İzindeyken Tokat'amı geldim yoksa Paris'emi anlayamadım.ev fiyatları ve kiralar çok pahalı .kiralık daire bulmak çok zor.Tokat sanayisi olan bir memleket değil hatta en çok göç veren iller arasında ama gel görki ev fiyatları faiş fiyatlarda arz talep meselesi diyorlar demekki alan memnun satan memnun bizede ağzımızı yormak kalıyor.Ben köye yerleşmeye karar verdim .yirmi beş katlı akıllı evleriniz sizin olsun.Birinci dereceden deprem kuşağı olan bu şehirde yirmi beş katlı akıllı evlere pirim verenlerin aklından şüphe ettiğimi dile getirmeden geçmeyeceğim.Geri dönüşüm yasasının uygulandığı bu şehirde rant kapılarının sonuna kadar açık olduğunu ve bunu bazı gözü açıkların değerlendirdiğini bütün bunlar olurken halkın çıkarlarının göz ardı edildiği bir gerçek.günü birlik yaşıyoruz .Allah sonumuzu hayreylesin.
         Edindiğim bu izlenimlerimde umarım ben yanılmışımdır.karamsar bir tablonun içinde sabırla ekilen umut çiçeklerinin yeşereceğine canı yürekten inanıyorum.beraber yürümek için geldiğim memleketimde şimdilik yanımda pek kimseyi göremedim .zaman içinde bunun değişeceğini umut ederek iyiliğe ve güzelliğe yol almak isteyenlerle beraber bende varım ...yarınlardan hep umutluyum...yüreği sevgiyle atan herkese selam olsun.
   Dünya köylüsü

8 Temmuz 2015 Çarşamba

DÖNÜŞ

         Nihayet yirmibeş yıllık emekli olma özlemi geldi çattı.Çok zor kararlar bunlar,boşa koyuyorsun dolmuyor, doluya koyuyorsun almıyor.Bu kadar zor olacağını hiç tahmin etmemiştim.Nereye yerleşeceğine karar vermek ,emekli olduktan sonra neyle uğraşacağına ne yapacağına karar vermek insanı zorlayan dönüm noktası sayılan bu kararlarda kararsızlık yaşamak ,akşamdan sabaha fikir değiştirmek insanın dengesini alt üst ediyor. Uykularını kaçırıyor.nihayet uzun uğraşlar ve cabalar sonucunda kararımızı verdik pusula memleketi gösterdi.içimiz rahatladı ve ılk defa uzun zamandan beri rahat bir uyku uyuduk.
       Göcebe hayatımız nihayet yerleşik hayata dönmeye başladı.  Yıllar Yıllar önceydi ,büyük bir hüzünle ayrıldığımız memleketimize geri dönme kararında bizi ençok çeken elbetteki sevdiklerimiz ve onlarla daha yakın ilişkiler içinde olmak ve güçlerimizi birleştirip voltran gücü oluşturmak ve yola kaldığımız yerden tecrübelerimizden de faydalanıp daha güzele doğru yürümek.insallah hepimiz için hayırlısı olur.Babam öğretmendi onunlada epeyce yer gezmiştik çeşit çeşit kültürlerden arı misali balımızı alıp kendimizi güzelliklerle inşa etmek için kardığımız harcın yine eşimin sayesindede çok memleket gezip çok çok insanla muhattap olup onlardaki güzellikleri var olan harcın içine katıp yeşermesine vesile olması insanda unutulmaz anılar bırakıyor,insanı insana hatırlatıyor bu güzellikler.
Annem babamın tayini çıktığında hep aynı türküyü söylerdi.

"dağlar seni delik delik ederim
Kalbur alır toprağını elerim
Sen bir kara koyun bende bir kuzu
Sen döndükçe ardınsıra melerim

Dağlar senin nekaranlık ardın var
Lale sümbül boynun eğmiş derdin var
Elalemin vatanı var yurdu var
Benim yurtsuz kalışıma ne deyim "

     Benimde aynı türküyü yılardır çağırmam ondandır,emanetci gibi oturduk her gittiğimiz yerde, her evin penceresine uydurduk perdelerini,halıyı kilimi  yerlere .Hayallerde kendi evimize sakladık tüm güzellikleri ,olsun öylede olurdu böylede idare ettik var olanla .modern çingene derler bazen bize,benimseyemedik evlerini yollarını sokaklarını ,gelip geçici olan bu ömürde gelip geçici hayatlar yaşadık.kimilerinde derin izler bulduk kimilerine teğet geçtik.koca bir ömürde arkana dönüp baktığında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar dost bir sürüde arkadaş hepsinin yeri ayrı ayrı doldurulamayacak niteliklere sahip güzel insanlar.nicelerinide unuttuk hatıralarımızda yer vermedik üstünü bir kalemde çizi verdik belkide çizildik.
       İlk memleketten annemden babamdan sevdiklerimden gözü yaşlı ayrılıp ,telli duvaklı izmire gelin geldim.çok sevdim izmiri insanını havasını suyunu.Garip değildim izmirde halam vardı.yusuf dayım ,cevat dayım beni yanlız bırakmadılar buralarda.komşularım arkadaşlarım Müzeyyen Ozan,Gülhan abla,Filiz,Ayşe abla ,Melek abla,Suzan teyze,Havva abla,Gülüzar abla,Şerife abla,Leman abla ,Hülya,Figen.Sütcü abilerimiz,çınar altı büfe...bütün bunlardan elimde kalan birtek müzeyyen.sonra Ankaraya geldik,on yılda burada oturduk.çok güzel dostlar arkadaşlar edindik.Nurten hanım,Zeliha abla,Nuray abla Azize abla Türkan hanım ,Aysel, Özlem,Emine,Hanife abla,Gülgün hanım,Dilek hanım,Taştan abi halide abla,Ergül abla ,Aylin abla,Vicdan teyze,Fatma teyze,Fatma abla,Hatice öğretmen, Yeter hanım,Meryem abla,Yücel abla...elimde kalan Ergül abla ,aylin abla nurten hanım ,Hanife abla ve güzellikler...
      En son geldiğimiz yer yalova/ altınova eğitim merkezi .Buranında  adından anlaşıldığı üzere  her yönüyle eğitim merkezi .Hayat bizi eğitmeye ve pişirmeye buradada devam etti .Acı tatlı hatıralarıyla çok güzellikler yaşadık.paylaşmayı,dayanışmayı burada pekiştirdik.Kur-anı kerimde cennetin tarif edildiği ayetler buradaki yaşantıya çok uygun yaradana binlerce kez şükürler olsun böyle bir yerde görev icabı da olsa oturduğumuz için bize kattığı değerler için.Kimden başlasam bilemiyorum ilk buraya geldiğimizde kızımın sınıf annesinin davetiyle  güne katıldım orada başladı ilk tanışmalar.Züleyha hanım,Nimet,ilknur hanım ,Sevinç ,Sibel,Nurcan, Hatice hanım,Süheyla,Nevin,hanım,Didem hanım,Nurdan,Nurdan hanım,canan,saliha,Reyhan,Melek abla,özlem ve annesi,Hülya,Nesrin,Hatice,Pervin,Songül,Münüre,Fatoş,Ayşegül hanım,Melike,Esra,Belgin hanım,Asuman hanım, Nazik hanım,Pelin,Gülşen hanım,Ulube,Aylin,Melahat,Nilüfer hanım,Serap,Derya öğretmen,Nuray hanım,Emel hanım,...
Aklıma gelen gelmeyen ismini sayamadıklarım da dahil olmak üzere hepsine bana kattıkları değerler için teşekkür ediyorum.
Toplasan hepsini bir elin parmaklarını geçmez dost dediğin.daha nice isimler,nice güzellikler.bütün bu yaşanmışlıklardan çıkarttığımız sonuç memlekete gidip çok sevdiğin annemle ve babamla kardeşim akrabalarımla beraber geçirmek isteğinin ağır basması bizi geri dönüşe davet etti.uzun ve uykusuz gecelerin ardından çıkan bu kararın hakkımızda hayırlı olmasını diler.hayatımdan gelip geçen tüm kardeşlerime teşekkürü bir borç  bilir  hepsine bolca selamlarımı iletiyorum.iyiki varsınız iyiki sizleri tanımışım asker olmanın verdiği bu güzellik memleketin her yanından insanlarla tanışıp her ilde çalınacak bir kapının olduğunu bilmek insana huzur veriyor.Annemin şu sözü yıllardır aklımdan hiç çıkmadı"kızım Tokatın yarısı benim çok arkadaşım ve akrabam var ama candan gelmiş diyenim yok "dedi bir gün sohbet esnasında.Geliyorum Anne yıllardır özlemini çektiğim hayaller için geliyorum.Ansızın kapı çalındığında karşımda seni görmek ve hoşgeldin annecim deyip boynuna sarılmak ve çay kahve eşliğinde sohpetler edebilmek için geliyorum.Beraber yollarda yürümek için ,sinemaya gimek için yaylarda piknik yapmak için alışverişe beraber gitmek için yanlızlığını paylaşmak için Canı gönülden kapını açmak için geliyorum anne.Hepinizi çok ama çooookkkkk seviyorum.
      Dünya köylüsü

     

29 Haziran 2015 Pazartesi

Barış Manço

Kendimi bildim bileli yollarda tükettim koskoca bir ömrü
Bir uçtan bir uca gezdim şu fani dünyayı
Okumuşu, cahili, yoksulu, zengini hiç farkı yok hepsi aynı
Sonunda bende anladım hanyayı Konyayı
Sanki insanlık pazara çıkmış ekmek aslanın ağzında
Bir sıcak çorba içermisin diyen yok
Dört duvarı ören çatısını kapatıp içten kilitlemiş kapıyı
Bir döşekte sana serelim buyur diyen yok
Tek bir soru hemşerim memleket nire?
Bu dünya benim memleket
Hayır anlamadın hemşerim esas memleket nire
Bu dünya benim memleket
Tövbe, tövbe, tövbe
Kardeşlik ve eşitlik üzerine uzun uzun nutuklar çekip
Niye senin derin benden koyu diye soran çok
Kaşının altında gözün var diye silahlanıp ölüme koşarken
Kalan dul ve yetim ne yer ne içer diye soran yok
Barış garibim bulamadı çözümü oturdu etti bunca sözü
Gelin hepberaber anlaşalım diyen yok
Zaten paramparça bölünmüş ve yaşanmaz olmuş dünyamız
Daha fazla kesip bölmeye hiç gerek yok
Tek bir soru hemşerim memleket nire?
Dedim ya yahu bu dünya benim memleket
Hayır anlamadın hemşerim esas memleket nire
Bu dünya benim memleket
Tövbe, tövbe, tövbe
                                                       Barış Manço

 Barış Manço - Hemşerim Memleket Nire  
 (Dinlemek için bağlantıya tıklayınız.)

14 Haziran 2015 Pazar

Yaşar Nuri Öztürk

     O günü bugünkü gibi hatırlıyorum . Yıl  1980 günlerden perşembe  öğlenden sonra saat üç dört gibi  televizyon açık, bende kardeşlerimle oyun oynuyorum odada kulağımda televizyonda, "inanç dünyası "diye bir proğram var ,iki kişi oturmuş karşılıklı sohbet ediyorlar televizyonda. Orada anlatılan bir hikaye çok dikkatimi çekti ve dikkat kesilip hikayeyi dinlemeye koyuldum,hikaye bittikten sonra televizyonda kim konuşuyor diye göz attığımda adını aklıma mıh gibi ,resmini beynime dikkatle çekmişim o ismi  Yaşar Nuri Öztürk yazıyordu. Gıyabında televizyondan tanışmam ilk ozaman oldu hocamla.
       O günkü dinlediğim hikaye benim çıkış noktam oldu. Her şey niyetlere ve amellerinize göre değerlendirilir dedi.Hocam o gün "yolda yürüyen bir kişi yolun biraz bayır ve dik olması sebebiyle, yolun kenarında duran taşı yolun ortasına almış ve koymuş, kendince yukardan aşağıya doğru gelen arabanın fireni tutmazda bu taş onu durdurur diye düşünür, başka bir adamda bu yolun ortasına bu taşı kim koydu der ve aşağıdan gelen bir araba tam hızını almış yukarı doğru çıkarken bu taş onun çıkışını engeller der ve taşı ortadan kaldırır kenara koyar. " Şimdi bu adamlardan hangisi iyilik yaptı. İkiside iyilik yaptı çünkü ikisininde niyeti  iyiydi, dedi hoca çok hoşuma gitti ve hocamın ismini sekiz yaşındayken beynime yazdığım bugün ise gönül sayfama yazdığım isimlerin başında gelir.yıllar sonra onun adını tekrar 1993 te Ayşe Özgün'le  yaptığı proğramda raslamam ,sanki yıllardır kaybettiğim bir şeyi bulmuş gibi çok sevindim, nasıl sevindim anlatamam. Ondan sonra bilinçlendim ve hocamı bilinçli olarak kitaplarını ve proğramlarını takip etmeye başladım. Beynimdeki iyilik şimşeğini ilk çaktıran hocamdır. Çaktırdığı bu ışıkla yolumda yürüdüm ve sonunda  kur-an'la tanıştım. Her yer aydınlandı karanlık bir yer kalmacasına. İyiki varsın hocam iyiki sizinle aynı zamanda ve aynı çağda yaşamışım, çok şanslı hissediyorum kendimi. Bize Atatürk'ü gerçek manada anlatan tanıtan, kur-an'la bağ kurduran, eğriği doğruyu ayırt etmemiz için bize düşünceleriyle fikirleriyle yorumlarıyla  öncülük eden,üzeri örtülen gerçeklerin ortaya çıkmasında bize yardımcı olan ulu önder Atatürk'ten sonra bu ülkenin yetiştirdiği ender insanlardan birisiniz. Bunu benim söylemem neyi değiştirir ki sizin yaptıklarınıza Allah şahid. Siz rüştünü dünya çapında ıspatlamış, dünyada yapılan bir araştırmada ki sıralamada yedinci gelen dünya ilmiyle ve maneviyat ilmiyle donanan hayat üniversitesinden  mezun olmuş çifte diplomalı ve iki dünyalı bir adamsınız. Tek dünyalı insanların sizi anlaması imkansız, çünkü ilimleri yetmez. O yüzden yanlız ve o yüzden tek adamsınız. Çünkü bu çağda bu asırda kimse sizin kadar yürekli ve cesurca  gerçekleri haykırmadı. Kimse sizin kadar zifiri karanlıklarda ışığını kutup yıldızı gibi yansıtmadı, cesur yiğit yürekli cep herkülü dev adam.
       Yazdığınız kitaplarla bizlerin gözünü  kulağını açan bizleri bilgilendiren çıkışın kurtuluşun kur-an ahlakında olduğunu her defasında avazı çıktığı kadar bağıran bizi Allah'a davet eden, bizi bu dünyanın çarpıklıklarını anlamamız için "Allah ile Aldatmak"isteyenlere karşı uyaran bu asırda Muhammed nurunu taşıyan  bu güzide insanın susturulmak istemesini "Abuzer" adlı kitabındaki anlatılarıyla daha iyi anlıyor ve doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar  ama Onuncu köyde belki dinlerler kulak verirler diye, rabbimin ona verdiklerinin şükrünü eda edebilmek için oradan oraya koşan bu zatı kur-anın fetih süresindeki 29. Ayetinde "Muhammed, Allahın peygamberidir. Onunla birlikte olanlar, kafirlere karşı kararlı  çetin ve başı dik,kendi aralarında sevgi ve merhametle dopdoludurlar" ayetinin gereğini yerine getirmesi  bizi çok sevmesindendir, pir sultan abdalın dediği gibi "bin cefalar etsen almam üstüme gayet şirin geldi dillerin dostum" dediği gibi hocamın kızması celallenmesi dost olarak kabul edenlere müjde dost olarak görmeyenlerede  uyarıdır zor ve çetindir ağır gelir bu sözler onlara  arkalarını dönüp giderler. Tevbe-128"And olsun içinizden size sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelen size düşkün sadece inananlara çok şefkatli kolaylık sağlayan çok merhametli bir elçi gelmiştir" ayetini manasıyla hareket ettiğinden adım kadar eminim sevgidendir sevgiden. Bütün bunlara rağmen yinede gerçeklerden uzaklaşırlarsa "bana Allah yeter, ondan başka ilah yoktur. Ben sadece ona işin sonucunu havale ettim. O çok büyük tahtın sahibidir." Kur-an ışığında yaptığım bu değerlendirmeyi bu nuru taşıyan tüm hocalarıma gıyabında tanıdığım Y.Nuri Öztürk hocanın şahsında (Mehmet Okuyan, Cemalnur Sargut, Muhammet Nurdoğan, Hakkı yılmaz, İhsan Eliaçık, Namık Kemal Zeybek, Mustafa Öztürk, Mukaddem Demirci, Ali Yüce, Hasan Elik, Şaban Düzgün, Caner Taslaman, Abdülcabbar Boran, Ali Akın,Bayraktar Bayraklı...)tüm bu yolda bize gerçekleri elinizden geldiği kadar aktarmaya çalışmalarınızdan dolayı yaşadığımız bu çağda  O nuru taşıyan özündeki sese ışığa kulak veren vicdanının sesini dinleyen sağ duyulu öncülere önden gidenlere bu türden olan tüm insanlara teşekkür ederim. Allah büyük armağan sahibidir. İyiki varsınız iyiki sizleri tanımışım. Selam olsun bu yolun tüm yolcularına....
                  Dünya köylüsü

        

10 Haziran 2015 Çarşamba

"MEZUNİYET"

           Dört yıl önce yirmibeş yıllık bilgilerimle girdiğim ünüversite sınavında birmilyon sekizyüz bin kişiyle yarışıp birmilyon kişiyi geride bırakıp sekizyüz bininci gelerek kazandığım Eskişehir Anadolu ünüversitesi Açık öğretim fakültesi  SOSYOLOJİ bölümünden bu yıl mezun oldum.
             Bana bu yolda başından beri destek olan emeğini esirgemeyen yol arkadaşım gönül sırdaşım eşime çok teşekkür ederim. Başarılı bir erkeğin arkasında bir kadın vardır sözünü bende her başarılı bir kadının arkasında bir erkek vardır sözünü yaşayarak onaylıyorum. Bu okul bana çok şey kattı, yanlış bildiğim doğruları düzeltti. İnsanın çok yönlü bir varlık olduğunu yaşadığımız sürece insandan ayrı gayrı hiç bir şeyin olmadığını, şuda beni ilgilendirmez diyebileceğin hiç bir alanın olmadığını hepsinin bir bütün içinde birbiriyle bağlantılı olduğunu hayatın aslında bölük pörcük gibi duran parçalarını bir araya getirmeye anlamlandırmaya çalışmak, okumakla ve aralarındaki bağı doğru kurup gerçeğe ulaşmamıza yardımcı olduğunu görmek insanı mutlu ediyor. Gözlemci bir yapıya sahibim girdiğim ortamlarda insanları inceler davranışlarına göre not verir ve ona göre yol alırım. Kişileri giyimlerine, makamlarına fiziksel özelliklerine göre değil, düşüncelerine o makamı hak edip hak etmediğine bakar ona göre tavrımı koyarım.Yaşadığımız bu çağda herşeyin birbirine karıştığı, kelimelerin ve kavramların içinin boşaltıldığı anlamsızlaştığı bir dünyada gerçeğin peşine düşüp okumak aydınlanmak ve anlamlandırmak için hayatı mecburuz araştırmaya, en doğruya ulaşmak için, buda seni her türlü ve her yönlü okumaya sevk ediyor otomatik olarak. İnsanı okumak, doğayı okumak ve insana kılavuz olması için gönderilen kur-anı kerimi okumak insanın gelişimine ve muhakeme yapıp kendi içindeki doğruları açığa çıkartmasında en büyük yardımcıdır diye düşünüyorum. Sosyoloji eğitimi aldığım dersler arasında mantık, edebiyat, din, medya, tarih, ingilizce, ekonomi, suç sosyolojisi ....gibi derslerin aslında insanın insanla olan ilişkisinin dışında, insanın kendisiyle olan ilişkisinide ön plana çıkartıyor. Aslında bu eğitimleri bire bir hocalardan örgün eğitimle almakta çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Gençlerimizin üniversite hayatlarını daha verimli hale getirmek için bilinç düzeylerinin arttırılmasını ve farkındalık eğitimlerinin elzem olduğunun altınıçizmek isterim. Hayat kırkından sonra başlar sözünü düstur alarak hayatın bundan sonra yeni başladığını yapılacak çok iş olduğunu ayağa kalktığımı vurgulamak isterim.
             Bu bilinçlenme dönemimde bana maddi manevi destek olan herkese çorbada benimde tuzum olsun diyen ve dönem harçlarımı yatırıp katkı sağlayan bacılarıma, sen yaparsın sen başarırsın deyip beni her zaman yüreklendiren can dostlarım güzel insanlara, dualarıyla herzaman yanımda olan anneme, babama ve kayınvalideme çok teşekkür eder,bu yolculukta bazen ihmal ettiğim yavrularıma bana gösterdikleri sabırdan dolayı teşekkür eder hepsini çok ama çok sevdiğimi yürek dolusu sevgilerimi sunar büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim.
           Dünya köylüsü

8 Haziran 2015 Pazartesi

"BABAM"

           On dokuz yaşında nişanlandım ,yirmibir yaşında evlendim. Bu yaşıma kadar ailemden öğrendiklerim beni evliliğe ve gurbete hazırlamıştı ufak ufak. İlk okuldan sonra yatılı okula gittiğimden dolayı annem kızım sen gurbet hakkını doldurdun seni uzaklara gelin vermem derdi.Büyük konuşmuş olacak ki yada gurbetlik hakkım dolmamış olacak ki evlendiğim kişi denizci asker ve görev icabıyla en yakın gelebileceğimiz yer Ankara memlekete altı saat.
           Düğün hazırlıkları başladı. Bizim oralarda düğün çehizlerin asılmasıyla başlar, bir hafta boyunca çehiz görmeye hediyesini alan gelir. Bende geleni gideni karşılıyorum sohbet muhabbet ettikten sonra uğurluyorum. Bir gün babamla kapıda karşılaştık, babam gözümdeki yaşları görünce hayırdır kızım dedi bende hiç sesimi çıkarmadım ,yanımda annem vardı ne olacak o gelin hem gider hem ağlar dedi. Babam ikna olmadı, aldı beni karşısına , bak kızım dedi sen benim için çok değerlisin, evliliğe henüz hazır değilim kararımdan vaz geçtim dersen,davullar çalıyor diye sen evlenmek zorunda değilsin,Ben sizi ellerin elinde ezilesiniz diye yetiştirmedim, değerini kıymetini bileni başının üstünde taşı ama sana değer vermeyeni ben dahi olsam sende değer verme  kendini ezdirme baktın olmuyor  dön gel kapım her zaman açık başımın üstünde yerin var dedi. Bende  babacığım ben bu evliliği kotaramayacağımdan değil sizden ayrılacağıma üzülüyorum dedim ağlamam o yüzden. Babamda üzülme özlediğin zaman biz geliriz sen gelirsin bunu aşarız dedi ve sarılıp beni öptü.Bir gün hatırlıyorumda Kadir İnanırın "köprü"filmini izlerken sen ağlamıştın sen ağladın diye bende ağlamıştım.Babamı ilk kez ağlarken gördüm.Babam aslında pek gülmez ama Kemal Sunal'ın filimlerini izlerken gülerdin bende seni izlerdim sana gülerdim babam ne güzel gülüyor diye.Arkadaşlarının arasında sevildiğini sen yokken bize verdikleri değerden anlıyorum .El üstünde tutarlardı bizi.İlk öğretmeni babası olunca biraz şanslı oluyor insan.İşte ben böyle bir babanın kızıyım.Öğütlerin hala kulaklarımda. Canım babam sen ne güzel bir insansın , sen bana değer verdin bende hak eden herkese değer verdim. Ayaklarımın üzerine durmayı, zorlukları sevgiyle aşmayı, dara düştüğümde sıkıntılardan içimdeki inancımla ve nasihatlerinle aşmayı, dik durmayı, kula kul olmamayı, senden öğrendim baba, eğer bana gelinlikle çıktın kefenle gelirsin bu eve deseydin yaşamımdaki sorunları aşmak için ben o gücü nerden alırdım baba? Kanadım kolum kırık, eller kadrimi kıymetimi bilirmiydi? sen bana bu gücü vermeseydin ben ne yapardım, tutunacak dalım olmasaydın ne olurdum. Bir yaprak misali oradan oraya savrulur kırılırdım. Eller kadrimi kıymetimi bilirmiydi baba?
       Sen ne büyüksün, sen ne yücesin ki,  Önce sen beni sevdin, ben kendimi. Sen bana güvendin ben kendime seni çok çok seviyorum babam. İyiki varsın iyiki benim babamsın. Bu günkü onurlu duruşumun  dik başlı oluşumun her zaman hakkı savunuşumun, doğruyu söylemem sendendir, Bütün güzelliklerin temelinin atıldığı aile ocağında sohpetlerinle pişirdiğin o küçük kız bugün kocaman bir çocuk seni çok seviyorum baba.....
           Dünya köylüsü
     Sana olan duygularımı şair Yıldırım Nardan'ın dizeleriyle dile getirmek istiyorum ...
 
       BABA
Eskimiş bir mektupta hasret dolu satırlar,
Sararmış fotoğraflarda unutulmaz anılar,
Yitik bayram sabahlarında çocuksu sevincimsin sen BABA.
Dinlediğim hicaz şarkıda gönül telimi titreten,
Gözlerinden değil yüreğimden kopup gelen gözyaşımsın sen BABA.
Yaşamak denen bulmacada nasihatlerinle doğru cevabım,
Kaybolduğum kalabalıklarda pusulamsın sen BABA.
Emekleyerek başladığım bazen tökezlediğim bu yolculukta,
Şimdi yürüyorsam dimdik
Güvenle sırtımı dayadığım kocaman bir dağsın BABA.

                                                                           Yıldırım Nardan

3 Haziran 2015 Çarşamba

"ARKADAŞ"

          Arkadaş çok önemli insan hayatında. Aklımız erdi arkadaşımız oldu. Çocukluk, gençlik şimdiki arkadaşlıklarda tabii bir başka ama o çoçukluktaki arkadaşlıklar ve paylaşımlar daha bir başka içten samimi saf çıkarsız.
            Hiç unutmuyorum ilk okul dördüncü sınıfa gidiyorum. Öğretmenimiz yazılı yapacağını günler öncesinden duyurdu. O gün gelip çattığında bende kalemimi silgimi hazırladım ve öğretmenler zilinin çalmasını bekliyordum. Tam o arada kalemimin ucunu kırdım, elimde açacak kapının arkasındaki çöp kovasının başına geçip kalemi açmaya başladım. Başladım ama açtıkça kalemin ucu kırılıyor, açtıkça kırılıyor,elimde kalem kalmadı. Bu arada öğretmenler zilide çaldı. Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette düşünürken kafamı sınıfa çevirip şöyle bir göz gezdirdim arkadaşlara kimde fazla kalem var diye ama kimseyle kontak kuramadan öğretmen geldi ve yerine geç otur kızım dedi. Elimde ucu olmayan kalemimle ve açacağımla sırama doğru yöneldiğimde arka sırada oturan Ahmet arkadaşımla göz göze geldim ve gözlerim dolmuş olacakki ne oldu? diye sordu. Bende elimdekileri gösterdim kalemim yok dedim. O da kaleminin iki ucunuda açmış hazır bir vaziyette öğretmeni bekliyor, hemen masanın üstündeki kalemi aldı ve ikiye böldü yani kırdı ve yarısını bana verdi. Çok sevindim.Teşekkür ettim ve nemlenen gözlerimi elimle sildikten sonra önüme döndüm. Bu arada öğretmen test kağıtlarını dağıtmaya başlamıştı bile. Sınav zil çalınca bitti.
            Şimdi düşünüyorumda o anda çocuk aklıyla bunu nasıl düşündü. paylaşmanın bu kadar çıkarsız ve yalansız gerçek olması beni çok etkilemiş olacak ki o günü hiç unutmuyorum. Bugünün çocuklarıyla kıyaslandığında, bu hikayeyi anlattığımda hiç kimse bende aynısını yapardım demedi, çünkü kırmak aklıma gelmezdi dediler. O yaşta bir çocuğun bunu fikretmesi hayret verici birşey. Fazla kalemim yok diye bilirdi, ama demedi...An'da var olmak böyle bir şeydir herhalde. Küçücük yaşına  rağmen bana bu duyguyu paylaşmayı yani darda kalmışa çare olmayı, çok içten duygularla iz bırakması, hatıralarımın arasında yer bulması saflıktan olsa gerek. Bu koca yürekli çocuğa, güzel davranışından dolayı Ahmet Çakır arkadaşıma çok teşekkür eder, selam ve sevgilerimi iletirim.
            Arkadaş; seni gözetleyen, darda kalmışa el uzatan, senin derdinle dertlenen çözüm odaklı düşünendir. İçimizdeki var olan güzelliği ortaya çıkartıp, güzelliklerde yarışmak ve an'da var olmak dileğiyle...
        Dünya köylüsü
       

29 Mayıs 2015 Cuma

"İSTEMEK VE DÖNMEK"

İki genç birbirini sever ve birbirlerini isterler,
Evlenirler çocuk istersin,
Çocuğuna en iyi eğitimi vermek istersin,
İyi bir iş sahibi olsun istersin,
İşi olur iyi birisiyle evlensin istersin,
Evlenirler torun olsun istersin,
Torun olur onu en iyi şartlarda büyütmek istersin,
Bu arada iki göz oda bakla sufa ev istersin,
Önünde dört tekerlek araba istersin,
Sağlık sıhat huzur istersin,
Velhasılı istersinde istersin...
İstemenin sonu yok.

Şartlara göre isteklerinde büyür
İki göz oda,iki katlı eve döner,
Dört teker ,dört çekere döner
Evlat ele döner,
Torun askerden döner,
Sağlık hastalığa döner,
Keser döner sap döner,
Gün döner hesap döner,
Bu döngü hep böyle döner,
Eninde sonunda herkes O'na döner.
Ben niye dönmeyeyim.

"DÖRT İŞLEM"

         Yazılarımda zaman zaman doğa olaylarıyla dört mevsim üzerinden insanın davranışlarını karşılaştırmak ve buralardan çıkarttığım sonuçları kur-anı kerim ayetleriyle pekiştirmek ve buradanda çift dikişli hatta üçüncü bir sağlamayla yaşamımıza yön vermek, ayağımızı yere sağlam basmak için kullandığım bir yöntem.
           Burada da dört işlem üzerinden kişinin davranışları arasındaki bağlantıyı kurarak düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım. İşe TOPLAMA'yla başlayalım, ana rahmine düştüğümüz andan itibaren İhtiyacımız olan rızkı damar yoluyla toplar, doğduktan sonra da iki yıl anne sütüyle beslenir, kırk yaşına kadar hayatın içindeki yaşadıklarımızdan iyi yada kötü tüm öğretileri toplayıp süzgeçten geçirir, bunu yaparkende işimize lazım olan sağlam ve yararlı bilgiyi alıp kötüyü zihnimizden atar, nefsinin doğrultusunda hareket etmez, nefsani olanları ayıklamak bir üst bilgiye ulaşmaktır. Bazen düşüncelerimizin içinden çıkamadığımız anlarda bir yardım isteriz işte o anda kime sığındığın kime yöneldiğin çok önemlidir. Eğer ki kişiden medet umdun yandın, Allah'a sığındın işte o zaman kurtuldun yani ÇIKARTMA !!!yaptın demektir. Denizlerin ortasında zifiri karanlıklarda fırtınaya yakalandığında yalvarıp yakarmanla, Allah'ın izniyle karaya çıkmandır kurtuluşa ermen. Çıkartma yaptığınız demir attığınız gerçeğe(Allahın sözüne)kalbimizdeki güven ve huzurla, moralle yaşayarak şahitlik edersiniz. İbrahim'in ateşe atıldığında yaradana sığınması gibi, yunus'un kura ile denize atılıp Allah'a sığınması gibi. Sıkıntıya düştüğümüzde Allahı nasıl anıyorsak aynı samimiyeti normal şartlardada anmaktır aslolan.
            BÖLME!!!tevhit ehlinin işidir bölmemek."Dinlerini bölüp parça parça yapanlarla, parti parti olanlarla senin bir bağın yoktur."Bütün bu yaşadıklarımızın içinde iyiyle kötüyü birbirinden ayırmak net bir cizgiyle ortadan yarmak er kişinin işidir. Sağlam bilgiye ulaşmadan kötüyle yolunu ayıramassın. Netlik ayarları tam yapılmış bir düşüncenin paylaşımının doğurduğu sonuç ne güzeldir. Musa gibi denizleri yarıp karşıya geçersin. Oku,Oku,Oku'nun sırrı tek yanlı beslenme, doğa insan ve kitap arasındaki bağı kur. Eğer bir araştırma içine girersen en az üç kaynaktan beslen ki bütüne eresin, yani mantıktaki tümevarım ve tümden gelim kanunlarına göre nerden gelirsen gel, nereye varırsan var bütün yollar O'na çıkar. Ama isteyerek, ama istemeyerek.Yaşarken bunun farkına varırsan isteyerek O'na yönelirsen Firavunun denizlerde boğulmasına yani batılın hak karşısında yok olmasına şahitlik edersin.
           ÇARPMA!!!bütün bu olaylar yaşadıklarımız nefsimizin istekleri doğrultusundaysa bizi duvara toslamaktan, çarpmaktan kurtaramaz. Bile bile gerçeklerin üstünü örtüp yola devam ediyorsak sonun feci olur, cehennem ateşlerinde yanmaya mahkumuz demektir Ebu lehep gibi. Aklımızı kullanarak ve irademizi devreye sokarak bizim yüzümüze tokat gibi çarpan gerçeklerin hala bizi yerlerde sürünmekten alıkoymuyorsa yüseltip uçurmuyorsa, dikkat çarpma!!!diye bağıran sese kulak vermiyoruz demektir. Kulak verseydik eğer senin düşündüğün gibi olmadığını görüp, mihenk taşı olan kur-anı kerimin sözlerinin insana olan tesirinin kat kat olduğunun farkına varır, Allah rızası için yaptığın bir iyiliğin karşılığının 10,100,700 olduğunu görür ve o alevli ateşten kurtulmanın mutluluğunu yaşar ve herkeside buraya devet edersin yani Allah'a davet edersin, Muhammet gibi.
            Sonuç olarak sözün özü kötüyü kendinde TOPLAMA, hiç bir zaman Allah'ı aklından ÇIKARTMA, bütünü parçalayıp BÖLME, çıkmazlara girip yolun sonunda duvara ÇARPMA.
           Dünya köylüsü

28 Mayıs 2015 Perşembe

" BEBE'nin HAKKI"

            Hayvan hakkı diye bir şey yok benim dünyamda.Yaratılan tüm canlı varlıkların  birbiriyle uyum içinde ve sevgiyle yaşamı bir denge içersinde sürdürmektir hak olan.Bu bilinçle hareket edildiğinde kimse kimsenin sınırına girmez ve herşeyin birbiriyle bağlantılı olduğunun farkına varmaktır aslolan.Hayvan sevgisi insanın doğasında olan bir duygudur.Bu duygunun varlığını bilirsin ve geliştirmek o güzelliğe şahit olmak için çaba harcadığında bu duyguyla tanışırsın.
           Yıllardır bahçeli müstakil bir evde oturuyoruz.Çocuklar kedi,köpek istediklerinde hep bir bahanemiz oldu.Kızımın ısrarları ve çok isteği sonucunda karar verildi ve bir kedi aldık.İsmini abisi koydu "BEBE".Ankara kedisi olan Bebe bembeyazdı.Bize saflığı temizliği ve sevgiyi çağrıştırdığı için bu ismi koydu abisi.Artık bir kedim bile yok türküsünü söyleyemeyecektik.Onunla yatar onunla kalkar olduk.Ben bu kadar bağlanacağımı ummuyordum,suyunu yemini verir geçinir gideriz diye düşünürken,gittiğim yerlerde duramaz oldum,iki saat onu görmeden düşünmeden edemez oldum.Zaman içersinde bağlandık birbirimize.O'da sevildiğinin farkında,senin tavrına göre tavır alıyor,sınavlarım olduğunda ders çalışırken yanı başımda hiç sesini çıkartmadan saatlerce benimle birlikte sessizliğe bürünüp gürültü yapmaktan çekinen,Kağan abisi geldiğinde kucağından inmeyen senin can dediğine bende can derim diyen,kızımın okuldan geleceği saati bilip o saatte kapının önünde onu bekleyen,gönlümün sultanı eşiminde gönlüne taht kuran bebe benim için gözünün içine baktığımda gözlerle anlaştığımız,dizimin dibinden ayrılmayan,miyavlamalarıyla açıktığını,susadığını belli eden,gözünün içine sevgiyle bakan,ben sizi çok seviyorum der gibi sürtünmeleri,kafasını okşatması çok sevdiğini göstermek için sana yalvarırcasına bakması,ben sana muhtacım. Der gibi hissettirmesi ,kulaklarını tazı gibi dikip uyuması bazende yatacağı yeri şaşırıp seni koltuğundan etmesi,bazende evin kralıymış gibi ortalıkta dolanması bana yaradanla kul arasındaki bağı hatırlattı  sevgidendir sevgiden...dedirtiyorsa buhal bize ,kur-anı kerimdeki (sad-32) "ben mal servet, çıkar sevgisini rabbimin anılmasından dolayı sevdim "ayetinin bize aktardığı gerçek bu olsa gerek.Herşeyi senin için senide benim için yarattım diyen mevlamın vardır birbildiği bir hikmeti.Onlar bize muhtaç,biz yaradana.
               Yapılan araştırmalara göre hayvanların insanlar üzerindeki olumlu enerjisi kedi,köpek,at,....gibi,insanların daha mutlu olmasına katkı sağladığının gerceğini gözardı etmeden,tüm hayvan bakmak isteyipte bakamayan erteleyen herkese tavsiyem bir an evvel bu isteklerini hayata geçirsinler.Doğayla ve insanlarla,hayvanlarla iç içe bir yaşam geçirmeniz,bu şartları sağlaya bilmeniz dileğiyle....
        Dünya köylüsü
           

26 Mayıs 2015 Salı

"DÜNYA KÖYLÜSÜ"


           "DÜNYA KÖYLÜSÜ"

DDilemek,yaradanı istemek,başı boş olmadığının,senin bir sahibin olduğunun farkına
                varmak ve ona yönelmek.Dua etmek ,sadece ve sadece ona kul olmak
                ondan istemek.(zümer-54) (fatiha-5,6)
ÜÜmmi olmak;saf ,temiz bir şeyin ilk doğal haliyle korunmuş hali.
               (çocuk gibi,annenin sütü gibi, Kur-anı kerim gibi),(bakara-2)
NNiyet;tüm davranışlarımızın çıkış noktasının iyi niyetli olması ve bu doğrultuda
              hareket etmek. Gayretli  olmak(amelleriniz niyetlere bağlıdır)
              (necm-28....31)(necm-39,40)
YYaşam;dünyada bize verilen süre.Bu süre zarfında kendimizi keşfetmek ve
               eksiğimizi tamamlamak,aşırılıklarımızı törpülemek,yani nefsimizle
               mücadele etmek.(nefsin teslimi),(necm-31,32)
AAydınlanmak;kendimizdeki karanlık,bilinmezliklerin üstüne gidip
               araştırmacı ve meraklı bir ruhla en doğruya ulaşmak.
               (ruhun teslimi),(tur-25..28)
 KKainatta,kayyum olan ezelden ebede tek doğruya ulaşmak,yani iki nokta
               arasındaki en kısa yol ve tek doğru.(sen ve Allah)(bakara-255)
ÖÖlmek;ölmeden önce ölmek,yani gittiğin yol yol değilse bir an evvel tövbe et ve dön.
               Bu gidişata bir dur de,silkelen kendine gel(zümer-53),(kaf-41...45)
YYeni;bugünkü tabirle yeniden formatlanmak,eski ve gereksiz bilgileri atıp bizi
               güzele götürecek olana kulak vermek ve kucak açmak.en güzeli yaşam
               haline getirmek.(hucurat-13),(kaf-11)
LLeyl,olan dünyada Laylaylom yaşadığımız hayatın artık anlamlanmasıdır.Bilinçlenip
               bilinçlendirmek,yaşam gayemizi ve enerjimizi bu yönde harcamaktır.
               (fizik bedenin teslimi)(nisa-124,125),(leyl-1...21)
ÜÜlkümüz ,yükselmek ileri gitmektir.Adam gibi adam olmaktır tüm gaye,Kamil insan
               olmaktır.(kuran ahlakıyla ahlaklanmak), (bakara-177),(fetih-29),(hucura)
SSelam ,yurduna hoşgeldiniz.sevgiden başka sermayenin geçmediği,
               razılık makamlarının olduğu, kendi aralarında merhametli,düşmana karşı
               çetin sıratel mustakim(istikameti belli olan yol, otoban gibi) dosdoğru yol olan
               nimet verilmiş olanlarla berabarsin.(en'am-127),(nisa-175) (kaf-32...35)
ÜÜnüversite ,mezunu olmak gelinen son nokta.yani iki dünyalı olmak.Geldiğin
               yeri unutmamak ve döneceğin yeri bilmek.Bu biliçle hareket edenlere
               selam olsun.(en'am-161...165),(necm-41..........62)

25 Mayıs 2015 Pazartesi

"HAYIR"

                     " HAYIR"
           Herkes bulunduğu konum itibariyle ya öğretmendir yada öğrenci. Kendimizde olanı karşıya yansıttığımızda iyi veya kötü alıcının aldığı kadarsın. O halde kendimizi paralamanın,kaygılanmanın,endişe etmenin bir manası yok. Sen sadece o anda yapman gerekeni yap tüm doğallığıyla ve saflığıyla.
          Bilgi bize üç yolla gelir. Tecrübe, taklit ve düşünce yoluyla. Tecrübe ilmi en zor olandır. Nasrettin Hoca eşekten düşüpte ,beni Ancak eşekten düşen anlar demesi gibi. Tecrübe ilmi en kısa yoldan en yüksek bilginin aktarılması, hızlandırılmış eğitimde diye biliriz.Denizi hiç görmemiş ,deniz üzerine ilim yapan bir profosörün,tesadüfen gemide bulunan adamın yanlışlıkla denize düştüğünde edindiği bilgi prfosörden üstünmüş.tecrübe ilmi bire bir eğitimdir ve kalıcıdır iz bırakır,unutmak mümkün değildir. Çünkü her duyumuzu harekete geçirir ve kayıt altına alır.Anında analiz eder ve doğruyu bulmamıza yardımcı olur. Çocukken elimizi sobaya değdirdiğimizde yandığımız,sobanın yanına bir daha yaklaşmadığımız gibi.Taklit ilminde ise biraz kolaycılık vardır.sectiğin kişiyi taklit edersin ama sen olmassın.Neden ?çünkü yaptığın hareketler üzerine oturmamıştır
,onun elbisesi sana dar yada bol gelmiştir.Bu sen değilsin.Senin sen olabilmen için öğrendiğin bilgiyi kendi süzgecinden geçirip,içselleştirdikten sonra karşıya aktarıyorsak bu bizi yansıtıyordur." İşte başkası olma kendin ol,böyle çok daha güzelsin."sözünün cuk diye oturduğu yerdir.Bu ilime en çok çoçuklar maruz kalır,çünkü anne ve babalarından gördüklerini taklit ederek büyürler.Çocuklar aynasıdır ebebeynlerinin.Kendilerine çeki düzen vermek isteyenlerin hangi konuda eksikliklerinin olduğunu çocuklarına bakarak anlayabilirler.Bu ilim karşılıklıdır bazen sen çocuğuna bazende çocuğun sana bilmediklerini öğretir.Üçüncü ilim aslında insanların en çok kaçtığı ilim.Düşünerek aklederek gelen ilim Allah'ın ilmi.Düşünmüyoruz,en zor yanı kendimizle yüzleşmiyoruz.Başkalarını çok kolay yargılar asar keseriz .Aslolan kendimizdeki eksiği gediği ortaya koymaktır.O yüzden hayatın içinde patinaj yapıpta ilerleyemeyişimiz.Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamamız,bizim bir önceki olaydan yada durumdan dersimizi almadığımızın düşünüp akletmediğimizin bir göstergesidir aslında.Hayatın içinde edindiğimiz tecrübeler,örnek aldığımız kişilerden bizim için gereken sonucu çıkartamıyorsak düşünce ilminin gereği aklımızı işletip bütün bu yaşadıklarımızı basamak olarak kullanmıyorsak,Kur-anı kerimin bize söylediği "aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırırım"sözü hak olur.
            Yaşadığımız olaylara bu benim başıma niye geldiyi sorgulamak yerine bana ne anlatmak istedi benim bu konudan almam gereken ders çıkartmam gereken sonuç nedir? Sorusunu kendimize sorarsak işi biraz kolaylaştırmış oluruz.Böyle düşünmek bizim için daha hayırlı olaçak çünkü "ALLAH daima hayır indirendir" ayetinin gereği her işte vardır bir hayır iyi tahlil ve analiz edersen.Gecmişte olan olayları sana bildirdik. Kitap ,peygamberin getirdikleri ve yaşanan olaylar bize uyarıcı olarak gelir."ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir ,sen kendini bilmessen o nice okumaktır." Diyen yunus gibi bizim kendimizi bilmemiz ve kendimizdeki eksiği gidermemiz için doğru tespitte bulunup onun üstüne gitmek o eksiği tamamlamak ve hayırlarda yarışmak dileğiyle...
            Dünya köylüsü


14 Mayıs 2015 Perşembe

"BAĞ" Kurmak

"BAĞ" Kurmak
  Zihin insanın düşünce tarlasıdır ."Ne ekersen onu biçersin "bilimsel olarak açıklanan verilerde, günlük insanın  zihnine dörtbin veri gelmekteymiş. Dağınık ve parça parça gelen bu bilgilerin, verilerin arasındaki bağı doğru kurarsan  bu düşünce seni güzele ve gerçeğe yönlendirir. Eğer aralarındaki bağı doğru kuramassan  bu düşünce seni alt beyindeki zihinsel kısır döngülere sürükler ve takıntıya dönüşür. Çaresizlik çıkmazlık insanı depresyona iter, yalnızlığa iter, odalara evlere kapatır, huzursuz eder insanlardan uzaklaştırır kendisini ucube haline getirir. Ben ben diyen bir kişi kimseyi beğenmez kendinden başka.
  " İnsan kendi kendine yettiğini düşündüğünde zarara uğrar ve kendi benliğini yok eder" (alak7-8) her şey dengede güzeldir ."Güneş ay yıldız kararında kendi yörüngesinde akıp gitmektedir.  Sana ne oluyor insan şeklinde yarattığım insan, kendi yörüngenden çıkıp yörüngeni şaşırdın, hastalıklı tanınmaz hale geldin kendi kendine zülüm ediyorsun "uğursuzluğunuz kendinizdendir."(yasin-19)kendi ürettiğin korkularla, kaygılarla şüphelerle hayatını ve etrafınıda huzursuz ediyorsun. Bırak bu abartılı halleri, çık yöresellikten evrenselleşmeye doğru. Dön kendine başkasıyla uğraşma başkasında suç arama  kendindeki eksikliği tamamla eğitim al, bilgilen oku oku oku. Korku korkuyu doğurur. Korkularımızı çoğaltarak hayatımızı karartmayalım.Yaradanla eğer bağ kurmazsan sonun hüsran olur "Allah sizin için ahireti ister, siz ise dünyayı istiyorsunuz "(enfal-67)der ayette ahiret yarını aydınlığı umudu huzuru, dünya ise geceyi karanlığı temsil eder. Bütün karanlıklardan gecelerden sabahlara bir yol bulamazsan yine hüsranla başbaşa kalırsın. Bilgi çağında yaşıyoruz, her şey parmağımızın ucunda bir tık'la önümüzde tüm nimetler. Bu kadar kolaylığa rağmen hala işi zorlaştırarak yaşıyorsan, hayatı zindan ediyorsan  oda senin tercihindir. Başkasının  suçu değil.          Oyüzden önce temizliğe zihnimizdeki düşüncelerimizden bu düşüncelerin doğruluğundan sağlamlığından işe başlamalı eskiyi çöpe atma da inatçı olmamalıyız. Kendimizdeki noksanlığı acziyetimizin farkına varıp farkındalık yaratmakla işe başlayabiliriz. Senin düşündüğün gibi olmuyorsa, başkasının (ehil insanın)düşündüğü gibidir. Oda olmuyorsa hakkın dediği gibidir. Ona  kulak ver, ona yönel istikrarlı ve azimli ol, kuvvetle ona sarıl ve dediklerini hayata geçirme gayreti içinde ol. Kendindeki gücü farket kurtul prangalardan  ve özgürleş. Kendinle yüzleş, başkasına soracağın soruları kendine sor. Ben kimim? neyim?"Can Yücel birgün salonunun baş köşesinde misafir ettiği yirmi yaşını, otuz yaşı beğenmemiş,kırk yaş ikisinide beğenmemiş tanımadığım bu insanlarla ne oturupta sohpet ediyorum demiş."Buradanda anlaşılıyorki insan daima gelişmeye musait yeniliğe açık bir varlık. Halinden memnunsan gelişime kapalısın demektir. İnsanın kurdu yine insandır, mayasınında insan olduğu gibi. Düşüncelerimizdir bizi hayata bağlayan ve hayattan koparan. Zihnimizmi bizi yönetiyor?yoksa bizmi zihnimizi yönlendiriyoruz? Zihnimiz bize daima vesvese verir, virt ettirir bazı düşünceleri tekrarlattırır. Sende buna uyarsan onun esirisin demektir. Aç gözünü fırsat verme o vesveseye öyle değil böyle de inandır zihnini, aklımıza hemen geliveren, iyiden iyiye düşününce sonucu olmayan bizi mahvedecek mesnetsiz düşünceler üreten zihnimizden sığın yaradana. Bilim insanları beynimizin bölümlerini açıklarken biliçaltı(zihin)ve bilinç üstü diye ikiye ayırıp, bilinç üstünün en yüce bilgilerle donatıldığını bu bilgilerin bize değer kattığını, (sevgi, çömertlik, paylaşmak, ilim, ahde vefa, saygı, gönülden iş yapmak, çalmamak, yalan söylememek, sorumluluk bilinci, Allah rızası için iş yapmak...gibi)insanı insan yaptığını görüyoruz. Tüm bu bilgileri hayat düsturu edinip yaşamın içine sokabiliyorsan ne mutlu sana.
Düşüncelerimizin meyvesi SÖZ'dür,
Söz'ün meyvesi EYLEM'dir (el emeğidir),
Emeğin meyvesi FAYDA'dır (maddi manevi),
Faydanın meyvesi HUZUR'dur,
Huzurun meyvesi ERMEK'tir ,
Ermenin meyvesi HADDİNİ BİLMEK'tir,
Haddini bilmenin meyvesi KENDİNİ BİLMEK'tir,
Kendini bilmenin meyvesi ALLAH'ı bilmektir.
       Dünya köylüsü

8 Mayıs 2015 Cuma

  AHDE VEFA

           Dünya gözüyle ve aritmatik ilmiyle iki kere iki eşittir dört. Ama Allah katında bunun böyle olmadığını yaşayan gönül insanlarından  dinlediğimizde iki kere ikinin bazen on, bazende  yirmi olduğuna şahitlik ediyoruz . Ben bu hikayeyi ilk dinlediğimde çok çok hoşuma gitmişti şaşırıp hayran kaldım ve işte budur gerçek insanlık hikayesi dedim.
         Zamanında Karadenizin bir köyünde yaşayan bugün çok ünlü tanınmış insanlardan biri olan bu insanın anlattığı bu gerçek hikayeyi  belki sizde duymuşsunuzdur. Ama bir de ben anlatayım istedim.Köyünde annesiyle beraber beş kardeş  bir ineğin sütüyle ve tarlada ki çalışmalarıyla geçinen babasının gurbette kazanıp da gönderdiği parayla hayatlarını İdame ettirmeye çalışan bu  çocuk o zamanlar henüz dokuz,on yaşlarındaymış. Bir gün arkadaşlarıyla beraber beş,altı kişi köy meydanındaki bakkalın önünde oturup sohbet ederlerken,uzaktan duydukları ses, her ay köylerine gelen, helva ekmek,ekmek arası helva diye bağıran helvacı amcanın sesiymiş. Bütün çocuklar ayağa kalkıp helvacı amcaya doğru koşarak gitmişler.Kendiside birkaç adım attıktan sonra duraklamış ve bakkalın önüne doğru geri dönmüş çünkü cebinde helva alacak parası yokmuş. Bakkal amca bu durumu farkedince el işaretiyle gel gel yapmış çocuğun eline bir helva parası sıkıştırıp hadi sende git helva alda ye demiş. Çocuk bakkal amcanın verdiği parayı alıp kuşlar gibi uçarak helvacının yanına gitmiş oda diğer arkadaşları gibi ekmek arası helvayı yemiş. Çocuk aklıyla çok mutlu olmuş ve bir kenara çekilip ellerini açıp "Allahım bana bu helvanın parasını ödemeyi nasip eyle demiş."  Gün oldu harman döndü yıllar geldi geçti .
         "Bir gün makamımda oturuyorum, bir telefon çaldı köyden sizi bakkal amca arıyor dediler hemen bağlayın dedim ve yıllar sonra bakkal amcanın sesini telefonda duydum. Sohbet muhabbet ettikten sonra çekinerek oğlum ben seni şunun için aradım dedi. Oğluma düğün yapacağım benim şu kadar paraya ihtiyacım var o parayı bana verirsen şu şartlarda sana geri ödeyeceğim dedi. Hemen aklıma helva geldi o gün bugündü, ben de bakkal amcaya olan borcumu ödeyecektim. Büyük bir sevinçle bakkal amcanın isteğini kabul ettim tamam amca dedim  yalnız sana vereceğim parayı düğün hediyesi olarak kabul et yıllar önce bana verdiğin helvanın parası dedim.  Bakkal amca olmaz oğlum kabul edemem,bu şartlarda bana para gönderme dedi ama ben onu dinlemedim.  Hemen talimatları verip gerekeni yaptım.  Telefonu kapattıktan sonra yaradana bir kez daha şükredip bana bu fırsatı verdiği için onu hamd ile andım "dedi. Bu koca yürekli adamı sizlerde çok iyi tanıyorsunuz İsmini söyleyince sizde çok şaşıracaksınız bu hareketinden dolayı belki sizde hayran olacaksınız aslında onun şahsında ne güzel yaratmış seni  mevlam deyip yaradana hayran olacaksınız.  Bu güzel insanla aynı zamanda yaşadığımız için bize örnek olduğu için insanlık değerlerini konuşarak, yazarak sözle değil bizzat yaşayarak imza attığı için  ona ve şahsında tüm insanlığa teşekkür ederim.
           İşte ahde vefa, geldiği yeri unutmamak eskiyle bağ kurup yeniye yönelmek insanı, insanı kamil yapıyor.  Televizyondan gıyabında tanıdığım bu şahsiyet Galatasaraylı Abdurahim Albayrak  güler yüzüyle samimi hareketleriyle ve içimizden biri olarak her daim anılmak ve sevilmek dileğiyle ahde vefanın Annelerden sonra, önde giden bayraktarı olarak görüyorum.
          Bazen farkına varmadan yapılan küçük bir iyiliğin Allah katındaki değerini biz bilemeyiz, zamanı geldiğinde ancak öğrenebiliriz. "Allah'a borç veren yok mu?"(hadid -11)Allah rızası için yapılan işin hiçbir zaman boşa gitmeyeceğinin kayıtlar altına alındığının, sigortalandığının bir örneğidir bu hikaye. Ekmek arası bir helvanın karşılığı buysa,  bizi dünyaya getiren, has sütüyle besleyip büyüten Annelerimizin emeklerinin karşılığını nasıl ödeyeceğimizi varın siz düşünün. Vefakar ve cefakar annelerimizin anneler gününü cani yürekten kutlar ayaklarının altından öperim.
     DÜNYA KÖYLÜSÜ

6 Mayıs 2015 Çarşamba

GADAN ALAYIM

GADAN ALAYIM.
  Geçenlerde sevdiğim bir akrabamla  sohbet ederken ,kendi yaşadığı bir olayı şöyle anlattı.Gençliğinde askere gitmeden önce inşaatlarda çalışmış.Orada yurdun dört bir yanından gelen insanlarla tanışıp aynı odada kalmışlar.
  Kendisinden yaşça büyük olan kayserili abiyle samimi olmuş .Onu kendine yakın görüp onunla paylaşmış ara ara sevinçlerini ve üzüntülerini. Her sohbet etmelerinde,karşılaştıklarında gadan alim diyormuş.Bizimki bu sözü her duyduğunda sinirleniyormuş ,ama büyük olduğu içinde sesini çıkartamıyormuş.Bir gün sobanın başında odada oturmuşlar ordan burdan söz ederken bizimki dertli dertli  köyünü özlediğinden bahsetmiş .Kayserili abi gadanalım üzülme demiş,azkaldı izine demeye kalmadan bizimki iki eliyle boğazına yapışmış .Yeter ulan demiş sen benim kadam olduğunu nerden biliyorsun demiş .Oradakiler araya girip almışlar elinden kayseriliyi..Ne dedimki ben de boğazıma sarıldın demiş,bizimki geldiğimden beri kadanalim ,kadanalim diyon yok bende sana verilecek kada  kız kardeş diyor.Kayserili abi nediyon olum sen nerden çıktı bu diyor şaşkın şaşkın.Bizim ki kendinden emin sen benim dört tane gelinlik kız kardeşimin olduğunu nerden öğrendiysen öğrendin bana birini ver diyorsun demiş.Bizim ki muhacir ,muhacirler kardeşe kada derler.Bu kadanalayım lafını duyunca kendi iç dünyasındaki bilgilerle değerlendirip kardeşini bana ver diye yorumlamış.Oysaki kayseri yöresinde bu bir deyimmiş.Gadanalım (sana gelen,gelecek olan bela bana gelsin) o kültürde günlük kullanılan bir söz.Bizimki bunu duyunca çok utanmış.Özür dilemiş.Allah'tan abide hoşgörülü davranmış ve affetmiş bizimkini.O gün bu gündür dostlukları dahada pekişmiş.Yolları ayrılsada gönül bağlarını koparmamışlar birbirlerinden.
   Buradanda anlaşılıyorki yetiştiyiğimiz çevre ,kelimelere yüklediğimiz anlam ,başka bir çevrede kültürde başka bir anlama gelebiliyor,telafuz ederken de yaptığımız yanlışlar bizi zor duruma düşüre biliyor.Kendimizdeki bilgiyle karşımızdakini değerlendiriyoruz.O yüzden çok okumalı ,çok gezmeliyiz çok insanla tanışıp sosyalleşmeliyiz.! Kendimizi geliştirmeliyiz.
        Yunus'un dediği gibi
Gelin tanış olalım ,işi kolay kılalım
Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.
 
                                                            Dünya köylüsü                      
 

3 Mayıs 2015 Pazar

               TÜRK
Bugün okuduğum makalede
Türkiye'de Türk yokmuş,
Bilmem kaçta kaçı Kürt,
Bilmem kaçta kaçı Çerkez,
Kaçta kaçı laz,
Kaçta kaçı Ermeni
Bilmem kaçta kaçı Boşnak,
Bilmem kaçta kaçı Tatar,
Kaçta kaçı Rum, Pers, Roman.

Topla hepsini yüzde yüzün üstünde bir sayı,
Nerede TÜRK?
Ey bre gafil! Âmâ, buradayım.
Ben Çerkez Ahmet, Kürt Ziya, Laz Ali,
Ermeni Hrant, Boşnak Yusuf, Tatar Derya,
Roman Remziye, Fatma Bacı.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!"

-Dünya Köylüsü
                                      BİRLİK
"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil"
Çaresizim, çaresiz.
Ben gökyüzünde küme küme bulutların,
Yanyana gelip gürlediği,
Şimşek çakıp yağdırdığı rahmetim,
Yağmurum, bir damlayım.


Ben yeryüzünde öbek öbek toprağım,
Sürülüp işlendiğinde, bereketim, namusum,
Memleketim, Anadoluyum.
Ben ağaçlarda yaprak, gökyüzünde yıldız,
Yeryüzünde bir avuç toprak,
Denizde bir kum tanesiyim.
Çaresizim, çaresiz


Birleşirsek eğer, derya olur, orman oluruz,
Güneş oluruz,vatan olur, bereket oluruz.
Birlik olursak eğer,
İnletiriz yeri göğü, yok ederiz
Açlığı, susuzluğu, yokluğu
İnsan gibi yaşarız sömürülmeden,
İnsan gibi ölürüz yok olmadan.

 Dünya Köylüsü
     Ayla Bağ
YILDIZLAR
Tanyeri ağardığında açarım gözlerimi! dikerim kulaklarımı! 
Ey ahali duy sesimi! ATATÜRK bu ülkeyi kime emanet etti,
Gençlere kendini GENÇ gibi hissedip ÖZTÜRK gibi düşünenlere. 
Bizi KÜÇÜK görebilirler, aslında biz YALÇIN kayalar gibi dimdik,
HAKKI savunan sarp ve geçilmeziz.
Bizim atalarımız çağ kapayıp çağ açan
ERSOY'undan dağ deviren ÇÖLAŞAN bir milletin GÜÇLÜ SİNANOĞLU'yuz.
Onlar ne derse desin biz İHSAN eden, çetin CEVİZOĞLU'yuz. 
En büyük sermayemiz damarlarımızda dolaşan ÖZKAN'nımızdır.
Bizi ister SAY ister sayma bu ülkeyi terk etmeyi hiç niyetimiz yok.

30 Nisan 2015 Perşembe


                                                                 ARI MAYA
     İnsanoğlunun yaratılışından bugüne kadar gelen süreçte gerek iç dünyamızdan gerekse dış dünyamızdan gelen bilgilerin zihnimizde oluşturduğumuz kavramlar arasında ki kurduğumuz bağla gerçekleşir düşüncelerimiz.
    Bu düşüncelerin doğru yada yanlış olduğunu ayırt edebilmemiz için sağlam bilgiye ulaşmak, araştırmacı ve meraklı bir ruhla işe başlamak ve ulaştığın bilgiyi yerli yerinde anlamlı kullanabilmek için elinde bir mihenk taşının olması gerekir, bu da bizim için Kur-anı kerim dir. O halde zihnimizdeki kavramlar arası geçişi öyle güzel bağlamalıyız ki sonuç hüsran olmasın. Elimizdeki malzeme ile yapacağımızın en güzelini yapmak düşüncenin en güzeline ulaşmak için gayretimiz bu yönde olmalıdır. Birbiriyle alakası olmayan şeyleri birbirine bağlamaya çalışırsan Nasrettin Hoca misali göle maya çalıp ya tutarsa diye beklemek ve zaman öldürmek boşa kürek çekmeye benzer. Yoğurdu yoğurtla mayalayacaksın, hamuru hamur mayasıyla, insanı da arınmış insanla mayalayacaksın. Örnek aldığın insan Allah'tan bi haber yaşıyorsa seni ateşe doğru sürükler sen farkına bile varmazsın nefsin sana yaptıklarını güzel gösterir. Onlar kendi ölçüleriyle doğru yaptığını zannederek, kendilerini ve hayatlarını ıskalıyacaklarının farkında değillerdir, sonuç ateş olacaktır. İradesini özgürlükten yana kullanmayanların düştükleri durum budur. Yaptığımız işin doğru olup olmadığını anlamamız için ölçümüz her daim gönül olmalıdır. Gönülden ve karşılıksız yapılan işler başarıya ulaşır.Ve onların yaptıklarının karşılığını Allah verir."Uyun sizden ücret istemeyenlere"ayetin bize verdiği mesaj çok açık. Onlara gerçek bilgi geldiğinde aslandan ürkmüş yaban eşekleri gibi sağa sola kaçışırlar. Gerçek bilgiye yönelenin durumu her daim güzele doğru gider.
    Dünya köyünde yetişen MUHAMMET MUSTAFA tüm insanlığın mayasıdır. Onun izinden yürüyen ve fikrinden düşünenlerin seçilmiş ayıklanmış, arınmış düşüncelere sahip asil ve ince davranışlı, zihniyeti, sözü, özü ve davranışı bir olanlar örnek insanlardır. Selam olsun onlara ......
Dünya Köylüsü
      Ayla Bağ