Hatırlarmısınız çocukken oynadığınız oyunları
Saklambaç mesela:
Bir ebe seçilir gerisi saklanır 40,50,100 'ze kadar sayılır ve arkadaşların saklanmasına müsade edilir.
Sonra arkam önüm sağım solum sobe denilir ve oyun başlar.
Saklananları saklandıkları yerden bir bir bulur ve sobeler ebe ,bazende oyuncu sobeler ebeye yakalanmadan.
Bütün gaye sobelemektir ,ebeye yakalanmadan canlı kalabilmek ve ebe olmamaktır amaç.
Bu küçücük oyunun bile bize öyrettiği gerçekleri görebiliyormusunuz.?
Bize verilen 40,50,100 yıllık ömürde diri kalabilmek için içimizde saklanmış güzellikleri insani değerleri bir bir bulup ortaya çıkartmak için çalışmalıyız.kendimizi bu ebelikten kurtarmak için korkularımızı değerlerimizi,eksik yanlarımızı bir bir bulup gün ışığına çıkartmamız gerekiyor ancak o zaman ebe olmaktan kurtuluruz.Zihnimizin ürettiği vehimler bize sağdan soldan önden arkadan gelir ve bizi yolumuzdan eder.İyi düşünen aklını kullanan ilk önce sağını solunu önünü arkasını sobeler görür ve kendisini iyi tanıyan etrafınıda iyi bilir ve ona göre hareket eder ,bu oyunda galip gelir.Bununlada biraz övünürüz ,nasılda başardık diye.
Boş eğreti dünya hayatıda buna benzer ,ancak bir oyun ,tutkulu bir oyalama bir süs kendi aranızda bir övünüş mal ve çocuklar konusunda bir çoğalma yarışıdır.Nefsine uyup yaptıkların dünya hayatındaki mal mülk çoluk çocuk,hepsi seni bu dünyada ebelemen için verilmiş birer oyuncaktır.aklını kullanıp oyunu kuralına göre oynarsan ölçülü ve dengeli bir hayat sürersen diri kalırsın ve uyanık olursun.
Her oyunun bir kuralı vardır .
Dokuz taş mesela:
Buradada iki gurup var ebe gurubu ve diğer gurup ,
Yani iyiliği savunanlar ve tevhitte birleşenler,diğeride buna engel olanlar
İlk önce dokuz tane taşın üst üste dizildiği bir kale ye topla atış yapılarak taşların yıkılması sağlanır
Sonrada bir araya getirmek için vurulmadan taşları üst üste dizmektir bütün başarı.
Ne kadar da hayatın içinden bir oyun bütün olumsuzluklara rağmen kaleyi koruyabilmek dairenin içindeki ana taşları bir araya getirip bütünü koruyabilmek,dağılmadan dimdik durabilmek.Bütün gaye amaç bunu başarabilmek yaşam içersindede öğle değil mi? Dağılmış ,Parça parça bölük pörçük olan düşüncelerimizi hayatımızı düzene soka bilmek içindir bütün çabamız.Pazılın parcaları gibi bütününde resmi görebilmemiz için harcadığımız zamanın ve emeğin karşılığında başarmanın vermiş olduğu hazdan duyduğumuz mutluluk ve sevinçtir ,başarı.
Önemli olan bu oyunda taşları dize bilmek adına kendini feda etmek ,bütünlüğü sağlaya bilmek,parçada bütünü görebilmek.
Her oyunun bir kuralı vardır
Evcilik oyunu mesela:
Evcilik oyunu anne baba ve çoçuklardan oluşan oyunun kuralı kızsan anne olursun erkeksen baba
Hemen taşlarla evin sınırları çizilir kartondan yada çuvaldan duvarlar yapılır.yada koltuk yastıklarıyla üstü kapalı bir ev,
Kapısıda takılınca ev tamam olur .
Yalancı tencerelerde yemekler yapılır gelen misafirlere ikram edilir arkasından kahve,
Yapılan yemeğin tadına doyum olmaz içilen kahvenin hatırına,
Burdanda görülüyor ki insan oğlu kendi soyunu devam ettirmek için evcilik oyununu büyütür ve olgunlaştığında evlenir.gerçeklerle yüzleşir ve sorumluluk bilinciyle yoluna devam eder.bunun bilincine varan insan fedakarca sevgiyle ve özveriyle yoluna devam eder.Aslında farkına varmadan küçük küçük provası yapılır hayatın,beraber oynanan oyunlarda ekiple çalışmanın uyumunu taa o zamanlardan test ederiz.
Bir yerde okumuştum askerleri yetiştirirken ellerine ilk önce tahta kılıç verilirmiş sonra gerçeğini
İnsanın insana olan aşkı denemeymiş ,hak aşkı karşısında
Yazarlar ilk yazmaya anı,günlük,deneme,öykü,hikaye,masal,roman.... ile başlarlarmış,
Velhasılı kelam oyun var oyun içinde zerreden külle ....taa ki hakikate ulaşana kadar.
Dünya köylüsü