27 Şubat 2024 Salı

KADİM ŞEHRİMİZİN KADIM İNSANLARI Emlak Danışmanı BROKER DURAN ÖZDEMİR.

 Kıymetli arkadaşlar sizlere bu hafta bu toprakların yetiştirdiği kendi hikayesinin baş kahramanı olan köyünden ayrılmak için okumaktan başka çıkış yol bulamayan, liseyi bitirdikten hemen sonra çalışma hayatına atılan ve  emekli  olduktan sonra gayrimenkul emlak piyasasının şampiyonlar liginde var olan Remax analizin aranılan yıldızı broker Emlak danışmanı Sn.Duran Özdemir’i daha yakından tanıyacağız. Eyüpsultan da ki çalışma ofisinde bir çok kişiye iş imkanı sağlayan ÖZDEMİR’i ziyaret ettiğimde güler yüzü ve tecrübesiyle fark yaratan kariyer yolculuğunda ki başarısının sırrını kahve eşliğinde yaptığımız sohbette dinledim. Şimdi sizlerle bu söyleşiyi paylaşıyorum.  

1-Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız? 

Tokat Niksar’ın Bayraktepe köyü’nde 1973 yılında dünyaya geldim. İlk okula burada başladım Reşadiyede bitirdim. Reşadiye Endüstri Meslek Lisesinden 18 yaşında mezun oldum. Diplomamı alır almaz polisliğe müracaat ettim. İki yıl içinde İstanbul Polis Meslek Yüksek Okulunda eğitimimi tamamladım. 20 yaşında polis oldum. İlk görev yerim Sivas. Annemin sağlık problemlerinden dolayı İstanbul’a tayin istedim. İstanbul’da ve Batman’da çalıştım. 28 yıl sonra emekli oldum. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim İşletme fakültesi mezunuyum. Aynı zamanda  A.Ü. Emlak ve Emlak Danışmanlığı Bölümünden mezun oldum. Emekli olduktan sonra emlak işiyle uğraştım. Remax analizden ortaklık teklifi aldım. Ve bu dönemde bir çok alanda başarı ödülü aldım. İşimi severek yapıyorum. Aldığım bu ödüller benim iş hayatında ki başarı kariyerimin temelini oluşturdu. 

2- İnsanın ana vatanı çocukluğudur. Şöyle geriye doğru gittiğimizde Çocukluğunuza dair  aklınıza ilk ne geliyor.? 

Çocukluğum deyince köyüm geliyor aklıma. Köydeki bağları ve üzümlerin tadını çok özledim. Çıkarsız ilişkileri özledim. Toprak ve köy aşığı bir insanım. 

Köye gidince Nihat amcamda bir gece misafir oldum. Sabahleyin kuş sesleriyle uyandığımda kuşların bir biriyle yarıştığı ötüşleri beni çok etkiledi. Bu kuş sesleriyle uyanmak beni çok mutlu etti. Köye bir ev yapmayı düşünüyorum. 

3-Evlilik ve aile dediğimizde neler söylemek istersiniz? 

Eşimle görücü usulü evlendim. İyiki onu tanımışım iyiki onunla evlenmişim. Geniş aile olarak yaşıyoruz. Annem babam çocuklarım hepsi ile bir arada olmak onların varlığı evime değer ve bereket katıyor. İyiki varlar. Mutlu aile, mutlu çocuklar, mutlu gelecek. Hepimizin yaşam amacı bu olmalı. 

Kızım fizik mühendisi, oğlum üniversiteyi yeni kazandı. Yıldız teknik Üniversitesi metoloji malzeme mühendisliğinde okuyor.

4- Meslek hayatınızda unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşırmışsınız?

Meslek hayatıma dair unutamadığım bir çok anım var ama bir tanesini hemen sizlerle paylaşayım. Kapkaççılık yapan bir hırsızı yakaladım. Adam iri yarı izmandut gibi. Can siperhane savaştım ve teslim aldım. Bizi gözlemleyen bir vatandaş “helal olsun sana ben polisin hırsızla iş birliği içinde olduğunu düşünüyordum. Sizi tebrik ederim.” dedi. Benim çok tuhafıma gitti. Polis suçluyu yakalar. Adalete teslim eder. Bunun aksi düşünülemez. Normal davranışı anormal bir davranışmış gibi yüceltip vatandaşın beni tebrik etmesi beni şaşırtmıştı. 

Yine unutamadığım bir anı, Batman’da görev yaptığım dönemde çok güzel dostluklar kurdum. Meczup ve mecnun bir vatandaşın beni uyarması “abi kendine iyi bak koru kendini” dedi. Bende “sen beni korursun” dedim. “Ben seni korurum ama ya  yetişemessem, seni koruyamam”dedi. “Yetişemezsem seni koruyamam”demesi beni çok duygulandırdı. İşini düzgün yaparsan mevlam seni koruyor ben buna inanıyorum.

5-Hayatınızda Pişman olduğunuz bir şey var mı? 

Hayatımda keşke dediğim, pişman olduğum bir şey yok. Durum şartlar beni böyle yetiştirdi. Mesleğim bana çok şey kattı. Bugünkü benim ben olmama katkısı çok oldu. Hayatımı seviyorum ve gelişime açık bir insanım. Hala eğitimler almaya devam ediyorum. 

6-Emlak sektörünün aranılan ismi broker olmak nasıl bir duygu? 

Emekli olduktan sonra emlakçılık yapmak beni çok mutlu ediyor, çünkü insanların hayallerine etki ediyorum. Ve insanların hayallerine değer katıyorum. İnsanlarda iz bırakmak üzere iş yapıyorum. Prensibim bu. Benimle çalışmaları ve aranılan emlakçı olmak güvenden geçiyor. Parayı her türlü kazanıyoruz. Önemli olan insan biriktirmek. 

Ben ömrüm boyunca buna dikkat ettim. Çok güzel dostlar biriktirdim. İşimi severek yapıyorum. Karşılığınıda alıyorum. Müşteri memnuniyeti çok kıymetli. İnsanların güvenini kazanmak çok değerli benim için. Remax Emlak Danışmanlığı Türkiye ve Dünya çapında iş yapıyor. Her yerde emlak alım satımı yapabiliyoruz. Mülkün değerini değerleme yaparak belirliyoruz. Gerçek ve olur fiyatlardan şatışa sunuyoruz. İyi bir emlakçı olmanın sırrı mahallenin delisi, kedisi seni tanıyacak. Mahallenin köpeği sana havlamayacak. Sırtındaki aklet sırılsıklam olacak, ayağındaki ayakkabına su girecek, sağır sultan senin bu işi yaptığını duyacak. Yani işine hakim, bölgeyi bilen, sahada gezen, insanlarla iletişim halinde bulunan, güven telkin eden bir emlakçıyla herkes çalışmak ister. Başarı buradan gelir. Çok çalışmak ve güvenilir olmak. 2017 yılında emekli oldum 7 yıldır bu sektörün içindeyim. Dünyanın her yerinden alım satım yapıyoruz. Benim referansım müşteri memnuniyeti ve yorumlardır. İnsan biriktiriyorum. 

7-Emlak piyasasının son durumu nedir? 

Emlak piyasasında son yedi yılın en düşük Eylül ayını yaşadık. Faizler çok yükseldi. Kimse kredi ile ev alamıyor. Kredili satış şu anda durdu. 

Özgür Demirtaşın deyimiyle “Orta gelir gurubu kaybolacak. Zengin ve fakir iki sınıf olacak. Şu anda  Orta direk yok oldu.” Çok zor günlerden geçiyoruz. Aldığımız para geçimimizi sağlıyor. Yatırım yapacak durumda değiliz. 

8-Hayat size ne öğretti? 

50 yıllık hayat bana en son geçirdiğim rahatsızlık döneminde senin için sevinen ve üzülen insanların varlığı beni çok memnun etti. İnsan biriktirmek en büyük meziyetmiş bunu öğrendim. Bu hayat bana her şeyin gelip geçici olduğunu gösterdi. Dokunun dokunduğunuz yerde iziniz kalsın. 

Evlatlarımın ailesine, devletine faydalı bireyler olması en büyük isteyim. Yatırımımı çocuklarıma yaptım. Sağlıklı bir hayat sürmek en büyük isteğim. En büyük zenginlik sağlıklı olmakmış bu dönemde onu öğrendim. 

Bir gün Kızım okuldan çıkıp çalıştığım karakolda yanıma uğradı. Akşam hava karardı. Kızım sen eve git benim biraz işim var sonra gelirim dedim. Kızımı uğurladım. 10 dakika sonra kızım karakola geri geldi 

Ne oldu? hayırdır niye geldin? dedim. Kızım elindeki poşeti bana uzattı. “Baba eve giderken ayağıma dokundu bende baktım içinde para var sana getirdim poşeti “dedi. Aldım teşekkür ettim ve uğurladım. Ertesi gün bir amca karakola uğrayıp emekli maaşını düşürdüğünü ve haber vermek için karakola geldiğini söyledi. Kızımın bulduğu poşeti amcaya teslim ettik. 

Dürüst bir evlat yetiştirdiğim için kızımla gurur duyuyorum. Çok mutluyum. 

Herkese sağlıklı hayatlar dilerim.

Bu haftaki yazı dizisinde bu toprakların yetiştirdiği kıymetli bir değeri ağırlamaktan gurur duyduk. Ev alma hayali kuranların hayallerine değer katan dokunduğu hayatlara iz bırakan, Tokat’ın Niksar ilçesinin Bayraktepe köyü’nden dünyaya açılan kapıda kendi masalının baş kahramanı olarak hikayesinde bir çok başarıya imza atan, yaptığı işi aşk ile yapan, üç üniversite bitirmiş, kendi işinin patronu, “İNSANLARIN HAYALLERİNE ETKİ EDEN VE DEĞER KATAN” Remax analiz emlak danışmanı broker değerli kardeşim Duran Özdemir’e sağlıklı, mutluluk ve başarı dolu bir hayat diliyorum. Değerli zamanınızı ayırıp hikayenizi bizimle paylaştığınız için çok çok teşekkür ediyorum. 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

17 Ocak 2024 Çarşamba

KADİM ŞEHRİMİZİN KADIM İNSANLARI SN. AV. EYÜP EROĞLU

 “MESELE TOKATSA GERİSİ TEFERRUATTIR “

Kadim şehrimizin kadim insanları yazı dizisinde bu hafta şehrimizin tarihinde ilk defa görülecek olan belediye seçimlerinde üst üste iki  kez belediye başkanı seçilen ve üçüncü döneme aday gösterilen 2014 yılında Türkiye’nin en genç belediye başkanı ünvanını alan 36 yaşında Tokat’ın 33. Ve 34. belediye başkanı seçilen ve yaptığı çalışmalarla sosyal belediyecilik alanında bir çok ödüle layık görülen şu anda 44 yaşında üç çocuk babası, belediyecilik alanında çıraklık, kalfalık dönemini geride bırakan ve ustalık dönemine talip olan başkanımız sayın Av. Eyüp Eroğlu’nu daha yakından tanıyacağız. 

Başkanımızla ilk tanışmam Tokat’ta 2017 yılında yapılan ilk kitap fuarında KIRKIZLAR kitabının imzasında standımızı ziyaret ederek kitabımı imzalayıp hediye etmem ile başladı. Daha sonra TOKATA DEĞER KATANLAR söyleşisiyle Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesinde yaptığımız söyleşi başkanımız açısından bir ilkti ve benim için çok önemliydi. Öğrencilerimizle buluşması unutulmaz hatıralar arasında yerini çoktan kaydetmişti. Yeni çıkan kitaplarımı makamında ziyaret ederek imzalayıp verdim. Karşılıklı yaptığımız kültür sohbetlerinde yaptığım çalışmalardan dolayı beni takdir ettiğini dile getirdi. Kendimi Tokat Aşığı Gönüllü Kültür Elçisi olarak görüyorum. Ve gittiğim bütün mecralarda Tokatı,  Tokatın kadim insanını anlatmaya gayret ediyorum. Bugün sizlere başarı öyküsünde siyaset alanında göstermiş olduğu yenilikçi çalışmalarıyla tarih yazan kıymetli başkanımızla Tokat Balkan Türkleri Derneğinin çatısı altında değerli başkanımız Sn. Yavuz Cemil Erdem beyefendinin önderliğinde Facebook tan yaptığımız canlı yayında ki sohbetle binlerce kişiye ulaştığımız söyleşiyi aktaracağım.

Çok heyecanlıyım vakit geldiğinde kamera karşısına geçtik ve hoşgeldiniz diyerek ilk soruma geçiyorum. 

1-Kadim şehrimizin emini sayın belediye başkanımız Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Eyüp Eroğlu kimdir.?

1977 yılında Tokat’ta doğdum. İlköğrenimini Tokat Cumhuriyet İlkokulunda, orta ve lise tahsilini Tokat imam hatip Lisesinde tamamladım. 

1995 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Lisans öğrenimine başladım.

1999 yılında Hukuk Fakültesi eğitimini tamamladım.

2001-2014 yılları arasında Tokat’ta serbest avukatlık mesleğini icra etmeye başladım.

Çeşitli Sivil Toplum Kuruluşlarında çalıştım. Tokat Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyeliği, Kızılay Şube yönetim kurulu üyeliği, Elden Ele Derneği Başkanlığı, TAHAD yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundum. Yine bir dönem Tokat Barosu CMK Komisyon Başkanlığı görevini yürüttüm. 

2010 yılında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle Tokat Ak Parti İl Başkanlığı görevine getirildim.

Bu görevimi 2014 Yerel Seçimlerinde Ak Parti Tokat Belediye Başkan adaylığına kadar sürdürdüm.

2014’te Ak Parti'den Tokat Belediye Başkanı olarak seçildim.

2019 Yerel seçimlerinde yeniden AK Parti'den Tokat Belediye Başkanı olarak seçildim ve halen görevime devam etmekteyim.

Evliyim.3 çocuk babasıyım. 44yaşındayım. 

2-İnsanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunuza dair unutamadığınız hatıralardan bahseder misiniz?

Mütevazi bir ailenin çocuğuyum. Ailemin tek erkek çocuğuyım. İki ablam birde ben. Annem babam bizi sevgi ile büyüttü. Babamın dükkanında çırak olarak çalıştım. Mahalle kültürü ile büyüdüm. Çelik çomak oynadım. Saklambaç, çember çevirmek gibi çok güzel günlerdi. Açıktığımızda reçelli ekmek yerdik oyun oynamaya devam ederdik. Ramazanda komşularımızla ve akrabalarımızla iftar sofralarında buluşurduk. Şimdiki çocuklar evde sosyal medyayla leptoplarla oynuyorlar. Dijital mecra çocuklarımızı hapsetti. Biz çok şanslıydık. Çocukluğumu özlüyorum. Dört yıl öncesine kadar doğduğum büyüdüğüm mahallede oturuyordum. Şimdi evi değiştirdik mahalleden ayrıldım. Çocukluk arkadaşlarımla hala görüşüyorum. 

3-Yakın zamanda babanızı kaybettiniz Allah rahmet eylesin. Baba deyince aklınıza ne geliyor. ?

Herkesin babası herkes için çok değerli. Benim babam benim için çok değerli ve özeldi. Kendime örnek aldığım bir insandı. 88 yaşında vefat etti. Okumuş lise mezunu bir insandı. Manifaturacı dükkanı vardı. Ticaretle uğraşıyordu. İyi bir insandı. Her zaman şu öğütte bulunurdu. Paranızı helalden kazanın derdi. İyi insan millete faydalı insan olarak kendinizi yetiştirin, ayağınızı yere sağlam basan işlerde bulunun, milletin dedikodusunu yapmayın, kendi işinize bakın, ölçülü olun, hak yemeyin, derdi. Bu öğütler benim mihenk taşım oldu. İşimizi iyi yapmalıyız. Milleti ve ülkeyi sevmek işini iyi yapmaktan geçer. Babam benim için bir dağdı. 

4-Okul yıllarınız nasıl geçti? 

İmamhatip Lisesinde sözel bölümde okudum. Aklımda eczacılık okumak vardı. Ama sözel okuduğum için öğretmen olmak istedim. Son iki sene çok iyi ders çalıştım. Sınav puanım yüksek gelince hukuk tercih ettim. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Lise yıllarımda sporla ilgilendim okulun basketbol takımında oynadım. Gençlerimize buradan sesleniyorum. Bu ülkenin ara elemana ustalara, sanatkarlarada çok ihtiyacı var. Üniversite okusunlar ama kendilerini başka alanlardada geliştirsinler. 

5-Sayın başkanım gelenek ve göreneklerimizde insan hayatının en önemli dönüm noktası evlilik hakkında neler söylemek istersiniz? Sizin evliliğiniz görücü usulüyle mi severek mi oldu? 

İkiside diyebiliriz. Eşimi staj yaptığım yerde gördüm. İlgimi çekti çok hoşuma gitti. Ailemle bu durumu paylaştım. Aileler tanışıyordu. Eşimle bir ön görüşme yaptık. Birbirimiz için yaratıldığımız hissiyatını kalpten hissettik. Geleneklere uygun olarak daha sonra isteme ve 2015 te düğün oldu. Üç çocuğum var. Gençlerimize evlenmelerini tavsiye ediyorum. Çocuk evin neşesi meyvesi. Güçlü aile güçlü toplumların temelini oluşturuyor. Aile insanın mutluluğu disipline olduğu yerdir.

6-Yıl 2014 dört kişilik bir ailenin sorumluluğunu taşırken bir seçimi kazanmanızın gecesinde 160 bin kişinin sorumluluğunu omuzlarınızda hissettiğinizde korktunuz mu? Nasıl bir duygu yaşadınız bunu öğrenebilir miyim.?

Bu görev bana 28 kasımda tebliğ edildi. Ailemle görüştüm onlarında onayını aldıktan sonra kararımı merkeze bildirdim. Ve iki gün kala Ak Parti il başkanlığından istifamı verdim. Seçim hazırlıklarına başladık. Ekip arkadaşlarımla birlikte şehri masaya yatırdık, 61 projenin Planlarını yaptık ve günü geldiğinde seçimi kazandık. O günden sonra bütün yük üzerime geldi. Müthiş bir sorumluluk hissettim. Görevimi tam layıkıyla yapabilirmiyimin korkusu sardı. Çok düşündüm. Acabalarım çok oldu. Layıkıyla hakkıyla, adaletle, dürüstlükle bu işi yapabilecekmiyim sorularını kendime sordum. 7.5 yıldır bu yolda yürüyorum. Her şey ortada şeffaf çalışıyoruz. O günlerde geceleri uyumadığım günler oldu. Bana emanet edilen bu makamda halkımıza, aileme, Cumhurbaşkanımıza ve kendime verdiğim sözün ağırlığıyla çok çalıştım. Çok zor geçti. İkinci seçime kendime daha güvenli girdim. Sorumluluğun ağırlığı vardı ama beş yıllık bir tecrübeyle İkinci kez seçildiğimde daha rahattım. Çıraklık döneminden kalfalık dönemine geçişim kolay oldu. Beş yıllık bu tecrübe bize çok şey kattı. Ben hiç bir göreve talip olmadım. Seçildim. Görev verildi yaptım. Üçüncü dönemde yeniden aday gösterirlerse ustalık dönemi olur. Şimdiden bir şey söyleyemem. Akışa bırakmak lazım. 

7-Hayatınızda keşke dediğiniz bir olay var mı? 

Keşke dediğim bir olayım yok. Ben çok şanslıyım. Çok güzel bir şehirde çok güzel insanların yaşadığı bir şehire hizmet etmekteyim. Bazen iletişimsizlikten dolayı anlaşılmazlıklar yaşıyoruz. Bu gibi durumlarda kendimizi o insanların yerine koyarak derdimizi anlatıyoruz. Bazen biz bir şey yapmak istiyoruz halk istemiyor. O zaman biz geri adım atıyoruz. Doğrusu böyle diye halkı dinliyoruz. İstişareyi çok önemsiyorum. Kendimi yenilemeye çalışıyorum. Böylesine hızlı değişen bir dünyada Eyüp Eroğlu olarak kendimi yenileyemiyorsam geride kalırım. Kendimi eksik bırakırım. Her şey değişiyor. Tabiki sonuç olarak keşke dediğim bir şey olmadı. 

8-Alimler konağı şairler yatağı fazıllar yurdu Tokatın el emini başkanımızdan bir şiir dinleyelim dersek bize ne okumak istersiniz. ? 

Cahit Sıtkı Taramcı’dan 

Memleket isterim şiirini bu güzel memleket için ve bizi dinleyenler için okuyalım. 

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

9- Hiç mübadil köyüne gittiniz mi ? 

Hiç gitmedim. Ama en kısa zamanda bir soğan pidesi yemek ve hemşerilerimizi ziyaret etmek için Ayla hanım Yavuz başkanımızla birlikte bahara doğru sizin köyünüze gidelim. 

10-Son olarak neler söylemek istersiniz Başkanım ? 

Çok güzel bir çoğrafyada dağıyla taşıyla, kurduyla kuşuyla, çiçeğiyle böceğiyle, güzel insanları ile büyük bir vatanda yaşıyoruz. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bize bu vatanı hediye eden bütün atalarımıza şehitlerimize rahmet diliyorum. Böylesine güzel vatan topraklarında yaşıyoruz. Bağımsızlığımızın sembolü bu bayrağın gölgesinde ezan sesleriyle kardeşçe yaşayalım. Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Kadın erkek cinsiyet farklılığımızla, Türk, Kürt, Çerkez, laz, ırkı farklılığımızla, Alevi, Sünni sosyalist, ataist, inanan, müslüman, muhafazakarıyla düşünsel farklılığımızla hepimiz kardeşiz. Kardeşçe yaşamamız için dua ediyorum. 

Tek bir vatanımız var, tek bir bayrağımız var, bu kardeşlik bilinciyle hep birlikte yaşayalım. Bu ülke daha güçlü olsun, ekonomimizle, kültürümüzle bilimimizle sanatımızla spor alanında güçlü olalım. Bu şehri bir adım öteye götürecek herkes bunun için çalışmalı. Mesele Tokat’sa gerisi teferruattır. Sizlerden isteyim, açık ve net söylüyorum. Hepimiz emanetçiyiz. Bu görevlerde geçiciyiz. Görevimizi tamamlar yolumuza devam ederiz. Bize yol gösterin. Bize tavsiyelerde bulunun. Hep birlikte daha güçlü oluruz. Gelin birlikte çalışalım. İyi yaptığımız işlerde bize dua edin. En az sizin kadar bu şehri seven bir kardeşinizim. Her gün sabah kalktığımda heyecanla bu şehir için ne yapabilirim diye düşünen bir kardeşinizim.  Birlikte nice nice güzelliklere imza atalım. Önümüzdeki 10 -15 yıl içinde Türkiye’nin ilk 20 ili içinde yer alacak potansiyele sahip bu şehir. Bunu hep birlikte inşa edeceğiz. 

Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. 

Sizlerle birlikte olmaktan mutluluk ve onur duydum. 


Söyleşinin sonuna geldik başkanım 

26 Haziran 1919 da Mustafa Kemal Atatürk’ün Tokata geldiğinde Tokat belediyesinin salonunda 25 kişilik aydın bir guruba yaptığı konuşmadan bir söz ile proğramı söyleşiyi toparlamak istiyorum. 

Hiçbir savunma vasıtasına sahip olmasak dahi, dişimiz, tırnağımızla, zayıf ve dermansız kolumuzla mücadele ederek şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu müdafaa etmeyi zaruri görüyorum. Tarih bize, vatan uğrunda, canını malını esirgemeyen milletlerin asla ölmediklerini, hala yaşadıklarını göstermektedir. Ben hayatımı hiç bir zaman milletimden üstün görmedim ve görmeyeceğim. Her an milletim için şerefimle ölmeğe hazırım." Diyor. 

Kadim şehrimizin kadim insanları yazı dizisinde bu hafta Kıymetli başkanımıza bize gönül kapılarını sonuna kadar açan samimi duygularla sorduğum sorulara içtenlikle cevap veren şehrimizin 33. Ve 34. Belediye başkanı sayın Av. Eyüp Eroğlu’na çok çok teşekkür ederim. Siyasi kariyerinde ustalık döneminin şehrimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Çalışma hayatında kolaylıklar diliyorum. Bir olmanın iri olmanın ve diri olmanın bilinciyle…

MESELE TOKATSA GERİSİ TEFERRUATTIR. 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 





18 Kasım 2023 Cumartesi

Mübadele


Cumhuriyetimizin ve Mübadelenin 100. yılında Türkiye’nin dört bir yanından gelen kıymetli misafirlerimizi Anadolu’nun mayası olan bu topraklardan en kalbi duygularımla selamlıyor ve Balkan Türkleri Derneğinin düzenlemiş olduğu bu birlik ve beraberlik buluşmasına hoş geldiniz diyorum. 

Bu gece anlatılmaz yaşanır türünden bir gece olması, torunlarımıza anlatacağımız anılarımızda yer alması dileğimle sözlerime başlamak istiyorum. 

100 yıl önce Bir bavulla yola çıktılar koca koca dünyaları içinde taşıdılar, sevgiyle geleceği  inşa ettiler…

Tarih Mübadeleyi bir kayıp kuşak hikayesi diye kayıt altına almıştır. Kendilerinden ve hayallerinden vazgeçenlerin hikayesi, 

Öyle bir hikayeki nesilden nesile coğrafyadan çoğrafyaya anlatılır, anlatılmaya devam edecektir.

Mübadil olan birinci nesil göçtü, İkinci nesil onları andı, 

Üçüncü nesil arıyor. 

Tıpkı bugün bizim yaptığımız gibi…

Türkülerin izinde dedemizin sözlerini, türkülerin tınısında ninemizin ninnisine kulak verdik, yürekten gelen sesleri dinledik. Türkülerin ve anıların  izinde aradığımız köklerimizle bağ kurmaya çalıştık.

Büyüklerimiz bize bu hayatta çalışırken dinlenen, üretirken eğlenen ve aynı zamanda düşündürmeyi ve anda kalmayı öğrettiler. Bende bu öğretiden yola çıkarak umurumda olan tek şey duyduğum, gördüğüm, okuduğum başarılı insanların hikayelerinden bizlere ilham olacak özü sizlerle paylaşmak misyonum oldu. Haksızlıklarla mücadele etmeyi,  meydan okumayı, engelleri aşmayı çok sevdim. Bu beni aktif ve dirençli kıldı. 

Hayatı böyle yaşamayı tercih edenler zorluklardan şikayet etme korkaklığına ve acziyetine düşmezler.

Üretirken şifa bulanlar, çalışırken mutlu olanlar  tembelliği sevmezler. Her zaman bir uğraş bulurlar. Birilerinin sesine kulak verir ihtiyacı olan birilerine el uzatır insanlığın gereğini yerinde adam gibi yaparlar.

İşe yarama duygusu var ya hani… Eşi benzeri olmayan bir duygudur o. İşte bu duygu hayatı muhteşem bir şekilde deneyimlememizi sağlar. 

Yorgunluğu unutursun. Uykusuzluğa aldırmazsın. Dinlenmeyi bilmezsin. 

Bu hayat yorucudur. Ama sonuçta bir gayesi olanın yüreğini güvercin tedirginliğinde attırır. Hep daha iyisini başarmak istersin çünkü. 

Bazen bu yolculukta verdiğin molada, 

Bir fotoğraf, bir ses, bir dokunuş, bir koku, bir lezzet insanı taaa geçmişe ötelere iki damla gözyaşı ile birlikte yağmur kokulu bir avuç toprak gibi huzur getirir ve yorgunluğunu alır. 

Hayat böyle. Bugün varsın. Yarın sesini duyan yok. 

Aslolan ömrümüzün hakkını vererek yaşamak. 

ATATÜRK GİBİ seni hiç tanımayanların bile gönlünde tahtlar kurarak vedalaşmak.

 

 MÜBADELE 

Gitmeyi bilir misiniz?

İçiniz yana yana. 

Ayaklarınızı sürüye sürüye,

Sevdiğiniz ve alıştığınız ne varsa ardınızda bırakarak

Bir gemi güvertesinde yol aldınız mı hiç?

Kaç hasret, kaç ayrılık, kaç memleket sığdı bilir misiniz.?

Biletleri tek gidiş, rotası belirsiz, 

Azığı keder olan yolculuklara çıktınız mı hiç?

İçinizde bilmediğiniz topraklara bir vatan taşıdınız mı?

Onlar gittiler.

İçlerine bir vatan saklayıp,

Yanlarına anılarını aldılar.

Hiç unutmamak için

Bir daha asla  göremeyecekleri 

Şehirlerine, köylerine son kez baktılar…

Binlerce göz, binlerce baş, el, yürek, kıpırdanan binlerce dudak sessizce veda ettiler.

Onlar kaybedilen bir ülkenin son kaleleri idiler.

Birer birer yıkıldılar.

Yandılar kül oldular.

Küllerinden yeniden doğdular.

Size bir masal anlattılar.

Dinlediniz mi?

MÜBADELE MASALI.

(Alıntı)

Muhacirler, kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdırlar.

Bana bir masal anlat baba

İçinde dedem, Atam, ninem, annem, kardeşlerim, sen ve ben olayım.

Göklerin sonsuz mavisinde çadır kuralım bulutlara.

Uçalım kanatlanıp umutlarla yıldızlara.

Saralım yaralı yürekleri sevgi ve merhametle…

İşte o zaman Kuş misali…

Yeniden doğar Anka.

Cumhuriyetimizin ve mübadelenin 100. yılı ilelebet payidar olsun…

Hayalleriniz ve Umutlarımız daim olsun 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

27 Ekim 2023 Cuma

GÖRDÜM SENİ

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. 

Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” demişsin…

Seni İlk kez 

Bir çocuğun uykusundan uyandığında yüzündeki o sonsuz NEŞE de gördüm, 

Sonra 

Nasırlı elleriyle başımı okşayarak ninni söyleyen O çınarın gölgesindeki GÜVEN de hissettim seni , 

Tarlaya tohumu eken çiftçi amcanın alnındaki terin toprağa can suyu olan DAMLASINDA gördüm seni, 

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Tarihimizde 

Uluslar arası spor müsabakalarında kazandığımız başarılarda,

Binlerce milyonlarca gencin hep birlikte istiklal marşı okunurken tek yürek olan o  kalpte küt küt atan heyecanlı DURUŞUNDA gördüm seni. 

Üniversitelerde kürsülerde ilimin bilimin ışığında yol alan insanlığa fayda sağlayan çalışkan adamların AZMİNDE gördüm seni. 

En güzel çağında düşmana göz açtırmayan kahraman yiğitlerin muhtaç olduğu kudretin deli deli akan ASİL KANINDA gördüm seni. 

Anadolu’nun her yerinde gezdiğim şehirlerde köylerde, bizi karşılayan muhtar amcanın hoşgeldiniz derken şapka çıkartıp selâmlamasında ki SAYGIDA gördüm seni.

Ey Kahraman Türk kadını! 

Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın “derken kadınını omuzlar üzerinde taşıyan adamların GÖNLÜNDE gördüm seni.

100 bin yıllık tarihin içinde güneşin balçıkla sıvanmayacağı gerçeğine inanan karanlığı delip geçen Tarik yıldızının güneş gibi parlayan ışığıyla Anadolu çocuğunun YÜZÜNDE gördüm seni. 

ATATÜRK  ölmedi 

Yüreğimde yaşıyor 

Uygarlığın öncülüğünde 

Bayrağı O taşıyor…

GÖRDÜM ONU. 

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

26 Ekim 2023 Perşembe

CUMHURİYETİMİZİN 100. yılında YÜZÜN VAR MI?

      Bugün 29 Ekim 2023 CUMHURİYETİMİİZİN KUTULUŞUNUN 100. YILI KUTLU OLSUN. Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün USTALIK eseri CUMHURİYET 100 yaşında. Bize bu memleketi hediye eden ATALARIMIZI rahmet,  minnet ve şükranla anıyorum. Açtığın yolda gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Kurduğun bize armağan ettiğin Türkiye Cumhuriyeti Devletine layık olabilmek adına bize bıraktığın değerlerle üzerimize düşeni yapmak için  bugün kendimi sorguluyorum.

        Çok yücesin Atam; Benim ben olmamda ki en mühim olan Cumhuriyetin temel değerlerinin başında eşit haklara sahip olmak geliyor.  Ve 1934 yılında kazanmış olduğum seçme ve seçilme hakkı doğrultusunda hayatıma yön vererek meslek hanem dolu ünvanım ise Anadır. Bugün  Dolu dolu Anadolu kadınıyım sayende.

Bugün sosyal medyada gezen Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir video bana kuran-ı Kerim’in Bakara süresinin 134. ayetini hatırlattı.” Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulamazsınız.” çok etkilendim. Ne güzel özetlemiş insanlığın gidişatını. Bu videoyu izleyince bende kendimi sorguladım. Ben yaşadığım bu çağda ne yaptım ?

-Mustafa Kemal 24 yaşında Harp Akademisini bitirdi. Vatan sevdası uğruna aşk ile yollara düştü. 

-Ben Atalarımızın bize hediye ettiği bu vatan toprakları üzerinde 24 yaşına kadar Liseyi bitirdim, sevdiğim gençle birlikte aile yuvamı kurdum.  Evlendim. Ve bu yuvayı huzurlu bir şekilde yaşatabilmek için mücadele etmek için aşk ile yollara düştüm.

-Mustafa Kemal 34 yaşında inancını kaybetmeden Çanakkale destanını yazdı ve yedi düvele meydan okudu.

- Ben 34 yaşında iki çocuk annesi oldum ve inancımı kaybetmeden bize ait olan ata mirasımı, kültürümü çocuklarımın kulağına ninni okuyarak büyüttüm.Dede Korkut masallarını, efsanelerini anlatan, tarihimi, kültürümü, dinimi anlatan kitaplar okudum. Kuran-ı kerim’i okudum. Sorguladım. Araştırdım. En doğruya ulaşmak için çaba sarfettim.

-Mustafa Kemal 38 yaşında Milli Mücadeleyi başlatmak için 19 mayıs 1919 da Samsun’a çıktı.

-Ben 38 yaşımda  er meydanı pazara çıktım. Ben kimim?,  Neyim?, Nereden geldim,  Nereye gidiyorum?,  Ne istiyorum? hedeflerim ve hayallerim nedir? diye sorguladım kendimi ve yeni yeni kararlar aldım. Bu kararları uygulamak için çalışmalara başladım.

-Mustafa Kemal 41 yaşında Afyon ovasından İzmire aktı ve yurdu düşmanlardan temizledi. Alsancağı dikti, 42 yaşında “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir “dedi ve ustalık eseri olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ kurdu. ( en büyük hayalini gerçekleştirdi)

-Ben 40 yaşında hayalim olan üniversiteyi kazandım. Çok istediğim Sosyoloji bölümününden 44 yaşında sosyolog olarak mezun oldum. 45 yaşımda Marmara Üniversitesinden Aile Danışmanlığı eğitimi aldım. 46 yaşımda yine çok istediğim hayallerimden birisi “Yaşayan Kırkkızlar Efsanesi” adlı ilk eserim olan kitap çalışmasını hayata geçirdim. Valiliğimizin himayesinde İl Milli Eğitim Müdürlüğünün öncülüğünde “KIRKKIZLAR” projesinde yer aldım ve okullarda kahraman kadınlarımızı öğrencilerimizle buluşturup söyleşiler yaptım.

Kıymetli öğretmenlerimizle birlikte İki sene içersinde 136 söyleşiye imza attık.  Bir çok dergi ve gazetede yazılarım paylaşıldı. Halen Tokat gazetesi, Tokat Gündem Gazetesi, Tokat’a Dair sayfasında köşe yazarlığı yapmaktayım. 

47 yaşımda Tokat Balkan Türkleri Derneğinin öncülüğünde çıkartılan KIZILELMA dergisinin yazı işleri müd. üstlendim.

48 yaşında ikinci kitabım kültürel mirasımız olan geleneksel el sanatlarını yaşatmaya çalışan ustalarımızın hayat hikayelerinden oluşan 45 ayrı dalda ustanın zanaatlarını konu edinen “YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR” kitabını hayata geçirdim ve AHİLER KERVANI çalışmasıyla okullarda ustalarımızı öğrencilerimizle buluşturdum.

Anne oldum. Bu vatan için gurur duyduğum  iki evladımı yetiştirdim.

Bir mühendis, bir öğretmen le bu topraklarda yetişen genç kahramanlarımla en büyük payeyi evlatlarımdan aldım. 

-Mustafa Kemal 53 yaşında ATATÜRK oldu. Yaşarken en büyük payeyi milletinden aldı.

-57 yaşında 10 Kasım 1938’de sonsuzluğa uğurlarken gönül hanemize taht kurdu. Kalbimizde fikirleriyle ve yaptıklarıyla ölümsüzleşti. 

Ben 52 yıllık hayatın içersinde bir anne olarak, tek sermayem olan kalemimle yazar, çizer, düşünür olarak gerçekleri ve doğruları yansıtmaya başarı öykülerini dillendirmeye  ve aktarmaya çalışıyorum.

52 yaşımda, 3. Ve 4. Kitaplarım DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞDAN MASALLAR adıyla çocuklara kültürel köklerimizden beslenen masallar yazdım. Allah ömür verirse bundan sonrada bu topraklarda yazarak var olacağım. Güneşlerin doğuşuna şahitlik etmeye devam edeceğim. 

Cumhuriyetten önce ki Tarih kitapların da anadolu kadınını şöyle tarif ederlermiş. 

Anadolu kadınlarıydı onlar, meslek haneleri boştu ünvanları ise yoktu. Anaydı, bacıydı, yardı, yarendi, eş ti, hanemize doğan güneşti onlar.

Şimdi biz bu cümleyi değiştiriyoruz  ve şöyle diyoruz. 

Anadolu kadınlarıydı onlar meslek haneleri dolu ünvanları ise anaydı, dolu dolu Anadolu kadınlarıydı onlar.

Okudular,  mühendis oldular kat kat binalar inşa ettiler,

Mimar oldular geçmişi geleceğe bağlayan köprüler inşa ettiler,

Öğretmen oldular hayat okullarında boy boy insan yetiştirdiler.

Okudular araştırdılar Yazar oldular onlarca kitaba imza attılar. 

Anadolu kadınlarıydı onlar meslek haneleri DOLU ünvanları ise ANAydı 

Dolu dolu ANADOLU kadınlarıydı onlar.

Yani demem o ki sevgili gençler, kıymetli okurlarım

57 yıllık bir ömüre;

11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke ve milyonlarca özgür insan bırakan yüce atamızı Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında saygı sevgi ve rahmetle anarken, bu cumhuriyetin varlığına borcu olan atalarımın yüzüne bakacak yüzü olan bir vatandaş olarak, 

Cumhuriyetin bize sunduğu değerlerle yoğrulan bir Türk genci olarak 

Ne mutlu TÜRKÜM diyorum ve 

Herkes ATATÜRK olamaz ama herkes  KENDİSİ olabilir diyorum.

Türkiye cumhuriyeti devleti İlelebet payidar kalacaktır.

Nice yüz bin yıllara…

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

13 Ekim 2023 Cuma

İstiklal Caddesi

 İstiklal caddesi 

Sırtını dayadın mı Atatürk’e…

Taksimden aşağı caminin sağından, Kilisenin solundan salınacaksın ışıklı caddeye doğru. 

Nice sevdalılar el ele, göz göze, omuz omuza yürüyor bu yolları

İnsan seli akıyor aşağı yukarı istiklal caddesinde…

İnsanlar yabancı, bir tek tanış ben. 

Bir duvar dibinde hazine saklı, keşfedilmeyi bekleyen,

Sokak çalgıcılarının müziği eşliğinde 

Bazen ellik

Bazen şemmamme 

Bazen halay 

Bazen ikili danslarla döküyor kurtlarını gençler…

El vuran, çepik çalan, saz çalan, oynayan, seyreden herkes gülümsüyor herkes mutlu sanki bu şehirde…

İstiklal uğruna nice ayrılıklara yol verdi kim bilir bu cadde kavşaklarında.

İp gibi saf saf sıralanmış binaların koruyor derin tarihi…

Bin bir çeşit misafirlerini ağırlar seçkin kafeler oteller…

Beyoğlu’nda…

Çiçek pasajında bir kaç kadeh efkar dağıtımı soluklanmak iyi gelir aşıklara…

Ver elini sevdiceğim…

Yedi asırdır ayakta dimdik duran heybetiyle, 

Galata kulesinden selamlayalım bu şehrin erenlerini. 

Yükselirken badal badal göğe doğru…

Kuş bakışı şehir ayağının altında 

İstanbul’u dinlersin kalp atışlarında 

Yedi tepeden seslenir Allahu ekber sesleri 

Boğazında düğümlenir gemiler 

Karaköy, Haliç limanına sığınırsın usulca karadan…

Uçmak istersin sonsuzluğa 

Hazerfen Ahmet gibi kanatlanıp kuleden…

Üsküdar’da

Eteklerine sarılır minik bir el 

Anne diye seslenir 

Kız kulesinden…

Hür doğdum hür yaşarım. 

“Bir Türk dünyaya bedeldir”.

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ 

1 Ekim 2023 Pazar

GANİRE PAŞAYEVA

 Ganire Paşayeva'dan...


 *TÜRKİYE'M!* 


Seni niçin bu kadar sevdiğimi soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

– Bu sevginin kaynağı ne?

– Neden?

– Kimsin sen?

– Sen nere, bu topraklar nere?

“Aşkın sebebi sorulmaz”,

Diyorum yüz bin kere…

Çünkü ruhum yüzyıllar önce

Gönül vermiş bir türküye

“Sen benimsin, ben de senin”,

Türkiye!


Ahlat’ta mezar taşları tanırlar beni…

Malazgirt’e Alparslan’la geldim ben,

Vatan kılmak için bu güzel yurdu,

Her fetihte yeniden

Dirildim ve öldüm ben…


Hani ferman buyurmuştu

Karamanoğlu Mehmet Bey:

“ Şimden geri kimse,

Türk dilinden özge söz söylemeye!”

Bu kutlu fermanı ilk duyan benim!

Divanda dergâhta, çarşı-pazarda

Sevinç ile yayan benim!


Ertuğrul Gazi’nin yol yoldaşıyım

Birlikte fetheyledik, bu yurt yerini…

Osman Gazi’yle diz çöküp huzuruna,

Dinledik Şeyh Edebali’nin öğütlerini…

Orhan Beyle birlikte yürüdüm Diyar-ı Rum’a,

Kılıç yoldaşımdır Hüdavendigar!

Sorsalar, elbette anlatacaktır,

Bursa’da, ulu cami avlusundaki çınar…


Karadan gemiler indirdim, Sultan Fatih’le

Değilmi ki, cihan, cihangire dar?

Bayrağı dikti Ulubatlı Hasan, biz yürüdük ardından…

Sorsanız, hisarlarda taşlar anlatır size:

İstanbul’un surlarında kanım var!


Sevinçlerim kadar acılar da yaşadım,

Vatan bildiğim bu topraklarda…

Bazen yüzümüze gülmedi devir,

Tersine de döndü, feleğin çarkı,

Kıyasıya vuruşurken, iki cihangir…

Bir tarafta Emir Timur,

Bir tarafta Yıldırım…

O günden beri öksüz Kerkük,

O günden beri yetim Kırım!

Kaç kez kan ile doldu,

Kardeş kavgasını durdursun diye

Tanrı’ya açılan elim…

Ama sığamadılar bu yeryüzüne

Şah İsmail ve Sultan Selim…

Kardeşin kardeşle vuruştuğu gün;

“Durun!

Türk’e Türk’ten özge yanan bulunmaz!

Kardeş kavgasında kazanan olmaz!”

Diye feryadı arşa dayanan bendim…

Çubuk Ovasına akan kanlar da,

Çaldıran’a düşen canlar da benim…


Üç yüz yılda döndüm, Viyana önlerinden.

Vuruştum boğazda yedi düvele karşı…

“Çanakkale içinde vurdular beni”,

Bir gonca gül iken derdiler beni…

Şimdi Gelibolu’da,

“Bir ölür, bin doğarız!” diye seslenen,

İsimsiz şehidin baş taşı benim…

Oğulsuz anaların, dul gelinlerin

Gözyaşı benim…


Sarıkamış’ta bedeni donan,

Yemen’de susuzluktan ciğeri yanan

Ve bir cepheden bir cepheye savrulan

Ölmez Türk benim!

İstiklal savaşına koştuk, sonradan,

Atatürk’ün yanındaydım her zaman!

Küllerinden yeniden doğan bir milletin

Evladıyım ben…


Vatanın ufkunu sarınca melal

Akif’in dizesiyle, dirildim yeni baştan

Haykırdım bütün dünyaya:

“Hakkıdır Hakka tapan milletimin İstiklal!”


Türkiye’m!

Ben senden hiç gitmedim ki!

Ezelden ebede seninleyim ben.

Uğrunda öldüğün Vatan, terk edilir mi?

Ölesiye sevdiğin Vatandan gidilir mi?


Seni nasıl sevdim, bir bilebilsen…

Güneşe vurgun ayçiçekleri,

Denize âşık martılar gibi…

Ben seni,

Kıyıya sevdalı dalgalar

Yağmura hasret sahralar gibi sevdim.

Bağlanıp kaldı ruhum bir tek sözüne,

Sahibinden ayrılmayan bir gölge gibi

Yıllar yılı yüz sürdüm ayak izine!


Ben seni nasıl bekledim, bir bilebilsen…

Üstadın dediği gibi:

“Hastanın sabahı, mezarın ölüyü,

Şeytan’ın günahı beklediği kadar”…

Ve ben, bendeki seni bekledim her an!

Kimsesiz evin, hiç gelmeyecek sahibini beklediği gibi…

Ben seni ölümüne sevdim, Türkiye!

Dudakta kalan son nağme,

Gözde donan son damla

Ve bir “Ah!” kadar!


Nasıl özledim seni, bir bilebilsen

Bebeğin anne sütünü,

Annenin evlat kokusunu

Üşüyen ellerin sıcacık bir ocağı

Özlediği kadar…

İçimde kanatlanan ve büyüdükçe büyüyen

Bir özlemim var…


Ben ki aşığım senin, baharına, yazına…

Seni niçin bu kadar sevdiğini soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

Oysa “Aşkın sebebi sorulmaz”,

Aşk sebepsiz sevdadır”

Diyor, Bizim Yunus!


Sorulmasın bana artık bu soru,

Çünkü sen Türkiye’msin!

Vatansın! Vatan!

Bense çılgın bir Türk’üm,

Gökalp’in ruhunu yüreğinde taşıyan

Ve Vatanı Turan olan…


Canım Türkiye’m! Sen bensin,

Ayağına taş değse, benim ciğerim yanar.

Sen gönlümde umutsun, kalbimde ince sızı,

“Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar!”


İmza: 

Kardeşin Azerbaycan’ın, 

sana sevdalı kızı… *GanirePaşayeva*