19 Aralık 2022 Pazartesi

Japonca Kavramlar

  Japoncada çok güzel bazı kavramlar ve anlamları


1.Oubaitori: Kendini başkalarıyla kıyaslama! Herkes kendi zamanı geldiğinde farklı biçimlerde çiçek açar. Kendini başka birinin yoluna göre yargılama. 


2.Kaizen : Sürekli geliş. Hayatının tüm alanlarında kendini sürekli geliştirmek için çabala. Küçük değişimler birikerek büyük fark yaratır. 


3.Wabi-Sabi: Kusurluluğu kucakla. Hiçbir şey sonsuza dek sürmez, hiçbir şey eksiksiz değildir. Kendindeki ve başkalarındaki kusurları kabul et. Kusurdaki güzelliği bul. 


4.Gaman: Zorluklar karşısında vakur ol. Zor zamanları duygusal olgunluk ve özkontrolle karşıla. İhtiyacımız olan, sabır, sebat ve hoşgörü. 


5.İkigai: Var oluş amacını bil. Sabah seni yataktan kaldıranın ne olduğunu  tanımla. O konuda kendini geliştir, tutkulu ol ve dünyanın bir ihtiyacını karşıla. Anlam budur. 


6.Shikita ga nai: Kabul et ve bırak gitsin. Bazı şeyler kontrolümüz dışındadır. Değiştiremeyeceğin şeyi kabul et ve yola devam et.


7.Shu ha ri: “Öğrenci hazır olduğunda öğretmen ortaya çıkar. Öğrenci gerçek anlamda hazır olduğunda öğretmen ortadan kaybolur.” der Tao te Ching. 

Shu ha ri, bir tekniği öğrenip onda ustalaşmanın yoludur. Bilgi edinmenin üç aşaması vardır: 


Shu; tek bir ustanın öğretilerini takip ederek temelleri öğrenmek. Büyük ustaları taklit etmek de bu aşamadadır. Ha; denemeye başlamak, ustalarından öğrenmek, öğrendiklerini pratiğe entegre etmek. Ri; bu aşama inovasyon yapmakla ve öğrenilenleri farklı alanlara uyarlamakla  ilgilidir.


Shu ha ri, bana araştırmacı Benjamin Bloom’un yeteneğin gelişim evrelerini hatırlattı: Oyun, uzmanlaşma, içselleştirme. Aklın yolu bir. 

(Alıntı)


13 Aralık 2022 Salı

Masal Eğitimi

 Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, uzak mı uzak bir diyarda bir kral yaşarmış. Masallar bilinmezlik üzerine başlar ve sonra hayalin gerçeklikle olan bağlantısıyla bizim kulağımıza bir mesaj fısıldar. Haydi gelin bu mesajları hem anlatabilmek hem de duyabilmek için masalların sihirli dünyasına bir yolculuk yapalım.

 
Masal nedir?
Masal, kuşaktan kuşağa aktarılan, olağan üstü kişilerin başından geçen olağan dışı olaylarını anlatır.  Masal gerçeküstü kişi ve olaylara dayanır. Aynı zamanda gerçeğe dayanan bir yönü de vardır. Gerçekliği hayali hale getirir.
 
Masalın özellikleri nelerdir?
Masalların iki temel özelliği vardır:  
Olağanüstülük
Öğüt verme
Masallar bize hayatımızın noktalarını farklı bir biçimde birleştirmeyi öğretiyorlar.
 
Masal anlatıcılığı nedir?
Kültürden kültüre aktarılan mirasın devamını sağlayan masal, anlatılacak bir hikayenin paylaşılmasıdır. Kültürden kültüre farklılık gösterse de masal anlatıcılığı hayatımızda çok önemli bir role sahiptir. Hepimiz bir hikaye anlatırız. Anlatılan bu hikayeler görünmeyen bir iple birbirine bağlanır ve bizi hayali bir dünyaya sürükler. Bu görünmeyen ip masaldır, anlatılandır. Bu hikayeler en eski topluluklardan itibaren bizi birbirimize bağlamıştır. 
 
Masal anlatıcısı kimdir?
Eski Türk geleneklerinde masal anlatıcıları geçimlerini sadece masal anlatarak geçirirlerdi. Özellikle kabilelerde masal anlatıcısının çok önemli görevleri vardı. Büyük bir kayıp, hastalık, buhrandan sonra masal anlatmaya başlarlar ve başka işte çalışmazlardı. Aynı zamanda geleneksel kültürümüzde ‘Meddahlık’ çok önemli bir yeri olan masal anlatıcısıdır. Taklit yetenekleri çok gelişmiş olan meddahlar buldukları her köşe başında, insanlarla bir araya gelerek hikayeler anlatırmış. Bilinin tüm masal anlatıcıları ‘Dengbejler, Aşıklar, Masal anaları ve Masal ataları’ da yüzyıllar boyu anlatılan hikayelerin gerçekliğiyle hayalini birleştirerek masallarını nesilden nesile aktarmışlardır.
 
Masal anlatıcısı nasıl olunur?
Masal anlatıcısı olmak için resmi bir eğitim almanıza gerek yoktur. Çünkü herkes bir hikaye anlatabilir. Bazısı çok renkli ve heyecanlı anlatır bazısı daha sade ve düz anlatır. Peki bunun nedeni nedir? Masal anlatıcısı olmak için doğuştan bir yeteneğe mi ihtiyaç vardır. Elbette hayır. Bir hikaye anlatmak için pek çok hikaye dinlemeli ve okunmalıdır. Aynı zamanda ne kadar çok hikaye anlatıyorsak o kadar ustalaşacağımız bir sanattır masal anlatıcılığı. Merak ve heyecan hayatınızdan hiç eksik olmuyorsa hayatın her anında bir hikaye duyabilir ve onu anlatabilirsiniz. 
 
Anne- babalar çocuklarının masal anlatıcısı olabilir mi?
Kesinlikle! Anne-babalar bu konuda oldukça yeteneklidirler. Çünkü çocuklarına sayısız hikaye okumuş ve anlatmışlardır. Bu konuda sayısız deneme-yanılma yoluyla hikayeler anlatarak aslında kendilerini çokça geliştirmiş ve tecrübe kazanmışlardır. Bununla birlikte öğretmenler ve konuşmayı çok seven insanlarda masal anlatıcısı olmak için bir adım öndedir.  Fakat gönülden isteyen herkes bir gün çok daha iyi bir hikaye anlatıcısı olabilir.
 
İyi bir hikaye anlatıcısının özellikleri nelerdir?
İyi bir hikaye anlatıcısının iki yönü çok kuvvetlidir.

1)İyi bir hikaye anlatmak için bunu yeteri kadar gönülden istemeniz gerekir. Adeta hikayeyi yaşamak ve içinden geçmek gibi. Anlatılan masallar bizim kulağımıza bir şey fısıldar ve bize bir mesaj verir. Kendi hikayemizle bir bağ kurarız. Bu mesajı keşfederek heyecan ve merakla anlatırsak çok daha iyi bir masal anlatıcısı olabilirsiniz.
2) Hikaye dinlemeyi sevmek ve hikaye avcısı olmak. Bir hikaye anlatıldığında hemen oraya giderek, kulağınızı açıp ilgiyle hikayeyi dinliyorsanız, bu hikayeler aklınızda ve defterinizde kalıyorsa sizde iyi bir masal anlatıcısı olabilirsiniz.
 
Masallarla terapi olur mu?
Bir hikaye bize şifa verebilir. Eğer ona bakarken kendi yansımamıza bakabilirsek. Kendimizi olduğumuz halde görmek zordur bazen. Bir aynanın karşısında nasıl duracağımızı seçebiliriz ve görmek istemediğimiz kusurlarımızı saklayabiliriz. Masallar ise bize gerçekliğimizden bir yüzümüzü görme şansını tanıyor. Yer, zaman, mekan ve kişiler bilinmez iken aslında asıl görmemiz hikaye bize anlatılıyor. Araştırmalar masallarda kullanılan metaforlar ortak bilinç altımıza hitap ettiğini ve bizi iyileştirme sürecine dahil ettiğini söylüyor.  
 
Masal Anlatıcılığı eğitimi nedir?
Masal anlatıcılığı eğitimi bu işi daha profesyonel bir meslek olarak yapmak isteyenler için eğitimin sonunda sertifika alabildiğiniz oluşturulmuş bir eğitim sürecidir. İsteyen herkes bu eğitimlere katılarak iyi birer masal anlatıcısı olabilir. 
 
Masal anlatıcılığı çocuklarda hangi durumlarda kullanılır?
Masal terapisi ile konuşma bozuklukları, depresyon, anksiyete, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, hiperaktivite gibi psikolojik sorunlar ile ailede yaşanan çatışma, boşanma ya da ayrılık durumları,
  • Duygusal, fiziksel yâda cinsel tacize uğramış çocuklar,
  • Evlat edinilmiş çocuklar,
  • Kayıp yaşamış çocuklar,
  • Aile içi şiddet gören çocuklar,
  • Kronik hastalığı olan çocuklar,
  • Dikkat eksikliği tanısı almış çocuklar,
  • Öfke problemi olan çocuklar,
  • Ayrılık kaygısı yaşayan çocuklar.
 
Hikaye ve masal anlatıcılığın çocuklar üzerindeki faydaları nelerdir?
  • Masallar gerçek ile hayal arasında çocukların hayal gücünü genişleterek soyut düşünme becerisini destekler.
  • Dil gelişimine ve okuma sevgisinin kazandırılmasına katkı sağlar.
  • Hissedilen öfke gibi yoğun duyguların boşaltılmasına ve anlamlandırılmasına olanak sağlar. 
  • Ebeveynleriyle daha güçlü bağlar kurmasını ve ilişkinin güçlenmesini sağlar. 
  • Çocukların davranış problemlerinde iyileştirici rol oynar.

“dünyanın duyduğu masallar değişirse, dünya değişir”
 

Eğitim İçeriği

  • Masal nedir? 
  • Masalın özellikleri nelerdir?
  • Masal anlatıcılığı nedir?
  • Masal anlatıcısı kimdir?
  • Masal anlatıcısı nasıl olunur?
  • Anne- babalar çocuklarının masal anlatıcısı olabilir mi?
  • İyi bir hikaye anlatıcısının özellikleri nelerdir?
  • Masal anlatıcılığı çocuklarda hangi durumlarda kullanılır?
  • Hikaye ve masal anlatıcılığın çocuklar üzerindeki faydaları nelerdir?
  • Masal Anlatıcılığı eğitimi nedir?
  • Masallarla terapi olur mu?

(Alıntı)

12 Aralık 2022 Pazartesi

MASAL KÖYÜ

          

                Değerli okuyucularım, kıymetli arkadaşlar son çıkan masal kitabı hakkındaki köşe yazımı sizlerle paylaşıyorum.Masal geçmiş ile geleceği birbirine bağlayan en sağlam köprüdür. Geçmişte İz bırakan koca bir yaşanmışlığın damıtılarak hayatın özünü gerçeklikten kopmadan sembollerle olağan üstü yaşantıların bir çırpıda şimdiki zamanda yani anda ki edebi aktarımıdır masal. Bu masalı dinleyenlerin üzerindeki etkileşimi o kişinin GELECEĞİNE yön verir. Ve geleceğin en büyük inşası MASALLARLA  olur. Bazen de kendine has olan hayallerini hayata geçirerek yeni bir masal yazarsın.  

Bir varmış bir yokmuş diye başlar masallar, bizim masallarımız bir varmış Pir varmış diye başlıyor. Bilinmezlik üzerine başlayan masal hayalin gerçeklikle olan bağlantısıyla okuyucunun kulağına bir mesaj fısıldar. Haydi gelin bu mesajları hem anlatabilmek hemde duyabilmek için masallarım sihirli dünyasına bir yolculuk yapalım.

         Kütüphanelerimizde yer alan masalların 10 tanesinden 9 ‘u yabancı kaynaklı imiş. Bize ait olan masal kitabı bir tane. Bu gerçek beni çok derinden yaraladı. Farkına varmadan bende iki çocuğumu 9 yabancı bir yerli masalla büyütmüşüm. Bu toprakların masalını yazmak üzere yola çıktım. 

Mustafa Kemal Atatürk “ Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” diyerek önce kendi değerlerimizden başladım. Bu masallar onların  aidiyet duygusunu, Türklük bilincini, vatan sevgisini ve özgüvenini geliştirecektir. Türk töresi evrensel ahlaki değerlerin bütünüdür. 

 “ASLA ŞÜPHEP YOKTUR Kİ ! TÜRKLÜĞÜN UNUTULMUŞ BÜYÜK MEDENİ VASFI BUNDAN SONRAKİ GELİŞİMİ İLE GELECEĞİN YÜKSEK MEDENİYET UFKUNDAN YENİ BİR GÜNEŞ GİBİ DOĞACAKTIR”Anadolu’nun kadim insanlarının oluşturduğu değerlerden oluşan kolektif şuur denizinden doğan güneş tüm dünyayı aydınlatacaktır. 

Bu topraklarda yaşamın değerini sırrını ve kıymetini bilmek ancak şuurlu insanların görevidir. 

Kılavuz köklerden beslenen, mantık ve duyguyu harmanlayarak dengede tutan Anadolu insanı tüm insanlığın öncüsüdür. 

Büyük işler yapmanın üç sırrı: Hayal Kurmak, Soru sormak, Akıl ve Bilim yolunu izlemek!.. 

Bilenler bilmeyenlere anlatmalı,

Çocuklarımıza tarihi anlatırken, Teoman'dan, METE HAN'dan başlayalım. BİLGE KAĞAN' ı anlatın, ATTİLA 'yı öğretelim.FATİH’i  ve ATATÜRKÜ anlatalım.

KIZ çocuklarına DÜNYANIN İLK KADIN hükümdarı olan TOMRİS HATUN 'u Anlatalım ki kendisini, DEVLETİN BAŞINA KAĞAN olarak hayal etsin..

DEVLETİN KAĞAN ve HATUN ile EŞİT yönetildiğini anlatalım. 

İLK ÜSTTEĞMEN KARA FATMA’yı, NENE HATUNLARI…

Anlatalım ki, 

TÜRK çocuğu ATALARINI tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulsun. 

İşte bu gerçeklik üzerine kadim şehrimizin kadim değerleri ile yola çıkarak Dünyanın ikinci Türkiye’nin birinci büyük mağarası üzerine yazdığım “Ballıca Mağarası Masal Köyü” masalında bir çok değerimizi motifler halinde satırlar arasına nakşeyledim. Okuyucu bu masalda kendi yöre insanını ve tarihini daha yakından tanıma fırsatı bulacak…

“Bu Toprağın Sırrı”masalı ile çocukları doğaya ve aile büyüklerinin yanına davet ettim. Haydi gelin köyümüze geri dönelim dedim. Çünkü topraktan koparılan insan oğlu teknolojiye ve yapay zekaya teslim edilmemeli. Çocuklarımız köylerde yaşamı deneyimleyerek öğrenmeli. 

“Yasemin’in Kedisi Bebe”masalıyla hayvan sevgisini bir kedi üzerinden vermeye çalıştım ve hepimizin mutlu bir yuvada ailece yaşadığımızda insan olabileceğimizin altını çizdim. 

“Komşu kızı Berru “hikayesinde  komşuluğun çok kıymetli olduğunu Berru’nun annesine verdiği sözü tutarak, dürüstlüğünün komşu teyzeyi çok etkilediğini ve öğrenmenin yaşının olmadığına vurgu yaptım. Çocuklardan çok şey öğreniyoruz…

Değerlerimize sahip çıkmanın bilinçlenerek bu insanlık yolunda yürümenin ilk adımı masal dünyasında kurduğumuz hayallerle başlıyor. Ayakları yere sağlam basan çocuklar kendi kılavuz köklerinden beslenerek dimdik duran gövdelerinin üzerine kurdukları dünyalarında dal veren ağacın öz meyvelerini önce kendileri tadarlar ve başkalarınada mutlulukla sunarlar. Çalışmanın, üretmenin ve okumanın insana kattığı değere şahitlik ederler…

İnsan dünya köyünde yetişir. Hayvanları, köyünü, komşusunu herkesi sever. 7 den 77 ye herkesi masal anlatarak uyutan nesilden, bu topraklarda kendi masalını yazarak herkesi uyandıran nesillere selam olsun… 

1-2017 yılında YAŞAYAN KIRKKIZLAR EFSANESİ kitabı 

2-2019 YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON            USTALAR kitabı 

 3-2022 DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞ’dan MASALLAR Kitabımla sizlerin karşınızdayım. 

Kitap çalışmamda bana yardımcı olan eşim Gazi Bağ’a ve aileme çok çok teşekkür ederim. Halk bilimci Hayrettin koyuncu hocama ve  Biyolog İsmail Dinçer hocama çok teşekkür ederim. Kitabın yayın yönetmeni Hilal Kahraman hanımefendiye, Kitabın resimlerini çizen Atayla Güçlü Tankuç’a ve kitabın tasarımını yapan Fatma Uygar hanımefendiye çok teşekkür ederim. 

Hayalim Tokatta bir masal köyü kurmak. İnşallah bu hayali önümüzdeki yıllarda gerçekleştirebilirim. Ninelerimizden dedelerimizden derlediğimiz masalları çocuklarımıza anlatmak değerlerimizi yerinde görmek ve gezmek belleğimize en kalıcı derin izi bırakacaktır diye düşünüyorum. 

 “Dünya Köylüsü Ayla Bağ’dan Masallar” kitabında dört masal bulunuyor. Ana sınıfı, ilkokul, lise ve üniversite öğrencilerine yönelik her yaşa uygun seviyede değerlerimize yer vermeye çalıştım. Okuyucunun beğenisine sunuyorum. Kitap Mavi Kadın Yayıncılık tan çıktı. İnternet sitelerinde satışta. Kitabı Almak isteyenler oradan ulaşa bilirler veya bana sosyal medya üzerinden ulaşabilirler. 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle selamlar sevgiler…

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ 

Mehmet Akif Ersoy şiir

 ELİNDEN GELENİ YAPMAYIP, 

OLUP BİTENİ VE OLACAKLARI 

ALLAH'A HAVALE EDENLERE 

M.AKİF ERSOY'DAN 

İLAÇ GİBİ BİR ŞİİR...


“O ihtişamı elinden niçin bıraktın da

Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?

“Kadermiş!” öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru:

Belânı istedin Allah da verdi… Doğrusu bu!

Ne istenirse, elbette, sonuç öyle çıkar,

İlâhî iradenin sana zulmetmek ihtimali mi var?

“Çalış!” dedikçe Şeriat, çalışmadın, durdun,

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!

Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,

Yorulma, öyle ya, Mevlâ hizmetçin iken!

Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,

Birer birer oku bitirince defterini;

Bütün o işleri Rabbim görür: Vazifesidir…

Yükün hafifledi… Sen şimdi doğru kahveye gir!

Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak…

Senin işlerini yapan Allah değil mi? Keyfine bak!

Onun nimetler hazinesi senin veznendir!

Havale et ne kadar masrafın olursa… Verir!

Silahı kullanan Allah, sınırı bekleyen O;

Levazımın (erzak ve cephane) bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!

Çekip kumandası altından ordu ordu melek;

Senin hesabına kâfirleri yerle bir edecek!

Başın sıkıldı mı, yeterlidir senin o nazlı sesin:

“Yetiş!” de kendisi gelsin ya da Hızır’ı göndersin!

Evinde hastalanan varsa, borcudur: Bakacak:

Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak.

Demek ki: Her şeyin Allah… Yanaşman, ırgadın O;

Çoluk çocuk O’na ait, lalan, bacın, dadın O,

Vekilharcın O, kâhyan, veznedarın O,

Alış seninse de verişten sorumlu olan O.

Denizde savaş olacakmış… Gemin O, kaptanın O.

Ya ordu gerekliymiş… Askerin, kumandanın O.

Köyün yasakçısı, şehrin de baş tahsildarı O.

Aile doktoru, eczacı… Kısacası hepsi O.

Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!

Biraz da saygı gerektir… Ne saygısızlık bu?

Allah’ı kendine kul yaptı, kendi ilâh oldu ya;

Utanmadan da tevekkül diyor bu cürete… Ha?

Tevekkül böyle emir vermek mi demektir Allah’a?

Düşünmüyor kimin için indiğini Kuran’ın…

Allah’ı gösterecek, muhatabı sorulsa kitabın!

Bütün yüce buyruklara savaş açan şu serseri,

Allah’a havale ediyor yükümlülüklerini!”


( Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Beyan Yayınları, 2015, s. 497-499)

9 Aralık 2022 Cuma

Mübadele Masalı

 MÜBADELE 

Gitmeyi bilir misiniz?

İçiniz yana yana. 

Ayaklarınızı sürüye sürüye,

Sevdiğiniz ve alıştığınız ne varsa ardınızda bırakarak

Bir gemi güvertesinde yol aldınız mı hiç?

Kaç hasret, kaç ayrılık, kaç memleket sığdı bilir misiniz.?

Biletleri tek gidiş,rotası belirsiz, 

Azığı keder olan yolculuklara çıktınız mı hiç?

İçinizde bilmediğiniz topraklara bir vatan taşıdınız mı?

Onlar gittiler.

İçlerine bir vatan saklayıp,

Yanlarına anılarını aldılar.

Hiç unutmamak için

Bir daha asla  göremeyecekleri 

Şehirlerine, köylerine son kez baktılar…

Binlerce göz, binlerce baş, el, yürek, kıpırdanan binlerce dudak sessizce veda ettiler.

Onlar kaybedilen bir ülkenin son kaleleri idiler.

Birer birer yıkıldılar.

Yandılar kül oldular.

Küllerinden yeniden doğdular.

Size bir masal anlattılar.

Dinlediniz mi?

MÜBADELE MASALI.

(Alıntı)

Muhacirler, kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdırlar.

Bana bir masal anlat baba

İçinde dedem, Atam, ninem, annem, kardeşlerim, sen ve ben olayım.

Göklerin sonsuz mavisinde çadır kuralım bulutlara.

Uçalım kanatlanıp umutlarla yıldızlara.

Saralım yaralı yürekleri sevgi ve merhametle…

İşte o zaman Kuş misali…

Yeniden doğar Anka.

#mübadelenin 99. yılı

#tokatbalkantürkleriderneği

DÜNYADA TOKAT

 DÜNYA'DA TOKAT!!


Tokat ile ile ilgili bilmediklerimiz.


# Dünya'da Drakula diye bilinen, Kazıklı Voyvoda III.Vlad (Tepeş)’ın Tokat Kalesinde tutsak olarak kaldığını,

# Dünyaca ünlü Apollon heykellerinden bir tanesinin Tokat Müzesinde bulunduğunu,

# Yavuz Sultan Selimin Çaldıran seferine giderken otağını Reşadiye (Demircili) Selemen Yaylasında kurup, burada Cuma namazını kıldığını,

# Hz. Mevlana’nın 'Fih-i Ma fih' adlı eserinde: “Tokat'a gitmek gerek, Çünkü Tokat'ta insanlar ve iklim mutedil” diye Tokat’ı övdüğünü,

# İlim ve fikir adamı Şeyhülislam İbn-i Kemal’in Tokat’lı olduğunu,

# Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın Tokat’lı olduğunu,

# Ahmet Yesevi’nin talebelerinden olan Hubyar Sultan’ın Tokat’lı olduğunu ve mezarının Almus’un Tekeli Yaylası’nda bulunduğunu,

# Anadolu’nun önemli ozanlarından Kul Himmet’in Tokat’ın Almus İlçesi Varzıl Köyü’nde yaşadığını,

# Türklerin Anadolu’ya gelişinden itibaren 900 adımda 900 yıllık Türk İslam Eserlerini bir arada görebileceğiniz tek yerin Sulusokak olduğunu,

# Anadolu Medeniyetler Müzesinde sergilenen “Çocuğunu Emziren Kadın Heykelinin” Erbaa Horoztepeden çıktığını,

# 1730’da başlayan Patrona Halil İsyanı’ndan itibaren Padişahın fermanı ile Osmanlı topraklarındaki tüm hamam işletmelerinin günümüze kadar Tokat’lılara (Reşadiye ağrlıklı.) verildiğini,

# Melik Danişmend Gazi tarafından XI. Yüzyılda yaptırılan Garipler Caminin 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra bütün Anadolu’daki en eski cami olduğunu,

# Danişmentli Sultanı Nizamettin Yağıbasan tarafından yaptırılan Yağıbasan Medresesinin Anadolu’nun ilk Medresesi olduğunu,

# Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük ağır sanayi tesisi olan bakır kalhanelerinin Tokat’ta olduğunu,

# Osmanlı İmparatorluğu’nun İznik, Kütahya, Çanakkale’den sonra en önemli seramik üretim merkezinin Tokat’ta olduğunu,

# 17. Ve 18. Yüzyılda Osmanlı Saray Mensuplarının Valide sultanlar dahil giydikleri elbiselerin Tokat’ta dokunup gönderildiğini,

# Osmanlı İmparatorluğunun en önemli dericilik sanayisinin Tokat’ta olduğunu,

# Bir dönem Tokat’ın bereketli topraklarında 37 cins üzüm, 25 çeşit armut türünün bulunduğunu,

# Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli ipek böcekçiliği ve ipekli dokuma merkezlerinden birisinin Tokat olduğunu,

# 1847 yılına kadar Tokat’ın Osmanlı Karagümrüklerinin merkezi olduğunu,

# Anadolu’dan geçen Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dahil yolların kavşak noktasının Tokat olduğunu,

# Bir dönem sadece Sulusokakta 12 tane şehir hanının bulunduğunu,

# Dünyada ilk tek kişilik konaklamalı otel odaları dahil olmak üzere butik otelciliğinde ilk defa Tokat’ta Deveciler Hanında uygulandığını,

# Dünyada günümüze ulaşmış en eski bağımsız bir helânın Tokat’ta hâlâ mevcut olduğunu,

# Sıkdişini Helâsının Selçuklu döneminde Anadolu’da ilk defa kanalizasyon şebekesinin (iki koşum at arabası geçecek büyüklükte) Tokat’ta yapıldığını ve Cumhuriyet döneminde dahi kullanıldığını,

# Aksu şebekesi ile 12 km’lik sulama sistemi ile Tokat şehrinin su ihtiyacının 600 yıl önce giderildiğini,

# Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri hayatta iken Konya’dan sonra açılan ikinci Mevlevi dergâhının Tokat’ta olduğunu,

# Anadolu’ya halveti tarikatını ilk kez getiren ünlü mutasavvuf Abdulmecidi Şirvani hazretlerinin Tokat’ta irşad vazifesinde bulunup Tokat’ta medfun olduğunu,

# Anadolu’nun ilk tıp fakültesinin ve astronomi bilimlerinin Niksar merkez olmak üzere, Tokat ve Niksar’da okutulduğunu,

# İl sınırları içerisinde 5 er yüz metre irtifa ile üç tane ovaya sahip dünyadaki tek vilayet olduğunu,

# Niksar-Erbaa ovası 220 rakım, Kazova 650 rakım, Artova 1150 rakım.

# Dünyanın en kuzeyinde yetişen Lübnan sedir ormanlarının halen, Erbaa ve Niksar Akıncılar köyü bölgesinde mevcut olduğunu,

# Dünyada ilk dikey milli su değirmenlerinin Niksar'da bulunduğunu,

# Komana Pontikanın Ma tarikatına mensup Anadolu’nun yerel dinlerinden birine ait olduğunu,

# Tokat müzesinin Anadolu’da ilk açılan müzelerden birisi olduğunu (1926),

# 1950 yılına kadar Tokat’ın İstanbul, Ankara ve İzmir'den sonra en çok vergi veren dördüncü vilayet olduğunu,

# 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlayan Milli Mücadele hareketinin en önemli duraklarından birininTokat olduğunu,

# Dünyada ilk külçe bakır üretim ve ticaretinin Tokat’ta yapıldığını,

# Prens Charles’in Sulusaray Sebastapolis’i ziyaret ettiğini,

# 1994 Yılında öldürülen gazeteci yazar Ahmet Taner Kışlalı nın Zileli olduğunu,

# Çağımızın Dedekorkut’u olarak bilinen ünlü hikaye veroman yazarı Mustafa Necat SEPETÇİOĞLU’nun Zilel'i olduğunu,

# Osmanlı'nın ilk su şebekelerinden (karuz, kerhiz) keerüzün Zile’de yapıldığını,

# Roma İmparatoru Jul Sezar'ın dünyaca ünlü sözü Veni-Vidi-Vici'yi (geldim-gördüm-yendim) Zile’de söylediğini,

# Orta Asya’daki kadın hatun, yani KATUN (kadın lider) geleneğini1860 yılında Zile’de Anşa Bacı diye bir kadının yaşattığını ve Anadolu Aleviliğinde dedeliğin hanedan sürmesine rağmen, Anşa Bacının dede soyundan gelmeyerek orta Anadolu’daki büyük alevi guruplarını kendi talipleri arasına kattığını,

# MÖ 2000 li yıllarda frig dinlerinden Anaitisis dininin hac merkezinin Zile olduğunu,

# Zile deki Anahita tapınağına her yıl onbinlerce Anaitisin ekem ayının ilkhaftası hacı olmak için geldiğini ve Zile panayırının bundan doğduğunu,

# Türkiye’nin en zengin mermer yataklarının Zile’de bulunduğunu ve günlük Zile’den yaklaşık 50 tır kamyon ile Çin'e mermer ihracatı yapıldığını,

# Zile’de yüzyıllardır cenaze namazlarının camide değilde çarşı merkezinde oluşturulan Musalla da kılındığını,

# Zile deki okunan cenaze Salâ sının sadece Zile’de farklı olduğunu,

# Zile’nin Acısu Köyünde Orta Asya’dan kalan bir Şaman bayramı olan Ficenk Bayramı'nın her yıl 24 Nisanda kutlandığını,

# Osmanlı döneminde, divan kararı ve padişah fermanı ile yayınlanan 6 panayırdan birinin Zile Panayırı olduğunu,

# Dünyada bulunan 6 Hitit Tabletinden birinin Zile Küçüközlü Köyü'nden çıktığını,

# 1935 yılında Zileliler kendi aralarında topladıkları para ile Çekoslovakya'dan T16 tipi savaş uçağı alarak, Milli Tayyare Cemiyeti yani Türk Hava Kuvvetlerine bağışladıklarını ve uçağın adının Zile Tayyaresi olduğunu,

# Osmalıda en çok şeyhülislamın (7 tane) Tokattan çıktığını,

Biliyormuydunuz.?

Görülüyorki, Tokat ulusal ve uluslararası kültür miraslarından önemli bir zenginliğin sahibi illerimizden birisidir. Arzolunur.


3 Kasım 2022 Perşembe

ATİ

 ATİYİ KARANLIK GÖREREK AZMİ BIRAKMAK

  

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak..

Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.

İmânı olan kimse gebermez bu ölümle.

Ey dipdiri meyyit, "İki el bir baş içindir."

Davransana.. Eller de senin, baş da senindir!

His yok, hareket yok, acı yok.. Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana.. Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?

Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan

Tek bir ışık olsun buluver.. Kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-ı hayâtın

Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.

Ümmîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

Lânetleme bir ukde*-i hâtır ki: çözülmez.

En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!

***

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile şirkin;*

Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin

Bir seyyie* yoktur sana; ey unsur-u îman,

Nevmîd olarak rahmet-i mev'ûd*-u Hudâ'dan,

Hüsrâna rıza verme.. Çalış.. Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

***

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş.

Sesler de: "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş!"

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,

Tek kol da "yapışsam.." demiyor bir tarafından!

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...

Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!

Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

"İş bitti.. Sebâtın sonu yoktur!" deme, yılma.

Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma...

 


Mehmet Âkif Ersoy 


19 Rebiülâhır, 1331 (1913)

( Safahat, Üçüncü kitap - Sahife: 209-210 ) 


Ukde: düğüm

Şirk: Birden fazla tanrı tanımak

Seyyie: suç, kötülük

Rahmet-i mev'ûd: vaad olunan rahmet

2 Kasım 2022 Çarşamba

MANİ

 Kara kara kömüşler 

Kara üzüm yemişler 

Kara gözlü sevdiğime

ayağında topal demişler




11 Ekim 2022 Salı

SORMAYIN !

 ALINTI

BİR GÜN BİR RUMELİ'LİYE SORMUŞLAR:  

Neden buradasınız?

Tuna boylarında Aliş’imiz var!

Yemen Türküsü’ne ağlayışımız,

Nasrettin Hoca’ya gülüşümüz var! ...

“Alı var” diyorlar “kırmızı güle”

Hasan’ım martini alıyor ele,

Ramizem’in evi kapılmış yele...

Yusuf’la Arda’ya dalışımız var! ...

Sevda yalan derler, sakın inanma!

Tuna’dan geliyor ince donanma!

Koca Yusuf seni unuttuk sanma!

Deli Ormanlar’da güreşimiz var!

Yunus gibi yüce pirlerim durur!

Sarı Saltuk gibi erlerim durur!

Anıttepe gibi yerlerim durur!

Samsun’dan yükselen güneşimiz var...

Akdeniz’de yüzer, Yavuz’umuz var!

Manastır içinde havuzumuz var!

Arda’da, Aras’ta, Zap’da kutlanır,

Nevruz Günü, Hıdırellez’imiz var!

Malkoçoğlu eyerler mi kıratı?

Eser zaman, yakın eder serhati

Mostar imiş şu dünyanın Sırat’ı

Yıkık köprüsünde bir taşımız var! ...

Kızanlar hatıra getire bizi...

Balkanlar koynuna yatıra bizi...

Yıllardır yaşatır hatıra bizi...

Üsküp’te beş yüzyıl kalışımız var! ...

Uyduk mürteciye, döndük şaşkına!

Döndük bir bir muhacire, düşküne!

Yetiş beylerbeyi Allah aşkına!

Üç yüz yıl uykuya dalışımız var!

Küfür saydık, felsefeyi bilimi;

Ezberledik hurafeyi zulümü! ...

Hak etmeden katliamı, ölümü,

Üç yüz sene bozgun oluşumuz var!

Al bre, al bizi, al götür bu yaz!

Tuna’yı, Bosna’yı özledim biraz!

Sorma bre sorma ne işimiz var!

Tuna boylarında Aliş’imiz var!

Samsun'dan yükselen güneşimiz var!

Gök gözlü ,nur yüzlü MUSTAFA KEMAL'limiz var.

Orhan Seyfi Şirin

🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷

23 Eylül 2022 Cuma

Dünden Bugüne

 SAMİHA AYVERDİ KÜLLİYATINDAN


“ Dünden Bugüne Ne Kalmıştır “

Değerli okur!Geçmişi bilmek, kendini bilmektir. Kendini bilmenin/bulmanın kodları, geçmişte saklıdır...

Mazi bir hazine, müstakbel bir sandık, ikisinin anahtarı da bugün senin elinde...

Seni alıp geriye doğru götürürsek, ecdadın, farklı görüntüleri olarak yerini alacaksın...

Bugünün insanının nasıl hataları var, onlarında hataları vardır/olabilir...

Çocuğunu sevmek için gösterdiğin gayreti, ecdadından esirgeme...

Dünün yaşayanları, tarih sahnesindeki rollerini oynadılar ve gittiler...

Teşhis güzel olursa, tedavi isabetli olur...

Samiha Ayverdi Külliyatını; derin bir tarih şuuru, ibret alma düşüncesi, doğu-batı medeniyetlerinin mukayesesi, madde ve mananın izdivacı, vazifenin tespiti ve mükemmel bir dil ile nasıl bir sanat eseri ortaya konur, onun için okumalı....

Kaybettiğimiz ne çok şey olduğunu göreceksiniz...

Kültürümüze ait her parçanın ayrı bir destanı var...Bazıları mazinin derelerinde akıntıya takılmış... 

İşte bunları bilme adına mühim bir başvuru kitabı...

Kısa alıntılarla, sadece birazcık göstermeye çalışacağım... Külliyatın deryasına dalınız...

Sanat denen ve kuvvetini mâşerî şuurdan alan rûhî güç ve kuvvetin dâvetkâr çağrısına karşı durmak, insanoğlunun yaradılışına aykırıdır...

Bağımlılık, sınırları zorlar ve aşmaya sebep olur...

İyi temsil edilen kültür, mıknatıs gibi etrafını çeker...Temsil hüviyetini genişletmiş olur...

Hem mesut olup hem de mesut edebiliyor muyuz?Komşuluk, dünden gelen bir medeniyeti hem bitirebilir hem başlatabilir...Yıkılan evlerin altında kültür kaybolmasın...

Ülkesi için fedakârlık yapanlarda birbirine sarmaş dolaş olmuş, inanç ve vatan aşkı görürüz...

Gelişmesini tamamlayarak kıvamını bulmuş bir cemiyet, bağrında biriktirdiği enerjisini, ancak medeniyet hamleleriyle yatıştırabilir...

Tarihimizde kanunlar oluşturmak için uzun ve çetin muameleler verilmemiş, toplumda var olan kültür, hukuk zemininde tespit edilip, rayına oturmuştur...

Memleketler, fertleri ve müesseseleriyle birbirlerini tamamlayıp bütünleyerek, yaşama gücü kazanırlar...

Asırlardır görülen hataların çoğunda içtimai bozukluklar vardır...

Bir memleketin hamuru, bilimde, sanatta, fende müşterek yoğrulmuşsa, birlik ve beraberlik olur...

Her cağda ve her zaman, gözünden de gönlünden de çıkaramadığın bir hedefi olmalı...

Hürriyeti, kendine ve başkalarına zarar vermemek olarakta anlayabiliriz...

Herkesin okuyabileceği sadelikte ve güzellikte....

Lutfen okur musunuz?

İyi okumalar...

20 Eylül 2022 Salı

Özlü sözler

 Çok lüks, çok konforlu ve dünyalık bir hayat okyanusun ortasında susuzluktan ölmeye benzer.

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ

19 Eylül 2022 Pazartesi

Şiir Tokat

 Kadim şehir TOKAT, şiir gibisin Tokat…

Mor salkımlı bağlarında hak için öten bülbülün var…

Yaylalarında papatya, gelincik, mor sümbülün var…

Erenlerin taht kurmuş dağların başına

Bağlarında mis kokulu karanfil, zambak, 

güllerin var…

Seni seven, sana aşık, sana sevdalı nice nice 

Gönüllerin var…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ

Özlü sözler

 Başkasının gölgesinde kalan kişi, asla kendi gölgesinin muhteşemliğini göremez.

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

13 Eylül 2022 Salı

EMMİ

 Dinle mezarından köyün halini,

Asvaltsız yol-sokak kalmadı emmi.

Beton yaptı torun ahşap evini,

Ardıç kiriş-direk kalmadı emmi.

Yandı ocaklarda dirgenle yaba,

Ķöşelerden kalktı teneke soba,

Herkesin altında son model araba,

At-merkepten binek kalmadı emmi.

Müslümanlık kaldı sadece lafta,

Camiide üç-bes ihtiyar safta,

Kur 'an açılmıyor, bekliyor rafta,

Hadise hiç gerek kalmadı emmi.

Yağ-peynir marketten, ekmek fırından,

Emekliyiz, endişe yok yarından,

Erkekler korkuyor kadınlarından,

Mutfakta un- elek kalmadı emmi.

Traktörler eker, aletler söker,

Pekmezin yerini aldı çay-şeker,

A*gan, S*riyeli kaldı ter döker,

Saban tutan bilek kalmadı emmi.

Köyler şehir oldu, şehir köy oldu,

Çobanlar, çıraklar şimdi bey oldu,

Eski görenekler bilmem ney oldu,

Sizler gibi örnek kalmadı emmi.

Tohum melez oldu, oynandı geni,

Sebzeler, meyveler diyor albeni,

Şişirdi göbeğı, ağarttı teni,

Hormonsuz bir yemek kalmadı emmi.

Kimimiz tansiyon, kimimiz şeker,

Yürümek yok artık, herkeste teker,

Kız-oğlan otuz beş yaşında bekar,

Eski düğün dernek kalmadı emmi.

Seherde horozdan başkası kalkmaz,

Eski anneler yok ocağı yakmaz,

Sabah ondan önce kahvaltı yapmaz,

Erken çıkan erkek kalmadı emmi.

Hasılı eski köy yeniye döndü,

O eski evlerin ışığı söndü,

Göçelim, şehirler çok rahat dendi,

Kadir kıymet, emek kalmadı emmi.

Cemil incirci 

(Alıntı)

11 Eylül 2022 Pazar

İZİ VAR KADININ

 İzi var kadının…

Ocaktaki aşında, gözündeki yaşında emeğinin teri var kadının…

El emeği göz nuru ilmek ilmek  nakşında parmağın izi var kadının…

Yürüdüğü yolda, bastığı toprakta, ayağının izi var kadının…

Er meydanı harman yerinde şiir gibi sözü var kadının…

Güneşin altında gölgesi, eserinin üstünde tablo gibi resmi  var kadının…

#güz#kadın#emek

#Dünyaköylüsü

1 Eylül 2022 Perşembe

GASTRONOMİ FESTİVALİ

 Tokat Valiliği, Tokat Belediyesi ve Halk Bankasının öncülüğünde düzenlenen 1.Tokat Gastronomi Festivalinin açılışına Sn.Cumhurbaşkanımızın eşi Değerli Emine Erdoğan Hanımefendinin katılımıyla gerçekleşen “Bereket Hasadı”sloganıyla yeşile, lezzete ve tarihe açılan Aşgana’nın kapısını aralayan bu festival 4 gün sürdü. 

Sosyal medyadan duyuruları yapılan 1.Tokat Gastronomi Festivali için geri sayım başlamıştı. Tokat 1.Esnaf şenliklerinin son günleri fuar ve festivalle birleşince, dolu dolu 12 günlük yoğun bir proğram ortaya çıktı.

Konserler, yarışmalar, söyleşiler, standlara kurulan yöresel ürünleriyle tam bir şölen havasında geçen günler…

Esnaf şenliklerinde TOGES Derneğinin zanaatkarlarıyla birlikte “Yaşayan Efsaneler  İlk tek ve son Ustalar” kitabının yazarı olarak stanttaki yerimizi aldık. Bir hafta boyunca standı ziyaret eden misafirlerimize yöremizin kıymetli hazinelerinden söz etmeye ve farkındalık oluşturmaya çalıştım. Yetkililerden kitabın alınması ve daha çok insana ulaşabilmek için dağıtılmasını önerdim. Ama hiç bir yetkili buna yanaşmadı. Bizim böyle bir kalemimiz yok dediler. Kendi çabalarımızla elimizden gelenin en iyisini yapma gayreti içinde oldum. Tanıtıma Destek amaçlı 10 kitap alan bir Beyefendi kitapları dağıtarak okuyucu ile buluşturdu. Buradan kendisine çok teşekkür ederim. 1.Esnaf fuarında TOGES dernek başkanı Ayşe Darende ustamın şahsında emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.

1. Tokat Gastronomi Festivalinde Deveciler hanında yerel değerlerimizle yapılacak olan 4 söyleşinin moderatörlüğünün bana verilmesi beni ayrıca onure etmiştir. Bunun için Tokat’a Dair sayfasının yöneticisi şehrimizin yüz akı kıymetli Süleyman Üzümcü’ye çok çok teşekkür ederim. Dört gün boyunca yapılan söyleşilerde alanında uzman değerli konukların tecrübelerini, bilgilerini, beklentilerini bizimle paylaşmaları çok çok önemliydi. Gastronomi alanında atılan bu ilk adımda eksikliklerin olması gayet normaldi. Tokat Gastronomisi dediğimizde sadece merkez değil ilçelerinde bu festivale dahil olmaları bu festivalin zenginliğini gösterecekti. Bir çok etnik kökenin bir arada yaşadığı bu şehir , birliğin, beraberliğin, kardeşlik kokan lezzetlerini stantlarda yöresel kadınlarımızın ellerinden ve uzman şeflerimizle birlikte bu tatların sergilenmesi harikaydı. Alanında uzman bir çok şefin bu festival dolayısı ile şehrimizin olağan üstü lezzetleriyle buluşması umarım onlarında ufkunu açmıştır. 

Yerel değerlerimiz olan işletme sahibi ustalarımızın fikirleri ve istekleri inş bir dahaki festivale yön verir. Benim bu şöyleşilerde uzman kişilerin söylediklerinden çıkarttığım sonuç kısaca şöyle.

1. Tokat Gastronomi Festivali 

Deveciler Hanında gerçekleştirilen Söyleşiler de 

Tokat bu alanda keşfedilmemiş bir cevher olduğu ortaya çıktı.

Sokak lezzetleri olmalı…

Turlarla anlaşmalar daha çok yapılmalı…

İçkili mekanlar açılmalı…

Enstitüler kurulmalı…

Bilgilendirme söyleşileri yapılmalı…

Devamlılığı olan standart ürünler yetiştirilmeli…

Markalaşma olmalı…

Tokat kebabı Tokat’ta yenmeli…

Otantik değerlerimizin patenti alınmalı…

Tanıtıma ve reklama bütçe ayrılmalı…

Araştırmalar kayıt altına alınmalı…

Festivallerin devamı gelmeli…

Bu aktarımlar ehil kişilerin eliyle olmalı…

Eko köy turizm projeleri çoğaltılmalı

Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.

Bu festivallerin en güzel yanı bir hafta tüm sosyal medyaların sizin şehrinizden bahsetmesi tanıtım için çok önemli. Bu söyleşilerin bitiminde tanıştığımız güzel insanlar  ve öğrendiğiniz bilgiler en büyük kazancımız oldu.  Günaydın Restorantlarının sahibi Cüneyt beyin eşi Saynur hanıma Üç gün boyunca gönüllü mihmandarlık yaptım. Şehrimizin tarihi yerlerini gezdirdim ve lezzetlerini yerinde tattırdım. Bizi bu konuda yalnız bırakmayan Saklı Bahçenin sahibi Ender bey ve Burcu hanımefendiye misafirperverlikleri için çok teşekkür ederim. Yaşadığımız aksiliklerde oldu tabii. Festival tarihlerinde müzeler kesinlikle açık olmalı ve açık kalması için ekstra bir çaba harcanmalı. Çünkü bu şehre ilk ve son kez gelen bir kişi tarihimizi, müzelerimizi, konaklarımızı gezmeden görmeden dönmemeli. Üç gün üst üste gittiğimiz Latifoğluoğlu konağını nihayet gezebildik. 

İlk gün 5 te gittik 4:30 kapanıyor dediler almadılar.

İkinci gün öğlen arası gitmişiz saat birden sonra gelin şimdi kapalıyız dediler almadılar.

Üçüncü gün tüm müzeler kapalıymış giremedik. 

Nihayet dördüncü gün girebildik ve gelen misafirimiz bu konağa hayran kaldı görmeden gitseydim çok üzülürdüm dedi. 

Bir müzeyi gezmek için bu kadar zamanı olmayan olabilir. Festival tarihleri boyunca saatler esnetilmeli, öğle saatlerinde açık olmalı, bir günlük zorunlu tatil festival tarihlerinde kaldırılmalı. 

Öğlen arası kapatmakta ne oluyor onuda anlamış değilim. Yaz günü saat 5 ten sonra hava serinliyor, saat 8 de hava kararıyor, 4:30 da müze kapatmak çok şık olmuyor. Yetkililere buradan yaşadığımız mağduriyeti aktarmak istedim. Şehrimizin tanıtımı için kurumlar arası bu birliktelikler festival boyunca çok çok önemli.

Sözlerimi gastronomi Festivaline uygun bir Tokat kebabı tarifiyle bitirmek istiyorum. Tokat kebabının sosyolojik tarifi…

Anadolu’da bütün kebaplar yatık pişerken,

Bizim kebabımız dikey pişer. Bu duruş yöre insanının onurlu dik duruşunu temsil eder. Başa tutturulan kuyruk yağı meşe odununu közünde eriyerek kendisinden sonra gelen sebzeleri lezzetlendirir. Olgun insan da ateşlerde acılarla pişer ve kendisinden sonra gelen nesle tecrübeleriyle fayda sağlar. Sosyolojinin babası İbni Haldun “ coğrafya insanın karakterini belirler “ diyor. Bende Yöre İnsanının karakteri yemeğin lezzetini ve şeklini belirler diyorum. Onurlu insanın yanarken bile dik duruşunu temsil eden Tokat kebabı, sebzenin en doğalını, kuzu etinin en tazesiyle harmanlayan ve meşe odununun közünde demlenen kebabın usta ellerle asırlardır Sofralarımıza bayram şenliği yaşatan lezzetiyle ve görüntüsüyle birliğimizin, beraberliğimizin simgesidir diyorum.

Tokat kebabı Tokat’ta yenir.

Eksiğiyle gediğiyle şehrimizde ilk kez düzenlenen Esnaf Fuarı ve Gastronomi Festivalinde emeği geçenleri Belediye Başkanımız Sn Av. Eyüp Eroğlu’nun şahsında yürekten kutluyorum. Devamının gelişerek eksiklikler giderilerek yapılmasını temenni ediyorum. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Sosyolog yazar 

Ayla Bağ 





 

8 Ağustos 2022 Pazartesi

TOKAT-KADIN-BAĞ

 TOKAT’IN KADINLA OLAN BAĞI

 

Ayla BAĞ

Dünya Köylüsü 

Araştırmacı, SosyologYazar 

e-mail adresi: aylaozbag@hotmail.com

 

 

ÖZET

Bizim ellerde kadın su gibi AZİZDİR.

Sevdiğinin gözlerinin renginde yeşil akar YEŞİLIRMAK olur.

Gittiği yerlere sevgi, huzur, mutluluk götürür. Hayy olur, Hayat olur.

 

Güneş şehrinin dünya köyünde yaşayan biz insanlara insan kalabilmenin izlerini sürdüğümüz Tokat ilinde, “DÜNYA’DA TÜRKİYE, TÜRKİYE’DE TOKAT” denilmesinin sırrı bana göre, KADINA verdiği değerin izlerini sanatına, folkloruna, tarihine ve kültürel değerlere yansıyan sırlar   bu şehri özel kılıyor. Sosyolojik olarak insan yapısındaki naifliğin ve mütevaziliğin her alanda kendisini göstermesi kadim şehrimizin kadim insanları ile özdeşleşmiş mimarisindeki inceliğinde yüksek medeniyeti görebileceğiniz tek şehirdir TOKAT.

Amasya denilince aklımıza şehzadeler şehri, Tokat denilince aklımıza HANIMEFENDİLER diyarı gelir. Bu topraklar yüce yaradanın Rahman ve Rahim sıfatıyla yoğrulmuş Anadolu’nun mayası olma özelliği ile el Muid sıfatıyla (yarattıklarını yok edip, yeniden hayat veren) İlkler, Tekler ve Kırklar Şehri Tokat’ın kadınla olan bağını teolojik, tarihsel, kültürel ve sosyolojik açıdan incelediğimizde karşımıza inanılmaz güzel örneklerle insanlığa yol gösteren değerli hatırlatmalarla karşılaşıyoruz. Dört ana başlık (TEOLOJİK AÇIDANSOSYOLOJİK ve KÜLTÜREL AÇIDAN KADINTARİHSEL AÇIDAN ile COĞRAFİ  ve  FİZİKİ AÇIDAN) altında kadın olgusu incelenmiştir. Bu dört başlığın alt başlıkları olan on dokuz maddeden oluşan konu başlıklarına yer verilmiştir. Omuzlar üzerinde taşınan halk oyunu ile dünyada ve Türkiye’de eşi olmayan OMUZ HALAYI,Tokat’ta kadın olmak; bebeğini emziren kadın heykelinden Bektaşilikte Anşa Bacı, Mevlevilikteki ilk şeyh kadın, Kur’an da geçen ‘imtihan edilen kadınlar’, Anadolu’nun mayası olan kadının Yoğurtcuoğlu Konağının Kadın İle Bağlantısıylakadınının han dediği yere hamam yaptıran yiğitlerin diyarı ve Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoyun Annesinin Tokatlı Olması Gibi, Kırkkızlar Efsanesinden Yola Çıkarak Kale İmparatoriçe Eudoksi’nin kurduğu kaleye kadar uzana  zengin bir tarihe sahip Tokat ilinin bu çerçevede Tokat’ta kadın olmanın verdiği önem ve değer incelenmeye çalışılacaktır.

 

Anahtar Kelimeler: Tokat, Kadın, Dünya Köylüsü.

6 Ağustos 2022 Cumartesi

Tokat 1. Uluslar Arası Bilim Kongresi

 TOKAT 1.ULUSLARARASI 

BİLİMSEL ARAŞTIRMA KONGRESİNDE 


TOKAT’IN KADINLA OLAN BAĞI


“DÜNYA’DA TÜRKİYE, TÜRKİYE’DE TOKAT” denilmesinin sırrı bana göre,  KADINA verdiği değerin izlerini sanata, folklora, tarihe ve kültürel değerlere yansıyan sırlar  bu şehri özel kılıyor. Sosyolojik olarak insan yapısındaki naifliğin ve mütevaziliğin her alanda kendisini göstermesi,kadim şehrimizin kadim insanları ile özdeşleşmiş mimarisinde ki  inceliğin işçiliğinde, yüksek medeniyetin izlerini görebileceğimiz tek şehirdir TOKAT.

Amasya denilince aklımıza şehzadeler şehri,  

Tokat denilince aklımıza HANIMEFENDİLER diyarı gelir. 

Bu topraklar yüce yaradanın Rahman ve Rahim sıfatıyla yoğrulmuş Anadolu’nun mayası olma özelliği ile  el Muid sıfatıyla (yarattıklarını yok edip, yeniden hayat veren) Yine yeni yeniden yaratılan İlkler, Tekler ve Kırklar Şehri Tokat’ın, KADINLA olan bağını teolojik, tarihsel, kültürel ve sosyolojik açıdan incelediğimizde karşımıza inanılmaz güzel örneklerle insanlığa yol gösteren değerli hatırlatmalarla karşılaşıyoruz. Dört ana başlık ve 19 maddeden oluşan konu başlıkları kısaca şöyle sıralaya biliriz. 


TEOLOJİK AÇIDAN

1-Helenistik dönem Ma tapınağı- komana-Tokat 

2-Bektaşilik

ANŞA Bacı 

3-Mevlevilik

Arife Hoş Lika Konevi

4-Kuranı Kerim

60. Süre MÜMTEHİNA

(İmtahan edilen kadınlar) 


SOSYOLOJİK VE KÜLTÜREL AÇIDAN

5-Omuz Halayı

6-Yoğurtçuoğlu Konağı

7-Latifoğlu Konağı

8-KIRKKIZLAR 

9-Şairler yatağı 

Süreyya Kaya

Mehmet Akif Ersoy 


TARİHSEL AÇIDAN

10-imparatoriçe kale

11-kervan saray 

12-Cami

13-HASSÜ hümayün (vergi)

14-Bandırma Vapuru


COĞRAFİ VE FİZİKİ ÖZELLİKLER 

15-OVALAR 

16-YEŞİLIRMAK 

17-Anadolu’nun Mayası

18-Horoz tepe 

19-Mezar Taşı.


Dünya Köylüsü 

Sosyolog-yazar

Ayla Bağ

TOKAT VE KADIN

 TOKAT 1.ULUSLARARASI 

BİLİMSEL ARAŞTIRMA KONGRESİNDE 

 

TOKAT’IN KADINLA OLAN BAĞI

 

Güneş şehrinin dünya köyünde yaşayan biz insanlara insan kalabilmenin izlerini sürdüğümüz Tokat ilinde,

 

“DÜNYA’DA TÜRKİYE, TÜRKİYE’DE TOKAT” denilmesinin sırrı bana göre,  KADINA verdiği değerin izlerini sanatına, folkloruna, tarihine ve kültürel değerlere yansıyan sırlar bu şehri özel kılıyor. Sosyolojik olarak insan yapısındaki naifliğin ve mütevaziliğin her alanda kendisini göstermesi kadim şehrimizin kadim insanları ile özdeşleşmiş mimarisindeki inceliğinde yüksek medeniyeti görebileceğiniz tek şehirdir TOKAT.

Genlerle taşınmayan yaşadığımız coğrafyanın içindeki kültür okyanusunda yüzerken kişinin rastladığı güzelliklerle bağ kurup kendisini yeniden inşa etmesi ve uğruna yaşadığımız değerlerin adıdır kültür.


Sosyolojinin babası İbni Haldun 

“ insanın yaşadığı coğrafyanın ve iklimin karakterine etki ettiğini söyler”


Amasya denilince aklımıza şehzadeler şehri,  

Tokat denilince aklımıza HANIMEFENDİLER diyarı gelir. 

Bu topraklar yüce yaradanın Rahman ve Rahim sıfatıyla yoğrulmuş Anadolu’nun mayası olma özelliği ile  el Muid sıfatıyla (yarattıklarını yok edip, yeniden hayat veren) İlkler, Tekler ve Kırklar Şehri Tokat’ın kadınla olan bağını teolojik, tarihsel, kültürel ve sosyolojik açıdan incelediğimizde karşımıza inanılmaz güzel örneklerle insanlığa yol gösteren değerli hatırlatmalarla karşılaşıyoruz. Dört ana başlık ve 19 maddeden oluşan konu başlıkları kısaca şöyle. 

 

1-TEOLOJİK AÇIDAN 

 

Bizim ellerde kadın mücadeleci ve savaşçıdır.

 

a-HELENİSTİK DÖNEME AİT TAPINAK 

“Komana Antik Kentinin Helenistik ve Roma dönemlerinde Romalılar açısından önemli bir kutsal merkez olduğu ve burada Anadolulu bir tanrıça olan Ma’ya adanmış bir merkez.

Ma Tarikatı 

“Ma” savaşçı bir tanrıçadır. 

Etrafında 6 bin köylü, işçi ailenin çalıştığı bir inanç merkezi”diyor Prof.Dr. .Burcu Erciyes hocam.

Bu merkez bana arıları hatırlattı. 

Kraliçe arı ve işçi arıların kovanda kurduğu düzeni çağrıştırdı. Dünya üzerinde insanlık neslinin devamlılığı için kadının gücünün ve değerinin bilinmesi, insanlık adına kutsal değerlerin korunması için mücadele eden yaratıcı gücün sembolü sanki. Arkeolojinin bize sunduğu bu buluş, unuttuğumuz değerleri yeniden hatırlatarak, yöre insanına sağlayacağı katkı ve buradaki toplumsal ve kültürel miras bilincini arttıracak veriler, ilkel olan bozulmamış değerlerimizle yeniden bağ kurmamızı sağlayacak. 

 

Kadının mücadeleci ruhunu yansıtıyor. 

 

 

b-Tokat-Erbaa Horoz tepede çıkartılan “bebeğini emzirenkadın “ ”bronz heykeli bize anaocağını hatırlatır. 
Ankara Anadolu medeniyetleri Müzesi'ndsergilenen 25cm buyunda ki heykelcik MÖ 3000 yıllarına ait. Horoztepe'de bir mezarda bulunan bebek emziren bronz çıplak kadın heykelibereketin simgesidir ve ana tanrıçayı temsil ettiği düşünülmektedir. O yüzden özel bir öneme sahiptirBu topraklar ana doludur. 

 

Kadının anne şefkatini ve merhametini kollarına sardığı yavrusunu koruyan güvende tutan ve ilim ile besleyen yönünü hatırlatıyor.

 

c-ANŞA BACI -BEKTAŞİ 

Tokat, Zile ilçesi Acısu köyü

Tokat-Almus-Hubuar köyü

Hubyar semahı 

Bizim ellerde kadın şeyhtir. 

“Pir Sultanım şu dünyaya 

Dolu geldim dolu benim”

ANŞA BACI -BEKTAŞİ-Alevi-Sıraç

Tokat, Zile ilçesi Acısu köyünde yaşamış olan Veli Baba Hubyar Sultan yoluna hizmet ederek bölgedeki Alevi Sıraçtopluluklarına liderlik yapmış Anadolu erenlerindendir. 

Veli Babanın Hak dünyaya göçmesinden sonra nasıl ki eski Türk devletlerinde Hatun’lar

Hakan’ların yanında kocaları ile beraber ülkesini yönetiyor ise, eski bir Türk

geleneği olan toplumun içinde kadının yüce rolü burada da kendisini gösterir ve Veli Baba nın evsahibi (hanımı) AnşaBacı Alevi inancının yeni lideri olur. 

ANŞA BACI.

Bütün tarikatlar erkek şeyhlerle yol alırken bu topraklarda kadın şeyhlere ve evliyalara rastlıyoruz. Veli Baba nın postuna oturan ve Hubyar

Sultan yolunu devam ettiren Anşa bacı hicri 1303 (miladi 1887) yılında Hak dünyaya yürüdü. Günümüzde bu Ocak hala ANŞA BACI  kolundan devam ediyor. 

Bize Kadının liderliğini ve inanç önderliğini hatırlatıyor.

Ben DOLU yum 

Ben ANA yım

Ben ANADOLU yum…

Hamurumuzun mayasında var olan unuttuğumuz güzellikleribu topraklarda açığa çıkması, kadın şeyhlerin ve evliyaların varlığı bize güç katarken

Kadının liderliğini hatırlatıyor. 

 

d-MEVLEVİLİKTE İLK KADIN ŞEYH

 

Mevlana’nın torunlarından Ulu Arif Çelebi (1272-1319) zamanında Tokat Mevlevihanesi’ne resmi olarak atanan ilk kadın halife ve şeyhlerinden 

ARİFE HOŞ LİKA KONEVİ’nin Tokattaki  çalışmalarını Niksar’la beraber yürüten ilk kadın şeyhtir. (Kaynak: Hasan Akar Son Mevlevi Şeyhi Abdülhadi Efendi” kitabından)

Kadının öğreticiliğini hatırlatıyor. 

 

Tokat Mevlevihane Sancağı’nın Alemi” Abdülhadi efendinin torunu Nurten Üstün Tüzemen tarafından bir törenle Tokat Mevlevihane Müzesinde sergilenmek üzere Tokat valisine teslim edildi.

 

e-KUTSAL KİTABIMIZ KURANI KERİM ÖNDERLİĞİNDE 60. Süre bize (Tokat plakası)

“İMTAHAN EDİLEN KADINLAR “yani MÜMTEHİNA SÜRESİYLE yine bize kadınla ilgili bilgi aktararak mesaj veriyor.13 ayetten oluşan sure

Kadının nelerle imtahan edildiğini hatırlatıyor.


12.Ey Peygamber! Mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

13.Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği, kabirlerdeki kafirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin.

Bu mesajlar bize günümüzde insanlığını kaybetmiş yolunu şaşırmış olanlara yol göstermekte.


 

2-SOSYOLOJİK ve KÜLTÜREL AÇIDAN KADIN 


Bütüncül kavrayış, kültür tanımlarında dikkat çeken bir alandır. “Kültür, genler aracılığıyla aktarılmayan her şeydir” diyen ve bütüncül bir tarif geliştirmeyi deneyen 

E. B. Tylor’a göre kültür “bilgiyi, inancı, sanatı, ahlakı, hukuku, adetleri ve bireyin toplumun bir üyesi olarak kazandığı diğer tüm yeti ve alışkanlıklarını içeren karmaşık bütün”dür (Eagle-ton, 2005: 46; Turhan, 1987: 36; Güvenç, 1984: 102).


Kültür, doğanın insanlaştırılma biçimi, bu insanlaştırmaya özgü süreç ve verimdir. Kültür, insanın kendini kendi evinde duymasını sağlayacak bir dünya ortaya koymasıdır. Buna göre kültür, böylesi bir dünyanın anlam varlığına ilişkin tüm düşünülebilirlikleri içerir: insan varoluşunun nasıl ve ne olduğudur kültür.


 

Bizim ellerde kadın omuzlar üstünde taşınır. 

a-OMUZ HALAYI

Binlerce yıl damıtılarak süzülerek gelen toplumsal yaşayışın karakteristik izlerini folkloruna yansıtan yöre halkı Dünya’da ve  Türkiye’de ilk ve tek başka yerde göremeyeceğimiz OMUZ HALAYI ile insanı insana hatırlatıyor.

Ulu Önder 

Mustafa Kemal Atatürk’ün 

“Ey kahraman Türk kadını !

Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözünün vücut bulduğu bu topraklar da omuz HALAYI kadına verilen değerin simgesidir. OMUZ HALAYI  bu şehri Aziz ve özel kılıyor. 

Kıymet biçilmez Kadının değerini tüm dünyaya hatırlatıyor.

 

b-Bizim ellerde kadın su gibi AZİZDİR. 

Sevdiğinin gözlerinin renginde yeşil akar YEŞİLIRMAK olur.

Gittiği yerlere sevgi, huzur, mutluluk götürür. Hayy olur, Hayat olur. 

 

c-Bizim ellerde kadın Anadolu’nun mayasıdır. 

7 bin yıllık tarihiyle 14 medeniyeti koynunda büyütmüştür. Anadolu’yu bir tencere süt olarak düşünürsek, bu bir tencere sütü çalmak için bir kaşık yoğurda ihtiyacımız varsaişte o bir kaşık yoğurt bizim bu topraklarda doğan kadim insanımızın karakterine yansıyan bozulmamış ahlaki değerlerimizdir. 

 

Bu değerleri korumaya çalışan savaşçı ruhu yeniden hatırlatmakta.

 

 

 

e-ANADOLUNUN MAYASI DEDİK 

YOĞURTCUOĞLU KONAĞININ KADIN İLE BAĞLANTISIYLA mayalandırmaya devam edelim. 

KADINININ HAN DEDİĞİ YERE HAMAM YAPTIRAN YİĞİTLERİN DİYARI TOKAT’TAN SELAM OLSUN. 

Deyimler sözlüğümüzde ki 

“Han dediği yere hamam yaptırmak” değimi bizim bu topraklardan kadına verilen değerin bir göstergesi olarak doğmuştur. 

Tokat kültürünün olmazsa olmazı hamam, bu şehirde statüyübelirleyen bir yerdir.

Tokatın ileri gelen aileleri hamamcıya haber salar ve baş kurmayı kendileri için ayırtırlardı. Hamamcıya haber salan hanımefendiye, O gün Hamam çok kalabalık olduğu için yer yoktur ve kapının girişinde bir yer açarlar Hanımefendiye. O da eşinin itibarını ayaklar altına aldırmak istemez ve yıkanmadan geri döner eve. Çok üzülür. Akşam eve eşi geldiğinde durumu fark eder ve eşine Ne oldu neden üzgünsünböylediye sorar. 

Hanımefendi durumu anlatır. Senin itibarını yere düşürmedim, yıkanmadan geldim der.

Bey sen üzülme, şuraya bir hamam yaptırıyorumbundan sonra böyle şeylerle uğraşma. İstediğin zaman yıkan der. Ve kadınının han dediği yere hamam yaptıran yiğitlerin diyarındaTürk islam sivil mimarisine örnek dünyada eşi benzeri olmayan Yoğurtcuoğlu Konağını ançak Tokata  gelince görebilirsiniz. 

Türk islam sanatı adına tüm su kültürüne ait yapılarınÇeşme, şadırvan, havuzun bulunduğu bağ evi ve sivil mimari örneği bulunmayan hamam örneği ile eşi olmayan bir güzellik sunuyor. Konağın kubbesi, külhanı, çatısı ve soğukluğu ile bağ evi bizi kendisine hayran bırakıyor. 

Ailenin ve eşler arasındaki sevginin en güzel örneğini bize hatırlatıyor.

 

f-LATİFOĞLU KONAĞI

Anadolu’nun en güzel tavan işlemeliahşap sivil mimari örneğinin eşsiz örnekleriyle dolu konaklarından birisidir. Bu Konakta sergilenen 

Yeni gelinlerin imtihan aracı olan “Bağsız nalinlerin” aslında bize anlatmak istediği şey, yeni evli çiftlere maddi bağlantıdan ziyade manevi bağlılığın önemine vurgu yapılıyor. Sevgi ile kurulan yuvaların gönülden gönüle yol aldığının ve tüm zorlukları sevgi ile aşılacağının altını çiziyor bana göre. 

Ulu Ozan Neşet Ertaşın dizeleriyle 

“Gönülden gönüle bir yol vardır bilinmez” derken bize bizi yeniden hatırlatıyor

 

g-“Alimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağı” olan bu Şehirbir çok ulu Ozan, şair yetiştirmiştir. 

Günümüzde yaşayan Efsane

“İlim Tokat Dilim Tokat 

Ben senin sevdalın oldum Tokat’ım 

Ben sende sevdaları buldum Tokat’ım” diyen

Memleketine aşık KARACA KIZ SÜREYYA KAYA ŞAİRE SELAM OLSUN. 

 

h-Milli şairimiz MEHMET AKİF ERSOYUN ANNESİ TOKATLIDIR. 

 

Selma Argon’un hazırladığı ‘Dedem Mehmet Akif ‘ eserinden:

“Bakın büyük anneannemiz, yani dedem Akif’in annesi Emine Şerife Hanım’ın Tokat’ta doğmuştur. Tokatlıdır. 

İstiklal marşımızın kabulünün 100. Yıl anısına düzenlenen 

2021 Tokat ENler “İstiklal Ödülleri”

töreninde yılın Araştırmacı Kadın Yazarı ödülünü almam bana ayrıca onur vermiştir. Bu ödülü yüreğimde Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un annesi Emine Şerife Hanımefendiye ithaf ediyorum.

I-KÜLTÜREL AÇIDAN 

EFSANELERLE TAŞINAN DEĞERLER…

KIRKIZLAR EFSANESİ 

Dervişin ettiği dua ile başlamak istiyorum.

“ Ey güzel Allahım. Bu topraklarda doğan kız çocuklarını öyle yiğit öyle adaletli öyle merhametli öyle cesur, bilgili ve güçlü kıl ki kralın askerlerine baş gelsinler. Onların gittiği yerde  huzur, mutluluk, sevgi baş göstersin” der. Bu duanın tecelliyatının göstergesi olan 

Günümüzde yaşayan KIRKKIZLAR dan öğrendiğiniz değerlerler, var olanı hatırlamak, yaşarken birbirimizin kıymetini bilmek için çok feyz verici hikayelerle dolu, kutup yıldızı misali  bize yol gösteren kadınlarımızın, başarı hikayelerini “Yaşayan KIRKKIZLAR Efsanesi” kitabından okuyabilirsiniz. 

Çini ustası Tülay Atilla, İnsanlığın en büyük erdemi gönüllülüğü kendine misyon edinen Vasfiye Ümit Lüleci, Üvey anne Merdiye Yılmaz…. Hanımefendilerin hikayesi üzerinden çalışmanın, üretmenin, sabrın, gönülden yapılan işlerin insana kattığı değeler üzerinden,  bize bizi hatırlatan gerçek yaşam öyküleriyle bugün Kadınlarımız hala insanlığa yön veren öncü olma özellikleriyle var olmaya devam etmektedirler. 

Danişmentlilere baş şehirlik yapan Niksar kalesi (Kaberia) o dönemde yüksek ilimlerinden dolayı danışılan adamların merkeziydi. Bugün Reisi Cumhurbaşkanımıza baş danışmanlık yapan kadınlarımızın mevcudiyetinin varlığı bize onur vermekte.

Kadının taşıdığı değerleri ve gücünü hatırlatıyor.

Anadolu kadınlarıydı onlar 

Meslek haneleri dolu 

Ünvanları ise anaydı

Dolu dolu ANADOLU KADINLARIYDI onlar…

 

3-TARİHSEL AÇIDAN 

a-Milli mücadelenin başladığı zamanBandırma vapuruİstanbul’dan yola çıkıyor. Atatürk’ün yaveri Mustafa VasfiSüsoy ailesiyle yanında üç çocuğu ve eşi Aliye hanım ilebirlikte gemiye biniyor. 19 Mayıs 1919 da Samsun’a ayak basan 19 kişiden birisidir Mustafa Süsoy. Bu gemide bulunan tek kadındır Aliye hanım ve kızı NefiseEn zor zamanlarda eşinin yanında omuz omuza yol alan kadının cephe gerisinde eşine olan desteğini göstermektedir. Bizim için bu çok kıymetlidir. Bu gemide yol alan tek kadın Tokatlı ALİYE HANIMEFENDİDİR. 

 

b-KALE İMPARATORİÇE EUDOKSİ 

Tokat kent merkezi M.S. 4. yüzyıla kadar, yalnızca yol güzergâhında bulunan bir Roma Kalesi ilken Tokat kalesi etrafında imparatoriçe Eudoksi’ nin himayesinde kurdukları bir kenttir. Şehrin ismi Doksi isminden; DoksiyaDükiyyeDüket, Tokat  olarak dönüşmüştür.

Selçuklular da ve Osmanlı’da insan yapısının karakterindeki izlerin yansıması olarak bir şehre adını veren bu yöre DarunNars ve Darün Nusret olarak anılmıştır. 

 

Bizim ellerde kadın KALE gibidir. Yıkılmaz, yılmaz mücadelecidir. Kötülüğü hapseder zindanlarınayol verir güzelliğe iyiliğe… Bizim ellerde kadın yardım sever, Darun Nusret gönüllüdür. 

 

c-KERVAN SARAY

Mahperi Hatun Kervansarayı’nın yapımı 1238-1239 yıllarına dayanmakta. Sultan I. Alaeddin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun tarafından inşa ettirilmiş olan kervansaray, Pazar ilçesinde bulunmaktadır. Günümüze kadar gelen tek kervansaraydır. 

İki kanatlı kapısı ile gelen misafirlerini avlusunda ağırlayan kervan saray bize Türk kadınının misafirperverliğini hatırlatmakta.

 

d-CAMİLER 

Hatuniye Cami – Tokat

Anadolu’nun en süslü ve en güzel camisi Hatuniye cami(meydan)

Sultan 11.Beyazıt’ın annesi Gülbahar Hatun adına yaptırdığı camii kayıtlarda “Hatuniye Cami” olarak geçmektedir. Meydan Mahallesi'nde adını aldığı geniş bir alan üzerinde 1485 yılında yaptırılmıştır. Tokat’ta yapılmış en güzel ve süslü camidir. 

Bize kadının kutsallığını insanın değerini ve vefasını  hatırlatıyor. 

 

e--VERGİ

Osmanlı döneminde ilk beş şehirden birisi olan bu memleket Karagümrük görevi nedeniyle ticaretin de baş şehridir. Bir çok sanata baş şehirlik yapmıştır. Ustalar kitabında ele aldığımız zanaatlarımızın işçiliğindeki kalite günümüzde hala yaşayan efsane ustalarımızın eserlerinde bir sonraki nesle aktarılmaktadır. Verimli topraklarından toplanan vergiler HASSÜ HÜMAYÜN adı altında VALİDE sultanlara gidiyordu. 

 

 Bereketli toprakların vergisi anne eliyle hayır ve hasenatlarda kullanılması, kalıcı eserlerle insanlığa hizmet etmesi kulluğun en güzel göstergesidir diye düşünüyorum.


4-COĞRAFİ  ve FİZİKİ AÇIDAN

Toprak ana 

Tokat ili sınırları içinde bulunan verimli ova toprakları sit alanı olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır. 

Su hayattır. Bu şehrin ırmağı sevdiğinin gözlerinin renginde akar.  YEŞİLIRMAK olur. Su ile toprağın buluştuğu bu coğrafya bolluk bereket, beraberlik ve kardeşliğin beşiği olmuş, bu ilin sınırları içinde yaşayan, her türlü etnik kökene sahip bir çok topluluğun asırlar boyu kardeşçe yaşamasının sırrını Hıdırlık Taş köprüsünün kitabesine kaydeden, geçmişi geleceğe bağlayan sağlam karakterli insanı gibi sağlam temelli 5 gözlü bir köprüdür. 

 Tüm bölgeleri birbirine bağlayan kavşaktır. Dünyadaki en önemli 12 gen merkezinin dördü Türkiye’de bunlardan ikisi Tokat’tadır.

Kültürü ile has bahçelerindeki doğasıyla yeşil fistan giyinmiş kız misali görenleri aşka düşürür bu şehirGözleri kör edergönül gözünü açar bu şehir. 

Kadınlar evin direği,

Erkeğin en çok sevdiği,

Yavrularının sıcacık kucağı,

Yeryüzünün suyu, toprağı,

Toplumun temeli,

Hayatın kilit taşıdır KADINLAR...

 

MEZAR TAŞINDAKİ AŞK

Sulu Sokak Akademisinin, Açık Hava Müzesinin bahçesinde bulunan mezar taşında Ahmet Muhammet Beyefendinin zevcesi Faika hanımefendiye olan aşkını bizimle son sözlerini şöyle paylaşıyor.  

Ey tenha Türk kadını hayatımın yoldaşı 

Sen mi varsın altında kaldırsam bu taşı 

Yok sen yoksun cismin var

Zulmet dolu bu yerde.

Sen bir ruhsun gülersin yıldızlarla göklerde

Ay doğdukça ruhunu hissettirir bu yerler

Söyler benim hüznümü ağladıkça bülbüller“

.

.

Fatiha okusun görüp geçen bu taşı.

Mezar taşında en güzel aşkı anlatan şehir.

“HER ŞEY GEÇER TANRI BAKİDİR”

 

”İnsanlar dağların zirvelerini, denizin dalgalarını, büyük nehirleri, zengin okyanusu ve doğayı temaşa ederler; fakat en büyük mucize olan kendilerini görmeden geçip giderler.”

(Saint Augustin) böyle söylüyor. 

Bende;

Geçip giden zamanın bize bıraktığı tortuların arasında kendimize rastlamak için geç kalmayalım diyorum.

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...


 

#tokat #kadın #bağ 

 

Dünya Köylüsü 

Araştırmacı sosyolog yazar 

Ayla Bağ