25 Nisan 2019 Perşembe

HASTANE GÜNLÜĞÜ

           Üç aydır hastanelerde gece gündüz kalınca gelenle dost gidenle tanış oluyorsun. Türkiye'nin mozaiğini kültürünü inançlarını gözlemlemek ve hareketlerine yansıyan davranışlarından görgüsünü göreneğini unutulmaya yüz tutmuş adetlerimizi,  değişime uğramış hallerinin en saf haliyle sergilendiği yer olarak görebiliriz bu hastane koridorlarını ve odalarını. En üst seviyede eğitim alan doktorlarımızın hastaya karşı davranışlarını gözlemlediğimizde bazen "doktor olmuşsun ama adam olamamışsın" diyebiliyoruz. Görevini güler yüzle, aşkla, severek yapanları gördüğümüzde umudun çoğalıyor ve iyiki varsınız diyorsunuz içinizden. Hangisinden bahsetsem bilemedim. Beş şişle çorap örerek geçimini sağlayan 85 yaşındaki Dudu teyzeden mi, Kalp kırizi geçiren gardiyandan mı, Çocukları tarafından terk edilen emekli Şaziye teyzeden mi, Güler yüzüyle yaşanmışlıkların pişirdiği olgunluğuyla derin derin nefes alarak yaşama tutunmaya çalışan gözleri ışıl ışıl Nesrin hanımın hikayesinden mi ?
           İnsanlar konuşmaya içlerinde biriktirdikleri acılarını ve hastalanmaya sebeb olan duygularını bir bir döküyorlar karşılarında bir dinleyici bulduklarında. Aslında şimdiye kadar onları sorgusuz sualsiz yargılamadan kimse dinlememiş. Elalem ne derle yaşamışlar yıllarca ve bu durumun farkına vardıklarında koca bir ömür gelmiş geçmiş. Hastalıklar yıkmış ayakta duracak hali kalmamış düşmüş hastane köşelerine. Bir dokun bin ah işit ahhh ahhhh nereden başlasam hangisini anlatsam. Film olur, roman olur, kimse dayanamaz benim çektiklerime diyerek söze başlıyor Nesrin hanım.
           "Annem ev hanımı babam öksüz kimsesi olmayan bir ırgat. Çok çalışkan bir adammış bir işten bir işe dinlenmek için koşar çalışırmış. Köyün en güzel evini satın almış ve orada oturmaya başlamışlar.  Köy yerinde büyüdük 5 kardeşiz. İlk okulu okudum ilerisini okuyamadım. Babam kız kısmısı okumaz dedi ve beni okula göndermedi aslında çok başarılı bir çocuktum. Okusaydım öğretmen olmak isterdim. Ablam, abim şizofren hastası. Abimin birisi iç güveyi olarak Ankara'ya gitti.  Ablam Tekirdağ' a evlendi. Sıra bana geldi görücü usuluyle karşı köyden bir delikanlıyla evlendim. Eşimi çok sevdim. Fakat ilk gece eşim iktidarsız çıktı. Köy yerinde dile düştük,  köyde cahillikten gelen İFTİRAYLA  dolu dedikodulara dayanamadım.10 ay evli kaldım. Eşim yurt dışına gitti ve ben 80 yaşında yatalak kayınpederime bakmak zorunda kaldım. Bende dayanamadım ve babamın evine geri döndüm. Anneme ve babama yardımcı olmak için bir daha geri dönmeyi düşünmedim. Çünkü eşim bana yar olmadı beni kabullenmedi bana sahip çıkmadı.  Benim hayatım hayallerim her şeyim bitti. Ben aslında evlendiğim gün kefenimi giyindiğim gündür. Çünkü o günden sonra hiç yüzüm gülmedi.
               Bir yıl babamın evinde kaldım. Dünürcüler gelip gidiyor. Dul kadınsın ya herkes seni istiyor uygun olanda olmayanda. Bende birisini kabul ettim. Adamı sevmedim ama anneme babama yük olmamak için evlenme teklifini kabul ettim. Hata üzerine hata yaparak yeniden evlendim. Aslında bir arayıştı benim gidişim. Bir mutluluk arayışıydı benimkisi. Beni baş tacı etsinde eşim desinde başka bir şey istemiyorum dedim. Eşim evliydi iki  çocuğu vardı ben onlara abla oldum. Bir buçuk yıl evli kaldım. Evi ocağı onardım oyalandım işler bitince burada da sıkıldım çünkü SEVGİ yoktu sevgisiz de yaşanmıyordu ve yürekten Allah'a yalvardım dua ettim. Allah'ım bana öyle bir hastalık ver ki öleyim yada   babamın evine geri döneyim dedim. Dualarım kabul oldu. Bir hafta sonra hastalandım ve doktora gittim şekerim 500 olmuş ve bir yıl bu şekerle mücadele etmeye çalıştım. Bir deri bir kemik kaldım. Herkes benden korkmaya başladı ve beni ölüme terk ettiler bir kere olsun doktora götürmediler. Hastalığıma doğal yollarla çare aradık. Eşim beni babamın evine getirdi "bir hafta kal ben seni sonra gelir alırım "dedi. Bir hafta sonra hazırlandım eşimi bekliyorum bir telefon gelmiş amcamlara  dediler ki "Nesrin abla boşuna hazırlanma eşin  seni bırakmış almaya gelmeyecekmiş." Haberi aldığımda yıkıldım olduğum yere bayılmışım. Yıllar sonra şöyle duydum. Eşim telefon etmemiş, güya ben buradan demişim ki "beni almaya gelmesin ben geri dönmeyeceğim" demişim. Benim adıma birileri telefon etmiş. Hastalığımla yıllarca mücadele etmeye çalıştım. Sevinince üzülünce  şekerim 1000 ne yükseliyor. Oynak şeker diyorlar doktorlar. Durduk yere İnsanoğlu dert sahibi olmuyor. Ondanda boşandım.
           Nacardım sahipsizdim.  Gel zaman git zaman ablamın yanına gezmeye gittim. Beni görenler
dünürcü oluyor. Bende ablamın yanında onlara fazla yük olmayayım diye huzur arayışının içinde üçüncü evliliğimi yaptım. Dört yıl evli kaldım. ÖZEL sebeplerden dolayı yıllar sonra ayrıldık.
            Köye geri döndüm ve anneme babama baktım. Hep başkalarını üzmeyeyim, kırmayayım diye çok çabaladım.Abim şizofren hastasıydı. Abimi hastaneye yatırdım tedavi ettirdim. Düzeldi çok şükür. İlaçlarını kullanıyor. Birlikte köyde yaşıyoruz. Şu anda ben şeker hastalığıyla yaşamaya çabalıyorum.  Ve abimle birlikte köyde yaşıyoruz. Abime baktığım için bakıcı parası alıyorum onunla geçiniyoruz. Namerde muhtaç değiliz. Çok şükür devletimizden.  47 yaşındayım hayat beni pişirdi. Allah'a olan inancımla ayakta kaldım. Çocuğum yok dalsız meyvesiz bir ağacım. Çok fedakarlık yaptım bu güne kadar ailem  ve başkaları için yaşadım.
             Kendimi çok üzdüm. Herkes kendi hayatlarını kurdu şimdi ben hastane köşelerinde kendimle uğraşıyorum. Kimsem yok arayanım soranım yok. Refakatçım yok. Herkese tavsiyem kendilerini üzmesinler hayat bir kere yaşanır güzel yaşasınlar sevsinler kendilerine değer versinler." diyor Nesrin hanım.
         Koskoca 47 yıl hayaller,  gerçekler, huzur arayışı mücadele, sevgi, sevgi neydi ? Eş , töre, gelenek görenek değişim, akraba,  dostluk,  çile ile pişmek ve bu dünyadan geçerken yaşam tecrübelerini bizlerle paylaşan bizlere nasihatte bulunan ve ben yaptım sakın sizler bu yanlışları yapmayın diyen Nesrin hanım aşırı  fedakarlığın ve kendisini kurban seçmesinin ceremesini hastalığıyla ödüyor. Şimdiki aklım olsaydı çok farklı düşünür farklı yaşar ve kendime değer verirdim. Başkalarının değerlendirmesine sözlerine değil kendi isteklerim doğrultusunda karar alır ve herşeyden önemlisi okurdum. Okuyun elinizde beceriniz olsun kolunuzda altın bileziğiniz olsun diyor. Teşekkürler Nesrin hanım bizimle hikayenizi paylaştığınız için.
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder