30 Mart 2018 Cuma
AKIL
Mükerrem bir varlık olan insan, akıl gibi eşsiz bir nimet ile donatılmıştır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran ve ona değer katan bir nimettir akıl. İyiyi kötüden ayırt etme kabiliyetidir. İnsana sorumluluk bilinci veren, doğruyu yanlıştan ayırt etme vesilesi olan bir imkândır akıl. Kul, Rabbinin mesajlarını akılla anlar ve hayatına kılavuz yapar. Rabbine, çevresine ve kendisine karşı sorumluluklarını akılla idrak eder ve yerine getirir. Bilgiyi akılla öğrenir, öğretir, yaşar ve yaşatır.
Bilgi ve teknoloji çağında yaşamaktayız. Ancak insanlık çoğu zaman bilgi ve teknolojiyi yeryüzünde iyiliğin hâkim olması için kullanmamış, istismar etmiş, bilgi ahlakından uzak adımlar atmıştır. Bilgi, ahlaktan yoksunlaştıkça insanlık değer kaybetmektedir. Eğitimin ruhundan, ilmin mana ve gayesinden mahrum bırakılan nice genç, bağnazlık, şiddet ve teröre savrulabilmektedir. Bugün zulmün ve cehaletin kol gezdiği İslam coğrafyasında huzur ve güveni tesis etmek, sağ duyulu ahlaklı insanlar olarak dünyada var olan üstü örtülen yok sayılan gerçekleri gün yüzüne çıkartmak ve takdim etmek bizim görevimizdir. Bu hususta hepimize düşen sorumluluk öncelikle doğru bilginin ve sağlam kaynağın peşine düşmek, ilmi ehil ellerden almak, sonra da öğrendiğimiz ile amel etmektir aklını kullanmak.Deneme yanılma yöntemiyle tecrübelerimizin sonucunda olgunlaşmak ve kemale ermek...
28 Mart 2018 Çarşamba
HAYATI KOLAYLAŞTIRIN
Hayatını Daha Yaşanabilir Hale Getirmek İçin
•Ufak şeyleri dert etmeyin!
• Erkenden kalkmaya alışın!
• Hayatı olduğu gibi kabul edin!
• Tenkit etme isteğinizi bastırın!
• Bırakın ara sıra canınız sıkılsın!
• Rastgele iyilikler yapmaya çalışın!
• Başkalarını suçlamayı artık bırakın!
• Her şeye hâkim olmaya çalışmayın!
• Kusursuz olamayacağınızı kabullenin!
• Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın!
• Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun!
• Konuşmadan önce derin bir soluk alın!
• İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin!
• Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun!
• Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın!
• Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin!
• Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın!
• Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın!
• Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın!
• Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın!
• Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın!
• Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10′a kadar sayın!
• Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün!
• Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın!
• Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın!
• Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın!
•Ufak şeyleri dert etmeyin!
• Erkenden kalkmaya alışın!
• Hayatı olduğu gibi kabul edin!
• Tenkit etme isteğinizi bastırın!
• Bırakın ara sıra canınız sıkılsın!
• Rastgele iyilikler yapmaya çalışın!
• Başkalarını suçlamayı artık bırakın!
• Her şeye hâkim olmaya çalışmayın!
• Kusursuz olamayacağınızı kabullenin!
• Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın!
• Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun!
• Konuşmadan önce derin bir soluk alın!
• İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin!
• Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun!
• Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın!
• Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin!
• Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın!
• Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın!
• Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın!
• Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın!
• Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın!
• Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10′a kadar sayın!
• Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün!
• Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın!
• Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın!
• Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın!
Eğer, Çünkü, Rağmen sevgi mi?
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir" diye başlıyor, Masumi Toyotome . "Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?" diye soruyor.. Sonra anlatmaya başlıyor :
"Sevgi üç türlüdür !.."
Birincisinin adı "Eğer" türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur" diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. "Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar. "Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı birşey kazanmaktır."
Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. Ve malesef en saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Fakat aslında insanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler...
İkinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
"Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey başardığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır." Örnek mi?..
"Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin/yakışıklısın!" "Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.." "Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki.."
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün, "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana… İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama, sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer.
Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen güzel kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. "O halde bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor, yazar. " ‘Çünkü’ türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz" diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var.
Birincisi; "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?" korkusu. Tüm insanların en az iki yönü vardır. Biri dışa gösterdikleri.. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği... "İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan doğar.
İkincisi de; "Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endişesidir. Japonya'da bir kuru temizleyicide çalışan dünya güzeli bir kızın yüzü patlayan kazan yüzünden parçalanmış. Kız fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı, aynı kentte oturan anne ve babası, onu artık ziyarete bile gitmemişler... Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Ve kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş.
Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çoğu “Çünkü” türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür" diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne ?
Ve işte sevgilerin en gerçeği!.. Nedir peki, gerçek sevgi.. Asıl sevgi.. En güzel sevgi ?..
"Üçüncü tür sevgi, 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür" diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için, "Eğer" türü sevgiden farklıdır bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını temel olarak almadığından, ‘Çünkü’ türü sevgi de değildir bu. Bu üçüncü tür sevgide, insan "birşey olduğu için" değil, "birşey olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? ‘Rağmen’ türü sevgi!
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Yakışıklı ve zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "rağmen" tapar ! Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile.."
Burada insanın, iyi, çekici, basarılı ya da zengin bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen", olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor kişi. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur" diyor. "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir." "Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşıyor olmanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır."
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome: "Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak ve mutlu edecek bu sevgiyi bulmak çok zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var ve başkalarına verecek kadar fazlası kimsede yok...
www.instagram.com/dusunenakil
"Sevgi üç türlüdür !.."
Birincisinin adı "Eğer" türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome "En çok rastlanan sevgi türü budur" diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. "Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu" diyor yazar. "Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı birşey kazanmaktır."
Yazara göre evliliklerin pek çoğu "Eğer" türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. Ve malesef en saf olması gereken anne baba sevgisinde bile "Eğer" türüne rastlanıyor. Fakat aslında insanlar "Eğer" türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler...
İkinci türe geçiyoruz. "Çünkü" türü sevgi. Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
"Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey başardığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır." Örnek mi?..
"Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin/yakışıklısın!" "Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki.." "Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki.."
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün, "Eğer" türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana… İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama, sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer.
Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen güzel kıza içerler. Üstü açık BMW'si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. "O halde bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?" diye soruyor, yazar. " ‘Çünkü’ türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz" diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var.
Birincisi; "Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?" korkusu. Tüm insanların en az iki yönü vardır. Biri dışa gösterdikleri.. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği... "İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse" korkusu buradan doğar.
İkincisi de; "Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa.." endişesidir. Japonya'da bir kuru temizleyicide çalışan dünya güzeli bir kızın yüzü patlayan kazan yüzünden parçalanmış. Kız fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı, aynı kentte oturan anne ve babası, onu artık ziyarete bile gitmemişler... Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Ve kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş.
Japon yazar "Toplumlardaki sevgilerin çoğu “Çünkü” türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür" diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne ?
Ve işte sevgilerin en gerçeği!.. Nedir peki, gerçek sevgi.. Asıl sevgi.. En güzel sevgi ?..
"Üçüncü tür sevgi, 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür" diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için, "Eğer" türü sevgiden farklıdır bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını temel olarak almadığından, ‘Çünkü’ türü sevgi de değildir bu. Bu üçüncü tür sevgide, insan "birşey olduğu için" değil, "birşey olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? ‘Rağmen’ türü sevgi!
Esmeralda, Qusimodo'yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına "rağmen" sever. Yakışıklı ve zengin delikanlı da Esmeralda'ya çingene olmasına "rağmen" tapar ! Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile.."
Burada insanın, iyi, çekici, basarılı ya da zengin bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen", olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor kişi. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur" diyor. "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir." "Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşıyor olmanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır."
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome: "Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak ve mutlu edecek bu sevgiyi bulmak çok zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var ve başkalarına verecek kadar fazlası kimsede yok...
www.instagram.com/dusunenakil
26 Mart 2018 Pazartesi
AİDİYET
"Ait olduğunuz yerde kendinizi gerçekleştirirsiniz. Bulunduğunuz yeri bütünüyle benimsemek havasını rüzgarını güneşini suyunu toprağını sevmek demek ben buraya aidim demek ben bu topraklarda yeşeririm filizlenirim demek.Bu topraklarda çiçek açar meyve veririm değer katarım demek. İyi insan olmaya çalışın. Adil olun, merhametli olun. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın. Kötülüğün kol gezdiği şu dünyada her şeye rağmen iyiliği arttırmak ve dillendirmek olsun bütün çabamız . Siz önce kendinize sonra halkınıza dürüst olun gerisi, gerisini merak etmeyin bütün kapılar ait olduğunuz yere doğru kendiliğinden açılacaktır.
25 Mart 2018 Pazar
KIR BAHANELERİNİ
Kabuğunu kırıp, kabından çık artık, yol alma vaktidir şimdi. Bahane uydurmakta fazlasıyla ustalaştın bırak bu halleri, belki gayr-i ihtiyari geliyor o bahaneler ,fark et bazı şeyleri... O halde bahanelerini dönüştür. Teslim olma vesveselere. Her şey senin atacağın tek bir adıma bakıyor. Güzel bir niyetle derinlerden bir "bismillah" de ve kalk ayağa. Deneyimleme yolunda kendini cesaretli kıl. Korkma, yapsaydım demektense yaptım de.Kainatta neyi görmüşsün durağan ve hareketsiz olan. Her şey hâl diliyle O'nu tesbih ediyorken nedendir bu gayret yoksunluğun.Tembellikten mi ? Gören gözün, işiten kulağın, konuşan dilin ve en önemlisi düşünen aklın, hisseden kalbin var. Eşyanın hakikatine vâsıl olsaydın; durağanlıktan, ürün verememekten üretememekten mutlu olamamaktan kendini gerçekleştirememekten hayâ ederdin.
Hele bir düşün rızkım neden gelmez, bereketim neden yoktur diye. Güneşi üzerine doğurma. Seher vakti bereketin mayalandığı vakitlerdir. Evinin penceresini erkenden aç maddi bedenine, hakikat penceresini gönül bedenine aç. Seher vaktinin havası şifadır vücuda. Derin bir nefes al ve aldığın hava'yı ( Hüve'yi) bütün hücrelerinde hisset. Şifayı gönderen Şafii'yi hisset. Öyle bir şuurda ol ki, o aldığın hava rızıktır,nefesini neye nasıl harcadığına dikkat et, kullanırken israf etme. Geçmişin bahanelerinden geleceğin endişelerinden kurtulmak için anı yaşamayı öğren.Daha çok yolumuz var gidecek.Yolumuz açık olsun güle güle gidelim.Kendimizi keşfetmeye idrakli ve şuurlu yaşamaya...Baharda kuru dallar arasından yarıp çıkan çiçek misali yine yeniden yeşermek için bahane bul kendine ...
İNANMAK
İnanmak var olmaktır, bilirsin.
İnandığımız şeyler için yaşayalım.
Nice sabahlar, nice aydınlıklar...
Gelecek nice iyi günler için yaşayalım...
~ Ümit Yaşar Oğuzcan ~
İnandığımız şeyler için yaşayalım.
Nice sabahlar, nice aydınlıklar...
Gelecek nice iyi günler için yaşayalım...
~ Ümit Yaşar Oğuzcan ~
22 Mart 2018 Perşembe
KARACA KIZ
Alimler konağı fazıllar yurdu şairler yatağında doğan süreyya yıldızı misali duruşuyla yazdıklarıyla etrafına ışık olmuş bir hanımefendi şair, Dedimya her kadın kendi bulunduğu yerin ışığı kandili yıldızı Süreyya Kaya Hanımefendi hayatı boyunca girdiği ortamlarda atalarından tarihten ve yaradandan gelen güzel özelliklerin taşıyıcısı olarak süreyya yıldızı gibi parlak yol gösterici olmuş.Öncelikle ailesine ve çocuklarına sonra etrafına.
"Neler geçti iç elinde içinde ?
Çözülmez muamma sırrın süreyya
Siyah zülfün de beyaz saçında
Bilinmez iç dünya derin süreyya.
25.5.1961 yılında Tokatın Turhal ilçesinin Necip köyünde doğdum.11kardeşiz ben 6. yım.Baba dedemler oğuzların kayı boyundan .Molla Ahmet sülalesi derlermiş çok muhterem insanlarmış atalarımız.Orta asyadan göç edip Necip köyüne yerleşmişler.Hatta bu köyün kurucuları diye bilirim çünkü sülalemize zenginler de denirmiş.Dedem Molla Ahmet kazovada domatesten salça yapıp satan ilk kişi.Anne tarafım çerkez. Kafkas göçmeni olup kaberdey boyundan.Almus yolu üstünde ki pınarlı köyünden.Atalarımla gurur duyuyorum onlara layık olmaya çalışıyorum .İlk okulumu Namık Kemal ilköğretiminde okudum.Kız Meslek Enstütüsünde ortaokulu okudum.Liseyi açıktan bitirdim.Orta okul öğretmenim Ayfer Ateş hanım efendi,şiir okuma yarışması düzenledi. İlk derecemi orada aldım. Yahya kemalden "istanbulun fethini gören üsküdar "şiiriyle ... okullar arası yapılan şiir yarışmalarında Üçüncülük aldım. Fahriye Akar edebiyat öğretmenimin teşfikleriyle kendimi geliştirdim.Şiir hayatıma şiir okumakla başladım.Uzun yıllar ara verdim evlilik çoluk çocuk büyütmek derken yazdığım şiirleri muhafaza edemedim. Yıllar sonra Tokat'a duyduğum özlemi dile getirmek için şu dizeler döküldü dilimden...İlim Tokat Dilim Tokat.
İğde ağacında yazma deseni
Bakır semaverde karşılar beni.
O çayın lezzeti özletir seni
Ben senin sevdalın oldum Tokatım.
Sende sevdaları buldum Tokatım
Selçuklu eserin şehri süslüyor
Gel tokatta yaşa iklimine bak
Yeşil ırmak bahçe bağı süslüyor
Bensenin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Gel tokatta yaşa iklime bak
Dört mevsim yeşildir sararmaz yaprak
Tükenmez bereket tertemiz toprak
Ben senin sevdalın oldum Tokatım.
Sende sevdaları buldum Tokatım
Azda olsa durur kale surları
Çoktur hak katına varan pirleri
Her şavaşta şehit düşmüş erlerin
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Kulaklarda osman paşa sevdası
On beşliler dönmez yoktur edası
İz bıraktı plevnenin edası
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Gümeneğe gelinip sevda salınır
Ballıcaya bakıp ibadet alınır
Çökelekten yiyen hayran kalınır
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Topçam yaylasından tokat görünür
Tokat kababından ikram verilir
Yayık ayranından içen dirilir
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Şifa suların var sulusarayda
Cevizden üzümden çok gelir fayda
Ayvaz suyu hoştur düğünde toyda
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Sarı papatyan var dumanlı dağda
Akasya kokusu bahçede bağda
Lezzet var pekmezde bağda
Bensenin sevdalın oldun Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Almus barajında tufan tepesi
Cennetten hastır dört bir köşesi
Din ve töresinde olmaz şüphesi
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Ekilen tarlada nakış kazılı
İçinde türklüğün adı yazılı
Sıra sıra taştan kümbet dizili
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Sulu sokak daha uludur
Eski konakların eski yoludur
Şair karaca kız sevda doludur
Ben senin sevdalınım Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
99 senesinde bu güzellemeyi yazdım.Oraya aitsin ama orada yoksun,bu özlemin dile gelişidir bu
güzelleme.Eşimle aynı köylüyüz. Görücü usuluyle evlendim. Üç çocuğum var. Oğlum ve gelinim doktor . iki kızım da okuyor. Kayın validem ölene kadar Tokat' a gittim. Uzun yıllar oldu
gitmiyorum.Annem istanbul' da ablamın yanında ayzarmer hastası.
İlk evlendiğimde Konya' ya gittim Konyalı olamadım,Bursa' da 30 yıl kaldım Bursalı
olamadım, Elezığa geldim Elazığlı olamadım.Ben Tokat' lıyım Tokat' lı ama şu anda beyin ve kültür olarak beslendiğim yer haz duyduğum memleket Elazığ.Ondan önce Bursa' da çeşitli görevlerde bulundum kent konseyine üyeydim,sivil toplum sanatçılar çalışma gurubunda 6 yıl çalıştım.Belediye ve valilikle beraber 4 arkadaş proje olarak Bursa şiir sanat kültür etkinliğini yaptık.2007de dosyayı valiliğe teslim ettim. Çocuklarımın doğduğu büyüdüğü yer burası.Kızım Bursa'da okuyor.Bursa Elazığ arası gidip geliyorum.Kültürümüzü yaşatmak için şairlik ve aşıklık geleneği bir lutuftur diyorum.Var olmak için iz bırakmak için bu insanlara ihtiyaç var.Şairliği hep amatör olarak gördüm beni profesyonelliğe taşıyan çevrem oldu.Doğru birşeyler yaptığıma inandım ve kendime olan güvenim arttı.Kendiliğinden doğal akış seni bir yerlere taşıyor. Bende elimden geldiğince bu kültür faliyetlerinin içinde yer alıyorum duygularımı şiirlerimi paylaşıyorum.ilk hadefim 60 tane şiirimden oluşan bir kitap bastırmak istiyorum. Üstatlar Şiileerimdeki duyguyu fark edip karaca oğlana eş karaca kız mahlasını bana uygun görmüşler. Vahdettin ışıldak,umman oğlu, Kul Osman gibi aşıkların önerisiyle bana bu mahlası layık gördüler . Yazdığım şileri mi şiirde karakter olarak Karaca Oğlana benzetmişler. Beni edebiyat öğretmeni Turgut Çelik adında bir öğretmene götürdüler ve görüşünü aldılar. Turgut hoca da onun öğle bir mahlası varki onu kullansın dedi. Bende şiirin temasına göre o günkü ruh halime göre bunu kullanıyorum. Bana verilen bu mahlas çok büyük bir onur ve sorumluluk ,büyüklerime teşekkür ediyorum.Şiir gelirse yazarsın gelmeyince yok.Herşey bir anda oluyor.Ben ençok kültürümden beslendim ve çocuk yaşta yaşadığım kayıplarında üzerimde tesiri var. Yıkılmak bize yakışmıyor, aileden gelen telkinlerle ayakta duruyorsun, benim kızım yapar benim kızım güçlü dik durmayı bilir derdi babam. İlk önce çocuklarım ailem bu prensiple yetiştirildim. Her gün hayattan ve dostlardan birşeyler öğreniyorum. Faydalı olmak adına toplumun içindeyim. Ülkeme ve geleceğimiz için faydalı çocuklar yetiştirmeye çalışıyorum. Onlarda bir şiir bir kitap benim için. Çocukları yetiştirmeyi yarınlara bırakamadım çünkü insan yetiştirmek çok önemli. Şiiri yarında yazarsın ama çocuk ihmale gelmez.ilgi ister özen ister. En küçük kızım da benim izimden geliyor. Şair ruhlu..farklı kültürler benim zenginliğim oldu.
Evdeki sorunlarımızı eşimle başbaşa konuşup çare arardık . Yapacaklarımızı ve yapamayacaklarımızı çocuklara net bir şekilde söyledik. Çocukları önce ben dinlerdim sonra babasına iletirdim. Küçük
şeyleri sorun etmedik. Eşim çok iyi bir insandı.Evliliklerde aynı kültürden olmak evdeki çatışmayı yarı yarıya düşürüyor,evlilikte inişlerimiz çıkışlarımız pek olmadı. İnsan sosyal bir varlık benzerliklerimizle ortak noktada buluşuyoruz. Çocukluğumu unutamıyorum bağlarda bahçelerde
gezerdik ağaçtan ağaca sallanır çeşit çeşit meyve yerdik.56 yıllık hayat bana tek başına olduğumu öğretti. İçimde kalan uhte okuyamamam. Bu sene üniversite sınavına girdim ilerisini okumak istiyorum. Özellikle basın yayın istiyorum.Özlemim çocuklarımın mürüvetini babasıda görseydi keşke. İnsanın yapamayacağı bir şey yok. Kitabımı çıkartmak en büyük isteğim. Güçlü bir kadın olmak istiyorsanız malınıza mülkünüze babanıza güvenmeyin mutlaka kendinizi donatın en önemlisi mutlaka okuyun. Gül deyince aklıma peygamber efendimiz geldi. "
Süeyya hanım üzerinden okuduğumuz hayat hikayesinden ,
- aynı kültürden olmak evlilik hayatımızı biraz daha kolaylaştırıyor.
-öncelik insan yetiştirmek ,gerisi nasıl olsa gelir
-gurbet insanı olgunlaştırıyor ve memleketine duyduğun özlem seni şair yapıyor
-kişi kendisine güvenmeli ve her yönüyle kendisini donatmalı
-çocuklardaki yeteneği ilk keşfeden öğretmenler ,öğretmenlerin söylediklerine kulak verelim.
-şairlik sonradan olunan bir şey değil ,beslendiğin kaynaklardan taşman ve kültürüne sahip çıkman çok önemli.Gül deyince aklıma peygamber efendimiz geldi" Diyor süreyya hanım.
İçimizdeki var olan güzelliği ,duygularımızı en üst seviyede şair olarak dile getirmek ,elbetteki çok güzel ,güzel bakabilmek güzel düşüne bilmek güzele el vermek dillendirmek çok önemli. Bir işin özünü bir kitabın ana temasını ,anlamını edebiyatı şiir diliyle ifade etmek incelik ister.,kültür ister,duygu ister .hele birde bütün bu güzellikler davranışa yansımışsa bu süreyya yıldızı gibi parlaklık ister teşekkürler Süreyya Kaya Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.
"Neler geçti iç elinde içinde ?
Çözülmez muamma sırrın süreyya
Siyah zülfün de beyaz saçında
Bilinmez iç dünya derin süreyya.
25.5.1961 yılında Tokatın Turhal ilçesinin Necip köyünde doğdum.11kardeşiz ben 6. yım.Baba dedemler oğuzların kayı boyundan .Molla Ahmet sülalesi derlermiş çok muhterem insanlarmış atalarımız.Orta asyadan göç edip Necip köyüne yerleşmişler.Hatta bu köyün kurucuları diye bilirim çünkü sülalemize zenginler de denirmiş.Dedem Molla Ahmet kazovada domatesten salça yapıp satan ilk kişi.Anne tarafım çerkez. Kafkas göçmeni olup kaberdey boyundan.Almus yolu üstünde ki pınarlı köyünden.Atalarımla gurur duyuyorum onlara layık olmaya çalışıyorum .İlk okulumu Namık Kemal ilköğretiminde okudum.Kız Meslek Enstütüsünde ortaokulu okudum.Liseyi açıktan bitirdim.Orta okul öğretmenim Ayfer Ateş hanım efendi,şiir okuma yarışması düzenledi. İlk derecemi orada aldım. Yahya kemalden "istanbulun fethini gören üsküdar "şiiriyle ... okullar arası yapılan şiir yarışmalarında Üçüncülük aldım. Fahriye Akar edebiyat öğretmenimin teşfikleriyle kendimi geliştirdim.Şiir hayatıma şiir okumakla başladım.Uzun yıllar ara verdim evlilik çoluk çocuk büyütmek derken yazdığım şiirleri muhafaza edemedim. Yıllar sonra Tokat'a duyduğum özlemi dile getirmek için şu dizeler döküldü dilimden...İlim Tokat Dilim Tokat.
İğde ağacında yazma deseni
Bakır semaverde karşılar beni.
O çayın lezzeti özletir seni
Ben senin sevdalın oldum Tokatım.
Sende sevdaları buldum Tokatım
Selçuklu eserin şehri süslüyor
Gel tokatta yaşa iklimine bak
Yeşil ırmak bahçe bağı süslüyor
Bensenin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Gel tokatta yaşa iklime bak
Dört mevsim yeşildir sararmaz yaprak
Tükenmez bereket tertemiz toprak
Ben senin sevdalın oldum Tokatım.
Sende sevdaları buldum Tokatım
Azda olsa durur kale surları
Çoktur hak katına varan pirleri
Her şavaşta şehit düşmüş erlerin
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Kulaklarda osman paşa sevdası
On beşliler dönmez yoktur edası
İz bıraktı plevnenin edası
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Gümeneğe gelinip sevda salınır
Ballıcaya bakıp ibadet alınır
Çökelekten yiyen hayran kalınır
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Topçam yaylasından tokat görünür
Tokat kababından ikram verilir
Yayık ayranından içen dirilir
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Şifa suların var sulusarayda
Cevizden üzümden çok gelir fayda
Ayvaz suyu hoştur düğünde toyda
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Sarı papatyan var dumanlı dağda
Akasya kokusu bahçede bağda
Lezzet var pekmezde bağda
Bensenin sevdalın oldun Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Almus barajında tufan tepesi
Cennetten hastır dört bir köşesi
Din ve töresinde olmaz şüphesi
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Ekilen tarlada nakış kazılı
İçinde türklüğün adı yazılı
Sıra sıra taştan kümbet dizili
Ben senin sevdalın oldum Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
Sulu sokak daha uludur
Eski konakların eski yoludur
Şair karaca kız sevda doludur
Ben senin sevdalınım Tokatım
Sende sevdaları buldum Tokatım
99 senesinde bu güzellemeyi yazdım.Oraya aitsin ama orada yoksun,bu özlemin dile gelişidir bu
güzelleme.Eşimle aynı köylüyüz. Görücü usuluyle evlendim. Üç çocuğum var. Oğlum ve gelinim doktor . iki kızım da okuyor. Kayın validem ölene kadar Tokat' a gittim. Uzun yıllar oldu
gitmiyorum.Annem istanbul' da ablamın yanında ayzarmer hastası.
İlk evlendiğimde Konya' ya gittim Konyalı olamadım,Bursa' da 30 yıl kaldım Bursalı
olamadım, Elezığa geldim Elazığlı olamadım.Ben Tokat' lıyım Tokat' lı ama şu anda beyin ve kültür olarak beslendiğim yer haz duyduğum memleket Elazığ.Ondan önce Bursa' da çeşitli görevlerde bulundum kent konseyine üyeydim,sivil toplum sanatçılar çalışma gurubunda 6 yıl çalıştım.Belediye ve valilikle beraber 4 arkadaş proje olarak Bursa şiir sanat kültür etkinliğini yaptık.2007de dosyayı valiliğe teslim ettim. Çocuklarımın doğduğu büyüdüğü yer burası.Kızım Bursa'da okuyor.Bursa Elazığ arası gidip geliyorum.Kültürümüzü yaşatmak için şairlik ve aşıklık geleneği bir lutuftur diyorum.Var olmak için iz bırakmak için bu insanlara ihtiyaç var.Şairliği hep amatör olarak gördüm beni profesyonelliğe taşıyan çevrem oldu.Doğru birşeyler yaptığıma inandım ve kendime olan güvenim arttı.Kendiliğinden doğal akış seni bir yerlere taşıyor. Bende elimden geldiğince bu kültür faliyetlerinin içinde yer alıyorum duygularımı şiirlerimi paylaşıyorum.ilk hadefim 60 tane şiirimden oluşan bir kitap bastırmak istiyorum. Üstatlar Şiileerimdeki duyguyu fark edip karaca oğlana eş karaca kız mahlasını bana uygun görmüşler. Vahdettin ışıldak,umman oğlu, Kul Osman gibi aşıkların önerisiyle bana bu mahlası layık gördüler . Yazdığım şileri mi şiirde karakter olarak Karaca Oğlana benzetmişler. Beni edebiyat öğretmeni Turgut Çelik adında bir öğretmene götürdüler ve görüşünü aldılar. Turgut hoca da onun öğle bir mahlası varki onu kullansın dedi. Bende şiirin temasına göre o günkü ruh halime göre bunu kullanıyorum. Bana verilen bu mahlas çok büyük bir onur ve sorumluluk ,büyüklerime teşekkür ediyorum.Şiir gelirse yazarsın gelmeyince yok.Herşey bir anda oluyor.Ben ençok kültürümden beslendim ve çocuk yaşta yaşadığım kayıplarında üzerimde tesiri var. Yıkılmak bize yakışmıyor, aileden gelen telkinlerle ayakta duruyorsun, benim kızım yapar benim kızım güçlü dik durmayı bilir derdi babam. İlk önce çocuklarım ailem bu prensiple yetiştirildim. Her gün hayattan ve dostlardan birşeyler öğreniyorum. Faydalı olmak adına toplumun içindeyim. Ülkeme ve geleceğimiz için faydalı çocuklar yetiştirmeye çalışıyorum. Onlarda bir şiir bir kitap benim için. Çocukları yetiştirmeyi yarınlara bırakamadım çünkü insan yetiştirmek çok önemli. Şiiri yarında yazarsın ama çocuk ihmale gelmez.ilgi ister özen ister. En küçük kızım da benim izimden geliyor. Şair ruhlu..farklı kültürler benim zenginliğim oldu.
Evdeki sorunlarımızı eşimle başbaşa konuşup çare arardık . Yapacaklarımızı ve yapamayacaklarımızı çocuklara net bir şekilde söyledik. Çocukları önce ben dinlerdim sonra babasına iletirdim. Küçük
şeyleri sorun etmedik. Eşim çok iyi bir insandı.Evliliklerde aynı kültürden olmak evdeki çatışmayı yarı yarıya düşürüyor,evlilikte inişlerimiz çıkışlarımız pek olmadı. İnsan sosyal bir varlık benzerliklerimizle ortak noktada buluşuyoruz. Çocukluğumu unutamıyorum bağlarda bahçelerde
gezerdik ağaçtan ağaca sallanır çeşit çeşit meyve yerdik.56 yıllık hayat bana tek başına olduğumu öğretti. İçimde kalan uhte okuyamamam. Bu sene üniversite sınavına girdim ilerisini okumak istiyorum. Özellikle basın yayın istiyorum.Özlemim çocuklarımın mürüvetini babasıda görseydi keşke. İnsanın yapamayacağı bir şey yok. Kitabımı çıkartmak en büyük isteğim. Güçlü bir kadın olmak istiyorsanız malınıza mülkünüze babanıza güvenmeyin mutlaka kendinizi donatın en önemlisi mutlaka okuyun. Gül deyince aklıma peygamber efendimiz geldi. "
Süeyya hanım üzerinden okuduğumuz hayat hikayesinden ,
- aynı kültürden olmak evlilik hayatımızı biraz daha kolaylaştırıyor.
-öncelik insan yetiştirmek ,gerisi nasıl olsa gelir
-gurbet insanı olgunlaştırıyor ve memleketine duyduğun özlem seni şair yapıyor
-kişi kendisine güvenmeli ve her yönüyle kendisini donatmalı
-çocuklardaki yeteneği ilk keşfeden öğretmenler ,öğretmenlerin söylediklerine kulak verelim.
-şairlik sonradan olunan bir şey değil ,beslendiğin kaynaklardan taşman ve kültürüne sahip çıkman çok önemli.Gül deyince aklıma peygamber efendimiz geldi" Diyor süreyya hanım.
İçimizdeki var olan güzelliği ,duygularımızı en üst seviyede şair olarak dile getirmek ,elbetteki çok güzel ,güzel bakabilmek güzel düşüne bilmek güzele el vermek dillendirmek çok önemli. Bir işin özünü bir kitabın ana temasını ,anlamını edebiyatı şiir diliyle ifade etmek incelik ister.,kültür ister,duygu ister .hele birde bütün bu güzellikler davranışa yansımışsa bu süreyya yıldızı gibi parlaklık ister teşekkürler Süreyya Kaya Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.
15 Mart 2018 Perşembe
ŞEHİDİM
Özgürce çocuk sesleri yükseliyorsa parklardan
Gökyüzünde süzüle süzüle uçuyorsa kuşlar
Bu senin sayendedir Mehmedim.
Tarlalarda analar bacılar ,
Huzur içinde çalışıp üretiyorsa,
Sebebi sensin senin sayende Salih Uyumaz Uzmanım.
Okullarda iyi eğitim alıp
İnsanlığa hizmet edebilecek donanıma gelmişsem,
Bu senin sayendedir Yakup Akdağ astsubayım.
Bende söz veriyorum çok çalışmaya
Yurdumu milletimi özümden çok sevmeye,
Can vermesemde senin gibi cephede
Bende can vermeye baş vermeye hazırım
Tarlada gelincik
Yaylada papatya
Bahçelerde gül olup açıyorsam eğer,
Senin sayendedir ŞEHİDİM.
Gökyüzünde süzüle süzüle uçuyorsa kuşlar
Bu senin sayendedir Mehmedim.
Tarlalarda analar bacılar ,
Huzur içinde çalışıp üretiyorsa,
Sebebi sensin senin sayende Salih Uyumaz Uzmanım.
Okullarda iyi eğitim alıp
İnsanlığa hizmet edebilecek donanıma gelmişsem,
Bu senin sayendedir Yakup Akdağ astsubayım.
Bende söz veriyorum çok çalışmaya
Yurdumu milletimi özümden çok sevmeye,
Can vermesemde senin gibi cephede
Bende can vermeye baş vermeye hazırım
Tarlada gelincik
Yaylada papatya
Bahçelerde gül olup açıyorsam eğer,
Senin sayendedir ŞEHİDİM.
ÇANAKKALE
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
14 Mart 2018 Çarşamba
SUNUM
1971 yılında Tokatın Niksar ilçesinin Bayrak Tepe köyü'nde dünyaya geldim. Dünya üzerinde ki ilk yolculuğuma iki yaşında babamın görevi nedeniyle gittiğimiz Mardin'le başladım. İlk okulu Artova, orta okulu Antakya (Hatay) ,Liseyi Yozgat Aydıncık'ta bitirdim. 1992 yılında Eşim Gazi Bağ ile evlendim. Bu evlilikten bir oğlum bir kızım oldu.Oğlum Kocaeli Üniversitesi Makine Mühendisliği son sınıfta okuyor. Kızım Amasya üniversitesi Psiklojik Danışmanlık Rehberlik Öğretmenliğinde okuyor. Eşimin görevi nedeniyle İzmir, Ankara, Yalova illerinde bulundum. 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldum. 2017 yılında Marmara Üniversitesinden Aile Danışmanlığı Eğitimini aldım. Altı yılldır internette "dünyaköylüsü.blogspot .com .tr " üzerinden sosyolojik yazılar, hikayeler, anılar, yazıp paylaşıyorum.Okumayı yazmayı,gezmeyi ,dinlemeyi ve insanları okumayı çok seviyorum.
2012 yılında TRT 'de izlediğim Güneşin İzinde proğramının yapımcısı Ahmet Güneştekin'in sunumuyla bu topraklarda binlerce yıl önce yaşanmış Kırkkızlar hikayesinden çok etkilendim. Bende bu topraklarda yaşayan bugünün kırk kızlarını yazmak için yüreğime düşen korun doğrultusunda yola çıktım. 2015 yılında babamla ve annemle beraber çıktığım bu yolculukta 200 kadınla görüştüm ve yaşam öykülerinden etkilendiğim kırk kadının hayat hikayesini sizinle paylaşarak kendimize ayna tutmak istedim. Bu süre içinde babamın aniden rahatsızlanması ve kısa süre içinde onu hakkın huzuruna göndermemiz beni derinden yaraladı. Ona olan sevgimin özlemin ,minnettarlığımın ve ahde vefamın bir göstergesi olarak bu kitabı babam Necati Özdemir'e ithafen yazıyorum. Yaşamı boyunca bize örnek olan kadına ve kız çocuklarına verdiği değerle bizi baştacı eden, gelişmemiz ve ayaklarımız üzerinde durabilmemiz için baba olarak elinden gelenin en iyisini yapan ve vasiyet olarak bize insanın insana verdiği değerleri miras bırakan ve kızım "din, dil, ırk, cinsiyet, meshep, ayrımı yaparsanız size hakkımı helal etmem" diyen bir babanın kızı olarak insan ayrımı yapmadan kimdir, necidir sorgulamadan sadece yaptıklarıyla örnek davranışlarıyla bize bizi hatırlatan insanlığın ortak değerlerinde buluşmak ve bu sofradan nimetlenmek için insanların samimiyetle yüreklerini açtığı hikayelerini hiç yorum katmaksısın sizlere aynen aktarıyorum. Bu Gerçek yaşam hikayeleri üzerinden üreten, çalışkan, sanatçı, şair, bilgekadın, mucize, üveyannelik makamı, şehit annesi, ahde vefa, affetmek, çömertlik, adalet, sevgi, azim , dikduruş gösteren örnek tavırlarıyla bulunduğu yere direk olan kadınların öncü olduklarını hayalleri doğrultusunda engel tanımadıklarını gördüm. Dünya üzerinde insanlar bir direktir bu direkler üzerinde sevgiye ait bir not vardır. Bende bu notu okumaya çalıştım.
Bana bu yolculuğumda emeğini ve desteğini esirgemeyen Eşim Gazi Bağ'a yürek dolusu sevgilerimi sunarım. Derdimi anlattığımda bana yürekten inanan ve yaşam öykülerini benimle gönülden paylaşan yiğit kadınlarımıza ve beni her daim maddi manevi olarak destekleyen güzel yürekli kardeşlerim Hülya Özdemir ,Filiz ünlüsoy ve Yeliz Yıldızhan'a ulaşımda beni destekleyen kardeşim Murat Özdemir'e Canım Annemin ve Kayınvalidemin dualarıyla düştüğüm çıkmazlardan yön bulduğum manevi desteklerine , Oğlum Kağan ve kızım Yasemin yazı işlerinde ve bilgisayar işlerindeki desteğine çok çok teşekkür ederim.Bana yürekten inanan sen yaparsın deyip beni yüreklendiren çok sevdiğim dayım Şevki Çakmak'a ve komşum arkadaşım Nurdan Arslan'a teşekkürü bir borç bilirim, bana bu çalışmamda yardımcı olan herkese çok teşekkürler. Hasan Akar Hocama ve Yahya Şahin hocama değerli bilgilerinden ve yardımlarından dolayı çok çok teşekkür ederim.Benim bu yolculukta hep yanımda olan nazımı çeken zamanını emeğini esirgemeyen canla başla beni destekleyen mihmandarlık yapan gönül insanı güzel insan emekli hemşire Gülsel Yıldırım Hanım Efendiye çok çok teşekkür ederim.
Ayla Özdemir Bağ
2012 yılında TRT 'de izlediğim Güneşin İzinde proğramının yapımcısı Ahmet Güneştekin'in sunumuyla bu topraklarda binlerce yıl önce yaşanmış Kırkkızlar hikayesinden çok etkilendim. Bende bu topraklarda yaşayan bugünün kırk kızlarını yazmak için yüreğime düşen korun doğrultusunda yola çıktım. 2015 yılında babamla ve annemle beraber çıktığım bu yolculukta 200 kadınla görüştüm ve yaşam öykülerinden etkilendiğim kırk kadının hayat hikayesini sizinle paylaşarak kendimize ayna tutmak istedim. Bu süre içinde babamın aniden rahatsızlanması ve kısa süre içinde onu hakkın huzuruna göndermemiz beni derinden yaraladı. Ona olan sevgimin özlemin ,minnettarlığımın ve ahde vefamın bir göstergesi olarak bu kitabı babam Necati Özdemir'e ithafen yazıyorum. Yaşamı boyunca bize örnek olan kadına ve kız çocuklarına verdiği değerle bizi baştacı eden, gelişmemiz ve ayaklarımız üzerinde durabilmemiz için baba olarak elinden gelenin en iyisini yapan ve vasiyet olarak bize insanın insana verdiği değerleri miras bırakan ve kızım "din, dil, ırk, cinsiyet, meshep, ayrımı yaparsanız size hakkımı helal etmem" diyen bir babanın kızı olarak insan ayrımı yapmadan kimdir, necidir sorgulamadan sadece yaptıklarıyla örnek davranışlarıyla bize bizi hatırlatan insanlığın ortak değerlerinde buluşmak ve bu sofradan nimetlenmek için insanların samimiyetle yüreklerini açtığı hikayelerini hiç yorum katmaksısın sizlere aynen aktarıyorum. Bu Gerçek yaşam hikayeleri üzerinden üreten, çalışkan, sanatçı, şair, bilgekadın, mucize, üveyannelik makamı, şehit annesi, ahde vefa, affetmek, çömertlik, adalet, sevgi, azim , dikduruş gösteren örnek tavırlarıyla bulunduğu yere direk olan kadınların öncü olduklarını hayalleri doğrultusunda engel tanımadıklarını gördüm. Dünya üzerinde insanlar bir direktir bu direkler üzerinde sevgiye ait bir not vardır. Bende bu notu okumaya çalıştım.
Bana bu yolculuğumda emeğini ve desteğini esirgemeyen Eşim Gazi Bağ'a yürek dolusu sevgilerimi sunarım. Derdimi anlattığımda bana yürekten inanan ve yaşam öykülerini benimle gönülden paylaşan yiğit kadınlarımıza ve beni her daim maddi manevi olarak destekleyen güzel yürekli kardeşlerim Hülya Özdemir ,Filiz ünlüsoy ve Yeliz Yıldızhan'a ulaşımda beni destekleyen kardeşim Murat Özdemir'e Canım Annemin ve Kayınvalidemin dualarıyla düştüğüm çıkmazlardan yön bulduğum manevi desteklerine , Oğlum Kağan ve kızım Yasemin yazı işlerinde ve bilgisayar işlerindeki desteğine çok çok teşekkür ederim.Bana yürekten inanan sen yaparsın deyip beni yüreklendiren çok sevdiğim dayım Şevki Çakmak'a ve komşum arkadaşım Nurdan Arslan'a teşekkürü bir borç bilirim, bana bu çalışmamda yardımcı olan herkese çok teşekkürler. Hasan Akar Hocama ve Yahya Şahin hocama değerli bilgilerinden ve yardımlarından dolayı çok çok teşekkür ederim.Benim bu yolculukta hep yanımda olan nazımı çeken zamanını emeğini esirgemeyen canla başla beni destekleyen mihmandarlık yapan gönül insanı güzel insan emekli hemşire Gülsel Yıldırım Hanım Efendiye çok çok teşekkür ederim.
Ayla Özdemir Bağ
13 Mart 2018 Salı
YASEMiN'İN KEDİSİ BEBE
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış. Bu karı kocanın bir kızı olmuş. Kız, el bebek gül bebek büyütülmüş.Babası ve annesi kızlarını çok çok seviyormuş. Annesi kızına bahar aylarında doğduğu için baharı hatırlatan kokusu mis gibi, ince narin bir çiçek olan yasemin çiçeğinin adını Koymuş. Yasemin çalışkan doğayı, insanları ve arkadaşlarını çok seven bir kızmış.
Yasemin hayvanları çok seviyormuş. Birgün babasına
-babacığım evimizde bir kedi besleyebilirmiyiz? demiş. Söz ben onun herşeyiyle ilgileneceğim. Çünkü ben kedileri ve bütün hayvanları çok ama çok seviyorum demiş.
-Babası tamam kızım hele bir düşünelim sonra karar verelim demiş.
Aradan biraz zaman geçmiş Babası ve annesi düşünmüşler kızlarının bu isteğini onaylamışlar. Neden olmasın bizede arkadaş olur demişler. Bir gün babası Yasemine süpriz yapmış ve eve beyaz bir Ankara kedisiyle gelmiş. Yasemin okuldan gelince kedinin miyav sesiyle birlikte süprizle karşılaşmış. Çok mutlu olmuş. Babasına ve annesine teşekkür etmiş. Henüz çok küçük olan kedisini biberonla beslemiş. Kedisine bir isim koymalıyım diye düşünmüş. Annesi
-kedinin adını sen koy çünkü biz bu kediyi sana aldık dermiş. Yasemin abisiyle birlikte isim düşünmeye başlamışlar. Abisi
-Yasemin kedinin rengi bembeyaz ve Ankara kedisi istersen adını BEBE koyabiliriz demiş. Yasemin'in çok hoşuna gitmiş ve bundan sonra kedisine Bebe diye seslenmiş. Kedi adını öğrenmiş. Yasemin her Bebe diye seslendiğinde kedisi miyav diye ses verirmiş. Nerede olduğunu belli edermiş. Yasemin okula gittiği zaman bebeyi çok özlüyormuş. Bebe de Yasemin ablasına çok alışmış onun okuldan geleceği saati kapının önünde sabırsızlıkla miyavlayarak bekliyormuş. Yasemin Okuldan gelince annesinin yaptığı kekten yiyor ve taze sıkılmış meyve suyundan içtikten sonra Bebeyle beraber oyun oynuyorlar, beraber ders yapıyorlarmış. Akşam olunca Yasemin ablasının kucağında beraber kitap okuyorlarmış. Bebe en çokta saklambaç oynamasını seviyormuş. Yasemin ablası odasına saklandığında
-Bebe beni bulamaz diye sesleniyor, Bebede miyavlayarak onun saklandığı yere doğru gidip saklandığı yerden onu buluyor ve miyavlayarak üstüne atlıyor ve sobeliyormuş. Yasemin kedi eve geldikten sonra çok mutlu olmuş ve derslerindeki başarısı çok artmış. Yasemin sorumluluklarını yerine getirmekten çok mutlu oluyormuş.
Bebeyle birlikte Gece aynı odada yatıyorlarmış. Bebe Yasemin ablasının ayak ucunda yatıyor, beraber pencereden dışarıya bakarak gök yüzündeki yıldızları bir bir sayıyorlarmış. Yasemin ablası bir ,iki, üç dediğinde
-Bebe miyav diyormuş.
Yasemin ablası beş ,altı ,yedi dediğinde
-Bebe miyav diyormuş.
Bu böylece devam ediyor, taaa ki uykuları gelinceye kadar sürüyormuş. Mışıl mışıl uykuya dalıp beraberce uyuyorlarmış. Yasemin sabahleyin Bebenin sesiyle uyanıyor ve kahvaltısını yaptıktan sonra okula gidiyormuş. Bebe Yasemin ablasının okuldan geleceği saati biliyor ve kapının önünde miyavlayarak sabırsızlıkla onu bekliyormuş. Yasemin Okuldan gelince biraz dinleniyor, kedisiyle ilgileniyor ve sonra ödevlerini yapmak için odasına gittiğinde Bebede onunla birlikte geliyor, Yasemin ablasının silgiyle oyun oynamasını çok seviyormuş. Annesi babası ve abisiyle birlikte kocaman mutlu bir aile olarak , birbirlerini çok seviyorlar ve herkes sorumluluklarının bilincinde olarak görevlerini yerine getiriyor, kedisiyle birlikte mutlu bir aile olarak yaşıyorlarmış.
Gökten üç elma düşmüş. Birisi masal kahramanının başına, birisi dinleyenlerin başına, biriside hayvanları çok sevenlerin başına düşmüş...
Yasemin hayvanları çok seviyormuş. Birgün babasına
-babacığım evimizde bir kedi besleyebilirmiyiz? demiş. Söz ben onun herşeyiyle ilgileneceğim. Çünkü ben kedileri ve bütün hayvanları çok ama çok seviyorum demiş.
-Babası tamam kızım hele bir düşünelim sonra karar verelim demiş.
Aradan biraz zaman geçmiş Babası ve annesi düşünmüşler kızlarının bu isteğini onaylamışlar. Neden olmasın bizede arkadaş olur demişler. Bir gün babası Yasemine süpriz yapmış ve eve beyaz bir Ankara kedisiyle gelmiş. Yasemin okuldan gelince kedinin miyav sesiyle birlikte süprizle karşılaşmış. Çok mutlu olmuş. Babasına ve annesine teşekkür etmiş. Henüz çok küçük olan kedisini biberonla beslemiş. Kedisine bir isim koymalıyım diye düşünmüş. Annesi
-kedinin adını sen koy çünkü biz bu kediyi sana aldık dermiş. Yasemin abisiyle birlikte isim düşünmeye başlamışlar. Abisi
-Yasemin kedinin rengi bembeyaz ve Ankara kedisi istersen adını BEBE koyabiliriz demiş. Yasemin'in çok hoşuna gitmiş ve bundan sonra kedisine Bebe diye seslenmiş. Kedi adını öğrenmiş. Yasemin her Bebe diye seslendiğinde kedisi miyav diye ses verirmiş. Nerede olduğunu belli edermiş. Yasemin okula gittiği zaman bebeyi çok özlüyormuş. Bebe de Yasemin ablasına çok alışmış onun okuldan geleceği saati kapının önünde sabırsızlıkla miyavlayarak bekliyormuş. Yasemin Okuldan gelince annesinin yaptığı kekten yiyor ve taze sıkılmış meyve suyundan içtikten sonra Bebeyle beraber oyun oynuyorlar, beraber ders yapıyorlarmış. Akşam olunca Yasemin ablasının kucağında beraber kitap okuyorlarmış. Bebe en çokta saklambaç oynamasını seviyormuş. Yasemin ablası odasına saklandığında
-Bebe beni bulamaz diye sesleniyor, Bebede miyavlayarak onun saklandığı yere doğru gidip saklandığı yerden onu buluyor ve miyavlayarak üstüne atlıyor ve sobeliyormuş. Yasemin kedi eve geldikten sonra çok mutlu olmuş ve derslerindeki başarısı çok artmış. Yasemin sorumluluklarını yerine getirmekten çok mutlu oluyormuş.
Bebeyle birlikte Gece aynı odada yatıyorlarmış. Bebe Yasemin ablasının ayak ucunda yatıyor, beraber pencereden dışarıya bakarak gök yüzündeki yıldızları bir bir sayıyorlarmış. Yasemin ablası bir ,iki, üç dediğinde
-Bebe miyav diyormuş.
Yasemin ablası beş ,altı ,yedi dediğinde
-Bebe miyav diyormuş.
Bu böylece devam ediyor, taaa ki uykuları gelinceye kadar sürüyormuş. Mışıl mışıl uykuya dalıp beraberce uyuyorlarmış. Yasemin sabahleyin Bebenin sesiyle uyanıyor ve kahvaltısını yaptıktan sonra okula gidiyormuş. Bebe Yasemin ablasının okuldan geleceği saati biliyor ve kapının önünde miyavlayarak sabırsızlıkla onu bekliyormuş. Yasemin Okuldan gelince biraz dinleniyor, kedisiyle ilgileniyor ve sonra ödevlerini yapmak için odasına gittiğinde Bebede onunla birlikte geliyor, Yasemin ablasının silgiyle oyun oynamasını çok seviyormuş. Annesi babası ve abisiyle birlikte kocaman mutlu bir aile olarak , birbirlerini çok seviyorlar ve herkes sorumluluklarının bilincinde olarak görevlerini yerine getiriyor, kedisiyle birlikte mutlu bir aile olarak yaşıyorlarmış.
Gökten üç elma düşmüş. Birisi masal kahramanının başına, birisi dinleyenlerin başına, biriside hayvanları çok sevenlerin başına düşmüş...
12 Mart 2018 Pazartesi
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder-varsa-taşım,
Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl
Mehmet Akif Ersoy
6 Mart 2018 Salı
ÖZLÜ SÖZLER
"Her düşüş gelecek güzel günler için temele çakılan sağlam bir kazıktır."
Dünya köylüsü
Ayla Bağ
Dünya köylüsü
Ayla Bağ
ASALET
Asalet ne soyda ne boyda ne toyda,
Asalet ne kanda ne Van'da ne Şanda,
Asalet mangal gibi yürekte...
Dünya Köylüsü
Ayla Bağ
Asalet ne kanda ne Van'da ne Şanda,
Asalet mangal gibi yürekte...
Dünya Köylüsü
Ayla Bağ
4 Mart 2018 Pazar
PERİ KONAĞI
Bulunduğunuz coğrafyanın mimari özellikleriyle ahşap oymacılığının en güzel örneklerini içinde barındıran Latifoğlu konağını müze olarak gezebilir, Peri konağını yaşam şekline uygun iç dizaynıyla gelen konuklarını ağırlayan misafirperver bir ailenin devamı olan ve geçmişten gelen melekoğulları lakabını günümüze güncelleyen Peri Konağı size gerçektende sadeliğin dinginliğin ve huzurun yaydığı pozitif enerjiyle dolduğunuz bir yer olduğunu vurgular ,90 yıllık konağın 75 yıllık müdavimi bu konakta doğdu,bu konakta çalıştı ,bu konakta emekli oldu ve bu konakta çalışmaya devam ediyor.Ömrü üst katla alt kat arasında geçen ve gelen misafirlerine en güzel şekilde hizmet vermeye çalışan Necla Peri Hanımefendinin bu konakta hizmet ederken yaydığı enerjiyi görmenizi isterim.
Dedemler aslen Bayburt'lularmış. Rus harbinden sonra buraya gelip yerleşirler ve burada
hayata devam ederler. Babam çok çalışkan bir adammış. Ticaretle uğraşıyormuş. Amcamla beraber bu konağı inşa etmişler ve ben 1944 yılında bu konakta doğmuşum. Annem ev hanımı. 5 kardeşiz .Üç kız iki erkek, ben dördüncü çocuğum. İlk okulu ve liseyi burada okudum. Gazi osman paşa lisesinden mezun oldum. Babamı ben çok küçükken 1953'te kaybettik. Beş çocukla annem kala kalmış. Bütün yükü 15 yaşında ki abimle omuzlayıp hayata kaldığımız yerden devam ettik.Abim herşeyimle ilgilendi bir baba gibi destek oldu. Üniversiteyi İstanbul Diş Hekimliği Fakültesinde okudum . Mezun olunca tekrar memlekete döndüm.Bir yıl sonra muayene hanemi doğduğum evin alt katında açtım.38 yıl burada halka hizmet verdim. İşimi çok severek yaptım.Bu süreçte sosyal faliyetlerde bulundum. Derneklerde çalıştım .Halen aktif olarak bir derneğin başkanlığını yapıyorum ve üniversite öğrencilerine burs veriyorum.Sanat müziğini ve halk müziğini çok seviyorum. Koroda çalıştım ve Tokat'ta ilk musiki derneğini kuranlardan birisiyim.Rodyo sanatcısı olmak isterdim hayalim buydu ama olmadı. İçimde kalan bir uktedir.Bu isteğimi korolarda şarkı söyleyerek tatmin etmeye çalıştım. Hiç unutmuyorum babamla bir hatıramda ,babam beni kucağına alır ve türkü söyletirdi ."yar saçların lüle lüle,yar benziyor beyaz güle ,o gül benim hayatımdır ,ölürümde vermem ele ....benim kızım sanatçı olacak derdi.Arabanın benzini biterdi,babam kızım türkü söylersen araba gider derdi. Bende başlardım türkü söylemeye bu arada babam benzinlikten benzin alırdı.Güzel anılardı."derken gözlerinin buğulandığını görmek kaç yaşında olursan ol babanı ve anneni anarken çocuksun ve özlüyorsun çocukluğunu. Biraz ara veriyoruz sohbete...
Kaldığımız yerden devam ediyoruz koca çınarla sohbetimize" Bayındırlık ve iskan müd. Çalışan inşaat mühendisi bir beyle evlendim. Evliliğim 22 yıl sürdü. Eşimle güzel bir hayat yaşadım .2002 de eşimi kaybettim.Gezmeyi çok seviyorum gezmediğim yer kalmadı.Güney doğu ya düzenlenen bir gezide Van'daki kahvaltı kültürü beni çok etkiledi.Mutfağı çok seven bir insanım.Bir çok şeyi ben kendim yapıyorum .Annemden babamdan gördüğüm yöresel yemekleri özenle yapıyorum.Küçükken mutfaktan çıkmazdım çok meraklıydım .Annemde izin verirdi mutfakta kalmama bende kurabiye yapardım.Arkadaşlarım yaptığım yemekleri kurabiyeleri çok severlerdi .Benden özel istekte bulunurlardı. Bu merakımın yıllar sonra bana emekli olunca yeni bir iş kapısı olacağı hiç aklıma gelmezdi. Bir buçuk yıl gezdim tozdum ama bunun bir sonu yok sıkıldım. Bir şeylerle meşgul olmak istiyor insan .Hayalimi gerçekleştirmek için kolları sıvadım.Tokat'ta bir kahvaltı evi açmak istedim ve yola koyuldum.Karar verdikten sonra evin alt katındaki muayenehanemi kaldırıp tadilat yaptırdım.Hazır hale geldikten sonra şeffimi seçtim.Master şefim işinin uzmanı Balıkesir ünüversitesinden mezun italyan mutfağında çalışmış,Tokat 2.uluslar arası yemek yarışması birincisi Mehmet Erdem Macit beyle çalışıyorum.Kalite ve titizliğe önem veriyorum.Dünya mutfaklarından lezzetler sunmak ,fark yaratmak gelenlerin hoş bir sedayla ayrılmaları için elimizden geleni yapmaya
gayret gösteriyoruz.Üretmek ve beğenilmek çok güzel. Çiçekleri çok seviyorum , her şeyle ben ilgileniyorum.6 yıldır bu işi severek yapıyorum. Hayata pozitif baktığım için hiç bir sıkıntı yaşamadım vardır bir hikmeti dedim.Akrabalık bağlarım çok kuvvetli hala herkesle görüşürüm. Arar sorarım elimden geldiğince yardımcı olurum ihtiyacı olanlara. İnsan sevgisini ,dürüstlüğümü ailemden aldım. Kıskançlığım yoktur.Hayatı benimsedim ve uyum sağladım.Her şeyi severek yaptım.Allaht'an sadece sağlık istiyorum.Gençlere tavsiyem arkadaşlarını iyi seçsinler,okusunlar,ve akıllarını kullansınlar. İyi insan olsunlar.
Yine hatıralarımdan örnek vereceğim.
Babam fakir babasıydı. Soframız hiç misafirsiz kalkmazdı. Sabah namazından sonra babam muhakkak misafirle gelirdi.Annem çok becerikli bir kadındı. İyilik yapmayı çok severdi.Bizim lakabımıza melekzade derlermiş. Soyadı kanunu çıkınca peri soyismini almışlar. İnanç olarak kur-anı kerimden başka bir din tanımıyorum.İki defa hacca gittim. Kötüyü arkama atıyorum önüme bakıyorum.Sabah kalkınca duamı edip aşağıya iniyorum.Kanaatkarım.Allaha dua ederken içimide dışımıda güzelleştir Allahım diyorum.Allahtan korkarım.Elim ihtiyaç sahiplerinin üstündedir.Sağ elin verdiğini sol el görmeyecekmiş derler. Bende pek fazla bunlardan bahsetmek istemiyorum."diyor Nejla Peri abla.
Bu hayat hikayesi üzerinden okuduğumuz gerçekler ve çıkarttığımız sonuçlar istikrarlı bir hayatın içinde hedefimizin sadece insan kalabilmek insan olabilmek için yapmamız gerekenin gereğini doğal akış içinde yapmak ve gelip geçici dünya üzerinde insan kalabilmek için davranışlarımıza dikkat etmek.Doğduğu evde işe başlayıp buradan emekli olan ve yeni işinide burada kuran 73 yaşına rağmen hala hayatın içinde etrafına ışık olan Nejla Peri Hanımefendi üzerinden çalışmanın üretmenin,okuyan kadının etrafını aydınlattığını topluma faydalı olduğunu okumanın önemini ve yaradana bağlı olmanın altını çizerek bize bizi yeniden hatırlatıyor. Doğada ve denizde yön bulmaya çalışan insanlara rehber olan kuzey yıldızı misali bize öncü olduğunuz için teşekkürler. Diğerbir ismi demir kazık olan kuzey yıldızının yansıması olarak bu mekanda yıllardır demir kazık misali yaşama devam etmesinden dolayı teşekkürler Nejla Peri Hanımefendi bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için ...85 yıllık peri konağında 40 yıllık dostluklar kura bilmek için sevdiklerinize bir kahve içimi zaman ayıra bilirsiniz.
"Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır"
Dedemler aslen Bayburt'lularmış. Rus harbinden sonra buraya gelip yerleşirler ve burada
hayata devam ederler. Babam çok çalışkan bir adammış. Ticaretle uğraşıyormuş. Amcamla beraber bu konağı inşa etmişler ve ben 1944 yılında bu konakta doğmuşum. Annem ev hanımı. 5 kardeşiz .Üç kız iki erkek, ben dördüncü çocuğum. İlk okulu ve liseyi burada okudum. Gazi osman paşa lisesinden mezun oldum. Babamı ben çok küçükken 1953'te kaybettik. Beş çocukla annem kala kalmış. Bütün yükü 15 yaşında ki abimle omuzlayıp hayata kaldığımız yerden devam ettik.Abim herşeyimle ilgilendi bir baba gibi destek oldu. Üniversiteyi İstanbul Diş Hekimliği Fakültesinde okudum . Mezun olunca tekrar memlekete döndüm.Bir yıl sonra muayene hanemi doğduğum evin alt katında açtım.38 yıl burada halka hizmet verdim. İşimi çok severek yaptım.Bu süreçte sosyal faliyetlerde bulundum. Derneklerde çalıştım .Halen aktif olarak bir derneğin başkanlığını yapıyorum ve üniversite öğrencilerine burs veriyorum.Sanat müziğini ve halk müziğini çok seviyorum. Koroda çalıştım ve Tokat'ta ilk musiki derneğini kuranlardan birisiyim.Rodyo sanatcısı olmak isterdim hayalim buydu ama olmadı. İçimde kalan bir uktedir.Bu isteğimi korolarda şarkı söyleyerek tatmin etmeye çalıştım. Hiç unutmuyorum babamla bir hatıramda ,babam beni kucağına alır ve türkü söyletirdi ."yar saçların lüle lüle,yar benziyor beyaz güle ,o gül benim hayatımdır ,ölürümde vermem ele ....benim kızım sanatçı olacak derdi.Arabanın benzini biterdi,babam kızım türkü söylersen araba gider derdi. Bende başlardım türkü söylemeye bu arada babam benzinlikten benzin alırdı.Güzel anılardı."derken gözlerinin buğulandığını görmek kaç yaşında olursan ol babanı ve anneni anarken çocuksun ve özlüyorsun çocukluğunu. Biraz ara veriyoruz sohbete...
Kaldığımız yerden devam ediyoruz koca çınarla sohbetimize" Bayındırlık ve iskan müd. Çalışan inşaat mühendisi bir beyle evlendim. Evliliğim 22 yıl sürdü. Eşimle güzel bir hayat yaşadım .2002 de eşimi kaybettim.Gezmeyi çok seviyorum gezmediğim yer kalmadı.Güney doğu ya düzenlenen bir gezide Van'daki kahvaltı kültürü beni çok etkiledi.Mutfağı çok seven bir insanım.Bir çok şeyi ben kendim yapıyorum .Annemden babamdan gördüğüm yöresel yemekleri özenle yapıyorum.Küçükken mutfaktan çıkmazdım çok meraklıydım .Annemde izin verirdi mutfakta kalmama bende kurabiye yapardım.Arkadaşlarım yaptığım yemekleri kurabiyeleri çok severlerdi .Benden özel istekte bulunurlardı. Bu merakımın yıllar sonra bana emekli olunca yeni bir iş kapısı olacağı hiç aklıma gelmezdi. Bir buçuk yıl gezdim tozdum ama bunun bir sonu yok sıkıldım. Bir şeylerle meşgul olmak istiyor insan .Hayalimi gerçekleştirmek için kolları sıvadım.Tokat'ta bir kahvaltı evi açmak istedim ve yola koyuldum.Karar verdikten sonra evin alt katındaki muayenehanemi kaldırıp tadilat yaptırdım.Hazır hale geldikten sonra şeffimi seçtim.Master şefim işinin uzmanı Balıkesir ünüversitesinden mezun italyan mutfağında çalışmış,Tokat 2.uluslar arası yemek yarışması birincisi Mehmet Erdem Macit beyle çalışıyorum.Kalite ve titizliğe önem veriyorum.Dünya mutfaklarından lezzetler sunmak ,fark yaratmak gelenlerin hoş bir sedayla ayrılmaları için elimizden geleni yapmaya
gayret gösteriyoruz.Üretmek ve beğenilmek çok güzel. Çiçekleri çok seviyorum , her şeyle ben ilgileniyorum.6 yıldır bu işi severek yapıyorum. Hayata pozitif baktığım için hiç bir sıkıntı yaşamadım vardır bir hikmeti dedim.Akrabalık bağlarım çok kuvvetli hala herkesle görüşürüm. Arar sorarım elimden geldiğince yardımcı olurum ihtiyacı olanlara. İnsan sevgisini ,dürüstlüğümü ailemden aldım. Kıskançlığım yoktur.Hayatı benimsedim ve uyum sağladım.Her şeyi severek yaptım.Allaht'an sadece sağlık istiyorum.Gençlere tavsiyem arkadaşlarını iyi seçsinler,okusunlar,ve akıllarını kullansınlar. İyi insan olsunlar.
Yine hatıralarımdan örnek vereceğim.
Babam fakir babasıydı. Soframız hiç misafirsiz kalkmazdı. Sabah namazından sonra babam muhakkak misafirle gelirdi.Annem çok becerikli bir kadındı. İyilik yapmayı çok severdi.Bizim lakabımıza melekzade derlermiş. Soyadı kanunu çıkınca peri soyismini almışlar. İnanç olarak kur-anı kerimden başka bir din tanımıyorum.İki defa hacca gittim. Kötüyü arkama atıyorum önüme bakıyorum.Sabah kalkınca duamı edip aşağıya iniyorum.Kanaatkarım.Allaha dua ederken içimide dışımıda güzelleştir Allahım diyorum.Allahtan korkarım.Elim ihtiyaç sahiplerinin üstündedir.Sağ elin verdiğini sol el görmeyecekmiş derler. Bende pek fazla bunlardan bahsetmek istemiyorum."diyor Nejla Peri abla.
Bu hayat hikayesi üzerinden okuduğumuz gerçekler ve çıkarttığımız sonuçlar istikrarlı bir hayatın içinde hedefimizin sadece insan kalabilmek insan olabilmek için yapmamız gerekenin gereğini doğal akış içinde yapmak ve gelip geçici dünya üzerinde insan kalabilmek için davranışlarımıza dikkat etmek.Doğduğu evde işe başlayıp buradan emekli olan ve yeni işinide burada kuran 73 yaşına rağmen hala hayatın içinde etrafına ışık olan Nejla Peri Hanımefendi üzerinden çalışmanın üretmenin,okuyan kadının etrafını aydınlattığını topluma faydalı olduğunu okumanın önemini ve yaradana bağlı olmanın altını çizerek bize bizi yeniden hatırlatıyor. Doğada ve denizde yön bulmaya çalışan insanlara rehber olan kuzey yıldızı misali bize öncü olduğunuz için teşekkürler. Diğerbir ismi demir kazık olan kuzey yıldızının yansıması olarak bu mekanda yıllardır demir kazık misali yaşama devam etmesinden dolayı teşekkürler Nejla Peri Hanımefendi bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için ...85 yıllık peri konağında 40 yıllık dostluklar kura bilmek için sevdiklerinize bir kahve içimi zaman ayıra bilirsiniz.
"Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır"
3 Mart 2018 Cumartesi
ANNE
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini
İki etmiyeyim diye
Öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum... Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...
İki etmiyeyim diye
Öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum... Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...
Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Arif Nihat Asya
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
VUSLAT
Bazen; hayat yorar insanı...
İnsanlar yorar, dost bildiklerin yorar, Şarkılar yorar.. Beklemek yorar.. Özlemek yorar.. Affetmek yorar.. Hoş görmek yorar.. Boş vermek bile yorar..Ve insan susar.. Her şeye, herkese rağmen.. Elinden gelen tek şeyi yapar;
Bağıra bağıra susar... ama mücadele etmekten asla vazgeçmez.
Ben yoruldum hayat biraz dinlenmek istiyorum der.
İnsanlar yorar, dost bildiklerin yorar, Şarkılar yorar.. Beklemek yorar.. Özlemek yorar.. Affetmek yorar.. Hoş görmek yorar.. Boş vermek bile yorar..Ve insan susar.. Her şeye, herkese rağmen.. Elinden gelen tek şeyi yapar;
Bağıra bağıra susar... ama mücadele etmekten asla vazgeçmez.
Ben yoruldum hayat biraz dinlenmek istiyorum der.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)