28 Mart 2022 Pazartesi

TOKATIN AK SAÇLI KÜLTÜR ELÇİLERİ

 AK SAÇLILAR 

HALK OYUNLARI EKİBİ

Kadim şehirler tarihiyle, kültürüyle ve yaşayan efsanelerinin folklorüne yansımasıyla adından binlerce yıl söz ettirir. Benim aklıma Amasya denince şehzadeler şehri, Tokat denince aklıma ilk Hanımefendiler diyarı gelir. Çünkü bizim ellerde kadın omuzlar üzerinde taşınır. Dünyada ilk ve tek sadece bizim ellerde oynanan OMUZ HALAYI bu topraklarda yaşayan yöre insanının yaşam tarzının kadına verdiği değeri, fıtrat ayarında ki bozulmamış ahlaki değerlerinin bir göstergesi olarak, folklorundan damıtılarak süzülmüş ve halk oyunlarına yansımış kısa özetidir. Bu topraklar Anadolu’nun mayası olma özelliği taşımaktadır. Tokat orta karadenizin geçiş bölgesinde yer aldığı için bu şehirde bir çok oyunun yöresel izlerine rastlamak mümkündür. Bu yörede yaklaşık olarak 60 ‘a yakın oyun var. Bunlardan bir kaç örnek verecek olursak Halay, bar, Semah, omuz halayı, ağırlama, Alaçam, sarıkız, mero, temur ağa, üç ayak, sallan gel, horon, ellik…gibi. Bu çeşitlilik yöre insanının kültürel zenginliğini göstermektedir. 

             Kıymetli okuyucularım sizlere bu hafta çok özel ve çok kıymetli değerlerden bahsedeceğim. Ben bu kıymetli insanlarla ilk kez İstanbul Tokat Tanıtım Günleri Fuarında tanıştım. Hepsine hayran kaldım. İyi ki bu topraklarda  yaşıyorlar iyi ki bizim şehrimizin gönüllü kültür elçileri. Yaşları 18 ile 74 yaş arasında hiçbir karşılık beklemeden gönüllü olarak davet edilen yere giden ve şehrimizi yurt dışında festivallerde temsil eden AK SAÇLILAR Halk oyunları ekibinin başkanı Sn. Ahmet Dertli hocamın şahsında hepsine tek tek şükranlarımı bildiriyorum. Bu güzel insanları AK SAÇLILAR çatısı altında toplayan kıymetli Belediye Başkanımız Sn. Av. Eyüp Eroğlu’na otantik kültürümüzün yaşatılması için verdiği destek için  çok teşekkür ederim. Şimdi size tek tek bu güzel insanları kısaca tanıtacağım. Çok değerli 

Ak SAÇLILAR Halk Oyunları Ekibi başkanı

Sn. AHMET DERTLİ-(Emekli memur)

“1966 yılında Sulusaray’ın Dutluca Köyünde dünyaya geldim. Evliyim iki çocuğum var. Halk oyunları ile ortaokul yıllarımda tanıştım. Lise, yüksek okul derken o gün bu gündür folklorün içindeyim. Tokat sağlık meslek lisesinde usta öğretici olarak 8 yıl çalıştım. 1996 yılında MEB yapmış olduğu hakemlik sınavını kazanarak HALK OYUNLARI HAKEMİ oldum. Gezdiğim şehirlerde gördüğüm kamu çalışanlarından oluşan folklor ekibini bizde Tokat’ta kuralım dedik ve bu grubu kurduk. Hobi olarak birçok insan buraya halk oyunlarını öğrenmeye geldi. Çok çeşitli mesleklerden insanlar bir araya gelerek sosyalleşme ve kalıcı dostlukların kurulmasına sebep oldu. Doktor, hemşire, sağlıkçı, esnaf, öğretmen, ev hanımı, işçi, polis, avukat, memur…Bir çok kursiyer yetiştirdik. Grup büyüdü. Ses getirdi. TRT de haberimiz yapıldı. Şehrimizi bir çok ülkede temsil ettik. 15 yıldır bu grubun başındayım. Çekirdek kadro 20 kişiden oluşuyor. Gelen herkese kapımız açık. 

Yaptığımız Bu gönüllü etkinliklerde festivallere katılıyoruz. Davet gelen yerlere gidiyoruz. 15 ülke gezdik. Farklı kültürlerle tanıştık. Bunlardan bazıları, Yunanistan, Makedonya, Bulgaristan, Kıbrıs, Kosova, Romanya, İtalya…gibi

Herkes birbirini tanıyor, iyi günde kötü günde birbirimizin yanındayız. Acılarımızı paylaşarak küçültüyoruz, sevinçlerimizi paylaşarak büyütüyoruz. Yılların vermiş olduğu Samimiyet ve güvenilirlikle yolumuzda ilerliyoruz. Şu anda Tokat Belediyesi adına çalışıyoruz. AK SAÇLILAR HALK OYUNLARI EKİBİ sıfatını bize verdiler. Gönüllü kültür elçiliği yapmaktan çok mutluyuz. Ben sağlık teknikerliğinden emekli oldum. Eşimle birlikte halk oyunları ekibinin içinde oyun oynamaktan çok mutluyuz. Tüm arkadaşlarıma çok çok teşekkür ederim. Emek ve gayretlerinden dolayı hepsini yürekten kutluyorum. Belediye Başkanımıza bize verdiği desteklerden dolayı çok teşekkür ederim. 

İşimizi aşk ile yapmaya devam ediyoruz”

Yaşını göstermeyen daima güler yüzüyle pozitif enerji dağıtan kadın

LEYLA TEMUÇİN-(esnaf)

“1968 yılında Tokatın Artova ilçesinde dünyaya geldim. Hobi olarak 15 senedir folklor oynuyorum. Evliyim iki çocuğum 4 torunum var. 39 yaşında bu grupla tanıştım. Esnafım. Kırtasiye işletiyorum. Çok severek oynuyorum. Gençliğimi ve güzelliğimi bu hobime borçluyum. 54 yaşındayım.”diyor 

Saygın duruşu ve babacan tavırları ile

MUZAFFER GÜNDÜZ - (memur)

“1960 Reşadiye doğumluyum. Tokat devlet hastanesinde çalışıyorum. Evliyim. İki çocuğum, bir de torunum

var. 48 yaşında Ahmet hocamın sayesinde halk oyunları ile tanıştım. Birçok festivale katıldık. 14 yıldır folklor oynuyorum. Mutluyum. Severek oynuyorum. Haftada iki gün çalışmamız var. Salı ve perşembe günlerini iple çekiyorum. Gönüllüyüz. Davet gelen yere gidiyoruz. 62 yaşındayım.”diyor

İşini çok severek yapan kadın

NEFİSE ÇAKMAZ- (usta öğretici)

“1985 yılında Almus Çevrelide dünyaya geldim. Evliyim. İki çocuğum var. 20 yıldır halk oyunlarını oynuyorum. 15 yıldır bu gönüllü grubun içindeyim. Halk eğitimde usta öğretici folklor öğretmeni olarak çalışıyorum. Mutluyum. Şehrimi ve kültürümü çok seviyorum. 37 yaşındayım.”

Sert duruşunun altında otoriter yapısıyla halay başı çeken adam

NUMAN ELÇARPAR-(öğretmen)

“1967 yılında Tokatın Artova ilçesinde dünyaya geldim. 1988 den beri yani 34 yıldır folklor oynuyorum. 20 senedir bu gönüllü grubun içinde kültürü yaşatmak için varım. Evliyim 4 çocuğum var. MEB öğretmenim. Dostlukların ve arkadaşlıkların pekiştiği, gönüllü AK SAÇLILAR grubununda olmaktan mutluyum. 55 yaşındayım.”

Kadınları omuzunda taşıyan adam

NACİ BÜLBÜL-(emekli işçi)

“1966 yılında Tokatta doğdum. Evliyim iki kızım var. Davul zurna ile düğünlerde halay çekerdim. Daha sonra Ahmet hocamla tanıştım ders aldım. 15 yıldır gönüllü folklor ekibinin içindeyim. Bu sayede kendi kültürümüzü daha yakından tanıdım. Kendimi keşfettim. Birçok dostluklar edindim. 56 yaşındayım.”

Aydınlık güler yüzüyle…

AYDAN AYDIN-(memur)

“1988 zile doğumluyum. Özel idarede harita teknikeri olarak çalışıyorum. Bekarım. 10 yıldır halk oyunları ile ilgileniyorum. Bu sayede dostluklar kurdum ve kültürümüzü tanıdım. 34 yaşındayım.”

Enerjisi ve güler yüzü ile herkesin gönlünü fetheden adam

METİN KALAYCI- (memur)

“1970 Almus çevrelide doğdum. Evliyim. 3 oğlum var. 2004 yılında folklor oynamaya başladım. Bize has olan Otantik değerlerimizi yaşatmak için bu gönüllü ekibin içindeyim. Hayatı dolu dolu yaşamak var, hoşgörü var, paylaşım var, iyi günde kötü günde hep bir aradayız. Gençlere tavsiye ediyorum. Sosyalleşmek ve psikolojik olarak rahatlamak istiyorlarsa hobi olarak halk oyunlarını öğrensinler. Biz birçok farklılığın bir arada olduğu gönüllü AK SAÇLILAR ekibiyiz. 52 yaşındayım.”

Mavi gözleri ile istikbali hatırlatan

Gençlik 

BETÜL DEMİR-(öğrenci)

“20 yaşındayım. İlkokuldan beri 10 yıldır halk oyunlarını oynuyorum. 5 aydır bu gönüllü ekibin içindeyim. Çok iyi dostluklar ve arkadaşlıklar edindim. Burada insan kendisini çok değerli hissediyor.”

Varlığı ile değer katan kadın

NURŞEN KOÇHİSAR-(Emekli-öğretmen)

“1975 Tokat Erbaa doğumluyum. Emekli öğretmenim. Bekarım. 12 yıldır folklor oynuyorum. Kendi memleketimizin değerlerini otantik kültürünü başka memleketlerde temsil etmek benim için çok kıymetli. Ahmet hocamın sayesinde bu gönüllü grubun içindeyim. Bana çok kıymetli insanlar kazandırdı. 

Mutluyum. Hobi olarak halk oyunları oynuyorum. 48 yaşındayım.”

Sesi ile bizleri mest eden adam

ADEM AKÇA-(memur)

“1978 Tokat Reşadiye doğumluyum. Evliyim. İki çocuğum var. 

Ortaokuldan beri halk oyunlarını oynuyorum. 6 yıldır halk eğitim merkezinin açtığı bu kurslar sayesinde bu grupla tanıştım. Gönüllü olarak bu gurubun içindeyim. Kendimi çok kıymetli hissediyorum. Pozitif enerji doluyorum. 44 yaşındayım.”

Vakur duruşu ile mütevazi engin yürekli adam

YILMAZ YANMAZ-(memur)

“1966 Reşadiye doğumluyum. Tokat Devlet Hastanesinde çalışıyorum. Evliyim. Üçüz çocuğum var. İkisi tıp fakültesinde birisi hukuk fakültesinde okuyor. Eşim öğretmen. Halk oyunları ile Ahmet bey sayesinde tanıştım. 2010 yılından beri folklor oynuyorum. Orjinal ellik oyununu oynamasını çok seviyorum. 12 yıldır bu grubun içindeyim. Çok güzel dostluklar kurduk. Üzüntümüzü, sevincimizi birlikte paylaştık. Oyun oynayarak günün yoğunluğunu ve stresini atıyoruz. Saçlarımız ak ama oynadığımız oyun kadar gene oyun oynarız. 56 yaşındayım.”

Entel duruşu ile fark yaratan adam

CELAL İŞERİ-(öğretmen)

“1965 yılında Tokat’ın Kızık Köyünde dünyaya geldim. Evliyim. İki tane çocuğum var. Kızım Avukat. İlkokuldan beri halk oyunlarını oynuyorum. Kızık köyü olarak halk oyunlarında derece aldık. Bu grupla halk eğitim merkezi aracılığı ile tanıştım. Meslek ayrımı, insan ayrımı yok bu grupta. Çok candanlar. Hepsini çok seviyorum. 

57 yaşındayım.”

İşini aşk ile yapan adam 

MUHİTTİN AYDIN-(davulcu)

“Erkilet var pazar var da yavrum sende nazar var. “ işte ben o Erkilette 1948 de doğdum. 

40 yıldır davul çalıyorum.Halk eğitimden emekliyim. Evliyim. Bir kızım var. 25 sene halk oyunlarında oynadım. 74 yaşındayım

İşini aşk ile yapan adam 

KADİR SARI-(zurnacı)

1966 yılında Keşlik Köyünde doğdum. 28 yıldır zurna çalıyorum. Evliyim 5 tane çocuğum var. 2001 yılından beri bu grupla beraberim. 

56 yaşındayım. 

Masumiyeti ile huzur veren gençlik

BURCU TOPLAR- (Ev kızı)

2001 Tokat doğumluyum. Lise mezunuyum. 10 yıldır folklor oynuyorum. 5 yıldır bu gönüllü grubun içindeyim. Kültür elçiliği ve kurulan dostluklar beni çok mutlu etti. 

Gamzeli gülüşüyle gençlik 

ELİF KARAKAYA-(öğrenci)

“2002 Tokat doğumluyum. GOP üniversitesi Devlet Konservatuarı 1. Sınıf öğrencisiyim. Nefise hocamın sayesinde bu gönüllü gurupla tanıştım. Çok Samimi dostlukların olduğu bir yer. Bu kıyafetler benim eskiyle bağ kurmamı sağladı. Çok severek geliyorum ve oynuyorum.”

İşini çok seven Başkan 

DİLEK İŞBİLİR-(memur)

“1974 doğumluyum. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfında çalışıyorum. Bir oğlum var. 15 yıldır folklor oynuyorum. En güzel dostlukları bu sayede kurdum. Bir çok ülke gezdim, festivallere katıldık. Ben burada insanlara güvenmeyi öğrendim. Ak SAÇLILAR gönüllü halk oyunları ekibinin içinde olmaktan mutluyum.”

Serçe parmağından hayata tutunan kadın 

FATMA KILIÇARSLAN-(usta öğretici)

“1968 yılında Amasya’da doğdum. Eşim vefat edince üç çocuğumu ben büyüttüm. Çocuklarım üniversiteyi bu şehirde okudular. Bende 2008 de buraya onları okutmak içim geldim. Halk oyunlarını öğrenmeye gittim. Oyunlar benim mesleğim oldu. 2. Kademe Halk oyunları antrenörlük yaptım. Mili eğitim Okullarında halkoyunları öğretmenliği yapıyorum. 2010 yılında bu gönüllü gurubuyla tanıştım ve o gün bu gündür kültür elçiliği yapıyoruz. Birçok ülke gezdik festivallere katıldık, dostluklar kurduk. Kendi ayaklarımın üzerinde durmasını öğrendim.”

Kara gözlerinde çok şey okuduğum kadın

NECLA ÖZÇELİK-(hemşire)

“1975 Malatya doğumluyum. İki çocuğum var. 1992 yılında sağlık meslek lisesinde okurken tanıştım halk oyunları ile. 30 yıldır, o gün bu gündür oynuyorum. Çok güzel arkadaşlıklar edindim. Sosyal çevrem genişledi. Bu grupta hepimiz serçe parmağımızdan birbirimize bağlıyız. Bir telefon uzağındayız. İyi gün, kötü gün dostuyuz. Mutluyum.”

First Leydi hanımefendi

HANİFE DERTLİ-(emekli-hemşire)

1970 yılında Tokat’ta doğdum. Evliyim. iki çocuğum var. Halk oyunları ile Eşimden dolayı tanıştım. İlk önceleri hiç sevmiyordum. Çocuklarımı büyüttüm. Sonra bu guruba bende dahil oldum. 10 yıldır çok severek oynuyorum. Vazgeçilmezlerim arasında. Birçok ülke gördük bu sayede. Tarihimizi, kültürümüzü daha iyi tanıdık. Arkadaşlarımı çok seviyorum. Eşimle birlikte folklor oynamak harika bir duygu.52 yaşındayım “ diyor Hanımefendiler diyarının hanımefendisi.


         AK SAÇLILAR HALK OYUNLARI EKİBİ ile tanışmaktan dolayı ben çok mutlu ve onurluyum. Çünkü işini hiç bir karşılık beklemeden aşk ile yapan bu yüce gönüllü insanlarla bir arada olmak, aynı şehirde yaşamak bana güç veriyor. Kültür elçiliği sıfatını en güzelinden ve özelinden hak eden kadim ŞEHRİMİZİN kadim insanlarını yürekten kutluyorum saygıyla selamlıyorum. Yaş ortalaması 18 ile 74  yaş arasında olan ve gönüllülük esasına dayanarak hobi olarak oynadıkları halk oyunlarını bir sonraki nesle aktarmak, kurdukları dostluklarla insanlığımızı pekiştirmek ve dertlerden, tasadan, stresten biraz olsun uzak kalmak, çalışmak, üretmek, gezmek, görmek ve geçmişi geleceğe bağlayan köprü oldukları için gösterdikleri bu olağanüstü çabayı ayakta alkışlıyorum. Sizlerde ücretsiz olarak verilen bu kurslardan almak isterseniz kaydınızı yaptıra bilir, haftada 3 gün, akşam saat 7 ile 9 arası yöresel halk oyunlarını öğrenebilir kursun sonunda eğitim sertifikanızı alabilirsiniz. Umarım Ak SAÇLILAR  ekibi birçok insana da örnek olur. 

Hayata ve birbirlerine serçe parmağıyla bağlı olan bu güzide insanlara, şehrimizin gönüllü kültür elçilerine selam olsun

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

24 Mart 2022 Perşembe

En Verimli Çağ

 BİR KİŞİNİN EN ÜRETKEN YAŞI


Değerli okurlarım, yaşımı bilen iki değerli arkadaşım bana aşağıdaki bilgiyi gönderdi.


***

ABD'de yapılan büyük bir araştırma şunu buldu: 

• Bir kişinin en üretken yaşı 60 ile 70 arasındadır...

• En üretken 2. insan aşaması 70-80 yaşları arasıdır...

• En verimli 3. aşama - 50 ve 60 yaş...

• Bundan önce, kişi henüz zirveye ulaşmamıştır...

• Nobel Ödülü kazananların yaş ortalaması 62'dir...

• Dünyanın en büyük 100 şirketinin başkanlarının yaş ortalaması 63...


***

Ve devam ediyor. Bu çalışma, NEW ENGLAND JOURNAL OF MEDICINE'da doktor ve psikologlardan oluşan bir ekip tarafından yayınlanmış. Şöyle bir cümle ile bitiyor: “Bu nedenle 60, 70 veya 80 yaşında iseniz hayatınızın en iyi seviyesindesiniz... Aileniz ve arkadaşlarınızın yaşlarıyla gurur duyabilmeleri için bu bilgileri gönderin...” Dediğim gibi yaşımı bilen iki dost bu araştırmayı benimle paylaşmış. Kendilerine teşekkür ediyorum. Gerçekten de üretici bir dönemimde olduğumu hissediyorum.


Ama ben bu yazıyı size şu soruyu sormak için yazıyorum: İnsanla ilgili bu tür araştırmalar neden hep dış kaynaklı? Acaba Türkiye’de bu gibi konularda araştırmalar yapılıyor da yayın ve haber verme konusunda aksayan bazı yönlerden dolayı bizim mi haberimiz olmuyor? 

2020 yılı itibariyle Türkiye’de 130 devlet 73 özel üniversite olmak üzere toplam 203 üniversite var. Bu üniversitelerde toplam 174 bin 494 akademisyen var. Akademisyenlerin 28 bin 514'ü profesör, 16 bin 664'ü doçent, 40 bin 998'i doktor öğretim üyesi, 37 bin 651'i öğretim görevlisi, 50 bin 667'si araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Bu gurur duyulacak güçlü bir bilim kadrosu. İnsanımızın sosyal ve psikolojik durumu ile ilgili araştırmaların yoğun olarak ülkemizde de yer almasını istiyorum. Örneğin,


- Meslek seçiminde gençlerin yüzde kaçı rehberlik alabiliyor? Kimler ne gibi rehberlik yapıyor?


- Öğretmenler emekli olduktan sonra zamanlarını nasıl değerlendiriyorlar? Kadın ve erkek öğretmenler arasında bir fark var mı?


- Türkiye’de iş kurmuş ve işini son 30 yıldır sürdürebilmiş kişilerin ne gibi sosyal ve psikolojik özellikleri var? Mesela, içine doğup büyüdükleri ailenin sosyal -ekonomik-psikolojik-kültürel özellikleri; eğitim düzeyleri ve eğitim türleri; kendisine rehberlik yapmış insanlar var mı, var ise onların özellikleri; karakter yapıları ve yaşam felsefeleri ne, gibi.


Bilmem bu tür sorular sizin de ilginizi çekiyor mu? Türkiye’yi Türk bilim insanları tarafından yapılan bilimsel araştırmalarla tanımak bana önemli görünüyor. Planlama ve projeler yapılırken bilimsel araştırmalardan elde edilen bilgiler yol gösterici olur. Aklıma gelen diğer araştırma konularını sizinle paylaşmamı ister misiniz? Okuduğunuz için teşekkür ederim. Selamlar, sağlıklı günler. 


(Doğan Cüceloğlu / 27 Aralık 2020)

18 Mart 2022 Cuma

KADIM ŞEHRİMİZİN KADİM İNSANLARI RASİM CANBOLAT

 KADIM ŞEHRİMİZİN KADIM İNSANLARI “Kadim Şehrimizin Kadim İnsanları”yazı dizisinde bu hafta 1964 yılından beri Tokat’ta yaşayan ve bir çok öğrenci yetiştiren 6 kitaba imza atan Edebiyat öğretmeni çok kıymetli Rasim Canbolat hocamı daha yakından tanıyacağız. Gönül kapılarını samimiyetle bize açan ve “Kadın evin orta direğidir”diyerek kadının hane içindeki varlığının değerini ve önemini bu cümle ile  altını çizen hocam “Öğretmenlikten başka meslek düşünemiyorum.”Tanrı gökten inse de bir meslek seçse, mutlaka öğretmenliği seçerdi” sözünü çok beğeniyorum. Tekrar dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa yine öğretmenliği seçerim” diyerek 27 yıllık eğitim öğretim hayatında bir çok insan yetiştiren duayen eğitimci öğretmen Rasim Canbolat hocamla hayata dair yapacağımız sohbetimize başlıyorum. Malum pandemi şartlarından dolayı bir araya gelip yüz yüze röportaj yapmak mümkün olmadı ama sosyal medya üzerinden sorularıma içtenlikle cevap veren ve engin bilgilerini bizimle paylaşan gönül kapılarını sonuna kadar açan hocama çok çok teşekkür ederim. Hürmetle ve saygıyla ellerinden öperim. 

Sorularıma hoşgeldiniz diyerek başlamak istiyorum. 

1-Rasim Canbolat kimdir? Bize kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 

1-Rasim Canbolat: Çorum – Alaca Küre Köyü, 1940 doğumlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Emekli Edebiyat öğretmeni, evli, iki çocuk babası ve dört torun büyükbabasıdır. Aydınlığa Doğru, Benimle Gezer misin, Düzey, Katkısız, Giderayak ve Kalem Dostlarımın Yorumlarıyla adlarında basılı altı kitabının yanında, bir de basıma hazır Zaman Akarken adlı bir kitabı vardır. 1964 yılından beri Tokat’ta oturmaktadır.

Soru 2-İnsanın ana vatanı çocukluğudur der Doğan Cüceloğlu hocam. Çocukluğunuza dair unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız kıymeti hocam?

2-Yokluk, yoksulluk öksüz ve yetim geçen çocukluğumla ilgili geriye dönüp bakınca beş yaşımda annemi, dokuz yaşımda babamı kaybetmem unutamadığım ve de en acı anılarımdır.

ANNEM

Beş yaşlarımdayken kaybettiğim annemi hayal meyal anımsıyorum. Kısaya yakın orta boylu, esmerdi. Ön dişlerinden birinde bembeyaz bir leke vardı. İddiacıydı. Hatta komşulara göre ölümü de bu iddiacılığı yüzünden olmuş: o yıllarda Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlere köylüye örnek tarım yapsın diye at, araba, pulluk gibi tarım aletleri ve de ekmesi, biçmesi için tarla verilirmiş. Tarlamızın bir bölümü ile üzerine öğretmen lojmanı yapılması için harmanımızın yarısını öğretmene vermişler. Bu durumu haksızlık sayan annemin devletin haksız tasarrufuna yana yana hastalandığını ve vefat ettiğini söylerler...

(Yine derler ki: Annem ölünce altı aylık kardeşimi cesedin üstüne koymuşlar bakalım emecek mi diye. Ele seyir lazım, n’olacak!)

Annemin ölümünden sonra emsallerim, bana her zamankinden daha çok değer verir, oyalamak için ellerinden geleni yaparlardı.

Sürekli ağlama sesi duyulduğu için evimizi sevmiyordum.


Babamın vefatı:

Bir sabah, evimizin dam başından duyulan ayak seslerine uyandık, beraber yattığımız dört yaşındaki kardeşimle. Bu ayak sesleri, Kurban Bayramı’nın arifesinde sabaha karşı vefat eden babamın cenazesine gelenlerin ayak sesleriymiş.


Oysa akşam babam, “Yarın Camili köyündeki bacınız ve enişteniz de gelecekler. Kurbanı beraber keseceğiz” demişti. 


Benden yedi yaş büyük olan ablamın anlattığına göre biz yatınca rahatsızlanan babam, bana bir şey olursa çocuklar korkmasınlar diye yeğeni Haydar Ağabeyi, komşumuz Cemal amcayı çağırtmış. Onlarla konuşa konuşa teslim etmiş ruhunu... 


Kalabalıklar avlumuzu doldururken dört yaşındaki kardeşimle duvarın dibine oturduk güneşleniyorduk. Önümüzden geçen teyze ve ablalar, bize acıyarak bakıyorlardı.


Soru 3- Öğretmen olmasaydınız ne olmak isterdiniz? Okul yıllarınıza ait unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?


3-Öğretmenlikten başka meslek düşünemiyorum.”Tanrı gökten inse de bir meslek seçse, mutlaka öğretmenliği seçerdi” sözünü çok beğeniyorum. Tekrar dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa yine öğretmenliği seçerim. Çünkü sınıfa girip kapıyı kapayınca vicdanınla baş başa, sınıfın tek hâkimi sensin, özgür ve tam yetkiyle

(Okulla ilgili anı)             FENNİ KOVAN


Öğretmen okulu tarım öğretmenimiz bizi güneşli bir günde güzel bir çayırlıkta kara kovandan fenni kovana arı aktarmaya götürdü. Hepimize birer maske dağıttı. Orada beni bir arı, saçımla alnımın birleştiği yerden soktu. Alnım yavaş yavaş şişmeye başladı. Yatılıydık. Revire gitmek için nöbetçi öğretmenden izin istedim. “Bir arı sokması için revire gitmeyi delikanlılığına yediriyorsan git” dedi. Tabii yediremedim ve gitmedim.


Ertesi sabah aynaya baktığımda kafam şişmiş, gözlerim birer çizgi olmuştu. Hemen hastaneye gönderdiler. Doktor, “Bir arı sokması, adamı öldürebilir. İnşallah geç olmamıştır” diyerek hemşireye “Kalsiyum yap” talimatı verdi. Kalsiyumun ateşini ayak parmaklarımda duydum. Bu olayı kolay kolay unutamam. 

Soru 4-Hayatınızda keşke dediğiniz bir şey var mı? 

4-Tokat’ta iki yıllık öğretmendim. Küçük kardeşim askerliğini şoför olarak bitirmiş sivil ehliyet almak için Tokat’a, yanıma gelmişti. Ehliyetini aldıktan sonra durmadı. Çünkü çocukluk arkadaşlarının hepsi Ankara’da çalışıyorlardı. Köye dönünce ev, tarla, harman yeri ne bulduysa satıp Ankara’da almış soluğu...


 Zorlayıp Tokat’ta bir işe yerleştirmeyi akıl edemediğime pişmanım. Gerçi teklif etsem durmazdı ki inatçının tekiydi rahmetli. Ayrıca “Askerden gelenler, kırk gün burnu havalarda gezerlermiş.” Belki başka pişmanlıklarım da olmuştur ama en büyük, en unutamadığım pişmanlığım budur hayatta… 

Soru 5- 82 yıllık gözlemlerinize dayanarak, Eskiyle yeniyi kıyasladığımızda şimdiki gençler nereye gidiyor? Bir öğretmen gözü ile baktığınızda bize neler söylemek istersiniz? 

5-Eskinin gençleri, terbiyeli, büyüğünü küçüğünü bilir, saygıda kusur etmez, ne verirsen almaya hazır, genellikle büyüklerinin yönlendirmesini beklerlerdi. Şimdi bir karış çocuğa söz geçiremiyorsun. Herkes burnunun doğrultusuna gidiyor. Ayrıca günümüzün gençliği, internet ortamına çabuk uyum sağladı. Merak ettikleri her şeyi orada buluyorlar. Onlara öğretecek bir şeyimiz kalmadı. Ama onlardan öğrenecek çok şeyimiz var.


Bence gerekli ortamı hazırlayıp gençleri serbest bırakmalıyız. Çeşit çeşit ansiklopediler aldık hiç birinin kapağını açmadılar. Çünkü aradıkları her bilgi, akıllı telefonlarında hazır ve nazırdır.  


Soru6-Bir edebiyat öğretmeni olarak binlerce öğrenci yetiştirdiniz? Öğrencilerinizle karşılaştığınızda neler hissediyorsunuz?

6- 1964-65 öğretim yılında Tokat GOP lisesi’nde göreve başladım. 1972 yılında liseden ayrılan Plevne Ortaokulu’nda emekli oldum. Bir bakıma Tokat’ın her evinde bir ya da birkaç öğrencimin bulunması mümkündür.  Ne var ki onlar söylemeyince öğrencim olduklarını bilemiyorum. Geçen gün beraber çalıştığımız, hatta müdür yardımcısı olan bir öğrencimi birisiyle tanıştırmak istedim. “Bahattin, Zekeriya ile tanıştırayım, öğrencimdir” dediğimde “Hocam, dersimize gelmiştiniz. Aynı sınıftaydık ya!” demez mi?

Öğrencimin biri başıma müdür oldu. Bana Türkçe dersi bile verdi. Ders defterine “Sınav soruları YANITLANDI” yazmışım. Müdür Bey, kırmızı kalemle YANITLANDI sözcüğünü çizmiş. CEVAPLANDI yazmış. Meğerse yanıt sözcüğü cevap anlamına geliyormuş. (Matematik öğretmeninden Türkçe öğretmenine Türkçe dersi)

Şoför yardımcıları, milletvekilleri, profesörler, karşılaştığımızda siz bizim öğretmenimizdiniz deyip saygı gösteriyorlar. Ben de memnun oluyorum. Yurt ya da dünya çapında öğrencilerimle de karşılaşıyorum, bir kurumda temizlik görevlisi olanlarla da… 

Herkese eşit davrandığıma inanıyorum. Kimseye özel ders vermedim. Başardıysa da kendi gayret ve çabası, başaramadıysa da kendi maddi ve manevi yetersizliğindendir. Başarandan pay da çıkarmam. Başaramayandan suçluluk da duymam…

 Soru 7- Şairler yatağı, âlimler Konağı, fazıllar yurdu Tokat’ı kısaca tanımlarsanız neler söylemek istersiniz? 

7- Tokat, fizikî olarak en şanslı illerimizden birisidir. Yeşil Irmak’ın suladığı Kazova, Çekerek Irmak’ının suladığı Artova ve Zile ovaları, coşkun sulu Kelkit’in suladığı Niksar ve Erbaa Ovaları bu ilimizin sınırları içindedirler. 

Tarihi yönden ipek yolu güzergâhında olduğu için hanları, hamamları, Sulusaray kalıntıları, Maşhat Höyük, Jül Sezar’ın “Vini vidi vici” geldim gördüm yendim dediği ünlü sözü, Zile kalesinde kazılıdır. Caddelere, statlara üniversite dâhil her dereceli eğitim kurumuna adını veren ünlü Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa Tokat’ta yaşamaktadır, adıyla…  

Küçük bir vadi içine yerleşen Tokat şehri, ilk bakışta ufak tefek gibi görünür ama yaylaları ovaları, yaygın kültürü ile hatırı sayılır illerimiz arasında kendine has, özgür ağırlığı olan sayılı şehirlerden birisidir…  

Soru 8- Hayalleriniz nedir? 

8- Bu yaştan sonra ne hayalim olabilir ki, sağlıklı yaşamdan başka? Ayakta durabilmek, kimsenin gözüne bakmadan çoluğu çocuğu, hısım akrabayı utandırmadan dünyamızı değiştirelim yeter. Hastayı utandırmadan, bakanı usandırmadan vedalaşmak kadar güzel bir şey var mıdır? Rahmetli babam da öyle yummuş gözlerini…


Soru 9-Aile de kadının önemi, Anadolu coğrafyasında kadının yeri ve önemini bir kaç cümle ile açıklar mısınız? 

9- Kadın evin orta direğidir. Her ne kadar hane reisi erkek sanılırsa da asıl reis kadındır. Belki erkek karar verir ama kadınının onay vermediği karar, koftur, çürüktür. Karardan önce kadının görüşü alınmalıdır ki sonradan pişmanlık duyulmaya. Kadının en sevdiği et, erkeğin başının etiymiş, (Anadolu’da kadının yeri) Eksiden han kadar hanımın da sözü geçerdi. Arabın etkisine girmeyen Türk boylarında kadın halen baş tacıdır, erkekle yan yana yürür. Arap etkisindeki Türklerde ise kadın, erkeği en az yedi adım geriden izlemelidir.

Dul kalan kadın kendi kendini gayet güzel yönetirken, dul erkekler rezil rüsva oluyorlar. Yani kombiyi ne kadar açarsan aç, yine de ısıtmazsın kadınsız evi.


Soru 10-Dünya gündeminde var olan savaşlar, pandemi, ekonomik kriz, göçler, gıda ve yakıta yapılan zamlarla mücadele etmeye çalışıyoruz. Siz bütün bunlardan emekli bir öğretmen olarak nasıl etkilendiniz? İnsanlık Nereye gidiyor? 

10- Eşimle iki kişi yaşıyoruz. Çift maaşız. Ben bire dörtten emekli olduğum halde banka emeklisi eşim benden bir buçuk kat fazla alıyor. Çok şükür sıkıntımız yok. Üstelik çocuk okutuyorlar diye çocuklarımıza yardım bile ediyoruz. Tek maaşlı emeklilerin Allah yardımcıları olsun. Hele de kiracı iseler, geçimlerinin daha da zor olduğunu tahmin ediyorum. Gerçi, geçim sırdır derler…

(“İnsanlık nereye gidiyor?” sorunuzun yanıtı) İnsanlık, bir bilinmeze doğru pupa yelken gidiyor. Aklı başında sandığımız kimi liderler de şaşırdı yörüngesini. “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” bakalım…

Soru 11-82 yıllık hayat size ne öğretti. Hayatın anlamı sizce nedir? 

11- 82 yıllık hayattan her alanda ölçülü olmayı öğrendim. Mal da mülk de edinilen dostluk ta, konuşma ta, susmak ta…  Aklımıza gelen her şeyde ölçüyü kaçırmayalım ne aşırı iyi, ne aşırı kötü olalım. “İleri gitme kafana, geri kalma arkana vururlar” sözü düsturumuz olmalı diyorum. Ama uyabildim mi, uyamadım mı? O ayrı. Ahkâm kesmek kolay da…

Soru 12- Son olarak neler söylemek istersiniz? 

12- Son olarak söylemek istediklerimi Âşık Mahsuni Şerif iki kıtada özetleyivermiş. Âşığın sözünün üstüne söz mü söylenirmiş? Mahsuni’ye katılıyorum… R. C.

Ey erenler bir kâmile danıştım

Er olana edep erkân hoşumuş

Kalırsa dünyada insanlık kalır

Kuru hayal fani dünya boşumuş


Dünyada delinin teki Mahsuni

Yaktı seni içindeki Mahsuni

Dile kolay içindeki Mahsuni

Yıllar yılı taşımışta taşımış


dizeleriyle röportajımızı tamamlıyoruz. 


Kadim Şehrimizin Kadim İnsanları yazı dizisinde bu hafta 58 yıldır bu şehirde yaşayan Emekli öğretmen, yazar Rasim Canbolat hocamı daha yakından tanıdık. Çocukluk anılarına dair yaşadığı anne yoksunluğunu “YANİ KOMBİYİ NE KADAR AÇARSAN AÇ YİNEDE ISITAMAZSIN KADINSIZ EVİ ” diyerek” kadının değerini, kıymetini Kadın evin orta direğidir. Her ne kadar hane reisi erkek sanılırsa da asıl reis kadındır. Belki erkek karar verir ama kadınının onay vermediği karar, koftur, çürüktür. Karardan önce kadının görüşü alınmalıdır ki sonradan pişmanlık duyulmaya “ sözleriyle     tecrübelerini dile getirdi. Mahsuni Şerifin “Ey erenler bir kâmile danıştım

Er olana edep erkân hoşumuş

Kalırsa dünyada insanlık kalır

Kuru hayal fani dünya boşumuş”dizeleriyle hayatı özetleyen kıymetli büyüğümüz Rasim Canbolat hocama bizimle birlikte olduğu için çok çok teşekkür ederim. 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ