27 Şubat 2016 Cumartesi

EKİM ZAMANI

İşte geldi o an !
Soba gürül gürül ,
Alev dans ediyor  tavanda mutluluktan.
Dışarda hava buz ,
Sular donmuş sevgisizlikten.
Denizlerde martılar
Aç kaldı
Simit atan yok vapurdan,
Sevgililer terk etti diyarı 
Öksüz yetim kaldı 
Denizler balıktan,
Gökler kuşlardan
Toprak sümbülden laleden yoksun.
Şimdi ekim zamanı!





24 Şubat 2016 Çarşamba

UNUTMA BENİ

Her sabah güneş doğduğunda,
Çiğ tanesi gülün yaprağından
Selam verdiğinde,
Unutma beni

Eli yüzü kirlenmiş bir çocuğun
Tebessüm eden yüzünde
Mutluluğu gördüğünde
Unutma beni

Annenin hazırladığı sofrada
Sıcacık çorbanın tadında
Açlığı ve tokluğu tattığında
Unutma beni

Yüksek dağlara kar yağdığında
Kara saçların ağardığında
Yaş kemale erdiğinde
Unutma beni

Zamansız açan bir çiçek gördüğünde
Sakın umutsuzluğa düşme
Kardelen gibi bahardan önce
Unutma beni

Yaşadığımız hayatın göbeğinde
Acımız bazende sevincimiz
Yaşartıyorsa gözlerimizi
Sevgiden olduğunu sakın unutma
                    Dünya köylüsü



19 Şubat 2016 Cuma

GÜLE GÜLE

           Ezan sesiyle uyandım kan ter içersinde ,kabus gördüm sanki kalabalık siren sesleri alevler çığlıklar kendime geldiğimde çok şükür ki rüyaymış,eşim yanımda  mışıl mışıl uyuyor.hemen yataktan fırladım elimi yüzümü yıkadım çocukların odasının önünden geçerken aralık olan kapıdan uzun uzun kızımı seyrettim uyandırmadan sessizce sokulup ellerinden ayaklarından öptüm üstünü örttüm ve sessizce odadan ayrıldım vakit çabuk geçmişti sabahın ilk ışıklarıyla gün ağarmaya başladı.Tıraşımı oldum,Üstümü giyindim ,vaktin gelmesini beklerken içimden bolca dua ettim.
            Ateşten gömlekti bizim meslek bile bile severek isteyerek seçtik bu mesleği.bizimle evliliği seçenler dahada büyük yürekliydi. iki kere ateşten gömleği üst üste giyinmişlerdi .o yüzden eşime hayrandım gözüm arkada değildi. Çocuklarıma hem analık hem babalık yapardı.Erzurumlu Nene hatunun dediği gibi yavrular anasız babasız büyürde vatansız olmazdı .Vatan da uğruna can vermezsen vatan olmazdı,böyle gördük böyle büyüdük ,kınalı kuzuların vatan uğruna ellerindeki tek varlıklarını yani canlarını vermesi her gün gelen şehit haberleriyle  normale dönmüştü.Gelin girmedik ev olurmuş da ölüm girmedik ev olmazmış.son günlerde akan kan herkesi önüne katıp götürüyor. "Kan gövdeyi götürüyor"Çanakkale'de temeli atılan bu deyimin bu günde aynı güncelliğini koruması bu coğrafyanın tarih boyunca bu sahneleri zaman zaman yaşaması ,bu topraklarda oynanan oyunların yürekli yiğit cesur erlerin canları pahasına da olsa bu düzene geçit vermemelerinden dolayıdır. Tüm bunları düşünürken eşimin sesiyle irkildim günaydın canım, erkencisin hayrola benden önce kalkmışşın bugün dedi.Uyuyamadım dedim gözlerinin içine bakarak
Hemen çayı ocağa koydu,elini yüzünü yıkamaya gittiğinde çocuklara seslendi.
"Günaydın çocuklar hadi biraz acele edin okula geç kalacaksınız."
Biraz sonra masada hep beraber buluştuk.oğlan para istedi kitap alacakmış bu sene üniversite sınavına hazırlanıyor (oda benim gibi asker olacak inşallah)
İlk okula giden kızım büyüyünce öğretmen olacak annesi gibi okumaya çok meraklı öğlenden sonra arkadaşının doğum günü varmış oraya gideceklermiş arkadaşlarıyla izin istedi.
Kahvaltımızı ettik servis saati yaklaştı,ilk önce evden ben çıkıyorum sırasıyla oğlum sonrada anne kız beraber gidiyorlar okula. Hepsini tek tek öptüm ,kızım baba akşam eve gelirken çikolata almayı unutma dedi ,eşim erken gelirsen  annemlere uğrarız çoktandır görüşemiyoruz dedi .inşallah dedim hele bi akşam olsun görüşürüz .çocukları öptüm ,eşime Allaha ısmarladık dedim,güle güle dedi .Gülerek akşama görüşürüz hayatım dedim ,evden ayrıldım.geriye dönüp baktığımda eşim hala kapıda bana bakıyordu el salladım o da bana gülerek el salladı .
                Doğumla ölüm arasında ki yaşam penceresinde güvende oldukları yer yoktur .Başkalarının huzuru ve güvenliği için görev başındadır güvenlik güçleri.Dört tarafı hainle çevrili güzel yurdumda ,ölümün nereden geleceği belli değil.Gün boyunca iş güç akşam mesai bitti.Hava kararmıştı saat 18:30'da her yer karardı,
korkunç bir patlama sesiyle ....tüm ülke sallandı.
kara duman kapladı Ankara'nın göbeğini ,duymayan kalmadı o çığlık sesini ,evlerde babalarını bekleyen bebeler, oğullarını bekleyen analar elleri koynunda bir gelin ağlar oy anam anam nasıl dayanam....
     "Ankaranın taşına bak
      Gözlerimin yaşına bak
     Düşman bizi esir aldı
      Şu feleğin işine bak"

11 Şubat 2016 Perşembe

GÖKKUŞAĞI

           Gökkuşağı renklerini insanlara benzetirim .Her bir renk kendi dalga boyunda karşısındakine verdiği huzur kadar sevilir.kimisi maviye aşık kimisi kırmızıya kimisi yeşile....
           Ben tüm renklere aşığım , ruh halime göre zaman zaman renk tercihlerim değişir.mutluysam siyah giyinirim çünkü hepsiyle beraber olmak vardır içimde hiç birinden vaz geçemem ayırt edemem.hangisinden vaz geçeyim zümrüt yeşilden mi,yakut kırmızıdan mı,gök mavisinden mi,güneş sarısından mı, o yüzden tercihim bütün renklerin toplamı olan siyahı giyinirim üstüme.
             Mutsuzsam ki çok nadirdir bu durum bende, o zaman beyaz giyinirim beni mutsuz eden şeyin üstüne yeni bir sayfa açmak için ,temiz duyguları hatırlamak için hiç bir şey beni üzmeye değmez dercesine meydan okumadır aslında birazda kendime.inadına inadına güzellikleri saflığı vurgulamak için .
Çocuktum ilk okul beşinci sınıfta yatılı okul sınavlarına girmiştim.Dayım okumayı ve okuyanı çok severdi. Okumaya teşfik olsun ödül olsun diye "kızım sınavı kazanırsan dile benden ne dilersen "dedi.Sınavı kazandığımı duyunca "kızım güzel bir kazağı hak etti "dedi ve bir hafta sonra bana sarı renkli çok güzel bir kazak hediye etti.Dayımı çok sevdiğimden midir nedir bilmem sarı kazağıda çok sevmiştim içimi ısıtmıştı dokuması ,rengi yolumu aydınlatmıştı güneş gibi.sanki bana sende okursan kendini geliştirirsen önce içini sonra etrafını güneş gibi aydınlatır ve sıcaklık yayarsın der gibi .odur budur sarı renge karşı özel bir ilgim vardır .Tüm renklerin anası beyaz dır derler ,beyaz ışık kırılırsa dalgalara ayrılır yeşil olur mavi ,sarı ,kırmızı ,turuncu yani hücrenin bölünmesi gibi yaşam başlar hayat olur hepsi kendi lisanlarınca kendilerine düşen görevi yerine getirirler birbirlerini üzmeden kırmadan kırılmadan sınırlarını aşmadan.
              İnsan oğluda tek bir nefisten yaratılmadı mı?Tek bir hücreden çoğalıp çeşit çeşit insanlar dünyaya gelmedi mi? Allah ayetinde "isteseydim tek bir ümmet yaratırdım" derken bizi yaratılanların güzelliklerine ve çeşitliliğine dikkat çekerek düşünmeye ve akletmeye davet etmesinin altında ki gerçeği görebilmemizi sağlayan  bu çoklukta ki birliğin yüce yaradana hamd ederek şükretmenin ne kadar acziyetimizin farkına varmamız için olsa gerek.Gökkuşağı yağmurlardan  sonra çıkan bir doğa olayıdır.yani rahmetimle sevgimle hepiniz benim yarattığım mahlukatımsınız, hepinizin sahibi benim bana karşı olan sorumluluklarınızı ayrılıklara düşüp unutmayın hepiniz birsiniz der gibi bize her yağmurdan sonra kokusuyla görüntüsüyle bize seni hatılattığı için içimize huzur dolup bizi yaşama sevinciyle doldurduğu için gökkuşağını çok seviyorum.Farklı farklı renklerde olsanızda en güzel kaynaktan beslenen insanların bir araya gelerek sergiledikleri güzellikleri bende destekler yeryüzündekilere onları taç yaparım der gibi yorumlamak çok hoşuma gidiyor.Selam olsun ayrı gayrı görmeyenlere omuz omuza yürüyenlere.
              Dünya köylüsü

10 Şubat 2016 Çarşamba

CEMRE

Bazen insan kendisini çok bilmiş,
Çok güçlü,Yıkılmaz,
Çok yalnız,
Çok sevilen,Vazgeçilmez,zanneder.
Gün gelir  bütün bu zannettiklerimizin boş şeyler olduğunu görür aslında,
Ne kadar cahil,
 Ne kadar zayıf,
Yanlızlaşmaya mahkum
İşe yaradığın sürece sevilen
Çıkarları bittiğinde vazgeçilebilen
Sıradan bir insan olduğunu
Cemre düşünce anlar insan.
ilk cemre zihne düştü zannımı yok etti
İkinci cemre dilime düştü kibrimi yok etti
Üçüncü cemre kalbime düştü varlığımı yok etti.
Yeterki sen senden vazgeçme!
Cemre sana düşerse,
 Önce Sevgi tohumunu,sonra merhametle dallarını
Ve  daha sonrada huzurla meyvesine erersin.
          Dünya köylüsü

9 Şubat 2016 Salı

DÖNGÜ

Önce topraktım,sonra süzüldüm özde tohum.
Sonra tohumu ektin rahim tarlasına sevgiyle,
İlgiyle alakayla  özle besledin büyüttün.
Olgunlaştığında Kestin göbek bağımı.
Çocuk oldum ,rüşte ulaştırdın ,ihtiyarladım.
Ömür verdin düşünmek ve yaşamak için,
Bazende vakitsiz aldın verdiklerini.
Hepsinin bir amacı vardı aklını kullanmak
Ve taktir edilen süreye ulaşmak için.
Arayanlar buldu seni,bulanlar erdi sana
Erenler döndü geri,seni anlattı bilmeyenlere.
"Ölenler hayvan imiş aşıklar ölmez imiş."
                          Dünya köylüsü


6 Şubat 2016 Cumartesi

"BİLGİ GÜÇTÜR GÜÇ ÖZGÜRLÜKTÜR"


             Bilmediğin şey eksiğindir. Onu kuruntularınla büyütürsün ve o büyüttüğün şeyden korkmaya başlarsın.Tüm bu korkulardan sığrılmaya yöneldiğin anda arayışa başlarsın.
             Ama korktuğun şeyin üstüne gider araştırır eksiğini giderirsen bilgilenirsen kafandaki soru işaretleri gider ve aslında korkulacak bir şey olmadığının farkına vardığında güçlenirsin.hayatın değer kazanmaya başlar.
              Bu farkındalıkla yola devam edersen korkulacak şeyin cehaletten kaynaklandığının farkına varırsan,ve kendini yaratılmışların en şereflisi olduğunu bu şerefin seni yaradanla kurulan  bağla olacağını anlayıp bu bağı kuvvetlendirdiğin anda özgürleşirsin.Hayatının anlamı ortaya çıkar.
          Dünya köylüsü

4 Şubat 2016 Perşembe

ÇOCUK OLMAK

           Bugün dünya üzerinde  açlıktan ağlayan soğuktan donan savaştan ölen bir çocuk varsa bunun sebebi içindeki çocuğu öldürüp mekanikleşen insandır.
           Herşeyin küçüğü sevilir karşılıksız.Küçük deyipte küçümseme bir gülüş bir samimi davranış  sıcak bir dokunuş .Düşünsenize evde küçük bir bebeğin olduğunu o evde gülücük hareket ve aksiyon eksik olmaz.Her şey ona endekslidir .O'nun uyku saati mama saati gezinti vakti oyun vakti derken akşam oldu.Evdeki herkesin ilgi odağı,stres topu terapi merkezi .Farkına varmadan tedavi oldun bütün olumsuzluklar Onun sayesinde pozitife döndü.Büyürken içimizdeki çocuğuda büyütüyoruz ,öyle büyütüyoruz ki üstünü örtüyoruz tüm güzelliklerin samimiyetin içten gelen bir gülümsemenin duygularımızın."az veren candan çok veren maldan" der atalarımız.Büyüdük çok çalıştık mal biriktirmek için ,büyüttük  içimizdeki malı. Zamanla bizde mallaştık,yedik içtik ve seviştik sadece...çocuklar ağladı,annesiz babasız kaldı çocuklar, çocuksuz kaldı analar babalar, deniz  yüzümüze vurdu şavaştan kaçan Aylan bebeği yeter yeter artık çocuklar ölmesin diye haykırdı...
Binlercesi Suriyede ,Irakta,Afganistanda ,Afrikada,Moğalistanda dünyanın dört bir yanında çocuklar candan verdiler . hepsi kendi dilince yeter diyordu büyüklere büyük başlara sağırlara ve dilsizlere haykırıyorlardı kendi lisanlarınca
Böylemi olmalıydı dünya !
Gülümseyen çocukların kahkalarıyla çınlamalıydı heryan ,bomba sesiyle değil.
Çocukların yaptığı resimlerle boyanmalıydı tüm dünya ,kanla değil
Denizdeki dalgalarda sörf yapmalıydı çocuklar,hayatlarla dalga değil
Güneş gibi doğmalıydı bir çocuk selanikten,samsundan,dışardan değil
Parklarda bahçelerde bağlarda  koşmalıydı çocuklar,dağlarda değil
Şarkılar türküler operalar söylemeliydi,ağıtlar değil
Gözlerinde umut ve göklerin mavisi olmalıydı,korku ve yaş değil
Ellerinde Sevgi ,zanaat ,oyuncak olmalıydı,tabanca top tüfek değil
Hayallerinde evsiz barksız aç kalmak ölmek gam keder olmamalıydı çocukların.
Nasıl bir dünya ! Böyle mi olmalıydı mirasımız çocuklarımıza.
Çocuk olmanın bedeli bu olmamalıydı!!!
                          Dünya köylüsü

3 Şubat 2016 Çarşamba

İNSAN

İnsanlık deryasında yüzen insanoğlunun gemisi insanın kendisidir.insanın gemisi nezaman yüksek düşünceye ulaştı o zaman cudiye kurtuluşa erdi.yani en yüksek teknolojiyle donatılmış bir geminin bağı yaradanla kurulmuşsa o geminin batması olanaksızdır.
örnek olarak Nuhu,yunusu,yusufu,ibrahimi,musayı,isayı,ve muhammedi verebiliriz. Batan geminin yani yaradanla bağ kurulmamış benlikle inşa edilen hayatların sonu batmaktan ibarettir.
örnek olarak firavunu,nemrutu,titanik,yüksek düşünceye yaradana ve elçilerin getirmiş olduğu mesaja kulaklarını tıkayanların sonlarının batmaktan başka çıkış yolu yoktur.ve yeniden inşalarıda mümkün değildir .çünkü son pişmanlık fayda vermeyeceği o gün gelmezden evvel kendine çeki düzen verebilmektir aslolan.ömür bir mevsimdir gelir geçer.
        Adem olduğunda muhattap alındın.değerlendin değer kazandın bu bilincin sana öğrettiklerini unutursan yada bilerek kendi çıkarına kullandığında bilinç düzeyinden yüksek düşünceden kovulursun ve yine değersizleşirsin Allah katında .Kul yanında değerin olur ama hak yanında olmaz asıl kayıp asıl cehennem odur.
         Nuhun gemisi yani yaşadığı toplumda kimsenin inanmadığı kayıp değerler ile kendini inşa etti.içindeki en yüce duygulara ve düşüncelere ve davranışlarla kendini yaradana teslim etti .nefsinden geleni yuttu,ruhundan geleni tuttu.Allah'ta ona icabet etti,gün geldiğinde yaradanın izniyle tasadan kurtulup kurtuluşa eresin. Bu yöneliş hakkaniyetlice olsun düşüncelerimiz ve davranışlarımız bizim birer uzvumuz yada bizim bir parçamız gibidir bizden zuhur edenler.bizden zuhur edenler çok sevdiğimiz vazgecemediğimiz bir hal olsa bile  ondan vaz geçeceksinki  en yücesine eresin.Allah'ın yardımıyla zürriyetin güzelliklerde anılsın ve devam etsin.
        İbrahim düşündü atalar dininden vaz geçti .ibrahim nuhun soyundan kurtuluşa erenlerden idi ve selim bir kalp ile Allah'a yönelenlerden idi.muhakkak ki ben rabbime gidiciyim O bana hidayet edecek dedi.Baban bile olsa  yani kemikleşmiş yapıdan hak için ondan vazgeçti ki mevlam onu tüm insanlık deryasında yüzen gemilere önder yaptı.
        Yusuf yaradandan vazgeçmediği için zindanlara atıldı ,züleyhaya meyl etseydi yusuf yusuf olmazdı,ve yaradanda ondan vazgeçmediğini göstermek için onu tüm ülkeye kral yaptı.
         Yunus çalıştı çabaladı ama kulak veren olmayınca sizinle mi uğraşacağım deyip yerini yurdunu terk etti sorumluluktan kaçtı.Ama bu terk edişlerin görevden kaçışların ona huzur getirmeyeceğini gördü ve yaradana sığınıp pişmanlığını dile getirdi ve yaradana sığınmakla onun limanına demir atan gemisinin kurtuluşuna vesile oldu.geri kalan ömrünü mutlu yaşadı.
         Musa gibi sandıklarda nehirden geçip,saraylarda zalimin ocağında yetişip,adam öldürüp ,yerini yurdunu terk edip hak dostu bir limana sığınıp kendini tamir ettikten sonra yeniden saraya dönüp gerçeği  ve hakikati getiren bilinen bilgiyle sıratel mustakime kılavuzlanan bu insanın Allah'tan bi haber yaşayan saray halkını kurtuluşa davet etmesi, bilginin ve öğrenmenin güzele ulaşmanın kuralının bu olduğunu hatırlatmasının örneğidir...
         İsa yüksek düşüncenin  ve bilincin sadece ve sadece arınmışlıklardan doğacağının bir göstergesidir. Tüm yaratılmış beşeri kanunlarına dünya ilmine meydan okumadır.kurtuluşun ancak ve ancak yaradana demir atmakta olduğunun bir kez daha üstüne basılarak altını çizerek bizi uyarması ve en güzele ulaşa bilmenin yolunun bu olduğunu müjdelemesi...
        Muhammet Mustafa Ahmet bütün bu elemelerin bu arınmışlıkların bu temizlenmelerin bize getirdiği huzurun ve mutluluğun verdiği çoşkuyla enerjiyle bilinç düzeyinde bilinçli yaşamanın ve ahiretin azığının bu dünyada ki  zamanda hazırlanmasının ve başkalarınında bu güzelliğe meyl etmesi için sorumluluk bilinciyle yaşamasının son kez hatırlatılmasıdır.Hayat denen bu deryadaki  insan gemisinin en yüksek seviyeye   Sabitlenmesidir oturmasıdır otağ kurmasıdır bilinç limanına demir atmasıdır.Muhakkak ki onlar zafere erdirilmişlerdir.
        İnsan gelişmeye açık  herdaim güzele yönelen çirkine meyletmeyen  tüm çirkinliklerden arınmaya musait bir yapıda inşa edilmiştir.içindeki potansiyel enerjiyi ortaya çıkarta bilmen için inandığın doğrultuda yaradanla beraber yürümek....velhasılı kelam hayatımıza giren iyi insandan mutluluk, kötü insandan tecrübe,yanlış insandan ders,mükemmel insan iz bırakır üzerimizde.
                            Dünya köylüsü

2 Şubat 2016 Salı

HİDAYET


Zanna uydular öyle sandılar,boş
İnanmadılar red ettiler, hoş
Örttüler üstünü ,ışıklar loş
Gidecekleri yer  kor ateşti koş
Yanlışın hidayeti karanlıklardır.

Bilgiyle ilimle hareket edenler
Doğru yola çıkarlar ,şüphesiz
Hakka erenler,dirilirler
Kıyamet şüphesiz gelicidir
Gerçeği hatırlatıcıdır, hidayeti aydınlıktır.
               
                        Dünya köylüsü





SEN

Kara tahta  da öğrendim ilk okumayı
Kara toprak üstünde attım ilk adımı
Kara gözlerinde Okudum aşkı sevdayı
Kara  kışta başıma İlk karlar yağdı.

Sen kara tahtamda ak yazımdın
Sen kara toprakta tohumdun
Gözlerinde okudum
Kışımı yaza  döndürendin.
              Dünya köylüsü