24 Nisan 2018 Salı

BAYRAMIN KUTLU OLSUN ÇOCUK

             Bugün 23 nisan neşe doluyor insan. Gençlere geleceğin çocuklarına emanet etmiş atam bu vatanı. İyikide öyle yapmış. Belli makamlara gelen insanların koltuk korkusuyla insanı ve altında çalıştırdığı işçiyi ezmeyi marifet sayan yöneticilerin haddini bu gençlik bildiriyor. Ne mutlu türküm derken muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur diye bize ve insanlığa yol gösteren yüce Atamı bir kez daha bu vesileyle minnetle anıyorum.
            Bize bıraktığı bu vatan topraklarında yetiştirdiğimiz bugünün Z kuşağı gençlerinin sevgiyle ve hakla yürüdükleri yoldan şaşmadan her ne pahasına olursa olsun bize biz büyüklere örnek olmaya devam ediyor. 3000 kişinin arasından hiç bir torpil kullanmadan seçilen ve Türkiyenin en sayılı fabrikalarından hatta sıralamada dünyanın ilk 50 fabrikası arasına giren bir fabrikada torpilsiz işe başlamış bir delikanlı. İşe başladığı ilk gün yanına gelen herkes kimin yakınısın diye sorar ve delikanlı kimseyi tanımadığını söyler. Burada uzun yıllar çalışan bir görevli başını iki yana sallar ve ben ilk defa birisinin torpilsiz bu kuruma girdiğini görüyorum der ve delikanlıyı takdir eder. Gel zaman git zaman delikanlı Önüne koyulan projeyi verilen görevleri vaktinden önce bitirip teslim eder. Ve bu süre içinde fabrikadaki işçilerin patronların yöneticileriyle kurduğu insan ilişkilerini gözlemleyen ve bir yıl gibi bir süre içinde burada çalışarak staj yapan ve iş hayatını yakından deneyimleyen geleceğin neferlerinden olan delikanlı aynı zamanda hayalleri olan ve hayalleri doğrultusunda kendisini besleyen ve kimseye minneti olmayan bir insan.Artık stajın son dömenlerine gelinmiş  ve delikanlı başındaki en yetkili kişiye şu tarihte buradan ayrılacağını bildirmiştir. Yönetici onun bu söylemini dikkate almaz ve gidemessin şunları şunlarıda yapacaksın der. Delikanlı zamanın dolduğunu ve gitmesi gerektiğini tekrar yineler. Yönetici madem öyle cw ne bende gerekli şeyleri yazarım diyerek tehdit eder.. Delikanlı istediğinizi yazabilirsiniz sizin yazdıklarınıza benim ihtiyacım yok der. Yönetici bu cevap karşısında daha çok kudurur ve olmayan şeyle iftira yollu ithamda bulunur. Delikanlıyı tutana aşk olsun. Sen beni bu şekilde korkutup ezemessin, sen ancak senden korkanları yönetebilirsin beni değil kendine gel "der ve bağırır.Fabrika da yeryerinden oynar ve yönetici hiç beklemediği bu durum karşısında geri fites yapar ve "öyle söylemek istemedim özür dilerim "der. Hakkını korumaya çalışan bu yiğit delikanlı fillerin karşısında ebebil kuşu olup sadece gerçeğin peşinden giden (makam mevki cwdeki öz geçmiş patrona yalakalık bu kuşak için önemli değil) sadece ve sadece gerçeğin ve hakikatin yolunda insan gibi yürüyüp hakkını savunan bu çocuk Cumhuriyatin yetiştirdiği onurlu dik duruşlu ve kendisine güvenen köleciliğe esir olmayan insanın değerli bir varlık olduğunun altını çizen "Ben varsam sen varsın, sen varsan ben varım. Biz bir bütünün parçalarıyız, kimsenin kimseden üstünlüğü yoktur.Bu üstünlük sadece ve sadece davranıştadır. " Genç delikanlının davranışı fabrikada 20 yıldır korku imparatorluğuyla yöneticilik yapan bu kişiye  de ders vermiştir. Sevginin ve insana yakışan davranışın altını davranışlarıyla çizmiştir. Delikanlı bu davranışıyla fabrikadaki diğer yöneticilerdende taktir görür. "Biz bugün bir seçim yapsak yine seni seçerdik KAĞAN "derler ve Delikanlıyı bu davranışından dolayı karşısında kim olursa olsun hakkını koruduğu için hepsi yürekten kutlar.
              Bu durum karşısında delikanlı bir şeyi fark eder ve mutluluğun tarifini değiştirir. Mutluluk kendi hakkını savuna bilmek ve dik duruş gösterdiğinde  önce kendini keşfetmek adına kendine saygı duymak ve insanların saygısını kazana bilmek olduğunu fark eder. Yolun açık olsun genç delikanlı ,yürekli ,cesaretli ve özgür ruhlu duruşunla bize örnek olduğun için. Allah her işini kolay getirsin herşey gönlüne göre olsun.Bizdende kocaman sevgiler ve saygılar iyiki varsın. Dünün çocukları bugünün gençleri yarının Adamları olmaya devam edecektir.Bayramın kutlu olsun çocuk.
 Dünya köylüsü
     Ayla Bağ

19 Nisan 2018 Perşembe

SURİYELİ GELİN

               Savaşın soğuk yüzü ve öldürücü yıkımlarından kaçıp Türkiye'ye sığınan ve 6 yıldır bu topraklarda var olabilmek için yaşam mücadelesi veren Suriye'li gelin iki çocuk annesi ve Türkçe öğrenmek hayatı kolaylaştırmak ve çocuklarına öncü olmak için okuma yazma kursuna kayınvalidesinin desteğiyle gelen ve okula geleceğini öğrendiği gün sabaha kadar heyecandan uyumayan sevgi dolu bir öğrenci.
             "Benim adım Layla Bilen(Ahmad) Suriye'nin Aze şehrinde 1996 yılında doğdum.21 yaşındayım 8 kardeşiz. Suriyede 6 'ncı sınıfa kadar okudum. Orada kızları okutmazlar. Hemen evlendirirler. Savaş çıkınca bizde ailecek buraya geldik.Tarlalarda çalıştık. Kayınvalidem beni beğenmiş oğluyla evlendirdi. 16 yaşında evlendim iki çocuğum var. Kayınvalidemi çok seviyorum. Oda beni çok seviyor .Türkiye çok güzel bir ülke insanlarıda güzel.Okumayı çok istiyordum seferberlik ilan edilince kayın validem "kızım sende git okumayı öğren çocuklarına yardımcı olursun "dedi. O gece heyecandan sabaha kadar uyumadım. Okula geldiğimde Filiz öğretmenimle tanıştım ve onu çok sevdim. Zaten arapçadan okumasını biliyorum öğretmenim ne gösterdiyse hepsini öğrendim. Şimdi okuma yazmayı çok iyi biliyorum, her yere gidebiliyorum,gazete kitap okuyabiliyorum. Özellikle doktora gittiğimde işim çok kolaylaşıyor. Okusaydım öğretmen olmak isterdim. Memleketimi çok özlüyorum köyüm burnumda tütüyor. Savaş biterse bizde yurdumuza geri döneriz. Ben burada evlendim belki geri gidemem ama annemler giderse bende onları ziyarete giderim. Herkesin kendi vatanı çok güzel. Savaş olmasın insanlar kardeş gibi yaşasın istiyorum. İnsanlar bize burada çok yardımcı oldular. Türkler çok misafirperver bir millet. Eskiden komşuyduk, Evlendik şimdi sizinle akraba olduk.Ben herkesi çok seviyorum."diyor Layla hanımefendi.
                   Layla Bilen hanımefendi  sınıfımda ki en çalışkan öğrencilerden birisi.Bende Layla'yı çok sevdim. Çok gayretli ne verirsen alıyor daha fazlasını daha fazlasını istiyor. Öğrenmeye çok meraklı bir hanımefendi. Okula bir gün bile geç kalmadı ve gelmemezlik etmedi. Okumayı çok seviyor. Kayınvalidesini çok seviyor ve her şeyi çocuklarım için yapıyorum diyor. Başarılarının devamını dilerim. Bir kez daha böyle bir çalışmanın içinde olduğumdan ve bu güzel insanları daha yakından tanıma fırsatı bulduğumdan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum.
Filiz Ünlüsoy
Kömeç Köyü İlkokul Öğretmeni.

               

15 Nisan 2018 Pazar

BODRUMLAR BUZ GİBİ SOĞUK OLUR ÖĞRETMENİM

             Aylardan mart, yıllardan 2018, günlerden pazartesi, Nazlı teyzenin okula geldiği günü hiç unutmayacağım. Elinde nüfus cüzdanı nefes nefese kalmış yorgun ayaklarının dayanamadığı ağırlığı bir sandalye üzerine oturarak dinlendirdikten sonra dile getirdiği okuma aşkını "Hoca hanım duydum ki okuma yazma seferberliği ilan edilmiş, beni okuma yazma kursuna kaydedin"  dedi. Işıldayan gözleriyle ve çok samimi bir ses tonuyla. "Biliyor musun öğretmenim bodrumlar çok soğuk olur buz gibi, kapkaranlıktır, taş duvarları ıslak ve nemlidir birde üstüne kapıları kapattılar mı  korkudan tir tir titrer kapının ne zaman açılacağını sabırsızlıkla beklersin. 55 yıl önce çocuk aklımla bu işkenceye dayanamadım ve okula gitmekten vazgeçtim. Siz beni okula geç kaldım diye bodruma kapatmazsınız değil mi hocam" dedi. Duyduklarım karşısında donakaldım ve sen merak etme teyze okula istediğin zaman gelebilirsin, okula geç kalmaktan hiç korkma dedim.
           Nazlı teyzeyle tanışmam böyle oldu. Çok büyük bir aşkla okula geldi. Herkesten çok hevesliydi. 64 yaşında olmasına karşın en çok hevesli olan öğrencilerden birisiydi. Evli ve üç çocuk annesi olan Nazlı teyze çocuklarını okutmuş ama içinde ukte kalan ve sızım sızım sızlayan okuma aşkını bir türlü söndürememiş ve fırsat bulduğunda, şartlar olgunlaştığında yaşın önemi yok demiş ve elelem ne dere  aldırmadan hatta kulaklarını tıkayarak kimseyi takmadan buraya gelmiş. En büyük desteği eşinden ve çocuklarından almış. Yıllardır hep başkası için çalışmış ve ilk defa kendisi için bir şey yapmanın vermiş olduğu gururla ve heyecanla, çoşku dolu  etrafına örnek olan bir teyze. 1952 doğumlu 15 kişilik bir ailede yaşayan ve o çocukluk döneminde okula geç kaldığı için cezalandırılan korkudan okulu bırakmak zorunda kalan ve okusaydım doktor olmak isterdim diyen çalışkan bir teyze. Kur-anı Kerimi Arapçadan öğrendim biliyorum. Türkçeyi de öğrenip Kur-anı mealinden okumak istiyorum. Köylüler okula yazıldım diye benimle alay ettiler. Okuyup da müdür mü olacaksın dediler ama ben müdür olamasamda bir devlet kurumuna gittiğimde kapıdaki müdür yazısını okumak istiyorum dedim. Hastaneye gittiğimde  doktorun ismini okurum gideceğim bölümü bilirim dedim. Okumak ve bilmek kadar güzel bir şey var mı? Takvim yapraklarını başkasına okutmaktan bıktım artık. Kendim okumak istiyorum. Bundan önce bir kez daha okuma kursu açılmıştı ama ben ona katılamamıştım. Çocuklar küçüktü iş çoktu. Nasip bu zamanaymış. İlanı duyunca koşturarak geldim. Okula geç gelince  sen beni bodruma kapatmazsın değil mi öğretmenim. Orası çok soğuk duvarları ıslak ve zifiri karanlık ben çok korkuyorum öğretmenim dedi.
            Beni yüreğimden vurdu. Hiç aklımda yoktu zaten kaynaştırma eğitiminden dolayı yoğunluğum vardı. Ek olarak böyle bir kurs vermeyi hiç düşünmemiştim. Ama Nazlı teyzeyi görünce onu kıramadım ve bir kişide olsa bu kursu açmalıyım dedim ve kabul ettim. Artık Nazlı teyzem Takvim yapraklarını kendisi okuyor. Kimseye muhtaç değil doktora kendisi gidebiliyor. Bu güne kadar 6 yaş gurubu öğrencilerine okuma yazmayı öğrettim. ilk defa 65 yaşında bir öğrencim oldu ve onun okumaya duyduğu hevesi toprağın suya olan hasreti gibi dağın başına yağan kar gibi annenin yavrusuna olan sevdası gibi saf temiz ve içtenlikle beslediği öğrenme aşkına zaman ayırması kendisine mürşid olarak seçtiği ve öğrendiği bilgiyle önce kendisine ışık olacak ve Kur-an ı Kerimin ilk ayetleri "Oku oku oku." ayetini Türkçe mealinden okuyup içindeki boşluğun yerini anlamla dolduracak ve etrafına ışık olacaktı. Okulunu bir gün bile aksatmayan ve geç kalmayan bir öğrenci. Teşekkürler Nazlı Taş teyze bize örnek olduğunuz için...
      Filiz Ünlüsoy
  Kömeç köyü  İlk okul öğretmeni

12 Nisan 2018 Perşembe

EVLİLİK

“Evlilik, ‘Ben, sen ile, ‘ben’i koruyarak ve ‘sen’i yok etmeden biz olmak istiyorum’ demektir, birlikte mutlu olacağınızı düşündüğünüz biriyle yeni bir hayata adım atmaktır” 
      Cem Keçe,

9 Nisan 2018 Pazartesi

NECATİ DEDE'NİN ÇİFTLİĞİ

       Bir varmış bir yokmuş evvel zaman için de kalbur saman içinde Bayraktepe Köyün de yaşayan bir delikanlı varmış.Köyün ilk okuyanı bu delikanlıymış, okumuş ve öğretmen olmuş. Köyün en güzel kızıyla evlenmiş.Beş tane çocuğu olmuş 30 yıl gurbet ellerde öğretmenlik yapmış ve emekli olunca köyüne geri dönüp ilk ev yaptıranda Necati dede olmuş. Evin temeline 41 ilden, 4 kıtadan toprak getirtip 12 kişiyle bu toprakları evin temeline serpmişler..."Bu köyü ziyarete gelen insanlar bu evi de ziyaret etsin ve bir tatlı huzur alıp gitsinler "demiş.8 tane torunu varmış. Köyde yaptırdığı çifliğinde turunları için hayvanlar beslemiş ağaçlar dikmiş.
   Hafta sonları,15 tatilde ve yaz tatilinde torunları gelip dedesinin yanında yaşar ve ona yardım ederlermiş. Necati dedenin çifliğinde tavuk, keçi, horoz ,köpek, kedi, culuk, koyun, keçi ve kuşlar varmış.Her sabah horozun sesiyle erkenden kalkarlar işe koyulurlarmış.Kerem'le dedesi bir gün tohumları alıp tarlaya gitmişler. Bütün tohumları toprağa ekmişler. Kerem tohumları sulamış ve onların yetişmesi için gübre vermiş. Aradan zaman geçmiş,tohumlar yeşermiş fidan olmuş, Kerem yine sulamaya ve gübrelemeye devam etmiş. Aradan biraz daha zaman geçmiş ve fidanlar ağaca dönmüş. Bahar geldiğinde ağaçlar çiçek açmış. Bir gün bahçede ki ağaçlardan Erik ağacı Kerem'e seslenmiş Kerem'cim sana çok teşekkür ederim bizi suladın ve gübreledin bizi sevginle büyüttün bende seni çok seviyorum ve sana olan sevgimi  dallarımda açtığım çiçekle dillendirmek istedim demiş.Kerem bu sözlere çok mutlu olmuş.
Dedesiyle beraber eve gelmiş anneannesinin yaptığı lezzetli yemeklerden yeyip yatmış.
Aradan biraz zaman geçmiş yaz gelmiş.Sabahleyin erkenden horozun ve kuşların cik cik sesleriyle uyanmış  anneannesinin hazırladığı kahvaltı sofrasın da  çiflikteki tavukların yumurtladığı taze yumurtalardan yemiş ve keçinin taze sütünden içtikten sonra iyice güçlenmiş ve kuzenleri dayısı ve teyzesiyle beraber ormana kozalak toplamaya gitmişler.
Güneşin sıcacık sevgisiyle çiçekler meyveye dönmüş ve olgunlaşıp dallarını yere eğmişler. Dedesiyle Kerem kollarına sepeti takıp bahçeye meyve toplamaya gitmişler. Olgunlaşan meyveleri bir bir toplamışlar. Biraz gölgede dinlenip evden getirdikleri ekmekle bahçede yetişen soğan ve domateslerden yemişler.Akşama doğru eve gelmişler. Yolda köyün bilge kadını Gülsen teyzeye rastlamışlar, Kerem hemen sepetindeki meyvelerden bir avuç teyzeye vermiş. Gülsen teyze köyün orta yerindeki akan pınarda meyvelerini yıkamış ve yemiş. Kereme mımmm çok güzel meyve bunlar Kerem'cim bunları nasıl yetiştirdin demiş. Kerem'de Gülsen teyze ben meyveleri sevgiyle suladım onun için tatlı olmuştur demiş. Sevinerek eve gelmişler ve Teslime anneannenin hazırladığı lezzetli mi lezzetli muhacir pidesinden yemişler. Dedesi Kerem'e seslenmiş ve gel şöyle kucağıma oturbakalım oğlum demiş. Yaz tatilinde buraya gelip bana yardım ettiğin için çok çok teşekkür ederim demiş. Kerem de ben teşekkür ederim dedecim demiş. İyiki varsın iyiki böyle bir ev yaptın köyümüze bende senin sayende köyde büyüyorum.Hayvanları çok çok seviyorum. Okullar açılınca nasıl olsa şehire gideceğiz. Ben teşekkür ederim anneanneme ve sana demiş.Çok yorgun olduğu için dedesinin kuçağında uyuya kalmış. Annesi dedesinin kucağından Kerem'i odasına götürürken abisi yanağından babası anlından ve ablası ellerinden öpmüş. Annesi sessizce yatağına yatırmış ve yanağından öpüp kulağına seni çok seviyorum  canım oğlum demiş.Kerem mışıl mışıl uykuya dalmış annesi üstünü örtmüş ve ışığı söndürüp odadan çıkmış. Çünkü yarın erkenden kalkıp  dedesiyle birlikte keçileri otlatmaya gideceklermiş.Kerem çok mutlu bir çocukluk geçirmiş.
Okullar açılana kadar dedesiyle birlikte köyde yaşamaya devam etmiş. Gökten üç elma düşmüş biri dinleyenlerin başına, birisi anlatanın biriside masal kahramanının başına düşmüş.
            Dünya köylüsü

8 Nisan 2018 Pazar

DÜŞÜNMEK

"Bu çağda en zor iş düşünemeyen çağdışı insan malzemesiyle çağdaş işler yapmaya çalışmak boşa zaman harcamaktır"
"Çağdaş insan ağzından çıkanı kulağı duyan, bir sonraki adımı düşünen ve toplumsal değerlerle insanlık değerlerini  bir eden kişidir."
Edebiyat Sanatı doğurur,
Sanat felsefeyi,
Felsefe sorgulamayı,
Sorgulama bilimi doğurur.
İnsan düşünen bir varlıktır...
İnsanda 3 çeşit düşünme vardır.
1- Biyolojik düşünme ( hayvansal ve ilkel düşünme, çalma,çırpma,üç kağıt...)
2-Beşeri düşünme (Bebeklikten itibaren öğrendiklerimiz...)
3-Sofistik düşünme ( Mistik, Münafık, Kişiye özel başkasının aklıyla düşünmek...)

7 Nisan 2018 Cumartesi

MİHRİCAN BAHAR

             Gurbet ellerde bir türküye tutunursunuz ve ayakta kalırsınız .Helede bu yöresel ağızla ve kendine has şahsına münhasır bir sesle okunursa bu ses seni çocukluğundan alır bu yaşına kadar duygu yüklü bir kervanla getirir. Hayallere dalarsın . Bu seste benim yüreğimde öyle derin iz bırakan bir ses.
Yöresellikten evrenselliğe açılan bu kapıdan geçerken onun adını anmadan geçemeyiz.
            2şubat 1941 yılında Tokat'ın Reşadiye ilçesinin Beşdere köyünde doğdum.Bir yaşındayken Sarıtarla Köyü'ne taşınmışız geçim nedeniyle.14 yaşına kadar bu köyde kaldım.17 yaşında  İstanbul'a teyzemin yanına geldim .Rahmetli eniştem teyzemin kızının kocası bana baba gibi sahip çıktı.Allahtan rahmet diliyorum. Beni konfeksiyona yerleştirdi.Bir gün çalışıyorum kızlar dediler ki sıradan hepimiz türkü söyleyeceyiz.O esnada patronumuz yoktu kumaş almaya gitmişti. Herkes söyledi sıra bana gelmişti. Bende muzaffer Aygün den "kışlalar doldu bugün doldu boşaldı bugün"uzun hava türküsünü okudum.Ben türküyü okumaya başlayınca işçilerin hepsi işi bırakıp beni dinlemeye başlamışlar. Yaz günüydü kapı baca açık sesimi duyan atölyenin önüne beni dinlemek için doluşmuşlar. O arada patron içeri girdi kimdi bu türküyü söyleyen ?diye bağırdı. Bu kapının önündeki rezalet ne diye söylendi. Kimseden ses çıkmadı.Ben benim abi diye cevap verdim. Derhal makineyi bırak büroma gel dedi. Anladım işten atılacağımı. Hemen yanına gittim ve buyur abi dedim. Maaşına zam işine son dedi. Sesin çok güzel sen git ekmeğini türkülerle kazan dedi. Abi kimseyi tanımıyorum dedim, sen bulursun dedi. Ağlayarak evime geldim.Kaldığım evin çatısı akıyordu. Yağmur yağdığında yatağım ıslanıyordu. Ev sahibime durumu izah ettim .Necmiye abla işten kovuldum dedim. Eşi Hamza abi sebebini sordu bende anlattım. Bunun üzerine kızım ben Gönül  Yazar'ın darbukacısını tanıyorum dedi. Darbukacıyı bulmuşlar getirdiler seni bir dinlesin dediler. Bir türkü okuttular bana "şu uzun gecenin gecesi olsam " türküsünü söyledim. Darbukacı kızım sesin çok güzel ama sesinin terbiye edilmesi gerekiyor dedi. İçime hem sevinç hemde hüzün dolmuştu. İçimden ben bu işi başarmalıyım dedim.Nermin arkadaşımın aracılığıyla  Kahraman Maraş'lı Baki Tamer beye gittim, tanıştım.Beni beğendi.Bir turne var gider misin? dedi. Tunenin ne olduğunu bilmiyorum bile. O ne ki dedim. Şehir şehir gezeceksin konser vereceksin dedi .Tamam dedim beni Nur ablaya teslim etti.Erkek bir kadındı Allah rahmet eğlesin. Elbisen var mı? dedi yok dedim. Elbise alacaksın dedi. Tamam dedim.Kolumdaki bileziği satarak bir elbise birde ayakkabı aldım. Böylece  Ahmet cankat ,Cemil cankat Nur Abla ve berabarindekilerle Turneye çıktık. Zangır zangır titriyorum sıra bana geldi. Adımı anons ettiler sahneye çıktım.İlk türküm "Adalardan çıktım yayan ,degelde bu dertlere dayan,bebeğim uykudan uyan,nenni bebek nenni bebeğim".Bir alkış koptu kızıl kıyamet herkes benim yeni olduğumu anlamıştı bu alkışlar beni cesaretlendirdi.Çalışıp kazandığım para ancak bana yetiyordu .Bu işi başarmam için çok paraya ihtiyaç vardı. Bende yurt dışına işçi olarak yazıldım ve Almanya'ya gittim. Bir fabrikada işçi olarak işe başladım. Orada saz ustası bir beyle tanıştım tesadüfen,benimle çalışır mısın?dedi.Tamam dedim. Ses yarışması yapılıyormuş katılır mısın dediler bende olur dedim ve 300 kişi arasından 1. Secildim. Asıl bundan sonra mücadelem çoğaldı. Çünkü bu piyasadaki devlerle güreşmeye başladım. Çok şey öğrendim bu sanat camiasında ki sahtelikler benim gerçeğin peşinden gitmemi  sağladı. Herkesin arkası vardı. Benim bir tek yaradanın bana vermiş olduğu sesim vardı.Bütün bu olumsuzluklara rağmen Allah yürü ya kulum dedi ve Türkiye'de 7 plak birden okudum.68 senesinde şöhretim aldı başını yürüdü. Her gece ellerimi açıp Allah'ıma dua ediyorum gözyaşları içinde hamd ediyorum.TRT arşivlerine giren ilk türkü " Başındaki yazmayıda sarıya mı boyadın,Neden sararıp soldunda sevdaya mı uğradın,Tokattan mı geliyon da kız sen Almus'lumusun
Ben seni alacağımda söyle namuslumusun."
Bu türkünün yazarı Aşık Eşref Tonbuloğluna da selam olsun.
           Ses çalışmalarının yanı sıra iki filmede imza atan  Mihrican Bahar Hanım bir gün Çukurova'da film galasında  yaşadığı ilginç anıyı bizimle paylaşıryor.
            "Ben kuliste oturuyorum . Pencereden dışarısını görüyorum ama onlar beni görmüyorlar. Dışardan sesler geliyor, ne olur lütfen görüşmem lazım diye adam yalvarıyor .Köylü vatandaşıydı ,onu köylü diye hor görüyorlardı. Yanında birde kız çocuğu vardı. Yüzü güneş gibi parlıyor saçlarıda altın sarısıydı. Babasının bacaklarına sarılmış dukunmayın babama diyordu.Adamın sesi geliyordu ölürümde gitmem burdan onu görmeden diyordu. Mihrican Baharı mutlaka görmeliyim diyordu. Bir hırsla kapıyı araladım ne istiyorsunuz bu adamdan dedim,gel dayı gel içeri dedim ve elinden tutup içeri aldım. Nedir isteğin dedim. Önce bana sarıldı sonra bir sandalyeye oturdu.Bacım ayaklarına kapanayım,
Haşa estağfurullah dedim.
Seni görecek gözlerim varmıymış diyerek hüngür hüngür ağladı.
"Bacım seni rüyamda gördüm.Altın bir tahtta oturuyordun. Benim yedi tane oğlum var,kız evladım yoktu. Rüyamda önünde diz çökerek  Allaha yalvardım. Bir kız çocuğu istiyorum diye, sen sırtımı sıvazlayarak tan bu ay içinde Allah sana nur topu gibi bir kız evladı verecek dedin, adınıda benim adımı koy, hadi şimdi git dedin. Ve ben oradan ayrıldım ."dedi uyandımki rüyaymış.
 O ay eşim hamile kaldı. Ben kız olacağına o kadar imandın ki,eşim doğum yaptığında bir kızım oldu adınıda senin adını koydum.işte kızım bu dedi.
 Bir çift öküzüm var onu bugün yaylıma göndermedim. Kapıya bağladım çifte öküz kurbanım vardı seni gördüğümde kesecektim. O gün bugün. Seni almadan gitmem dedi
Ayağa kalktım adamın anlından öptüm.O hayvanların canını ben size bayışlıyorum dedim. Kurban kesmekten daha güzel oldu ve çocuğuda öptüm. Ben gelemem burada görüştük, yavrunuzuda güle güle büyütün dedim.Allah size hayırlı evlat nasip etsin dedim. Ağlaşaraktan ayrıldık. Bu anımı hiç unutmuyorum.
Ayla  hanım kızım evliyim iki çocuğum var torunlarım var şimdi burda İstanbul Esenler'de eşimle beraber torunlarımla mutlu bir hayat sürüyorum. Herkese sağlık mutluluk dürüstlükle dolu bir hayat diliyorum.
Bütün bu dinlediklerimizden  sonra  Mihrican hanımın öğretilerine kulak verelim
- geçmiş bana kimseye güvenmemeyi öğretti.çok tuttuğum dallar elime geldi.
- kötülüğü kalleşliği hiç sevmedim.
- doğruluğumdan ve mertliğimden darbeler yedim ama yılmadım.
-Allah'ım beni ölürkende doğru yolumdan ayırmasın.
- büyüklenmeyi hiç sevmem insan engin olmalıdır
-Dürüstlük her şeyin üstündedir, kulların hoşuna gittiği gibi Allah'ında hoşuna gider.
-Cenabı Allah'tan sağlık sıhat  ömür verirse hayırlısını versin diliyorum. Cemi cümlemizi kötülüklerden korusun.
-gül deyince tertemiz duygular gelir.
     Bu hikayenin bize anlattığı şey yaradanın sana bahşetmiş olduğu yeteneğin peşinden git yalana dolana gerek duymadan olduğun gibi korkma. Ses bir davettir türkülerle insan kendisini kendisine davet eder . O andaki duygu durumu neyse kişi onu mırıldanır yüreğinden gelen sesin açığa çıkmasıdır türküler. Bağrı yanık ananın ak sütü gibi helal türküler.Türkü yer yüzündeki insan oğlunun yaradana yakarışıdır ,duasıdır. Şairin dediği gibi nezaman bir türkü duysam şairliğimden utanırım. Teşekkürler  Mihrican Bahar Hanım teşekkürler,hikayenizle bize bahar bayramı yaşattığınız için içimizdeki güzelliklerin baharda yeniden yeşermesi ve güçlenmesi misali iyiki varsınız iyiki sizi tanımışım.Sesinizle içimize güneş gibi doğduğunuz için, gelin tanış olalım işi kolay kılalım sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz...
-

6 Nisan 2018 Cuma

OKU

"Kitap okumuyorsun bari  insanı oku"
                Dünya köylüsü
                    Ayla Bağ

3 Nisan 2018 Salı

KAMERAMAN NEBAHAT ABLA

            Zamanın bize neler getireceğini hangi kapıların ne zaman açılacağını bilemeyiz.Hayallerdeki isteklerle gerçeğin getirdiği durumlar çok farklı.Kim derdiki hiç anlamadığın bilmediğin bir iş dalında kendi çabalarınızla ve azminizle aranılan eleman haline geleceğinizi ve işinizi severek yapacağınızı.
             1964 yılında Pazar Erkilette dünyaya geldim.10 yaşıma kadar köyde kaldım.ilk okulu burada okudum. Babam komisyoncuydu. Kamyonu vardı, hale sebze taşırdı. Annem çifçi bağ bahçe eker tarlada çalışırdı. On yaşından sonra  Pazar'a ilçeye taşındık.Orada ortaokulu ve liseyi bitirdim. Üniversiteyi kazanamadım.Babam çok ileri görüşlüydü. Okumamız için beni istanbul'a göndermek istedi ama annem yakın akrabamız olmadığı için göndermedi. Bende sigara fabrikasının imtahanlarına girdim ve kazandım. Fakat kağıtlara soyismim yanlış yazılmış benim kazanmamı kabul etmediler. Kazandığım haklı mücadelemden yol yordam bilmediğim için kaybettim ve mücadeleden vazgeçtim nasip böyleymiş dedim. Bağkurdan emekli oldum kendi çabalarımla.
         Eşimle görücü usulü evlendik. On sene çocuğum olmadı. Eşimin tarafı biraz tutucuydu. Gelin kısmı çalışmaz dediler. Ama boş durmak bana göre değildi. 6 sene Tokat'ta kaldım.32 yaşında ilk çocuğum oldu. Bir yıl sonrada ikinci çocuğum kızım dünyaya geldi. İkisinide bir anne olarak çok güzel yetiştirdiğimi düşünüyorum. Onlarla çok oyun oynadım. Çocuklarımın yanında yürüdüm. Çok mücadele ettim.  Eğitimleri konusunda çocuklarımı istekleri doğrultusunda destekledim. Oğlum okumadı kısa yoldan berber oldu. Kızım beden eğitimi öğretmenliği birinci sınıfta  Bayburt'ta okuyor. Onun öncesinde kuaförlük kursuna gönderdim, elinde altın bileziği olsun istedim. Kız çocuğu kendisine iyi bakacak bakımlı olsun istedim.Bu kursu başarıyla tamamladı. Okulda okurken kendisini geliştirmesi için destek oldum can kurtaranlık eğitimleri aldı. Şu anda sertifikası var her hangi bir havuzlu otelde  can kurtaranlık yapabilir. Hep çocuklarımız için çabaladık .
          Eşim kalp kırizi geçirdi. İki ay işe gidemedi. Yanında çalışan elemanla idare ettik ama olmadı. Maddi sıkıntıya düştük. Bu böyle olmaz dedim. Sen iyileşene kadar işe ben gideceğim dedim. Eşim biraz karşı çıktı ama dinlemedim. Kasanın başına geçtim oturdum. Sürekli elemanın eline bakıyordum bir şeyler öğrene bilmek için sık sık soru sordum ama bana işin doğrusunu göstermedi işi yokuşa sürdü iki ay sonrada  işten ayrıldı. Ben çok üzüldüm .Bundan sonra bu işi tek başıma yapmalıydım ve deneme yanılma yöntemiyle işi kavradım. Belediye düğün salonunun fotoğrafcısı olmak için belediye başkanının yanına gittim . Durumumu arz ettim. Eşim kalp krizi geçirdi benim bu işe çok ihtiyacım var geçimim zor durumda dedim. Başkan bey ben bu işi istiyorum dedim. Başkan sen bu işi yapamazsın dedi. Bende bu iş benim olacak dedim.Siz bana bu işi verirseniz ben bunu yaparım. Yeterki siz bu işi bana verin dedim. Ve düğün solonunun işini aldım. Eve geldim bak kızım babanın durumu ortada bu işi ikimiz yapacağız kamera senin foto benim dedim. Düşe kalka deneme yanılma yöntemiyle bu işi en güzel şekilde yapmaya başladık. İnsanların çok hoşuna gitti. Kadın olduğumuz için kına gecelerine ve nişanlara bizi tercih ettiler. Başarımız öyle çoğaldıki çevre köyler de bizi çağırdılar düğünlerine. Resimleri kadın gözüyle yerleştirdim arka fonların uyumunu kadın gözüyle yaptım halk tarafından bu yapyığım seçimler çok beğenildi. Kadın isterse her şeyi başarır. Kızıma bir meslek daha öğrettim. Bütün bunları yaparken eşim hep yanımızda oldu. İki yönlü birbirimizi geliştirdik.7 yıldır bu işi yapıyorum. Çalışma hayatında her türlü insanla karşılaştım. Bir çok kişiyede örnek oldum. Benimde örnek aldığım insanlar oldu. Ben bütün bunları yaparken yanımızdaki dükkanda eczacı bir abla vardı. Hatice   Şekercioğlu ondan güç aldım. İçimizdeki Elmas çok derinlerde topraktan çıkartıp onu işlemek şekil vermek gerekiyor. Hepimiz faydalı olabilmek için evlatlarımızı iyi yetiştireceğiz ki toplumda iyi olsun.
          Mücadele etmeyi, devamlı ileriyi düşünmeyi ve insanlara hayata güzel bakmayı öğrendim. Bu hayat yolu birlikte gidilecek bir yol tek başına gidilecek bir yol değil. Hayat arkadaşınla beraber omuz omuza yürümek en güzeli sırtındaki yükü hafifletiyor. Özlem duyduğum bir düşünce daha özgür olmayı isterdim. Deniz kenarında küçük bir kasabada ileri görüşlü bir dünyada yaşamak ve kadının değer gördüğü horlanmadığı bir yerde nefes almak isterdim. İnsanlara bir şeyler verebilmek köydeki insanları aydınlatmak için öğretmen olmak isterdim. Oğlum  Antalya'da çalışıyor. Kızım  Bayburt'ta okuyor. Ben ve eşim burada halka hizmet ediyoruz. Bizim yaşamımız eski evlere benziyor. Bizim merteklerimiz çınar o yüzden daha dayanıklıyız . Annem pişmeyen ekmek olmaz kızım derdi. Bizde bu dünyaya pişmeye geldik. Zamanı geldiğinde bizde olgunlaşacağız hayattan aldığımız dersler sonucunda.
Gül deyince aklıma güzel koku geldi."diyor Nebahat hanım.
Nebahat Alpay hanımın hayat hikayesi üzerinden edindiğimiz öğretiler.
-yeri geldiğinde bayrağı teslim almak ve yola kaldığın yerden devam etmek
-yaşam içersinde hayatın getirilerine hazırlıklı olmak ,yapamam diye bir şey yok kadın isterse her şeyi yapabilir.
-Başımıza ne zaman ne geleceği  hiç belli değil,gücümüz elverdiğince işimize sahip çıkmalıyız. Hem patron hem işçi olmalıyız.
-çok çalışmalıyız ,yaptığımız işte başarının sırrı öğrenmek için merak etmeli ve araştırmalıyız.
-çocuklarımızın koluna altın bileziklerini takmalıyız. Zanaat öğretmeliyiz okurlarsa yine okusunlar,ellerinde bir becerileri olsun.
- anneler ve babalar çocuklarının yanında yürüsünler onlara destek versinler kendilerini geliştirmek için.
            Ne oldum değil ne olacam demeli. Sıradışı bir hikaye aklında olmayan başına geldi iyiki geldi işimi çok seviyorum severek yapıyorum kadın isterse her şeyi başarır. Öğrenir. Öğrenmenin yaşı yok yeterki azmet iste bir yolunu bulursun. Teşekkürler bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için  kameraman Nebahat Alpay Hanımefendi.