26 Ocak 2019 Cumartesi

AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ

             İnsanoğlu tarih boyunca inancı gereği yaptıklarıyla ve sıra dışı yaşadıklarıyla iz bırakmış. Yani yaşadıklarımız inancımız gereğinin sonucudur. Günümüzde yeni teknolojik icatlar bizleri esir almış görünsede iradesini ve aklını kullanan kişi bunu kendi lehine çevirmeyi başarmıştır. Örnek olarak  cep telefonu, televizyon, bilgisayar gibi en önemli teknoloji ürünlerini gösterebiliriz.
              Karşımızdaki kişiyi sözleriyle değerlendirmek yerine davranışlarıyla değerlendirmek en güzeli. "Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz "der atalarımız. Evet gerçekleri elimizde olanı iyi değerlendiremezsek hem hayallerimizi hemde elimizdeki değerleri yitiririz. İşinin, eşinin, aşının hakkını vermek sözlerle değil davranışlarla belli olur. İç huzurunu yakalayamayan kişinin dış huzuru da yoktur etrafıyla kavgalıdır. Bu çıkmazın içine düşenler çıkış yeri bulmak yerine onlarda bu duruma ayak uydurup kaoslardan kavgalardan beslenmeyi doğal ve normal bir durummuş gibi kabul ederler. Bilerek yada bilmeyerek belkide kötülüğü iyilikmiş gibi servis eden bu kavgadan beslenen insanlara yem olurlar. Belkide bizim böyle olmamız birilerinin arzu ettiği bir durumdur. İşte bunu fark ettiğimiz anda bulunduğumuz ortamdan biraz uzaklaşıp oraya uzaktan bakmak, kokuşmuşluğun ve bozulmuşluğun görüntüsünü görmek kişiyi yeni arayışlar içine itecektir. Bu iyiyi arayan güzele yönelen insanın davranış şeklidir.
           O halde işe ilk önce davranış değişikliği yaparak örnek verdiğimiz gibi bizi esir alan televizyon dizilerindeki çirkinlikleri izlememekle başlayabiliriz. Televizyonlardaki güzellikleri bizi eğiten proğramları belgeselleri izleye biliriz. Cep telefonlarını haberleşme ve işimizi kolaylaştırma aracı olarak kullanabiliriz. Bunun dışında ki kullanımlar bizi bağımlı hale getirir ve yaşam kalitemizi düşürür. Bilgisayarları işimizi kolaylaştırmak ve bilgiye ulaşmak için kullanabiliriz. Bu dengeyi sağladığımızda huzurun ve mutluluğun kendiliğinden geldiğine şahitlik edeceksiniz. Çünkü kendinizi bu ağır piskolojik kirlilikten ve bağımlılıktan kurtarmış olacak ve önce kendinize, ailenize, topluma faydalı olma yolunda bir adım atmış olacaksınız.
             İnanırsak başarırız güzelliklerin güzellikleri mayalandırdığına olan inancım sonsuz. Bilim insanları yaptıkları deneylerde ulaştıkları sonuçları bizlerle paylaşıyorlar ve bize ışık oluyorlar. Yapılan deneylerde "sadece iki hafta boyunca aynı filmi izleyen, aynı kitabı okuyan, aynı tecrübeyi paylaşan, ve sadece birbirleriyle konuşan iki kişi ; dil, duygu ve bakış açısında ortak kalıplar geliştiriyorlar " bu yüzden, hayatta alabileceğimiz en doğru karar kiminle, neyle vakit geçirdiğimizi, zamanımızı ve enerjimizi  akıllıca seçmek. Ne kadar güzel örneklerle bir arada olmak o kadar güzelliğe yönelmek, dillendirmek mayalandırmak.
              Elbirliğiyle bu esir halden kurtulmak, hayatımızı yeniden yazmak, içimizdeki özle olan bağı kuvvetlendirmek,  geleceğe ümitle bakmak  bu günden yapacağımız küçücük bir davranış değişikliğiyle  ancak mümkün olacaktır. İz bırakan bir yaşam sürmenin en önemli göstergesi inandığın işler doğrultusunda kendini beslemek geliştirmek ve topluma faydalı bir birey olmak için inancından vazgeçmeden yola devam etmek ve mücadele etmenin huzurunu yaşayarak öğrenmek.
Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ


24 Ocak 2019 Perşembe

DİKSİYON VE SPİKERLİK

                Hayat boyu öğrenme devam ediyor. Halk eğitim merkezinin açtığı üç haftalık Diksiyon ve Spikerlik kursu nihayet bugün sona erdi. Kar kış demeden gerçekten öğrenmek ve hayatına fark yaratmak adına kurslara gelen kursiyerlerle bir arada olmak çok çok kıymetliydi.
               Öğrenmenin yaşı yok. Bu yaştan sora neme lazım deme, aslında bu yaştan sonra lazım. İyi
İletişim kurabilmek adına, şöyleşilerde daha etkili olabilmek ve deneyimleyerek öğrendiklerimizi aktarabilmek  için bu kurs çok önemli. Sizlerle bu kursun bana kattıklarını neler öğrendiğimi paylaşmak istiyorum. Nefes alışverişiyle  ve dik duruşla daha sağlıklı ve öz güvenli olabileceğimizin  altını çizen öğretmenimiz ilk önce doğru nefes almayı doğru oturmayı ve doğru türkçe kullanımını vurgulayarak derse başladı. Bir milletin kullandığı dil  o toplumun sesli bayrağıdır. Dilini  kullanamayan toplumlar yok olmaya mahkumdur. Çünkü birbirlerini anlayamazlar. Telafuz yanlışlıklarından doğan söylemler bizi birbirimize düşürür. O yüzden çok okumalı. Okuduğumuzu anlamalı, anladığımızı içselleştirmeliyiz. Örneğin şiir okumak kelimelerin anlamlarındaki  vurgulara dikkat etmek ve sesimizin tonunu ona göre ayarlamak şiirin değerini kat  kat arttırdığını gördük. Okuduğumuz metindeki  noktalamalara dikkkat eder ve vurgulamaları dikkate alırsak karşımızdaki dinleyicilerin sıkılmadan dinlemelerine sebebiyet veririz." Bir öğretmen sınıf içinde en az  9 çeşit ses tonu kullanmıyorsa o öğretmen iyi bir öğretmen değildir." Bizlerde sunumlarımızda doğru ses tonumuzla doğru kelimeleri telafuz edip doğrudan bir anlatım yaparsak karşımızdaki insanlara nitelikli bir sunum yapmış oluruz. Değerli kursiyer arkadaşlarımdan yaptıkları sunumlarla Ata sporumuz olan " okçuluk ", yine kültürümüzün vazgeçilmez bir ögesi olan " tahta baskı", bir çok milletin kardeşçe bir arada yaşamasına beşik olan bu topraklarda yaşayan "çerkes " topluluğunu tanımak, gençlerimizin hayata bakış açılarını yansıtan "aile " ile ilgili sunumu dinlemek, çağımızın olmazsa olmazı "çevre " bilincini aşılamak ve geleceğimiz olan çocuklarımızın "ergen " dönemini anlatan farkındalık yaratmak adına yapılan sunumlarla aslında topluluk karşısında etkili konuşmayı öğrenirken heyacanımızı yenmek ses tonumuzu ayarlamak ve her şeyden önemlisi kelimeleri düzgün telafuz ederek nefesimizi kullanmayı öğrenmek, yaptığımız sunumu karşımızdakine aktarabilme becerisini kazanmak adına yaptığımız çalışmalarda bilmediğimiz bir çok şeyi öğrendik. Bütün bu öğrendiklerimizi daha kalıcı hale getirmek için günlük en az 20' ve bir saatlik yapacağımız  çalışmalarla pekiştirebileceğimizin farkındalığını oluşturmak elbetteki kişinin gayretine kalmış bir şey. Son olarak sahada radyo ve tv leri ziyaret ederek gerçekleştirdiğimiz sohbette bu işin duayenlerinden püf noktalarını öğrenmek harikaydı. Sınıf içinde kursiyerlerin yanlış kullandıkları kelimelerden dolayı aldıkları cezalar karşısında içilen çaylar, muhabbetin gelişmesine ve birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulmamıza, sosyal anlamda kurulan arkadaşlıkların temelini oluşturmada etkili oldu. Değerli öğretmenimizin anlatımlarıyla hayata dair bir çok güzel ipuçlarını yakalama fırsatını bulduk. Bakış açılarımız değişti. Sosyalleştik. Kendimize değer verdik ve konuşmamız oturuşumuz değişti. Bir kursu daha başarıyla bitirmenin onurunu yaşadık.
           Daha çok üniversite öğrencilerinin faydalandığı bu kurslardan kendisini geliştirmek isteyen herkese de açık olduğunun altını çizer, Üç yıldır bu faliyetleri Halk Eğitim bünyesinde gerçekleştiren değerli öğretmenim Fatih Tiryaki Beyefendiye ve kendilerini tanımaktan mutlu olduğum kursiyer arkadaşlarıma çok çok teşekkürler. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...
Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ

20 Ocak 2019 Pazar

GÖNÜLLÜLÜK

             2019 yılı Gençlik ve spor bakanı tarafından Gönüllülük yılı olarak ilan edildi. Bizler gönüllülük alanında sahada ne kadar varız?ve kimlere dokuna biliyoruz?  Gerçekten gönüllümüyüz? yoksa gönüllülük adı altında kendi çıkarlarımızımı besliyoruz? Yoksa toplum yararına iş yapıp zenginleşiyormuyuz? Bütün bu düşüncelerimizi sorgulamak adına bu yıl bizim için bir fırsat yılı olması ve gönüllülüğümüzün artması dileğiyle.
               Gönüllülük yapan kişi davranışlarıyla başkasına örnek olan sevgiyi bilen ve önde yürüyen olmalıdır. İnsanların gönüllü olması ve yeni gönüllülerin de yetiştirilmesi için yeteneğini bilgisini karşılıksız aktarması gerekir karşısındakine. Kişiler kendilerinde var olan yeteneği neyse o doğrultuda ihtiyacı olana yardımcı olabilirler. Çünkü karşılıksız yapılan yardımların ve paylaşımların insana verdiği mutluluk hiç bir şeyde yok. İhtiyacı olanı ihtiyacı olanla buluşturmak ve onların gözlerindeki mutluluğa şahitlik etmek öğrendikleri bilgiler ve becerilerde kendi içlerindeki potansiyeli fark etmelerini sağlamak ve başarılı olabileceklerinin örneklerini anlatmak, rol model olmak çok çok güzel. Mutluluğa ve başarıya ulaşan kişi bu tecrübelerini anlatmalı paylaşmalı ve örnek olmalı.
                Evrensel değerlerimiz olan aslında ruhumuzu besleyen sevgi, şefkat, merhamet, hak, hukuk, adalet cesaret...gibi yüce değerler  ölümsüzdür. Bu değerleri  kalp ve akıl dengesinde bulursak dünyamızdaki yaşamımızı anlamlandırır ve yolumuzu aydınlatırız. İşte o zaman gönüllülük çatısı altında dünyada kazandığımız maddi manevi değerler ile eğitime kültüre sanata hizmet eder bildiklerimizi ihtiyacı olanla paylaşırız.
                 İşte bütün bu yazdıklarımızı şöyle güzel ve gerçek örneklerle anlatacak olursak, Yaşayan Kırk Kızlar Efsanesi kitabından tanıdığımız efsane isim Vasfiye Ümit Lüleci hanımefendi 30 yıl gönüllü olarak çalıştığı ZİCEV dernek başkanlığı yapan ve sevgiyle insanların yeşereceğine inanan engelli kardeşlerimize kucak açan emekli bir öğretmen. Gönüllülük esasıyla yapmış olduğu işin yüzüne yansıyan mutluluğunu ve nurunu Vasfiye hanımefendiyle karşılaştığınız anda farketmemeniz imkansız. Örnek aldığımız bu değer bize gönüllülüğün karşılıksız yapılan işlerin dünya üzerinde en önemli değer olduğunu öğrenmemize ve  hissetmemize sebebiyet veriyor. Bizde bu doğrultuda kırk kızlar kitabının yazarı olarak 2017 yılından şu ana kadar değerli hanımlarımızla okullarda, köylerde, ilçelerde, belediyenin hanımelleri konaklarında 68 söyleşi gerçekleştirdik. Amacımız öğrencilerimizin bu tecrübelerden faydalanması içlerinde var olan güzelliği keşfetmesi ve atalarımızla olan bağı kuvvetlendirmek, içimizden bizden birisi olan insanımızla tanış olmak bakmasını ve görmesini  bilmek ve en önemlisi yaşarken birbirimizin değerini kıymetini bilmek adına yaptığımız bu farkındalık çalışmalarında bozulmamış ahlakın insanı şekillendirdiğini mayalandırdığını, güzelliklerin güzelliği doğurduğunu gönüllüğün bir zenginlik olduğunu farketmemizi sağladı. Bundan sonraki çalışmalarımızda daha çok insana ulaşabilmek adına komşu iller arasında yapılacak söyleşileri kendi değerimiz olan insanımızı kültürümüzü ve değerlerimizi tanıtmak adına çok çok önemsiyorum. Kırk kızlar düşüncesi bu topraklarda zuhur eden sürecin getirdiği doğal bir doğum olarak var olan ve gerekli desteği gönül insanlarından alarak çoğalan  ve çığ gibi büyüyen bir yapısıyla yoluna devam etmektedir. Bu güzelliklerin ilerde bir belgesel halinde tüm Türkiye'ye ve oradan dünyaya duyurulması en büyük temennim. Allah'ın izniyle  yöresel bir çalışma olan kırk kızlar evrensel değerlerle özdeşleşerek Türkiye'de kırk kadın (81) dünyada kırk kadın (197)olarak gelecek günlerde okuyucuyla buluşmasını çok arzuluyor ve hayal ediyorum. Bu konuya olan inancım sonsuz.
                2019 Gönüllülük yılında gönüllüler olarak kaosların, savaşların ve bu çılgın gidişatın içinde insanlığa bir çağrı olarak barışı, sevgiyi, merhameti ve cesareti gösterebilenlerin dünyasında güzellikleri mayalandıran rolmodellerin tecrübeleriyle yön bulduğumuz cennet bir dünya yaratacağımıza olan inancım çok çok büyük. Zenginliğin bizden alınamayacak olan değerlerimiz ahlakımız bilgimiz ve edebimiz olduğunu anladığımız gün dünya çok çok daha güzel olacak. 2023 vizyonunda Anadolu kadınına düşen bu görev dünya barışına öncü olmak olsa gerek. Teşekkürler kırk kızlar teşekkürler bu düşünceye destek veren yiğit insanlar . Kadınların omuzlar üstünde taşındığı bu topraklardan selamlar segiler saygılar...
Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ
                 

17 Ocak 2019 Perşembe

YASEMİNİM

Yasemin'im kızım yasemin kokulum,
Yağmurlar almasın kokunu,
Zamansız açma.
Bereketlendir bastığın yeri,
Hizmetten kaçma.
Güneş olsun gülüşün,
Yüzünde yıldızlar saçma
Ellerin bolluk bereket  dağıtsın,
Avucunu sıkma
Gör üşüyeni topla kolun kanadın altında sakla
Duy sessiz bağıranı
Sessizce yanında fısılda
Hisset tüm yüreğinle evreni
İçinde aşkla sakla
Vakti geldiğinde yeşertir mevlam kuruyu
Kuruyan toprağın çatlağına dolan
Suyumsun
Denizdeki dalganın sahilinde
Kumumsun
Gök yüzünde güneşim yıldızım ayım
Bulutumsun
Zeytin gözlüm kara saçlım yarınım
Umudumsun
Yasemin kokulum YASEMİNİM canımsın.

Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ


DİYET

             "Yaptığınız iyilikleri başa kakarak boşa çıkarmayın " der atalarımız. Ne güzel söylemişler anlayana öğüt almak isteyene...
             "Adamın birisi bir suç işler yasa gereği ceza alması ve kolunun kesilmesine karar vermişler. Yine bu cezadan yasalar gereği kefaret ödeyerek para karşılığında kurtulma imkanı varmış. Fakat adamın bunu ödeyecek gücü yokmuş. Zengin bir adam bu adama acımış ve diyetini ödeyerek adamın kolunu kesilmekten kurtarmış.
              Adam işine geri dönmüş ve çalışmaya devam etmiş. Arasıra zengin adam bunun yanına uğrar hal hatır sorar ve "unutma bu iyiliğimi kolunun diyetini BEN verdim. BEN olmasaydım bugün sen kolsuzdun, bunu bana borçlusun "der ve gidermiş. Birr...ikii... üçç... beşş... onnn...  derken adamın burnuna kadar gelmiş. Kafasının tası atmış ve eline kesi aletini aldığı gibi koymuş kolunu tezgahın üstüne ve indirmiş kaldırdığı satırı kolun üstüne.
-Al diyetini verdiğin kolu! sen yoluna ben yoluma ! demiş adam." Hikayeyi hepiniz hatırladınız ve Ömer Seyfettin "Diyet" ismini ağzınızdan duyar gibiyim. Neyseki artık böyle kol bacak diyetleri yok...
Şimdilerde bunun adı ... Araba, ev, iş, eş, kitap, ilim, isim, nam, makam, onur, kariyer, şan...
Sana bunları BEN verdim, BEN kazandırdım, BEN olmasaydım sen olmazdın, sen kimsin diyen hazımsızlar...gibi gibi...
              Kulunu yaratan mevlam rızkınıda takdir etmiştir. Kulun rızkı yaratıldığı andan itibaren sonsuza kadar kendisine takdir edildiğinin karşılığı çalıştığı kadarıyla ulaşacaktır, dem be dem!
Kimse ne bir eksik ne bir fazla alamaz. Kişi takdir edilenin eline geçmesi için, fıtratı üzere gereken kadar çalışmayı ortaya koymaktadır. Benin üstünde başka bir BENin olduğunu göremeyen gafillerin ama olmaları cehaletlerindendir.
              Rızkı ve ömrü veren Allah 'tır. Kurban arınıp yaklaşmak için diyet kurtulmak uzaklaşmak için verilir.  Bize verilen nimetlerle başkalarına yaptığımız yardımları "BEN olmasaydım " diyerek başa kakarak yaptığımız iyiliği boşa çıkarmayalım. Kendi elimizle boynumuza taktığımız demir halkaların  kilidini kibirle, övünmeyle, benlikle kilitleyip, BENliğimizin kölesi olmayalım. İşte bu demir halkalardan kurtulmanın yolu diyetini vermek kendini kurban etmektir. Yani  ben değil biz olmayı başarmak mütevazilikle engin bir gönülle yaradanın bahşetmiş olduğu  yeteneği nimeti yerli yerinde kullanıp Benliğindeki halkalardan kuttulmak senin elinde. Baki olana yönelip fani olan kötü  huyumuzla bağı kesmek terk etmektir diyet, yaradana yakın olmaktır kurban. "Mallarını Allah yolunda sarfedip, sonra sarfettikleri şeyin ardından başa kakmayan ve eza etmeyenlerin ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir."(Bakara-262)Ayetinin ışığında aydınlanmak dileğiyle...Teşekkürler Ömer Seyfettin bize bu güzel hikayeyi miras bıraktığın için... Ruhun şad olsun, rahmetle ve minnetle anıyorum.
Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ

13 Ocak 2019 Pazar

HAYATIN DEĞERİ

        Değer kıymet bilmek nasıl olur? Değer  mi değmez mi, neye göre değerli yada değersiz, değerin değerini kim belirler kimler paha biçer kıymet verir elindekine yada sana. Değerler eğitiminde değerlerin  değerini biçmek kime düşüyor? İşte bütün bu sorulara yanıt bulmak için şöyle bir düşünelim ve tefekkür edelim.
          Bir hikayeyle başlayalım isterseniz. " Bir gün bir çocuk babasına sorar.
Hayatımın değeri nedir?
Baba cevap verme yerine al şu taşı markete götür sat der. Eğer fiyatını soran olursa iki parmağını kaldır ve bir şey söyleme der.
Çocuk markete gider ve bir kadın sorar "bu taş ne kadar onu satın almak ve bahçeme koymak istiyorum "der. Çocuk bir şey söylemez iki parmağını kaldırır , kadın "iki dolar mı ? alıyorum "der
Eve giden çocuk babasına olayı anlatır bir kadın iki dolara almak istedi der taşı.
Babası çocuğa bu sefer bir müzeye gitmesini söyler. Eğer almak isteyen olursa yine hiç bir şey söyleme iki parmağını kaldır der.
Çocuk bir müzeye girer ve bir adam taşı almak istediğini söyler. Bir şey söylemeden iki parmağını kaldırır. Adam "200 dolar mı alıyorum " der. Çocuk şok olur ve eve koşar. Babasına durumu anlatır.
Babası son olarak oğlum bu taşı değerli taşlar satan dükkana götürmeni istiyorum der. Dükkan sahibine göster ve fiyatını sorarsa sadece iki parmağını göster der.  Çok değerli taşlar satan dükkana girer taşı gösterir. Dükkan sahibi " Bu taşı nereden buldun der , bu dünyada nadir görülen taşlardan bunu almalıyım ne kadar ? "diye sorar. Çocuk iki parmağını gösterir ve adam" alıyorum "der.200.000 bin dolara. Çocuk ne diyeceğini bilemez ve babasına koşar "Baba sarraf bir adam bu taşı 200.000 dolara almak istiyor" der
Babası şöyle der;" Oğlum  şimdi hayatının değerini anladın mı ? Nereden geldiğin nerede doğduğun, teninin rengi, ne kadar zengin bir ailede doğduğun önemli değil. Önemli olan kendini nerede konumlandırdığındır. Çevreni oluşturduğun  insanlara kendini ne şekilde taşıdığın. Tüm hayatını 2 dolarlık bir taş mış gibi hissederek yaşaya bilirsin. Tüm hayatını çevrende seni 2 dolarlık taş olarak görenlerle yaşaya bilirsin. Fakat her insanın içinde bir elmas vardır. Ve çevremizdeki insanları seçebiliriz, değerlerimizi bilen ve içimizdeki elması gören insanlarla olabiliriz. Kendimizi bir markette yada mücevher dükkanına koymayı tercih edebiliriz. Ve ayrıca başka insanların değerinide görmeyi seçebiliriz. Başka insanları kendi içindeki elması görmelerinde yardımcı olabiliriz. Çevrenizdeki insanları akıllıca seçin.Hayatınızda fark yaratacak olan şey bu. Ve bazı insanlar sizi paha biçilmez görecekler..."
                Hikayede anlatıldığı gibi kıssadan hisse, kendi  kıymetine  ilk olarak sen paha biçilmez bir kıymet biçeceksin. Sen kendini sevmez değer vermezsen kimse sana senin istediğin kadar değer vermez. Sen değerlisin kıymetlisin, ben değerliyim kıymetliyim. Çünkü Allahın özene bezene yarattığı eşrefi mahlukatım. İnsanım insanı kamil olmak için insanı kamillerin arasında olmam gerek. Okumam gerek. Değerli olduğunu ve değerli olduğumuzu bir birimize hissettirmemiz gerek. Seni seviyorum demekle adam sevilmez. Sevdiğini davranışlarınla göster. Sözünün eri ol ve yaradılanı yaratandan ötürü sev. Yani demem o ki hakkı hakka teslim et. Sarraf ol. İşinin erbabı olursan sana gelenin değerini kıymetini de bilirsin. Selam ve sevgilerimle...
Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ

10 Ocak 2019 Perşembe

İÇİMİZDEN BİRİSİ BİR BİLİM KADINI

          Tokat il Sağlık Müdürlüğüne bağlı, Tokat Dr. Cevdet Aykan  Ruh Sağlığı ve  Hastalıkları Hastanesinin baş hekimi sayın Psikiyatrist Uzman Dr. Müberra Kulu Hanımefendiyi makamında ziyaretettik ve yaşama dair insana dair ve hastanede yapılan çalışmalar hakkında güzel ve sammimi bir sohbet gerçekleştirdik.
           "1977 yılında Tokat'ta doğdum. Gazi Osman Paşa Lisesi'nde okudum. Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünden  mezun oldum. Bakırköy ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesinde beş yıl çalıştım. Yurdun çeşitli yerlerinde görev ysptım. Şu anda Türkiyede 9. olarak açılan Tokat Ruh Sağlığı hastanesinin baş hekimi olarak görevime devam ediyorum. (Bakırköy, Erenköy,Trabzon,  Adana, Bolu, Manisa, Elazığ, Samsun)Tokat'taki bu merkezde bölgeye yönelik 124 yatakla hizmet veriyoruz. Bu bölgenin adli psikiyatri yükünü karşılıyoruz. 13 tane hocamız var. Günlük 350 ile 400 arasında polikilinik hastaya  bakıyoruz. 50 hasta ilçelerden geliyor ve rehabilitasyon merkezlerimizden hizmet alıyor. AMATEM  ve Cinsel işlev bozuklukları benim uzmanlık alanım. 5 yıldır burada görev yapıyorum. 2011 yılında TRSM ( Toplum ruh sağlığı merkezi) ler Avrupa birliği uyum yasaları doğrultusunda kuruldu. Çok güzel bir uygulama. Rehabilitasyon merkezinde profosyonel olarak hizmet veriyoruz. Belediye başkanlarımızın desteğiyle ilçelerimizden ücretsiz servislerle hastalarımız bu merkeze geliyor ve  1-Doktor,2-Hemşire 1-Psikolog,17 -Öğretmenimizle hizmet veriyoruz.
              TRSM lerde akut hastalarımızada  rehabilitasyonla hizmet veriyoruz. Her servisimizde öğretmenlerimiz var. Kadın sevisimiz 26 yataklı bir servis. Ağır hastaların uzun süre yattıkları bir bölüm.İl Milli Eğitim müdürümüz Levent Yazıcı beyefendinin desteğiyle  Kadın servisinde ilk kez Kız Meslek Liselerinin Kuaförlük ve Güzellik Saç Bakım bölümü öğrencilerini stajer olarak aldık ve  bu güzellik ve bakım merkezi salonumuzda  hastalarımıza  hizmet verdiler. Bir kadın olarak orada yatan hastalarımızın  bakımsız olmalarını istemedim. Gönüllülerinde desteğiyle bu birimi oluşturduk.
              12 yataklı AMATEM'in bir fiil hekimiyim. Bu konuda Tokat çok duyarlı. İl Gençlik Merkezi Spor Müdürlüğünün havuzlarını kullanıyoruz. Ziraat Fakültesinin bize verdiği tarım alanlarında  hobi bahçelerimiz var . AMATEM hastalarıyla burada rehabilitasyon amacıyla ekip biçiyoruz ve hasat zamanı ürettiklerimizi  diğer hastalarla paylaşıyoruz. Hastalarımızın daha çabuk iyileşme göstermesi ve hayata uyumlu hale gelmelerinde bu faliyetlerin katkısı çok büyük.Temiz hasta bir yıl bağımlılığından uzak duran hasta demek. Temiz hastalarımızı şebi aruzda yeniden hayata bağlanmak temiz bir sayfa açmak adına sayın belediye başkanımız Eyüp Eroğlu'nun desteğiyle Konya'ya mevlanayı ziyarete gittiler ve mistik bir gezi yaptılar. Tokat bu konuda çok şanslı. Kurduğumuz iletişimler sonucunda aldığımız desteklerle yaptığımız etkinliklerle hastanemizde fark yarattığımızı düşünüyorum.  Çünkü bu konuda yöneticilerimiz çok duyarlı.
              Bu kurumda 5 yıldır "Bahar Şenliği" düzenliyoruz. İyileşen hastalarımızla birlikte yeniden doğumun simgesi olarak mayıs ayında hastane kapılarını açıyoruz ve halkımızla buluşuyoruz. Gelin burası korkulacak bir yer değil demek için. Hastaneyi tanıtmak ve rehabilitasyon merkezlerinde yaptığımız el işlerini, tiyatrolarımızı, müzik çalışmalarımızı  gelen misafirlerimizle paylaşıyoruz. Kütüphanemiz kitap okumak isteyenler için sosyal bir alan, mutfağımızda öğretmenlerimizle birlikte yemek yapmayı, mevsimlik  reçellerin, turşuların yapımını öğreniyoruz.  Hastalarımız üretmenin ve öğrenmenin mutluluğunu yaşarken rehabilite oluyorlar. Müzik öğretmenlerimizin çalıştırdığı kişiler enstürüman çalmasını öğrendiler ve hep birlikte şarkı söyleyen bir koromuz var. Resim yapmasını öğrenenler sanatsal faliyetlerle daha mutlular. Spor salonlarımızda yine  beden eğitimi öğretmenlerimizle birlikte çalışmalarımızı yapıyoruz. Hastanemiz bu bölgede hizmet veren çok kapsamlı bir hastane bu açıdan çok şanslıyız. Bu kurumu kullanmak ve yararlanmak hizmet almak adına toplumumuzun bilinçlenmesi ve bu kurumdan haberdar olup değerlendirilmesi için elimizden ne geliyorsa en iyisini yapmaya çalışıyoruz.
             Profesyonel bir yardım almak için halkımızın bunu iyi değerlendirmesi ve normal bir hal alması için çabalıyorum. Nasıl ki  kulağın ağrıdığında normal olarak doktora gidiyorsan psikiyatride korkulacak bir şey değil. Gelin görün ve yararlanın diyorum. Çünkü insan depresyondayken gerçeği göremiyor. Profesyonel bir destek almak ve gerçeklerle yüzleşmek bu anlamda çok çok önemli. İhtiyacı olan herkesi bekliyoruz biz buradayız.Damgalanma korkusundan kurtulup profesyonelle buluşmak için biz buradayız.
               Hastanemize bir kapalı spor salonu yapmak istiyorum. İlerleyen günlerde inşallah buda gerçekleşir.
              Ben tüm hayallerimi gerçekleştirdim. Bir kızım var. Küçük mucizem büyük emanetim. Çok mutlu olduğum bir evliliğim var . Sağlıklıyım. Ben halime şükredenlerdenim. Daha uzun yıllar sağlıklı eşimle kızımla birlikte , memleketime milletime bir Atatürk kadını bir Cumhuriyet kadını ve bir bilim kadını olarak hizmet etmek istiyorum." dedi.
               Bir bilim kadını olarak bulunduğu makamda kadın gözüyle ve eliyle dokunduğu yerlerde fark yaratan insanı insandan ayrı görmeyen işine aşık içimizden birisi bu toprağın kızı, Tokat Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi sayın Müberra Kulu Hanımefendiyi yakından tanımak ve yaptıklarını görmek bizi ziyadesiyle memnun etti. Hastane içinde gezerken gözümüze takılan her ayrıntıda hastaların ve personelin güler yüzüne mutlulukla yansıyan işini önemseyen ve aşkla yapan bir hekimin izlerine rastlamak çok çok onur vericiydi. TRSM hastalarının yaptığı el sanatlarının sergilendiği merkezi görmek orada üretilen ürünlerden beğendiğinizi satın almak ve arkadaşlarınıza hediye etmek için tüm Tokat halkını bu merkezi ziyarete davet ediyorum. Bu merkezde çok güzel yağlı boya tablolarına, ahşap boyama ürünlerine, ağaç tablolara ve daha nicelerine ulaşabilirsiniz. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle... iyiki varsınız.
Dünya Köylüsü
   Ayla Bağ

6 Ocak 2019 Pazar

İNSANLIĞIN ANASI KADIN

                 Yaşlı ve yorgun dünyamızın yükünü ve dengesini biz insanlar hunharca bozup dengesizleştirdik. Kadını erkekten anayı yavrusundan hayvanı doğasından bitkiyi topraktan havayı sudan toprağı ateşten ayrı gördük ve bu ayrı gayrılık içinde kavgalar ettik. Sahiplendik hep bana hep bana dedik ve sadece ve sadece kendimizi beğendik. Bizden olmayanı bizim gibi dişünmeyeni içimize almadık ötekileştirdik. Bütün bunları yaparken doğru yaptığımızı zannettik.
                İnsan olmaktan uzak yaşadık insan görüntümüzle. İnsanın ayrısı gayrısı olmaz insan insandır. Erkeği kadını ayrıştırırsan dengeyi bozarsın . Kadın erkek bir bütündür. İnsan gücünü insanlığından alır. Yaratılan herşey insana muhtaçtır. İnsan da insana muhtaçtır. Herşeyden önemlisi insan yaradana muhtaçtır. Yaratıcı karşısında acizdir ama yaratılan mahlukat karşısında güçlüdür. Kadın tek başına yaradandan sonra yaratandır. İffetini ve namusunu koruyan kadın Hz meryem (müminin -50) de " Biz Meryemi ve oğlunu ,oğlunun annesini bir ayet kıldık. Tüm insanlık alemine" der .Erkek bu özeli ve güzeli koruduğu sürece var olabilir. İnsan oğlunun içinde barındırdığı merhameti ,adaleti,ilmi, cesareti ve sevgiyi yaşatabildiği yeşertebildiği sürece omuzlar üstünde taşınmaya layık kadını koruyan kollayan gelişmesi için kol kanat geren bir varlıktır erkek. Yani demem o ki kadın varsa erkek var ,eş var, çocuk var, sevgi var, bereket var, merhamet var, mutluluk var, bütün bunlara şahitlik eden analar, babalar, dedeler, nineler,  abiler, ablalar, teyzeler, halalar, dayılar, amcalar, oğullar, kızlar, torunlar var. Aile var toplum var insanlık var dünya var. Bütün bunları gerçekleştirebileceğimiz üzerinde yaşadığımız bu dünyayı cennete çevirme hayalimiz var. Birlik ve beraberlik içinde herkes kendi sorumluluğunun bilincinde yol aldığımızda yolumuz aydınlanacak ve insan gibi yaşayıp insan gibi yol lacağız sömürülmeden kula kul olmadan bu gemiden insan gibi ayrılacağız yok olmadan.
                   Kaosların içinde, bozuk dünyanın çarkında mekanikleşen ve duygusuzlaşan robotlaşan insanın yeniden,  yine yeni yeniden insanlığın doğum yeri bu topraklar olacaktır. Dönüşüm ve değişim karşısında kendisine ve zamana engel olamayan insan, insanlığın özüne dönüş yapmak zorunda. Yoksa kendi ellerimizle yarattığımız sanal dünyaların içinde yok olmaya mahkumuz. Bu esaretten ancak ve ancak okuyarak kendimize yaptığımız farkındalıklarımızla değişimi yakalaya bilir ve var olabiliriz. " Bu böyledir. Çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum  birey olarak içlerindekini, birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten gereğince bilendir."(Enfal-53)ayetinin ışığında aydınlanmak dileğiyle...
Dünya köylüsü
    Ayla Bağ

1 Ocak 2019 Salı

ALTIN TEPSİDEKİ MUTLULUK

"Dünü bugüne eşit olan bizden değildir"der atalarımız. İnsanoğlu gelişmeye ve ileri gitmeye mecburdur.
Dünün dünde kalması ve yaşadığımız olaylardan alınan derslerdeki öğretiler sonucunda yarınları inşa etmek için güzele yönelmedir yaşamak.
Dünden dersini almayanlarında yarınları dün olacaktır.
İnsanların başına gelen üzücü veya güzel durumlar kendi yaptıklarının düşündüklerinin sonucudur.
O halde deneyimlediğimiz hadiselerin muhasebesiyle anda var olurken dünün sonucunu yaşarız.
Dün yapmadığını eyleme ve davranışa dökmediğin marifetinden bugün mutluluk bekleme.
Ohalde nefes alıyorsan sabaha yeni yıla merhaba demişsen bugün yarını inşa etmek için büyük bir fırsat sahibisin demektir.
Merhaba hoşgeldin;
Keşkelerle yaşamamak için harekete geçmeli ve dün yaptığımız yanlışlığı bugün yapmayalım.
Bugün farklı davranalım farklı düşünelim farklı bakış açısıyla kendimize yön verelim.
Kalıplaşmış otomatik öğretilerle duvarlar örüp onun içine hapsetmeyelim kendimizi.
Yeni Yine Yeniden yeni şeyler deneyimlemek ve yeni duygular ve tecrübeler edinmek ve bu kör kuyulardan kurtulmak için harekete geçelim.
Yarın mutlu olmak istiyorsan bugüne emek ver, deneyimle, düne takılma dersini al, yeni deneyimlere açık ol yürü, çünkü "dün dünde kaldı cancağazım, bugün yeni şeyler söylemek lazım" diyen mevlana gibi
Bu dünyada en büyük farkı yaratmak için kendin ol. Bunu asla unutma.
Dünü tekrarlayan, dünde yaşayanların da dünde kaldığını farketmeyenler, her an yeni şanda olan yüce yaratıcıdan habersiz yaşamaya devam ederler.
Yarın, dünü değerlendirebilenlerindir.
Yeniyıl da sunulan altın tepside ki mutluluk, eski yılı iyi gözlemleyenlerin ve değerlendirebilenlerin olacaktır.
Sağlık mutluluk ve farkındalıklarımızın bol olduğu bir yılda 2019'un
Güzelliklerinde buluşmak dileğiyle ...
Selamlar sevgiler saygılar
Dünya köylüsü
   Ayla Bağ