29 Ekim 2017 Pazar

SANAYİDE AÇAN BİR GÜL

            Sıra dışı hayat hikayesine 7 yıl önce başlayan ve bulunduğu ortama fark katan güzellik getiren Nurten Hanım eşiyle birlikte sanayide ki pideci fırınında gelen müşterilerine gülen yüzüyle gocunmadan severek hizmet eden ve çevresinden takdir gören bir kadın.
          1974 Tokat sulusokak doğumlu olan Nurten hanımın ağzından hayat hikayesini dinleyelim."Sulusokakta doğmuşum.Terzi bir babanın kızıyım. Ben küçükken annem babamla ayrılmış. Babam çok alkolikmiş annem çalışır eve para getirirmiş. Babamın gücüne gitmiş annemin çalışması. Annemde babamı bırakmış..ilk okul mezunuyum, daha ilerisini okuyamadım çünkü eve ekmek getirmek çalışmak zorundaydım. Eşimle görücü usulüyle evlendim.Eşimin bana karşı saygısı çoktur . Evliliğimiz boyunca sevgi ve saygıyı elden hiç bırakmadık. İki çocuğum var. Oğlum ünüversitede okuyor. Kızım 10 yaşında.ilk okula gidiyor. 11 yıl yatalak  kayın valideme baktım. Bu arada boş durmadım el işi dantel yaptım.Tokatın ve  Pazar'ın kızlarının çehizinde benim el emeğim vardır.Dantel yapmasını çok seviyorum ilmek ilmek göz nuruyla işlediğim kar beyazı dantellerin kızlara mutluluk getirmesini diledim aldığım parayı helalinden kazandım.7 yıl önceydi aldığımız eleman işi bırakınca eşime ve dükkandaki işlere yardımcı olmak için geçici bir süreliğine dükkana geldim.İşi sevdim çalışmayı çok seviyorum. Üç kişinin yaptığı işi yapıyorum garsonluk,bulaşıkçıyım ve kasiyerim. İşi gocunmadan severek yapıyorum. Bir masaya on kere giderim hiç erinmem bu benim işim. Müşteri bizim veli nimetimiz onlardan memnuniyet gelince bende çok mutlu oluyorum. Titizlik ve hijyen konusuna çok dikkat ediyorum. Bu ilçede yani  Pazarda ilk ben kadın olarak sanayide işe başladım. Beni gören duyan diğer bayanlarda cesaret aldılar ve hayatın içinde çarşılarda esnaf olmaya başladılar. Bu çok güzel bir duygu. Sanayide ki adamların hareketleri değişti. Küfürlü konuşmayı bıraktılar daha tedbirli ve saygılı konuşuyorlar. Kadınlardan çok taktir aldım Allah senden razı olsun çok sevap işledin dediler.7yıldır burdayım kaşın üstünde gözün var diyen olmadı. Kendinden olmayınca kimse kimseye bir şey yapamaz. Benim dükkanımda bayana yanlış yapılmaz, yapılamaz bir gün  bir bayan müşteriye erkeğin birisi laf attı dükkanın içinde ,eşim dükkandan adamı kovdu bana senin paran lazım değil ,bir daha bu dükkana gelme dedi. O gün bu gündür bir yanlışlık görmedim.
Çalışarak her şeyimizi aldık . Evimizi yaptırdık arabamızı aldık. Bunda kayın validemin duasınında çok büyük etkisi var. Anne baba duasıyla bu yolda yürüdük bereketimiz ordan geliyor. Anaların hakkını sırtımızda hacca götürsek ödeyemeyiz. Hede çileli bir anneyse  onun hakkını hiç ödeyemeyiz. Evimizin alt katını kız öğrenciye dayalı döşeli kiraya verdim .Toplumun düzenli olması için elbirliği ile mücadele etmek gerekiyor kız öğrencilere özellikle göz kulak olmaya çalışıyorum . Ben sizin annenizim bir derdiniz olursa bana söyleyin diyorum kendi arabamla acil durumlarda yardımcı olmaya çalışıyorum . Canınız ne isterse söyleyin yapayım anne yemeğine özlem çekmeyin diyorum şu anda zor durunda olan iki öğrenciye kol kanat gerdim destek olmaya çalışıyorum.Allah yanında zay olmasın. Hepsi bizim çocuklarımız.
Sevgi saygı dışında her şey boş ,hayatı dolu dolu yaşadım. Paylaşmak çok güzel sıkıntılarını unutuyorsun.
Çocukluğumda çok sıkıntı çektim. Evlendikten sonra her şeyim oldu.Tüm hayallerimi eşimle omuz omuza vererek çalışarak gerçekleştirdim.Senede 10gün tatile ailemle istediğim yere gidebiliyorum.24 yıllık esnafız aynı yerde olmak insanlara güven vermek çok güzel.Gönül rahatlığı içinde alın terinle para kazanmak insanın en büyük erdemidir diye düşünüyorum.Çalışarak sağlık kazandığıma inanıyorum. O yüzden hiç boş durmam muhakkak yapacak oyalanacak bir şeyler buluyorum kendime.
Günümüz gençleri tembel çalışmayı sevmiyorlar.Ellrinde cep telefonu altları da araba  hazıra konuyorlar. Hayatı umursamıyorlar. Onlarada suç bulmuyorum çünkü onları öyle yetiştiren biziz .Biz dükkanda çalıştırmaya işçi bulamıyoruz. İşsizlik yok tembellik var.
Okusaydım hemşire olmak isterdim.
Gül deyince aklıma sevgi koku herşey geldi diyor "Nurten hanım.
         Bir elin nesi var iki elin sesi var . Güçler sevgi ve saygıyla birleşirse aşılmayacak engel gidilmeyecek yol kalmıyor Nurten hanımın hikayesinden çıkarttığımız dersler ve gerçekler beni çok etkiledi. Bayanın olduğu yerde güzelliklerin edebin doğmasına ve aşırılıkların olmamasına küfrün son bulmasına sebebiyet vermek çok güzel. Kadınlarımızın hayatın her alanında ve her yerinde çoğalması ve güzelliklerin artması dileğiyle...Teşekkürler Nurten Avcı  Hanım.

25 Ekim 2017 Çarşamba

SEVDA GÜL KÜLTÜR ELÇİSİ

         Bir birikim ve tecrübenin sonucu olan kültür toplumların ,yaşam ve davranış kalıplarının nedeni ve referansıdır. Kültür bir kişiyi ,milleti ve devleti diğerlerinden ayıran ,fark ettiren,tutum ve davranışların nedenidir. Tokat halk oyunları ata sözleri, türkü, masal,i nanç, adet ve seyirlik oyunları giyim kuşamla folklörük özellikleri çok zengin olan bir yöremizdir.Tokat orta karadeniz ve iç anadolu bölgesi arasında geçiş bölgesi olduğu için karadenizin sertliği iç anadolunun yumuşaklığı yansımıştır hareketlerine .Oyunlar yöre olarak halay türündedir.Halay birlik,beraberlik,yardımlaşma gibi toplu hareket anlamına gelmektedir. Omuz halayı kadına verilen değerin kültür kimliğinin önemini simgeler. Değerliliği, saygıyı birlikteliği insan ilişkilerinide içinde barındırır.Dünyada ilk ve tek olan omuz halayı bu toprakların evrenselliğinin dünya üzerindeki insanlığın değerlerinin doğum yeri olan  kültürümüzün simgesidir.
           Ellik kelime manası olarak ekin biçmede kullanılan tahta eldiven den adını almış. Reşadiye yöresine ait halk oyunumuzdur. Ellik oyunu  Tokat'ta düğünlerde eğlencelerde oynanan , kişilerin  bir araya gelerek başkasının sınırlarına girmeden kendi alanında özgürce selbest ama bir bütünlük ve uyum içinde ahenkle kendini ifade eder. Zaman içinde geleneksel bir folklor oyunu haline gelmiştir.Bu kültürü sesiyle  tavırlarıyla bulunduğu her yerde dile getiren bir sonraki nesle aktaran yaşatmaya çalışan kendisine bu görevi misyon edinen gönüllü kültür elçisi  Sevda Gül hanımın
ağzından dinleyelim hikayenin devamını...
       1977 yılında Reşadiye de dünyaya geldim.ilk okulu,orta ve liseyi burada okudum.üç kardeşiz.Müziğe olan ilgim küçük yaşta ortaya çıktı. Orta okul yıllarımda türkü seslendirmeye başladım. Öğretmnlerim ve arkadaşlarım sesimin güzel olduğunu söylüyorlardı. Aileminde desteğiyle 13 yaşında müzik hayatıma başladım.Bu topraklarda doğdum ,büyüdüm bu toprakların ekmeğini yedim suyunu içtim, yörenin güzel eserlerini ölümsüzleştirmek ,sesini duyurmak için bütün çabam.Ülkemin her yöresinden eserler seslendirmeye çalışıyorum.Ama tabiki bu toprakların çocuğu olduğum için yöresel Tokat türkülerine ilgim fazla.Ben geçmişten gelen geleneklerimizi geleceğe türkülerimizle taşımaya çalışıyorum.Bu konuda üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum.Bu benim görevim. Türk halk müziği türk milletinin özünü oluşturan içinde özünü barındıran anonim bir karakter  taşıyan halk kültürünün eseridir. Türk köylüsünün ,Türk aşıklarının müziğidir. Gençlerinde türkülere olan ilgisinin artmasını diliyorum. Atatürk'ün dediği gibi gençler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. Bu bilinçle yolda yürümek insana sorumluluk yüklüyor. Sanatta üretmeye çalışan insanların elbetteki bir hedefi var. Sanat kalıcıdır. Üretiyorum,üretirkende insanlara en iyisini sunmaya çalışıyorum.Atalarımızdan bize gelen değerleri en iyi şekilde yorumlayıp geleceğe aktarıyorum, örnek olmaya çalışıyorum. Örnek olmak demek ustalarımızdan aldığımız bayrağı geleceğe taşımak demek. Türkülerimizin her biri ayrı bir değer. Beni en çok derinden etkileyen Türkü "Gönül gel seninle muhabbet edelim" türküsüdür.
Aile değerlerine çok önem veriyorum. Müzik çalışmalarım dışında kalan zamanımı akrabalarımı ziyaret ederim.çarşı pazar gezer alışveriş yaparım. Tokatı çok seviyorum. Atalarımın yaşadığı yerdir Tokat. Ben bu kültürden beslendim .Bugün ne icra ediyorsam temelinde Tokattan aldığım ruhun etkisi büyüktür. Tokat Reşadiye benim kültürümde yetişmemde  çok çok önemli yer tutar. Dün böyleydi , bugün de böyle olacak. Kesinlikle  bundan sonra ürettiklerimin etkisi Tokattan aldığım  kültürle yoğrulmuş olacak. Müzik ayırt etmem kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinliyorum.Arif sağ, Mihrican Bahar, Sabahat akkiraz gibi bir çok üstadı dinliyorum. İstanbul'un çeşitli yerlerinde sahne alıyorum. Beş tane albüm yaptım. Tok Gönül Derneğinde başkan yardımcısıyım.Şu anda evliliği düşünmüyorum. Sanatımla ilgileniyorum. Kültürüne müzüklerine sahip çıkan milletler ayakta kalır diyorum .
Özlem duyduğum en büyük şey memlekettim ,uzakta yaşıyorum ve çok özlüyorum.
Hayalim yaradanın bana vermiş olduğu doğal özelliği ,sesimi vizyonumu doğru kullanıp kültür elçisi olarak yer almak beni çok mutlu etti. Mesleğimde istediğim yerdeyim . En güzel yerlerde sahnelerde en iyi müzisyenlerle türküler söyledim. Şükürler olsun sağlıcakla yola devam.
Gül deyince aklıma çiçek geldi, aynı zamanda soy ismim böyle güzel anlamlı ve kırmızı gülleri çok severim diyor Sevda Gül hanım.
              Kültürel kimlik dogmatik olmayıp doğuştan itibaren elde edilen yaşamsal deneyimlerle kazanılan bir yapıdır.Bu yapı toplumun ortak değerlerinden ,adet ve örflerinden,ahlak anlayışından ,edebiyat ,müzik,ve mimarisinden,dininden ve dilinden ,mutfağından ve el sanatlarından  kısacası toplumun ,hisse ve haz aldığı ortak yaşam zemininden beslenen bir kader birlikteliğidir. Sevda hanım kendisini bu kültürle yoğurmuş ve milleti için seveseve sesiyle bu topraklara hizmet  vermeye  çalışan ve kültür taşımacılığının öneminin farkında olan bir insan. Bu özellik bizim genlerimizde var. Herkes bulunduğu yerin direği bulunduğu yerin ışığı Sevda Hanımda bu toprakların bir ferdi olarak yıldız misali gönüllü kültür elçisi olarak yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Teşekkürler Sevda Gül Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.

18 Ekim 2017 Çarşamba

ÜVEY ANNE

           Annelik her kadına verilen bir makam üvey annelik bir kadına verilen ikinci ve özel bir makam kıymetini bilene.Üvey annesi olan bir çocuğun akraba açısından zenginlik çifter çifter teyzeler, dayılar, anneanneler, dedeler...Bakış açımızı değiştirdiğimizde annesiz kalan bir çocuğa anne olmak, ona bu dünyada yalnız olmadığını korkma ben varım düşüncesiyle bakarsak karşımızdakine  hepimizin birbirimiz için bir nimet olduğunu görürüz. Sabırla ve sevgiyle yürürsek bu yolda başarıya ulaşır ve değer görürüz bu makamın hakkını veririz.
             1953 te  Pazar'ın  Menteşe köyü'nde doğdum. Annem ev hanımı babam çifçi.7 kardeşiz ,en büyükleri benim.ilk okulu köyümde okudum. Yirmi yaşında  görücü usulüyle evlendim.7 yıl evli kaldım eşim vefaat etti. Babamın evine geri döndüm.7 yıl sonra üç çocuklu bir beyle yeniden evlendim. En küçük çocuğum geldiğimde bir yaşındaydı. Benimde bir çocuğum oldu ve beraber ikiz gibi büyüttüm. Kendi evladımdan hiç ayrı görmedim. Birisi bir tarafımda birisi bir tarafımda yattık yatakta. Üç yıl evli kaldım eşim kalp krizinden aniden vefaat etti. Dört çocukla kala kaldım ortada. En büyük oğlum ben evlendiğimde üniversiteye gidiyordu. Babası öldüğünde üniversite bitmişti. Anne ne olacak bizim halimiz dedi bende oğlum benim sözümü dinlerseniz ben bu yuvayı dağıtmam başınızda otururum dedim , çok mutlu oldu. Yuvamızı dağıtmadan 29 yıldır aynı çatı altında hayata devam ediyoruz. Hiç unutmuyorum büyük oğlum üniversiteyi bitirip geldiğinde akrabalarını ziyarete gitmişti. O zaman cep telefonu yok ,gelir diye bekledim gelen giden yok, balkona içeri balkona içeri girip çıktım sabaha kadar nerde kaldı diye merak ettim sabahı zor ettim. Sabah olunca gittiği evi telefonla aradım. Oğlum neden haber vermiyorsun kaldığın yeri ben seni çok merak ettim. Sabaha kadar uyumadım,bir daha haber ver gittiğin yeri dedim. O da mahçup oldu sahimi anne beni merak mı ettin dedi. Aslında ben seni arayacaktım haber verecektim ama dediler ki  boşver üvey anne merak etmez seni dediler bende aramadım dedi. Anne olarak üzerime düşeni yaptım evlendirdim hepsini. Yemedim yedirdim içmedim içirdim, giymedim giydirdim. Onlar bana  Allah'ın emanetleri ben bilerek geldim bu yükün altına. Sabır ve sevgiyle bu yolda yürüdüm. 64 yıllık bu hayat bana acıdan başka mücadeleyi sabrı öğretti. En çok özlediğim şey eşimle beraber çocuklarımızı büyütseydikte mürüvetlerini görseydi diyorum. Keşkem yok.Her şeyin Allah'tan geldiğini  bilirsen başına gelenleri kabulleniyorsun. Eşim öldükten sonra kendi babama baba diyemedim , çocuklar üzülmesin diye.  Dedeniz geldi dedeniz gitti diye seslendim babama. En küçük kızımı koynumda büyüttüm. 8 yaşında üvey olduğunu arkadaşlarından duymuş çok üzülmüş pikolojisi bozuldu. Kabul etmek istemedi sen benim öz annemsin üvey değilsin dedi. Şimdi gençlere öneriyorum bilerek tercih ettiğiniz böyle bir evliliği sabrınız varsa kabul edin. Kabul edip bu durumu ben göyüslerim diyorsanız evlenin çünkü çok zor bir durum. Ne yaparsan yap adın üvey anne oluyor halbuki bilmiyorlar ki öz annenin de yaptığı şey aynı. Koyduğum kurallar onların eğitimi ve iyiliği için  bunu çok sonra anladılar. Birileri bana üvey anne dediklerinde çok gücüme giderdi ben onların annesiyim neden üvey anne diyorler ki derdim. Bilerek geliyorsun ve kabul edersen  her şeyin üstesinden geliyorsun. Her şey bu dünyadan ibaret değil bu dünyanın öteside var birazda oraya yatırım yapmak gerekiyor. Allahtan çocuklardan böyle bir şey duymadım.
          Bir gün sabahleyin erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırladım , seslendim eşime haydi sofra hazır dedim. Odaya bir gittim ki oğlum eşimin boynuna sarılmış, dur hanım hiç dokunma böyle yapmazdı  bırak elleme dedi bende bir şey demeden odadan çıktım. Biraz sonra eşim kucağında çocukla mutfağa geldi. Bana hanım ben bu çocukların büyüdüğünü görmem hepsi sana emenet sen bunları büyütür  sahip çıkarsın dedi. Bende yok öğle şey birini kaybettim sende nereye gidiyorsun yok öyle gitmek dedim. Akşama kalp krizinden öldü. Doktora yetiştiremedik. Yattığı yer nurlar içinde olsun .
Benim kaderimde bu hepsi Allah'tan yoksa kimse dayanamaz bu acılara. Çocukların elinden tuttum yolda gidiyorum.  Eşimi ve beni tanıyan bir bey efendi bacım Allah benim ömrümden alsın sana versin sen bu yetimlerin başında dur dedi. Gören herkes bacım Allah senden razı olsun dediler. Yuvayı dağıtmadığım için. Oğlum okulunu bitirdi iş arıyor. Birde onun yuvasını kurarsam başka hayalim yok sağlık diliyorum. Şimdi en küçük kızımla beraber oturuyorum. Kızım eşiyle anlaşamadı
boşandı. Torunumla beraber gelip bana yerleştiler. Kızım mutlu olsun yeterki her zaman yanındayım. Çalışıyor bende torunuma  bakıyorum . Kendimi torunumun okul saatine göre ayarlıyorum ve ona göre geziyorum. Kızım boşanıp geldiğinde torunuma benim üvey anneanne olduğumu söyledi . Başkasından duymasın kafası karışmasın diye. Torunum olsun anne anneannem benim için öz anneanne bak bize evinin kapısını açtı bize sahip çıktı kendi düzenini bize göre hazırladı dedi .çok mutlu oldum. İki yıldır beraber oturuyoruz.
Şimdi  Mardiye teyzenin kızından dinleyelim  Mardiye teyzeyi.
Annem eşsiz bir anne.  Ben kızımın öz annesiyim ama annem gibi anne olamadım. Onun gibi olamadım, onu çok seviyorum. Annelik vicdanıyla , karakteriyle, merhametiyle, sevgiyle yoğrulan özel bir durum. İnsani değerler eksikse bir insanda  aynı anneden aynı babadan olmanın bir anlamı yok . Değer veren kadrimi kıymetimi bilen benim için çok önemlidir. Sevgi emek demektir. Sana kötü gününde kucak açan insan seni seviyordur. Seni seviyorum demekle insan sevilmez davranışla göstermek gerekiyor. Annemde beni çok seviyor bende onu çok seviyorum . Üç kardeşiz ama benim bir kardeşim var. İyiki benim annem olmuş . Bana zamanında söylediği öğüt verdiği şeyleri cahiliğimden dolayı ters anlıyordum.  Üvey anne benim iyiliğimi mi ister diyordum . Oysaki bugün geriye doğru baktığımda annem her şeyi benim iyiliğim için yapmış ve söylemiş. Allah ondan razı olsun sığındığım kapım. Benim için öz anne.  İyiki annem var ben çok şanslı bir kadınım.
Gül deyince aklıma babaları geldi gülleri çok seviyordu. Balkonda gül yetiştirirdi. Sevgi ilgi geldi diyor Aklıma.
             Merdiye Yılmaz hanım üzerinden okuduğumuz gerçekleri yılmayan  sabırla ve kabullenerek bilerek yürümek ve bu yolda ona göre davranmak çok önemli. Cennet anaların ayakları altındadır diyor atalarımız bende kıymetini bilirsen analığının cennet bir insanı sevgiyle büyütmek yuvayı cennete çevirmek kişinin elindedir diyorum. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir .Bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmak gibidir. Teşekkürler Merdiye hanım bize örnek olduğunuz için. Kararan bir yuvaya  Güneş gibi doğduğunuz için...bu çetin hayat şartlarında yılmaz bir mücadele verdiğiniz için...

15 Ekim 2017 Pazar

BAŞÇİFLİĞİN HANIM AĞASI


         
          Başçiflik ilçesinin kuruluş tarihi 400,500 sene öncesine dayanır.Niksar ovasının sıcağından ve sivrisineğinden kaçan halk yeni yerleşim alanları arar kendisine.Buraya gelen şahıslar ormanı bol suyu bol olan bu geniş alanda konaklamışlar, geri döndüklerinde  öyle bir yer buldukki "otu sümbül kuşu bülbül"diye metetmişlerdir.Bunun üzerine beşhane göç eder ve çifliklerini kurarlar buraya ve zamanla beş çiflik başçifliğe döner. İlçede hayvancılık ve halı dokumacılığı üzerine ekonomisini kurmuştur.Arazilerinde patates fasülye ve kendilerine yetecek kadar sebze yetişmektedir. Doğa yapısı ve bitki örtüsü arıcılık yapmaya müsaittir.Halkı çalışkan ve zanaatkardır .becerikli ve hayrat yaptıran kadınları vardır. Başçiftlik Beldesinin hanım ağası, çöp kız. Küçükken zayıf, çelimsiz, ufak tefek bir kız olduğundan dolayı bu lakapla anılır ve 74 yaşında olmasına rağmen hala böyle sesleniliyor. Yiğit lakabıyla anılırmış. Dik duruşlu, sözünün eri,  affedici,ufak tefek ama kocaman yürekli, Anadolu kadını avşar kızı.
            1944 yılında Başçiftlikte doğdum, annem ev hanımı babam marangoz Davut Avşar'ın kızıyım. 4 kardeşiz iki kız, iki oğlan. İlkokulu burada bitirdim. 1962 yılında çok sevdiğim eşimle kaçarak evlendim çünkü annem beni öğretmenlere doktorlara vermek istedi, eşim fakir olduğu için ona layık görmedi bende eşimi çok sevdiğim için ona kaçtım. 1 ay sonra eşim jandarma uzman çavuşu olarak işe başladı ve tayinimiz Mardin'e çıktı. Yurdun çeşitli yerlerini gezerek yirmi yıl sonra emekli olduk. Sivas, Artvin, Bursa...Hepsi bana çok şey kattı. Bursa'dayken Başçiflik'ten halı dokuyan ustaları götürüp Bursa'lılara Orhan eline halı dokumasını öğrettim. Oradan öğrendiğim konserve yapımını da Başçiftliklilere öğrettim. 1982 yılında emekli olduk. Eşim, Remzi Polat Başçiftliğe reis oldu yani bugünkü Belediye Başkanı. Ben burada sevilen ,sayılan bir kişi olarak düğünlerde aşçı oldum, cenazelerde ölü yıkadım, küsleri barıştırdım.Benim yanımda kimse küs duramaz. Yaklaşık yüz elli iki yüz kişiyi evlendirdim. Bundan 26 yıl önce yine bir gün düğün evindeyim , yemek pişiriyorum. Silah sesleri duydum. Oğlumda arkadaşlarıyla beraber düğün evine gelirken o da silah seslerini duyup o yöne doğru gidiyor. Oraya varınca babasını kanlar içinde yerde görüyor, eşimi vuran kişi oğlumu görünce beni vurmaya geldiler diye onada ateş ediyor. İkisini birden vuruyor. Parti davası yüzünden senlik benlik kavgası kızım. Oğlum ve eşim yaralandı. Eşim 15 gün hastanede yatıp çıktı, 19 yaşındaki oğlumu kan kaybından kaybettim. Oğlumu vuran kişi ifadesinde "Üzerime 4 arkadaşıyla birlikte geldiği için kendimi koruma amaçlı vurdum." Demiş. 7-8 sene yattı, olay bitti. Kimseye kin tutmuyorum, her şey Allah'tan. Ne niyetle vurduğunu Allah bilir. Ona verecek hesabını. Ben hepsini affettim kızım. Çok zor günlerdi. Kendi kendime "Buda gelir buda geçer ağlama "dedim, sabır ile hepsini yendim. Geçmişi düşünmüyorum olan olmuştur, artık düzeltilemez. Geçmişi değiştiremezsin. Kötü bir şey yaşadığımızda elimizden bir şey gelmiyorsa, önümüze bakıp ilerleye bilmek için  yapacağımız tek şey affetmektir. Bende öyle yaptım affettim ve Selamımı kesmedim. Şu koca yerde küs olduğum kimse yoktur.
     Üç kızım var, biri Antalya'da biri Bursa'da biri de Azerbeycan'da evli. Torunlarımın hepsi okudular. 75 senelik hayatımda yokluk görmedim, gezdiğim yerlerden hep güzelliklerle beslendim, insanları çok seviyorum. Keşkem ve pişmanlığım yoktur her şeyi dolu dolu yaşadım. Ölüm bizim sınavımız. Varlıkta yoklukta bizim sınavımız. Dedikoduyu sevmem de konuşturmamda.İnsanları ayırt etmem. Büyüğüm abim, küçüğüm kardeşimdir. Gül deyince aklıma Allahu Teala bizi yeşertti ve güldürdü bu geldi aklıma.Gülmeyi çok severim. Düğünlerin oyuncusu türkücüsü benim.Bensiz düğüne destur verilmez,burda herkes beni sever sayar bende onları sever sayarım. Elimden geldiğince başkalarına yardımcı olmaya çalışırım iki elim kanda olsa yetiş bacım diyene koşarım. Paylaşmayı çok severim.
             Başçifliğin görmüş geçirmiş bilge kadını fadime teyze bulunduğu yerin direği.sözüyle özüyle herkese örnek.Affetmenin yüce erdemine ermiş bir kişi.Affetmek kişiyi özgürleştirir.Afedici olmayan insan başkalarını sevemez.  Bulunduğu yere neşe saçan herkesi olduğu gibi seven  Fadime ananın hayali ben gördüğümü gördüm yaşadığımı yaşadım. Herkes hayatta mutlu olmak ve mutlu etmek için yaşasın diyor. Yani yararlı olmak, şefkatli olmak, fark yaratmak için yaşamak ve anlamlı bir ömür sürmektir yaşamak. Kimse kimseye kin beslemesin affetsinler yapılan hataları, bu dünyanın öteside var ,asıl mizan kurulduğunda yaradanın yüzüne bakacak amelle gitmek için yarışalım. Kötülükten kimse bir şey kazanmaz. Selam olsun güzelliklerde yarışanlara...Teşekkürler Fadime Polat teyze bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.

12 Ekim 2017 Perşembe

KİLİMİN DİLİ

     

             Anadolu tarihinde kilimin değeri kilimin dili binlerce yıl kadim tarih anlatıcılığının en sağlam kaynaklarından biri olmuş. Dağlara taşlara levhalara  kitaplara ve kilimlere yazılan bilgilerin insanlık tarihine kendi dillerince şahitlik etmiş ve anlamın taşıyıcısı olmuş. Koç boynuzu motifiyle üretkenlik güç ve erkekliği, elibelinde kadın motifiyle gücünü kendinden alan kadın anneliğin dişiliğin ve verimliliğin sembolünü, kurt başıyla özgürlüğü, Bukağı motifiyle aile birliğine olan bağlılığı veya ayağa vurulan prangayla köklere olan bağlılığı ve kartal motifiyle güçü ve kudreti sembolleştirerek söylemek istediklerini dile getiren Anadolu insanının samimi bir dili olarak günümüze kadar gelmiştir. Konar göçer olan Türk insanının kolay taşına bilir ve kullanım alanı her şeye uygun olan kilimin günümüzde de vazgeçilmez olması bundandır. Anadolu kilimleri yörük ve türkmen olarak ve yöre isimleriyle beraber anılır. Kızık ,Afşar,Emirdağ, gibi. Kızık kilimlerinin temel rengi lacivert,beyaz,kırmızıdır. Duyguların dili olan kilimleri çeşitli ürünler de görmek, duvar kilimi seccade, kırlent, minder, cüzdan, çanta, paspas, pano, anahtarlık olarak ta üretilen kilimin  günümüzde unutulmamasına katkıda bulunmak için yeniden güncellenmesi ve aktif hale getirile bilme çabası olarak görüyorum. M.Ö 6500 yıl önce bulunan kilimin üzerindeki motif dua eden kadınlar figürü olarak kayda geçmiştir.
            1968 yılında Turhalın Taşlı Höyük köyünde  dünyaya geldim. Annem ev hanımı babam çifçi.  dedem köy ağasıymış. Köyümü çok seviyorum. Annem babam köyde yaşıyor. 6 kardeşiz ben üçünçüyüm.ilk okulu köyümde okudum. ilk okulu bitirince, köyümüze gelen  Niksarlı imamın annesinin sohbet arasında biz halı dokuyoruz, isterseniz sizede öğretebiliriz demesi üzerine ablamla ikimiz  Niksarda 4 beş ay halı dokuma eğitimi aldık, kurs gördük. Çözgüsüyle desen kurmasıyla
herşeyiyle öğrendikten sonra köyümüze geldik ve tezgahımızı kurup köyün genç kızlarına halı dokumasını öğrettik. Bir gün köyümüzde ki sağlık ocağının açılışına dönemin VALİ 'si Recep yazıcı oğlu  geldi. Çok güzel bir konuşma yaptı. Bu köyde okuyan, el sanatlarıyla uğraşan  kimseniz yok mu? dedi vali bey. Köylüde bizi gösterdi bunlar halı dokuyorlar köyümüzdeki kızlara halı dokumasını öğretti dediler. Vali beyin çok hoşuna gitti. Yanımıza gelip elimizi tuttu. Eğer şehre gelirseniz bir derdiniz isteğiniz olursa sizi valilikte bekliyorum istediğiniz zaman gelebilirsiniz dedi. Bana bu yaklaşım çok samimi geldi kendimi çok değerli hissettim. Erkek Kardeşimin okuması için köyden  Turhal'a taşındık. Ev tuttuk. Ablamla ve kardeşimle beraber Turhalda yaşamaya başladık. Kardeşim okula gidip geliyor bizde halk eğitimde 40 tezgahlık bir halıcılık kursunda usta olarak işe başladık.8 yıl halı dokuduk.  Bir gün aklıma  Valinin sözleri geldi sizi valilikte bekliyorum demişti. Turhal'dan kalkıp vali beyi ziyarete gitmeye karar verdim. Valiliğe vardığımda vali beyin tayininin çıktığını öğrendim çok üzüldüm görüşemeden geri geldim..Halk eğitimde usta öğretici olarak görev aldım. Yarışmalara katıldım ve ikinci oldum.  Kilim dokumacılığı üzerine geliştirdiğim tekniklerim var. Kendime özgü türk motiflerini  yeniden yorumluyorum. Kilimin dili çok farklı. Mutluysan rengarenk ,biraz hüzün varsa koyu renkleri kullanıyorsun.  Kendime has geliştirdiğim kanaviçe kilim dokuma tekniğini ilk ben uyguladım. Bende kilim dokumasını ustadan bakarak öğrendim. Bizim kurslarımıza öğrenci bulmak çok zor. Kurs açabilmek için kişi sayısı istiyorlar ben her yerde dile getiriyorum. Bu sektör popüler bir dal değil insanlar  çok az tercih ediyorlar.  İçlerinden bir ikisi gerçekten isteyerek geliyor. Ben diyorum ki istekli bir iki kişiyi yakalamışken onlara bu zanaatı öğretelim sayıya bağımlı kalmadan bu ata mirasımızın bir sonraki nesle aktarılması için elimizden geldiğince işi kolay kılmamız gerekiyor. Öğrenci sayısına takılmadan yolda yürümemiz gerekiyor. Bu işi kursiyerlerime sevdirmek için ayrıca çaba harcıyorum. Popüleritesi olan ne dokuya bilirim diye düşündüğümde aklıma Anahtarlık, seccade, pano, kırlent, minder, duvar panosu, kilim , paspas, çanta gibi şeyler geliyor. 30 yıldır bu işi yapıyorum benimki taş sabrı birileri beni fark etsin istiyorum, pazarım açılsın bende dokuyarak kendimi dahada geliştireyim. Yaptığım ürünü önce kendim beğeneceğim ben beğenmezsem kimse beğenmez diye düşünüyorum. Bir insan ömrünü verse kilim desenlerinin çeşitliliğine ve anlamına yetişemez.Gönül insanlarının elinde bu sanat yaşatılmaya çalışılıyor. Keşke ben bu sanatı tanımasaydım diyorum bazen çünkü aşığım başka işe konsantıra olamıyorum kilim dokumasını çok seviyorum. Başarılı olmak için bu işi seveceksin gayretli olcaksın  çalışmak ve azimli olmak  çok önemli. Kendime güveniyorum ,yeni şeyler üretiyorum. Özgür yaşamayı çok seviyorum o yüzden evlenmeyi hiç düşünmedim. Evlenince kısıtlanacakmışım gibi geldi etrafımdaki örneklerden böyle düşündüm,bende bunu göze alamadım. Dedem köy ağası yokluk çekmedim.  Oyüzden bir başkasının hakimiyetinde yaşamayı hiç  arzu etmedim. Aile değerlerine çok bağlıyım annemi babamı çok seviyorum.Aile dedin mi akan sular durur benim için.
          Züleyha hanımın hayat hikayesi üzerinden okuduğumuz öğretiler.
-İşini severek yapacaksın
-elindeki hazinenin kıymetini bilip sende kendini geliştirip üretime katkıda bulunacaksın
-aile kavramına sahip çıkacaksın,aile çok önemli toplumun en küçük yapı taşı.
-bulunduğun konumdan üste çıkmıyorsan yerinde say aşağı düşme.
-ata geleneğimiz olan zanaatlarımızı yaşatmak için elimizden geldiğince aşk ile çok çalışmalıyız.
       Züleyha  koç hanım bize  kilimin dilini ve kendi yaşamıyla bize anlatmak istediği dili birleştirip güzelliklere, dikkat çekmek ve yaptığı işin en güzeliyle hizmet vermek için elimizdeki bilgi dağarcığından beslenip yeni şeyler üretmenin araştırma yaparak olacağının altını çiziyor. Zihnimizi yeni bilgilere açık  tutmak, gönlünüzü açmak, düşünmek  kritize etmek, geçmişin güzelliklerini ileriye taşımak için, fark yaratmak ve iz bırakmak bir şeyleri yeniden yorumlamak ve farklı iki tekniği bir arada  kullanmak elbetteki yaradanın sanatçılara verdiği özel bir lutuf . Bilgiyi ve görgüyü yeniden harmanlayıp yorumlamak köklerden kopmadan eskiyi ve yeniyi birleyip yaşadığımız çağa uygun dili yakalayıp hayatımıza anlam katarak aynı dilde buluşmak  dileğiyle..Teşekkürler Züleyha Koç hanım bizimle  hayat hikayenizi paylaştığınız ve geçmişle gelecek arasında köprü olduğunuz için.