29 Mayıs 2015 Cuma

"İSTEMEK VE DÖNMEK"

İki genç birbirini sever ve birbirlerini isterler,
Evlenirler çocuk istersin,
Çocuğuna en iyi eğitimi vermek istersin,
İyi bir iş sahibi olsun istersin,
İşi olur iyi birisiyle evlensin istersin,
Evlenirler torun olsun istersin,
Torun olur onu en iyi şartlarda büyütmek istersin,
Bu arada iki göz oda bakla sufa ev istersin,
Önünde dört tekerlek araba istersin,
Sağlık sıhat huzur istersin,
Velhasılı istersinde istersin...
İstemenin sonu yok.

Şartlara göre isteklerinde büyür
İki göz oda,iki katlı eve döner,
Dört teker ,dört çekere döner
Evlat ele döner,
Torun askerden döner,
Sağlık hastalığa döner,
Keser döner sap döner,
Gün döner hesap döner,
Bu döngü hep böyle döner,
Eninde sonunda herkes O'na döner.
Ben niye dönmeyeyim.

"DÖRT İŞLEM"

         Yazılarımda zaman zaman doğa olaylarıyla dört mevsim üzerinden insanın davranışlarını karşılaştırmak ve buralardan çıkarttığım sonuçları kur-anı kerim ayetleriyle pekiştirmek ve buradanda çift dikişli hatta üçüncü bir sağlamayla yaşamımıza yön vermek, ayağımızı yere sağlam basmak için kullandığım bir yöntem.
           Burada da dört işlem üzerinden kişinin davranışları arasındaki bağlantıyı kurarak düşüncelerimi ifade etmeye çalışacağım. İşe TOPLAMA'yla başlayalım, ana rahmine düştüğümüz andan itibaren İhtiyacımız olan rızkı damar yoluyla toplar, doğduktan sonra da iki yıl anne sütüyle beslenir, kırk yaşına kadar hayatın içindeki yaşadıklarımızdan iyi yada kötü tüm öğretileri toplayıp süzgeçten geçirir, bunu yaparkende işimize lazım olan sağlam ve yararlı bilgiyi alıp kötüyü zihnimizden atar, nefsinin doğrultusunda hareket etmez, nefsani olanları ayıklamak bir üst bilgiye ulaşmaktır. Bazen düşüncelerimizin içinden çıkamadığımız anlarda bir yardım isteriz işte o anda kime sığındığın kime yöneldiğin çok önemlidir. Eğer ki kişiden medet umdun yandın, Allah'a sığındın işte o zaman kurtuldun yani ÇIKARTMA !!!yaptın demektir. Denizlerin ortasında zifiri karanlıklarda fırtınaya yakalandığında yalvarıp yakarmanla, Allah'ın izniyle karaya çıkmandır kurtuluşa ermen. Çıkartma yaptığınız demir attığınız gerçeğe(Allahın sözüne)kalbimizdeki güven ve huzurla, moralle yaşayarak şahitlik edersiniz. İbrahim'in ateşe atıldığında yaradana sığınması gibi, yunus'un kura ile denize atılıp Allah'a sığınması gibi. Sıkıntıya düştüğümüzde Allahı nasıl anıyorsak aynı samimiyeti normal şartlardada anmaktır aslolan.
            BÖLME!!!tevhit ehlinin işidir bölmemek."Dinlerini bölüp parça parça yapanlarla, parti parti olanlarla senin bir bağın yoktur."Bütün bu yaşadıklarımızın içinde iyiyle kötüyü birbirinden ayırmak net bir cizgiyle ortadan yarmak er kişinin işidir. Sağlam bilgiye ulaşmadan kötüyle yolunu ayıramassın. Netlik ayarları tam yapılmış bir düşüncenin paylaşımının doğurduğu sonuç ne güzeldir. Musa gibi denizleri yarıp karşıya geçersin. Oku,Oku,Oku'nun sırrı tek yanlı beslenme, doğa insan ve kitap arasındaki bağı kur. Eğer bir araştırma içine girersen en az üç kaynaktan beslen ki bütüne eresin, yani mantıktaki tümevarım ve tümden gelim kanunlarına göre nerden gelirsen gel, nereye varırsan var bütün yollar O'na çıkar. Ama isteyerek, ama istemeyerek.Yaşarken bunun farkına varırsan isteyerek O'na yönelirsen Firavunun denizlerde boğulmasına yani batılın hak karşısında yok olmasına şahitlik edersin.
           ÇARPMA!!!bütün bu olaylar yaşadıklarımız nefsimizin istekleri doğrultusundaysa bizi duvara toslamaktan, çarpmaktan kurtaramaz. Bile bile gerçeklerin üstünü örtüp yola devam ediyorsak sonun feci olur, cehennem ateşlerinde yanmaya mahkumuz demektir Ebu lehep gibi. Aklımızı kullanarak ve irademizi devreye sokarak bizim yüzümüze tokat gibi çarpan gerçeklerin hala bizi yerlerde sürünmekten alıkoymuyorsa yüseltip uçurmuyorsa, dikkat çarpma!!!diye bağıran sese kulak vermiyoruz demektir. Kulak verseydik eğer senin düşündüğün gibi olmadığını görüp, mihenk taşı olan kur-anı kerimin sözlerinin insana olan tesirinin kat kat olduğunun farkına varır, Allah rızası için yaptığın bir iyiliğin karşılığının 10,100,700 olduğunu görür ve o alevli ateşten kurtulmanın mutluluğunu yaşar ve herkeside buraya devet edersin yani Allah'a davet edersin, Muhammet gibi.
            Sonuç olarak sözün özü kötüyü kendinde TOPLAMA, hiç bir zaman Allah'ı aklından ÇIKARTMA, bütünü parçalayıp BÖLME, çıkmazlara girip yolun sonunda duvara ÇARPMA.
           Dünya köylüsü

28 Mayıs 2015 Perşembe

" BEBE'nin HAKKI"

            Hayvan hakkı diye bir şey yok benim dünyamda.Yaratılan tüm canlı varlıkların  birbiriyle uyum içinde ve sevgiyle yaşamı bir denge içersinde sürdürmektir hak olan.Bu bilinçle hareket edildiğinde kimse kimsenin sınırına girmez ve herşeyin birbiriyle bağlantılı olduğunun farkına varmaktır aslolan.Hayvan sevgisi insanın doğasında olan bir duygudur.Bu duygunun varlığını bilirsin ve geliştirmek o güzelliğe şahit olmak için çaba harcadığında bu duyguyla tanışırsın.
           Yıllardır bahçeli müstakil bir evde oturuyoruz.Çocuklar kedi,köpek istediklerinde hep bir bahanemiz oldu.Kızımın ısrarları ve çok isteği sonucunda karar verildi ve bir kedi aldık.İsmini abisi koydu "BEBE".Ankara kedisi olan Bebe bembeyazdı.Bize saflığı temizliği ve sevgiyi çağrıştırdığı için bu ismi koydu abisi.Artık bir kedim bile yok türküsünü söyleyemeyecektik.Onunla yatar onunla kalkar olduk.Ben bu kadar bağlanacağımı ummuyordum,suyunu yemini verir geçinir gideriz diye düşünürken,gittiğim yerlerde duramaz oldum,iki saat onu görmeden düşünmeden edemez oldum.Zaman içersinde bağlandık birbirimize.O'da sevildiğinin farkında,senin tavrına göre tavır alıyor,sınavlarım olduğunda ders çalışırken yanı başımda hiç sesini çıkartmadan saatlerce benimle birlikte sessizliğe bürünüp gürültü yapmaktan çekinen,Kağan abisi geldiğinde kucağından inmeyen senin can dediğine bende can derim diyen,kızımın okuldan geleceği saati bilip o saatte kapının önünde onu bekleyen,gönlümün sultanı eşiminde gönlüne taht kuran bebe benim için gözünün içine baktığımda gözlerle anlaştığımız,dizimin dibinden ayrılmayan,miyavlamalarıyla açıktığını,susadığını belli eden,gözünün içine sevgiyle bakan,ben sizi çok seviyorum der gibi sürtünmeleri,kafasını okşatması çok sevdiğini göstermek için sana yalvarırcasına bakması,ben sana muhtacım. Der gibi hissettirmesi ,kulaklarını tazı gibi dikip uyuması bazende yatacağı yeri şaşırıp seni koltuğundan etmesi,bazende evin kralıymış gibi ortalıkta dolanması bana yaradanla kul arasındaki bağı hatırlattı  sevgidendir sevgiden...dedirtiyorsa buhal bize ,kur-anı kerimdeki (sad-32) "ben mal servet, çıkar sevgisini rabbimin anılmasından dolayı sevdim "ayetinin bize aktardığı gerçek bu olsa gerek.Herşeyi senin için senide benim için yarattım diyen mevlamın vardır birbildiği bir hikmeti.Onlar bize muhtaç,biz yaradana.
               Yapılan araştırmalara göre hayvanların insanlar üzerindeki olumlu enerjisi kedi,köpek,at,....gibi,insanların daha mutlu olmasına katkı sağladığının gerceğini gözardı etmeden,tüm hayvan bakmak isteyipte bakamayan erteleyen herkese tavsiyem bir an evvel bu isteklerini hayata geçirsinler.Doğayla ve insanlarla,hayvanlarla iç içe bir yaşam geçirmeniz,bu şartları sağlaya bilmeniz dileğiyle....
        Dünya köylüsü
           

26 Mayıs 2015 Salı

"DÜNYA KÖYLÜSÜ"


           "DÜNYA KÖYLÜSÜ"

DDilemek,yaradanı istemek,başı boş olmadığının,senin bir sahibin olduğunun farkına
                varmak ve ona yönelmek.Dua etmek ,sadece ve sadece ona kul olmak
                ondan istemek.(zümer-54) (fatiha-5,6)
ÜÜmmi olmak;saf ,temiz bir şeyin ilk doğal haliyle korunmuş hali.
               (çocuk gibi,annenin sütü gibi, Kur-anı kerim gibi),(bakara-2)
NNiyet;tüm davranışlarımızın çıkış noktasının iyi niyetli olması ve bu doğrultuda
              hareket etmek. Gayretli  olmak(amelleriniz niyetlere bağlıdır)
              (necm-28....31)(necm-39,40)
YYaşam;dünyada bize verilen süre.Bu süre zarfında kendimizi keşfetmek ve
               eksiğimizi tamamlamak,aşırılıklarımızı törpülemek,yani nefsimizle
               mücadele etmek.(nefsin teslimi),(necm-31,32)
AAydınlanmak;kendimizdeki karanlık,bilinmezliklerin üstüne gidip
               araştırmacı ve meraklı bir ruhla en doğruya ulaşmak.
               (ruhun teslimi),(tur-25..28)
 KKainatta,kayyum olan ezelden ebede tek doğruya ulaşmak,yani iki nokta
               arasındaki en kısa yol ve tek doğru.(sen ve Allah)(bakara-255)
ÖÖlmek;ölmeden önce ölmek,yani gittiğin yol yol değilse bir an evvel tövbe et ve dön.
               Bu gidişata bir dur de,silkelen kendine gel(zümer-53),(kaf-41...45)
YYeni;bugünkü tabirle yeniden formatlanmak,eski ve gereksiz bilgileri atıp bizi
               güzele götürecek olana kulak vermek ve kucak açmak.en güzeli yaşam
               haline getirmek.(hucurat-13),(kaf-11)
LLeyl,olan dünyada Laylaylom yaşadığımız hayatın artık anlamlanmasıdır.Bilinçlenip
               bilinçlendirmek,yaşam gayemizi ve enerjimizi bu yönde harcamaktır.
               (fizik bedenin teslimi)(nisa-124,125),(leyl-1...21)
ÜÜlkümüz ,yükselmek ileri gitmektir.Adam gibi adam olmaktır tüm gaye,Kamil insan
               olmaktır.(kuran ahlakıyla ahlaklanmak), (bakara-177),(fetih-29),(hucura)
SSelam ,yurduna hoşgeldiniz.sevgiden başka sermayenin geçmediği,
               razılık makamlarının olduğu, kendi aralarında merhametli,düşmana karşı
               çetin sıratel mustakim(istikameti belli olan yol, otoban gibi) dosdoğru yol olan
               nimet verilmiş olanlarla berabarsin.(en'am-127),(nisa-175) (kaf-32...35)
ÜÜnüversite ,mezunu olmak gelinen son nokta.yani iki dünyalı olmak.Geldiğin
               yeri unutmamak ve döneceğin yeri bilmek.Bu biliçle hareket edenlere
               selam olsun.(en'am-161...165),(necm-41..........62)

25 Mayıs 2015 Pazartesi

"HAYIR"

                     " HAYIR"
           Herkes bulunduğu konum itibariyle ya öğretmendir yada öğrenci. Kendimizde olanı karşıya yansıttığımızda iyi veya kötü alıcının aldığı kadarsın. O halde kendimizi paralamanın,kaygılanmanın,endişe etmenin bir manası yok. Sen sadece o anda yapman gerekeni yap tüm doğallığıyla ve saflığıyla.
          Bilgi bize üç yolla gelir. Tecrübe, taklit ve düşünce yoluyla. Tecrübe ilmi en zor olandır. Nasrettin Hoca eşekten düşüpte ,beni Ancak eşekten düşen anlar demesi gibi. Tecrübe ilmi en kısa yoldan en yüksek bilginin aktarılması, hızlandırılmış eğitimde diye biliriz.Denizi hiç görmemiş ,deniz üzerine ilim yapan bir profosörün,tesadüfen gemide bulunan adamın yanlışlıkla denize düştüğünde edindiği bilgi prfosörden üstünmüş.tecrübe ilmi bire bir eğitimdir ve kalıcıdır iz bırakır,unutmak mümkün değildir. Çünkü her duyumuzu harekete geçirir ve kayıt altına alır.Anında analiz eder ve doğruyu bulmamıza yardımcı olur. Çocukken elimizi sobaya değdirdiğimizde yandığımız,sobanın yanına bir daha yaklaşmadığımız gibi.Taklit ilminde ise biraz kolaycılık vardır.sectiğin kişiyi taklit edersin ama sen olmassın.Neden ?çünkü yaptığın hareketler üzerine oturmamıştır
,onun elbisesi sana dar yada bol gelmiştir.Bu sen değilsin.Senin sen olabilmen için öğrendiğin bilgiyi kendi süzgecinden geçirip,içselleştirdikten sonra karşıya aktarıyorsak bu bizi yansıtıyordur." İşte başkası olma kendin ol,böyle çok daha güzelsin."sözünün cuk diye oturduğu yerdir.Bu ilime en çok çoçuklar maruz kalır,çünkü anne ve babalarından gördüklerini taklit ederek büyürler.Çocuklar aynasıdır ebebeynlerinin.Kendilerine çeki düzen vermek isteyenlerin hangi konuda eksikliklerinin olduğunu çocuklarına bakarak anlayabilirler.Bu ilim karşılıklıdır bazen sen çocuğuna bazende çocuğun sana bilmediklerini öğretir.Üçüncü ilim aslında insanların en çok kaçtığı ilim.Düşünerek aklederek gelen ilim Allah'ın ilmi.Düşünmüyoruz,en zor yanı kendimizle yüzleşmiyoruz.Başkalarını çok kolay yargılar asar keseriz .Aslolan kendimizdeki eksiği gediği ortaya koymaktır.O yüzden hayatın içinde patinaj yapıpta ilerleyemeyişimiz.Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamamız,bizim bir önceki olaydan yada durumdan dersimizi almadığımızın düşünüp akletmediğimizin bir göstergesidir aslında.Hayatın içinde edindiğimiz tecrübeler,örnek aldığımız kişilerden bizim için gereken sonucu çıkartamıyorsak düşünce ilminin gereği aklımızı işletip bütün bu yaşadıklarımızı basamak olarak kullanmıyorsak,Kur-anı kerimin bize söylediği "aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırırım"sözü hak olur.
            Yaşadığımız olaylara bu benim başıma niye geldiyi sorgulamak yerine bana ne anlatmak istedi benim bu konudan almam gereken ders çıkartmam gereken sonuç nedir? Sorusunu kendimize sorarsak işi biraz kolaylaştırmış oluruz.Böyle düşünmek bizim için daha hayırlı olaçak çünkü "ALLAH daima hayır indirendir" ayetinin gereği her işte vardır bir hayır iyi tahlil ve analiz edersen.Gecmişte olan olayları sana bildirdik. Kitap ,peygamberin getirdikleri ve yaşanan olaylar bize uyarıcı olarak gelir."ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir ,sen kendini bilmessen o nice okumaktır." Diyen yunus gibi bizim kendimizi bilmemiz ve kendimizdeki eksiği gidermemiz için doğru tespitte bulunup onun üstüne gitmek o eksiği tamamlamak ve hayırlarda yarışmak dileğiyle...
            Dünya köylüsü


14 Mayıs 2015 Perşembe

"BAĞ" Kurmak

"BAĞ" Kurmak
  Zihin insanın düşünce tarlasıdır ."Ne ekersen onu biçersin "bilimsel olarak açıklanan verilerde, günlük insanın  zihnine dörtbin veri gelmekteymiş. Dağınık ve parça parça gelen bu bilgilerin, verilerin arasındaki bağı doğru kurarsan  bu düşünce seni güzele ve gerçeğe yönlendirir. Eğer aralarındaki bağı doğru kuramassan  bu düşünce seni alt beyindeki zihinsel kısır döngülere sürükler ve takıntıya dönüşür. Çaresizlik çıkmazlık insanı depresyona iter, yalnızlığa iter, odalara evlere kapatır, huzursuz eder insanlardan uzaklaştırır kendisini ucube haline getirir. Ben ben diyen bir kişi kimseyi beğenmez kendinden başka.
  " İnsan kendi kendine yettiğini düşündüğünde zarara uğrar ve kendi benliğini yok eder" (alak7-8) her şey dengede güzeldir ."Güneş ay yıldız kararında kendi yörüngesinde akıp gitmektedir.  Sana ne oluyor insan şeklinde yarattığım insan, kendi yörüngenden çıkıp yörüngeni şaşırdın, hastalıklı tanınmaz hale geldin kendi kendine zülüm ediyorsun "uğursuzluğunuz kendinizdendir."(yasin-19)kendi ürettiğin korkularla, kaygılarla şüphelerle hayatını ve etrafınıda huzursuz ediyorsun. Bırak bu abartılı halleri, çık yöresellikten evrenselleşmeye doğru. Dön kendine başkasıyla uğraşma başkasında suç arama  kendindeki eksikliği tamamla eğitim al, bilgilen oku oku oku. Korku korkuyu doğurur. Korkularımızı çoğaltarak hayatımızı karartmayalım.Yaradanla eğer bağ kurmazsan sonun hüsran olur "Allah sizin için ahireti ister, siz ise dünyayı istiyorsunuz "(enfal-67)der ayette ahiret yarını aydınlığı umudu huzuru, dünya ise geceyi karanlığı temsil eder. Bütün karanlıklardan gecelerden sabahlara bir yol bulamazsan yine hüsranla başbaşa kalırsın. Bilgi çağında yaşıyoruz, her şey parmağımızın ucunda bir tık'la önümüzde tüm nimetler. Bu kadar kolaylığa rağmen hala işi zorlaştırarak yaşıyorsan, hayatı zindan ediyorsan  oda senin tercihindir. Başkasının  suçu değil.          Oyüzden önce temizliğe zihnimizdeki düşüncelerimizden bu düşüncelerin doğruluğundan sağlamlığından işe başlamalı eskiyi çöpe atma da inatçı olmamalıyız. Kendimizdeki noksanlığı acziyetimizin farkına varıp farkındalık yaratmakla işe başlayabiliriz. Senin düşündüğün gibi olmuyorsa, başkasının (ehil insanın)düşündüğü gibidir. Oda olmuyorsa hakkın dediği gibidir. Ona  kulak ver, ona yönel istikrarlı ve azimli ol, kuvvetle ona sarıl ve dediklerini hayata geçirme gayreti içinde ol. Kendindeki gücü farket kurtul prangalardan  ve özgürleş. Kendinle yüzleş, başkasına soracağın soruları kendine sor. Ben kimim? neyim?"Can Yücel birgün salonunun baş köşesinde misafir ettiği yirmi yaşını, otuz yaşı beğenmemiş,kırk yaş ikisinide beğenmemiş tanımadığım bu insanlarla ne oturupta sohpet ediyorum demiş."Buradanda anlaşılıyorki insan daima gelişmeye musait yeniliğe açık bir varlık. Halinden memnunsan gelişime kapalısın demektir. İnsanın kurdu yine insandır, mayasınında insan olduğu gibi. Düşüncelerimizdir bizi hayata bağlayan ve hayattan koparan. Zihnimizmi bizi yönetiyor?yoksa bizmi zihnimizi yönlendiriyoruz? Zihnimiz bize daima vesvese verir, virt ettirir bazı düşünceleri tekrarlattırır. Sende buna uyarsan onun esirisin demektir. Aç gözünü fırsat verme o vesveseye öyle değil böyle de inandır zihnini, aklımıza hemen geliveren, iyiden iyiye düşününce sonucu olmayan bizi mahvedecek mesnetsiz düşünceler üreten zihnimizden sığın yaradana. Bilim insanları beynimizin bölümlerini açıklarken biliçaltı(zihin)ve bilinç üstü diye ikiye ayırıp, bilinç üstünün en yüce bilgilerle donatıldığını bu bilgilerin bize değer kattığını, (sevgi, çömertlik, paylaşmak, ilim, ahde vefa, saygı, gönülden iş yapmak, çalmamak, yalan söylememek, sorumluluk bilinci, Allah rızası için iş yapmak...gibi)insanı insan yaptığını görüyoruz. Tüm bu bilgileri hayat düsturu edinip yaşamın içine sokabiliyorsan ne mutlu sana.
Düşüncelerimizin meyvesi SÖZ'dür,
Söz'ün meyvesi EYLEM'dir (el emeğidir),
Emeğin meyvesi FAYDA'dır (maddi manevi),
Faydanın meyvesi HUZUR'dur,
Huzurun meyvesi ERMEK'tir ,
Ermenin meyvesi HADDİNİ BİLMEK'tir,
Haddini bilmenin meyvesi KENDİNİ BİLMEK'tir,
Kendini bilmenin meyvesi ALLAH'ı bilmektir.
       Dünya köylüsü

8 Mayıs 2015 Cuma

  AHDE VEFA

           Dünya gözüyle ve aritmatik ilmiyle iki kere iki eşittir dört. Ama Allah katında bunun böyle olmadığını yaşayan gönül insanlarından  dinlediğimizde iki kere ikinin bazen on, bazende  yirmi olduğuna şahitlik ediyoruz . Ben bu hikayeyi ilk dinlediğimde çok çok hoşuma gitmişti şaşırıp hayran kaldım ve işte budur gerçek insanlık hikayesi dedim.
         Zamanında Karadenizin bir köyünde yaşayan bugün çok ünlü tanınmış insanlardan biri olan bu insanın anlattığı bu gerçek hikayeyi  belki sizde duymuşsunuzdur. Ama bir de ben anlatayım istedim.Köyünde annesiyle beraber beş kardeş  bir ineğin sütüyle ve tarlada ki çalışmalarıyla geçinen babasının gurbette kazanıp da gönderdiği parayla hayatlarını İdame ettirmeye çalışan bu  çocuk o zamanlar henüz dokuz,on yaşlarındaymış. Bir gün arkadaşlarıyla beraber beş,altı kişi köy meydanındaki bakkalın önünde oturup sohbet ederlerken,uzaktan duydukları ses, her ay köylerine gelen, helva ekmek,ekmek arası helva diye bağıran helvacı amcanın sesiymiş. Bütün çocuklar ayağa kalkıp helvacı amcaya doğru koşarak gitmişler.Kendiside birkaç adım attıktan sonra duraklamış ve bakkalın önüne doğru geri dönmüş çünkü cebinde helva alacak parası yokmuş. Bakkal amca bu durumu farkedince el işaretiyle gel gel yapmış çocuğun eline bir helva parası sıkıştırıp hadi sende git helva alda ye demiş. Çocuk bakkal amcanın verdiği parayı alıp kuşlar gibi uçarak helvacının yanına gitmiş oda diğer arkadaşları gibi ekmek arası helvayı yemiş. Çocuk aklıyla çok mutlu olmuş ve bir kenara çekilip ellerini açıp "Allahım bana bu helvanın parasını ödemeyi nasip eyle demiş."  Gün oldu harman döndü yıllar geldi geçti .
         "Bir gün makamımda oturuyorum, bir telefon çaldı köyden sizi bakkal amca arıyor dediler hemen bağlayın dedim ve yıllar sonra bakkal amcanın sesini telefonda duydum. Sohbet muhabbet ettikten sonra çekinerek oğlum ben seni şunun için aradım dedi. Oğluma düğün yapacağım benim şu kadar paraya ihtiyacım var o parayı bana verirsen şu şartlarda sana geri ödeyeceğim dedi. Hemen aklıma helva geldi o gün bugündü, ben de bakkal amcaya olan borcumu ödeyecektim. Büyük bir sevinçle bakkal amcanın isteğini kabul ettim tamam amca dedim  yalnız sana vereceğim parayı düğün hediyesi olarak kabul et yıllar önce bana verdiğin helvanın parası dedim.  Bakkal amca olmaz oğlum kabul edemem,bu şartlarda bana para gönderme dedi ama ben onu dinlemedim.  Hemen talimatları verip gerekeni yaptım.  Telefonu kapattıktan sonra yaradana bir kez daha şükredip bana bu fırsatı verdiği için onu hamd ile andım "dedi. Bu koca yürekli adamı sizlerde çok iyi tanıyorsunuz İsmini söyleyince sizde çok şaşıracaksınız bu hareketinden dolayı belki sizde hayran olacaksınız aslında onun şahsında ne güzel yaratmış seni  mevlam deyip yaradana hayran olacaksınız.  Bu güzel insanla aynı zamanda yaşadığımız için bize örnek olduğu için insanlık değerlerini konuşarak, yazarak sözle değil bizzat yaşayarak imza attığı için  ona ve şahsında tüm insanlığa teşekkür ederim.
           İşte ahde vefa, geldiği yeri unutmamak eskiyle bağ kurup yeniye yönelmek insanı, insanı kamil yapıyor.  Televizyondan gıyabında tanıdığım bu şahsiyet Galatasaraylı Abdurahim Albayrak  güler yüzüyle samimi hareketleriyle ve içimizden biri olarak her daim anılmak ve sevilmek dileğiyle ahde vefanın Annelerden sonra, önde giden bayraktarı olarak görüyorum.
          Bazen farkına varmadan yapılan küçük bir iyiliğin Allah katındaki değerini biz bilemeyiz, zamanı geldiğinde ancak öğrenebiliriz. "Allah'a borç veren yok mu?"(hadid -11)Allah rızası için yapılan işin hiçbir zaman boşa gitmeyeceğinin kayıtlar altına alındığının, sigortalandığının bir örneğidir bu hikaye. Ekmek arası bir helvanın karşılığı buysa,  bizi dünyaya getiren, has sütüyle besleyip büyüten Annelerimizin emeklerinin karşılığını nasıl ödeyeceğimizi varın siz düşünün. Vefakar ve cefakar annelerimizin anneler gününü cani yürekten kutlar ayaklarının altından öperim.
     DÜNYA KÖYLÜSÜ

6 Mayıs 2015 Çarşamba

GADAN ALAYIM

GADAN ALAYIM.
  Geçenlerde sevdiğim bir akrabamla  sohbet ederken ,kendi yaşadığı bir olayı şöyle anlattı.Gençliğinde askere gitmeden önce inşaatlarda çalışmış.Orada yurdun dört bir yanından gelen insanlarla tanışıp aynı odada kalmışlar.
  Kendisinden yaşça büyük olan kayserili abiyle samimi olmuş .Onu kendine yakın görüp onunla paylaşmış ara ara sevinçlerini ve üzüntülerini. Her sohbet etmelerinde,karşılaştıklarında gadan alim diyormuş.Bizimki bu sözü her duyduğunda sinirleniyormuş ,ama büyük olduğu içinde sesini çıkartamıyormuş.Bir gün sobanın başında odada oturmuşlar ordan burdan söz ederken bizimki dertli dertli  köyünü özlediğinden bahsetmiş .Kayserili abi gadanalım üzülme demiş,azkaldı izine demeye kalmadan bizimki iki eliyle boğazına yapışmış .Yeter ulan demiş sen benim kadam olduğunu nerden biliyorsun demiş .Oradakiler araya girip almışlar elinden kayseriliyi..Ne dedimki ben de boğazıma sarıldın demiş,bizimki geldiğimden beri kadanalim ,kadanalim diyon yok bende sana verilecek kada  kız kardeş diyor.Kayserili abi nediyon olum sen nerden çıktı bu diyor şaşkın şaşkın.Bizim ki kendinden emin sen benim dört tane gelinlik kız kardeşimin olduğunu nerden öğrendiysen öğrendin bana birini ver diyorsun demiş.Bizim ki muhacir ,muhacirler kardeşe kada derler.Bu kadanalayım lafını duyunca kendi iç dünyasındaki bilgilerle değerlendirip kardeşini bana ver diye yorumlamış.Oysaki kayseri yöresinde bu bir deyimmiş.Gadanalım (sana gelen,gelecek olan bela bana gelsin) o kültürde günlük kullanılan bir söz.Bizimki bunu duyunca çok utanmış.Özür dilemiş.Allah'tan abide hoşgörülü davranmış ve affetmiş bizimkini.O gün bu gündür dostlukları dahada pekişmiş.Yolları ayrılsada gönül bağlarını koparmamışlar birbirlerinden.
   Buradanda anlaşılıyorki yetiştiyiğimiz çevre ,kelimelere yüklediğimiz anlam ,başka bir çevrede kültürde başka bir anlama gelebiliyor,telafuz ederken de yaptığımız yanlışlar bizi zor duruma düşüre biliyor.Kendimizdeki bilgiyle karşımızdakini değerlendiriyoruz.O yüzden çok okumalı ,çok gezmeliyiz çok insanla tanışıp sosyalleşmeliyiz.! Kendimizi geliştirmeliyiz.
        Yunus'un dediği gibi
Gelin tanış olalım ,işi kolay kılalım
Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.
 
                                                            Dünya köylüsü                      
 

3 Mayıs 2015 Pazar

               TÜRK
Bugün okuduğum makalede
Türkiye'de Türk yokmuş,
Bilmem kaçta kaçı Kürt,
Bilmem kaçta kaçı Çerkez,
Kaçta kaçı laz,
Kaçta kaçı Ermeni
Bilmem kaçta kaçı Boşnak,
Bilmem kaçta kaçı Tatar,
Kaçta kaçı Rum, Pers, Roman.

Topla hepsini yüzde yüzün üstünde bir sayı,
Nerede TÜRK?
Ey bre gafil! Âmâ, buradayım.
Ben Çerkez Ahmet, Kürt Ziya, Laz Ali,
Ermeni Hrant, Boşnak Yusuf, Tatar Derya,
Roman Remziye, Fatma Bacı.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!"

-Dünya Köylüsü
                                      BİRLİK
"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil"
Çaresizim, çaresiz.
Ben gökyüzünde küme küme bulutların,
Yanyana gelip gürlediği,
Şimşek çakıp yağdırdığı rahmetim,
Yağmurum, bir damlayım.


Ben yeryüzünde öbek öbek toprağım,
Sürülüp işlendiğinde, bereketim, namusum,
Memleketim, Anadoluyum.
Ben ağaçlarda yaprak, gökyüzünde yıldız,
Yeryüzünde bir avuç toprak,
Denizde bir kum tanesiyim.
Çaresizim, çaresiz


Birleşirsek eğer, derya olur, orman oluruz,
Güneş oluruz,vatan olur, bereket oluruz.
Birlik olursak eğer,
İnletiriz yeri göğü, yok ederiz
Açlığı, susuzluğu, yokluğu
İnsan gibi yaşarız sömürülmeden,
İnsan gibi ölürüz yok olmadan.

 Dünya Köylüsü
     Ayla Bağ
YILDIZLAR
Tanyeri ağardığında açarım gözlerimi! dikerim kulaklarımı! 
Ey ahali duy sesimi! ATATÜRK bu ülkeyi kime emanet etti,
Gençlere kendini GENÇ gibi hissedip ÖZTÜRK gibi düşünenlere. 
Bizi KÜÇÜK görebilirler, aslında biz YALÇIN kayalar gibi dimdik,
HAKKI savunan sarp ve geçilmeziz.
Bizim atalarımız çağ kapayıp çağ açan
ERSOY'undan dağ deviren ÇÖLAŞAN bir milletin GÜÇLÜ SİNANOĞLU'yuz.
Onlar ne derse desin biz İHSAN eden, çetin CEVİZOĞLU'yuz. 
En büyük sermayemiz damarlarımızda dolaşan ÖZKAN'nımızdır.
Bizi ister SAY ister sayma bu ülkeyi terk etmeyi hiç niyetimiz yok.