31 Mayıs 2016 Salı

HİÇ DÜŞÜNDÜN MÜ ?

Aşık Veysel derki
Aynı vardan var olmuşuz
Sen altınsın ben tunçmuyum.
Yunus der ki
Ben gelmedim dava için
Ben geldim sevi için
Gönüller yapmaya geldim.
Atatürk derki
Yurtta sulh cihanda sulh
Mevlana derki
Ne olursan ol gel...
Sen ne diyorsun ey insan oğlu
Yoksa onların dediğinimi tekrarlıyorsun
Senin farkın ne ?
Seni sen yapan ne?
Hiç düşündün mü ?
           Dünya köylüsü

24 Mayıs 2016 Salı

YAŞAYAN EFSANE AŞIK EŞREF

        İnsan doğuştan mı aşık olur sonradan mı ? Eşref Tonbuloğlunun hayat hikayesinden öğreniyoruz ki ilk duyduğumuz sesi taklit etmek ve ilk gördüğümüz aleti yapmak aşkla mümkündür.
        1945 doğumlu Aşık Eşref  Almus'un Tiyer köyü'nde dünyaya gelir. Dört çocuklu bir ailenin en küçük çocuğudur. "Her ana baba çocuğunu sever ama meziyeti olanı daha çok sever. " diye söze başlıyor.
            "Mazlum olduğumdan kızlar benimle oynardı.Sevilmeye çocukluktan başladım. Köyümüzün Ağası Diribiliğin konağına destursuz giren tek çocuk bendim. Ağa beni severdi misafiri geldiğinde beni çağırır horoz gibi öt oğlum derdi bende öterdim çok hoşlarına giderdi. Bir daha öt oğlum derdi bir daha öterdim elime şeker verir beni gönderirdi. Bir gün Diribiliğin oraya sazcı gelmiş dediler. Koşarak konağa gittim açık olan kapıdan girdim ve kapının dibine  iki dizim üzerine çöktüm. Sedirin üstündeki sazı gördüm anamın kepçesine benzettim, uzaktan kafamda sazın resmini çektim. Pencereden vuran ışıktan sazın telleri parlıyordu. Sazcı biraz sonra eline sazı aldı bir iki yeriyle oynadı ayarları yaptıktan sonra Erzurumlu Emrahtan;
"Gönül gurbet ele gitme
Ya gelinir ya gelinmez
Benim derdimin ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz. " Türküsünü söyledi. Çok hoşuma gitti. Saza ve sazcıya aşık oldum. 4- 5 yaşlarındayım. Hemen eve geldim anam görmeden kepçeyi aldım. Sandığın arkasındaki kontaplaktan kepçenin yuvarlağı kadar kestim, erik dallarının üstünde olan kedi balıyla konta plağı yapıştırdım. Kepçenin üstüne tel buldum onlarıda civilerle gerdim. Kepçeden ilk sazımı yaptım...Anam kızmadı kepçeyi saz yaptığıma. Babam önüne durmuş "elleme benim oğluma" demiş.
Köyde benim saz yaptığım duyulmuş. Amcalar cuma namazından çıkmışlar Diribiliğin evine ağayı ziyarete geliyorlar. Yolda beni gören Deli  Mehmet emmi Eşref yaptığın sazı getirde görelim dedi. Koşarak eve gittim. Sakladığım yerden sazı alıp geldim amcalara gösterdim. Onlarda çok şaşırdılar ve beni sevdiler. Körüklü cüzdanlarından bana para verdiler. ilk parayı ozaman kazandım çok sevinmiştim. İlk okulu köyümde okudum. Okuma yazmayı öğrenince köyün bütün kadınlarının askerde olan eşlerine mektup yazmaya başladım. Bacıların mektuplarından aklımda kalan...
"Ankaranın söğüdü selvi değil mi?
Söylen şu yiğide evli değil mi?
Satıp yemeğe malı  mı yoktu
Sarılıp yatmaya yarimi yoktu."
Mektubu okuyan asker bir hafta sonra izine geldi.
 Babam değirmenciydi köyden uzakta yaşardık. Değirmene bir çocuk geldimi ben çok mutlu olurdum. Herkes akranını arıyor. Çocuğa çocuk ne kadar kıymetli biliyormusun. Ogün bayram olurdu benim için. Birde boz eşşeğim vardı onunla birlikte büyüdüm. Şimdi boz arabam var. Onunla her yere gidiyorum.
           16 yaşında köyden ayrıldım. Bir kızın sevdasıyla düştüğüm yollarda hak sevdasına ulaştım.
"Daimiyim her can ermez bu sırra
 Buda gelir buda geçer ağlama " yı yazan ve söyleyen kişi Daimi'den ders aldım. Dün olmadan bugün olmaz.
Güneş bana vuruyorsa benimde gölgem olmalı dedim. Berlin'de  İzmir'li bir bayanla evlendim. Bir kızım oldu adını Güneş koydum.7 yıl sonra Türkiye'ye kesin dönüş yaptım. Avusturalya'ya gittim. İkinci eşimle orada evlendim 28 yıldır evliyim. Ben yaşamaya geldim dünyaya. Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi yazdım. 30 bin şiir, 20 bin mani ve nice sözler.
GOP üniversitesi öğretim görevlisi Muhammet Avşar hoca hakkımda bin yediyüz sayfalık tez çalışmasını kitap yaptı. Böylece  şiirlerimin bir kısmı kayıt altına alındı. Basıma hazır halde iki kitap Tokat valiliğine ve kültür müdürlüğüne teslim ettim. Destek verirlerse önümüzdeki günlerde kitaplar basılacak. Güzeli çok seviyorum. 1970 lerde ki sevdama yazdığım bu sözler yıllar sonra türkü olup trt arşivlerine girdi.
"Başındaki yazmayıda sarıya mı boyadın,
Neden sararıp soldun da sevdaya mı uğradın
Tokat'tan mı geliyon da kız sen Almus'lumusun
Ben seni alacağım da söyle namuslumusun"
Birde çok bilinen bir türkü "harmandan gel harmandan , biz kaçalım ormandan" gibi.
Hayalim sınırsız bir dünya sınıfsız bir devlet istiyorum. Bütün canlılar mutlu yaşasın, memleketimi ve dünyayı çok seviyorum. Sen ele el dersen sende el olursun. İlgi duyarsan ilgilenirsen sevilirsin.
İnsanın iki dünyası var. İki dünyayı birbirine yaklaştırdığında arzu ve merakı bir araya getirdiğinde  mutlu olursun. Bana göre insanlar inanmamış inandırılmışlar. Eğer inansalardı Tek bir olan Allah'a inanırlardı ve kötülük yapmazlardı, teslim olurlardı ayrı gayrı olmazdı. Kainatta köşeli yaratılmış bir şey yoktur. Köşeli olan şeyleri insanlar yaratmış köşeyi dönmek için.
Allah'la benim aram iyi, yeterki insanlar birbirini üzmesin, aradaki aracılar olmasa daha da iyi olacak.
En kıymetli olan şey, İnsana insan, Böcüğe böcük, Hayvana hayvan,  herkes kendi cinsini arıyor.
Herkes paraya ben insana muhtacım" diyor Aşık Eşref Tonbuloğlu
              İlk olarak horozun öttüğünü duydum ve onu taklit ettim. o gün bu gündür çalar söylerim diyen Aşık Eşref  Tonbuloğlu dünyayı gezmiş üç kıtada yaşamış ve gördüklerini harmanlamış üretmiş yazmış söylemiş en sonunda memleketine dönmüş. Salı günleri benim bayramım diyor, ogün bütün köyler şehire akar ve insanları görürüm, her yer canlanır bayram olur. Sevmek en büyük erdem erdemli olmak dileğiyle....."Yar  vurma bana tokatı, TOKAT benim memleketim."Teşekkürler ulu ozan, teşekkürler iyi ki varsınız bizimle hayat hikayenizi  paylaştığınız için çok çok teşekkürler.
Dünya köylüsü
      Ayla Bağ






17 Mayıs 2016 Salı

ÇEKİRDEKTEN GELEN BAŞARI

            Okuma şansı verilmemiş ama çalışma sektörüne çocuk yaşta  babasının iş yerinde çalışmaya başlayıp hayatın içinden yoğrularak gelen çeşitli işlerde de çalıştıktan sonra en son  eşiyle birlikte karar verip çanta sektöründe yol alan "Bir tatlı huzur almaya geldik Tokattan "  diyen  gençlerin hikayesini dinleyelim.
             1986 yılında Bayrampaşa da dünyaya gelen Melike hanım ilk okuldan sonra okumamış.  "Babam çok otoriterdi.Ailemden bir şey istediğimde ,babam okusaydın okudun mu da onu istiyorsun derdi .Bende ikinciye bir şey söylemezdim.İşten eve evden işe gidip gelirdim .Eşim kiracımızdı. O da deri ve çanta sektöründe çalışıyordu.Severek evlendik.iki çocuğum var .Oğlumu ilk okula yazdırdığım gün ilk okul mezunuyum demeye utandım. Ozamana kadar bendeki bu eksikliğin farkına varmamıştım.Ve o gün okumaya karar verdim .ikinci oğlum olduktan sonra kendime olan güvenim daha çok gelişti.Daha sosyal olmaya başladım.Oğlum kreşe gidiyor.Çocuklarım için geldik buraya.Onların eğitimi ve geleceği için elimizden geleni yapıyoruz .İstanbul çok stresli bir memleket .Senden en değerli olan şeyi zamanını çok çalıyor. İstanbuldan maddi beklentilerimizi karşıladık evimiz arabamız oldu,ama maneviyat eksikti.Bu yüzden küçük yerde zaman bize kalır diye düşündük ve huzur için buraya geldik.iki yıldır Tokattayız ,11 yıllık evliyim,eşimle beraber omuz omuza yürüyoruz.Önce yapacağımız işi hayal ettik kafamızda tasarladık ölçtük biçtik ve yola koyulduk. Bizi bu işte durdurmak isteyenler yapamazsınız batarsınız ne gereği var ,burda bu iş gitmez diyenler oldu ama biz hiç birisine kulak asmadık.Bildiğimiz işi yapmaya karar verdik.Şimdi çok çok memnunuz yaptığımız işten.Çünkü hayallerimizin üstünde  gerçekleşti herşey.Hayallerim küçüktü ama büyüdük.Çok çalıştık çok özveride bulunduk.Eşim işini çok seviyor bende ona manevi destek oluyorum. Elimden geldiğincede işte de destek olmaya çalışıyorum.Bu işi çekirdekten yetiştiğimiz için bilerek ve severek yapıyoruz.Bu da bize kaliteyi getirdi .Biz ürettiğimizin arkasındayız.İşin içindeyken gelişiyorsun,sürekli kendimizi geliştirdik.İnsan isterse yapamayacağı hiç bir şey yok yeter ki istesin.Buraya geliş sebebimiz ailemle vakit geçirmekti fakat işlerin yoğunluğundan şu ana kadar buna pek fırsat bulamadık çok çalışıyoruz.Hayalim hep beraber tatile gitmek,gezmek. Çocukluğumu ve ailemi özlüyorum.Hayat çok güzel eşimi çok seviyorum onunla evlendiğim için kendimi çok şanslı görüyorum ."diyor Melike Kaçar hanım.
              Genç çiftlerin birbirlerine olan güvenleri ve destekleriyle beraber çıktıkları  bu yolda Allah yollarını açık etsin.Başarının sırrı ,sevgiyle ve bilgiyle çalışmakla oluyor .kendinize olan güveninizi asla kaybetmeyin.kendi kararlarınızı kendiniz verin,Fırsatları iyi değerlendirip geleceye yol alın.sevgiyle kalın...

12 Mayıs 2016 Perşembe

HACIALİ AYBERK DEDE

     Cumhuriyetle yaşıt olan Hacıali Ayberk dede yaşına rağmen dimdik ayakta sağlıklı yaydığı pozitif enerjiyle yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz.
   "1923 te ben doğmuşum. Doğmasaydım Cumhuriyet kurulmayacaktı  "diye söze espiriyle başlıyor . Tokatın Almus ilçesinde dünyaya gelen Hacıali dede belliki çok gün  görmüş .ikinci dünya savaşına şahidlik etmiş."1944 te asker oldum.Birliğime teslim olduğumda şu şiiri okudum.
" 41 liler geldi askere
37 lilere verin tezkere"
Giden gelmiyor acep ne iştir . O zaman askerlik üç ,beş ,on yıl sürüyordu. Beş tane çocuğum var iki kız üç oğlan ilk eşim vefat etti.Oğlumdan Allah razı olsun beni yeniden evlendirdi şimdi bu ikinci hanımımla yaşıyorum ondan da çok memnunum.Kulağım duymuyor,gözüm görmüyor ama sesim var çok şükür kendimi ifade edebiliyorum.yaşamayı çok sevdim çok çalıştım.insanlara dürüst olmalarını tavsiye ederim.Vatanın kıymetini bilsinler vatansızlık çok zor.İçimizdeki ruhu kaybetmeyelim.insanlar birbirlerini sevsinler.Sevgiden başka yol yok.İmtahan dünyasında herkes sınavını verecek.sağlığım yerinde çok şükür.Herkese selamlar"diyor dedem...
     Fazla yormuyorum okuduğu şiirle zaten anlatmak istediklerini çoşkulu bir duyguyla  anlatıyor.Allah sağlıklı hayırlı ömürler versin.Evden bizi uğurlarken kapıya kadar gelip elinde şapkasıyla selamlaması beni çok duygulandırdı.Teşekkürler ulu çınar .Davranışlarınla sözlerinle ve hayat hikayenle bize örnek olduğun için.Selam olsun içindeki  güzellikleri kaybetmeyenlere...

11 Mayıs 2016 Çarşamba

İNATLA AZMİN BİRLEŞMESi

        Başımıza gelen olayları nasıl algıladığımız çok önemli.Yaşadığımız üzücü olayların  sonucunda aldığımız kararlarla bazen hayatımıza yön veririz.Olaylara karşı bakış açımız değiştiği an hayatımızda değişmeye başlar.Alınan bu cesur kararların ardından fırsatlar karşımıza bir bir çıkar.Fırsatları değerlendirmeyi güzelce yaparsak gelecek günlerdeki mutluluk sizi bekler.Havva hanımında böyle olmuş.
           1971 Niksarın Bayraktepe köyünde dünyaya gelmiş. İlk okulu köyünde okumuş.Daha sonra evlenmiş.Eşi sağlık memuruymuş .Sürekli Havva hanımı ilk okul mezunu olduğu için aşağılarmış.Hor görülmeye dayanamayan Havva hanım 13 yıldan sonra eşiyle yollarını ayırmış.Ayrılırken kendi kendine söz vermiş "sen beni küçük gördünya bende okuyup,beyaz önlüğü giyip, kendimi geliştirip kendi işimin patronu olmassam banada Havva demesinler " demiş."  İnat üzerine azmettim ,Ayla ablacım çalıştım çabaladım, çocuklarımın iyi eğitim alması için elimden geleni yaptım .Dul bir kadın olarak hayata tutunmak çok zor.İlk olarak açık liseden liseyi bitirdim. Çalışmak zorundaydım.Bebek mağzasında işe başladım.1 yıl orada çalıştıktan sonra,beyaz eşya firmasında çalıştım,mobilya mağzasında çalıştım, fakat benim istediğim şeyler bunlar değildi.Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Halk eğitimde kurslara yazıldım.Akşamleyinde ehliyet kursuna yazıldım ,aynı anda çok yorucu oldu ama ahd ettimya bir kere kendimi donatmalıydım.Halk eğitimden aldığım güzellik uzmanı sertifikasıyla bir kuaförde işe başladım. Fakat çocuklarım Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde okuyor diye onların yanına gittim. Oradada elimdeki belgemle kolaylıkla iş buldum .hem çalıştım hem çocuklarımın yanında bulundum.Çok zorluklar çektim ama yılmadım .Bütün bu zorluklar beni daha iyi olmam için kamçıladı.Bir Güzellik merkezinden teklif aldım .Oradada kendimi çok geliştirdim.Eksik olan belgelerimi burada tamamladım.Kosgebin açtığı  kursa gittim.oradan aldığım finansal destekle PANDORAMA ağda salonunu açtım.Bu süreçte bana kardeşim annem ve kızım çok destek oldu .Onların sayesinde ayakta duruyorum .Hayallerim var,güzellik salonu açmak ve çok geniş bir çerçevede müzik ve internet dünyasınıda bu çatı altında birleştirip farklı bir konsept yaratmak istiyorum.Müziği çok seviyorum.benim için bir terapi gibi geliyor.Belediyenin Hanımeli Behzat sanat müziği korosundayım .Kızım müzik öğretmeni oldu. Dört tane estütümanı profösyonel olarak çalıyor .bende sesimle eşlik ediyorum. Oğlum bilgisayar mühendisliğinde okuyor. Hayatı ve insanları çok seviyorum .kendime söz verdiğim gibi liseyi bitirdim ve beyaz önlük giyinip kendi işimin patronu oldum. Çok mutluyum. Hayallerimi gerçekleştirdiğim için.inşallah daha güzel daha büyük hayallerde buluşmak dileğiyle Allahın izniyle onuda başaracağım. Bir gün dört katlı güzellik merkezinde buluşmak  dileğiyle" diyor Havva hanım.
        Havva hanımın hayat hikayesi üzerinden okuduğumuz geçekler bize inatla yani hırsla yola çıkılan bu öyküde azmin ve çalışmanın önünde kimse engel duramaz .Yeterki sen iste tüm engelleri aşarsın. Kişi kendisini sevmeli kendisine değer vermeli .Başkasından bunları beklersen çok beklersin kül olup yanıp gidersin. Fırsatları insan kendisi yaratır. Yaradanın yardımıyla ve Allah'a olan inancıyla ayakta durup,hayatı cesurca yaşamak,güçlükleri aşıp mutluluğu yakalamak .Kadının içindeki gücü keşfetmesiyle hayatın içinde yer alması insanın kendisine yapacağı en büyük yatırım diye düşünüyorum.Teşekkürler Havva Yılmaz hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.Yolunuz açık olsun...

4 Mayıs 2016 Çarşamba

KEŞFEDİLEN CEVHER

        Eğitimli  gençlerin turizim sektöründe ve işletmelerde yer alması yeniliklere açık olması insanın ufkunu açıyor .Evrenselliğe giden yolda gençlerin daha atak daha gerçekçi olarak ayakları yere sağlam basıyor.Kendi öz değerlerine sahip çıkarak köklerinden kopmadan yürüyen  bu gençlerin yolu açık olsun.
         1983 Tokat merkez doğumlu Arif Er şöför bir babanın oğlu.Annesi ev hanımı.üç çocuklu ailenin en küçüğü. Çocukluktan beri  çalışmayı seven birisi .ilk kez 8 yaşında statyumda maçta çekirdek satarak para kazanmaya başlamış ve kazandığı parayla annesine mutfak robotu almış.Hayatı yaşarak öğreneceğini çocuk yaşta öğrenmiş.Bilinçli olarak kendi seçimlerini yapmış.Turizim Meslek Lisesinde okurken öğretmenlerininde yönlendirmesiyle servis bölümünden mezun olmuş ama aklı hep mutfakta kalmış yemeyi ve yedirmeyi çok seviyorum.Bir gün " orta okulda arkadaşlarla öğrenci evindeyiz açıktık yumurta pişireceğiz yumurtayı bana kırdırdılar sen çok güzel yapıyorsun diye demek ki o zamandan bende ki cevheri arkadaşlar görmüşler.
         Liseden mezun olunca Turizim bölgelerinde çalışmaya başladım .Çok genç yaşta çok iyi işler başardım .Çünkü işimi ve mesleğimi severek yapıyorum .Bir işin içinde sevgi varsa o işin kötü olma şansı yok.Başarı kendiliğinden geliyor.Askerdeyken Genel Kurmay Başkanlığında ,İlker Başbuğun özel garsonluğunu yaptım.Askerden dönünce kendi işimin hayalini kurdum ve zamanı gelince kendi işyerimi açtım.Ben biraz titizim işim konusunda beğenmediğim aşcılarla çalışmadım. İstemediğim insanlarla bir arada olmadım. Hep tercihlerimi kendim yaptım.Bazı insanlara öncü oldum onların elinden tutup işi onlara öğrettim bugün kendi iş yerlerini açtılar .Hala ararlar sorarlar bir abi olarak bende çok mutlu olurum.Tokatta keşfedilmeyi bekleyen çok cevher var.Ben bu işi üç yıldır yapıyorum.iki yıldır mutfaktayım.Benimle beraber bu yolda yürüyen amatör ruhlu  profösyonel işçilerle çalışıyorum.İnsanların hep iyi yönlerini aldım .Daha doğrusu çaldım ben bir hayat hırsızıyım. Bana bir şeyler katacak olan insanlarla arkadaşlık yaptım.kendimi böyle geliştirdim.zaman zaman yarışmalara katılarak er meydanlarında kendimi denedim.
2014 yılında Yöresel Yemek Yarışmasında Tokat kebabıyla Tokat üçüncülüğünü kazandım.
2016 yılında Yine Yöresel Yemek Yarışmasında  Tokat kebabıyla birinciliği aldım."
           Arif ustadan şimdi Tokat kebabının tarifini alalım.
"Tokat kebabı işlem görmemiş bir kebab,kuzu etinin lezzetiyle,dalından kopan sebzelerin işlem görmeden gürgen ateşinin közünde pişmesiyle Dünyada eşi benzeri olmayan tek kebap.Öncelikle Tokat Karakaya kuzusunun dağlarda yediği kekikle lezzetlenen etini  iki gün soğan suyunda ve sivas kaya tuzuyla dinlendireceksin.Şişlere sırasıyla önce kuyruk yağı sonra patlıcan ,ince dilimlenmiş patates,daha sonra az yağlı kuzu eti ,tekrar sırasıyla patlıcan,patates,et dizilerek şişler oluşturulur. Baş aşağı dizilen şişler  gürgen odununun közünde fırınlayacaksın ,ön tarafta domates şişleri, biber şişlerini  yerleştirip,şişlerden süzülen yağları bir kapta toplayacaksın .Daha sonra tepsiye sırasıyla yerleştirip üzerine yağı gezdireceksin coslatarak.Közde pişirdiğimiz sarmısaklarıda ilave edip servise hazır duruma geldi" afiyet olsun...Ev ortamında yenen kebabın lezzeti bir başkadır diyor usta...
        Arif usta turist olarak gittiği samandağında  (hatay) bir lokantaya girer arkadaşlarıyla beraber yemeklerini yerler hesap ödemeye kasanın başına geldiklerinde hesabınız ödendi .Bugün benim misafirimsiniz der lokanta sahibi .Arif usta şaşırır ,olmaz öyle şey der .Hesabı ödemek istiyorum deyince lokanta sahibi bak oğul senin plakanda 60 yazıyor .Ben merak edip burası neresi diye haritaya baktım .Sen Türkiye'nin bir ucundan kalkıp buraya gelmişsin .Bana varlığından bile haberdar olmadığım Tokat diye bir ilimizin olduğunu öğrettin .Çok sağol şimdi git oralara bizi anlat bizden söz et onlarda bizim varlığımızı bilsinler.O yüzden hesaplar benden. Bu içtenlik karşısında Arif usta teklifi çaresizce kabul eder.Yediği yemeklerin lezzetini ve yöre halkının içtenliğini hiç bir zaman unutmaz .Gittiği her yerde onlardan bahseder. Ve gel zaman git zaman Ünüversitede  beden eğitimi bölümünde okuyan bir genç kızla tanışır ve çok sevdiği hayran kaldığı insanların yöresinden olan bu  Hatay'lı kızla evlenir.Gelecekteki hayali Gönüllü Turizim elçisi olmak,yöresel değerlerimizi tüm dünyaya duyurmak.Turizim sektöründeki yanlışlardan şikayetçi.Düzenlenen yöresel yarışmanın birincisi olmasına rağmen sevinemediğini ,böyle bir fısatın ilimiz adına daha verimli daha güzel bir şekilde değerlendirilmeliydi  diyor.Organizasyon daha güzel olabilirdi.Duyarlı bir Turizimci olarak vurgulamadan geçemedi. Her şey çok daha güzel olur inşallah. Tokatta sınav dersanasinin en üst katında hizmet veren ustayı "BEBEK LİFE"  mekanında ziyaret edebilirsiniz.Arif usta bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için teşekkürler.yolunuz açık olsun her şey gönlünüzce olsun...

3 Mayıs 2016 Salı

BAKIRA ŞEKİL VERENLER

           Unutulmaya kaybolmaya yüz tutmuş ,geçmişi insanlığın tunç devrine kadar dayanan bakırcılık sanatı Tokattaki son kuşak bakır ustalarıyla yaşatılmaya çalışılıyor.şimdi Mehmet ustanın söylediklerine kulak verelim ve dinleyelim bakırın öyküsünü...
           "Bakırcılık sanatının ana merkezleri Diyarbakır ,Gaziantep,Kahramanmaraş ,Erzincan,olmak üzere diğer illerdede küçük ölçekli yaşatılmaya ayakta tutulmaya çalışılıyor.Değer görmesi işçilik ve kalite açısından el emeği göz nuru olan çalışmaların getirisi olmadığı için bu sanata talep yok.sabırlı olmayan bu işi yapamaz.Yapılan işin talep görmesi elbetteki şevkimi arttırıyor.işime aşığım severek yapıyorum.30 yıldır bu sanatın içindeyim daha usta olamadım bilmediğim çok şey var.Herkes usta olamaz.Sanatkarlık ayrı birşey,ustalık ayrı.Ustalığında sonu yok ilmin sonu olmadığı gibi.Bakırcılıkta kalaycılık ,dövmecilik,modelcilik,cilacılık,toplamacılık hepsi ayrı bir sanat dalıdır.Ben hepsini tek başıma yapabiliyorum.Bakırcılık sanatı tavlama toplama dediğimiz vuruşlarla bakırı inceltiyor ve levhaya ona göre şekil veriyorsun.Ben her ustanın yaptığını yaparım ama her usta benim yaptığımı yapamaz.Bakırcı ustası iyi beslenmeli evinde huzurlu olmalı çünkü akşama kadar örsün üstünde  bakır levhaya çekiç sallıyorsun.Sinirli olursan bakır levhaya hızlı vurursun ve delersin bir işe yaramaz yaptığın iş.İnsan güzel şeyler yapmak üretmek için çabalıyor.Ürettiği satılmassa ümidi kırılıyor.Benim eserlerimdeki emzik modelini ve karın modelini hiç bir usta veremez.Diğer ustaların yaptıkları kaynaklıdır .Benim yaptıklarım tek parcadır.Toplama mayalı emziği Mehmet usta yapar.Bir malzemeyi en az 100 kere tavlayacaksın toplayacaksın ki eser çıksın.Binlerce vuruş için bazen dizini örs olarak kullanacaksın.Bu işin bir ölçüsüde kulaktır. Kulağa gelen sesin tonuna göre vuruşunu yapacaksın.Sanatcı has olmalı hashas olmalı.Bazen hayata küstüğümüz anlar oluyor değer görmediğin zaman ben bu işi niye yapıyorum ,çocuğumun karnını doyuramadıktan sonra iyi şartlarda yani doğal gazlı bir evde oturamadıktan sonra bugünün şartlarında bir arabam olmadıktan sonra bu işi niye yapıyorsun diye kendimi çok sorguladım. Halen kendime ait bir evim yok sobalı bir evde oturuyorum.işe yürüyerek gidip geliyorum.çocuklarıma yük olmadan kendi geçimimi sağlamaya çalışıyorum çünkü başka yapacak bir işim yok ben bu işe aşığım getirisi istediğimiz gibi olmasada,yetkililerden devlet büyüklerinden gerekli ilgiyi değeri görmesede ben işimi seviyorum.Eşimi seviyorum,eşim çizimleri yapıyor ,onunla beraber burada bu sanatı kendi çabalarımızla yaşatmaya ve ayakta tutmaya çalışıyoruz.Rızkı veren Allah'tır.Bu güne kadar aç kalmadık çok şükür." diyor bakırcı Mehmet usta.
         Her mesleğin zorlukları olduğu gibi kolaylıklarıda var elbetteki ama el işi göz nuru alın teriyle yapılan işlerin hak ettiği gerçek değeri görmemeleri kazançlarının düşük olması bu sanata ilgiyi düşürsede gönül ehli tevhit ustası bakırcı amcanın kendi kişisel gayretiyle bir dik duruş sergilemeye çalışması takdire şayan bir tavır.Bakıra şekil veren ustanın anlattıklarıyla insana şekil veren Rabbimin öğretileri nasılda örtüşüyor."Demir tavında dövülür "ata sözünün de bize hatırlattığı gibi insan çektiği sıkıntıların üstesinden geldiği sürece ve dersini aldığı oranda insan olma yolunda ilerliyor demektir.Bütün bu darbeler vuruşlar bir bakırın şekil alması içinse ,Gönül ehli olabilmek için sabır ve yılmadan aşkla insanlık yolunda yürümeye devam....selam olsun her vuruşunda Allah diyenlere...