24 Mayıs 2019 Cuma

Anadolu kadınlarıydı onlar

Anadolu kadınlaruydı onlar
Meslek haneleri dolu
Ünvanları ise anaydı
Dolu dolu Anadolu kadınlarıydı onlar

Mimar oldular geçmişi geleceğe bağlayan
Köprüler inşa ettiler.
Mühendis oldular kat kat binalar inşa ettiler,
Öğretmen oldular hayat okullarında
Boy boy insan yetiştirdiler
Anadolu kadınlarıydı onlar
Meslek haneleri dolu
Ünvanları ise anaydı
Dolu dolu Anadolu kadınlarıydı onlar.
Dünya köylüsü
Ayla Bağ

BABA

Eskimiş bir mektupta hasret dolu satırlar,
Sararmış fotoğraflarda unutulmaz anılar.
Yitik bayram sabahlarında çocuksu sevincimsin sen baba.
Dinlediğim hicaz şarkıda gönül telimi titreten
Gözlerimden değil yüreğimden kopup gelen
Göz yaşımsın sen baba.
Yaşamak denen bulmacada nasihatlerinle doğru cevabım.
Kaybolduğum kalabalıklarda pusulamsın sen baba.
Emekleyerek başladığım bazen tökezlediğim bu yolculukta.
Şimdi yürüyorsam dimdik.
Güvenle sırtımı dayadığım kocaman bir dağsın sen baba
Şair Yıldırım Nardan

DÜŞÜN

Düşün
Sen hiç Muhammet Mustafa'nın gözüyle baktın mı kızına ?
Baksaydın,
Bugün diri diri gömülmezdi kız çocukları.
Sen hiç Veysel Karani'nin gözüyle baktın mı annene?
Baksaydın,
Bugün tıklım tıklım dolmazdı huzur evleri.
Sen hiç Aşık vesysel gibi aşık oldun mu eşine ?
Olsaydın,
Bugün cinayetle bitmezdi ayrılıklar.
Sen hiç Mustafa Kemal Atatük'ün gözüyle baktın mı kadına ?
Baksaydın,
Bugün omuz omuza yan yana yürürdün.
Sen hiç dünya gözüyle değil
Gönül gözünle baktın mı ?
Annene, kızına, eşine O nura .
Dünya Köylüsü
Ayla Bağ

Çökeleğin oğlu Mahir

              Tokata has yağlı, simit, katmer, çörek ustası Mahir usta çocuklarıyla birlikte bu işi sürdürüyor. Atadan gelen babadan oğula geçen üçüncü kuşak ustalarla geleneksel tadı koruyarak var olmaya çalışan yağlıcı ustası Mahir ustanın oğlunun anlattıklarına kulak verelim.
               Atalarımız 1945 yılında Sivas'ın Kurtlapa Köyü'nden gelip buraya yerleşmişler. Önce bakırcılıkla uğraşmışlar daha sonra dedem Sulusokak'ta dayısının yanında ermeni ustalardan bu yağlıcı işini öğrenir ve bu işe gönül verir. Babam Mahir usta 40 yıldır bu işi yapıyor. Bende Mahir'in oğlu Mehmet olarak 20 yıldır,  ilk okuldan beri bu işi yapıyorum.
             Bizler bu işi Dedem Çökeleğin Mehmet ustadan el alarak 1955 yılından bu yana  65 yıldır bu zanaatla uğraşıyoruz.Yani dedem Mehmet usta, oğlu Mahir usta, Mahirin oğlu Mehmet üçüncü kuşak usta olarak aslına uygun ve tadını koruyarak geleneksel orjinal haliyle yaşatmaya çalışıyoruz. Şu anda dört kişiyiz, üç kardeş; Sinan, Mehmet, Bedrettin birde babam Mahir usta. İki dükkanda halkımıza  hizmet etmeye çalışıyoruz. Günlük 2000 bin yağlı, 1000 simit üretiyoruz. Bizim yaptığımız ürünlerin bir farkı var. Biz nohut mayasıyla hamuru mayalandırıyoruz. Daha sağlıklı oluyor. Mayanın tarifini verecek olursak;
 Maya;Kalbur altı dediğimiz kırık nuhotu sıcak  suda 12 saat ılık bir ortamda bekletiyoruz. Köpüren Göz göz olan ekşiyen mayayla hamuru yoğuruyoruz ve çöreklerimizi yapıyoruz. Biz fırınlarımızda beş kalem ürün üretiyoruz. Tokata has olan yağlı, simit, çörek, katmer, yoğurtmaç...
Yağlı; un, su, tuz,  ile hamuru yoğurup dinlenmeye bırakıyoruz ve gece 12 de işe başlıyoruz. Dinlendirdiğimiz hamuru 100 gr olarak kesiyoruz. Tartıyoruz, yuvarlıyoruz, oklava yardımıyla açıyoruz, yağlıyoruz, yuvarlıyoruz tekrar açıyoruz. Bir yağlı sekiz aşamadan geçerek soframızda önümüze geliyor.
Simit; Tokat simidi un, su, tuz, ve mayayla hamuru yoğuruyoruz. Dinlenen hamuru 100 gr olarak kesiyoruz, yuvarlıyoruz, burgu bağlama yapıyoruz ve sıcak pekmezin kaynayan kazanın içine atıyoruz. Oradanda alıp susama yatırıyoruz. Dinlendirdikten sonra fırında pişiriyoruz.
Yoğurtmaç; un, tuz, su, maya ile yoğrulan hamur açılır içine yağ sürülür, ceviz her katına serpilerek hamur kat kat katlanır ve dinlenmeye bırakılır. Daha sonra pişirilir.
Çörek; un, tuz, su, maya ile yoğrulan hamur dinlenmeye bırakılır . Olgunlaşan hamur  tereyağı ve cevizi ilave edilerek tekrar yoğrulur, 100 gr olarak tartılır, şekil verilir ve pişirilir. Tokat çöreği 650 gr büyüğü 100 gr küçüğü şekil alır ve raflarda yetini alır.
Katmer; soğuk su, tuz, un ile sert bir hamur yoğrulur ve bir saat dinlenmeye bırakılır. Yufka gibi açılır. Tereyağıyla yağlanır ve katlanır her katına yağ sürülür katlanır ve yine dinlenmeye bırakılır tekrar oklava yardımıyla açılarak saçlarda pişirilir.
Çırak yetişmiyor
Babadan oğula 3. Kuşak son ustalardan
Tokata has bu lezzetleri yaşatmaya çalışıyor.

Demirci ustası Ahmet Aydoğmuş


                İnsanlık tarihi ve Türk tarihi kadar eski ve köklü bir yeri olan demircilik sanatının piri Davut peygamberdir. Tarih sayfalarında bize yol gösterici olarak karşımıza çıkar. Demirciliğin öyküsü gelişimi çağdaş medeniyetin öyküsüyle paralel seyreder. Medeniyet bir demirci ustasının ellerinde çekiç ve örs ile şekillenir. Tarlada Fatma bacının elinde çapa, yiğit Ali'nin elinde kılıç, Mehmet amcanın elinde balta, bazende çelik yüreklerde adaleti, demir bileklerde gücü temsil eder. İşte gülen gözleriyle ve nur yüzüyle Ahmet ustadan demirin öyküsünü  ve yolculuğunu dinleyeceğiz.
               1954 Artova Koyunpınar Köyü'nde dünyaya geldim. İlk okulu köyümde bitirdim.1966 yılından beri bu işin içindeyim. Evliyim üç oğlum bir kızım var. Çocuklarım okudular. Ben okuyamadım. İlk okuldan sonra çırak olarak bir ustanın yanında çalışmaya başladım. Eskiden 36 tane demirci ustası vardı. Bu mesleğe talep çoktu. Şu anda 5-6 usta kaldık bu işi geleneksel usullere göre yaşatan. Sanayi geliştikçe bizim el işçiliği geriledi. Fabrikasyon üretim de seri şekilde döküm yapılıyor. Ürün çabuk bozuluyor pek kullanışlı olmuyor ama halk daha ucuz olduğu için onu tercih ediyor. Demirin ham maddesini hurdacılardan temin ediyoruz. Biz daha çok tamir yapıyoruz ve balta, nacak, çapa üretiyoruz. Ürünlerimizde Demir ve çelik kullanıyoruz. Baltanın sap yeri gözünü  demirden yapıyoruz, keskin olan ağzını çelikten yapıyoruz, daha uzun ömürlü olsun diye, Demirle çeliği ( sapla, ağzı) birleştiriyoruz kaynak makinasıyla, sonra şah merdan makinasıyla döverek baltaya şekil veriyoruz, kalıplıyoruz, taşlama yapıyoruz sonra suyunu veriyoruz ve tekrar taşlanarak kullanıma hazır hale getiriyoruz. Her çeliğin suyu ayrıdır. Çeliğe suyu derecesine göre vereceksin.
Demircilik sanatında Kullandığımız malzemeler;
Zımpara taşı , oksijen kaynağı, şah merdan, körüklü ocak, demir , çelik, çekiç, maşa...
Üretim olarak daha çok balta , kazma, çapa yapıyoruz.
Yanımda çırak yetişmiyor çünkü çırağın talebini maddi olarak karşılayamıyoruz zaten talepte yok bu mesleğe.
                Ben bu mesleği  Ömeroğlu Mehmet Kırca ustamdan öğrendim. Oda babasından öğrenmiş bu mesleği. Usta dürüst olmalı işini düzgün yapmalı, her ustanın işi bellidir. Demir baltaların üzerinde damga vardır her usta kendi damgasını yaptığı ürünün üstüne basar. Demircilerin piri Davut peygamberimizin yaptığı kılıçta Türk damgası (ıyı )vardır. Kılıç müzede sergilenmektedir. Ben 53 yıldır bu işin içindeyim. Son ustalardan birisiyim. Sağlıklıyım alınteriyle ekmeğimi buradan kazanıyorum. Eskiden haca gidenler paralarını demircilerden bozdururlar değiş tokuş ederler ve alınteriyle kazanılan helal parayla mekkeye hacca giderlermiş.
Çırak yetişmiyor
Son ustalardan birisi
Nefes aldığım sağlığım elverdiği sürece çalışmaya devam.

23 Mayıs 2019 Perşembe

Yazmacı Ömer Yaşin usta

                  1954 Tokat doğumluyum. 7 yaşından beri bu işin içindeyim. Okula gitmedim. Hayat fakültesini bitirdim. Ehliyetim var,  sonradan diplomamı aldım. Evliyim dört çocuğum var üç erkek bir kız. Oğullarımla birlikte bu atölyede baskı yapıyoruz. El işçiliği ölmek üzere daha çok serigrafi çalışıyoruz.
           Bu sanatı ustalarımdan öğrendim. Ustamda ermeni bir ustadan öğrenmiş. Bu sanatı daha çok ermeniler yaparmış. Bizim Türklere öğretmemişler "onlar öğrenirlerse biz aç kalırız demişler "çünkü kendilerine rakip olmalarından korkmuşlar.  Ustam anlatırdı jandarma zoruyla bir türk çocuğunu ermeni bir ustanın yanına çırak olarak vermişler. Fakat usta sırları yine bu çocuğa öğretmiyor, Niyazi Dinçer usta o yıllarda bu işi öğrenmek için çok çabalamış, Boyaların karıştırıldığı odanın üstünenden tavandan bir delik açmış ve oradan ustalarını gözetleyerek renklerin karışımını ve tonlarını öğrenmiş. Bizlerde ondan öğrendik Allah rahmet eğlesin. Bizim ürettiğimiz ürünleri ermeni ustalar istanbul'da sattılar şu anda bu alanda çalışan çok az usta var hepsi rahmetli oldu bizler son birkaç ustadan birisiyiz. Yetkililerden bu zanaat ölmesin ve gençlerimize öğretmek yeni nesillere aktarmak için destek istiyoruz. Bir akademi kurulursa orada öğrencilerle buluşup mesleğin sırlarını paylaşa biliriz.                              Bu iş sabır işi gençler pek rağbet etmiyorlar. Çünkü çok bolluk var kolay para kazanmayı tercih ediyorlar. Bu yüzden çırak yetişmiyor. Bu atölyede oğlum gelinim ve dört tane işçiyle üretim yapıyoruz. Kimse usta olmaya heveslenmiyor. Sadece para kazanalım ve karnımızı doyuralım diye çabalıyorlar.
İnsan var olduğu sürece sanat ölmez. Heves ölür merak ölür. Elsanatı kuyumculuktan üstündür. Yapar üretirsin kazancını sağlarsın. 65 yaşındayım sağlıklıyım çok şükür. 7 yaşında bu meslekle tanıştım 56 yıldır burada üretim yapıyorum. Elbaskısı sofrabezi, yazma, elbise , şalvar, buliz, flar, üretiyoruz.
Kullandığımız maddeleri  Bursa'dan, Uşak'tan, Denizli'den temin ediyoruz.
Toz boya , Anilin boyası, Akremin boya,Alizarin boya,  Kaput bezi, Mermerşah, Tülbent,
Sofra bezinin yapımını anlatacak olursak
Belli ölçülerde kesiyoruz. Kumaşları yıkıyoruz, kuruduktan sonra baskıya geçiyoruz kalıp üstündeki desenleri belli bir sıraya göre elişçiliği ile tek tek  kumaşa basıyoruz. Desenlerin boyaları kuruması için asıyoruz ve kurutuyoruz. Sonra tekrar yıkıyoruz, kurutuyoruz ve kullanıma hazır hale getiriyoruz. Elbise kumaşlarını da bu işlemden geçirdikten sonra terziye veriyoruz kesip biçtikten sonra dikiyoruz, paketliyoruz ve satışa sunuyoruz. Tokat içi dolusunu artık üretmiyoruz. Tokat elmalısı yazmalarda kullanılan bir desen.
Kullandığımız bir çok desen var hitit güneşi, hitit kalıbı, elimde ermeni ustalardan kalma iki üç tane basma kalıp var. Kalıp olarak  150 -200 kalıbımız var müşterinin talebine görede basım yapıyoruz. Daha çok geleneksel kalıpları kullanarak baskı yapmaya çalışıyorum. Geyikli baskıyı çok kullanıyoruz.

16 Mayıs 2019 Perşembe

14 Mayıs Anneler Günü 100. Söyleşi Ve Gençlik Bayramı

             “Sağlıklı ve mutlu bir hayat için, hayatımıza daha fazla bir "anlam ve değer" katmak için KırkKızlar Kutup Yıldızımız olsun.”
        Kutup yıldızı misali Kalbinde  sevgi, merhamet, bilgi, cesaret, adalet barındıran değerli annelerimizin anneler gününü kutluyorum. Güzellikleri mayalandıran biri bin yapan analarımızın dualarıyla Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Samsun'a çıkışının 100. Yıldönümü şerefine bende  100. Söyleşiyi bize bu vatanı hediye eden atalarımıza armağan ediyorum
              2017 yılında Tokat'ta ilk defa düzenlenen Kitap Fuarında 4 kasım düzenlenen imza  gününde ilk olarak 40 yazar 40 bin kitap sloganıyla "Yaşayan Kırk Kızlar Efsanesi"kitabı okuyucusuyla buluştu ve öğrencilerle 21 kasım da "Kırk Kızlar Kız Lisesinde "projesiyle yola koyuldu. Mahperi Hatun Kız Meslek Lisesi müdürü Sevil Alaçam önderliğinde  20 söyleşi gerçekleştirildi. İlk söyleşiye Edebiyat öğretmeni Özlem Çivilidağ moderatörlüğünde Emekli öğretmen  Mualla Yamanoğlu (86 yaşında) öğretmenler gününde öğrencilerle buluştu ve sevgiyle değerli yaşam öyküsünü paylaştı. Daha sonraki zamanlarda yola efsane kadınlarımızdan Nursel Yürür hanımefendiyle birlikte mezun olduğu okul Gazi Osman Paşa lisesi öğrencileriyle rol model olarak 6. Söyleşide buluşmalarımıza devam edildi. Belediyenin Hanımeli Konaklarında 14. Söyleşimizi Şehit annesi Gülüzar Akdağ anneyle buluşup , kadınlarımızın içlerinde var olan potansiyeli açığa çıkartmak için yaptığımız sohpette her konuda ışık ve  öncü olan annemizin hikayesi çok büyük etki yarattı ve ses getirdi. 36. Söyleşiyi Kültür Turizm Bakanlığının Devlet Sanatcısı İğne oyası ustası Cemile Sucu Hanımefendiyle birlikte Halk eğitim merkezinde kursiyer hanımlarımızla mucize yaratmanın sırlarını paylaştık. Tokat Olgunlaşma Enstitüsünde usta öğreticilere hikayelerimizi bir bir anlattık.
              2018 yılında 40. Söyleşiyi Niksar Kırk Kızlar Lisesinde  insana en çok yakışan gönüllülüğün en büyük erdem olduğunun  altını çizen yaşayan efsane Vasfiye ümit Lüleci hanımefendi ile gerçekleştirdik. 60. Söyleşiyi Kültür Turizim Bakanlığının Devlet Sanatçısı Basma Kalıp Ustası  Yasemin Ertaştan hanımefendiyle Kent konseyinde hanımlarla kültürümüzü ve değerlerimizi konuştuk.70. Söyleşiyi " yaş yetmiş iş bitmiş diyenlere inat " 75 yaşındaki Tülay Atilla Hanım efendiyle birlikte hayalleri konuştuk. 95. Söyleşide köy kadınlarımızla birlikte Girişimci iş kadını Leyla Doğan hanımefendiyle çalışmanın ve üretmenin mutluluğunu konuştuk. Hastalığa meydan okuyan Aysel Diril hanımefendiyle yeniden dirilmenin öyküsünü dinledik. Memleket aşığı Gönüllü Turizim elçisi Fatma Esin Tuna hanımefendiyle Tokat'ı konuştuk. Şükrüye Balcı hanımefendiyle TSO kadın kolları başkanlığına giden yolculuğun derin hüznünü paylaştık.Yufkacı Elif ana, Kameraman Nebahat Alpay, Bir yaralı Meral Bayram, kilim ustası Züleyha Koç...
                TOŞYAD  Başkanı sayın Hasan Akar hocamla, derneğin çok değerli ve kıymetli üyeleri Yazar ve Şairlerle  beraber bir çok söyleşi gerçekleştirdik, Hikaye ve şiirin dilinden Tokat dedik ve daha... nicelerini değerli ve kıymetli dostlarla bir araya gelerek icra ettik.
                 2019 yılında Valiliğimiz ve Milli Eğitimin uhdesinde KIRKKIZLAR  projesinin etkisi ve sınırları genişletilerek öğrencilerle buluşmaya devam etti. Bu yolculukta söyleşiye katılan değerli hanımefendilerin ( kırkkızların) doğal halleri, saf temiz sevgiyle yoğrulan içtenlikleri  sayesinde davranışlarındaki takvalı halleri öğrencilerimiz ve dinleyiciler üzerinde maya olma özelliğiyle tesiri ve karşılıklı etkileşimleri çok büyük oldu. Bu etkinliklerdeki söyleşiler süreklilik arz etmesi nedeniyle Türkiye'de bir ilk olmanın, umudu aşılamanın ve başarmış olmanın vermiş olduğu gururla örnek olmaya devam etti. 1,2,3,4,5,...99 derken bugün GOP üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde yurdun dört bir tarafından gelen öğrencilerle Genç kadem kulübünün önderliğinde 100. kez öğrencilerle yazar Ayla Bağ olarak buluşmak ve onlarla “Anadolu’nun mayası kadınlarımız”ın hikayelerini paylaşmak çok güzel ve özeldi.
           Bu güne kadar değerli kadınlarımızla birlikte yürüdüğümüz yolculukta  umudu, doğallığı, samimiyeti, çalışmayı, azmi, üretmeyi, sevgiyi, fedakarlığı, cömertliği, merhameti, mucizeyi, hayaletmeyi,  bilgiyi ve adaleti zirveye taşıyan efsane kadınlarımıza yürekten teşekkürler...Bizlere  inanan ve desteğini esirgemeyen herkese, tüm yöneticilerimize , öğretmenlerimize ve bu süreçte yaklaşık olarak ortalama  10 bin kişiyle yaptığımız bu söyleşilerde  bizi yalnız bırakmayan bu aziz vatanın yılmaz beçileri geleceğimizin teminatı  gençlerimize çok çok teşekkürler.
           Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Kadına verdiği değer ve haklar doğrultusunda "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın " sözünün vucut bulduğu Anadolu'nun Mayası olan bu topraklarda doğmanın, üretmenin ve çalışmanın verdiği  bilinç ve aşkla, 19 mayıs 1919 yılında Atatürk'ün  Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Samsun'a çıkışının 100. Yıldönümü şerefine, ramazan ayının rahmetine, bereketine, ve mağfiretine sığınarak, anneler gününün hürmetine 14 mayıs 2019 da gerçekleşen 100. Söyleşiyi bende bize bu vatanı hediye eden atalarımıza "19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında" armağan ediyorum. Ne mutlu Türk'üm diyene. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...
Dünya Köylüsü
     Ayla Bağ