30 Nisan 2015 Perşembe


                                                                 ARI MAYA
     İnsanoğlunun yaratılışından bugüne kadar gelen süreçte gerek iç dünyamızdan gerekse dış dünyamızdan gelen bilgilerin zihnimizde oluşturduğumuz kavramlar arasında ki kurduğumuz bağla gerçekleşir düşüncelerimiz.
    Bu düşüncelerin doğru yada yanlış olduğunu ayırt edebilmemiz için sağlam bilgiye ulaşmak, araştırmacı ve meraklı bir ruhla işe başlamak ve ulaştığın bilgiyi yerli yerinde anlamlı kullanabilmek için elinde bir mihenk taşının olması gerekir, bu da bizim için Kur-anı kerim dir. O halde zihnimizdeki kavramlar arası geçişi öyle güzel bağlamalıyız ki sonuç hüsran olmasın. Elimizdeki malzeme ile yapacağımızın en güzelini yapmak düşüncenin en güzeline ulaşmak için gayretimiz bu yönde olmalıdır. Birbiriyle alakası olmayan şeyleri birbirine bağlamaya çalışırsan Nasrettin Hoca misali göle maya çalıp ya tutarsa diye beklemek ve zaman öldürmek boşa kürek çekmeye benzer. Yoğurdu yoğurtla mayalayacaksın, hamuru hamur mayasıyla, insanı da arınmış insanla mayalayacaksın. Örnek aldığın insan Allah'tan bi haber yaşıyorsa seni ateşe doğru sürükler sen farkına bile varmazsın nefsin sana yaptıklarını güzel gösterir. Onlar kendi ölçüleriyle doğru yaptığını zannederek, kendilerini ve hayatlarını ıskalıyacaklarının farkında değillerdir, sonuç ateş olacaktır. İradesini özgürlükten yana kullanmayanların düştükleri durum budur. Yaptığımız işin doğru olup olmadığını anlamamız için ölçümüz her daim gönül olmalıdır. Gönülden ve karşılıksız yapılan işler başarıya ulaşır.Ve onların yaptıklarının karşılığını Allah verir."Uyun sizden ücret istemeyenlere"ayetin bize verdiği mesaj çok açık. Onlara gerçek bilgi geldiğinde aslandan ürkmüş yaban eşekleri gibi sağa sola kaçışırlar. Gerçek bilgiye yönelenin durumu her daim güzele doğru gider.
    Dünya köyünde yetişen MUHAMMET MUSTAFA tüm insanlığın mayasıdır. Onun izinden yürüyen ve fikrinden düşünenlerin seçilmiş ayıklanmış, arınmış düşüncelere sahip asil ve ince davranışlı, zihniyeti, sözü, özü ve davranışı bir olanlar örnek insanlardır. Selam olsun onlara ......
Dünya Köylüsü
      Ayla Bağ

24 Nisan 2015 Cuma

Eğitim Bir Köy İster

                                                             
     İnsanlığın ilk kalıntıları ilk insan ve insanlığın doğduğu ilk yer olarak kabul edilmiş Afrika, bilim insanları ve tarihsel açıdan, farklı görüşlerde var ama şu bir gerçektir ki yaşadığımız bu çağda dünyanın en zengin madenlerini (elmas,altın vb.) içinde barındıran Afrika Kıtası bugün dünyanın en ilkel ve en geri kalmış kıtasıdır. 
     Köy kelimesi bana konar göçerlikten ilk yerleşik hayata geçişin şehirleşmenin, sabitlenmenin ilk hareketidir köyler. Bunlar büyüklüğüne ve küçüklüğüne göre isimlendirilirler. Kasaba, şehir, ülke bazende dünya olarak anılır, çünkü benim zihnimde köy doğal, organik, alın teriyle çalışmanın ve yardımlaşmanın tanış olmanın doğayla içiçe samimi başbaşa kalmanın, iyi güzel duyguların, düşüncelerin ilk antrenmanının yapıldığı ilk tohumların atıldığı yerdir. Burada yaptığın davranışı, şehirde geliştirirsin, büyütürsün o kadar büyütürsün ki bu evrensel düzeyde olur ve sen evrenselleşirsin. Yöresellikten çıkar, dünya insanı, dünya köylüsü olursun. Özünü kaybetmeden, özünden şaşmadan...
     İnsan şehirleşiyorum medenileşiyorum diye köklerinden kopup ne idüğü belirsiz tavırlar ve hareketler içinde dünya ilmini alıp, onunla benliklerimizi besleyip, özümüzden koptuk. Oturduğumuz apartmanda, karşı komşumuzu, bırak evin içinde ayrı ayrı odalarda her birimizin elinde ayrı bir aygıt, birbirimizden uzaklaşıp sanal alemlerde konuşur iletişim kurar olduk. Fıkra gibi söylenen şu sözler "geçenlerde elektrikler kesildi evin salonunda mum ışığında bir araya geldik epeyce sohbet ettik aslında iyi çocuklarmış benim çocuklar veya benim annem babam iyi insanlarmış" repliğini aslında bugün ki içinde bulunduğumuz durumu özetler gibi. Özden bir haber yaşıyoruz ailemizden, bırak kendimizden haberimiz yok. Samimi insan ilişkilerini unuttuk çıkarı olmadan kimse kimseye selam vermez oldu, verdiğin selamın arkasından ne gelecek ne isteyecek diye bekler olduk. Normali unutunca bunları normalleştirdik yüzyüze olmayan sohbetleri, karşılıksız sevgileri ,mesela anne çocuğunu şartlı sevdi, baba oğlunu. Her şeyde karşılık bekler olduk. Beklentilerimizi çoğalttıkça bozduk psikolojimizi, sağlığımızı, değerlerimizi unuttuk. Değersiz şeyleri baştacı yaptık. Nasrettin hoca misali kürklere bürünüp, görünüşe değer verip öze bakmadık görünüşle yargıladık insanları. Varlığıyla şeref verdiğinin farkına varmadık varlıklı olmayan komşularımızın akrabalarımızın dotlarımızın. Çevrenizdeki insanlara hep bir maddi değer biçtik, ne kadar maddiyat, görsellik o kadar varsın. Gelip geçici olanla değerlendirdik değeri olmayan şeyleri.

    Kur'anı kerimdeki Yusuf Suresini hatırlattı bana kör kuyulara attığımız güzellikler.İşte köy bana bu değerlerin aslında insanın içinde yaradılış gereği Mevlamın içimize fıtratımıza yerleştirdiği bilgilerdir, tohum halindeki değerlerimizdir, duygularımızdır, davranışlarımızdır. Bunların alışverişini ilk köyde yapmaya başlarsak biz gelişir içimizdekini açığa çıkaran şehirli oluruz kör kuyulardaki Yusuf'u saraylarda ağırlarız.
   Vermenin mutluluğunu yaşarsan cömertliği öğrenirsin. Kıskançlığın kötü bir şey olduğunun farkına varır ondan vazgeçersen inattan,küsmekten, cimrilikten, cahillikten kurtulmak için çaba harcarsan sen arınıyorsun, temizleniyorsun, saflaşıyorsun demektir. Egondan kurtulmuş nefsini temizlemiş o yüce duygulara ulaşmış yüce bilgeliğe ulaşmış evrenselliğe açılan Ali kapısından girer ve her şeyin ortada apaçık görünen, serini meydana koyan bir insan olarak en mükemmele, en güzele meyl etmişsin demektir. Bundan sonra her gün sana gelen mailleri bekle. açılmıştır algılar, gönül terazin olmuş artık buradan geleni iletir buradan geleni söyler buradan gelenle hareket edersin sadece ve sadece onun rızası için işler yapar onunla muhatap olursun aracısız. Sana bazen deli derler bazen uçuk kaçık bazen köylü bazen dışlanırsın, bazen kabul görmezsin, bazen yalnız kalırsın ama sen yinede yılma çünkü hak senden vazgeçmedi seni en iyi bilen en iyi gören seni senden daha iyi tanıyan birine sığınmak ve onunla beraber olmanın vermiş olduğu mutluluğu herkesle paylaşmak, paylaş ki arayış içerisinde olanlara sana kulak verenlere aksın bu güzellikler. Özdebirlik en ilkelin ve modernitenin, teknolojinin bilimin söylediğinin son halinin aynı olmasıdır o yüzden bir şeyin ilk manasıyla son manası aynıdır. sen doğru yol üstündesin tevhit ehlisin demektir size gelen bilginin ilk halini araştırın ve son haliyle aynı olduğunu göreceksiniz aradaki kirlenmişlikler üstünün örtülmesi sizi yanıltmasın içimizdeki o güzellikleri ezelden ebede ölmeden önce ölen yaşamlardan olmak ve yeniliğe açık köyümüzdeki öğretileri genişletip şehirlerde harman etmek kendi dünyamızın içindeki elmasları, altınları çıkartmak, ve kendimizi yeniden inşa etmek dileğiyle...

22 Nisan 2015 Çarşamba

YAZ




Yaz tahtaya bir daha, çiz defteri kitabı, sarı çizmeli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı.'' Barış Manço'nun dediğin gibi artık hesabı ödeme zamanı gelmiştir. Yapılan yatırımların, verilen emeklerin güneşin sıcaklığında meyveye dönmesi, meyvenin olgunlaşması ve ağırlaşan dalların boyun eğerek sahibine dalında sunduğu ikramdır yazın adı.
   Günler uzadı, güneş olanca sıcaklığınla tepende, sana gölge oldu yetiştirdiğin ağaç. Kuran-ı Kerim'in Kalem Suresinde bize yazmayı öğreten yüce Allah, bildiği ile amel edene bilmediğini öğretirmiş. Birikimlerini kağıda boşalt ki boşalan yere yenisi gelsin. Mütevazilikle yetiştirdiğin bu bağdaki bahçedeki mahsulü, yaradana sığınıp onun sınırları çerçevesi içerisinde paylaşımda bulunursan bereketlenirsin. O bahçede yetimin, öksüzün, yolda kalmışın hakkı vardır. Gözünü aç ve ihtiyaç sahibine ulaştır, isteyeni de geri çevirme, der ayette. Niceleri, nice bahçe sahipleri yok olup gittiler, bir tufan onları yakaladı bahçelerini kapkara yaptı, benlik duygusuyla hareket edenlerin emekleri boşa çıktı. Sonuca ulaşamazsın, buradaki asıl hedef hakkı hakka teslim etmektir. Gördüğün güzele, ne güzel dilemiş de yaratmış yaradan ''maşallah'' de. Sahibini unutma. Bütün bu güzellikler seni, onu anmaktan geri koymasın. "Sen ,şüphesiz Allah'ın gökten bir su indirdiripte onu bir yoluyla yer yüzündeki pınarlara koyduğunu,sonra onunla renkleri değişik bir ekin çıkardığını,sonra onun olgunlaşıp da senin onu sararmış gördüğünü,sonrada onu bir cöpe cevirdiğini görmedin mi hiç düşünmedin mi? Şüphesiz bunda temiz akıl sahipleri için,kavrama yeteneği olanlar için kesinlikle bir öğüt hatırlatma vardır."ayet (zümer-21)

   Hasat zamanı toplamaya başladın mı mahsulü, gerekli itinayı gösterip paylaştın mı ihtiyaç sahibiyle? Değme gitsin keyfine, yüzün güler, mutlu olursun işte bütün bu çabalar bunun için. İnsan olmanın gereği budur. Düşüncelerin söze, sözlerin davranışa döndüğü gündür yaz. Bu gayret ve çaba içerisinde olanlara selam olsun.... Dünya Köylüsü

İLKBAHAR

Cemrenin havaya suya toprağa düşmesiyle uyuyan gönüllerin, dalların, ağaçların, toprağın uyanmasıdır ilkbahar. Yazın müjdecisidir. Bu mevsimde budanır ağaçların dalları insanın kötü huyları. Temizlik aylarıdır bu aylar, keseceksin kolunu kanadını kötülüğün fırsat vermeyeceksin aklınla, ilminle cehaletin üstesinden gelmektir yeşerttiğin güzellikler.
  Uyanmıştır artık doğa, açılmıştır bütün kapılar. Bu mevsimde yaşanan soğuk, rüzgar, bazen kasırga, bazen boşalırcasına yağan yağmur, gelen seller, şimşekler, gök gürültüleri. Sen hala ayaktaysan dimdik kökün sağlam demektir, yılmadan usanmadan kararlılıkla ve inançla Allah'ın yardımıyla yola devam. İlkbaharda açılan çiçeklerden bilirsin hangi meyvenin olduğunu, bazen dalından tanırsın, bazen yaprağından, iyi bir çiftçiysen tohumundan bilirsin o meyveyi. Bütün gaye dalından has, organik olanı insanla buluşturmaktır, fayda oradadır. Zamanında ve mevsiminde yenen sebzeler ve meyveler insanın düşüncelerini de etkilermiş.  İyi düşünceye yönlendirir iyi besinler, helalinden alın teriyle kazanılan şeyler. 
   Kalkan beyaz örtünün altındaki güzellikleri görmek şansına erdiysen şahit olmuşsundur ayağının altına serilen yeşil halının içinde özenle işlenmiş kır çiçeklerine, sarı, beyaz, mor, pembe, kırmızı gelinciklere. Budanan ağacın daha görkemleştiğini, diken olan dalın gül açtığını, açılan güle bülbülün konduğunu görürsün. Kuş sesleri dolar açılan pencereden odana ve mis gibi lalelerin, sümbüllerin, güllerin, iğde ağaçlarının, hanımellerinin kokusu gelir odana. Davet eder seni dışarıya, sokağa, bağa, bahçeye. Gel, gel gör de bak hepsini senin için yaratan mevlaya şükret diye. Ne güzel yaratmış seni yaradan, ben sen de yaradanı sevdim diye haykırası geliyor insanın. Selam olsun baktığı her yerde onu görenlere....  Dünya Köylüsü

KIŞ

Beyaz rengiyle temizliğin, saflığın, arınmışlığın yeni bir yılın, yeni bir düşüncenin, yeni bir sayfa açmanın timsalidir benim zihnimde. Kuran-ı Kerim'in Mülk Suresi'nin ikinci ayetinde "O hanginizin amelce daha iyi güzel olduğunu sınamak için ölümü ve hayatı oluşturdu. O en üstün, en güçlü olandır kulların günahlarını örten onları bağışlayandır."
Doğanın karla kaplı olması bilge kişi misali bütün her şeyin üstünü örtmesiyle içimizdeki, zihnimizdeki kötülüklerin yok olması için  kar tanelerinin bir araya gelerek oluşturdukları beraberliğin gücüyle üstesinden gelmemiz için bize tanınmış bir süre olduğunu düşünüyorum kış mevsiminin. Bizim yetiştiğimiz toplum, yöre, ailemiz, çevremizden aldığımız öğrendiğimiz öğretilerin gereksizlerinin atılıp güzeli uyandırmamız için, en doğrusuna ulaşmamız için, güzel yanlarımızın canlanması için, dış yolların kapanıp, içe yolculuk yapmaktır kış mevsimi. Gönül hanemize doğru yola çıkmamız için, tefekkür etmemiz için, soğuk kış aylarında ocak başlarında yapılan sohbetlerin bize ilerdeki güzelliklerin müjdecisi olarak görüyorum.Tohumun toprağa gömülmesi, yapılan iş arasındaki mola, çıkılan yolculuktaki bir ağacın altındaki dinlenme süresi olarak algılıyor ve kışı çok seviyorum.
Sıkı sıkı giyinmeyi, soğuktan korunmayı, ayağımızı sağlam basmayı, suyun üstünde yürümeyi, dağları kayakla aşmayı, çığ düşmesin diye sessizce yürümeyi, şartlara göre yaşamayı öğrendim kıştan. Epikuros'un dediği gibi "Dost sıcaklığının yerini tutsun diye kaşmir hırkalar giyiniyoruz."  Ben de dostluğun sıcaklığını unutmamak için kaşmir kazak giyindik diyorum. Kış mevsimi içimizde var olan güzelliklerin gün yüzüne çıkmasıdır. Dışa kapanan yolların içe açılmasıdır. İç Dünyanın keşfidir aslında, tavuğun gurka yatması gibi. Sevginin merhametin göstergesidir. Aç kalan bir köpeğe, kediye, kuşa verdiğin yem. Sevgilerin döllenmesidir beyaz yorgan altında...    Dünya Köylüsü

SONBAHAR

              Adından da anlaşıldığı gibi son dem, sınırların bittiği, sınırlı olduğunun farkına vardığın yerdir sonbahar. Bu döngü de gelinen son nokta öğrendin öğret, en güzelinden, en kalitelisinden, en safından, en temizinden insana sağladığın fayda ve yarardır sonbahar. 
               Ey insanoğlu neyine güvenip de kendini ilahlaştırıyorsun, kendini bir şey zannediyorsun. İşte buraya kadardı. Ölümlüsün, her canlı ölümü tadacak. Sen de öyle kibirlenme, sana giydirdiğim yeşil elbisenin ayağının altına serdiğim halıyı açtığım temiz sayfayı, her şeyinin şükrünü eda edersen başka bir dirilişle tekrar diriltirim, yeter ki benden kopma, koparma bağını. Zamanda ve anda yapman gerekeni, yaşadığın çağın gereğini yerine getir, herkes yaşadığı çağadan sorumlu. Kuranı Kerim'in Nisa Suresi'nin 36-38. ayetinde "Ve Allah'a kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, uzaktan komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, himayene verilmiş kimselere iyilik edin. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen, cimrilik eden insanlara cimriliği emreden ve Allah'ın kendilerine armağanlarından verdiklerini gizleyen kimseleri ve Allah'a ve ahiret gününe iman etmedikleri halde mallarını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimseleri sevmez." 39. Ayette "Birde bunlar Allah'a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah'ın kendilerini rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcasalardı zarar mı görürlerdi ve Allah onları çok iyi bilendir."
"Senden öncekilerde bunları bunları yaşadılar sonuç ne oldu bak. Sana bunları bildiren kitabı gönderdim haberin var mı? Kesinlikle senin düşündüğün gibi değil. Hayır kesinlikle senin düşündüğün gibi değil. Hayır hayır kesinlikle senin düşündüğün gibi değil." der başka âyetlerde. 
               Neydi benim düşündüğüm, neydi senin düşündüğün? Doğal olan bu hayatı yaşayan, ey insanoğlu sorumluluklarının farkında mısın? Kalbindeki hastalığı zihnindeki bozukluğu gidermen için sana son fırsat kendine gel, kendini bil, yeniden ek güzellik tohumlarını, senin düşündüğün gibi olmuyorsa, ki olmuyor yaradanın çizdiği çizgiden ve onun bakışından bak dünyaya, gör o zaman neler olur. Onlar ilk önce meyvesini verirler, girdikleri ortamda yanlışı düzeltir, birliği beraberliği sağlar, güler yüzlü, düzen kuranlardır, Allah'la bağını kopartmayan kendisini başkasına karşı sorumlu hissedenlerdir.(Müddesir Suresi 38-39) "Her benliğini bulmuş kimse, kazancının karşısında bir rehindir." Bundan kurtulman için zihin toprağında yağan yağmurların hangi tohumu yeşerttiğine dikkat et. Kesinlikle o bir öğüt verici ve düşündürücüdür o korumaya ve sakındırmaya ve affetmeye ehildir.
                 Insan olarak yaratıldığımız bu dünyada her daim imtihanda olduğumuzu unutmadan, insanlığın gereğini yapmak farkındalığına erişmek dileğiyle...