7 Şubat 2021 Pazar

KADİM ŞEHRİMİZİN KADİM İNSANLARI PROF DR.ERTUĞRUL YAMAN

 Kadim şehrimizin kadim insanları yazı dizisinde bugün dokuz’uncusunu kaleme aldığım röportajda çok kıymetli bir değeri daha yakından tanıma fırsatı bulacağız. Anadolu'nun mayası olan bu toprakların yetiştirdiği 58 yaşında 57 kitaba imza atmış bir profösör, edebiyat öğretmeni, yazar ve bir evlat bir baba olarak bizimle birlikte olacak ve bilgi birikimlerini bizimle paylaşacak Prof.Dr.Ertuğrul YAMAN hocam.

Ben hocamla ilk olarak çizgi kitap kırtasiyede ”Değerler Eğitimi”kitabının imza gününde Novada alışveriş merkezinde tanıştım. 57 kitaba imza atan bir derya, bilgi yüklü bir değerle tanış olmaktan dolayı onur duydum. Alçak gönüllü ve engin gönüllüğünün izlerini sözlerine ve davranışlarına yansıtan bilge bir insan. 

Hoşgeldiniz diyerek sözlerime başlıyorum ve ilk sorumu yöneltiyorum Hocama 

1-Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?Ertuğrul Yaman Kimdir.?

1962 Tokat merkez doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Tokatta tamamladıktan sonra Ankara Üni. DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1985 yılında mezun oldum. 1994 yılında doktoramı bitirdim. Gazi üni.görev yaptım. 2011 yılında profesör ünvanını aldım. Erzurum Atatürk Üni. Yıldırım Beyazıt üni. Ahi Evran üni. Ve Bazı özel üniversiteler de görev yaptım. Evliyim dört çocuğum var. 

2- 58 yaşında 57 kitaba imza attınız. Yazmak sizin için ne anlam ifade ediyor.?

Sait Faik Abasıyanık “yazmasaydım çıldırırdım“diyor. Bende yazmasaydım çok sıkıntı yaşardım. Çok okuyan bir insanım. 4 bin kitap kudum. Yazmak benim için bilgiyi bağlamaktır. Ruhumu ve kalbimin içindekileri başkalarıyla paylaşmak iç dökmesidir. Bu beni mutlu ediyor. Rahatlatıyor. Tarihe bir iz bırakmaktır yazmak. Okumayı ve yazmayı çok seviyorum. 

3- İnsanı değerli bilenlere, insanlık sırrına erenlere, Eğitime gönül verenlere...diyorsunuz Aile nedir.?Değer nedir.? Temel değer yargılarımız nelerdir?

Aileyi zihnimde şöyle tanımlıyorum. Benim için aile toplumun kilit taşıdır. Toplum devleti oluşturur. Devletin bekası için aile çok önemlidir. Ailenin temelinde bireyler vardır. Bireylerin sığındığı en güvenilir yer ailedir. Sıcak yuvadır. Hayat bir deniz gibidir. Bu denizlerdeki fırtınadan sığındığımız limandır aile. Hayat bütün zorluklara rağmen bu sıkıntıları aşma ve başarma sanatıdır. İnsanın en doğal ihtiyacıdır aile. Hepimiz birbirimize muhtacız. Kimse kendisini dev aynasında görmesin. Aile her şeyin üstündedir.

Değer; insanı değerli kılan özelliklerdir. Bizi seçkin kılan özellikler değerdir. Adalet, sevgi, paylaşmak...

İnsanı adam yapan özelliklerdir değerlerimiz. Herkes insan doğar ama adam olmak başka bir kavramdır.  Mehmet Akif Ersoy Safahat kitabında en çok ”Çalışkanlık”bu değere dikkat çekiyor. Kitabı incelediğimizde 100 ün üzerinde bu değere vurgu yapıyor. Kur-anı Kerim ayetinde bize şöyle diyor ”Gerçekten İnsana çalışmasından başkası” yoktur. Bu değerleri sözde değil özde olarak çocuklarımıza anne babalar davranışlarıyla, çalışmalarıyla örnek olarak aktarmalılar. Yaşayarak çocuklarımıza değerlerimizi öğretmeliyiz. Çocuğa dürüst ol demek olmaz, anne baba bunu çocuğa hissettirmeli. Çocuk ailede eğitilir. Bilmek ayrı bir şey uygulamak ayrı. Bildiğimiz doğruları yaşayabiliyor muyuz. Dede nine, anne baba, çocuk, torun hep bir arada olmalıyız. Çünkü hepsinden alacağımız öğreneceğimiz şeyler farklıdır. Yalnızlıktan kurtulmanın tek yolu, ortak çatı altında yaşama yeniden dönmeliyiz. İnsan fıtratına uygun yaşama yeniden dönmeliyiz. Evde aile büyüklerinin olması sigortadır. Aile içinde dengeleyici rol oynarlar. Evin bereketidir büyükler. Sonuç olarak sevap kazanır ve sağlıklı yaşarız. ”Bir Şehir Üç Nesil ” kitabında bunları anlatmaya çalıştım.

4- Değerler eğitimini çocuklarımıza doğru aktarabiliyor muyuz.?

Malesef aktaramıyoruz. Aileler geçim derdinden iş telaşından çocuklarımıza fazla zaman ayıramıyor.  Aile içi iletişim malesef üzülerek söylüyorum ekrandan yapılıyor ve ekrandan bağlanıyoruz birbirimize. 

”Camdan ve Candan” kitabımda bunu açıklamaya çalıştım. 

Camdan derken mekanik olan Ekran yönümüz. Televizyon bunun padişahı, bilgisayar, tablet ve cep telefonu bu padişahın vezirleri. 

Candan derken insanı vurguladım. 

”Ekranı bırak, Ekrana bağlan” diyorum. Çünkü insan akranlarıyla mutlu olur. Malum günümüzde pek akranlarımızla buluşamıyoruz ama kitap okuya biliriz ve zihnimizi geliştire biliriz. Ve kitap okuyan çocuk ekrandan kopuyor. Çocukları yaşıtlarıyla buluşturmanın yolunu yeniden bulmalıyız. Aileler maalesef bunun farkında değil. Bir çok aile para kazanmanın ve mal biriktirmenin derdinde. Maalesef küresel bir yanılgı içindeyiz. Para kazanarak ve mal biriktirerek kendimizi güvende hissetmenin yolu bu zannediyoruz. Oysa ki bizim için önemli olan iyi insanlar yetiştirmek olmalıydı. Yatırım yapacaksak, insana, doğaya, havaya, suya, canlıya yatırım yapmalı ve bu değerleri korumak zorundayız. Yatırımı insana ve doğaya yapmalıyız. Mal biriktirme arzusundan muhakkak kurtulmamız gerekiyor. İnsan çok kıymetli çok değerli yatırımı insana yapmalıyız.

5- Salgın sürecinden sonra dünyaya nasıl bakıyorsunuz.?

Allah yarattığını unutmaz. Biz kul olarak üzerimize düşen görevleri hakkıyla yerine getirelim.Bu salgın bitecek bir gün. Anadoluda bir söz var ”Bir dağın başındaki kara bulutlar hep orada kalmaz”dağılır derler. Biz bu süreçten doğruya ulaşmış olarak çıkmalıyız. Dersimizi almış olmalıyız. Yeni hayatımıza daha farklı bakmalıyız. Her işin başının sağlık olduğunun farkına vardık bu süreçte. Bundan sonra yaşadığımız zaman dilimini en güzel şekilde doldurmalıyız.  Hayırlı işler yapmalıyız. Aşık Veyselin dediği gibi, “İki kapılı bir handa gidiyoruz gündüz gece” koşuşturarak gidiyoruz sona doğru. Yanlışımız şurada, kendimizi hancı zannediyoruz. Hancı değiliz yolcuyuz, misafiriz, gelip geçeceğiz bu dünyadan. Bunun için iyiyinin, güzelin, doğrunun peşine düşmemiz gerekiyor. Bununda yolu değerler eğitimi kavramından geçer. Yaratıcıyı bilmek, sevmek, doğayı korumak , vefalı olmak, doğru dürüst olmak, çalışmak gibi....değerlere sahip olmak ahlaklı insan olmaktan geçer. Bu değerlerin farkında olan, değerli insanlar yetişir bu değerlerle.

6- Eğitimde zihniyet değişimi ve toplumsal dönüşüm hakkında düşünceleriniz nelerdir.?

Eğitim sistemimizin değişmesi gerekiyor. Türkiyedeki eğitim sisteminde bazı açmazlar var. Sınav odaklı eğitim  çocukları çok yoruyor. Bu kadar sınav odaklı olmak yerine mutlu, sağlıklı, huzurlu olarak geleceğe hazırlansın çocuklar. 

Ölüm gerçek. Hayat var. Hayatın içinde verilen sınırlı süreye ömür diyoruz. Hepimiz bu süreç içinde eğitiliyoruz. Bu süreç içinde sadece sınav odaklı, insanı hayattan koparan, sadece bilgi depolayan eğitim yerine daha neşeli daha sağlıklı huzurlu bir eğitim sistemine geçmeliyiz. 

Birinci adım çatışma kültürünü bırakmalıyız. Uzlaşma zemininde buluşmalıyız. Kollektif akılla bu yolu daha güzel buluruz. Bilgi depolayan bir anlayıştan uzaklaşarak, hayata dair beceri kazanarak ilerlemenin önü açılmalı. Kendi kültürümüzü kendi değerlerimizi tanımalı, birbirimizi sevmeliyiz. Birbirimizle birlikte barışık yaşamayı öğrenmeliyiz. Çağın ruhunu yeniden okumalıyız. Vatanını seven büyüklerine değer veren  kendi kültürümüze sahip çıkan gençler yetiştirmeliyiz. Önyargılardan uzak, çatışmadan uzak ortak akılla doğru yol bulunabilir. Arayanlar bulur. 

7-Değerlerimizin değerini bilelim Arif insan, Alim insan, kamil insan yetiştirmeliyiz diyorsunuz. Türk milletinin sahip olduğu bu hazinenin farkına ne zaman varacağız ve bütün insanlığın hizmetine ne zaman sunacağız? Bu yozlaşmayı nasıl önleyeceğiz. Önerileriniz nelerdir? 

”Ol mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler” biz buna benziyoruz. Kendi değerlerimizin farkında değiliz. Maneviyatıyla, kültürüyle, mimariyle, edebiyatıya, tarihiyle, doğasıyla, yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle bir hazinenin üstünde yaşıyoruz ve bi haberiz bu değerlerden. Her yönüyle büyük bir mirasın sahibiyiz ve her tarafından bereket fışkıran bir coğrafyada yaşıyoruz. Bizim silkelenip kendimize gelmemiz gerekiyor bunların farkına varmamız için. 

İşe şuradan başlamak gerekiyor, öze dönmek. Kendine gelmek. Ben kimim.? Atalarım kim.?Asıl mesele geçmişle övünmek değil oradan beslenerek çağın gereğini yerine getirmektir. Çınar kendi kökleri üzerine büyür. Dal budak verir. Dünyadaki gelişmeleri takip edeceğiz geri kalmayacağız.  Mevlananın pergel metaforu çok önemli. Bir ayağımız kendi köklerimize bağlı diğer ayağımızla tüm dünyayı gezmeliyiz. Biz iki ayağımzı birden kaldırdık ve sırt üstü düştük. Artık kendimizden utanmadan, aşağılamadan kendi özümüze dönmeliyiz. Herkese hayran olduk ama bir kendimize hayran olamadık. Ben buradan bir öneri sunuyorum. Tarihimize damgasını vurmuş örnek şahsiyetlerden 100 insanın hikayesinden temel eser oluşturalım ve  kitap olarak öğrencilerimizle buluşturalım. Kendi çizgi film kahramanlarımızlı izletelim çocuklarımıza. Yabancı kaynaklardan beslenmek istemiyoruz. Biz artık kendi öz kahramanlarımızla büyümek istiyoruz. İşte o zaman Arif, Alim, Kamil insanlar yetiştirebiliriz. 

8- Sosyal medyadaki insanın samimiyetini nasıl buluyorsunuz? TV dizilerindeki aile içi şiddeti nasıl değerlendiriyorsunuz.?

Sosyal medya kelimesini gerçek manasıyla değerlendirirsek bizi uyuşturan, bizi kendimizden koparan, boşluğa sürükleyen bir mecra. Bir genç boşluğa düşerse sosyal medyada kendisini ifade etmeye çalışır. Aile içinde değer gören iletişim halinde olan genç bu tuzağa düşmüyor. Sosyal medyadaki sen, sen değilsin. Olmak istediği seni paylaşıyor orada. Gerçek hayatla alakası yok. Sahte hayatlar. Sahte kimlikle takma isimler kullanıyorlar. Hayallerini yaşıyorlar. Sosyal medyada çok kibar, çok aydın ama gerçekte tam tersi. Sosyal medya tümüyle hayatımızdan çıkması gerekiyor. Bu konuda katıyım. Bizim yeniden insan insana, akran akrana, kitaptan arkadaşa, doğadan insana olan hayatı yeniden inşaa etmemiz gerekiyor. Düşünmekten alı koyuyor, atalete sürüklüyor,  bizi klavye kahramanı yapıyor bu sosyal medya. Zamanımızı çalıyor. Bize kurulan bir tuzaktır. Bizi uyuşturmak, gerçek hayattan koparmak ve gerçek insandan koparmak için yaratılmış bir sanal dünyadır sosyal medya. Kültürümüze uymayan Tv proğramları bir zehirdir. Denizin tuzlu suyuna benzer içersiniz fakat kanamazsınız, daha çok susarsınız. 

9- Hayatınızda keşke dediğiniz bir şey var mı?

Efendim bendeniz hayata KEŞKE diye bakanlardan değilim; benim felsefem İYİ Kİ üzerine kuruludur. Hayat; doğru ve yanlışlarıyla güzeldir. Hatasız kul mu olur? Elbette bizim de birçok hatamız olmuştur. Varsın olsun. Hatalar, insanı olgunlaştırır ve doğrulara yöneltir. Benim yanlışların pişmanlığını yaşayacak zamanım yok! Nitekim, yazacak yazılarım ve yapacak daha çok işim var! Ben her daim İYİ Kİ diyebilmek için hep anı yaşıyor ve geleceği hayal ediyorum. 

İYİ Kİ eğitimci olmuşum! Asla pişman değilim! Önüme yeni bir ömür imkânı sunulsa yine EĞİTİMCİ olurdum. Okurdum, dinlerdim, yazardım, anlatırdım, eğitirdim ve huzur bulurdum!...

10-Teknolojik bağımlılıktan kurtulmanın yolları nelerdir.?

Bir yönüyle hayatımızı kolaylaştıran teknoloji, diğer yönüyle insanı özünden ve ruhundan uzaklaştırmaktadır. Her geçen gün yeni modeli kullanıma sunulan teknolojik aletlerin daha teknolojisine alış(a)madan bir üst modelinin piyasaya sürülmesi, ekonomik rekabetin vicdansız zeminlerde sürdürülmesi vb. daha pek çok gösterge, insanlığın çekilmeye çalışıldığı ruhsuz dünyayı anlamak için yeterlidir.  

Bu iddia ve sözlerden hiç kimse, bir teknoloji karşıtlığı çıkarmamalıdır. Teknoloji, insanlığa hizmet ettiği sürece, kontrolü insanın elinde kaldığı müddetçe gerekli, önemli ve yararlıdır. Bizim karşı durduğumuz nokta; teknolojiyle bağ kurmak, ona bağlı olmak değil; teknolojiye bağımlı olmaktır. Nitekim teknoloji ruhumuzu çalıyor, sağlığımızı tehdit ediyor, biz seçkin varlıkları eşyanın hizmetine sunarak eşyayı yüceltiyorsa, bu noktada hepimizin çok ciddi olarak düşünmemiz gerekir. Teknolojinin amaç değil araç olarak kullanılması gerekirken günümüzde teknolojik araçlar, insanın önüne geçmiş durumdadır. Oysa; sağlıklı, dengeli ve huzurlu bir hayat için her şey yerli yerinde olmalıdır. Bu bağlamda; teknoloji kendi mecrasında bir araç olarak ilerlediği sürece herhangi bir sorun yoktur. 

11-Sosyal medyanın insan üzerindeki etkileri nelerdir.? Çare nedir ?

Cep telefonları, bir yönüyle dünyayı cebimize sığdırırken öbür yönüyle bütün dünyamızı bizden çalmaktadır. Cep telefonları çıkalı beri, sevdiklerimizin yüzüne bakmayı, gökyüzünü izlemeyi, kuş seslerini dinlemeyi, doğayla bütünleşmeyi unuttuk. Ruhumuzu on-line olmaya feda ettik. Bilgiyi kaynağından araştırmak yerine, kolayca internetten kopyalamak; konuyu derinlemesine bilmek yerine sadece haberdar olmak; televizyon, tablet, bilgisayar ve akıllı cep telefonlarıyla yatıp onlarla kalkmak insanlığın kıyameti olacak kadar riskli, tehlikeli ve zararlıdır. Nitekim; öğrencilerin internet bilgisiyle sınavlara ve hayata hazırlanmaları, genç beyinleri sığlaştıracak ve gelecekte önü alınmaz sorunlar üretecektir. Her yaştan insanı esir eden sözde sosyal medya ağları günümüzde çığırından çıkmıştır. Günün önemli bir bölümünü hareketsiz ve atıl bir hâlde ekran karşısında geçiren çocuklar ekran bağımlısı olarak akranlarından uzaklaşmaktadırlar. Bu bağımlılığın doğal bir sonucu olarak hazırcı, duygusuz, duyarsız ve mekanikleşmiş bir neslin geleceğini söylemek için kehanete gerek yoktur! Acı ama gerçek budur!

12- Neredeyse tüm insanlık için sinsi bir tehdit olan sessiz bir tufan, yıkıcı bir sel gibi üzerimize gelen bu olgu karşısında bizlerin tutumu ne olmalıdır? 

Biz; yalnızca izlemek, sızlanmak veya teslim olmak yerine, koruyucu önlemler alıp yeni öneriler oluşturmanın gayretindeyiz.  Örneğin; birçok yıkıcı etkisiyle üzerimize gelmekte olan bu sele karşı ağaç dikmek, setler ve bentler yapmak, dereyi ıslah etmek gibi önlemleri de alınabilir. 

Bu acı ve elem veren, bizi endişeye sevk eden tabloda özellikle çocuklar ve gençler, henüz fark edemedikleri çok ciddi risk ve tehlikelerle karşı karşıyalar! Bu noktada; kendimiz, çocuklarımız, gençlerimiz, tüm canlılar, doğa ve geleceğimiz için önlemler almak zorundayız. Bugün bu önlemleri al(a)mazsak, yarın çok geç olacaktır. Çocuklarımızın, gençlerimizin ve aslında insanlığın büyük bir kısmının teknolojik ve dijital bağımlılığa yakalandığı bir çağda yaşamaktayız. Henüz vakit varken teknolojiyi, olması gereken konumda tutarak insanı, tüm canlıları, doğayı ve tümüyle dünyamızı korumak ve asıl yapısına döndürmek durumundayız. İstersek, ortak gayretlerle bunu birlikte başarabiliriz. Yöneticiler, eğitimciler, sağlıkçılar, hukukçular, mühendisler, anne babalar… hepimize görev düşmektedir. Geliniz bu fütursuz gidişe dur diyelim! İnsanın, tüm canlıların, doğanın ve dünyamızın geleceğine el atalım. Bu birlikteliği sağlayabilirsek; dünya yeniden yaşanası bir yer, insan tekrar sağlıklı ve huzurlu bir varlık, tüm canlılar da doğal yaşam koşullarına kavuşmuş olabilir!

Amacımız; teknolojiyi olması gerektiği gibi insanlığın hizmetkârı konumunda tutmak, insanlığa ve tüm canlılara yaşanası güzel bir dünya sunmaktır. Özellikle çocuklarımıza ve gençlerimize güvenli ve tertemiz bir gelecek inşa etmektir. Bunu elbirliği ile başarabiliriz. 

13- Geleceğe dair hayalleriniz nedir?

Hayallerin bittiği yerde yaşam biter. Her insanın yaşadığının göstergesi hayallerinin olmasıdır. Yaşamak yarına dair hayallerinin olması demek. Başı ve sonu benim elimde olmayan ömrümde faydalı bir insan olmak istiyorum. Yaradana kul olmak istiyorum. Sağlığım elverdiği süre içinde 57 kitabı 100 e tamamlamak istiyorum. Güzel bir dünya için, içimizdeki iyilikleri besleyerek iyileri çoğaltırız. Ey insanlık içimizdeki güzellikleri doğruları besleyelim ve büyütelim. İnandığım doğruları anlatmak, yazmak mücadele etmek istiyorum. Herkese huzurlu bir dünya diliyorum.

Slogan haline getireceğimiz bir cümle ile özetleyebiliriz bu sohbeti. “EKRANI BIRAK AKRANA BAĞLAN “58 yaşında 57 kitaba imza atan bir  eğitimci ile birlikte olduk ve hayata dair insana dair yaptığımız sohbette engin tecrübelerini bizimle paylaşarak onu daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Dört bini aşkın kitap okuyarak zihin dünyasını geliştiren bir canlı kütüphane olarakta nitelendirebiliriz kendisini. Okumanın önemine vurgu yapan, insanın insan kalabilmesi için fıtrata uygun davranışlarda bulunması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Ertuğrul Yaman hocam bizimle birlikte olduğunuz için bize bizi hatırlattığınız için çok çok teşekkür ederiz. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...

Dünya Köylüsü 

Sosyolog yazar 

Ayla Bağ