30 Aralık 2017 Cumartesi

Anne sevgisi MUCİZE

Mahalle kültürüyle büyüdüm,ablalardan teyzelerden öğrendim iğne oyasını.
Hadi kızım aferim  benim kızıma, ben sana demedimmi sen başarırsın,
Babamın desteğiyle bildiğimi pekiştirerek kendime güvendim ve başarıyla yola devam ettim.
Eşimin ve babamın desteğiyle bugünlere geldim.
Yapamassın diye bir şey yok yapacaksın,yapanlar senden üstün mü ?
Sende yaparsın dediler bende yaptım.
İlk okul diplomalı iğne oyası profesorüyüm.

Birgün eve gelen bir telefonla dünyam yıkıldı, çocuklarım trafik kazası geçirmiş
İkisinide yoğun bakıma almışlar  bitkisel hayatta ümit vermiyor doktorlar.
Zaman geçmiyor ,her saniye bir asır gibi geliyor.
İnanmadım onlara,
Masaj yaptım ayaklarına ellerine ,
Benim oğlum ayağa kalkacak ve basketbolu çok seviyor basket oynayacak dedim
 Yaradana olan inancımı hiç bir zaman kaybetmedim.
Hadi oğlum sen yaparsın başarabilirsin dedim her gün kulağına onu çok sevdiğimi fısıldadım.
Çok şükür oğlum ayağa kalktı ve bugün üniversitede edebiyat öğretmenliği okuyor.
Aynı zamanda basketbol külübünde  basketbol oynuyor.
Cümlesinin evladını annelere babalara bağışlasın yaradan...
İmtahan dünyasında imtahanlar bitmiyor ,
Yine  bir gün bir telefon geldi.Van'da deprem oldu kızınız göçük altında merak etmeyin
En kısa zamanda kurtaracağız kızınızı.
65 tane gencecik ana kuzusu eğitim neferini kurtaramamışlar  enkaz altından
Sadece kızımı ve 9 arkadaşını kurtarabilmişler. Sevinsemmi üzülsemmi bilemedim.
Bu duyguyu yaşayan bilir anlatılmaz .
Hayat inişleriyle çıkışlarıyla sizi devamlı sınıyor,imtahana tabi tutuyor.
Acılar insanı daha dik yapıyor,acıyı yaşayıp yendikçe daha güçleniyorsun.

Pişmanlığım yok iyiki babamın kızı eşimin eşi olmuşum.
Sevgiyle ve kabullenerek herşeyin üstesinden gelebilirsin her şey bizim için.
Anı yaşamayı öğrendim,geçmişe takılıp kalmadım dersimi alıp önüme baktım.
Geçmişten günümüze,günümüzden geleceğe olan bu yaşantımızda ,
Mutlu olmayı başara bilmektir yaşamak.

Belirli makamlara gelen bilim insanlarının bilmesi gereken gerçeğe dikkat çekmek isterim.
Senden büyük Yaradan  var O ne derse o olur,KÜN FE YEKÜN
Anne sevgisiyle mucizeler yaratan rabbim binlerce kez şükürler olsun.
                           
                                      Dünya köylüsü        
                                    Ayla Özdemir Bağ
   




26 Aralık 2017 Salı

ŞÜKRİYE'nin KAĞNISI

Yolu sevgiden geçen bir ailede büyüyen eşimle,
Görücü usulüyle evlendim.
Çok sevmiştim onu çok, yersiz bir korku vardı içimde,
Benzemiyordu kimseye eşim, bizimkisi bir aşk hikayesiydi.
Sevgiyle dolu bir dünya çocuklarım  eşim ve ben .
10 yıl süren efsane bir hayat...
Bir gün beni karşısına alıp, senden çok güzel bir mezar istiyorum,
Bunu bana yaptırırmısın dedi.Son isteği bu oldu.
Ölüm bize yakışmazdı daha biz çok gençtik.
Hayallerimiz geleceğimiz vardı.

Durdu birden bire kocabaş ova bayır durdu.
Nazar mı değdi göklerden ne ? Dünyam yıkıldı.

Ama çocuklarım için güçlü olmalıydım.
Eşimin yerine geçip kaldığımız yerden devam ettim,
Menzile varmak için.

İki kapılı bir handa ,
Gidiyorum gündüz gece ,
Bilmiyorum ne haldeyim,
Gidiyorum gündüz gece.

Bir gün var mısın yok musun dedi Güngör ağabey,
Varım dedim,10 yıldır bu işin içindeyim.
Sanayide açan ilk çiçek benim.
Ondandır ONUR ödülüne layık görülüşüm.

Eşimin yadigarı oğlum kızım ve kayınvalidem hep birlikte yaşıyoruz.
Gücümü önce yaradandan sevdiklerimden ve kendimden alarak yürüyorum.
Hayat boşluk kabul etmiyor, korkularımla yüzleştim.
Korkularımdan korkmaz oldum.
Güçlü olmayı öğrendim,tek başına kalınca.
Ölüm bize en büyük nasihatmiş,
Aile bütünlüğünü bozmadan yola devam etmek en büyük isteğim.

Kimse ben yapamam demesin,
Ben yaptıysam başardıysam herkes yapar .
Dik duruşum,mücadeleye devam edişim hala sürmekte.
İmtahan dünyasında sınavlardan geçmek için,Yaradan'la olan bağımı koparmadan,
Sevgiyle ve sabırla geçtim buralardan.
Ondandır bugün burada oluşum,
Ondandır huzurda duruşum.
                           Dünya Köylüsü
                                Ayla Bağ

20 Aralık 2017 Çarşamba

BABAMI VE USTAMI UNUTMADIM

Tokat merkezde Marangoz Cumaoğlu Selahaddinin kızı olarak dünyaya gelmişim.
Çocukluğum çok güzel geçti bağlarda bahçelerde.
Benim liderliğimi ilk keşfeden  öğretmenlerim oldu
Onların elinde hamurdum yoğruldum ,
Fidandım budandım.

12 yaşımda eti senin kemiği benim deyip teslim ettiler beni  ustama ,
Pidenin kıyılarını  yiyerek,Ustamın eline bakarak ,
Azmettim,çalıştım,kendime güvendim ve merakla geliştim.
Ortaklıkla ve 3 koltukla başladığım bu yolculukta
Şimdi yürüyorsam dimdik,Sırtımı dayadığım dağsın sen baba.

23 koltuklu tek noktadan yönetilen üç katlı salonda
Türkiye birincisi olduysam eğer
Disiplinli olmayı işine müşteriye saygı duymaya verdiğsem değer
 Bunların hepsini ben senden öğrenmişim meğer

"Ben gidersem sazım sen kal dünyada
Gizli sırlarımı aşikar eğleme
Benim her derdime ortak sen oldun
Ağlarsam ağladım,gülersem güldün
Ben bir insan oğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma "
Unutmadım ustam ben değil biz olmayı ben senden öğrendim ustam.

Anılmak, hatırlamak bir çiçekle,bir kaç satır yazı bazen bir şiir...
"Her sanatın vardır bir ustası
Sizede nasip olsun bu mutluluk pastası
Birgün kapıyı çalarsa ayrılık pastası
Hatırla beni her ayın ilk haftası
Bir sanat öğretki olayım köle
Dibi görünmedik girilmezmiş göle
Yağar ani bir yağmur kapılırsın sele
Anılar ebedi olur kötü olsa bile"
Bana bir harf öğretene olurum kırk yıl köle
Diyen Hz Ali gibi ,aşığım kokulu kırmızı bir güle

Hayatın merkezine ben değil biz kavramını yerleştirdim
Hayatım boyunca iletişim kurduğum insanlardan beslendim.
Bilmediğimin öğrencisi,bildiğimin öğretmeni oldum.
Hayat denen bu yolculukta , ustamın elinde şekillendim.
Kızıma ,işime ,sen verdin CANDAN ismini
Eskiden analarını şimdi kızlarını süslüyorum.
Alaylı yetişen son ustalardan birisiyim.
40 yıldır kaynayan bu kazanda ,işimin piri olduysam eğer
Babamı ve ustamı unutmadığımdandır,
O yüzdendir bugün burada oluşum.
                  Ayla Özdemir Bağ




18 Aralık 2017 Pazartesi

HAYALLERİNDEN ASLA VAZGEÇME

             Sizlere bugün çok güzel bir yaşam hikayesinden bahsedeceğim. Hayalleri doğrultusunda gitmeye çalışırken hayatın getirileri ve gerçekler üzerinde yürürken asla hayallarinden vazgeçmeyen ve emekli olduktan sonra fırsat bulan ve hobilerini gün yüzüne  çıkaran ve bu yolda başarı sağlayan bir hikaye
             Doğal taşlara olan ilgim 20 yıl önce Bodrumda aldığım bir yüzükle başladı. Yıllar sonra emekli olduğumda ne yapabilirimin arayışı içine girdiğimde beni en çok cezbeden doğal taşlara olan ilgimin yeniden debreşmesi beni bu dala yönlendirdi.Samsun'dan aldığım doğal taşları ve eğitimimi stajımı burada yaptıktan sonra Taşhanda açtığım dükkanda hayallerimi gerçekleştirmeye başladım.
            1954 yılında Niksarda doğdum. 8 çocuklu bir ailenin 5. Çocuğuyum. Annem ev hanımı ve tek çocukmuş. Biz yanlız kalmayalım diye çok çocuk doğurmuş. Babam esnaftı , Bizim sülaleye hafızlar derler,Niksar 'da konaklarda büyüdük.Hepimiz okuduk.Avkat olmak istemiştim ama şartlar ve doğal akış beni bankacı yaptı.Halk bankasında yıllarca müdür olarak çalıştım. Emekli olduktan sonra boş durmak istemedim hayalim olan takı işine yöneldim. Geri dönüşümden takılar yaptım. Kağıt geri dönüşüm ve takıda usta öğreticiyim.Kendime has yaptığım takıları üretirken çok mutlu oluyorum. Memurluktan sora yaptığım takılarla esnaf oldum ve üretmeyi çalışmayı çok seviyorum.Bir şeyler üretmek insana renk katıyor ve kişinin genç kalmasını sağlıyor.Yöresel ürünler üretiyorum, özgün çalışıyorum. Miyoki japon boncuk sanatını Tokat'ta ilk ben uyguladım.Yazmalardan takılar yapıyorum butik tarzında çalışıyorum. Gelişmek için sürekli araştırıyorum kendime ait bir atölyem olsun istiyorum.Geçmiş bana arkadaşlığın önemini ve dostluğu öğretti.Hayatı acısıyla tatlısıyla seviyorum. İlerde hayatımdan beklentim kendime özgün tasarımlarımı yapmak ve markalaşmak istiyorum. Fark yaratmak için bu yolu seçtim.Bilinçli olarak meslek seçebilseydim, altın ve gümüş işletmeciliğini seçerdim.Merak ve hobi olarak başladığım bu yolculukta kendime ait bir projeyle fark yaratmak istiyorum. Bu yolculukta bazı başarı ödülleri aldım bu benim şevkimi arttırdı.Her kadının bir hobisi olmalı,çünkü hobi kişiyi rahatlatıyor günlük kısır döngüden çıkıp derin düşünmeye ve üretim yapabilmen için odaklanmanı sağlıyor.
             Hayatın hangi evresinde olursan ol mutlu olmak için çalışmak ve üretmek insanı hayata bağlıyor. Kendini keşfediyorsun ve her geçen gün yaptığın işte gelişiyorsun. Mukaddes İmre hanımefendi üzerinden hayallerimizi gerçekleştirmemizin yaşı ve sınırı yok. Kendimizi hazır hissettiğimiz her anda bunu gerçekleştire biliriz.Hiç bir şey için geçkalınmış değil. Teşekkürler Mukaddes Hanım bizimle hikayenizi paylaştığınız için örnek olduğunuz için ,
Tokat'ta tarihi Taşhanda ki dükkanda ürettiği otantik takılara ulaşabilir ve güler yüzüyle konuklarını karşılayan  Mukaddes Hanımla doğal taşlar hakkında sohbet etme imkanı bulabilirsiniz.

12 Aralık 2017 Salı

KADIN

Ey kahraman Türk kadını !
Sen yerlerde sürünmeye değil
Omuzlar üstünde taşınmaya layıksın.
                 Mustafa Kemal ATATÜRK

IŞIĞA DOĞRU GÜLTEN

                  Sanatcı sonradan olunmaz sanatcı doğuştan getirdiği özellikleri günü geldiğinde içsel çabalarıyla açığa çıkartan kişidir.Bu özelliklerni bazen dışardan bakan bir göz bir öğretmenin fark eder en yakının daki kişi annen de yeteneği doğrultusunda kişiyi desteklerse Dünya ya iz bırakan bir imzanın atılmasına ,kendi içindeki ışığın doğrultusunda yol almasına ve kişiyi özel kılmasına sebebiyet verir. Belleğinde biriktirdiği renkleri desenleri kendi iç dünyasındaki yorumuyla bize aktarır ve sıra dışı farklı yorumuyla ufkumuzu genişletir.Yaptığı resimlerin tek yönü yoktur dört yönlüdür .şimdi bu hikayenin devamını Gülten hanımın ağzından dinleyelim.
            1970 Tokat'ın kazova bölgesinde doğdum. Dedemin sınırsız bağları bahçeleri vardı .Turhal'dan Niksar'a kadar .6 yaşıma kadar bu bahçelerde ağaç dallarında ovalarda koşturarak büyüdüm çocukluğumu bağları bahçeleri çok özlüyorum. Kışın soğuğunda kıra düşerdi dallara bahçeye sabahleyin erkenden kalkar bahçedeki kırağıyı  incelerdim,şekilleri çok merak ederdim, bahar geldiğinde ağaçların üstündeki çiçeklerin kokusunu içime çeker renklerini incelerdim.Yazın kiraz ağacına çıkar dallardaki kirazların neden farklı olduğunu düşünürdüm. Bir dalda iki kiraz biri al biri beyaz neden böyle diye derin derin düşünürdüm.Toprakla oyun oynardım . Çamur karar küçük heykelcikler yapardım.Doğanın içinde tabiatla büyüdüm. Çocukluğumdaki bu hayat benim belleğimi besledi.Annemler alış verişe şehre giderlerdi bende yanlarında giderdim. Onlar kumaşları seçerken bende pazen,divitim kumaşlara dokunur onları belleğime kaydederdim. Doğanın bana sunduğu her türlü güzellikten beslendim. Yörenin insanlarından giyimlerindeki renklilikten kilimlerinden dokumasından beslendim.6 yaşındayken daha iyi eğitim alabilmemiz için babam  Samsun'a taşınmışlar. Babam ailenin tek çocuğu dedem babamı okutmamış.Malın başında kim duracak seni okutursam demiş.Babam bizim okumamız için elinden geleni yaptı bizi her konuda destekledi. Üç kardeşiz iki oğlan bir kız ben ortancayım.Samsun'a yeni taşındığımız için annem çevreyi bilmiyor bizide sokağa salmıyor. Evde resim yarışması yaptırırdı. Kağıtları ve boya kalemleri önümüze koyar hadi bakalım kim güzel resim yapacak derdi.ilk okula Samsun'da başladım. O yıllarda çizgi film karakterlerini çok çizerdim şekerkız kendi gibi. Orta okula geldiğimde resim öğretmenim annemi veli toplantısında bulup benim hakkım da özel olarak konuşmuş . Kızınız çok güzel resim yapıyor bunun desteklenmesi lazım demiş. O yıllarda yaptığım bir resim Samsun valisine hediye edilmişti.Beğenilmek çok hoşuma gitmişti.Bu başarı bana benim farklı olduğumu hissettirdi.Ama ben herkes gibi okuyup öğretmen doktor mühendis olmak istiyordum.Annemin çabalarıyla ünüversitede güzel sanatlar akademisi resim bölümüne girdim. Annem çok becerikli bir kadındı çok güzel el işleri yapardı bende eline bakardım bende onun gibi yapacağım hatta daha iyisini yapabilirim derdim.Annemle yarış daha sonra ünüversite yıllarında kendimle yarışa döndü. Üniversiteden mezun olduğumda resim öğretmeni olarak tayinim Kars'a çıktı. Babam Kars'a gitmeme izin vermedi okulda kalıp akademisyen olarak yola devam etmemi istedi.Kendimle yarışım bundan sonra başladı hep daha iyisi daha iyisi...
Evliyim iki kızım var ikiside Amerikada ünüversite eğitimi alıyorlar.
Samsun'dan istanbul'a gelmeme kızımın çok katkısı oldu.Sanatın başkenti İstanbul'a gelmek ve tutunmak kolay olmadı.Akademik kariyerden sonra sanatsal kariyere geçmek çok çalışmak gerektirdi. Gece sabahlara kadar çalıştım ,çalışmak çalışmak ,bir erkeğin iki katı çalışmak.Hiç bir şey altın tepside sunulmuyor. Size birisi altın tepside bir şey sunuyorsa özgürlüğünüzü elinizden alacaktır demektir.ilk kişisel sergimi Tokat'ta açtım. Daha sonra uluslar arası ilk sergimi ABD'nin değişik kentlerinde Londra ,Newyork,LasVegas,Los
Angales,SanFransisco,Florida,Hollanda,Chicago,Washington,
Bulgaristan ve Pakistan da birden fazla önemli sergiler gerçekleştirdim. Yurtdışı dahil 23 kişisel sergi açtım.Bir çok ödül kazandım.LasVegas South Nevada Fine Art Museum daimi koleksiyonunda iki eserim yer almakta.Ayrıca Almanya Hagen Osthaus Museum ve Baskı Müzesinde birer eserim bulunmaktadır. Yabancı ve yerli bir çok koleksiyoncuda eserim var. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneğine üyeyim.2010 yılından beri Organik Metastrata adını verdiğim ve isim hakkını aldığım özgün tekniği ile yeni bir uslup yarattım ve kabul gördüm.1999 yılından bu yana beşi Amerikada üçü İngilterede kazanılmış ödüllerim var. En son 2013 Başarı ödülünü kazandım.  Bu ödüller  benim
dahamotive olmamı ve sorumluluklarımı arttırdı daha çok çalışmayı Türk kadınının Dünya sanat camiasındaki bakış açısının temsilcisi olmak insana yük bindiriyor. 2.LICC(London Iternational Creative Competition) Dünya birinciliği ve Amerikan Biographical Institute tarafından verilen son 'yılın kadını ' ödülünü bunlardan ikisi.Resimin yanında şiirde yazıyorum bazen şiirleri resmediyorum.sanatıma aşığım.
Yükselmek için göğe
Ne zaman okur kelebek, 
Uçarken kanadına yazılanı? 
Unuttuğum erdemlerden yeni bir giysi
Dikebilir miyim kendime?
Senden önce dolduruyorlardı şimdi senin olduğun boşluğu
Ve senden daha içli dışlıydılar hüznümle benim.
Evrenin ışığıyla oynuyorsun her gün
Sen çiçeğe ve suya gelen minicik konuk.
Ağaçların dallarında niçin kalır güz 
Yapraklar düşene dek
Soğuk çiçekler yağıyor yüreğime.

"Doğum ölüm yaşam devinim gibi evrensel ortak olguları resmin soyut anlatımının anaforlarında yoğurmayı benimseyerek ölümü olağan ,yaşamı dinamik,hareketleri de anlaşılır kılıyor bir bakıma bizi kendimizle yüz yüze getiren resimlerine hapsetmeyi tercih ediyor "diyor Çerkez karadağ.
             Kompozisyonlarım çoğunlukla beyaz ve siyah zemin üzerinde yaşam buluyor.Beyaz ışıkta varlığa gelmektir,ölüm ise ışıkta yok olmak benim için. İçine dönük içinden beslenen bir sanatçıyım.her eser insanın kendini yeniden keşfidir aslında .Sanatcı içinde sanatsever içinde bu geçerlidir.Kendimi seviyorum,doğayı seviyorum,doğaya inanılmaz saygım var.İnsanları seviyorum,insan olan herkese saygım var.insan olana ama altını çiziyorum.Akademisyen olduğum için sürekli dinamik ve enerjik gençlerle beraberim,onların hayata bakışı enerjileri bana güç veriyor. Onlara destek oldukça onlar başarılar elde ettikçe bende keyif alıyorum. Herkesin bir şekilde sanatla buluşmasını öneririm.Yetenekleri doğrultusunda eğitim alsınlar uzun soluklu bir yol pes etmesinler.Usta çırak ilişkisine dikkat etsinler. Yetenekleri yoksa En azından kenarında köşesinde
dursunlar.Evlerinde bir tablo olsun günün yorgunluğunu onun karşısında izleyerek atsınlar.Müzik dinlesinler,spor  yapsınlar,sadece çalışarak bu hayat geçmez çünkü sanat insanın duygusal alemini besler.
Geçmiş bana en değerli değerin insan olduğunu öğretti.Kadının ne  kadar üstün bir varlık olduğunu  öğrendim. Bir toplumun yükselmesinde kadına ne kadar çok görev düştüğünün farkındayım.Güçlü bireyler  hem kendisine hem de topluma iyi hizmet verir. Analitik zekaya sahip kişinin bakış açısı geniş ,algısı derindir. Kadınlar toplumun problemlerini çözecek,erkek kadının gücünü göstermesi için kol kanat olacak  ben böyle inanıyorum. Çok gezip çok okumalıyız . Görsel belleği doldura bilmek
için çok gezmeliyiz. Ülkemde bir kadın sanatçı olarak devletin desteğini bekliyorum.Anadolu kadınının sesini dünyaya duyurmak ışık olmak kişisel çabayla bir yere kadar.Gençlere tavsiyem hayallerinin peşinden gitsinler.Başka yerleri keşfetmek adına bulundukları yerleri terk etsinler.sürekli arayış içinde olsunlar.
Aşkım sanatım . sanat sadece benimle ol diyor,çok kıskanç bir aşk var aramızda
Gül deyince aklıma kendim geldim ismimden dolayı ,
Birde gülmeyi çok seviyorum ,insanlar ne kadar gülerse barış  o kadar artar  "diyor Gülten İmamoğlu .
        Işığa doğru giden yolda yaptığı ürettiği sanat eserlerine koyduğu isimlerlede geleceğe olan bakış açısını net bir şekilde  belli eden  sanatçının dedesinin çifliğinde biriktirdikleri Türkiyenin bir minyatürü olan yöre halkının ,mozaik yapısıyla insan yaşamlarından aklında kalanlarla oluşturduğu temelin ,yöresellikten evrenselliğe açılan sanatının yapı taşlarını oluştururken köklerinden kopmadan evrenselleşmeyi başaran Anadolu kadınının sesi olacağını nereden bilebilirdi .Benim ben olmama sebep iki kadın dır diyen ,Gülten hanım  ahte vefanın gereği olarak annesinin ve öğretmeninin ismini anmadan geçmeyen bu özel kadının şahsında Atatürk'ün bir sözünü anmadan geçemeyeceğim." Ey Türk kadını sen yerlerde değil omuzlar üstünde taşınmaya layıksın." Bu toprakların yeşerttiği  düşüncenin kadına bakış açısını halk oyunlarınada yansıtan yöre insanının "omuz halayı "oyunuyla bu topraklarda yetişen kadınların, dünyadaki erdemli insanın Anadoludaki mayası olmaya devam etmektedir zamanın ve asrın tanığı kadın."insan ışığa  doğar,ışıktan yok olur."Teşekkürler Gülten İmamoğlu bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.




9 Aralık 2017 Cumartesi

NİKSAR KÜLTÜR EVİ

             Ne yardan ne serden vazgeçebiliyor insan . Böyle olunca da ne oralısın ne buralı,iki dere bir arada gidip geliyorsun .Nevin  ablanın çocukluğuda böyle geçmiş.
           1964 Niksar doğumlu Nevin abla öğretmen bir babanın kızı.Annesi ev hanımı.Babam  köylerde öğretmenlik yaptığı için beni anneannem büyütmüş . Teyzemle ve dayımla büyüdüm."babam beni özlediğinde köye götürürmüş yanına ,anneannemi özler hemen geri gelirmişim durmazmışım yanlarında. İlkokulu ve liseyi  Niksarda okudum . Lise birinci sınıftayken babama baba artık şehire tayin iste böyle ayrı gayrı olmuyor ben sizi ve kardeşlerimi çok özlüyorum dedim . Babamda şehirde geçinemeyiz diye tayin istemedi. Bende babama kızdım liseyi bırakıp köye gittim.Annem benimle bir ay konuşmadı. Kız çocuğunun okuması gerektiğine inanan  bir insandı. Ben annemin hayallerini kırmıştım.Babam ben köye gidince halı tezgahı kurdu halı dokumaya başladım. Yaz gelince bir tarla soğan ekti  onuda yaptım bende pişman olmuştum okulu bıraktığıma .Köyden kaçış yoktu ancak evlenince olabilirdi.Eşimle tanıştım.Eşime evlenmek için bir şartım vardı beni okuturmusun dedim oda tabiki okuturum dedi ve ben eşimle severek evlendim .Evlenir evlenmez hamile kaldım . İlk oğlumu kucağıma aldığımda çok mutlu oldum onu severek büyüttüm.Derken birde kardeşi olsun dedim ikinci oğlumuda doğurdum. Okula gidemedim okuyamadım.Babam izmire tayin istedi ,annemgil izmire taşındılar.Eşim fotoğrafcıydı.siyah beyaz zamanlarda kazancımız çok iyiydi. Kimseye muhtaç değildik. Fakat renkli baskıya geçilince bizim iflasımız geldi. Çünkü o makineleri alacak paramız yoktu. İzmir çok güzel bir şehir .İzmire annemlerin yanına gidince bizde orada kalalım dedim ama eşim ben buralarda yapamam dedi geri döndük geldik.Eşimin işlerinin bozuk gitmesi sebebiyle,Mecburen ben de çalışmaya ev ekonomisine katkı sağlamaya başladım. Önce evde dolma ,baklava yaparak başladım. Bunlar beni tatmin etmedi .Halk eğitimin kurslarına başladım. Aşçılık eğitimi aldım . Usta öğretici belgesini aldıktan sonra kurs vermeye başladım. Zihinsel engelliler okulunda 3-4 yıl kurs verdim. Çocuklara enazından düğme dikmesini ufak tefek işlerini kendilerinin yapması için öğretmenlik yaptım. Burası yani bu okulda çalışmam benim gelişmemde çok büyük katkı sağladı..40 arkadaş bir araya gelerek hep birlikte bir yer açalım Niksar kültürünü yaşatalım dedik. Derya Buduyulu başkanlığında derneğimizi kurduk.Derneğimizin amacı Niksarlı hanımların geleneklerimizi yaşatacak bilgi ve becerilerini ön planda tutacak ve ihtiyaç sahiplerine iş imkanı sağlayacaktı yani balık vermeyi değilde balık tutmayı amaç edinmişti. Kaybolmaya yüz tutmuş kültürümüzü yeniden yaşatmak canlandımaktı amacımız .Bu niyetle yola çıkınca çok güzel işler yaptık. Öğrenciler okuttuk,yaşlılara baktık,gelir seviyesi düşük ailelere kol kanat gerdik. Durumu düşük ailelerin para kazanmasını sağladık şöyle,hanıma sen neyi çok güzel yaparsın dedik oda dolma dedi biz ona dolma sardırdık kültür evinde onun adına sattık ve parasını kazanın içine koyup tenceresini teslim ettik bu çoğu kadının çok hoşuna gitti herkes evinde oturarak para kazanmaya başladı. Kültür evinde yemekler pişirip kadınların aktif olmasını sağladık.Bu arada kaymakam beyin evine yemek yapmaya gidiyorum oda bana bir katkı sağladı çünkü çocuklarım ünüversitede okuyordu. Bu böylece epey sürdü daha sonra ayrılık gayrılık girdi işin içine yani ihtiyaç sahibi değilde yandaş gözetlenmeye başlandı. Dernek dağıldı. Fakat kültür evi yaşatılsın diye buranın devrini bana teklif ettiler bende kabul ettim eşimle beraber burasını 15 yıldır işletiyoruz. İş başa düşünce ve işin içine girince her şeyi daha iyi öğreniyorsun. Yemek verdiğim insanların gözünün içine bakıyorum beğendilermi diye.Beğeni gelince insan zevkle yapıyor işini. Çalışmak çok güzel para kazanınca dahada güzel şeyler almak istiyorsun.ilk önce arabamızı aldık sonra ev almak istedim nasıl olsa ben bu işi yapıyorum.  İnşaat şiketine gittim dedim ki işçilerinize yemek vermek istiyorum karşılığında da bir daire istiyorum dedim.  Mutahitte  kabul etti.Evimi bu sayede aldım.Yemek yarışmasına katıldım birinci oldum . Anneler gününde yılın annesi ödülünü bana verdiler sağ olsunlar onlara layık olmaya çalışıyorum. İnsanları çok seviyorum işimide dürüstlükle ve özveriyle yapıyorum. Gece sabaha kadar kuşburnu kaynattım akşama kadar yemek yaptım. Kazancımla çocuklarımı okuttum evlendirdim. Aslanlar gibi iki evlat yetiştirdim. Üçtanede torunum var onları çok seviyorum ve özlüyorum.Şimdiye kadar başkaları için çalıştım sıra bana gelmişti. içimde kalan bir yarayı  sarmak için fırsat kolluyordum . Liseyi elli yaşımda bitirdim .Bu sene ünüversite sınavına girdim  kazandım hayalim olan Turizim otelcilik okumak istiyorum. Şu anda  Turizim  Meslek  Lisesinde usta öğretici olarak aşçılık  dersi veriyorum. İçimdeki okuma isteğini ve öğretmenlik aşkını burada tatmin ettim." diyor  Nevin abla her halinden güzellik akan konuşurken bile asaletinden asilliğinden ödün vermeyen bilge kadın yaptığı işi çok sevdiğini söylerken çalışmadan hiç bir başarının olmayacağını vurguluyor.
Nevin ablanın okulundan aldığımız öğretiler.
-İnsanları çok seviyorum
-Bütün gençlere tavsiyem okullarını yarım bırakmasınlar.
-Ne kadar çabalasam ailemle ve kardeşlerimle bir arada olamadım.iki arada bir derede büyüdüm.o yüzden aile bütünlüğüne çok önem veriyorum.
-Hayalim Türkiyeyi ve Dünyayı gezmek
-Pişmanlığı zamanında okusaydım şimdi belki çok farklı yerlerde olabilirdim diyor.
-Azimle yılmadan yürüsünler,en sonunda başarı ve mutluluk onların olacaktır.
-İnsan isteyince her şeyi yapabilir.
-Maddi skıntılar gelip geçici,en kolayı vazgeçmek,ben vaz geçmedim değerlerim için mücadele verdim.
-Kimse korkmasın işe başlamaktan ,işin içine girince öğreniyorsun,cesaretli olsunlar
-Bu işi keşke çok daha gençken başlasaydım,şimdiki aklım 20 yaşımda olsaydı.
-Babaannemin sözlerini hiç unutmadım."severseniz sevilirsiniz "derdi
-"yaşarsanız el beğensin,ölürseniz yer beğensin "derdi.
-"iyi şeyler düşünün iyi şeyler olsun "
-Bu doğrultuda aldığım öğretiler beni olgunlaştırdı.Küçüklerimi sevdim büyüklerimi saydım.
Gül deyince aklıma mis gibi  sağlık huzur dolu güzel bir dünya geliyor aklıma.
           Nevin ablanın hayatı üzerinden okuduğumuz hikayede vurgu azimle yapılan işlerin sonunu mutlaka iyi olacağını tecrübeleriyle onaylayarak bize aktarıyor. Çocukların ailesiyle beraber olması gerektiğinin altını ciziyor ve bir çocuğun iki arada bir derede büyümesinin zorluklarını dile getiriyor. Otorite açısından yoksun olarak büyüyen ve kendi kararlarını kandisi verdiği için hayatta
yapmak istediklerini geçte olsa yaptığını  vurguluyor. Bütün bu yolu yürürken eşiyle birlikte omuz omuza yol aldıklarını her şeyin başı huzurlu bir hayat için eşlerin birbirlerini üzmemesi gerektiğini vurguluyor. Hayatın içinde kopmadan birilerine fayda sağlayıp geleneğini ve kültürünü yaşatmaya çalışan yöresel yemeklerle gelenlere lezzetli ve kaliteli yemekler sunan kültür evinin sahibi olarak yola devam eden örnek bir kadın.Teşekkürler Nevin Arslan Hanımefendi hayat hikayenizi bizimle paylaştığınız için.

8 Aralık 2017 Cuma

SAHİ BENİ MERAK MI ETTİN ANNE!

Hiç unutmuyorum büyük oğlum üniversiteyi bitirip geldiğinde,
Akrabalarını ziyarete gitmişti.
O zaman cep telefonu yok.
Gelir diye bekledim gelen giden yok.
Balkona içeri dışarı girip çıktım haber yok.
Çok merak ettim sabahı zor ettim.
Sabah olunca misafir gittiği evi telefonla aradım.
Oğlum nerdesin nerede kaldın,
Neden haber vermiyorsun kaldığın yeri ben seni çok merak ettim.
Sabaha kadar uyumadım ,
Bir daha haber ver gittiğin yeri  olur mu dedim.
O da mahçup oldu!
SAHİ Mİ ANNE  BENİ MERAK MI ETTiN !  dedi.
Aslında ben seni arayacaktım, haber verecektim ama,
Boş ver üvey anne seni merak etmez dediler,
Bende aramadım Anne,
Sahi beni merak mı ettin Anne!
                                    Dünya köylüsü
                                  Ayla Özdemir Bağ

O BİR MELEK

Annem beni yaylalarda doğurmuş
O yüzdendir yaylaları temiz havayı sevmem.
Yokluk içinde büyüdük ama sevgimiz boldu.
O yüzdendir sevgiyle herşeyi kucaklamam.
Yaradandan geleni baş üstü yaptım.
O yüzdendir kızıma lutuf olarak bakışım.
O yüzdendir bir melekle yaşamasını öğrenişim.
Acıyarak bakmasınlar bana,
Merhametten sevgiden yoksun olana acısınlar,
Ruha umuda engel yok engel egolarımızda,
Olmayan merhametimizde insanlığımızda.
SEVDA ANLTILMAZ YAŞANIR,
SEVDAYI YAŞAMAK GEREK.
Yaşayarak öğrendim herşeyi,
Sabretmeyi, sevmeyi,mücadele etmeyi,dayanmayı,
Ben yavrularımdan öğrendim.
O yüzdendir doluluğum ,
Doldum taşıyorum,
O yüzdendir bu gün burada oluşum.
                        Dünya Köylüsü
                        Ayla Özdemir Bağ

ANNESİNİ YIKAYAN BİLGE

İŞ BAŞA DÜŞÜNCE BİLMEDİĞİNİ BİLİRMİŞ İNSAN,
ONDANDIR BİLGELİĞİM BU VAKUR DURUŞUM.
SEN YAPARSIN GÜÇLÜSÜN DEDİLER,
ONDANDIR BU DİK DURUŞUM.

KENDİ KENDİME TELKİNLERDE BULUNDUM ,
SEN YAPARSIN YAPMALISIN ,BAŞARIRSIN BAŞARMALISIN DEDİM.
YAĞMUR GİBİ AKAN GÖZYAŞLARIMLA,
YIKADIM ANNEMİ DUALAR EŞLİĞİNDE,
İÇİM BENİ DIŞIM ELİ YAKTI.
HAMDIM YANDIM  İŞTE O ZAMAN PİŞTİM.

SEN KENDİNİ BIRAKAMAZSIN ,SAĞLIKLI OLURSAN ,
 HERKES DAHA MUTLU DAHA HUZURLU DEDİM,
ONDANDIR BU ANAÇLIĞIM.

İŞİN ÖZÜNÜ SOGULAYAN ,DIŞ GÖRÜNÜŞE BAKMAYAN ,
SİZİ ANLAYAN iNSAN BULMAK ÇOK ZOR BU MEMLEKETTE,
ONDANDIR ZİRVEDE YALNIZLIĞIM.

BENİ BİR KORUYANIN OLDUĞUNA İNANIYORUM,
KÖTÜ ZAMANDA YANIMDA  OLANLARI HİÇ UNUTMADIM.
ONDANDIR TÜM İNSANLARA OLAN BU VEFALILIĞIM.

TOKAT'TA GİRİŞİMCİLİK ADINA İLK ÖDÜLÜ BEN ALDIM
BU BENİM ŞEVKİMİ ARTTIRDI
ONDANDIR BU MANGAL GiBİ YÜREKLİLİĞİM.

İŞİMİ EŞİMİ AŞIMI ÇOK SEVİYORUM,
TECRÜBELERİMLE OLGUNLAŞTIM,
HAYAT BİZİ İSTESENDE İSTEMESENDE BİLGE KIVAMINA GETİRİYOR.
ONDANDIR KENDİNİ BİLEN BiLGELERE SELAMIM.

                                                DÜNYA KÖYLÜSÜ
                                               AYLA ÖZDEMİR BAĞ

ŞÜKRÜYE'nin KAĞNISI

           Şükrüyenin kağnısıydı o, bayrak yarışında bayrağı eşinden alan menzile varmak için yola kaldığı yerden devam eden , "iriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında ,elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri kınalı ellerinden rüzgar geçerdi,daimi. Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına alını yeşilini kapmıştı ,geçirmişti niceden niceden " Şairin dediği gibi Elif o günkü şartlarda vatan savunmasında yerini almış bugün ise kadınlarımızın omuzlarına yüklenen yük aileyi kurtarma ve bütünlüğünü koruma yolunda eşinin yerine geçen  yola kaldığı yerden yükü ağırlaşarak devam eden, çocukları için hayatın bir kıyısından tutunmaya çalışan, yakınlarınında desteğiyle dik duruş sergileyen ,Bu döngüsellik içinde  hayata onsuzdevam eden bir aşk hikayesi.
               1976 yılında Tokat merkezde dünyaya geldim. İlk ve orta okulu burada okudum Mehmet Akif Ersoy Lisesinden mezun oldum. Üniversiteyi kazanamadım .Beden eğitimi öğretmeni olmak isterdim.Görücü usulüyle evlendim.Ama eşimi çok sevdim bana çok değer veriyordu.Herşeyim dört dörtlüktü ,yersiz bir korku vardı içimde, acaba bu kadar mutluluğun sonu ne olur diye düşünürdüm bazı zamanlar ,korkardım.Beni bırakıp gidecek zannederdim. Alış verişi çok severdi Ben sizin için çalışıyorum kazancımı size harcamayacağımda kime harcayacağım derdi.  Mağzalarda gezerken bir şeyi beğenirdim !bazen gerek yok almayalım derdim ,beni mağzanın kapısında bekletir beğendiğimi alır gelirdi.Eşim çok farklıydı.Arkadaşlarımın eşlerine benzemiyordu.Arkadaşlarım eşlerini çok farklı anlatıyordu ,eve geç gelmeler ,şiddet ,değersizlik kavga etmeler,kıskançlıklar. Ben bunların hiç birisini  eşimden görmedim o yüzden korkuyordum.İşten çıkar çıkmaz eve gelirdi, beraber oturur beraber gezerdik bizi mutlu etmekti bütün çabası.  Beni ehliyete yazdırdı gerek yok sen varsınya dedim olsun bir gün lazım olur dedi. Çocuklarım ve ben eşimin bütün dünyası buydu. İş icabı gittiği yerlere benide yanında götürürdü.Bir gün bayram ziyaretinde arife günü mezarları ziyarete gittik. Eşim "anne burda yer kalmamış yatacaksan havalı yerde yatacaksın "dedi ve o gün mezarlığın en havalı yerinden  mezar yeri satın aldı. Ben bir anlam veremedim yaptıklarına çünkü çok gençtik ölüm bize yakışmazdı.
 Bir gün evdeyiz bende mutfakta birşeyler yapıyorum. İşi bırak gel yanıma otur dedi. Bende olmaz yarım bırakamam kek yapıyorum onu fırına vereyim öyle geleyim dedim. İşim bitti yanına geldim bolkona çıktık şöyle bir etrafa göz gezdirdi derin derin nefes aldı, Ben yarın öleceğim dedi. Saçmalama ne saçmalıyorsun sen dedim, gözlerimin içine bakarak senden bir söz istiyorum dedi. Çok güzel bir mezar istiyorum dedi. Bunu bana yaptırırmısın dedi . Ve o gece saat üçte kalp kırizinden vefat etti.Dünyam yıkıldı. Hatırlamıyorum gerisini,feryat figan. Günler sonra fark ettim İçimdeki korkulardan korkmaz olmuştum. Artık güçlü olmalıydım çocuklarıma hem ana hem baba olcaktım güçlü olmalıydım.
               Bu süreçte bana en çok babam destek oldu hep yanımdaydı. Korkma kızım ben yanındayım sen ne yapmak istersen yap dedi. Eşimin ölümünün üçüncü günü benim kolumda iki kişiyle beraber gerekli yerlere atılması gereken imzaları atmak için gezdim çok kötü bir duygu. Allah kimseye yaşatmasın insan acısına bile doya doya yanamıyor. Sanayideki dükkanın devamı için eşimin amcası karar almış. Bende o acıyla tamam siz nasıl uygun görüyorsanız öyle olsun dedim. Gel zaman git zaman sonra sanayideki dükkanın başına geçmem gerekti. Evimden ekmek almaya gitmeyen bir bayanın sanayide oto boyama işinde hemde hiç mi hiç anlamadığı bir işte görev alması çok zordu. Bir karar vermeliydim . Komşu gezmeleri günler bana göre değildi en iyisi ben babamın ve amcamında desteğiyle bu işe başlayayım dedim. ilk günlerde müşteri gelince ben arka odaya kaçıyormuşum bunu sürekli yapınca bir gün Güngör abi kızım bu işi yapacaksan müşteriyle kendin görüşmelisin senin yaptığın gibi olmaz gelen olunca içeri kaçıyorsun varmısın yokmusun karar ver , Müşterinin yanında olursan ben sana destek olurum dedi.  Ondan sonra içeri kaçmadım 8 yıldır bu işin içindeyim büyüyüm abi küçüğüm kardeşim olarak bende onların ablası yengesi olarak bu güne kadar geldik. Sanayide çalısan ilk kadın benim. İş yerinde en az dört kıyafet bulunduruyorum . Çalışma kıyafeti ,toplantı kıyafeti ,günlük kıyafet,her an bir iş çıkabilir toplantıya gide bilirim.
                 Oğlum hala kabullenemedi,beni çok kıskanıyor. 20 yaşında oldu aynı babasına benziyor.
Kızım beni zorluyor. Çok küçük olduğu için anne babamı unutuyorum diyor . Onun için albüm yaptık her gün unutmamak için o albümü elinden bırakmıyor. Onların eğitimi ve geleceği için elimden geleni yapıyorum. Eşimin amcası bir gün beni karşısına alıp "bak kızım bu çocuklar bizim ölene kadar ama sen bizim soy ismimizi taşımak zorunda değilsin zamanı geldiğinde değiştire bilirsin "dedi. Bu açık yürekliliğinden dolayı amcama kırılmadım. Belliki beni düşünüyordu.Eşimin vefatından bir yıl sonra çok sevdiğim amcasını kaybettik ,kayın pederimin ölümü gözümün önünde dükkanın önünde  oldu ,tır çiğnedi bütün bu ölümler beni gereğinden önce olgunlaştırdı. Hayata daha gerçekçi bakabiliyorum. Eşimin yadigarı kayınvalidem oğlum kızım dördümüz aynı evde yaşıyoruz. İnsan ne yaparsa yapsın bazen kendisi içinde bir şeyler yapmalı,hep siyah giyiniyorum,saçımın rengini bile değiştiremiyorum,şimdi düşünüyorumda eşim beni farkına varmadan bu günler için hazırlamış. Eşimi   çok seviyorum kimseyi onun yerine koyamıyorum. Liseden bir arkadaşım Melih bir gün bana "  Şükriye sen lisedeyken kendi halinde bir kızdın .bu işin içinden çıkamazsın diye düşündüm ama sen benim yüzümü kara çıkarttın başardın zorlukların üstesinden gelmeyi becerdin afferim sana "dedi.
2012 kadın girişimciler onur ödülünü aldım.Ticaret odası kadın kollarına başkanıyım. Aktif bir hayatım var. Çocuklarım için bütün planlarım. Onların sağlıklı ve en iyi şekilde eğitim almaları yönünde gayret    sarfediyorum. Her şey onlar için. Geçen sene oğlumla beraber üniversite sınavına girdim. Halkla ilişkiler tanıtım  bölümünü kazandım. Şimdi o bölümü okuyorum.
İlerdeki hayalim deniz kenarında küçüçük bir kasabada yaşamak ve yaşlanmak istiyorum. Ailecek çocuklarımla beraber gezmek istiyorum.
Eşim bizi bırakıp gitti ama arkasında çok güzel bir onur çok güzel bir hayat bıraktı . Yaşarkende çok sevilen bir insandı .Tokat spor yönetim kurulundaydı . Ölümüde  cenazeside istediği gibi oldu. Çok kalabalıktı. Kimse inanamadı öldüğüne . Şu anda mezarlığın en güzel yerinde ve en havalı yerinde  yüksekte yatıyor. Tokat ayağının altında çok güzel bir mezarı var. Bayramlarda  ve onu çok özlediğimde ziyaretine gidiyorum.
   Şükriye hanımın hayat hikayesi üzerinden okuduğumuz öğretiler...
- Hayatın bize  ansızın neler getireceğini bilemeyiz.
- Bayrak yarışında size sıra geldiğinde tek başınıza yükü omuzlaya bilecek gücü yakınlarınızın da desteğiyle kendinizde bulabiliyorsunuz.
- İyi yada kötü bir karar vermek en güzeli .
- Sevgiyle herşeyin üstesinden gelebilirsiniz.
- Korkularımla yüzleştim,korkularımdan korkmaz oldum. Güçlü olmayı öğrendim tek başıma kalınca.
- Eşimin bana bıraktığı emenetlere elimden geldiğince en iyi şekilde bakmaya çalışıyorum
- En büyük desteğim canım babam hep yanımda
- Ölüm bize en büyük nasihat
- Aile bütünlüğünü bozmadan yola kaldığın yerden devam etmek.
     Hayat devam ediyor bizi olgunlaştırmak kemale erdirmek için elinden geldiğini arkasına koymuyor. İmtihan dünyasında en büyük nasihatin ölümün gerçek yüzünü gördüğümüzde yüzümüzü hakka döndürebilmek."her nefis ölümü tadacaktır. sizi bir imtahan olarak iyilikle ve kötülükle sınayacağız ve hepiniz sonunda bize döndürüleceksiniz." (enbiya35)ayetin dediği gibi döndürüleceğimiz yere yüzümüz ak gidebilmek önemli olan. Şükrümüzü ve hamdımızı her halimizde yaradana sunabilmek." İki kapılı bir handa gidiyoruz gündüz gece, bilmiyoruz ne haldeyiz gidiyoruz gündüz gece "teşekkürler  Şükrüye  Balcı Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız  ve  tan yerini ağartan seher yıldızı misali bizi aydınlattığınız için ve  kırk kızlardan birisi olduğunuz için.


SEVGİ SANATI

Hümanist psikolojinin önemli temsilcilerinden Erich Fromm’un, “Sevgi Sanatı” adlı eserinden sizler için oluşturduğumuz başyapıt niteliğindeki sözleri…

1.) “Önemli olan sözler değil, davranışlardır. Sevdiğini söyleyen biri yerine, sevgisini gösteren birine inanın.”

2.) “Yanında huzur bulduğunuz insanlar servetinizdir.”

3.) “En zor şartta bile, en kızgın anda bile, en beklenmedik yerde bile, açan şemsiyedir sevgi.”

4.) “Birini mükemmel olduğu için sevmezsin. O, sen sevdiğin için mükemmeldir.”

5.) “Hayatımıza giren herkes değerlidir ama herkes özel değildir. Saygı hepsine, sevgi layık olana verilir.”

6.) “Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz ‘etken ilgi’dir.”

7.) “Sevmek öğretmenin tek yoludur.”

8.) “Sevmek bir eylemdir, edilgen bir duygu değil. Bir şeyin “içinde olmaktır” bir şeye “kapılmak” değil. En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.”

9.) “İnsanın varoluş sorununun en sağlıklı ve doyumcul yanıtı sevgidir, dolayısıyla sevginin gelişimine yer vermeyen bir toplum gelecekte insan doğasının bu temel gereksinimini gözden kaçırdığı için yok olacaktır.”

10.) “Gerçek bilgiye erişmenin tek yolu sevme edimidir. Bir insanı ancak nesnel olarak tanıyarak, onun değişmeyen özüyle, sevgi edimi ile kavrayabiliriz.”

11.) “Sevgi olmadan insanlık bir gün için bile var olamaz.”

12.) “Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir. İnancı az olanın sevgisi de azdır.”

30 Kasım 2017 Perşembe

SEVGİ

Seviyorsak paylaşalım.
Değer verelim,
Saygı gösterelim,
Kişiliğini,
düşüncesini,
inancını,
tarzını kabul edelim..

Seni seven sana itaat eden değildir.
Senin yol arkadaşındır.
Duygudaşındır,
Fikirdaşındır,
Yoldaşındır..

Sana olan sevgisini boyun eğmekle,
Alttan almakla,
Sessiz kalmakla ölçersen, eş değil, köle aramış olursun.
 Onu değil, kendini sevmiş olursun..
Sevgi itaat için değil,
Paylaşmak içindir...

#serhatyabanci
İnsta: @serhatyabanci
Benzer yazılarım web sitemde;
www.serhatyabanci.com

26 Kasım 2017 Pazar

ÖĞRENDİM



ÖĞRENDİM !

Kaybetmeyi olgunlukla karşılamayı
Yeni bir fırsat için kapı olduğunu ,
Gitmek isteyeni zorla tutamadığını,
Yol vermenin erdemlik olduğunu,
Hayatın götürdüğünü uğurlamayı
Getirdiğini güzellikle karşılamayı
Söylenmeyenleri duymayı
Söylenenlerden ders almayı.
Olana şükretmeyi
Şükrün çalışmak için şevk olduğunu
Olmayana sabretmeyi
Sabrın umut olduğunu ,
Birlikte yürüdüklerime eşlik etmeyi
Geride bıraktıklarıma vefa duymayı
Öğrendiklerimi uygulamayı
Unuttuklarımı hatırlamayı
Dinlenmenin bir işten bir işe koşmak olduğunu,
An be an değişime ayak uydurmayı
Kendi kendimi keşf etmeyi ben bu hayatı yaşarken,
ÖĞRENDİM !


24 Kasım 2017 Cuma

OKU

Yalanlamak ve reddetmek için okuma.!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma.!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma.!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku..!
Kendi süzgecinden geçirmek ve anlamlandırmak için oku!
Francis Bacon

23 Kasım 2017 Perşembe

ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ÖĞRETMENİM

        Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Son zamanlarda tüm kavramların içinin boşaltıldığını görmek beni umutsuzluğa sürüklesede işini gerçek manada yapan öğretmenlerin varlığına şahitlik etmek beni çok duygulandırdı.Dinlediğim hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
         Düşünün bir kere üniversitede öğretim görevlisisiniz. Okulun kuralları ve kendinizin kesin ve katı kuralları var. Prensiplerinizden asla ödün vermiyorsunuz. Karşınızda da bulunduğu şartlar gereği prensiplerinizden ödün vermenizi bekleyen bir öğrenci var. Hayatı ve geleceği sizin vereceğiniz karara bağlı. Siz olsanız ne yaparsınız ? Ödün vermez prensipleriniz doğrultusunda mı hareket ederdiniz ? Yoksa öğretim görevliliğiniz süresi boyunca bugüne kadar yapmadığınız bir şeyi ilk kez yapıp bir insanın bir gencin bir öğrencinin hayata tutunması için onun yolunu açmak için prensiplerinizden taviz mi verirdiniz. Bu sizin elinizde , siz olsanız ne yapardınız ?
            Evet asla taviz vermem diyenlerde olacak, ilk kez senin için prensiplerimden ödün veriyorum diyende. Benim gönlüm ikincisinden yana, bazen bir ilki başarmak için bir gönlü kazanmak için prensiplerimizden vaz geçebiliriz diye düşünüyorum. Kurallar insanları eğitmek için konulmuş. Eğer benim kurallarımdan vazgeçmem karşımda ki insan için bir ders niteliğinde olacaksa neden olmasın. Asıl mesele insan kazanmaksa  vatana millete annesine babasına hayırlı evlat olmaksa herşeyden önemlisi kişinin kendisine olan güvenini sağlamlaştıracaksa neden olmasın diye düşünüyorum. Böyle düşünmüş olmalı ki kendisiyle çelişkiye düşmesine rağmen prensiplerinden ilk kez vaz geçen verdiği kararla kendi açısından bir ilke imza atan ve öğrenci  açısından dünya üzerinde ki en büyük mutluluğun yaşanmasına sebebiyet veren  Ülkü öğretmenimize yürek dolusu selam olsun. Öğretmenlik çocuklara dokunmak, onların seviyesine inmek, değer vermek kıymet bilmektir, insan yetiştirmek, kişiyi kazanmak ve faydalı birey haline getirmektir, sizin şahsınızda gerçek öğretmenlerimizin okullarda ve üniversite kurumlarında gönül ehli öğretim görevlisi bilim insanlarımızın çoğalması dileğiyle...iyi ki varsınız. "Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olcaktır." derken Ulu önder  Mustafa Kemal Atatürk  içinde sevgi ve merhametle yoğrulmuş bir neslin yetişmesindeki  mimarların öğretmenler olacağının altını çizmiştir.
             Teşekkürler  ülkü öğretmenim , sizin şahsınızda tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlar , sevgi ve merhamet odaklı gönül insanlarının çoğalması dileğiyle...
         
        

16 Kasım 2017 Perşembe

40 yaş Kendin olduğun yaştır.


Aslında 40 yaş, kendin olmayı keşfettiğin yaştır.
Yaşadıklarının sana kazandırdığı tecrübeyi hazmettiğin,
Kendini tanıdığın,
Ne istediğini değil aynı zamanda ne istemediğini de bulduğun,
Kendini kimseye kanıtlamaya çalışmadığın,
Olduğun gibi sevilmeyi göze aldığın yaştır.

Çocuklarının sana bağımlılığının azaldığı,
İş hayatının oturduğu,
Ekonomik kaygılarının azaldığı,
Ev araba koşturmasının nispeten azaldığı,
Kendine zaman ayırmak için zamanın arttığı bir önemdir, 40 yaş.

Arkadaşlıkların kökleştiği,
Akrabalıkların derinleştiği,
Çocukların boylarının yetiştiği,
Yaşam kurallarının gevşediği yaştır, 40 yaş.

Geçmişi gözden geçirdiğin,
İlişkini masaya yatırdığın,
“Her şeye rağmenlerden” vazgeçtiğin,
Bahaneleri kabul etmediğin yaştır, 40 yaş.

Hayatındaki patinajlara dur denildiği,
Egonun, sevgi ve değere yenildiği,
İnsanın kendisine döndüğü,
Geçmiş ile gelecek arasında kaldığı,
Kısa bir süreçtir, 40 yaş.

Yaşanmamışlıkların seni sıkıştırdığı,
Artık ertelemenin mümkün olmadığı,
Kimsenin bencilliğine boyun eğilmediği,
Kendini fark ettiğin yaştır, 40 yaş.

12 Kasım 2017 Pazar

FARKI FARK ETMELİ İNSAN

Can Yucel ne güzel anlatmış...
Farkında Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın, Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
FARK ETMELİ.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını Ve En Sonunda Bir Metre
Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını
FARK ETMELİ.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahrete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu
FARK ETMELİ.
Henüz Bebekken "Dünya Benim!"Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
Olduğunu, Ölürken De Aynı Avuçların "Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum İşte!"
Dercesine Apaçık Kaldığını
FARK ETMELİ.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını
FARK ETMELİ.
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini, Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
FARK ETMELİ
Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli. ?
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini
FARK ETMELİ.
Eşref-İ Mahlûkat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu
FARK ETMELİ.
Ve Ona Göre Yaşamalı.
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü
FARK ETMELİ.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını
FARK ETMELİ.
Eşine "Seni Çok Seviyorum!" Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü
FARK ETMELİ.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini Ama Arka Sokaktaki
Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu
FARK ETMELİ.
Zenginliğin Ve Bereketin Sofradayken Önünde Biriken Ekmek Kırıntılarını
Yemekte Gizlendiğini
FARK ETMELİ.
63 Yıllık Ömründe Hiç Karnı Doymayan Bir Peygamber'in Ümmeti Olarak
Aşırı Beslenme Yüzünden Sarkan Göbeğini
FARK ETMELİ.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür....
Can Yücel

10 Kasım 2017 Cuma

40 sayısının İNSANLIK tarihinde ki yeri


Kırk sayısı rakamlar var olduğu günden bu yana, Türk, Altay, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinin mitolojilerinde ve halk arasında ve ayrıca İslam kültüründe Kutsal Sayı olarak kabul edilmiştir. İslam dininde ölümün ardından kırk gün sonra mevlit ve Kuran okunur. Hz. Musa Peygamber, Tanrı’nın emirlerini Tur Dağı’nda kırk gün kırk gecede almıştır. Tasavvufta Kırk erenlerin sonsuza kadar yaşayacağına inanılır. Onlar, göze görünmezler ve Tanrı tarafından özel olarak seçilmişlerdir. Bektaşilerde dört kapı kırk makam vardır. Kırklar, Türk kültüründe Kırk Evliya demektir. Kırklara karışan erenler bir daha başkasına görünmezler. Hz Adem’in hamuru 40 gün bekletilmiş olup, Allah Hz. Adem’i yarattıktan 40 yıl sonra göklere çıkartmıştır. Deccal’in dünyada kalma süresi 40 gündür, Hz. Nuh’un gemisinde ise 40 erkek 40 kadın ve 40 hayvan vardı, Gemi tufandan 40 gün sonra Cudi dağına oturmuştur. Şafi mezhebinde Cuma namazının şartlarından biri namazı kılanların 40 kişi olmasıdır. Hz. Adem hayattayken Allah, Hz. Havva’ya 40 öz evlat vermiştir. Müslümanların sayısı 40′ı bulduktan sonra Hz. Muhammed İslamı aleni bir şekilde ilan etmiştir. Hz Muhammed 40 yaşında peygamber oldu. Hz. Yunus balığın karnında 40 gün kalmıştır. Hz. Davut’un 40 gün 40 gece yemek yememesi ve 40 yıl ağlaması, İnsanın aklı kemale 40 40 erenyaşında girer. 40 Müslümanın arasında bir veli bulunur. Karakışın günleri 40′tır Kürtçe’de (Çıle) 40 gün şeklinde isimlendirilir. Kişi öldükten 40 gün sonra mevlit okunması, Üzüm suyu 40 gün boyunca kapalı kalırsa sirke olur. Hz. İlyas 40 yaşında peygamber olur. 40 kişi bir cemaattir. 5 vakit namaz, sünnetleri ile birlikte 40 rekattır. Tırnak kesmeyi, koltuk, kasık temizlemiyi 40 günden fazla geçirmek günah olur. Akrabayı ziyarette 40 günü geçirmemelidir. Allah için 40 gün nöbet tutanın bütün günahları temizlenir. 40 koyundan biri zekat verilir. Ruh anne karnındaki bebeğe 40. gün girer. Kadınlarda hamilelik 40 hafta sürer. Mehdi’nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına inanılır. İnsana olumsuz bir büyünün de 40 gün süresinin olduğuna inanılır. 40 günün sonunda etkisi geçer. Kuranı Kerim’de 40 ile ilgili ayetler şunlardır.
– Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der (Ahkaf: 15)
– Ben sizin aranızda bundan (Kur’an’ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?” (Yunus 16)
– Rabbinin belirlediği vakit kırk geceye tamamlandı. (Araf 142)
– O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. (Maide 26)
Eski insanlar hep kırk gün sabret, kırk gün tekrarla, kırk güne kadar gerçekleşir demişlerdir. Birine, kırk gün deli denilirse delirir.
Yunus Emrenin 40 yıllık bir çilesi anlatılır. Kırkı çıkmak, Kırk katır kırk satır, Kırk gün kırk gece, Kırk kere söylersen olur, Kırkından sonra azanı, Kırk parçaya bölünmek, Kırk yiğitler, Kırk haramiler, Kırk dereden su getirmek, Kırklara karışmak, Kırk tarakta bezi bulunmak, Kırk akşamın delisi, Kırk çarşamba bir arada, Kırk evin nankör kedisi, Kırk gün düşünsem aklıma gelmez, Kılı kırk yarmak, Kırk bir kere maşallah, Kırk kürk kırkının da kulpu kırık küp, Kırklanmak. 40 Rakamı Hazırlık ve tamlıktır. Bereketli sayıdır. Zamana işaret eden 4′ün ve bilgi demek olan 10′un çarpımıdır. Kutsal metinlerde 40 gün veya 40 yıl arınma bekleme veya hazırlanma süresidir. Katolik Kilisesine göre 40 insanın Kanonik çağıdır. Yani zeka bu yaşta bütünüyle gelişmiş olur. İslam Mistisizmine göre Sufinin 40 günlük inzivaya katlanması şarttır. Bektaşilikte 40′lar vardır. 40 sayısı Tevrat’ta da insanın yaş
 dönemlerini belirtir. Doğum yapmış kadınların çocukları ve ölüler için doğumdan ve ölümden sonra, 40 gün geçmesi daha sonra şerbet ve lokma dağıtılması ile ‘kırkı çıkmak’ deyiminin kullanılması da 40 sayısının özelliğine olan inançla ilgilidir. Doğum yapan kadın ile doğan bebeğin mezarı 40 gün açık kalır. Yani her an ölebilirler anlamındadır. kırklarKırkları çıkana kadar da, başka kırklı lohusa kadınlar birbirleriyle karşılaştırılmazlar, kırkları karışmaması için. Bu yüzden lohusa kadın ve bebeği, kırk gün dışarı çıkamazlar. Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Tanrının Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, Kırk sayısı Kuran’da ve onun hükümlerine dayanan hadislerde de geçer. Bunların biri de insanın 40 yaşında olgunlaşması ile ilgilidir. Hz. Muhammed’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla ilgilidir. Alevilikte en eski sebah 
da kırklar semahıdır. Hz. Muhammed’in isminin (Arap alfabesiyle yazılışında) başında ve ortasında bulunan mim harfinin sayısal değeri 40′tır. İsminden mim harfi çıkarıldığı zaman Ahad kelimesi kalır ki bu da ALLAH’ın isimlerinden olup, 1 demektir. Mısır Piramitlerin sayısı 80′e yakındır. Hepsi Nil’in sol kıyısına kurulmuş ve vadide 40 kilometrelik bir uzunluk içine yayılmışlardır. Olgunlaşma manasında, 40 fırın ekmek yemek deyimi kullanılır. Şaman inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Eski Mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalırmıs. Ayrıca 40 sayısı Eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üzerindeki dönüm sürelerini gösterir. Hristiyanlar paskalyaya 40 gün oruç tutarak hazırlanır. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması…40 hadis…Bir yastıkta tam kırk yıl kocama. Masallarda düğün kırk gün kırk gece sürer. Beden susuzluğa ancak 40 gün dayanabilir. Ayrıca 40 gün aksatmadan sabah namazını cemaatle camide eda edenlerin O’nunla mutlaka karşılaşıp görüşecekleri de Hızır Aleyhisselam’ın sırrına vakıf olanlar tarafından nakledilmiştir. Kur’an-ı kerimi kırk günde bir hatmetmek, müstehaptır. 40 ile ilgili hadisler, Her gece kırk ayet okuyan gafillerden yazılmaz. [Beyheki], Kırk kişi bir cemaattir. Bir ölüye dua ederlerse Allahü teâlâ, o ölüyü affeder. [Buhari], Şirkten uzak kırk mümin, bir müslümanın cenaze namazını kılarsa, Allahü teâlâ, muhakkak o müminlerin dualarını kabul ederek, o ölüyü affeder.[Müslim, Ebu Davud], Bir lokma haram yiyenin, kırk gün duası kabul olmaz. [Taberani].KUR’ANın 40. Suresi Mü’min suresidir. 40. Surenin 40. Ayeti: “Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.” der.
sozvesiir.com
(Alıntıdır)

8 Kasım 2017 Çarşamba

KİTAP FUARINDAN

         2012 yılında temeli atılan kırkkızlar efsanesinin günümüze uyarlanmış haliyle kadın hayatları üzerinden değerlerimizi  işlemeye çalıştığım kitabımın manidar bir şekilde ilklerle ve kırklarla buluşması beni çok çok heyecanlandırdı.
         Tokat valiliğinin, Tokat belediyesinin, Gazi Osman Paşa Ünüversitesinin,Kent konseyinin ve Milli Eğitim Müdürlüğünün ortak hareket etmesiyle şehrimizde bir ilkin yaşanmasında emeği geçen herkese teşekkürler. İnsanlığın yükselen değerlerinin bu topraklardan Türkiye'ye ve Türkiye'den tüm Dünya'ya yayılacağının bir göstergesi olarak oskara aday  " Ayla" filminin galasının bu topraklardan Zile'den yapılması beni çok heyecanlandırdı.Bunların hepsi tesadüf olamaz.Okumasını bilene bu çağda ki değerlerin otantik buluşmaların toplanma yeri olarak mayalanmaya hazır süt misali bir kaşık yoğut olan insanımızın ,değerleri bozulmamış doğal organik olmamızın bir göstergesi olarak görüyorum. 7den 70 şe herkes oradaydı. Çok güzel bir enerji döndü. Kırk kızlar bir bir geldiler.Okuyucu kırkkızları karşısında gördü .Bazen dokundu. Bazen sohbet ettiler. Annem teyzem kardeşlerim arkadaşlarım akrabalarım öğrenciler gençler tanış olan olmayan herkes oradaydı. Değerli yazarlarla ve söyleşilerinde buluştuğumuz aydın insanlardan bir iki kilime bir cümle aklımızda kalan bilgiler ışığında geliştik. Yine yeni yeniden kendimizdeki eksiği tamamlayıp bizde olanı hatırladık,değerlendirdik. Bir kitap bir insan kırk hikaye kırk insan her birinden kendimize ayna tuttuk.
            Sonuç olarak çok güzel oldu.okuyan şehir ,gülen şehir,Tokat'lının  yüzü güldü.

1 Kasım 2017 Çarşamba

KENDİNİ OKU

HAYAT İÇİN YOL PUSULASI

Ne olmasını bekliyorsun?
Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun?
Dün akşam hayali…ni kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?
Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!
Sistem böyle çalışmıyor!
Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde… tıkanıp
kalacaktır!
Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!
Her şeyden önce farkına varacaksın!
Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın.
Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir.
Kendini kandırmayacaksın!
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin.
Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir.
Onu da yaşayacaksın.
Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin,
Bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.
Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın.
Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin.
Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin.
Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin.
Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın.
Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin.
Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın!
Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.
İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin.
Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın!
Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin.
Korkularınla yüzleşeceksin.
Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin.
Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin.
İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın.
Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!
Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın.
Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın!
Dünya da sensin, evren de!
Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın.
Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin.
Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın.
Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.
Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak.
Boşuna hayal kurmayacaksın!
  • Can YÜCEL

29 Ekim 2017 Pazar

SANAYİDE AÇAN BİR GÜL

            Sıra dışı hayat hikayesine 7 yıl önce başlayan ve bulunduğu ortama fark katan güzellik getiren Nurten Hanım eşiyle birlikte sanayide ki pideci fırınında gelen müşterilerine gülen yüzüyle gocunmadan severek hizmet eden ve çevresinden takdir gören bir kadın.
          1974 Tokat sulusokak doğumlu olan Nurten hanımın ağzından hayat hikayesini dinleyelim."Sulusokakta doğmuşum.Terzi bir babanın kızıyım. Ben küçükken annem babamla ayrılmış. Babam çok alkolikmiş annem çalışır eve para getirirmiş. Babamın gücüne gitmiş annemin çalışması. Annemde babamı bırakmış..ilk okul mezunuyum, daha ilerisini okuyamadım çünkü eve ekmek getirmek çalışmak zorundaydım. Eşimle görücü usulüyle evlendim.Eşimin bana karşı saygısı çoktur . Evliliğimiz boyunca sevgi ve saygıyı elden hiç bırakmadık. İki çocuğum var. Oğlum ünüversitede okuyor. Kızım 10 yaşında.ilk okula gidiyor. 11 yıl yatalak  kayın valideme baktım. Bu arada boş durmadım el işi dantel yaptım.Tokatın ve  Pazar'ın kızlarının çehizinde benim el emeğim vardır.Dantel yapmasını çok seviyorum ilmek ilmek göz nuruyla işlediğim kar beyazı dantellerin kızlara mutluluk getirmesini diledim aldığım parayı helalinden kazandım.7 yıl önceydi aldığımız eleman işi bırakınca eşime ve dükkandaki işlere yardımcı olmak için geçici bir süreliğine dükkana geldim.İşi sevdim çalışmayı çok seviyorum. Üç kişinin yaptığı işi yapıyorum garsonluk,bulaşıkçıyım ve kasiyerim. İşi gocunmadan severek yapıyorum. Bir masaya on kere giderim hiç erinmem bu benim işim. Müşteri bizim veli nimetimiz onlardan memnuniyet gelince bende çok mutlu oluyorum. Titizlik ve hijyen konusuna çok dikkat ediyorum. Bu ilçede yani  Pazarda ilk ben kadın olarak sanayide işe başladım. Beni gören duyan diğer bayanlarda cesaret aldılar ve hayatın içinde çarşılarda esnaf olmaya başladılar. Bu çok güzel bir duygu. Sanayide ki adamların hareketleri değişti. Küfürlü konuşmayı bıraktılar daha tedbirli ve saygılı konuşuyorlar. Kadınlardan çok taktir aldım Allah senden razı olsun çok sevap işledin dediler.7yıldır burdayım kaşın üstünde gözün var diyen olmadı. Kendinden olmayınca kimse kimseye bir şey yapamaz. Benim dükkanımda bayana yanlış yapılmaz, yapılamaz bir gün  bir bayan müşteriye erkeğin birisi laf attı dükkanın içinde ,eşim dükkandan adamı kovdu bana senin paran lazım değil ,bir daha bu dükkana gelme dedi. O gün bu gündür bir yanlışlık görmedim.
Çalışarak her şeyimizi aldık . Evimizi yaptırdık arabamızı aldık. Bunda kayın validemin duasınında çok büyük etkisi var. Anne baba duasıyla bu yolda yürüdük bereketimiz ordan geliyor. Anaların hakkını sırtımızda hacca götürsek ödeyemeyiz. Hede çileli bir anneyse  onun hakkını hiç ödeyemeyiz. Evimizin alt katını kız öğrenciye dayalı döşeli kiraya verdim .Toplumun düzenli olması için elbirliği ile mücadele etmek gerekiyor kız öğrencilere özellikle göz kulak olmaya çalışıyorum . Ben sizin annenizim bir derdiniz olursa bana söyleyin diyorum kendi arabamla acil durumlarda yardımcı olmaya çalışıyorum . Canınız ne isterse söyleyin yapayım anne yemeğine özlem çekmeyin diyorum şu anda zor durunda olan iki öğrenciye kol kanat gerdim destek olmaya çalışıyorum.Allah yanında zay olmasın. Hepsi bizim çocuklarımız.
Sevgi saygı dışında her şey boş ,hayatı dolu dolu yaşadım. Paylaşmak çok güzel sıkıntılarını unutuyorsun.
Çocukluğumda çok sıkıntı çektim. Evlendikten sonra her şeyim oldu.Tüm hayallerimi eşimle omuz omuza vererek çalışarak gerçekleştirdim.Senede 10gün tatile ailemle istediğim yere gidebiliyorum.24 yıllık esnafız aynı yerde olmak insanlara güven vermek çok güzel.Gönül rahatlığı içinde alın terinle para kazanmak insanın en büyük erdemidir diye düşünüyorum.Çalışarak sağlık kazandığıma inanıyorum. O yüzden hiç boş durmam muhakkak yapacak oyalanacak bir şeyler buluyorum kendime.
Günümüz gençleri tembel çalışmayı sevmiyorlar.Ellrinde cep telefonu altları da araba  hazıra konuyorlar. Hayatı umursamıyorlar. Onlarada suç bulmuyorum çünkü onları öyle yetiştiren biziz .Biz dükkanda çalıştırmaya işçi bulamıyoruz. İşsizlik yok tembellik var.
Okusaydım hemşire olmak isterdim.
Gül deyince aklıma sevgi koku herşey geldi diyor "Nurten hanım.
         Bir elin nesi var iki elin sesi var . Güçler sevgi ve saygıyla birleşirse aşılmayacak engel gidilmeyecek yol kalmıyor Nurten hanımın hikayesinden çıkarttığımız dersler ve gerçekler beni çok etkiledi. Bayanın olduğu yerde güzelliklerin edebin doğmasına ve aşırılıkların olmamasına küfrün son bulmasına sebebiyet vermek çok güzel. Kadınlarımızın hayatın her alanında ve her yerinde çoğalması ve güzelliklerin artması dileğiyle...Teşekkürler Nurten Avcı  Hanım.

25 Ekim 2017 Çarşamba

SEVDA GÜL KÜLTÜR ELÇİSİ

         Bir birikim ve tecrübenin sonucu olan kültür toplumların ,yaşam ve davranış kalıplarının nedeni ve referansıdır. Kültür bir kişiyi ,milleti ve devleti diğerlerinden ayıran ,fark ettiren,tutum ve davranışların nedenidir. Tokat halk oyunları ata sözleri, türkü, masal,i nanç, adet ve seyirlik oyunları giyim kuşamla folklörük özellikleri çok zengin olan bir yöremizdir.Tokat orta karadeniz ve iç anadolu bölgesi arasında geçiş bölgesi olduğu için karadenizin sertliği iç anadolunun yumuşaklığı yansımıştır hareketlerine .Oyunlar yöre olarak halay türündedir.Halay birlik,beraberlik,yardımlaşma gibi toplu hareket anlamına gelmektedir. Omuz halayı kadına verilen değerin kültür kimliğinin önemini simgeler. Değerliliği, saygıyı birlikteliği insan ilişkilerinide içinde barındırır.Dünyada ilk ve tek olan omuz halayı bu toprakların evrenselliğinin dünya üzerindeki insanlığın değerlerinin doğum yeri olan  kültürümüzün simgesidir.
           Ellik kelime manası olarak ekin biçmede kullanılan tahta eldiven den adını almış. Reşadiye yöresine ait halk oyunumuzdur. Ellik oyunu  Tokat'ta düğünlerde eğlencelerde oynanan , kişilerin  bir araya gelerek başkasının sınırlarına girmeden kendi alanında özgürce selbest ama bir bütünlük ve uyum içinde ahenkle kendini ifade eder. Zaman içinde geleneksel bir folklor oyunu haline gelmiştir.Bu kültürü sesiyle  tavırlarıyla bulunduğu her yerde dile getiren bir sonraki nesle aktaran yaşatmaya çalışan kendisine bu görevi misyon edinen gönüllü kültür elçisi  Sevda Gül hanımın
ağzından dinleyelim hikayenin devamını...
       1977 yılında Reşadiye de dünyaya geldim.ilk okulu,orta ve liseyi burada okudum.üç kardeşiz.Müziğe olan ilgim küçük yaşta ortaya çıktı. Orta okul yıllarımda türkü seslendirmeye başladım. Öğretmnlerim ve arkadaşlarım sesimin güzel olduğunu söylüyorlardı. Aileminde desteğiyle 13 yaşında müzik hayatıma başladım.Bu topraklarda doğdum ,büyüdüm bu toprakların ekmeğini yedim suyunu içtim, yörenin güzel eserlerini ölümsüzleştirmek ,sesini duyurmak için bütün çabam.Ülkemin her yöresinden eserler seslendirmeye çalışıyorum.Ama tabiki bu toprakların çocuğu olduğum için yöresel Tokat türkülerine ilgim fazla.Ben geçmişten gelen geleneklerimizi geleceğe türkülerimizle taşımaya çalışıyorum.Bu konuda üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum.Bu benim görevim. Türk halk müziği türk milletinin özünü oluşturan içinde özünü barındıran anonim bir karakter  taşıyan halk kültürünün eseridir. Türk köylüsünün ,Türk aşıklarının müziğidir. Gençlerinde türkülere olan ilgisinin artmasını diliyorum. Atatürk'ün dediği gibi gençler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır. Bu bilinçle yolda yürümek insana sorumluluk yüklüyor. Sanatta üretmeye çalışan insanların elbetteki bir hedefi var. Sanat kalıcıdır. Üretiyorum,üretirkende insanlara en iyisini sunmaya çalışıyorum.Atalarımızdan bize gelen değerleri en iyi şekilde yorumlayıp geleceğe aktarıyorum, örnek olmaya çalışıyorum. Örnek olmak demek ustalarımızdan aldığımız bayrağı geleceğe taşımak demek. Türkülerimizin her biri ayrı bir değer. Beni en çok derinden etkileyen Türkü "Gönül gel seninle muhabbet edelim" türküsüdür.
Aile değerlerine çok önem veriyorum. Müzik çalışmalarım dışında kalan zamanımı akrabalarımı ziyaret ederim.çarşı pazar gezer alışveriş yaparım. Tokatı çok seviyorum. Atalarımın yaşadığı yerdir Tokat. Ben bu kültürden beslendim .Bugün ne icra ediyorsam temelinde Tokattan aldığım ruhun etkisi büyüktür. Tokat Reşadiye benim kültürümde yetişmemde  çok çok önemli yer tutar. Dün böyleydi , bugün de böyle olacak. Kesinlikle  bundan sonra ürettiklerimin etkisi Tokattan aldığım  kültürle yoğrulmuş olacak. Müzik ayırt etmem kulağıma hoş gelen her türlü müziği dinliyorum.Arif sağ, Mihrican Bahar, Sabahat akkiraz gibi bir çok üstadı dinliyorum. İstanbul'un çeşitli yerlerinde sahne alıyorum. Beş tane albüm yaptım. Tok Gönül Derneğinde başkan yardımcısıyım.Şu anda evliliği düşünmüyorum. Sanatımla ilgileniyorum. Kültürüne müzüklerine sahip çıkan milletler ayakta kalır diyorum .
Özlem duyduğum en büyük şey memlekettim ,uzakta yaşıyorum ve çok özlüyorum.
Hayalim yaradanın bana vermiş olduğu doğal özelliği ,sesimi vizyonumu doğru kullanıp kültür elçisi olarak yer almak beni çok mutlu etti. Mesleğimde istediğim yerdeyim . En güzel yerlerde sahnelerde en iyi müzisyenlerle türküler söyledim. Şükürler olsun sağlıcakla yola devam.
Gül deyince aklıma çiçek geldi, aynı zamanda soy ismim böyle güzel anlamlı ve kırmızı gülleri çok severim diyor Sevda Gül hanım.
              Kültürel kimlik dogmatik olmayıp doğuştan itibaren elde edilen yaşamsal deneyimlerle kazanılan bir yapıdır.Bu yapı toplumun ortak değerlerinden ,adet ve örflerinden,ahlak anlayışından ,edebiyat ,müzik,ve mimarisinden,dininden ve dilinden ,mutfağından ve el sanatlarından  kısacası toplumun ,hisse ve haz aldığı ortak yaşam zemininden beslenen bir kader birlikteliğidir. Sevda hanım kendisini bu kültürle yoğurmuş ve milleti için seveseve sesiyle bu topraklara hizmet  vermeye  çalışan ve kültür taşımacılığının öneminin farkında olan bir insan. Bu özellik bizim genlerimizde var. Herkes bulunduğu yerin direği bulunduğu yerin ışığı Sevda Hanımda bu toprakların bir ferdi olarak yıldız misali gönüllü kültür elçisi olarak yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Teşekkürler Sevda Gül Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.

18 Ekim 2017 Çarşamba

ÜVEY ANNE

           Annelik her kadına verilen bir makam üvey annelik bir kadına verilen ikinci ve özel bir makam kıymetini bilene.Üvey annesi olan bir çocuğun akraba açısından zenginlik çifter çifter teyzeler, dayılar, anneanneler, dedeler...Bakış açımızı değiştirdiğimizde annesiz kalan bir çocuğa anne olmak, ona bu dünyada yalnız olmadığını korkma ben varım düşüncesiyle bakarsak karşımızdakine  hepimizin birbirimiz için bir nimet olduğunu görürüz. Sabırla ve sevgiyle yürürsek bu yolda başarıya ulaşır ve değer görürüz bu makamın hakkını veririz.
             1953 te  Pazar'ın  Menteşe köyü'nde doğdum. Annem ev hanımı babam çifçi.7 kardeşiz ,en büyükleri benim.ilk okulu köyümde okudum. Yirmi yaşında  görücü usulüyle evlendim.7 yıl evli kaldım eşim vefaat etti. Babamın evine geri döndüm.7 yıl sonra üç çocuklu bir beyle yeniden evlendim. En küçük çocuğum geldiğimde bir yaşındaydı. Benimde bir çocuğum oldu ve beraber ikiz gibi büyüttüm. Kendi evladımdan hiç ayrı görmedim. Birisi bir tarafımda birisi bir tarafımda yattık yatakta. Üç yıl evli kaldım eşim kalp krizinden aniden vefaat etti. Dört çocukla kala kaldım ortada. En büyük oğlum ben evlendiğimde üniversiteye gidiyordu. Babası öldüğünde üniversite bitmişti. Anne ne olacak bizim halimiz dedi bende oğlum benim sözümü dinlerseniz ben bu yuvayı dağıtmam başınızda otururum dedim , çok mutlu oldu. Yuvamızı dağıtmadan 29 yıldır aynı çatı altında hayata devam ediyoruz. Hiç unutmuyorum büyük oğlum üniversiteyi bitirip geldiğinde akrabalarını ziyarete gitmişti. O zaman cep telefonu yok ,gelir diye bekledim gelen giden yok, balkona içeri balkona içeri girip çıktım sabaha kadar nerde kaldı diye merak ettim sabahı zor ettim. Sabah olunca gittiği evi telefonla aradım. Oğlum neden haber vermiyorsun kaldığın yeri ben seni çok merak ettim. Sabaha kadar uyumadım,bir daha haber ver gittiğin yeri dedim. O da mahçup oldu sahimi anne beni merak mı ettin dedi. Aslında ben seni arayacaktım haber verecektim ama dediler ki  boşver üvey anne merak etmez seni dediler bende aramadım dedi. Anne olarak üzerime düşeni yaptım evlendirdim hepsini. Yemedim yedirdim içmedim içirdim, giymedim giydirdim. Onlar bana  Allah'ın emanetleri ben bilerek geldim bu yükün altına. Sabır ve sevgiyle bu yolda yürüdüm. 64 yıllık bu hayat bana acıdan başka mücadeleyi sabrı öğretti. En çok özlediğim şey eşimle beraber çocuklarımızı büyütseydikte mürüvetlerini görseydi diyorum. Keşkem yok.Her şeyin Allah'tan geldiğini  bilirsen başına gelenleri kabulleniyorsun. Eşim öldükten sonra kendi babama baba diyemedim , çocuklar üzülmesin diye.  Dedeniz geldi dedeniz gitti diye seslendim babama. En küçük kızımı koynumda büyüttüm. 8 yaşında üvey olduğunu arkadaşlarından duymuş çok üzülmüş pikolojisi bozuldu. Kabul etmek istemedi sen benim öz annemsin üvey değilsin dedi. Şimdi gençlere öneriyorum bilerek tercih ettiğiniz böyle bir evliliği sabrınız varsa kabul edin. Kabul edip bu durumu ben göyüslerim diyorsanız evlenin çünkü çok zor bir durum. Ne yaparsan yap adın üvey anne oluyor halbuki bilmiyorlar ki öz annenin de yaptığı şey aynı. Koyduğum kurallar onların eğitimi ve iyiliği için  bunu çok sonra anladılar. Birileri bana üvey anne dediklerinde çok gücüme giderdi ben onların annesiyim neden üvey anne diyorler ki derdim. Bilerek geliyorsun ve kabul edersen  her şeyin üstesinden geliyorsun. Her şey bu dünyadan ibaret değil bu dünyanın öteside var birazda oraya yatırım yapmak gerekiyor. Allahtan çocuklardan böyle bir şey duymadım.
          Bir gün sabahleyin erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırladım , seslendim eşime haydi sofra hazır dedim. Odaya bir gittim ki oğlum eşimin boynuna sarılmış, dur hanım hiç dokunma böyle yapmazdı  bırak elleme dedi bende bir şey demeden odadan çıktım. Biraz sonra eşim kucağında çocukla mutfağa geldi. Bana hanım ben bu çocukların büyüdüğünü görmem hepsi sana emenet sen bunları büyütür  sahip çıkarsın dedi. Bende yok öğle şey birini kaybettim sende nereye gidiyorsun yok öyle gitmek dedim. Akşama kalp krizinden öldü. Doktora yetiştiremedik. Yattığı yer nurlar içinde olsun .
Benim kaderimde bu hepsi Allah'tan yoksa kimse dayanamaz bu acılara. Çocukların elinden tuttum yolda gidiyorum.  Eşimi ve beni tanıyan bir bey efendi bacım Allah benim ömrümden alsın sana versin sen bu yetimlerin başında dur dedi. Gören herkes bacım Allah senden razı olsun dediler. Yuvayı dağıtmadığım için. Oğlum okulunu bitirdi iş arıyor. Birde onun yuvasını kurarsam başka hayalim yok sağlık diliyorum. Şimdi en küçük kızımla beraber oturuyorum. Kızım eşiyle anlaşamadı
boşandı. Torunumla beraber gelip bana yerleştiler. Kızım mutlu olsun yeterki her zaman yanındayım. Çalışıyor bende torunuma  bakıyorum . Kendimi torunumun okul saatine göre ayarlıyorum ve ona göre geziyorum. Kızım boşanıp geldiğinde torunuma benim üvey anneanne olduğumu söyledi . Başkasından duymasın kafası karışmasın diye. Torunum olsun anne anneannem benim için öz anneanne bak bize evinin kapısını açtı bize sahip çıktı kendi düzenini bize göre hazırladı dedi .çok mutlu oldum. İki yıldır beraber oturuyoruz.
Şimdi  Mardiye teyzenin kızından dinleyelim  Mardiye teyzeyi.
Annem eşsiz bir anne.  Ben kızımın öz annesiyim ama annem gibi anne olamadım. Onun gibi olamadım, onu çok seviyorum. Annelik vicdanıyla , karakteriyle, merhametiyle, sevgiyle yoğrulan özel bir durum. İnsani değerler eksikse bir insanda  aynı anneden aynı babadan olmanın bir anlamı yok . Değer veren kadrimi kıymetimi bilen benim için çok önemlidir. Sevgi emek demektir. Sana kötü gününde kucak açan insan seni seviyordur. Seni seviyorum demekle insan sevilmez davranışla göstermek gerekiyor. Annemde beni çok seviyor bende onu çok seviyorum . Üç kardeşiz ama benim bir kardeşim var. İyiki benim annem olmuş . Bana zamanında söylediği öğüt verdiği şeyleri cahiliğimden dolayı ters anlıyordum.  Üvey anne benim iyiliğimi mi ister diyordum . Oysaki bugün geriye doğru baktığımda annem her şeyi benim iyiliğim için yapmış ve söylemiş. Allah ondan razı olsun sığındığım kapım. Benim için öz anne.  İyiki annem var ben çok şanslı bir kadınım.
Gül deyince aklıma babaları geldi gülleri çok seviyordu. Balkonda gül yetiştirirdi. Sevgi ilgi geldi diyor Aklıma.
             Merdiye Yılmaz hanım üzerinden okuduğumuz gerçekleri yılmayan  sabırla ve kabullenerek bilerek yürümek ve bu yolda ona göre davranmak çok önemli. Cennet anaların ayakları altındadır diyor atalarımız bende kıymetini bilirsen analığının cennet bir insanı sevgiyle büyütmek yuvayı cennete çevirmek kişinin elindedir diyorum. Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir .Bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmak gibidir. Teşekkürler Merdiye hanım bize örnek olduğunuz için. Kararan bir yuvaya  Güneş gibi doğduğunuz için...bu çetin hayat şartlarında yılmaz bir mücadele verdiğiniz için...

15 Ekim 2017 Pazar

BAŞÇİFLİĞİN HANIM AĞASI


         
          Başçiflik ilçesinin kuruluş tarihi 400,500 sene öncesine dayanır.Niksar ovasının sıcağından ve sivrisineğinden kaçan halk yeni yerleşim alanları arar kendisine.Buraya gelen şahıslar ormanı bol suyu bol olan bu geniş alanda konaklamışlar, geri döndüklerinde  öyle bir yer buldukki "otu sümbül kuşu bülbül"diye metetmişlerdir.Bunun üzerine beşhane göç eder ve çifliklerini kurarlar buraya ve zamanla beş çiflik başçifliğe döner. İlçede hayvancılık ve halı dokumacılığı üzerine ekonomisini kurmuştur.Arazilerinde patates fasülye ve kendilerine yetecek kadar sebze yetişmektedir. Doğa yapısı ve bitki örtüsü arıcılık yapmaya müsaittir.Halkı çalışkan ve zanaatkardır .becerikli ve hayrat yaptıran kadınları vardır. Başçiftlik Beldesinin hanım ağası, çöp kız. Küçükken zayıf, çelimsiz, ufak tefek bir kız olduğundan dolayı bu lakapla anılır ve 74 yaşında olmasına rağmen hala böyle sesleniliyor. Yiğit lakabıyla anılırmış. Dik duruşlu, sözünün eri,  affedici,ufak tefek ama kocaman yürekli, Anadolu kadını avşar kızı.
            1944 yılında Başçiftlikte doğdum, annem ev hanımı babam marangoz Davut Avşar'ın kızıyım. 4 kardeşiz iki kız, iki oğlan. İlkokulu burada bitirdim. 1962 yılında çok sevdiğim eşimle kaçarak evlendim çünkü annem beni öğretmenlere doktorlara vermek istedi, eşim fakir olduğu için ona layık görmedi bende eşimi çok sevdiğim için ona kaçtım. 1 ay sonra eşim jandarma uzman çavuşu olarak işe başladı ve tayinimiz Mardin'e çıktı. Yurdun çeşitli yerlerini gezerek yirmi yıl sonra emekli olduk. Sivas, Artvin, Bursa...Hepsi bana çok şey kattı. Bursa'dayken Başçiflik'ten halı dokuyan ustaları götürüp Bursa'lılara Orhan eline halı dokumasını öğrettim. Oradan öğrendiğim konserve yapımını da Başçiftliklilere öğrettim. 1982 yılında emekli olduk. Eşim, Remzi Polat Başçiftliğe reis oldu yani bugünkü Belediye Başkanı. Ben burada sevilen ,sayılan bir kişi olarak düğünlerde aşçı oldum, cenazelerde ölü yıkadım, küsleri barıştırdım.Benim yanımda kimse küs duramaz. Yaklaşık yüz elli iki yüz kişiyi evlendirdim. Bundan 26 yıl önce yine bir gün düğün evindeyim , yemek pişiriyorum. Silah sesleri duydum. Oğlumda arkadaşlarıyla beraber düğün evine gelirken o da silah seslerini duyup o yöne doğru gidiyor. Oraya varınca babasını kanlar içinde yerde görüyor, eşimi vuran kişi oğlumu görünce beni vurmaya geldiler diye onada ateş ediyor. İkisini birden vuruyor. Parti davası yüzünden senlik benlik kavgası kızım. Oğlum ve eşim yaralandı. Eşim 15 gün hastanede yatıp çıktı, 19 yaşındaki oğlumu kan kaybından kaybettim. Oğlumu vuran kişi ifadesinde "Üzerime 4 arkadaşıyla birlikte geldiği için kendimi koruma amaçlı vurdum." Demiş. 7-8 sene yattı, olay bitti. Kimseye kin tutmuyorum, her şey Allah'tan. Ne niyetle vurduğunu Allah bilir. Ona verecek hesabını. Ben hepsini affettim kızım. Çok zor günlerdi. Kendi kendime "Buda gelir buda geçer ağlama "dedim, sabır ile hepsini yendim. Geçmişi düşünmüyorum olan olmuştur, artık düzeltilemez. Geçmişi değiştiremezsin. Kötü bir şey yaşadığımızda elimizden bir şey gelmiyorsa, önümüze bakıp ilerleye bilmek için  yapacağımız tek şey affetmektir. Bende öyle yaptım affettim ve Selamımı kesmedim. Şu koca yerde küs olduğum kimse yoktur.
     Üç kızım var, biri Antalya'da biri Bursa'da biri de Azerbeycan'da evli. Torunlarımın hepsi okudular. 75 senelik hayatımda yokluk görmedim, gezdiğim yerlerden hep güzelliklerle beslendim, insanları çok seviyorum. Keşkem ve pişmanlığım yoktur her şeyi dolu dolu yaşadım. Ölüm bizim sınavımız. Varlıkta yoklukta bizim sınavımız. Dedikoduyu sevmem de konuşturmamda.İnsanları ayırt etmem. Büyüğüm abim, küçüğüm kardeşimdir. Gül deyince aklıma Allahu Teala bizi yeşertti ve güldürdü bu geldi aklıma.Gülmeyi çok severim. Düğünlerin oyuncusu türkücüsü benim.Bensiz düğüne destur verilmez,burda herkes beni sever sayar bende onları sever sayarım. Elimden geldiğince başkalarına yardımcı olmaya çalışırım iki elim kanda olsa yetiş bacım diyene koşarım. Paylaşmayı çok severim.
             Başçifliğin görmüş geçirmiş bilge kadını fadime teyze bulunduğu yerin direği.sözüyle özüyle herkese örnek.Affetmenin yüce erdemine ermiş bir kişi.Affetmek kişiyi özgürleştirir.Afedici olmayan insan başkalarını sevemez.  Bulunduğu yere neşe saçan herkesi olduğu gibi seven  Fadime ananın hayali ben gördüğümü gördüm yaşadığımı yaşadım. Herkes hayatta mutlu olmak ve mutlu etmek için yaşasın diyor. Yani yararlı olmak, şefkatli olmak, fark yaratmak için yaşamak ve anlamlı bir ömür sürmektir yaşamak. Kimse kimseye kin beslemesin affetsinler yapılan hataları, bu dünyanın öteside var ,asıl mizan kurulduğunda yaradanın yüzüne bakacak amelle gitmek için yarışalım. Kötülükten kimse bir şey kazanmaz. Selam olsun güzelliklerde yarışanlara...Teşekkürler Fadime Polat teyze bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.