31 Mayıs 2018 Perşembe

BABILIN SEVGİSİ

           Bazı hikayeleri dinlersiniz inanamazsınız üstüne birde gerçek mi gerçekten mi yaşanmış yoksa uydurma mı yoksa senaryo mu dersiniz. Bazende şaşkınlıktan hadi ordan canım yok öyle şey olmaz olamaz deyip kulaklarınıza inanamazsınız. Yıllar önceydi televizyonda bir sinema kuşağında japon bir köpeğin hikayesini anlatan bir film izlemiştim . Adı üstünde film işte senaryo ne kadar gerçeklik payı olabilr ki hadi %10 olsun gerisi hikayedir dedim ve film bittiğinde kişiler ve senaryo gerçek bir öyküden alınmadır yazıyordu. Şok olmuştum.Günlerce olabilirlik ihtimalini düşündüm durdum. Demek ki olabiliyormuş dedim en sonunda. Ve bugün o film kahramanı Akito cinsi köpek HAÇİTO japonyanın simgesi durumuna gelmiş o kasabayı ziyarete giden turistleri heykeliyle metro istasyonunda karşılayan ve sahibine duyduğu sevgiyi hergün istasyonda onu bekleyerek gösteren sevgi dolu sadık bir dost.
             Size bizim köpeğimiz Babıl dan bahsedeceğim. Babıl oğlumun köpeği 2,5 yaşında kırma bir köpek cinsi nedir bilmiyorum ama sırtının ortasında kocaman balon şeklinde bir siyah noktası var oğlum bu noktayı balona benzetmiş ve ismini BABIL  koymuş. Üniversite son sınıf öğrencisi olan oğlum onun sevgisiyle ve sorumluluğunu yüklenmekle farklı bir yaşam mücadelesi verirken hayatı insanları sevmeyi ve sorumluluklarının bilincine ermeyi Babıl dan öğrendi. Sevgi dolu bir köpek olarak büyüdü. Köpeği olan bütün arkadaşları köpek bakmayı sokakta yürürken havam olsun ve köpekle kavga ettiğinde kendi köpeğinin gücünü göstermek amacıyla büyüttükleri bu hayvanları egolarını tatmin etmek için kullanırken oğlum bana ait benim olan beni seven benim yolumu gözleyen gözlerimin içine bakan sevgi dolu bir hayvanla yanlızlığını paylaşarak 1,5 yıl bakıp büyüttüğü köpeğinden çalışmak zorunda olduğu için ayrılmak zorunda kaldı ve köpeği bize emanet etti. Bizde elimizden geldiğince emanete bakmaya başladık fakat o kadar çok sevdik ki görmessek duramıyoruz. Daha iyi şartlarda yaşasın diye annemin yanına köye götürdük. Ortamı güzel el bebek gül bebek yediği önünde yemediği arkasında. Her haftasonu gidiyoruz ziyaretine. İşlerimizin yoğun olduğu şu günlerde köye üç haftadır gidemiyoruz.Gözümde tütüyor çok özledim rüyalarıma girdi.Bu hafta sonu onu ziyarete gidecektik.Köyde yanlız değil annemler teyzemler dayımlar herkes orada. Köpek üç gündür kayıpmış. Bizede söylemiyorlar üzülmeyelim diye.Eşimi işe yolcu ederken kapının önünde Babılı gördüm sanki ama imkansız o ne yapsın burda köyde diye düşünürken Babıl diye seslendim aşkım sen ne yapıyorsun burda nasıl geldin kim getirdi demeye kalmadı eşimin üstüne atladı çok mutlu bir şekilde şımararak bize kavuşmanın vermiş olduğu güvenle derin bir nefes aldı ve yere uzandı . Biz şaşkınlıktan ne olduğunu anlayamadık. Hemen balkona yerini hazırladım ve oraya aldım. Suyunu içti yemek yemedi. Biraz birbirimizi sevdik sarıldık, sahibine kavuşmanın verdiği huzurla uzandı ve uykuya daldı. Hemen kızımı aradım ve durumu anlattım. Anne olamaz öyle bir şey nasıl 30 -40 km lik yolu yürüyerek gelir dedi ve telefonda ağlamaya başladı. Ben bunu araştıracağım dedi. Biraz sonra tekrar döndü ve anne bu bir mucize dedi. Böyle bir şey çok nadir görünen bir şeymiş ve şanslı köpekler bunu başarırlarmış. Babıl çok şanslı ve mucize yaratan bir köpek dedi. İkimizde telefonun ucunda ağlıyorduk. Bunun tek bir sebebi vardı sevgi sevildiği yeri bilen köpek üç haftadır görmediği sahiplerini görebilmek için onca yolu üçgün yürüyerek gelmiş ve apartmanın kapısının önünde bizim dışarı çıkmamızı beklemiş ve eşim işe giderken arkasından ben geldim diye üzerine atlaması bizi şoke etti.
             Bugün çok mutluyuz dünyadaki en güçlü bağın görünmez bağlarla birbirimize bağlı olduğumuz sevginin en masum ve çıkarsız halini gönül bağıyla size bağlanan bir sadık dostun ansızın beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkması size yaradanın yüceliğini ve şu güzel günlerin rahmet ve bereketinden bize düşen pay olarak düşünüyorum. Bir daha ayrılmamak dileğiyle...
Teşekkürler Babıl bize unuttuğumuz değerleri yeniden hatırlattığın için...
Gideceğin bir çok yer varken bizi tercih ettiğin için...
Gönülden gönüle bir yol vardır sözünü bize hatırlattığın için.
Bülbülü altın kafese koymuşlarda illede vatanım demiş sende köy gibi bir ortamı bırakıp apartman dairesinde balkonda yaşamayı tecih etmenin altında sevilme isteği ve beraber olalımda nasıl olursa olsun dediğin için.
İnsan oğlunun hayvanlarla birlikte bir bütün olduğumuzu, hepimiz bir birimiz için bir nimet olduğunu görmemizi sağladığın için
Gelişinle buraları bayrama çevirdiğin için çok çok teşekkürler Babıl.
Hoşgeldin gönül hanemize hoşgeldin Babıl...




         

28 Mayıs 2018 Pazartesi

ÖZLÜ SÖZLER

"Geçmişten günümüze günümüzden geleceğe olan bu yaşantımızda mutlu olmayı başarabilmektir yaşamak."
        Cemile Sucu

24 Mayıs 2018 Perşembe

ERDEMLİLER TAKIMI

ERDEMLİLER TAKIMI
         Erdemliler takımı 11 kişilik dev yazar kadrosuyla yaşları 11 ile 13 arasında değişen yazdıkları gerçek öykülerle bam telimize dokunan  hayale dayalı yazılan öykülerle geleceği tasarlayan değerler eğitimi üzerinden okuyucuya mesaj veren bir değil iki kitap yazan akranları arasında fark yaratarak Türkiye'de bir ilke imza atan küçük dev bir takım.
         1984 yılında Tokat karşıyakada dünyaya geldim bir bağ evinde büyüdüm. Annem ev hanımı babam işçi. Ben Anadolu öğretmen  lisesinden mezun oldum. Gazi üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölümünü bitirdim. Eşim sınıf arkadaşımdı. Severek evlendim ve ikitane çocuğum var. 11 yıllık öğretmenim ve 6 yıldır bu okulda 26 Haziran İlköğretim okulunda görev yapıyorum. Çocukların kitap okumasına çok çok önem verdim. Yılda 90 -100 kitap okudular ve yıllardır kitap okuyan bu çocuklar doldular ve artık boşalma zamanı geldiğinde çocukların yazma yönlerini geliştirmek için böyle bir girişimde bulunduk ve Erdemliler Takımı'nı kurduk. Yaşlarına göre boylarından büyük işler başardılar. Geleceğin yazarlarını yetiştirmek ve özgüvenlerini geliştirmek için çok güzel bir çalışma oldu. Öğrencilerimizle bu çalışmayı yaparken sorumluluk bilincini geliştirmeyi, sorgulamayı, duyarlılığımızı arttırmayı, bakış açılarımızı değiştirmeyi,okuma ve yazma bilincini geliştirmeyi,ben değil biz kavramı içinde bir takım halinde üretmenin ve paylaşmanın şevkini ve hazzını öğrencilerimize kavratmak ve geleceğin temellerinin atıldığı ilköğretim okullarında bunu çocuklarımıza yaşayarak öğretmekti.
            Öğrencilerimizin bu çalışmasının alt yapısı çok sağlam. Yüzlerce kitap okuyarak dolan  ve boşalmak için yazan öğrencilerin eseri bu iki kitap.İçimdeki resimleri öğrencilerimiz kendileri çizdi. Bugünün küçükleri yarının büyükleri bu öğrencilerimizin yazdıkları öykülerde kendimizden bir şeyler bulabileceğimizden hiç şüphem yok. Kitapları ihtiyacı olan okullara hediye gönderdik. Satarak para kazandık ihtiyacı olan öğrencilere para yardımı yaptık. Her çocuk bir şeyler yapabilir dedik ve atık kapaklardan dev mevlana portresi yaptık. 25 bin tane  pano çivisinden Atatürk sülüeti yaptık. Ses getirdi çok güzel bir çalışmaydı. Televizyon kanalı kurduk ve bunu çocuklarımız yönetti. Ben standart iş yapmasını sevmiyorum. Farklı işlerle fark yaratarak öğrencilerimizin dikkatini çekip ve öğrencilerimizi bu işe dahil ederek onlarında sorumluluk almalarını sağlıyoruz. Okumanın önemini çocuklarımıza aşıladığımızı ufuklarını açtığımızı düşünüyorum. Çocuklarımızı devlet tiyatrosuna götürdüm onların gelişmesi  için elimden geldiğince her şeyi  onlara vermeye çalışıyorum. Bir çok başarıya imza attık hep beraber. Çocukları ve mesleğimi çok seviyorum ve severek yapıyorum." diyen Mevlüt Taşkın öğretmenim yaptığı projelerle fark yaratan ve gönülleri feth eden işini severek yapan koca yürekli sıra dışı bir eğitimci.
              Başarılarınız daim olsun Mevlüt Taşkın öğretmenim bize ve öğrencilerinize yaptıklarınızla değer kattığınız için teşekkürler...Kitap kurtlarına şiddetle tavsiye ederim çok güzel öyküler var içinde ...

22 Mayıs 2018 Salı

TOKAT'A DEĞER KATANLAR

         İnsana dair insanca makamı mevkiyi bir yana bırakıp sadece ve sadece insani değerleri
görüşmek ve tecrübelerinden faydalanmak için çıktığım bu  yolda elbetteki yaptıklarıyla ve geriye bıraktığı eserleriyle  bize yaşam hikayesindeki anılarını aktarırken ve iz bırakan anılarının altını çizerken bazen gözlerin dolması bazen sesinin titremesi insana dair insanca sohpetin temelini oluşturdu.
         1944 yılında Tokat'ta doğdum.ilk orta ve liseyi  Tokat'ta okudum.1966 yılında İTÜ inşaat fakültesinden mezun oldum.Tokat bayındırlık müdürlüğünde çalıştım. Yedek subay olarak askerliğimi yaptım ve askerlik dönüşü mühendislik bürosu açtım ve mutahit olarak çalışmaya başladım.Bu yıllarda defalarca Tokat'ta vergi rekortmeni oldum.Tokat Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığı yaptım.1983-1987 yıllarında Anavatan partisinden millet vekili seçildim.Anavatan partisinin iktidarı döneminde Özal ve Akbulut döneminde anavatan partisi genel başkan yardımcılığında bulundum.55. Hükümet döneminde Devlet Bakanlığı görevini yürüttüm.75 yıllık hayat bana sade yaşamayı köklerine bağlı olmayı öğretti. Mutluluk mu? zenginlik mi? tercih senin elinde ben mutlu olmayı seçtim.Benim babam 8 yaşındayken ölmüş beni annem büyüttü. Çok fakir değildik çok zenginde değildik. Ama ben benim ailemde sıra dışı bir fark yarattım. İlk kez siyasetle uğraşan benim. Benim atalarım Erzincandan 1916 yılında rus işgalinden kaçarak gelip buraya yerleşmişler. Yokluk  açlık savaşın getirdiği sefalet diz boyu. Bütün bunlarla mücadele etmiş atalarımız.Ben okumayı çok seviyorum okul yıllarında bu alışkanlığı kazandım ve gençlere facede sörf yapacaklarına bol bol kitap okusunlar diyorum.Siyaset işi benim hayatımda bir dönemdi geldi geçti.Bir çok değerli insanla çalıştım onlar bana örnek oldular. Lise yıllarında öğretmenlerimiz bize  geleceğin bakanları sizlersiniz diye bizi motive ederlerdi.Babaannem beni küçükken  Edirne valisi olacak benim oğlum diye severdi.Gel zaman git zaman bakanlığım döneminde Edirne'de bir bayram günü vali beyle birlikte bayram kutladık. Babaannemin küçükken söylediği sözler geldi aklıma çok duygulandım.Herkesin iradesi bir yere kadar bir yerden sonra başka bir iradeye teslim olup ve kadere teslim oluyorsun.
           Avcılıkla uğraşıyorum.Aslında dağlarda gezmeyi ve yalnız kalıp kendimi dinlemesini çok seviyorum.Bu benim öz güvenimi geliştirdi.Korkusuzum ve açık sözlüyüm. Siyaset hayatımda bir çok hikaye dinledim. Bütün bunları belgelendirdim ve not aldım kitap halinde üç cilt olarak yayınladım .1983 yılına kadar olan anılarımı yazdım. İkinci kitabım 83 ten sonra ki anıları kapsayacak ve Tokat'ın tarihine bir ışık tutacak. İnsanlara faydalı olmak çok güzel bir şey.300 yıl sonra birisi merak ederse Tokat 20. yy da nasılmış diye" Bir şehrin ve insanların hikayesi" kitabını belge olarak kullansınlar düşüncesiyle yola çıktım ve bu üç ciltlik kitabı yazdım.
        Bizim önümüzde çok güzel örnek alacağımız insanlar vardı. Ben onlarla geliştim ve büyük insanların alçak gönüllü olduğunu gördüm. Doğal insanlardı kendileri gibiydiler. Kimseye benzemeye çalışmazlardı.Hepimiz insanız nihayetinde kibir niye hatalarımız olacak özür dilemesini bilmeliyiz. Gençler güzel insanlarla arkadaşlık etsinler ve dost olsunlar.Siyaset hayatım boyunca geriye dönüp baktığımda pişman olduğum şey haksız yere insanları işe aldım. Kadro verdim bundan çok pişmanım keşke bunu yapmasaydım diyorum hakedenleri işe alsaydık diyorum.Özlemim yok herşeyi severek ve isteyerek yaptım.Ben bu toprakların çocuğuyum. Arkadaşlarım burada ailem burada o yüzden ben bu toprakları çok seviyorum ve hiç bir zaman bağımı koparmadım.Şatafata hiç özenmedim. Sade bir kulübeyi tercih ettim ve kurduğum bağ evinde kendime bir kulübe yaptım, soyu tükenen meyveleri topladım ve yeniden yetiştirdim. Bağımda 25 çeşit armut çeşidi var hepsi yerli.15 çeşit elma ağacım var. Benim bugüne kadar yaptığım en değerli iş diye düşünüyorum.Benim için mutluluk kendi içimde kendimle barışık olmak demek ben kendimle dalga geçerim.Başkasının hakkında kötü düşünmem. Annem oğlum ameller niyetlere bağlıdır derdi bende hep iyi niyetli oldum.Evliyim üç çocuğum var. Emeklilik hali yaşıyorum 74 yaşındayım. Buraları çok seviyorum.Derin köklerle ben buralara aidim.Gençlik kendilerine önder olacak fikir katacak geliştirecek mert cömert yönden iyi  örnek olacak insanları seçsinler.Çünkü insan etkileşim içinde olan bir varlıktır.Parası çok olupta mutlu olan yok. Paranın sorumluluğu çok fazla onu yönetmek
insanı mutsuz eder. Mutluluğu basit şeylerde aramak gerekir. Yani yağan yağmurun ardından güneşin doğması bir mutluluk. Sırt üstü yatıp gök yüzünü izlemek kuş seslerini dinlemek kendinle başbaşa kalmak mutluluktur diye düşünüyorum.İnsan kendisini gençlikte ıspat etmek istiyor. Bunun için bir dönem çok çalıştım ama fazlasına gerek yok.Bilgim oldu görgüm oldu tüm bu birikimimi insanlara aktarmak ve fayda sağlamak asıl amacım.Ben halkın içinde onlarla beraberim.
             Bir zamanlar siyasetin içinde millet vekilliği yapan Anadoludan varoşlardan gelip bir çok entellektüeli geride bırakıp bilgi birikimini çok kitap okumasına bağlayan ve  oradan bakanlığa uzanan yolculuğunda doğal olmayı sade yaşamayı ve köklere bağlı kalıp geri dönenlerden olmayı tercih eden  sayın Metin Gürdere ile yaptığımız sohbette dönemin işe alınma madurlarından olan bendeniz duymak istediğim cümleyi onun ağzından samimi bir ifadeyle bu gerçeği itiraf ederken duyduğu hüznü beni çok etkiledi ve gerçekten çok pişmandı.Ama iş işten geçmişti.Kendisinin ifadesine göre o zaman öyle olması gerekiyordu yapacak başka bir şey yoktu dedi.
            Bize yaptıklarıyla iyisiyle kötüsüyle bir hayatın öyküsünü kısaca anlatan ve herşeyi bir kenera bırakın kitap yazarak sıra dışı bir iş yapan sosyolojik açıdan baktığımızda insanın toplumsal yapısının bürokrasinin işleyişinin ve siyasetin nasıl yaşandığına dair bir çok ipuclarını bize belge olacak nitelikteki kitabıyla ve Tokat'ın tarihine kültürüne ışık olan bütün bu sözlü anlatımları yazıya döküp belgelendiren mütevazi alçak gönüllü kendisiyle barışık bir insan olması beni çok etkiledi. Bütün bunların ötesinde yok olmaya yüz tutmuş Tokat'a has bu endemik bitkileri dağlardan toplayıp yeniden varolması için çaba harcayan bu yürekli koca çınara ne kadar teşekkür etsek azdır diye düşünüyorum.Teşekkürler Sayın Metin Gürdere bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Aferim Sema'cığım

         Köy okulunda öğretmenlik yapan bir öğretmenden dinlediğim hikayeyi öğretmenin ağzından sizinle paylaşmak istiyorum.
          Sorgulayan nesil karşısında bende kendimi sorguladım. Bugün birinci sınıfa giden öğrencimin yaptığı hareket beni çok çok etkiledi.Ben köy okulu öğretmeniyim. Köylerde bahar zamanı işler güçler çıktı. Anneler çocuklarını okula gönderirken okul çıkışı nereye geleceğini iyice tembihliyorlar. Çocuklarda ona göre gidiyorlar evlerine yada bahçeye. Öğrencimin babası mesaj çekmiş ; öğretmenim biz bahçedeyiz Sema okul çıkışı bahçeye gelsin demiş. Bende tamam söylerim dedim.Ders bitti Semacım annenler bahçeye gitmişler baban mesaj çekti seni oraya bekliyorlar dedim. Sema şöyle bir durdu hayır öğretmenim ben eve gideceğim annem bana eve gel dedi dedi. Bende baban mesaj çekmiş bahçeye gelmeni istiyorlar dedim. Sema öğretmenim mesaja bakabilirmiyim dedi. Mesajı Semaya gösterdim okudu tatam o zaman bahçeye gideyim dedi. Aferim sana Semacım çok çok teşekkür ederim.Öğretmeninde olsam beni denetlediğin ve sorguladığın için . Güvensizlikten değil aslında mesajı görüp tatmin olmak ve bu habere inanmak istediği için onun bu haraketini çok tebrik ettim. Direk olarak tamam öğretmenim de diyebilirdi. Ne kaybederdi hiç bir şey ama çok şey kazandı diye düşünüyorum.
           Kişilik gelişmesinde öğrencimin bu hareketini çok önemli ve değerli buluyorum sorgulayan düşünen nesiller için bizimde onların bu davranışlarının önünü sevgiyle açmamız gerekiyor.Onların düşüncelerinin çok değerli olduğunu kendine güvenmenin bu küçük minik adımlarla gelişeceğinin ilk deneyim alanları olan okul öğrenci ve öğretmen üçgeninde ki davranışın ona katacağı ve bana kattığı değerler için çok mutlu oldum.

9 Mayıs 2018 Çarşamba

Bir seçme hakkım var

Zor hayat şartlarına rağmen 92 sene yaşamla mücadele edebilmiş ufak tefek, kendinden emin, gururlu, her sabah sekizde giyinip Kuşanan ve gözleri görmediği halde saçlarını kıvırıp makyajını mükemmelce yapan yaşlı hanım, bugün bir huzurevine taşındı.
Eşini kaybetmişti. Huzur evinin kapısında sabırla beklenen birkaç saatin ardından, odasının hazır olduğu söylendiğinde tatlı tatlı gülümsedi. Yürütecini asansöre yönlendirdiği sırada, görevli kendisine odasını anlatmaya başladı. Penceresinde asılı perdelerden de söz etti. Bunlar kendisine anlatılırken yaşlı kadın küçük bir kızın heyecanıyla “O perdeleri pek severim” dedi.
Görevli “Hanımefendi henüz odayı görmediniz, biraz bekleyin” demişti ki, “Bunun onunla bir ilgisi yok” diye cevapladı yaşlı kadın.
“Mutluluk zamandan önce karar verdiğiniz bir şeydir. Benim odadan hoşlanıp hoşlanmamam mobilyaların nasıl düzenlenmiş olduğuyla değil, benim onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir.
Ben onları sevmeye karar vermiştim zaten. Bu benim her sabah uyandığımda verdiğim bir karardır. Bir seçme hakkım var:
Ya bütün günümü artık çalışmayan vücut parçalarımın bana verdiği sıkıntıyı düşünerek geçiririm ya da yataktan çıkıp hala çalışanlar için şükrederim.
Gözlerim açık olduğu sürece her yeni gün bir hediyedir. Yeni güne ve hayatımın sadece bu döneminde biriktirdiğim mutlu anlara konsantre olacağım. Yaşlılık banka hesabı gibidir.
Ne yatırdıysan onu çekersin hesabından.
Bu nedenle benim gençlere tavsiyem, banka hesabına dolu dolu mutluluk hatıraları yatırmaları olacaktır. Ben hala o hesaptan mutluluk çekiyorum.”
Bu nedenle benim tavsiyem, hatıraların banka hesabına dolu dolu mutluluk yatırman olacaktır. Anı bankamı doldurmaktaki katkın için sana teşekkür ederim. Hala oradan mutluluk çekiyorum. Mutlu olmak için şu beş basit kuralı hatırla:
1. Kalbini nefretten arındır
2. Zihnini endişelerden arındır
3. Basit yaşa
4. Çok ver
5. Daha az bekle

www.instagram.com/dusunenakil

Düşünen Akıl

• Sürekli olarak dik dur! Gözlerin daima karşıda olsun.
• Kendinle olan konuşmalarını kontrol et.
• Negatif konuşmalarının farkına var ve düzeltmeye çalış.
• Duygularını izle. Olumsuz duyguları vücudundan hemen at
• Her fırsatta derin nefes alıp ver. Burundan al uzun süre tut, ağızdan nefes ver.
• Hedeflerine odaklan. Hedefe ulaşıncaya kadar pes etme.
• Her zorluğun içindeki fırsatı gör. Daima umudunu koru. En zor durumlarda bile.
• Kararlı ol! En kötü karar bile kararsızlıktan daha iyidir!
• Kendine her durumda inan. Kimse sana inanmasa bile.
• Her zaman ŞİMDİ’ yi yaşa. Geçmişe takılıp kalma!
• Düşünme, sadece YAP!
• Cesur ol.
• Çözüme odaklan, sorunlara değil
• Doğru soruları sor.
• Geçmiş başarılarını hatırla. Ama onlara sığınma. Daha iyisini yap.
• Meraklı ol. Sürekli yenilikleri takip et.
• Kendini geliştirecek ve motive edecek kitaplar oku.
• Kendine inan. Kendine %100 inan.
• Sorunları birer meydan okuma olarak gör.
• İki işi yarım yapacağına, bir işi tam yap.
• Sabretmeyi bil.
• Her zaman farklı alternatiflerin olsun.
• Enerjik ol.
• Sorunu parçalara böl, öyle çöz.
• Çözüm dışındaki tüm alternatifleri sil.
• Sabah kalkarken o gün yapılacak işlere keyifle bak.
• İşleri oyuna çevir.
• Heyecanın diğer insanlara bulaşsın.
• Çalışırken şarkı söyle veya gülümse.
• Algılarını aç.
• Her sonunun bir çözümü vardır.
• Yaptığın işin en iyisini yap.
• Hakkını ara.
• İşleri teker teker yap.
• Daima dürüst ol.
• Sorunlarından kaçma… yüzleş…
Alıntı (düşünen akıl)

1 Mayıs 2018 Salı

KİME GÖRE.

          "Bir usta bin usta " sözüyle hikayeye başlamak istiyorum.2016 yılının en başarılı el sanatları ustası olarak ödül aldı. Bu sanata sahip çıkan ve yaşayan ustalardan Aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Sanatkarı Yazma Baskı ve Kalıp oyma Ustası Yasemin Ertaştan hanımın Onu buralara taşıyan yaşam hikayesindeki sırları öğrenmek ve başarının sılarını çözmek için gelin kulak verelim anlattıklarına.
            1970 yılında Tokat'ın  Turhal ilçesinin Kalaycık köyünde ailenin dördüncü ve planlanmayan çocuğu olarak dünyaya  gelmişim.  Annem ve babam  çerkez . Ben çerkez ananelerine göre yetiştirildim.ilk ve orta okulu köyde okudum ve Tokat Ticeret lisesinden mezun oldum.Geleceğime yön verecek olan eğitimlerimi ilk olarak okuduğum bu okullardan aldım.folklör,atletizim (100 m 200 m siprinter) dallarında  başarılarım var.Okulumu bitirip stajer olarak çalıştığım iş yerinde ki beyefendiden  evlenme teklifi aldım. Üç ay sonra çok sevdiğim babamı trafik kazasında kaybettim. Onun ölümü benimde ölümüm oldu çünkü "ben hayatta en çok babamı sevdim" .Annem beni istemeden doğurduğu için beni ablam büyüttü ve evin en küçük kızı olduğum için babamın sağ omuzu ve kucağı benim yerimdi "derken yutkunarak ve duraklayarak konuşmasının altındaki derin hüznü babasını ne kadar özlediğini farketmemek mümkün değil.Derin bir nefes aldıktan sonra kaldığı yerden hikayesini anlatmaya devam ediyor.
"Bütün  bu acı olayların üstüne daha henüz kendime gelmeye çalışırken,bir bucuk yıl sonra da çok sevdiğim dayımı kaybettim. Kaybım sadece onlar olmadı bu arada hayallerimi işimi,geleceğimi,insanlığımı herşeyimi kaybettim daha doğrusu kendimi kaybettim. Farklı kültürlerde iki insanın bir araya gelmesi , benim iki tarafıda idare etmeye çalışmam  ,beni çok yıprattı.Çerkez kültüründe normal olan şeyi kayınvalidem beğenmedi ,Türk kültüründe normal olan adeti annem beğenmedi iki kültür arasında gel gitler yaşayan beni eşim beğenmedi ben ise hiç birisini beğenmedim.Bu durumu kabullenemedim.Farklı bir yapıya sahip özgür ruhlu bedenimin her türlü davranışına ve duygularına gem vurulması beni çileden çıkarmıştı.Velhasılı kelam düştüğüm bu kör ve dipsiz kuyudan çıkış için yol ararken  bir gün Tokat'ın sokaklarında  avare avare  boş boş kaldırımlarda yürürken  bir yaprağın  dalından kopup yere kaldırım taşının üstüne düşmesi beni kendime getirdi.Bir anda  irkildim ve silkelendim. Kendine gel Yasemin ölmeden önce ölemessin  .iki tane çocuğun var. Onlar için sağlıklı ve güçlü olmalısın .Artık karar ver KİME GÖRE yaşayacağına ve ona göre   yola devam et dedim kendi kendime .O günden sonra kendi kararlarımı kendim aldım ve kendi kendime söz verdim.Kim ne derse desin umurumda değil. Beni Allah biliyor.O ne derse o olur.Benim için iki çocuğum ve eşim önemliydi.Eve olan bağımlılığıma son vermek için ilk adımı halk eğitim merkezinde folklor eğitmeni olarak başladım . Yetmedi savcılıktan özel izinle ceza evlerinde ilk bayan öğretici olarak mahkumlara baskı ve tasarım işini öğretmek ve bir şeyler öğrenmek için üç yıl gönüllü eğiticilik yaptım. Ceza evi bana çok şey öğretti. Hayata bakış açımı değiştirdi daha sıkı sarıldım işime eşime aşıma. Onların dertlerinin yanında benimkinin esamesi bile okunmazdı. Bir sürü örnek varda bir tanesini anlatayım "Ayla hanımcığım deyip efkarlandıktan sonra
bir cigara yakıyor..
        Artık mahkumlarla arkadaş olmuştuk .ilk başlarda pek konuşmuyorlardı,6 ay sonra yavaş yavaş beni kendilerine abla gibi yakın görenler hikayelerini anlatmaya başladılar." Ben öksüzüm y
 Yasemin abla beni halam büyütmüş o yüzden halamı çok seviyorum .Eniştem içkici kumarcı kafayı çektimi kapıya gelip dayanıyor halamıda dövüyordu. Yine bir gün içmiş elinde tüfekle kapıya dayanmıştı.Bende içerde ki duvarda asılı olan tüfeği aldım ve karşısına çıktım ,ben vurmasam o bizi vuracaktı. Halamı o pislikten kurtardım.Bu yüzden 26 yıl yedim. Kaderime razıyım halam mutlu olsun istedim " diyor. Şimdi bu gencecik taze fidanın yanında  benim ki ....de dert mi.
Bir tanede komik olandan anlatayım "mahkum geldi ben çok becerikliyim dedi. Hemen bana kalıp verin oyacam dedi ,bıcağı verdim biraz elinde evirdi çevirdi bu olmaz dedi  onu aldım .spatulayı verdim bir iki onuda evirdi çevirdi buda olmaz dedi onuda elinden aldım çekiç istedi onu vedim . Çekiçle kalıba vurdu vurdu paramparça yaptı sonrada işte bu kadar bu iş bana göre değilmiş dedi ve bir daha kursa gelmedi "
          Neyse biz bize dönelim  Yasemin hanımcım "tabi bu arada yapmadığım öğrenmediğim el sanatı kalmadı.Aklım baskıda kaldı.Fark yaratmak adına farklı bir şeyler yapmalıydım.Köklerden kopmadan aslına uygun baskıda modern tasarımları ilk ben yaptım.Kalıp oymacılığı tam bir terapi insanın iş yaparken işine odaklanması dikkat isteyen bir şey buda kalıp oyma işini yapan kişinin sadece ve sadece işine odaklanmasını sağlıyor.Çünkü keskin bıcaklarla iş yapıyoruz en ufak bir
dikkatsizlik en az 3dikişe 11dikişe mal oluyor.Kalıp oymacılığı 650 yıllık bir geçmişi olan el sanatı.En güzel baskı ağacı ıhlamur ağacı emdiği boyayı kumaşa geri veren tek ağaç. Önce ağacı kesip 2yıl kurutuyorsun sonra parafinleyip deseni üzerine tersinden karbon kağıdıyla çiziyorsun,sonra karga burnu denen bıcaklarla oyuyorsun çünkü basıldığında modelin düzü çıkıyor. Kesip kuruttuğun ağaca çizdiğin ve derin derin oyduğun desenle yeniden hayat veriyorsun ve her yerde deseni yaşatıyorsun.Kalıplarımdan vaz geçemiyorum hepsi benim çocuğum gibi.idealim hotkotor (Tek model)olarak  çalışmak istiyorum. Bu işi sanatsal anlamda bir yere taşımak ve bizden sonrakilere iz bırakabilmek.Uluslar arası boyuta taşımak istiyorum."diyor.
            Yasemin hanımın anlattığı bu hayat hikayesinden ve yaptığı işe verdiği önemden şunu anlıyorum.İnsanda öyle değil mi ?ilk önce ana rahminden kopartılıp aile ve çevredeki  öğretilerle özümüzden kopartılıp kurutuluyoruz .Ve daha sonra hayat denen bir ustanın elinde hadiselerle ince ince oyularak fazkalıklardan kurtulup kalıbın üzerinde yeniden çizdiğimiz yönle  hayat buluyoruz.Bu hayat bizim hayatımız. Hayatımızı neye göre "KİME GÖRE" düzenleyeceğimize kendimiz karar vermeliyiz.ona göre buna göre yaşarsak bir yaprak misali savrulur gideriz.Kendimizdeki özü fark edip fark yaratanlardan olmak dileğiyle...
Yasemin hanımdan aldığımız öğretiler...
-Hayatı acısıyla tatlısıyla seviyorum.
-insanlara yardım etmeyi seviyorum .Birilerini  memnun etmek beni çok memnun ediyor.
-Yaptığım işte fayda arıyorum.
-Veren el alan elden üstündür.
-şu andaki halimden memnunum başka bir şey olmak istemezdim.
-şikayeti hayatımdan çıkarttım bunun yönünü değiştirdim,çözüm odaklı yaşıyorum.
-Geçmiş bana insan kalabilmeyi öğretti,dünya üzerinde herkesin bir görevi olduğunu öğretti.
-verilen fırsatlar elimden alınmasaydı bugün emekli olabilirdim.
-Gül değince aklıma özdeki güzellik geliyor .
       Başkası olma kendin ol böyle çok daha güzelsin gerçeğinin altını çizen  Yasemin hanım kime göre neye göre derken kendisini keşfedenlere selam olsun. Öğrencisi olduğum yasemin hanımın mekanındaki adaleti,kursiyerleriyle oluşturduğu bağı , halil ibrahim sofrasındaki bereketini,hayvanlara duyduğu sevgiyi 650 yıllık tarihin izlerini 100 yıllık eski bir ahşap evde dokusuna uygun otantik bir şekilde yaşatmaya çalışması Elbetteki görülmeye değer.Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın . Selam ve sevgilerimle...