27 Ekim 2023 Cuma

GÖRDÜM SENİ

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. 

Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” demişsin…

Seni İlk kez 

Bir çocuğun uykusundan uyandığında yüzündeki o sonsuz NEŞE de gördüm, 

Sonra 

Nasırlı elleriyle başımı okşayarak ninni söyleyen O çınarın gölgesindeki GÜVEN de hissettim seni , 

Tarlaya tohumu eken çiftçi amcanın alnındaki terin toprağa can suyu olan DAMLASINDA gördüm seni, 

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Tarihimizde 

Uluslar arası spor müsabakalarında kazandığımız başarılarda,

Binlerce milyonlarca gencin hep birlikte istiklal marşı okunurken tek yürek olan o  kalpte küt küt atan heyecanlı DURUŞUNDA gördüm seni. 

Üniversitelerde kürsülerde ilimin bilimin ışığında yol alan insanlığa fayda sağlayan çalışkan adamların AZMİNDE gördüm seni. 

En güzel çağında düşmana göz açtırmayan kahraman yiğitlerin muhtaç olduğu kudretin deli deli akan ASİL KANINDA gördüm seni. 

Anadolu’nun her yerinde gezdiğim şehirlerde köylerde, bizi karşılayan muhtar amcanın hoşgeldiniz derken şapka çıkartıp selâmlamasında ki SAYGIDA gördüm seni.

Ey Kahraman Türk kadını! 

Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın “derken kadınını omuzlar üzerinde taşıyan adamların GÖNLÜNDE gördüm seni.

100 bin yıllık tarihin içinde güneşin balçıkla sıvanmayacağı gerçeğine inanan karanlığı delip geçen Tarik yıldızının güneş gibi parlayan ışığıyla Anadolu çocuğunun YÜZÜNDE gördüm seni. 

ATATÜRK  ölmedi 

Yüreğimde yaşıyor 

Uygarlığın öncülüğünde 

Bayrağı O taşıyor…

GÖRDÜM ONU. 

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

26 Ekim 2023 Perşembe

CUMHURİYETİMİZİN 100. yılında YÜZÜN VAR MI?

      Bugün 29 Ekim 2023 CUMHURİYETİMİİZİN KUTULUŞUNUN 100. YILI KUTLU OLSUN. Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün USTALIK eseri CUMHURİYET 100 yaşında. Bize bu memleketi hediye eden ATALARIMIZI rahmet,  minnet ve şükranla anıyorum. Açtığın yolda gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Kurduğun bize armağan ettiğin Türkiye Cumhuriyeti Devletine layık olabilmek adına bize bıraktığın değerlerle üzerimize düşeni yapmak için  bugün kendimi sorguluyorum.

        Çok yücesin Atam; Benim ben olmamda ki en mühim olan Cumhuriyetin temel değerlerinin başında eşit haklara sahip olmak geliyor.  Ve 1934 yılında kazanmış olduğum seçme ve seçilme hakkı doğrultusunda hayatıma yön vererek meslek hanem dolu ünvanım ise Anadır. Bugün  Dolu dolu Anadolu kadınıyım sayende.

Bugün sosyal medyada gezen Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir video bana kuran-ı Kerim’in Bakara süresinin 134. ayetini hatırlattı.” Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulamazsınız.” çok etkilendim. Ne güzel özetlemiş insanlığın gidişatını. Bu videoyu izleyince bende kendimi sorguladım. Ben yaşadığım bu çağda ne yaptım ?

-Mustafa Kemal 24 yaşında Harp Akademisini bitirdi. Vatan sevdası uğruna aşk ile yollara düştü. 

-Ben Atalarımızın bize hediye ettiği bu vatan toprakları üzerinde 24 yaşına kadar Liseyi bitirdim, sevdiğim gençle birlikte aile yuvamı kurdum.  Evlendim. Ve bu yuvayı huzurlu bir şekilde yaşatabilmek için mücadele etmek için aşk ile yollara düştüm.

-Mustafa Kemal 34 yaşında inancını kaybetmeden Çanakkale destanını yazdı ve yedi düvele meydan okudu.

- Ben 34 yaşında iki çocuk annesi oldum ve inancımı kaybetmeden bize ait olan ata mirasımı, kültürümü çocuklarımın kulağına ninni okuyarak büyüttüm.Dede Korkut masallarını, efsanelerini anlatan, tarihimi, kültürümü, dinimi anlatan kitaplar okudum. Kuran-ı kerim’i okudum. Sorguladım. Araştırdım. En doğruya ulaşmak için çaba sarfettim.

-Mustafa Kemal 38 yaşında Milli Mücadeleyi başlatmak için 19 mayıs 1919 da Samsun’a çıktı.

-Ben 38 yaşımda  er meydanı pazara çıktım. Ben kimim?,  Neyim?, Nereden geldim,  Nereye gidiyorum?,  Ne istiyorum? hedeflerim ve hayallerim nedir? diye sorguladım kendimi ve yeni yeni kararlar aldım. Bu kararları uygulamak için çalışmalara başladım.

-Mustafa Kemal 41 yaşında Afyon ovasından İzmire aktı ve yurdu düşmanlardan temizledi. Alsancağı dikti, 42 yaşında “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir “dedi ve ustalık eseri olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ kurdu. ( en büyük hayalini gerçekleştirdi)

-Ben 40 yaşında hayalim olan üniversiteyi kazandım. Çok istediğim Sosyoloji bölümününden 44 yaşında sosyolog olarak mezun oldum. 45 yaşımda Marmara Üniversitesinden Aile Danışmanlığı eğitimi aldım. 46 yaşımda yine çok istediğim hayallerimden birisi “Yaşayan Kırkkızlar Efsanesi” adlı ilk eserim olan kitap çalışmasını hayata geçirdim. Valiliğimizin himayesinde İl Milli Eğitim Müdürlüğünün öncülüğünde “KIRKKIZLAR” projesinde yer aldım ve okullarda kahraman kadınlarımızı öğrencilerimizle buluşturup söyleşiler yaptım.

Kıymetli öğretmenlerimizle birlikte İki sene içersinde 136 söyleşiye imza attık.  Bir çok dergi ve gazetede yazılarım paylaşıldı. Halen Tokat gazetesi, Tokat Gündem Gazetesi, Tokat’a Dair sayfasında köşe yazarlığı yapmaktayım. 

47 yaşımda Tokat Balkan Türkleri Derneğinin öncülüğünde çıkartılan KIZILELMA dergisinin yazı işleri müd. üstlendim.

48 yaşında ikinci kitabım kültürel mirasımız olan geleneksel el sanatlarını yaşatmaya çalışan ustalarımızın hayat hikayelerinden oluşan 45 ayrı dalda ustanın zanaatlarını konu edinen “YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR” kitabını hayata geçirdim ve AHİLER KERVANI çalışmasıyla okullarda ustalarımızı öğrencilerimizle buluşturdum.

Anne oldum. Bu vatan için gurur duyduğum  iki evladımı yetiştirdim.

Bir mühendis, bir öğretmen le bu topraklarda yetişen genç kahramanlarımla en büyük payeyi evlatlarımdan aldım. 

-Mustafa Kemal 53 yaşında ATATÜRK oldu. Yaşarken en büyük payeyi milletinden aldı.

-57 yaşında 10 Kasım 1938’de sonsuzluğa uğurlarken gönül hanemize taht kurdu. Kalbimizde fikirleriyle ve yaptıklarıyla ölümsüzleşti. 

Ben 52 yıllık hayatın içersinde bir anne olarak, tek sermayem olan kalemimle yazar, çizer, düşünür olarak gerçekleri ve doğruları yansıtmaya başarı öykülerini dillendirmeye  ve aktarmaya çalışıyorum.

52 yaşımda, 3. Ve 4. Kitaplarım DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞDAN MASALLAR adıyla çocuklara kültürel köklerimizden beslenen masallar yazdım. Allah ömür verirse bundan sonrada bu topraklarda yazarak var olacağım. Güneşlerin doğuşuna şahitlik etmeye devam edeceğim. 

Cumhuriyetten önce ki Tarih kitapların da anadolu kadınını şöyle tarif ederlermiş. 

Anadolu kadınlarıydı onlar, meslek haneleri boştu ünvanları ise yoktu. Anaydı, bacıydı, yardı, yarendi, eş ti, hanemize doğan güneşti onlar.

Şimdi biz bu cümleyi değiştiriyoruz  ve şöyle diyoruz. 

Anadolu kadınlarıydı onlar meslek haneleri dolu ünvanları ise anaydı, dolu dolu Anadolu kadınlarıydı onlar.

Okudular,  mühendis oldular kat kat binalar inşa ettiler,

Mimar oldular geçmişi geleceğe bağlayan köprüler inşa ettiler,

Öğretmen oldular hayat okullarında boy boy insan yetiştirdiler.

Okudular araştırdılar Yazar oldular onlarca kitaba imza attılar. 

Anadolu kadınlarıydı onlar meslek haneleri DOLU ünvanları ise ANAydı 

Dolu dolu ANADOLU kadınlarıydı onlar.

Yani demem o ki sevgili gençler, kıymetli okurlarım

57 yıllık bir ömüre;

11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke ve milyonlarca özgür insan bırakan yüce atamızı Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında saygı sevgi ve rahmetle anarken, bu cumhuriyetin varlığına borcu olan atalarımın yüzüne bakacak yüzü olan bir vatandaş olarak, 

Cumhuriyetin bize sunduğu değerlerle yoğrulan bir Türk genci olarak 

Ne mutlu TÜRKÜM diyorum ve 

Herkes ATATÜRK olamaz ama herkes  KENDİSİ olabilir diyorum.

Türkiye cumhuriyeti devleti İlelebet payidar kalacaktır.

Nice yüz bin yıllara…

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

13 Ekim 2023 Cuma

İstiklal Caddesi

 İstiklal caddesi 

Sırtını dayadın mı Atatürk’e…

Taksimden aşağı caminin sağından, Kilisenin solundan salınacaksın ışıklı caddeye doğru. 

Nice sevdalılar el ele, göz göze, omuz omuza yürüyor bu yolları

İnsan seli akıyor aşağı yukarı istiklal caddesinde…

İnsanlar yabancı, bir tek tanış ben. 

Bir duvar dibinde hazine saklı, keşfedilmeyi bekleyen,

Sokak çalgıcılarının müziği eşliğinde 

Bazen ellik

Bazen şemmamme 

Bazen halay 

Bazen ikili danslarla döküyor kurtlarını gençler…

El vuran, çepik çalan, saz çalan, oynayan, seyreden herkes gülümsüyor herkes mutlu sanki bu şehirde…

İstiklal uğruna nice ayrılıklara yol verdi kim bilir bu cadde kavşaklarında.

İp gibi saf saf sıralanmış binaların koruyor derin tarihi…

Bin bir çeşit misafirlerini ağırlar seçkin kafeler oteller…

Beyoğlu’nda…

Çiçek pasajında bir kaç kadeh efkar dağıtımı soluklanmak iyi gelir aşıklara…

Ver elini sevdiceğim…

Yedi asırdır ayakta dimdik duran heybetiyle, 

Galata kulesinden selamlayalım bu şehrin erenlerini. 

Yükselirken badal badal göğe doğru…

Kuş bakışı şehir ayağının altında 

İstanbul’u dinlersin kalp atışlarında 

Yedi tepeden seslenir Allahu ekber sesleri 

Boğazında düğümlenir gemiler 

Karaköy, Haliç limanına sığınırsın usulca karadan…

Uçmak istersin sonsuzluğa 

Hazerfen Ahmet gibi kanatlanıp kuleden…

Üsküdar’da

Eteklerine sarılır minik bir el 

Anne diye seslenir 

Kız kulesinden…

Hür doğdum hür yaşarım. 

“Bir Türk dünyaya bedeldir”.

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ 

1 Ekim 2023 Pazar

GANİRE PAŞAYEVA

 Ganire Paşayeva'dan...


 *TÜRKİYE'M!* 


Seni niçin bu kadar sevdiğimi soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

– Bu sevginin kaynağı ne?

– Neden?

– Kimsin sen?

– Sen nere, bu topraklar nere?

“Aşkın sebebi sorulmaz”,

Diyorum yüz bin kere…

Çünkü ruhum yüzyıllar önce

Gönül vermiş bir türküye

“Sen benimsin, ben de senin”,

Türkiye!


Ahlat’ta mezar taşları tanırlar beni…

Malazgirt’e Alparslan’la geldim ben,

Vatan kılmak için bu güzel yurdu,

Her fetihte yeniden

Dirildim ve öldüm ben…


Hani ferman buyurmuştu

Karamanoğlu Mehmet Bey:

“ Şimden geri kimse,

Türk dilinden özge söz söylemeye!”

Bu kutlu fermanı ilk duyan benim!

Divanda dergâhta, çarşı-pazarda

Sevinç ile yayan benim!


Ertuğrul Gazi’nin yol yoldaşıyım

Birlikte fetheyledik, bu yurt yerini…

Osman Gazi’yle diz çöküp huzuruna,

Dinledik Şeyh Edebali’nin öğütlerini…

Orhan Beyle birlikte yürüdüm Diyar-ı Rum’a,

Kılıç yoldaşımdır Hüdavendigar!

Sorsalar, elbette anlatacaktır,

Bursa’da, ulu cami avlusundaki çınar…


Karadan gemiler indirdim, Sultan Fatih’le

Değilmi ki, cihan, cihangire dar?

Bayrağı dikti Ulubatlı Hasan, biz yürüdük ardından…

Sorsanız, hisarlarda taşlar anlatır size:

İstanbul’un surlarında kanım var!


Sevinçlerim kadar acılar da yaşadım,

Vatan bildiğim bu topraklarda…

Bazen yüzümüze gülmedi devir,

Tersine de döndü, feleğin çarkı,

Kıyasıya vuruşurken, iki cihangir…

Bir tarafta Emir Timur,

Bir tarafta Yıldırım…

O günden beri öksüz Kerkük,

O günden beri yetim Kırım!

Kaç kez kan ile doldu,

Kardeş kavgasını durdursun diye

Tanrı’ya açılan elim…

Ama sığamadılar bu yeryüzüne

Şah İsmail ve Sultan Selim…

Kardeşin kardeşle vuruştuğu gün;

“Durun!

Türk’e Türk’ten özge yanan bulunmaz!

Kardeş kavgasında kazanan olmaz!”

Diye feryadı arşa dayanan bendim…

Çubuk Ovasına akan kanlar da,

Çaldıran’a düşen canlar da benim…


Üç yüz yılda döndüm, Viyana önlerinden.

Vuruştum boğazda yedi düvele karşı…

“Çanakkale içinde vurdular beni”,

Bir gonca gül iken derdiler beni…

Şimdi Gelibolu’da,

“Bir ölür, bin doğarız!” diye seslenen,

İsimsiz şehidin baş taşı benim…

Oğulsuz anaların, dul gelinlerin

Gözyaşı benim…


Sarıkamış’ta bedeni donan,

Yemen’de susuzluktan ciğeri yanan

Ve bir cepheden bir cepheye savrulan

Ölmez Türk benim!

İstiklal savaşına koştuk, sonradan,

Atatürk’ün yanındaydım her zaman!

Küllerinden yeniden doğan bir milletin

Evladıyım ben…


Vatanın ufkunu sarınca melal

Akif’in dizesiyle, dirildim yeni baştan

Haykırdım bütün dünyaya:

“Hakkıdır Hakka tapan milletimin İstiklal!”


Türkiye’m!

Ben senden hiç gitmedim ki!

Ezelden ebede seninleyim ben.

Uğrunda öldüğün Vatan, terk edilir mi?

Ölesiye sevdiğin Vatandan gidilir mi?


Seni nasıl sevdim, bir bilebilsen…

Güneşe vurgun ayçiçekleri,

Denize âşık martılar gibi…

Ben seni,

Kıyıya sevdalı dalgalar

Yağmura hasret sahralar gibi sevdim.

Bağlanıp kaldı ruhum bir tek sözüne,

Sahibinden ayrılmayan bir gölge gibi

Yıllar yılı yüz sürdüm ayak izine!


Ben seni nasıl bekledim, bir bilebilsen…

Üstadın dediği gibi:

“Hastanın sabahı, mezarın ölüyü,

Şeytan’ın günahı beklediği kadar”…

Ve ben, bendeki seni bekledim her an!

Kimsesiz evin, hiç gelmeyecek sahibini beklediği gibi…

Ben seni ölümüne sevdim, Türkiye!

Dudakta kalan son nağme,

Gözde donan son damla

Ve bir “Ah!” kadar!


Nasıl özledim seni, bir bilebilsen

Bebeğin anne sütünü,

Annenin evlat kokusunu

Üşüyen ellerin sıcacık bir ocağı

Özlediği kadar…

İçimde kanatlanan ve büyüdükçe büyüyen

Bir özlemim var…


Ben ki aşığım senin, baharına, yazına…

Seni niçin bu kadar sevdiğini soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

Oysa “Aşkın sebebi sorulmaz”,

Aşk sebepsiz sevdadır”

Diyor, Bizim Yunus!


Sorulmasın bana artık bu soru,

Çünkü sen Türkiye’msin!

Vatansın! Vatan!

Bense çılgın bir Türk’üm,

Gökalp’in ruhunu yüreğinde taşıyan

Ve Vatanı Turan olan…


Canım Türkiye’m! Sen bensin,

Ayağına taş değse, benim ciğerim yanar.

Sen gönlümde umutsun, kalbimde ince sızı,

“Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar!”


İmza: 

Kardeşin Azerbaycan’ın, 

sana sevdalı kızı… *GanirePaşayeva*