20 Aralık 2014 Cumartesi

Çok Şükür Köylüyüm
Ceketim yamalı
Tenim toprak kokar
Bil ki her lokmada
Alnımın teri var
Sermayem bileğim
Talebim yok benim
Dünya sizin olsun
Yüreğim tok benim
Emeğim kutsaldır
Ne olur hor bakma
Tahsilim yok ama
Yemem haram lokma
Helaldir aşım
Gözümde yaşım
Belim bükük ama
Dik durur başım
Beyler hatır sormaz
Tabip neşter vurmaz
Doğduğumdan beri
Derdim düğüm düğüm
Çünkü ben köylüyüm
Vurgun nedir bilmem
Soygun nedir bilmem
Bildiğim bir şey var
Derdim düğüm düğüm
Çok şükür köylüyüm
Uğur Işılak- Çok Şükür Köylüyüm(dinlemek için tıklayın)


Önüme bir çığır geldi
Bir ucu var şar içinde
Aktarlar dükkanı açmış
Ne ararsan var içinde

Gir dükkana Pazar eyle
Her şirindir hezar eyle
Aya güne nazar eyle
Ay Muhammet nur içinde

Ay Alidir gün Muhammet
Okunan seksen bin ayet
Balıklar deryaya hasret
Çarka döner göl içinde.

Göl içinde çarka döner
Susuzluktan bağrı yanar
Alemler seyrana iner
Seyir var seyir içinde.

Kuduretten verdi balı
Bahanesi oldu arı
Şimdi dinle ahuzarı
Arı inler bal içinde

Pir Sultanım ey gaziler
Yürekte yara sızılar
Talipte pirin arzular
Bülbül öter gül içinde
Sabahat Akkiraz - Tevhid

Selvi Boylum Al Yazmalım (dinlemek için tıklayınız)

İKİNCİ BAHAR

  Ayrılıkların arkasında bıraktığı derin acılardan mücadeleyi bırakmadan üstesinden gelebilmek her babayiğidin harcı değil. Bütün bu olumsuzluklara göğüs gerebilmenin vermiş olduğu zaferle ikinci baharlara yelken açma cesaretini kendilerinde gören bu güzide insanlara bahar tadında aşklarının her daim diri,sevgi dolu olması dileğiyle sözlerime başlıyorum.

  Yaşadığımız bazı olaylara tesadüf deriz ve geçeriz bazen üzerinde düşündüğümüz ve tefekkür ettiğimizde aslında hiçbir şeyin tesadüf olmadığını, Yaradanın ikramının tecelliyatı için bu hayatlar üzerinden okuduğumuz bazı sebeplerin olması gerektiğini görüyoruz. Bir kandil gününde yanlışlıkla gönderilmiş bir mesajdan sonra bu kalpleri birleştirmeyi başaran Mevlamın muradı mıydı yoksa gönderilmiş sıradan bir mesaj mıydı?

  5 yıl önce 16 yıllık evliliği 3 çocuğuna rağmen yıkan şeyin tükenmişlikler olduğu,sevginin bittiği, beraberliklerin son bulduğu hanelerin aslında yeni arayışlar içerisine girmesi daha güzeli daha iyiyi aramalarından mıdır acaba? Buradan her daim güler yüzlü,mavi gözlü yengeme selam olsun.

  Dayım bütün bu zorlukları yaşarken etrafına yaydığı pozitif enerjiden ,bir gün bile halinden şikayet etmeden 'bugünler de gelip geçecek, benim için öncelik çocuklarım' deyip onların eğitimi ve huzurları için çalışan ,onlara yeri geldiğinde annelik yapan ve bu durumdan yüksünmeyen ,bir işten sıyrılıp diğer bir işe dinlenmek için koşan ,emekçi, işçi ,alın teriyle parasını kazanan ,güzeli gördün mü ona yönelen ,her daim iyiyi arzulayan vefakar ve yürekli bir adam. Askerden sonra İstanbul'a gelip yerleşmiş o iş senin bu iş benim deyip yapmadığı iş anlamadığı alan kalmamış ve en sonunda bahçıvanlıkta karar kılıp kendisini çocuklarına adayan bir baba. Günümüzdeki ikinci bahar evliliklerin genellikle maddiyat üzerine kurulduğu gerçeğini gözardı etmemek gerek. Bu devirde maneviyat üzerine kurulan ,zorlukları beraberce göğüsleyip üstesinden gelmek ve birbirlerine söz verip el ele el-hakk'a yürümek üzere yola çıkan bu iki yürekli insana selam olsun.

  Yengem ise Samsun'un Terme ilçesinden yani o amazon kadınlarının yetiştiği yerden. Yiğit,savaşçı, tam bir karadeniz kadını. Çok çileler çekmiş ve bu çilelerin onu pişirdiği ,olgunlaştırdığı her halinden belli olan, boşandığı eşini hastalandığında gideceği yeri olmadığından dolayı evine alıp ona bakacak kadar yürekli iki evlat sahibi bir kadındır.Kızını evlendirmiş oğlunu da üniversiteye göndermiş bu emekçi insanı her konuda olduğu gibi bu konuda da takdir eder ve hayatlarıyla ,davranışlarıyla bize örnek olan bu güzel insanlara evliliklerinde mutlu ve huzurlu yıllar dilerim.

  DÜNYA KÖYÜndeki bu ehlibeyt hanesinden adalet ve sevgiden başka bir şeyin zuhur etmeyeceği evliliklerin çoğalması dileğiyle ikinci baharlarının bundan sonra onlara nice nice baharlar getirmesini canı yürekten diler, saygı ve sevgiyle ellerinden öperim.
             
                                                                                                                       Dünya Köylüsü

31 Ağustos 2014 Pazar

DİLENCİ

   Bir ilkbahar günüydü annemle akraba ziyaretinden dönüyorduk. Hava da çok güzeldi dolmuşa binmedik, şöyle geze geze Tokat'ın taşlı yollarında yürürken 800 adımda 800 yıllık tarihe şahitlik etmenin verdiği huzurla geçtiğimiz caddelerden sağa sola baka baka ilerliyorduk. Latif oğlu konağına gelmeden birkaç dükkan ötede büyük harflerle yazılmış sarı bir ilanın üzerine siyah yazılarla dikkat çekilmiş ''Boşaltıyoruz, kapatıyoruz, çok ucuza, yarı fiyatına.'' Bizde o yöne doğru ilerledik. Tam dükkanın önüne geldik, çok kalabalık. Girsek mi girmesek mi diye düşünürken kendimizi o kalabalığın içinde ayakkabıları incelerken bulduk. Şu da güzelmiş bu da güzelmiş derken ayakkabının birini gözüme kestirdim. Çok güzeldi, krem renginde hafif topuğu olan önü kapalı arkası bir kemerle bağlanan duruşu kibarca çok güzel bir ayakkabıydı. İhtiyacım da vardı ama sırası mıydı bilmiyorum. Birden kendimi çantamı karıştırırken buldum. Olanı elime aldım. Yetmezdi. Anneme sordum o da cüzdanındakini verdi ama yine yetmedi. Mağaza sahibinden biraz daha indirim yapmasını istedim o da ''Abla zaten indirimli, sen de vur deyince öldürdün. O kadar olmaz da en son bu kadar olur.'' dedi. Paramız indirdiği fiyata da yetmedi. Annemle göz göze geldik , annem ''Yarın gel al ayakkabıyı ayıralım'' dedi, tamam dedim. Dükkan sahibine döndüm ''Olmaz abla ayıramam ya gelmezsen.'' dedi. Ama ben hala ayakkabıları elimden bırakamıyorum. Hani bir şeyi ararsınız ararsınız ve onu bulduğunuzda işte bu dersiniz ya, sanki yıllardır aradığım bir şeymiş gibi ayakkabıları elimden bırakamadım. O zamanlar kredi kartı da yok, sene 1994.
    Kafamda çareler üretmeye çalışırken tam o sırada o kalabalığın içerisine elinde bastonu, 80-85 yaşlarında başında şapkası olan üstü başı da düzgün yaşlı bir amca elini açmış Allah rızası için para dileniyordu. Dükkan sahibi hemen amcayı uzaklaştırmak için eline birkaç kuruş verdi ve ''Hadi amca Allah versin başkasına rahatsızlık vermeden burayı terk et.'' dedi. Amcayla göz göze geldik bana doğru yöneldi elini uzattı. ''Allah rızası için'' dedi. Ben de ''Bu sefer ben senden istiyorum, bana yardımcı olacaksın belki'' dedim. Amcam bana gülerek bakmaya devam etti. Ben de elimdeki ayakkabıları gösterip ''Amca param yetmiyor üstünü sen tamamlar mısın?'' dedim. Dilenci amca hiç tereddüt etmeden, bir an bile düşünmeden elini cebine soktu ne kadar parası varsa dükkan sahibinin önüne, masanın üstüne parayı çıkarttı koydu. Dükkan sahibi bana baktı ben de omuzlarımı silktim ve çaresizce ''Amcam bu sefer ben senden dilendim, teşekkür ederim çok teşekkür ederim.'' dedim. Amca da ''Bu kızımın ne kadar ihtiyacı varsa oradan al.'' dedi mağaza sahibine. Dükkandaki herkes, masa başındakiler ne oluyor diye durup bizi izlediler. Amcam hiç istifini bozmadan güler yüzüyle dükkan sahibinin eksik olan parayı paraların içinden sayıp almasını bekledi. Tamam dedikten sonra masanın üstünde kalan paraları tekrar cebine doldurdu ve ''İyi günlerde giyin kızım, dedi.'' Çok mutlu olmuştum, amcamın elini öpüp tekrar teşekkür ettikten sonra amcam yoluna biz yolumuza devam ettik. Annem ''Kızım ne yaptın sen ayıp değil mi?'' dedi. Ben de ''Anne bugün sana yarın bana hep biz dilencilere veriyoruz, sen demez misin yardımlaşmak güzel. Olan olmayana verecek. Ben de öyle yaptım.''
   Allah ihtiyaç olan yerden tecelli eder. Allah ''Dua edin, çağırın duanıza icabet edeyim.'' diyor. İsteyin vereyim, ağlamayana meme yok. Hepimiz aslında yok olanın dilencisi değil miyiz? Sen de yok olan şeyi başkasından temin etmek için derdini ortaya koyman ve çare araman gerekiyor. Çare SİZSİNİZ çaresiz değil. O gün bugündür hiçbir dilenciyi elimden geldiğince boş geçirmem. Çünkü hala o amcaya olan borcum bitmedi. Herkes birbirine muhtaç hiç kimse kimseden üstün değil, üstünlük takvadadır, diyen Kur'an-ı Kerim'e göre hangimiz üstündük. Üstünlük niye zaten, hepimiz dilenci değil miyiz? O gün dilenci amcadan öğrendiğim, AN'da var olmayı kendime destur edinmeye çalıştım. ''İşittik ve itaat ettik.'' Her şey o AN'da gizli sonrasında dersimizi alabildiysek ne mutlu bize. İsteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü  diyen atalarımız gibi kuldan değilde Allah'tan istemeyi bilirsen o sana senin istediğini yerine getirmek için eren kullarından DİLENCİ'yi sana vesile kılar. Dünya köyünde yaşayan biz insanlara; ''O isteyene istediğini verendir. Dünyalık isteyene dünyalık verip senin ahirette nasibin yoktur diyen hem dünyalık hem ahiretlik isteyene de ikisini birden verendir.''
   Bizleri ahirette nasibi olanlardan eyle...yarabbim.