25 Mayıs 2017 Perşembe

ALAMANCI GELİN

             
              Tokat'ın Yeşilyurt ilçesi vatansızlara, yer yurt arayanlara kucak açmış ve bağrında bir çok milletten insanı kardeşçe beslemiş bir memleket. İnsanları güler yüzüyle  sevgiye kucak açmış. Çekerek ırmağının suladığı bu topraklar bir çok insanı beslemiş bağrında bereketli topraklarıyla. Kadriye Hanım Almanya'ya gelin gider ve  arafta kalan bu insanların içinde kendine bir yer edinmek için çok çabalar ama ne çare tutunamaz. Yıllar sonra döner öz vatanına yeşilyurd'a . Şimdi hikayeyi ondan dinleyelim.
               1974 yılında Kadir gecesi Çıkrık Köyü'nde doğmuşum. Annem adımı o yüzden Kadriye koymuş. Babam işçi annem ev hanımı. 6 kardeşiz. ilkokulu  bitirdikten sonra babam beni kur-an kursuna verdi. Kur-an öğretmenim benim başarımı görünce bu kız okumalı demiş ve annemleri ikna edip beni orta okula yazdırdılar. Orta okulu  ve liseyi Yeşilyurt'ta okudum. Tanımadığım bir aileye sırf almancılar durumları iyi diye  beni kaldırıp verdiler. İki hafta içinde söz nişan  nikah oldu. Beni verdikleri aile almancıydı. Babam sürekli gurbetlerde çalışınca Annem beni daha iyi olur  yokluk çekmesin diye, "kızım biz çok yokluk çektik sen rahat et "dedi . Tanımadığım bu Almancı gençle nikahlandım. Bir yıl sonra düğünümüz oldu. Almanya'ya gelin gittim. Bilmediğim tanımadığım  illere aşrı aşrı memlekete kız vermesinler, annesinin bir tanesini hor görmesinler, çok zor. Herşeye yabancısın, hayatta tek başınasın lisan bilmiyorum. Onlar kendi aralarında almanca konuşuyorlar ben anlamıyorum. Eşim Almanya'da bana sahip çıkmadı. Evlendiğinin bile farkında değil bekar hayatına devam ediyordu. Kayınvalidem görümcelerim hepimiz aynı evde oturuyoruz. Eşim sorumluluklarının farkında değildi. Bir yıl sonra bebeğim canım kızım doğdu. 3 ay sonra eşim "ben senden boşanmak ayrılmak istiyorum "dedi.  Bende sebebini sordum neden ?dedim,"ben bu evliliği kaldıramadım bana göre değilmiş "dedi. Akşama kadar ağladım. Gel zaman git zaman, Bir odanın içinde 5 yıl geçti. maddi sorunumuz yoktu. 5 sene dayana bildim bu duruma. Kızım var kurtara bilirmiyim evliliğimizi dedim, Kaderim dedim, katlandım ama beş yıl böylece sabırla devam ettim ve 2001 yılında boşandık. Ayrılırken bir kez öldüm, baba ocağına geri döndüm bir kere daha öldüm. Eşimle Beraber Türkiye'ye geldik. Eşim babama kızının hiç bir suçu yok dedi. Ve beni bırakıp Almanya'ya döndü.
Babam sadece eşimi dinledi ve bana hiç bir soru sormadı başının üstünde beni taşıdı. Babamı çok seviyorum anlayışlı bir insan. Kızımla beraber yeni hayata ailemin desteğiyle tutunmaya çalıştım. Bir gittim iki geldim. Babamın maddi durumu pek iyi değildi. Çalışmak zorundaydım. Sigara içiyorum. Babamın elini gözlemek istemedim. Aile bütçesine katkıda bulunmak için işe başladım. Kızımı anneme bıraktım ben başkasının çocuklarına bakmaya gittim. Bu çok acı birşey ama mecburdum. Kızım şu anda Ankara'da üniversitede okuyor.  Kızıma babasını hiç kötülemedim, o benim kocam kızımın babası kötü bilsin istemedim. Büyüyünce nasıl olsa gerçeği ayırt edecek. Kızımın üzerinde bir kuruşluk hakkı yoktur babasının. Hayatta tek başına dul bir kadın olarak çocuk yetiştirmek  ve küçük bir yerde yaşamak çok zor. Küçük bir ilçe olduğu için insanların bakış açısı dul bir kadına çok kötü.  Üstüme çok geldiler ama ben kendimi bozmadan dimdik ayaktayım. İyiki gelmişim kızımı burada bizim ananelerimize göre yetiştirdim. Çok mutluyum. Sigortacılık işi yapıyorum. Burada bu işi yapan birtek benim işimi seviyorum. Benimde mutlu bir yuvam olsun isterdim.başka birisiyle bir evlilik düşünmedim benim için öncelik bundan sonra kızım ona mutlu bir gelecek sağlaya bilirsem ne mutlu bana. İki kültür arasında kalmak çok kötü bir şey. Vatanında Almancısın yaban ellerde Türk'sün. Yurt dışından gelenler kredi çekip geliyorlar, buradakilerini kendilerine özendiriyorlar, zenginmiş gibi davranıyorlar. İki yüzlü davranıyorlar. Halbuki orada hiçte öğle değil hepsi nefes almadan çok çalışıyorlar. Almanya'da Almandan çok Türk var.
-Okusaydım veteriner veya psikolog olmak isterdim.
-insanlara fazla güvenmeyin önce kendinize güvenin
-gençler sorumluluğunu alamayacakları evliliklerin altına girmesinler başkalarının dünyalarınıda yakmasınlar,gülleri açmadan soldurmasınlar.
-tanımadığınız bilmediğiniz kültürlerdeki çatışmaların yükü çok ağır oluyor.
             Kadriye hanımın hikayesi çok tanıdık her yerde karşımıza çıkan sorumsuz kocaların yükünü omuzlayan, evladına güneş olan kol kanat geren bu yaralı ve hüzünlü kadının ayakta kalması kendine olan güveninden ve baba ocağının sıcaklığında kendine yer bulmuş olmasından. Sosyolojik açıdan bakıldığında burada Alman orada Türk iki arada bir derede kalan bu kayıp insanların ne oralı nede buralı olabildikleri bir geçek. Arafta kalanların bir tarafı seçmeleri ve bu doğrultuda geleceklerine yön vermeleri gerekiyor. Kadriye Güneş Hanımda öyle yapmış, iyi ki gelmişim kızımı Türk ananelerine göre yetiştirdim diyor. Kendisini bu konuda şanslı görüyor. Teşekkürler Kadriye Güneş Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için ...çevrenize örnek bir duruş sergilediğiniz için.
         

21 Mayıs 2017 Pazar

İKİ KIZLAR

           Merve  ve Gökçe  çocuk yaşta sanatla yoğrulan gördüklerini duyduklarını annesinin ve babasının çalışma atölyelerinde uygulama sahası bulan  kızlar üniversiteye geldiklerinde aldıkları eğitimin dışında  bu birikimlerini işe dönüştüren ve sevdikleri yönde kendilerini geliştiren iki kız.
           Küçüklüğümüze dair hatırladığımız ilk hatıralar bebeklerimizi giydirmek,annemin atölyesinde yaptığım  ilk baskılı tişörtü anneme hediye etmek, bebeğim için elbise dikmek ,biçmek hatıralarımın arasında yer alır. Çizimim güzel olduğu için arkadaşlarıma elbise modeli çizerdim. Üniversite yıllarında Erasmus kanalıyla Fransa'ya  gittim ve orada seçmeli ders olarak "anıları seç çiz " dersini aldım. Daha sonra iş olarak neden böyle bir şey yapmayayım dedim ve kendimizi bu yönde geliştirdik. Hikayesi olan şeyleri çiziyoruz yazıyoruz ve basıyoruz yani hikayeyi ölümsüzleştiriyoruz. Aslında her desenin bir hikayesi var. Var olan bu hikayeleri  baskıya  dönüştürüp, tşört, çanta, yastık yaptık ve insanların hizmetine sunduk. Aksesuarlarımızı oğal ürünlerden çalışıyoruz. At kestanesi, deniz kabuğu, kuru çiçek, gibi. Mevsimine göre kışın atkı yazın flar baskısı yaptık. Yaptığımız bu çalışmalarla tasarım etkinliklerine katıldık.  Buralarda ürünlerimizi sergileme fırsatı bulduk. Amacımız yeni yüzler tanıyıp yeni hikayeler üretmek ve tasarlamak. Tasarladığımız hikayeleri  baskıyla ölümsüzleştirmek.Son planda ürünlerimizi  ve kendimizi tanıtmak elbette ki. İkimizinde  aldığımız üniversite eğitimi moda üzerine değil ama biz hayallerimizin peşinden gidip fark yaratmak adına bu dalı seçtik. İşimizi seviyoruz ve zevkle üretiyoruz. Herkesin bir uğraşı olsun kendilerini ifade edebilecekleri şeylerle ilgilenip mutlu olsunlar.
            Merve ve Gökçe kızlar hayallerinin peşinden gidip bulundukları yerde fark yaratan bir hikayeyle karşımıza çıkıyorlar. Yolunuz ve bahtınız açık olsun "iki kızlar "  Merve ve Gökçe Güzel kardeşler. Teşekkürler bizimle hikayenizi paylaştığınız için.

16 Mayıs 2017 Salı

KÖYLÜ GÜZELİ MEDİNE BAL


               Her şey hayal etmekle başlar. Zincirleri kırıp bu düzen böyle olmamalı deyip hayatının yönüne kendisi karar vermiş ve bütün çabalarını hayallerini gerçekleştirmek için çalışmış bir köylü kadını. Kendi kaderini kendisi yazan ,hayatının baş kahramanı kendisi olan ve kadere boyun eğmeyen güzel yürekli akıl baliğ yaşı olgunlaşmış ,ağzından bal damlayan örnek bir kadın ve bulunduğu çevreye fark yaratan bir hikaye.
               Tokat'ın Gökdere köyünde doğdum.Annem Babam çifçi. İlkokulu köyde okudum .imkansızlıklardan dolayı ilerisini okuyamadım. Ortaokulu dışardan bitirdim. Liseyi açıktan okuyorum. 8kardeşiz,beş kız üç erkek.Babamın uygun gördüğü bir gençle 17 yaşında görücü usulüyle evlendim. 18 yaşında anne oldum. İki çocuğum var. Bir kız bir oğlan. Dokuz sene kayınvalidemlerle beraber oturdum. Eşim çoban koyun inek güder. Köy yerinde köy işleriyle uğraştım. Ekin biçtim tarlalarda ırgatlık yaptım. Çocuklarıma bayram gelince bir çift çorap alamadım. Eşimin şehre gidip çalışmasını akşamda eve gelmesini hep hayal ederdim. Ama komşular akrabalar eşin çoban şehirde iş tutamaz çobanlıktan başka bir şey bilmez ne yapacak dediler önümüzü kestiler. Ben yılmadım. Kayınvalidemlere ayrılmak istediğimizi söyledik. Onlarda kızdılar ve bize hiç bir şey vermeden kapının önüne koydular. Eşim şehirdeki sanayide işe başladı. Ben evin bütçesine katkıda bulunmak için elişi iğne oyası yaptım, soğan ektim, orak biçtim tarlalarda ırgat olarak çalıştım. Geriye dönüp baktığımda hiç boş durmamışım. Kadın isterse her şeyi başarır. Zaman içinde  bir ineğim oldu sütü sağdım peynir yaptım. Mevlamdan iki göz ev istedim  oda oldu. Sen yeterki iste hayal et ve çalış. Evin inşaatında çalıştım ,duvar ördüm ,sıva yaptım ,badana boya derken bizimde iki göz evimiz oldu çok şükür. Hepsinin üzerinde izim var ben başardım başkasından ummadım. Ben her şeyi çok seviyorum severek yapıyorum. Bir gün şehre iş aramaya geldim. Mantıcı dükkanında iş buldum. İki yıl kadar orada çalıştım. İşi öğrendim. Püf noktalarını kavradım. Patronumla anlaşamadık. Bende ayrılmaya karar verdim. Patron bana " Sen git bir yere mantıcı dükkanı aç bende gelip mantı yiyeceğim " dedi küçümseyerek . Çok gücüme gitti. İki üç ay dükkan aradım en sonunda burasını buldum hayalimdeki gibi döşedim. Üç dört ay oldu işletiyorum. Allahıma çok şükür ,eşim çok destek oldu sen yaparsın dedi. Akrabalarım destek çıktılar birazda gözü karayım cesaretim var. Herkes yapıyorsa bende yaparım başarırım dedim. Buraya gelen müşteriler büyüyüm abim küçüğüm kardeşim güler yüzle hizmet vermeye çalışıyorum. Köyden vaz geçemiyorum.
" yaylalara veda ettik vede dağlara
Yatağı yorganı alıp düştük yollara
Gülü çimeni değiştik kör betonlara
Köyü düşündükçe anam içim yanıyor
yanıyorda güzel anam yürek kanıyor." Diyen kıvırcık Aliye inat köyünü terk etmeyen medine bacı.
Bu bir tercih meselesi. Korna sesiyle uyanmaktansa horoz sesiyle uyanmayı terçih ettiğimden dolayı köyde yaşıyorum. Sabahları ineğimi sağıp ,bahçemi ekip şehre gelip mantımıda yapıyorum. Bence yaşamasını bildikten sonra ikisini birden yapacaksın bunu başaranlara ne mutlu. İnsanlar birbirine değer versinler köylüyü garibi hor görmesinler . Hepimiz birbirimize muhtacız. Zengin fakiri ezmesin. Birbirimizin elinden tutalım kadın olarak destek olalım. Bir birimizin elinden tutmazsak koparız. Koptukta nitekim. Komşuluk bittmiş şehirler çok yozlaşmış hep bana ,hep bana paylaşımcılık yok. Hayatı zincir halkası olarak görüyorum. Geldiğimiz yer belli ,gideceğimiz yer belli. Herşeyin bir başı bir sonu var. Döneceğimiz yer Rabbimdir. Gelip geçici ,iniş çıkışlı bir dünyada yaşıyoruz. Burada insan olmayı insan kalmayı başara bilirsek ne mutlu bize. Helal para hayırlı para istiyorum,ailemden beni kopartacak parayı zenginliği istemiyorum.  Çok para çok mutluluk değil, benim için aile bağları çok önemli. Doğallığımı kaybetmeyeyim,hayat benide silip götürmesin, ben ben olarak kalmak istiyorum. Geldiğim yeri asla unutturmasın  Mevlam. İşin özünü bir sonraki nesle aktarmak amacım bozulmadan. Kalbimizdeki neyse dilimizdeki de o olsun. Adaletimizi kaybetmeyelim. Herkesi sevelim. Kader diye hiç kimse kabına çekilip oturmasın ,herkes kaderini kendisi yazar. Köyde otursaydım bu benim kaderim deseydim hayallerimin peşinden gidemezdim. Hayal etsinler ve onu gerçekleştirmek için çabalasınlar. Hayal kurmadan olmaz. Çalışmadan hiç olmaz. İnsan kendisi için yaşayacak, bir başkasınada ümit verecek. Yapılmaz yapamam diye hiç düşünmedim,hayalini kur çalış çok güzel şeyler gerçekleştirdiğine sende inanamayacaksın. Kendi imkanlarımla kendime olan özgüvenimle ayaktayım. Köyden gelip dükkan açmışsa bir köylü kadın sende destek ver ki herkese örnek olsun. Yaşamın bize sunduğu hayatla ve yaşadığımız hadiseler bizi olgunlaştırıyor. Gençler okuyorlar ama okumamış cahilden daha cahiller. Düşünmeden yaşıyorlar akletmiyorlar. Bedavacılar, isyankarlar, çalışmıyorlar. Telefonun başında harcadıkları zamanı işe verseler neler başaracaklar. İnsanın en büyük düşmanı yine kendisidir. Körü körüne bir şeyi istemesinler diretmesinler. Başka yolları denesinler.
Şimdiki hedefim  en kısa sürede ehliyet almak kursa yazıldım.
Hayalim hacca gitmek ailemle beraber anneme babama yaşayamadıkları hayatı biraz kolaylaştırmak onlara hizmet etmek istiyorum.
Keşke okusaydım imkanım olsaydıda, şimdi çok daha farklı olabilirdim.
Gül deyince aklıma "güzellik,temizlik,saflık geldi. Keşke gül kadar temiz kalabilsek."diyor Medine Bal Hanım.
             Medine Bal Hanım üzerinden okuduğumuz gerçekler bizi kadın isterse, aklını kullanırsa, düşünürse, yaradana sığınırsa her şeyi başarabilir. Mahkum değil özgür bir hayat sürmek bizim elimizde. Kader diye hiç kimse kabına çekilip oturmasın. Herkes kaderini kendisi yazar. Diyen Medine hanımda kendi hayat hikayesinin yazarı olmuş. Teşekkürler Medine Bal hanım bizimle hikayenizi paylaştığınız için .

15 Mayıs 2017 Pazartesi

SERVET ZENGİNLİKTİR.

           İnsan oğlunun serveti zenginliği biriktirdikleridir. Sende hangi şey birikmişse onu açığa çıkarman için sunulan ömrün getirisi seni içindeki gerçeklerle buluşturuyor. Servet Hanımda çocukluktan beri biriktirdiği yemek kültüründeki  potansiyelini bir yarışmayla açığa çıkartmış ve beş kez birincilik kazanmış bu dalda. Şimdi ondan dinleyelim hikayesini...
            1976 Tokat doğumlu servet hanım işçi bir babanın ve evhanımı annenin üç çocuğundan en küçüğü .Babası yurt dışında Almanyada işçi olarak çalışmış ara ara izinlere gelmiş gitmiş .Babasını çok seviyor .ondan bahsederken gözlerinin dolmasına engel olamıyor.16 yıl önce babasını kaybetmiş.Yaşarken insanların değeri bilinsin istiyor ."Almanya'dayken babamdan ayrıydık , ama geleceğini bilirdik özlemlerimizin sonu vardı. Şimdi babam dan yine ayrıyız ama geleceği yok özlemim o yüzden çok büyük.O'nu çok seviyorum ve çok özlüyorum ...
Biz mahallede komşularla büyüdük. Evimizde erkek yoktu. O yüzden bütün mahalle bizimle beraber bizim avluda çocuklarla oyun oynardık, yemekler pişer hep beraber yerdik. Kendimizi beğendirmek için yaptığımız yemekleri komşu teyzelere tattırırdık. Annem benim yaptığım hiç bir şeyi beğenmezdi. Ona kendimi ıspatlayacağım diye yaptığım işe çok dikkat ederdim .Ama annem beni
yine beğenmez sen yapamazsın derdi, buda bizi daha güzele daha iyiye yönlendirdi. Bütün çabam kendimi anneme beğendireceğimle geçti. Komşularımız bizim yaptıklarımızın farkındaydı bizi överlerdi. Çok güzel işler yaptığımızda bizi taktir ederlerdi,bizde çok sevinirdik.Kız meslek lisesinin Çocuk Gelişimi Bölümünü bitirdim. İstanbul'a ablamın yanına gittim. Orada eniştemin açtığı kafede çalıştım. Kendimce kafede süslü sunumlar yaptım ,kurabiyeler ,pastalar derken gelen müşteriler çok beğendiler. Orada kaldığım süre içinde kafede fark yarattım müşterilere. Annemin rahatsızlığı sebebiyle Tokat'a geri dönmek zorunda kaldım. Komşular bir gün Tokat'ta "Kazova kelkit domates festivalinde yemekler yarışıyor "yarışmasına gir, sen başarırsın yaparsın biz sana güveniyoruz dediler. Annem sen yapamazsın boşuna girme dedi. Bende hırs yaptım ve girdim. Kabak kabuğu kavurması yemeğimle birincilik ödülü aldım. Ünlü yemek dergilerinden organik ürünlerden sorumlular gelmişti. Benim yemeğimin bir çok yönde değerlendirdiler. Hiç ümidim yokken  yaptığım yemeğin seçilmesi, çöpe giden sebze kabuklarını atık değerlendirme olarak aldılar, yemeğin zeytin yağlı olması ve sunum görsellikle de birleşince birincilik ödülünü bana verdiler. Anneme birinci oldum dedim, inanmadı . Komşulardan  öğrendi birinciliğimi sonra inandı bu yarışmada aldığım ödül beni kamçıladı. Kendime güveniyorum ama annem bana güvenmiyor. Bu başarı zincirlerimin kırılmasına sebebiyet verdi.Artık yarışmaları bekler oldum. İlerleyen yıllarda üst üste 5 yıl birinciliğim ve birde ikinciliğim oldu. Soraki yıllarda dolma içi yemeğiyle katıldım. Bakır kabın içindeki dolma içinin üstünde Türkiye haritası ve Tokat'ın olduğu yerede Türk Bağrağını kondurdum. Kapağı açtığımda resmi gören jüriler türk bayrağını selamlamak için hepsi ayağa kalktılar ve ayakta bayrağı selamladılar. Bu yarışmada duygu bütünlüğü,yöresellik ve görsellik le birincilik kazandım. İki sene  aradan sonra bakla dolmasıyla ikincilik kazandım. Dördüncü  başarımı Tokat'ın kırmızı çiçek fasulye dolmasıyla katıldım. Bununla  birincilik aldım,çok eski bir yemek tarifiydi yaşlı komşu teyzelerden öğrendim. Beşinci yemek yarışmasında Tokatı'n olmazsa olmazı keşkekle  birincilik ödülünü kazandım. Sunum çok önemliydi kaburgalardan Tokat kalesini yaptım,içindende Türk bayrağını çıkarttım. Bu sunum ve lezzet bana birincilik getirdi. Çok mutlu oldum. İnsanın kendine olan güveni başarılarla pekişince dahada artıyor. Şimdiler de yemek yapmayı hobi olarak değerlendiriyorum. İlerde hayalim Tarihi bir hanın içinde yöresel yemeklerimizi özel sunumlarla birleştirip insanlara sunmak. Ayrıca organik olan her şeye ilgim var. İbrahim   Saraçoğlu gibi bitkisel ürünlere yönelik bir yer açmeyı ve insanlara doğal organik ve bitkisel ürünler sunmayı hayal ediyorum. Annem ayzaymer hastası bakıcımla beraber ona bakıyorum. Etrafımdaki evliliklerin iç yüzünü görünce evlenmedim,bu işi biraz geciktirdim. Ama hayırlısıyla evlenmeyi düşünüyorum. Kırk yaşndan sonra farkındalıklarım arttı. İnsanın kendisine güvenmesi başarının sırrıdır diyorum. Elin bunun ağzıyla hiç bir yere varılmaz, geriye bakma daima ileriye yönel. İnsanlara güzellikler sunmak için güzel şeylerle donanmamız gerektiğine inanıyorum. Pişmanlığım yok her daim önüme bakıyorum. Kazaya ve kadere inanıyorum her şey Allah'tan diyorum. Önüme çıkan fırsatların benim için hep yeni şeyler getirdiğine inanıyorum. Ahiret inancım bana göre bir insanın diğer insana verdiği değerle davranışla ölçülmelidir diyorum. Sorumluluk benim öz güvenimi geliştirdi. Bir tek kötü huyum var mükemmelliyetçi yapımdan dolayı kimseyi beğenmiyorum. İnançlar insanın içindedir,iyilik yada kötülük arasında gidersin gelirsin. Çok insancılımdır, paylaşmayı çok severim. Yaşarken insanların kıymetini bilmek lazım öldükten sonra değil.
             Servet Yörük hanım efendinin anlattıklarının ne kadar içten ve bütün samimiyetle söylendiğini görmek  ve yaşam hikayesiyle  bizlere örnek olması, bu hikayeden anladığımız kadarıyla beğenilmek ve taktir edilmek uğruna yaptığı işin en iyisini yapmak ve çıkarttığımız sonuç anneye kendisini ıspat edebilmek için yola çıkıp farkına varmadan titizlikle biriktirdiği özeni sorumluluğu disiplini görselliği hayal gücünü hobi olarak yaptığı yemek pişirme sanatına taşıması onu bu konuda mükemmelliyetciliğe taşımış ve başarısına başarı katmış. Teşekkürler Servet  Yörük Hanım bizimle hayat hikayenizi paylaştığınız için.
     

ŞAİR REMZİYE KOYUNCU

          ŞAİR REMZİYE KOYUNCU

Remziye Koyuncu  hanım derlediği türküyle "oy tonbulum tonbulum ,yoldan geldim yorgunum, Alem ne derse desin ,Yar ben sana vurgunum,Gitme gidenler ile ,Boyu fidanlar ile ,Ne olur bir selam söyle,Gelip gidenler ile" yaptığı edebi çalışmalarıyla bu toprakların sırrına ermiş engin ve yüce düşünceye sahip iz bırakan eserleriyle yüreklere taht kuran bir şahsiyet.
          1953 yılında Erbaa  da doğdum.Annem Kerime Koyuncu ev hanımı .Babam Celal Koyuncu esnaf.Benim edebiyata olan ilgim annemden ve babamdan geliyor. Onlarda kendilerince edebiyatla ilgilenmişler.ilk okulumu Erbaa hakimiyeti milliye okulunda okudum.Erba lisesinden mezun oldum.Başarılı bir öğrenci olduğum için Üniversiteyi Başbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Md  bursuyla Ankara üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili Edebiyatı bölümünü 1976 da bitirdim.Bir yıl da Sümeroloji ve Hititoloji bölümünde okudum.Mezun olduğumda öğretmen olarak Ağustos 1976 yılında Urfa Akça Kale  lisesinde göreve başladım.Yurdumun çeşitli yerlerinde görev aldıktan sonra en son 2003 yılında Erbaa Ticaret  lisesi Edebiyat öğretmenliğinden emekli oldum.Evlenmedim bekarım.8  kardeşiz, en büyüğü benim.Kardeşlerimin hepsi okudular.kendimi aileme adadım.Evlenmeyi hiç düşünmedim.64 yıllık hayatım nasıl geçti anlayamadım. Keşkem ve pişmanlığım yok.Dünyayı gezdim.Gezmediğim yer kalmadı.Halimden memnunum yine dünyaya gelsem  yine aynı hayatı secer edebiyat öğretmeni olmak isterdim.çalışmayı araştırmayı çok seviyorum .şimdi dizlerim ağrıyor. Eskisi kadar gezemiyorum.Babam vefat etti. Annemle  beraber oturuyorum. Annem hasta ona bakıyorum evde.Annemi baba mı çok seviyorum.Gül deyince aklıma Annem babam geldi .Öbür dünyadada annemle babamla beraber olmak isterim.
Çalıştığım süre içinde Erbaa'nın manilerini türkülerini derledim.Atilla İçliyle bereber TRT de proğram sundum.Milli Eğitim Bakanlığı Film Rodyo Tv yazarlığı yapımcılığı ve yayıncılığını yaptım.14 yıldır emekliyim.
ilk şiir kitabım "çağın kızı",
2.şiir kitabım "karanlığa övgü Tokat"
3.kitabım "Erbaa manileri 100. Yıl bülteni ",
4.kitabım "Edebiyat yönüyle Erbaa "Edebiyatımızda ilk defa Remziye Koyuncu olarak" istanbul'un şiirsel öyküsü Güzel İstanbul "kitapcık halinde basıldı."Halili mevlidi" el yazması trans kırip çalışması bana ait.
 Erkan sürmenin söylediği "oy tonbulum tonbulum yoldan geldim yorgunum" türküsü bana aittir.

İlk şiir kitabımdan bir örnek vereyim.

Sır denen bir sırrı var bu alemin
Sırdan bir alem var bu toprakta.
Nasibini bulur kişi ağaçta başakta
Sır denen bir şey var bu göklerde.
Geceler uyanık insanlar uyumakta
Sır denen bir şey var bu karanlıklarda
İnsanlar gittikçe dinç olmakta
Çiçekler sabaha ansızın açılmakta
Sır denen bir şey var bu göklerde
Mevsimde dört iklim dolanmakta
Uzanır dünyanın sonsuz sahillerine
Bir sırrı var bu doğanın aşağıdan
Varlığı ile çeker toprak
Bir sırrı var bu havanın
Akraba insanların bağları
Bir sırrı var bu alemin.

Erbaa güzellemesinden bir örnek verelim.


Erbaada üzüm bağları
İçinde meyveler dallarında kuşlar
Sabah ezanı tütün kağnılarının gıcırtısı
Hazin hazin inlemeye başlar
Yorgun öküzler sakallı amca
Gider gider durur yollar boyunca
Serin bir yaz karanlığı kapladığında
Türkü denizine çevrilir tarlalar
Yoksul gücü yetmeyen delikanlılar
Manici kızları kaçırırlar
Bir başka Erbaada yazlar
Duygusuz oğlanlar sevdalı kızlar
Parasız kalınca köylüye sonbaharda
Veresiye kazık atarlar.
   Remziye  Hanımın hayat hikayesi üzerinden okuduğumuz gerçek iş ve aile hayatının arasında kendisini Ailesine adayan bir kadın.Yaşadığı duygularını şiirleriyle ve Türküleriyle dile getiren bizimde duygularımıza tercuman olan bizi bize yeniden hatırlatan yöresellikteki içtenliği için teşekkürler, Remziye Koyuncu hanım...