18 Kasım 2023 Cumartesi

Mübadele


Cumhuriyetimizin ve Mübadelenin 100. yılında Türkiye’nin dört bir yanından gelen kıymetli misafirlerimizi Anadolu’nun mayası olan bu topraklardan en kalbi duygularımla selamlıyor ve Balkan Türkleri Derneğinin düzenlemiş olduğu bu birlik ve beraberlik buluşmasına hoş geldiniz diyorum. 

Bu gece anlatılmaz yaşanır türünden bir gece olması, torunlarımıza anlatacağımız anılarımızda yer alması dileğimle sözlerime başlamak istiyorum. 

100 yıl önce Bir bavulla yola çıktılar koca koca dünyaları içinde taşıdılar, sevgiyle geleceği  inşa ettiler…

Tarih Mübadeleyi bir kayıp kuşak hikayesi diye kayıt altına almıştır. Kendilerinden ve hayallerinden vazgeçenlerin hikayesi, 

Öyle bir hikayeki nesilden nesile coğrafyadan çoğrafyaya anlatılır, anlatılmaya devam edecektir.

Mübadil olan birinci nesil göçtü, İkinci nesil onları andı, 

Üçüncü nesil arıyor. 

Tıpkı bugün bizim yaptığımız gibi…

Türkülerin izinde dedemizin sözlerini, türkülerin tınısında ninemizin ninnisine kulak verdik, yürekten gelen sesleri dinledik. Türkülerin ve anıların  izinde aradığımız köklerimizle bağ kurmaya çalıştık.

Büyüklerimiz bize bu hayatta çalışırken dinlenen, üretirken eğlenen ve aynı zamanda düşündürmeyi ve anda kalmayı öğrettiler. Bende bu öğretiden yola çıkarak umurumda olan tek şey duyduğum, gördüğüm, okuduğum başarılı insanların hikayelerinden bizlere ilham olacak özü sizlerle paylaşmak misyonum oldu. Haksızlıklarla mücadele etmeyi,  meydan okumayı, engelleri aşmayı çok sevdim. Bu beni aktif ve dirençli kıldı. 

Hayatı böyle yaşamayı tercih edenler zorluklardan şikayet etme korkaklığına ve acziyetine düşmezler.

Üretirken şifa bulanlar, çalışırken mutlu olanlar  tembelliği sevmezler. Her zaman bir uğraş bulurlar. Birilerinin sesine kulak verir ihtiyacı olan birilerine el uzatır insanlığın gereğini yerinde adam gibi yaparlar.

İşe yarama duygusu var ya hani… Eşi benzeri olmayan bir duygudur o. İşte bu duygu hayatı muhteşem bir şekilde deneyimlememizi sağlar. 

Yorgunluğu unutursun. Uykusuzluğa aldırmazsın. Dinlenmeyi bilmezsin. 

Bu hayat yorucudur. Ama sonuçta bir gayesi olanın yüreğini güvercin tedirginliğinde attırır. Hep daha iyisini başarmak istersin çünkü. 

Bazen bu yolculukta verdiğin molada, 

Bir fotoğraf, bir ses, bir dokunuş, bir koku, bir lezzet insanı taaa geçmişe ötelere iki damla gözyaşı ile birlikte yağmur kokulu bir avuç toprak gibi huzur getirir ve yorgunluğunu alır. 

Hayat böyle. Bugün varsın. Yarın sesini duyan yok. 

Aslolan ömrümüzün hakkını vererek yaşamak. 

ATATÜRK GİBİ seni hiç tanımayanların bile gönlünde tahtlar kurarak vedalaşmak.

 

 MÜBADELE 

Gitmeyi bilir misiniz?

İçiniz yana yana. 

Ayaklarınızı sürüye sürüye,

Sevdiğiniz ve alıştığınız ne varsa ardınızda bırakarak

Bir gemi güvertesinde yol aldınız mı hiç?

Kaç hasret, kaç ayrılık, kaç memleket sığdı bilir misiniz.?

Biletleri tek gidiş, rotası belirsiz, 

Azığı keder olan yolculuklara çıktınız mı hiç?

İçinizde bilmediğiniz topraklara bir vatan taşıdınız mı?

Onlar gittiler.

İçlerine bir vatan saklayıp,

Yanlarına anılarını aldılar.

Hiç unutmamak için

Bir daha asla  göremeyecekleri 

Şehirlerine, köylerine son kez baktılar…

Binlerce göz, binlerce baş, el, yürek, kıpırdanan binlerce dudak sessizce veda ettiler.

Onlar kaybedilen bir ülkenin son kaleleri idiler.

Birer birer yıkıldılar.

Yandılar kül oldular.

Küllerinden yeniden doğdular.

Size bir masal anlattılar.

Dinlediniz mi?

MÜBADELE MASALI.

(Alıntı)

Muhacirler, kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdırlar.

Bana bir masal anlat baba

İçinde dedem, Atam, ninem, annem, kardeşlerim, sen ve ben olayım.

Göklerin sonsuz mavisinde çadır kuralım bulutlara.

Uçalım kanatlanıp umutlarla yıldızlara.

Saralım yaralı yürekleri sevgi ve merhametle…

İşte o zaman Kuş misali…

Yeniden doğar Anka.

Cumhuriyetimizin ve mübadelenin 100. yılı ilelebet payidar olsun…

Hayalleriniz ve Umutlarımız daim olsun 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

27 Ekim 2023 Cuma

GÖRDÜM SENİ

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. 

Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” demişsin…

Seni İlk kez 

Bir çocuğun uykusundan uyandığında yüzündeki o sonsuz NEŞE de gördüm, 

Sonra 

Nasırlı elleriyle başımı okşayarak ninni söyleyen O çınarın gölgesindeki GÜVEN de hissettim seni , 

Tarlaya tohumu eken çiftçi amcanın alnındaki terin toprağa can suyu olan DAMLASINDA gördüm seni, 

100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Tarihimizde 

Uluslar arası spor müsabakalarında kazandığımız başarılarda,

Binlerce milyonlarca gencin hep birlikte istiklal marşı okunurken tek yürek olan o  kalpte küt küt atan heyecanlı DURUŞUNDA gördüm seni. 

Üniversitelerde kürsülerde ilimin bilimin ışığında yol alan insanlığa fayda sağlayan çalışkan adamların AZMİNDE gördüm seni. 

En güzel çağında düşmana göz açtırmayan kahraman yiğitlerin muhtaç olduğu kudretin deli deli akan ASİL KANINDA gördüm seni. 

Anadolu’nun her yerinde gezdiğim şehirlerde köylerde, bizi karşılayan muhtar amcanın hoşgeldiniz derken şapka çıkartıp selâmlamasında ki SAYGIDA gördüm seni.

Ey Kahraman Türk kadını! 

Sen yerlerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın “derken kadınını omuzlar üzerinde taşıyan adamların GÖNLÜNDE gördüm seni.

100 bin yıllık tarihin içinde güneşin balçıkla sıvanmayacağı gerçeğine inanan karanlığı delip geçen Tarik yıldızının güneş gibi parlayan ışığıyla Anadolu çocuğunun YÜZÜNDE gördüm seni. 

ATATÜRK  ölmedi 

Yüreğimde yaşıyor 

Uygarlığın öncülüğünde 

Bayrağı O taşıyor…

GÖRDÜM ONU. 

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

26 Ekim 2023 Perşembe

CUMHURİYETİMİZİN 100. yılında YÜZÜN VAR MI?

      Bugün 29 Ekim 2023 CUMHURİYETİMİİZİN KUTULUŞUNUN 100. YILI KUTLU OLSUN. Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün USTALIK eseri CUMHURİYET 100 yaşında. Bize bu memleketi hediye eden ATALARIMIZI rahmet,  minnet ve şükranla anıyorum. Açtığın yolda gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim. Kurduğun bize armağan ettiğin Türkiye Cumhuriyeti Devletine layık olabilmek adına bize bıraktığın değerlerle üzerimize düşeni yapmak için  bugün kendimi sorguluyorum.

        Çok yücesin Atam; Benim ben olmamda ki en mühim olan Cumhuriyetin temel değerlerinin başında eşit haklara sahip olmak geliyor.  Ve 1934 yılında kazanmış olduğum seçme ve seçilme hakkı doğrultusunda hayatıma yön vererek meslek hanem dolu ünvanım ise Anadır. Bugün  Dolu dolu Anadolu kadınıyım sayende.

Bugün sosyal medyada gezen Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir video bana kuran-ı Kerim’in Bakara süresinin 134. ayetini hatırlattı.” Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandığınız da sizedir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulamazsınız.” çok etkilendim. Ne güzel özetlemiş insanlığın gidişatını. Bu videoyu izleyince bende kendimi sorguladım. Ben yaşadığım bu çağda ne yaptım ?

-Mustafa Kemal 24 yaşında Harp Akademisini bitirdi. Vatan sevdası uğruna aşk ile yollara düştü. 

-Ben Atalarımızın bize hediye ettiği bu vatan toprakları üzerinde 24 yaşına kadar Liseyi bitirdim, sevdiğim gençle birlikte aile yuvamı kurdum.  Evlendim. Ve bu yuvayı huzurlu bir şekilde yaşatabilmek için mücadele etmek için aşk ile yollara düştüm.

-Mustafa Kemal 34 yaşında inancını kaybetmeden Çanakkale destanını yazdı ve yedi düvele meydan okudu.

- Ben 34 yaşında iki çocuk annesi oldum ve inancımı kaybetmeden bize ait olan ata mirasımı, kültürümü çocuklarımın kulağına ninni okuyarak büyüttüm.Dede Korkut masallarını, efsanelerini anlatan, tarihimi, kültürümü, dinimi anlatan kitaplar okudum. Kuran-ı kerim’i okudum. Sorguladım. Araştırdım. En doğruya ulaşmak için çaba sarfettim.

-Mustafa Kemal 38 yaşında Milli Mücadeleyi başlatmak için 19 mayıs 1919 da Samsun’a çıktı.

-Ben 38 yaşımda  er meydanı pazara çıktım. Ben kimim?,  Neyim?, Nereden geldim,  Nereye gidiyorum?,  Ne istiyorum? hedeflerim ve hayallerim nedir? diye sorguladım kendimi ve yeni yeni kararlar aldım. Bu kararları uygulamak için çalışmalara başladım.

-Mustafa Kemal 41 yaşında Afyon ovasından İzmire aktı ve yurdu düşmanlardan temizledi. Alsancağı dikti, 42 yaşında “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir “dedi ve ustalık eseri olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ kurdu. ( en büyük hayalini gerçekleştirdi)

-Ben 40 yaşında hayalim olan üniversiteyi kazandım. Çok istediğim Sosyoloji bölümününden 44 yaşında sosyolog olarak mezun oldum. 45 yaşımda Marmara Üniversitesinden Aile Danışmanlığı eğitimi aldım. 46 yaşımda yine çok istediğim hayallerimden birisi “Yaşayan Kırkkızlar Efsanesi” adlı ilk eserim olan kitap çalışmasını hayata geçirdim. Valiliğimizin himayesinde İl Milli Eğitim Müdürlüğünün öncülüğünde “KIRKKIZLAR” projesinde yer aldım ve okullarda kahraman kadınlarımızı öğrencilerimizle buluşturup söyleşiler yaptım.

Kıymetli öğretmenlerimizle birlikte İki sene içersinde 136 söyleşiye imza attık.  Bir çok dergi ve gazetede yazılarım paylaşıldı. Halen Tokat gazetesi, Tokat Gündem Gazetesi, Tokat’a Dair sayfasında köşe yazarlığı yapmaktayım. 

47 yaşımda Tokat Balkan Türkleri Derneğinin öncülüğünde çıkartılan KIZILELMA dergisinin yazı işleri müd. üstlendim.

48 yaşında ikinci kitabım kültürel mirasımız olan geleneksel el sanatlarını yaşatmaya çalışan ustalarımızın hayat hikayelerinden oluşan 45 ayrı dalda ustanın zanaatlarını konu edinen “YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR” kitabını hayata geçirdim ve AHİLER KERVANI çalışmasıyla okullarda ustalarımızı öğrencilerimizle buluşturdum.

Anne oldum. Bu vatan için gurur duyduğum  iki evladımı yetiştirdim.

Bir mühendis, bir öğretmen le bu topraklarda yetişen genç kahramanlarımla en büyük payeyi evlatlarımdan aldım. 

-Mustafa Kemal 53 yaşında ATATÜRK oldu. Yaşarken en büyük payeyi milletinden aldı.

-57 yaşında 10 Kasım 1938’de sonsuzluğa uğurlarken gönül hanemize taht kurdu. Kalbimizde fikirleriyle ve yaptıklarıyla ölümsüzleşti. 

Ben 52 yıllık hayatın içersinde bir anne olarak, tek sermayem olan kalemimle yazar, çizer, düşünür olarak gerçekleri ve doğruları yansıtmaya başarı öykülerini dillendirmeye  ve aktarmaya çalışıyorum.

52 yaşımda, 3. Ve 4. Kitaplarım DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞDAN MASALLAR adıyla çocuklara kültürel köklerimizden beslenen masallar yazdım. Allah ömür verirse bundan sonrada bu topraklarda yazarak var olacağım. Güneşlerin doğuşuna şahitlik etmeye devam edeceğim. 

Cumhuriyetten önce ki Tarih kitapların da anadolu kadınını şöyle tarif ederlermiş. 

Anadolu kadınlarıydı onlar, meslek haneleri boştu ünvanları ise yoktu. Anaydı, bacıydı, yardı, yarendi, eş ti, hanemize doğan güneşti onlar.

Şimdi biz bu cümleyi değiştiriyoruz  ve şöyle diyoruz. 

Anadolu kadınlarıydı onlar meslek haneleri dolu ünvanları ise anaydı, dolu dolu Anadolu kadınlarıydı onlar.

Okudular,  mühendis oldular kat kat binalar inşa ettiler,

Mimar oldular geçmişi geleceğe bağlayan köprüler inşa ettiler,

Öğretmen oldular hayat okullarında boy boy insan yetiştirdiler.

Okudular araştırdılar Yazar oldular onlarca kitaba imza attılar. 

Anadolu kadınlarıydı onlar meslek haneleri DOLU ünvanları ise ANAydı 

Dolu dolu ANADOLU kadınlarıydı onlar.

Yani demem o ki sevgili gençler, kıymetli okurlarım

57 yıllık bir ömüre;

11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 13 kitap, 1 ülke ve milyonlarca özgür insan bırakan yüce atamızı Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında saygı sevgi ve rahmetle anarken, bu cumhuriyetin varlığına borcu olan atalarımın yüzüne bakacak yüzü olan bir vatandaş olarak, 

Cumhuriyetin bize sunduğu değerlerle yoğrulan bir Türk genci olarak 

Ne mutlu TÜRKÜM diyorum ve 

Herkes ATATÜRK olamaz ama herkes  KENDİSİ olabilir diyorum.

Türkiye cumhuriyeti devleti İlelebet payidar kalacaktır.

Nice yüz bin yıllara…

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle...

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

13 Ekim 2023 Cuma

İstiklal Caddesi

 İstiklal caddesi 

Sırtını dayadın mı Atatürk’e…

Taksimden aşağı caminin sağından, Kilisenin solundan salınacaksın ışıklı caddeye doğru. 

Nice sevdalılar el ele, göz göze, omuz omuza yürüyor bu yolları

İnsan seli akıyor aşağı yukarı istiklal caddesinde…

İnsanlar yabancı, bir tek tanış ben. 

Bir duvar dibinde hazine saklı, keşfedilmeyi bekleyen,

Sokak çalgıcılarının müziği eşliğinde 

Bazen ellik

Bazen şemmamme 

Bazen halay 

Bazen ikili danslarla döküyor kurtlarını gençler…

El vuran, çepik çalan, saz çalan, oynayan, seyreden herkes gülümsüyor herkes mutlu sanki bu şehirde…

İstiklal uğruna nice ayrılıklara yol verdi kim bilir bu cadde kavşaklarında.

İp gibi saf saf sıralanmış binaların koruyor derin tarihi…

Bin bir çeşit misafirlerini ağırlar seçkin kafeler oteller…

Beyoğlu’nda…

Çiçek pasajında bir kaç kadeh efkar dağıtımı soluklanmak iyi gelir aşıklara…

Ver elini sevdiceğim…

Yedi asırdır ayakta dimdik duran heybetiyle, 

Galata kulesinden selamlayalım bu şehrin erenlerini. 

Yükselirken badal badal göğe doğru…

Kuş bakışı şehir ayağının altında 

İstanbul’u dinlersin kalp atışlarında 

Yedi tepeden seslenir Allahu ekber sesleri 

Boğazında düğümlenir gemiler 

Karaköy, Haliç limanına sığınırsın usulca karadan…

Uçmak istersin sonsuzluğa 

Hazerfen Ahmet gibi kanatlanıp kuleden…

Üsküdar’da

Eteklerine sarılır minik bir el 

Anne diye seslenir 

Kız kulesinden…

Hür doğdum hür yaşarım. 

“Bir Türk dünyaya bedeldir”.

Dünya Köylüsü

Ayla Bağ 

1 Ekim 2023 Pazar

GANİRE PAŞAYEVA

 Ganire Paşayeva'dan...


 *TÜRKİYE'M!* 


Seni niçin bu kadar sevdiğimi soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

– Bu sevginin kaynağı ne?

– Neden?

– Kimsin sen?

– Sen nere, bu topraklar nere?

“Aşkın sebebi sorulmaz”,

Diyorum yüz bin kere…

Çünkü ruhum yüzyıllar önce

Gönül vermiş bir türküye

“Sen benimsin, ben de senin”,

Türkiye!


Ahlat’ta mezar taşları tanırlar beni…

Malazgirt’e Alparslan’la geldim ben,

Vatan kılmak için bu güzel yurdu,

Her fetihte yeniden

Dirildim ve öldüm ben…


Hani ferman buyurmuştu

Karamanoğlu Mehmet Bey:

“ Şimden geri kimse,

Türk dilinden özge söz söylemeye!”

Bu kutlu fermanı ilk duyan benim!

Divanda dergâhta, çarşı-pazarda

Sevinç ile yayan benim!


Ertuğrul Gazi’nin yol yoldaşıyım

Birlikte fetheyledik, bu yurt yerini…

Osman Gazi’yle diz çöküp huzuruna,

Dinledik Şeyh Edebali’nin öğütlerini…

Orhan Beyle birlikte yürüdüm Diyar-ı Rum’a,

Kılıç yoldaşımdır Hüdavendigar!

Sorsalar, elbette anlatacaktır,

Bursa’da, ulu cami avlusundaki çınar…


Karadan gemiler indirdim, Sultan Fatih’le

Değilmi ki, cihan, cihangire dar?

Bayrağı dikti Ulubatlı Hasan, biz yürüdük ardından…

Sorsanız, hisarlarda taşlar anlatır size:

İstanbul’un surlarında kanım var!


Sevinçlerim kadar acılar da yaşadım,

Vatan bildiğim bu topraklarda…

Bazen yüzümüze gülmedi devir,

Tersine de döndü, feleğin çarkı,

Kıyasıya vuruşurken, iki cihangir…

Bir tarafta Emir Timur,

Bir tarafta Yıldırım…

O günden beri öksüz Kerkük,

O günden beri yetim Kırım!

Kaç kez kan ile doldu,

Kardeş kavgasını durdursun diye

Tanrı’ya açılan elim…

Ama sığamadılar bu yeryüzüne

Şah İsmail ve Sultan Selim…

Kardeşin kardeşle vuruştuğu gün;

“Durun!

Türk’e Türk’ten özge yanan bulunmaz!

Kardeş kavgasında kazanan olmaz!”

Diye feryadı arşa dayanan bendim…

Çubuk Ovasına akan kanlar da,

Çaldıran’a düşen canlar da benim…


Üç yüz yılda döndüm, Viyana önlerinden.

Vuruştum boğazda yedi düvele karşı…

“Çanakkale içinde vurdular beni”,

Bir gonca gül iken derdiler beni…

Şimdi Gelibolu’da,

“Bir ölür, bin doğarız!” diye seslenen,

İsimsiz şehidin baş taşı benim…

Oğulsuz anaların, dul gelinlerin

Gözyaşı benim…


Sarıkamış’ta bedeni donan,

Yemen’de susuzluktan ciğeri yanan

Ve bir cepheden bir cepheye savrulan

Ölmez Türk benim!

İstiklal savaşına koştuk, sonradan,

Atatürk’ün yanındaydım her zaman!

Küllerinden yeniden doğan bir milletin

Evladıyım ben…


Vatanın ufkunu sarınca melal

Akif’in dizesiyle, dirildim yeni baştan

Haykırdım bütün dünyaya:

“Hakkıdır Hakka tapan milletimin İstiklal!”


Türkiye’m!

Ben senden hiç gitmedim ki!

Ezelden ebede seninleyim ben.

Uğrunda öldüğün Vatan, terk edilir mi?

Ölesiye sevdiğin Vatandan gidilir mi?


Seni nasıl sevdim, bir bilebilsen…

Güneşe vurgun ayçiçekleri,

Denize âşık martılar gibi…

Ben seni,

Kıyıya sevdalı dalgalar

Yağmura hasret sahralar gibi sevdim.

Bağlanıp kaldı ruhum bir tek sözüne,

Sahibinden ayrılmayan bir gölge gibi

Yıllar yılı yüz sürdüm ayak izine!


Ben seni nasıl bekledim, bir bilebilsen…

Üstadın dediği gibi:

“Hastanın sabahı, mezarın ölüyü,

Şeytan’ın günahı beklediği kadar”…

Ve ben, bendeki seni bekledim her an!

Kimsesiz evin, hiç gelmeyecek sahibini beklediği gibi…

Ben seni ölümüne sevdim, Türkiye!

Dudakta kalan son nağme,

Gözde donan son damla

Ve bir “Ah!” kadar!


Nasıl özledim seni, bir bilebilsen

Bebeğin anne sütünü,

Annenin evlat kokusunu

Üşüyen ellerin sıcacık bir ocağı

Özlediği kadar…

İçimde kanatlanan ve büyüdükçe büyüyen

Bir özlemim var…


Ben ki aşığım senin, baharına, yazına…

Seni niçin bu kadar sevdiğini soruyorlar,

Uzak diyarlardan gelen kızına:

Oysa “Aşkın sebebi sorulmaz”,

Aşk sebepsiz sevdadır”

Diyor, Bizim Yunus!


Sorulmasın bana artık bu soru,

Çünkü sen Türkiye’msin!

Vatansın! Vatan!

Bense çılgın bir Türk’üm,

Gökalp’in ruhunu yüreğinde taşıyan

Ve Vatanı Turan olan…


Canım Türkiye’m! Sen bensin,

Ayağına taş değse, benim ciğerim yanar.

Sen gönlümde umutsun, kalbimde ince sızı,

“Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar!”


İmza: 

Kardeşin Azerbaycan’ın, 

sana sevdalı kızı… *GanirePaşayeva*

5 Eylül 2023 Salı

YAŞAYAN ŞEHİR TOKAT

Sizlere  bu hafta sonu yapılan 2. TOKAT BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ BU YIL 03 EYLÜL TARİHİNDE TOKAT İŞ GELİŞTİRME MERKEZİNDE YÜZ YÜZE YAPILAN kongreden izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. 

1.si online olarak gerçekleştirilen kongrenin 2. si Tokatta İşgem merkezinde 3 Eylül cumartesi günü saat 10:00 ile 16 :30 arasında gerçekleşti. Saygı duruşu istiklal marşı ve açılış konuşmasından sonra Kadim şehrimizin kıymetli Ustaları ile ilgili yaptığım sunumda amacım “YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR”a dikkat çekmek ve elimizde var potansiyeli değerlendirerek USTALAR AKADEMİSİNİN kurulmasına öncülük etmek. Bu bağlamda dinleyicilerden ve katılımcılardan ilgi gören sunumum benide ziyadesiyle memnun etmiştir. Üniversitemizin kıymetli hocaları ve il dışından gelen değerli hocalarımızın sunumları ufkumuzu açtı. Etkileşimli ve samimi bir havada geçen kongreye gönül dostları ve Tokata gönül veren Tokatın dertleriyle dertlenen sivil toplum örgütleri başkanlarından

Dostlar meclisi başkanı Sn. Burhan Besler hocam “2. ULUSLARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR VE STRATEJİ GELİŞTİRME KONGRESİNDE ARKADAŞIMIZ TARİHÇİ YAZAR PROF. DR. ALPARSLAN DEMİR'DEN GÖÇ EDEN KÖYLER VE YİNE ARKADAŞIMIZ DÜNYA KÖYLÜSÜ ARAŞTIRMACI YAZAR AYLA BAĞ HOCAMIZDAN YAŞAYAN EFSANELER USTALARLA İLGİLİ SUNUMU DİNLEDİM. KENDİLERİNİ, KATILIM SAĞLAYANLARI VE KONGREDE KATKI SAĞLAYANLARI, TEBRİK EDİYORUM. BİLİMSEL ARAŞTIRMALARIN IŞIĞINDA TOPLUMUN GELİŞİMİNE KATKI SAĞLAYACAK ÇALIŞMALARIN DEVAMINI DİLERİM.“dedi.

 İstişare Heyeti başkanı Sn. Mehmet Emin Atmaca beyefendi ekibiyle katılım sağlayarak Tokat için yapılan çalışmalara destek verdiklerini söylediler.

Prof.Dr Alparslan Demir hocamın 

Türkiye’de kayıp köyler üzerine yapılan çalışmalara dair değerlendirmesi dikkat çekiciydi. 

Dr. Aslı KAYA hocam 

ESKİ TÜRK EDEBİYATI DİVAN ŞİİRLERİNDE ÜLKELER, SAĞLIK VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ hakkındaki sunumu gönül yaralarımıza iyi geldi. 

Dr. SELİM ÇAKAR

ÖRGÜTSEL VATANDAŞLIK DAVRANIŞI İŞTEN AYRILMA İSTEĞİ İLİŞKİSİ- KONAKLAMA İŞLETMELERİ ÖRNEĞİ sunumu bilgilendirici oldu. 

SOSYOLOG YAZAR AYLA BAĞ

YAŞAYAN EFSANELER İLK TEK VE SON USTALAR hakkında unutulmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarını yaşatan efsaneler hakında önemli bilgiler ve sırları dinleyicilerle paylaştım. 

Sinan Keskin hocam 

GELENEKSELBİR AKTARIM OLARAK TOKAT ÜZÜM TARHANASI GASTRONOMİ SEKTÖRÜNDE KADIN KOOPERATİFLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, TOKAT İLİ ÖRNEĞİ ERZAK KOOPERATİFİ üzerinden aktardı. 

Ercan Polat hocam 

ANADOLU’DA EKMEK MAYALAMA KÜLTÜRÜ. EV MAYALI EKMEK Mİ? EKŞİ MAYALI EKMEK Mİ? diyerek arasındaki farkı YAŞAYAN MAYA örneği üzerinden anlattı. Sunum harikaydı. Sağlıklı bir yaşam için herkes EKŞİ MAYALI EKMEK yemeli. 

Nursu Nida Kara 

TÜRK MEDDAHLIK GELENEĞİ VE STAND-UP: KÜLTÜREL DÖNÜŞÜMÜN YANSIMALARI örneklerle karşılaştırmalı sunum yapıldı. 

Uğur Güllü müzik öğretmeni 

Türk Halk Müziği Semah Formundaki Eserlerin Analiz Modellemesin sunumunda Tokatın yeri ve önemi dikkat çekiciydi. Bağlamasıyla değiş örneği sundu. Sunum Harikaydı. 

Ümran Karaca 

SOSYAL BİLGİLER PROGRAMINDAKİ KÜLTÜR VE MİRAS ÖĞRENME ALANINDA JAPON HAİKU ŞİİR SANATINDAN YARARLANMA sunumu yapıldı. 

Yunus Ergün, Berna Arıkan, Seher Aykaç, Sema Çıtak

YÖK ATLAS VERİLERİNE GÖRE COĞRAFYA PROGRAMININ DEĞERLENDİRİLMESİ: TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ

TOKİ’NİN GELENEKSEL KONUT YAKLAŞIMINA GENEL BİR BAKIŞ: GAZİLER MAHALLESİnden örneklerle yaşadığımız evler hakkında yöresel bilgiler sunuldu. 

Buğra Kaş 

ÇEVİRMEN ADAYLARINA DÜZENLEME BECERİSİNİ KAZANDIRMAK İÇİN AKRAN GERİ BİLDİRİMİNİN KULLANIMI

Sunumlar harikaydı. 

15 dakikalık verilen aralarda çay kahve eşliğinde yapılan sohbetler bir çok arkadaşlığın başlamasına ve dostlukların pekişmesine sebeb oldu. Kongre de bağlama eşliğinde söylenen türküler dostluğun pekişmesine ve kültür aktarımına katkı sağladı. 

ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMA VE STRATEJİ GELİŞTİRME DERNEĞİ (UBSDER)  

TARAFINDAN HER YIL GELENEKSEL OLARAK DÜZENLENEN Kongre de

DERNEK BAŞKANI 

Dr. NADİRE KANTARCIOĞLU şu açıklamayı yaptı. 

“MERKEZİ ANKARA’DA OLAN, 

2020 OCAK AYINDA AKADEMİSYENLER TARAFINDAN KURULAN

ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMA VE STRATEJİ GELİŞTİRME DERNEĞİ (UBSDER)  

TARAFINDAN HER YIL GELENEKSEL OLARAK DÜZENLENİR. 

DERNEK BAŞKANI Dr. NADİRE KANTARCIOĞLU. 

KONGRE DÜZENLEME KURULU BAŞKANI Dr. ASLI KAYA 

KONGRE BAŞKANI Doç.Dr. HÜSEYİN MERTOL

 

KONGRE AÇILIŞ PANELİNDE KONUŞMACI OLARAK KATILAN HOCALARIMIZ,

Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden

Prof. Dr. Ömer Faruk SÖNMEZ, 

Prof. Dr. Alpaslan DEMİR

İstanbul Maltepe Üniversitesi’nden

Dr.Abdülbeşir CEYLAN katılım sağladı. 

Yalova Üniversitesi’nden 

Doç.Dr. Sibel AKOVA HAVALI katılım sağladı. 

Dr. SELİM ÇAKAR

SOSYOLOG YAZAR AYLA BAĞ

İŞGEM GENEL MÜDÜRÜ YÜKSEL TOKUŞCU yaptığı çalışmalar hakkında bilgilendirme yaptılar. 

 

Uğur GÜLLÜ yüz yüze Kongrede Bağlama Resitali verdi 

Konya Selçuk Üniversitesi Dilek Sabancı Konservatuarı hocası Dr. Emsal ÇEVİK online Kongrede Türk Halk Müziği Konseri verdi.

 

KONGREMİZDE YERLİ VE YABANCI TOPLAM 45 BİLDİRİ SUNULMUŞTUR. 

1-3 Eylül de YÜZ YÜZE VE ONLİNE GERÇEKLEŞMİŞTİR. 

ONLİNE KONGREMİZE TÜRKİYENİN HER YERİNDEN KATILIMCI VARDIR.Uluslararası alanda 

PAKİSTAN, HİNDİSTAN, ENDONEZYA, FİLİPİNLER, TUNUS  VE NİJERYADAN KATILIM OLMUŞTUR.

Tüm katılımcılara çok teşekkür ederim ” dedi. 

             Dünya üzerinde 70 ülke gezen ve gördüğü güzelliklerle Tokatı karşılaştıran Dr. Nadire Kantarcıoğlu “ Ben Tokata yerleşmek istiyorum. Burasının havası, suyu, insanı çok güzel, sessiz, sakin, toprakla iç içe bir yaşam. Harika bir memleketiniz var tarihine, çoğrafyasına manevi havasına bayıldım” dedi. 

Dr. Aslı Bilge Kaya hocam “bu topraklar benim köklerim dedelerimin memleketi çok özlemiştim.   Kongre sebebiyle gelmem ve ata topraklarını ziyaret etmem beni çok mutlu etti. Çok verimli ve faydalı bir kongre oldu. 3. sünüde inş seneye gerçekleştiririz. Bu kongrelerin Tokat’ın tanıtımına çok büyük faydası olacağına inanıyorum. İnş seneye daha büyük bir organizasyonla kongremizi gerçekleştiririz “dedi.

            1-3 Eylül tarihleri arasında yapılan kongreden çıkardığım sonuç;

“YAŞAYAN ŞEHİR TOKAT”  

yaşayan MAYAsıyla, 

yaşayan efsane USTAlarıyla ve insanıyla, yaşayan tarihiyle, 

yaşayan BALLICA MAĞARASI , 

yaşayan KIRKKIZLAR EFSANELERİ ile her yönüyle bu şehir tüm insanlığı binlerce yıldır mayalandırmaya devam ediyor. “Neden Tokata gitmek gerek ? “ sorusunun cevabı bana göre; İçimizdeki var olan potansiyel aşkın ateşini tutuşturmak için Tokata gitmek gerek…

Bekliyoruz…

Kongre başkanı Prof Dr. Hüseyin Mertol hocamın şahsında emeği geçenleri yürekten kutluyorum. Bilimsel araştırmaların ışığında yol almak dileğiyle…çalışmaların devamını diliyorum. 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 


1 Eylül 2023 Cuma

KONGRE SUNUM

 İlim Tokat Dilim Tokat 

Ben senin sevdalın oldum Tokatım 

Ben sende sevdaları buldum Tokatım dizilerinin sahibi 

                    Karacakız Süreyya Kayanın dediği gibi 

Sevda dolu yüreğimle…

Anadolu’nun mayası olan bu topraklardan herkesi en kalbi duygularımla selamlıyorum. 

Bir zamanlar her türlü zanaatkarlığın baş şehri olan 

Kadim şehrimiz 

Bugün yaşayan efsane 

Türkiye’de ilk tek ve son ustaların bu şehirde yaşadığını biliyor musunuz?

Zanaatkarlarımız Anadolu’nun mayası olan bu topraklarda yerel tohumların içinde evrensel değerleri barındıran birer hazinedir. 

Ahilik geleneğinden gelen disiplinle usta çırak ilişkisi içinde gelişen, geçmişi geleceğe bağlayan köprünün adıdır usta. Kültürümüzün can damarı olan Unutulmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarımızı kendi çabaları ile yaşatmaya çalışan,  mihenk taşı niteliğinde olan eserleri ile insanlık tarihine damgasını vuran ve bir sonraki neslin temelini inşa eden bilgiyi taşıyan bilgelerdir ustalar.

Bizim ustalarımızın işçilik kalitesi eserlerine yansımış. 

Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz sözü yeterli değil ben anlatmaya devam edeceğim. Sanatçının değerini en güzel açıklayan 

Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüyle sözlerime devam etmek istiyorum. 

Efendiler! Mebusan olabilirsiniz, Başbakan olabilirsiniz hatta ve hatta reisi cumhur başkanı olabilirsiniz ama sanatkar olamazsınız. 

Unesconun yaşayan insan hazinesi envanterine ismini yazdıran Türkiyede 22 kişiden birisi olan, doğada yaşayan insanın, türkünün can dostu hortlatma kavalının yapımcısı ve icracısı Yaşar Güç ustamın kavalın doğum yeri olan bu topraklarda yaşadığını biliyor musunuz.?

Bize ait olan Tokattan başka yerde göremeyeceğiniz 

Tokat illerinden aldım bakırı, incitmeyin fukarayı fakiri türküsü bu şehrin sosyolojik yapısınıda ortaya koyar. bakırcılık sanatına bir zamanlar baş şehirlik yapan bu memleket o zamanlardan bugüne kadar gelen kalhanelerinin viran olmuş varlığı bize en temel bilgiyi aktarır. Bakır tepsi honcanın ustası Mehmet Küçük ustam tavlama toplama tekniği ile tek parça halinde ki bakır levhayı işliyor. Yüksek medeniyetin sırlarının gizli olduğu geleneksel bu tepsi, yeni evli çiftlere ilk düğün gecesinde honca tepsi ile sunulan yemeklerin lezzetiyle biz olmanın altı çizilirken gençlere mutlu bir aile kurmanın mesajı veriliyor. 

Dericilik dabakhane; Osmanlı zamanında bu şehir 400 usta ile Kafkaslardan Viyana’ya kadar yol alırken yüz yıl öncesine kadar 40 usta son zamanlarda yani son 10 yılda 4 usta ile dericilik zanaatını yaşatmaya çalışan ustalardan birisi olan Sadettin Vahitoğlu ustam Türkiye’de ilk ve tek cam deri ustalığı yapan son usta.çırak yetişmiyor. 

Aynalı çarık yemenisinin son ustası Ayhan Kılıç ustam yaptığı çarıklarla bu topraklarda gelin olan kızların köklerinden aldığı güç ile kendini bilme yolculuğunda insana ayna olan fıtrat ayarındaki Anadolu kadınının sırrının taşıyıcılığını yapar. Toprakla bağını kesmeyen insanoğlu ayağından aldığı güç ile dimdik süren yaşamanın onurunu yansıtır bu coğrafyada. 

Fatihin İstanbul’u feth ederken gemilerini karadan yürüttüğü urganların bu topraklarda yapıldığını biliyor musunuz? Türkiye’deki ilk tek kadın urgan ustası TOGES DER baş Ayşe Demir Darende ustamın hayvanlara duyduğu saygıdan dolayı düğümsüz yular yaptığını, Türkiye’de 5 çeşit olan yuları 9 çeşitle çıkartarak hayvan haklarına verdiği değeri sanatına yansıttarak, 5 ülkeye ihracat yaptığını biliyor musunuz?

İlk özgün mavi çini örneğinin Anadoluda tokattaki gökmedresede görüldüğü, bu topraklarda yetişen 68 yaşında ustalık belgesi alarak kızlarımıza ilham olan ve şu anda 75 yaşında açtığı çini atölyesinde 120 kişiyi istihdam eden ve çiniciliğin okulunu kurmak isteyen Tülay Atilla Ustama selam olsun…

Alaylı 45 ustadan farklı bir usta ustalar kitabının tek okullu ustası yani diplomalı ustası Rabia Daşçı ustam atölyesini açarak ve ürettiği batik desenli elbiseleri, florları markalaştırarak şehrimize değer katan kişisel çabaları ile baskı ve batik sanatını yaşatmaya çalışan ustama selam olsun…

7 yaşından beri tokat yazma baskı sanatında çalışarak tokat yağmacılığını yaşatmaya çalışan 77 yaşındaki Ömer Yaşin ustama selam olsun. 

Özgün sanat alanında bu toprakların yetiştirdiği Tokatın milli marşının yazarı ve besteleyicisi 30 bin şiir 40 bin mani ile yaşarken ürettikleri kayıt altına alınan şairimiz Aşık Eşref Tonbuloğlu ustama selam olsun…

Gölge oyununun baş karakteri Hacivatın Tokatlı olduğunu biliyor musunuz? Bu geleneği aşk ile 25 yıldır yaşatmaya çalışan ekmek arası tiyatro diyerek sanatını köfteci dükkanında sergilemeye çalışan kadim şehrimizin medârı iftarı Kemal Atangür ustama selam olsun…

Kilim dokuma, kumaş dokuma, telli zurnanın diyarı, ahşap oyma, demircilik, semer ve hamut ustalığı, kaval ustalığı, pişmiş toprağın çömlekçiliğin ve bir çok ustalığın baş şehri  bu memleket Dünyada Türkiye Türkiye’de Tokat sözü ile içinde sakladığı sırlı tarihi, sosyolojisi, teolojisi, kültürüyle ve yaşayan efsane ustalarıyla nuhun gemisi olma özelliği taşımaktadır. 

Elleriyle çalışana işçi

Eliyle kafasını birleştirene usta

Elini kafasını yüreğini birleştirene sanatkar denir. 

Toprağı, bakırı, demiri, ahşabı bilgisiyle ve becerisiyle sanata çevirenlerin diyarı, zamanın ruhunu içinde taşıyan yaşayan tarihiyle, geleceğin mayasını içinde barındıran bu kadim şehrimizin bir evladı olarak sesleniyorum. 

Bu şehir kültür mirası otantik yerel değerlerin turizmi  ile kutup yıldızı misali öncü ve yol gösterici ilham verici örnekleri ile önder olmaya hazırdır. Sağ duyulu yöneticilerimizin elinde yeniden bu meslekler sanat okullarında, Kız meslek liselerinde, üniversitenin açacağı USTALAR AKADEMİSİNDE yan alan olarak okutulmalı, öğrencilere usta çırak ilişkisi içinde aktarılmalı, meslekler canlandırılmalı bu mesleği yapmak isteyen gençlerimize destek verilmeli otantikliğimiz korunarak üretim yapılmalı. 

Ne mutlu elindeki yeteneği, akıl eleğinden eleyip, alınteri ile yoğuran, yürek ateşinde pişirerek bilgisini eserlerine yansıtan ustalara selam olsun.

Bu topraklarda doğmaktan onur duyan ve üzerime düşen görevi yerine getirmeye çalışan bir çırak olarak üretmeye, düşünmeye, yazmaya devam ediyorum. 

Anadolu ismiyle özdeşleşmiş analarımız bizim en kıymetlilerimizdir. En büyük usta olan YARADANdan sonra yaratan ANNELERİMİZ bizim baş tacımızdır. Bende bu ustalar kitabını ANNEME İTHAFEN yazıyorum. Bizi doğuran nasihatleri ile yoğuran hamur gibi şekil veren usta ellerinden öperim annem. 

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 








25 Ağustos 2023 Cuma

USTALAR AKADEMİSİ

 Zanaatkarlarımız Anadolu’nun mayası olan bu topraklarda yerel tohumların içinde evrensel değerleri barındıran birer hazinedir. 

Kadim şehrimizin kadim ustalarına selam olsun. Türkiye’de ilk tek ve son ustaların bu topraklarda yaşadığını biliyor musunuz.? Ahilik geleneğinden gelen disiplinle yetişen ve usta çırak ilişkisi içinde gelişen, geçmişi geleceğe bağlayan köprünün adıdır usta. Unutulmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarımızı kendi çabaları ile yaşatmaya çalışan şehrimizin tanıtımındaki vitrinde ustalığın mihenk taşını oluşturan eserleriyle bu şehre damgasını vuran bilgelerin sırlarını taşıyan ustalara selam olsun. 

Bir zamanlar bir çok zanaatın baş şehri olan bu şehir bu günlerde ilk tek ve son ustaları ile ayakta kalma mücadelesi verirken, GOP Üniversitesi iş birliği ile ölmek üzere olan zanaatlarımızı yeniden canlandırmak ve yeni nesle aktarmak amacıyla çıktığımız bu yolculukta otantik değerlerimizi koruyarak yine yeni yeniden üretim sahalarını atölyelerde geliştirerek yerel halkın da içinde bulunduğu bir çalışmanın temelini sağ duyulu yöneticilerimizin önderliğinde yapabiliriz. 

Yağ var un var şeker var ne duruyoruz helva yapalım. 

Usta var öğrenci var malzeme var ne duruyoruz üretime başlayalım. 

Amacımız 

1- Unutulmaya yüz tutmuş zanaatlarımızı yeniden canlandırmak usta çırak ilişkisi içinde disiplinli bir çalışmayla bilgiyi bir sonraki nesle aktarmak . 

2- Bu akademinin öğretim görevlileri alaylı ustalardan oluşacak. 

3- Bize ait olan otantik değerlerimizin üretimi ile şehrimize ve insanımıza istihdam sağlamak ve markalaşarak değer katmak. 

4- Üniversite bünyesinde verilecek olan bu eğitimler uluslar arası öğrenci kabul ederek sürekli eğitim merkezlerinden gelir sağlanacak ve bu zanaatların doğum yeri olması nedeniyle  dünya çapında geçerliliği olan sertifikaların verilmesi eğitimdeki kalitenin bir göstergesi olacak. 

5- Öğrencilerimizi kahve köşelerinden kurtarmak için sigortalı çırak olarak ve harçlık karşılığında bu zanaatların öğrenilmesi cazip hale getirilerek öğrenciye ekonomik destek sağlanmalı. 

6- Otantik ürünlerin dış satış pazar ağları kurularak üretimin dış ticaret ayağı ehil danışmanlar tarafından bağlantılar kurularak sürekliliği sağlanmalı. 

7- Ustalar akademisi çatısı altında etnik kimliğe uyruğa ve cinsiyete bakılmaksızın bir olmanın üretim yapmanın uygulamalı örneğinde sosyalleşmenin ve fikir birliğinde buluşmanın özüyle kurulacak dostlukların ülke ve dünya barışına sağlayacağı katkı tüm yürekleri insanlığın zirvesinde buluşturacaktır. 

8-Bütün bu üretimde kullanılacak olan malzemenin üniversite tarafından karşılanması ve kazanılan gelirin adaletli bir şekilde paydaşlarla paylaşılması herkesi ziyadesi ile memnun edeceğinden sürekliliğin esası devam edecektir. 

9- ilk etepta 12 ustalıkla başlayıp ilerleyen süreçte ustalık sayısını arttırabiliriz. 

10- Ustalar akademisi çatısı altında çalışmak isteyen ustalarımıza bulundukları ilde, ülkede, görev yapma imkanı sunulmalı ve çırak yetiştirmesine destek verilmeli. 

11- Şehrimizin tanıtımına katkı sunacak olan Ustalar Akademisi gelen yerli ve yabancı turistlere bu atölyeler gezdirilmeli minik bir etkinlik düzenleyerek gelen turistin belleğine bu güzellik tohumları atılarak unutmayacağı bir sunum yapılmalı. 

12- Ustalar Akademisinde üretilen ürünler bir satış dükkanında havaalanlarında, şehir merkezinde ve sosyal medya sitelerinde satışa sunularak ekonomik anlamda gelir sağlanmalı. Bu sistemde  üniversitenin bölüm öğrencileri aktif görev almalı. 

13-Ustalar Akademisinin öğretim görevlileri işinin ehli 20-40 yıllık ustalar olmalı. Alaylı yoldan gelerek, diploma zorunluluğu olmamalı. Kadro, okuma yazma bilmeyen, ilk okul mezunu ordinaryüs profesörlerden oluşmalı. 

14- Şehrimizin üreten düşünen uygulayan emektarlarını bir çatı altında toplayan bu düşünce ustalarımıza gerçek manada hakettikleri değeri hem kariyer anlamında gemde ekonomik anlamda verilerek gerçekçi bir çalışmanın insan onuruna kattığı o yüce duygunun ilk örneğini şehrimizde kurmanın ve örnek olmanın gururuyla sağ duyulu tüm yöneticilerimizin desteğiyle hayata geçmesi herkesi mutlu edecektir. 

Bu çalışmada ilk iki yıllık ve Dört yıllık öğrenciler 

en az 950 saat ders alarak 

Haftada iki gün bir yılda 

Haftada bir gün iki yılda 

bu eğitimi alarak üniversite tarafında verilecek olan yan alan sertifikası ile öğrenci hayata bir sıfır önde başlayarak mezun olur. 

Ustalıklar

1-Yazma&Baskı ustalığı

2-Bakır ustalığı

3-Deri ustalığı

4-Ahşap oymacılığı(sepet-oyuncak)

5-Urgan örme sanatı 

6-Aynalı Çarık 

7- Çini sanatı 

8- Telli zurna -Kaval

9- Özgün ustalıklar(tiyatro-Şair)

10- Keçe ustalığı

11-Moda Tekstil (dokuma)

12- Kilim dokuma

13-Gastronomi  aşçılık 

Anadolu’nun mayası olan Tokat’ta Tarım ile turizm birleştirilmeli ve bize has olan yiyecekler tanıtılmalı, ekşi Mayalı ekmek yaygınlaştırılmalı. Yaşayan efsane ustaları ile yaşayan şehirin ruhunu yansıtan özellikler dikkate alınarak eko turizm köylerimizde uygulamalı eğitim yapılmalı.

Bu ustalıklarda bize ait otantik değerlerin üretimi yapılmalı. İnsanın doğal yapısına uygun üretimler yapılarak faydalı yaşamın mutluluğuna katkı sunulmalı. 

Bu Ustalar Akademisinde gönüllü olarak görev almak ve üniversitelerde söyleşi yaparak hem zanaatlarımızı hem şehrimizi hemde en önemlisi  mutedil olan insanımızı tanıtmak için ayda bir üniversitelerde yapacağımız söyleşilerle bu konunun altı çizilmeli ve dikkat çekerek öğrencilerimizin zanaata yönelmesi sağlanmalı. (2 bin )Ustalar kitabı ile öğrencilerimiz imza etkinliğinde buluşturulmalı. 

1-Tokat Gazi Osman Paşa üniversitesi ve bölümleri 

2-Amasya üniversitesi 

3-Sivas cumhuriyet üniversitesi 

4-Ordu üniversitesi

5-Samsun 19 Mayıs üniversitesi 

6-Yozgat  üniversitesi 

7-Çorum Hitit Üniversitesi 

8- Kayseri Erciyes Üniversitesi 

9-Kahraman Maraş Üniversitesi 

10- Hatay üniversitesi 

Bir yılın sonundaki istatistiksel bilgiler toplanmalı rapor edilmeli ve bu çalışma ikinci yılında tüm bölgelere tüm Türkiye’ye yayılmalı. 

Amacı geleneksel el sanatlarımızın devamlılığını sağlayacak olan bu usta çırak ilişkisi içinde 

Fayda çıraklıktan yetişen usta yetiştirmek 

Sonuç olarak üreten bir yerde ekonomik kazancın ve bilginin ehil ellerde devamlılığını sağlayarak çalışmanın önemini vurgulayarak mutluluğun insan sağlığı üzerindeki psikolojik iyileşmenin yaşayarak test edilmesinin altını çizmek, değer görmek, emeğinin karşılığını almak. Bedensel faaliyet, zihinsel faaliyet ve maddesel faaliyetin bir arada olduğu bu çalışma ivedilikle hayata geçmeli. Üretilen ürünler dış ticaret bağlantıları kurularak  satışa çıkartılmalı.(e-ticaret)

21 Ağustos 2023 Pazartesi

Hatice Güçlü

Havuz başı sohbetlerinde bu akşam ülkemizin güzide şehirlerinden olan Kahramanmaraşlı bilge kadın yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen yüzündeki gülümsemeden güç aldığınız Anadolu kadını, 58 yaşında ölüm, ayrılık, deprem gibi bir çok olumsuzluğa göğüs geren ve gelecek çok daha güzel gelecek inancını yitirmeden hayata pozitif bakan ve etrafına ışık olan Kıymetli Hatice Güçlü Hanımefendinin hikayesini sizlerle paylaşacağım. 

            1965 yılında Kahraman Maraş merkezde doğan Hatice Hanımefendi sülalede 14 erkek kardeşin arasında tek kız olarak dünyaya gelir. El bebek gül bebek,  bir eli yağda, bir eli balda evin göz bebeği olarak büyütülür. Sevdiği genç ile 17 yaşında evlenir. 5 çocuğu olur. Üç kız, iki erkek. Olmadık bir anda olmadık bir zamanda  Eşi gencecik yaşında amansız bir hastalığın pençesinde can verir. Hatice hanımefendinin ağzından  hikayenin gerisini dinleyelim.

“ Evli kaldığımız süre içinde eşimle birbirimize can diye seslenirdik. İsmimizi söylemezdik. “Ne oldu can. Ayrılmazdın bir an yanımdan, ne oldu can, bensiz bir yerlere gitmezdin, şimdi esen yellerde misin, ne oldu cannnnn🥲

Can gidince bende eve gömdüm kendimi.  Vedası olmayan tek ayrılık ölümdür. Hem giden ölür hem kalan. 5 çocukla 30 yaşında bir başına kaldım. Benim için hayat mücadelesi ondan sonra başladı. Hem ana hem baba oldum. Beş çocuğu kimseye muhtaç etmeden büyüttüm, okuttum , evlendirdim. 

Tam herşeyi yoluna koydum derken soğuk bir kış günü sabah saat 4:17 de gürültü ses ile yatağın beni havaya fırlatmasıyla  uyandım. Ne olduğunu anlayamadım. Bir dakika sonra pencereden dışarıya baktığımda her taraf ana baba günüydü. Deprem olmuş bütün evler yıkılmış. Oturduğum ev  yıkılmadığı için depremden sağ kurtuldum. Çelik kapı sıkışmış kapıyı açıp evden dışarıya çıkamadım.  Çocuklarım ve kardeşlerim beni  kurtarmaya gelmiş. Uzun uğraşlar sonunda kapıyı araladılar oradan çıktım. Aşağıya indiğimizde kar, kış ,kıyamet, yağmur,  soğuk, feryat figan seslerrr, mahşer yeri kimse kimseye yardım edemiyor herkes enkaz altında kimse yokmu diye sesleniyordu. Çok acı kimseye yardım edemiyorsun elinde aletin yok. Çok zor günlerdi. Bir çok arkadaşımı depremde kaybettim. 7 ay oldu şehir enkaz yığını hala temizlemeye çalışıyorlar. Bütün anılarımız gitti. Bizim için artık bu şehrin bir anlamı kalmadı. Hayat devam ediyor. Geriye bakmadan önüme bakıyorum. Gelecek çok güzel gelecek ümidim bu yönde. Çok şükür çocuklarımla ve 8 torunumla birlikte yaşıyorum. Ömrümü onlara vakfeyledim. Çocuklarım için yaşadım. 

Hayatta pişmanlığım yok. Gezmeyi çok seviyorum. Hayata gülmeyi çok seviyorum. 

Bazı şeyleri depremden sonra daha iyi anladım. Mal biriktirmek ahmaklıkmış. Yiyeceksin içeceksin çocuklarınla birlikte anı biriktireceksin. Depremde milyoner yattılar evsiz parasız kalktılar. Depremden sonra her şeye daha anlamlı bakmaya başladım. Paylaşmanın değerini daha iyi kavradım. Veren el olmanın çok kıymetli olduğunu öğrendim. Verdikçe arınıyorsun. Biriktirmek güzel bir şey değil. Annem şöyle dua ederdi. “Allah gökten yağdırsın siz yerden toplayın yavrularım “ derdi. Hiç daralıp bunalmadım, çok şükür Allah’ıma her şey için hamd ediyorum.  Ağlayanın malı gülene hayretmez yavrum. Eşimden kalan malları bizlere layık görmediler bize mal vermediler ama onlarda hayrını göremediler. 

Sağlığınız yerindeyse en büyük servete sahipsiniz. 

Parayla sağlık satın alamıyorsun. Kafaya hiç bir şeyi takmayın. “Yakışırken giyin, öğütürken yeyin”derdi annem. Her şeyi vakti zamanında ve yerinde yapın. 

Gençlerimize şöyle seslenmek istiyorum. yakışanı alın markaya takılmayın. Elbiseye urbaya değer vermeyin onun içindeki cevhere değer verin diyorum. 

Gençlerin hepsini çok seviyorum…

Yalnız geldim, yalnız yaşadım, yalnız gidiyorum. Anı yaşamasını öğrendim. Dernek başkanlığı yaptım. İhtiyaç sahiplerini gözetledim. Zenginden aldım fakire verdim. Vermek te nasip işi Allah bazılarına vermeyi nasip etmiyor. Veren el alan elden üstündür. Biz böyle gördük atadan. Bu görgüyü uygulamaya çalışıyorum . Çocuklarımada  bunu öğrettim.” diyor bilge kadın Hatice Güçlü hanımefendi. 

Sohbetine muhabbetine doyamadığımız Hatice hanım bir derya. Her sözü yaşanmışlıklarla kaydedilmiş,  altı çizili bir pusula. Hayat öylede geçiyor böylede geçiyor. Yarada tevekkül edin gerisini düşünmeyin diyor.  Hayat hikayenizi bizimle paylaştığınız için çok çok teşekkür ederim. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

18 Ağustos 2023 Cuma

ZEYNEP BULUT KARAKÜÇÜK

              Hikaye dinlemesini ve hikaye anlatmasını çok seviyorum. Havuz başında yeni tanıştığım güzel insanların izni ile  “Dünya köylüsü ile Sizin hikayeniz”sohbetlerinde bu akşam  güler yüzü ile etrafına ışık saçan, yaşı küçük olmasına rağmen olgun ve vakur duruşu ile dikkat çeken, kara gözlerinde sakladığı yaşam öyküsünden etkilendiğim hikayeyi 

Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim üç köyün içinde şanlı Zeynebim türküsünün eşliğinde  sizlerle paylaşmak istedim.            

              1985 yılında Antalya Serik’te dünyaya gelen Zeynep Hanım ilkokulu bitirdikten sonra annesiyle birlikte pamuk tarlalarında çalışmaya başlar. Zeynep hanım 19 yaşında görücü usulüyle evlenir. Cicim ayları bitmeden eşinden şiddet görmeye başlar. Çevre baskısı elalem ne der korkusu ile yapılan zulme boyun eğer. Dünyalar güzeli iki kız çocuğu dünyaya getirir onların sevgisi ile avunmaya çalışır ama zulme dayanamaz, 13 yıl sonra bu evliliğe çok üzülerek son verme kararı alır. İki kız çocuğunun velayetini babasına bırakır ve özel eşyalarını aldığı bir çanta ile bir bayram günü baba ocağına geri döner. Çalışmaya başlar. Haftada bir gün çocukları ile görüşür. Onlarla özlem giderir. Kaderinde var olan bu ayrılığa boyun eğer. 

Günler aylar geçer, Ana ocağı dar gelir, kendisini bu evde sığıntı gibi hisseder. Bu itilmişliğe kakılmışlığa büyük bir cesaretle karşı çıkar, aldığı karar ile valizini topladığı gibi çalıştığı otelin lojmanına taşınır. Burada tanıştığı bakışı, sözü, davranışı çok merhametli olan bir beyfendi ile arkadaşlık eder. Çok düşünür, acabaları, keşkeleri, cevabı olmayan soruları korkak yüreğini pır pır attırır. Ama mutluluğu arayan yüreğine yani kendisine ikinci bir şans verir. Sevdiği delikanlı ile sade bir nikahla evlenir. Aradığı mutluluğu değerli bir evlat ile taçlandırır. İki kızı bir oğlu olan Zeynep Hanım hayatın ne getireceğini bilmeden aldığı nefesi helalinden çalışarak kazandığı para ile evlatlarının mutluluğuna adamış bir hanımefendi. Okuyamadığı için okutmadıkları için çok pişman. Hayatında bir çok keşkesi var. Keşkelerle dolu bir hayat yaşamamak için kendi kararlarınızı kendiniz alın diyor. İkinci eşini tarif ederken 

Hayatın çemberinden geçmiş, bütün zorlukları görmüş, iyiyi ve kötüyü ayırtedebilen bir beyefendi. Bana çok kıymet veriyor iki kızımı kendi evladından ayırt etmiyor. Onu çok seviyorum. Onunla tartışmak bile çok güzel diyor Zeynep hanım. Aradığım mutluluğu kendime verdiğim bu ikinci şansta buldum. MUTLULUĞU ARAYAN HERKES KENDİSİNE İKİNCİ BİR ŞANS VERMELİ diyor. 

              37 yaşında feleğin çemberinden geçerken iki kız çocuğuna hasret kalmanın verdiği  acının ateşinde pişerek olgunlaşan, hayata pozitif bakan, İkinci baharında aradığı mutluluğu bulan Değerli Zeynep Bulut Karaküçük hanımefendi hikayenizi bizimle paylaştığınız için çok çok teşekkür ederim. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 

17 Ağustos 2023 Perşembe

ÜNZİLE

 ÜNZİLE 

ÜNZİLE kaç koyun ediyor?  diye sormayacağım. 

Güzel memleketimin cennet kokulu güzel insanları…

Bir Anadolu, bir dünya kadar kıymetli.

Gezdiğim yerlerde çok sıcak samimi insanlarla tanışmak Anadolu’nun o saflığını taşıyan insanlarının varlığını görmek beni umutlandırıyor. 

Torosların eteğinde gezerken Atatürk’ün şu sözü geldi aklıma “Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” memleketi ayakta tutan bu saflık ve doğallıktır diye düşünmeden edemiyorum. Antalya’da tanıştığım rafting rehberi ÜNZİLE  ile sizleride tanıştırmak istiyorum. 

ÜNZİLE 20 yaşında Acil tıp teknisyenliğini okumuş ikizler-rafting kuruluşunun rehberi bir Kadın. Babası küçük yaşta vefat ediyor. Annesi dört çocuğunu bakıp büyütüyor, okutuyor. Köprülü kanyondaki Karabük köyünde en doğal en samimi Antalya’nın en güzel rafting tesislerinden birisini işletiyor. Anne yemek işi ile ilgileniyor. İkiz kardeşler ÜNZİLE ve kardeşi Tolga rafting rehberliği yapıyorlar. İkiside üniversite mezunu. Tolga su ve orman ürünleri işletmesi bölümünü bitiriyor. Botlarına bindiğiniz anda kendinizi rehberin söylemlerine teslim ediyorsunuz ve başlıyor yolculuk. Eğer ilk defa bindiyseniz acemiliğin ve saflığın verdiği korku ile rehberin hikayelerini ağzı açık dinliyorsunuz. 14 km lik kulvarı 2-3 saatte alıyorsunuz ve hayatınızda ilk defa deneyimlediğiniz bir etkinliğe sevdiklerinizle birlikte kulvarı başarıyla tamamlamanın sevincini derin ve serin sulara atılarak kutluyorsunuz. 

Bu süre içinde ÜNZİLE kaptan erkek rakiplerine taş çıkartırcasına işine olan hakimiyeti ve işini çok severek aşk ile yapması beni kendisine hayran bıraktı. Espirili, gündeme hakim, okuduğu okulun bilgisi ile etrafına güven veren korkmayın! Acil müdahaleye hazırım diyerek içimize saldığı korkuyu güvene çevirmesi kaslı kuvvetli fiziki yapısıyla uzun sürmedi. 

İçimden Sezen Aksu’nun ÜNZÜLE kaç koyun ediyor? şarkısını mırıldanırken , 

ÜNZİLE  ben bu sulara aşığım abla bir yere gidemiyorum, köyümü çok seviyorum dedi. O zaman anladım kaç koyun değil, 

ÜNZİLE Bir Anadolu, 

ÜNZİLE Bir Dünya. 

Irmağının akışına, Köyüne sevdalı ÜNZİLE yi yeşil gözlerinden sarı saçlarından tanıdım. 

Adını yüreğime yazdım…

Buraların bekçisi, koruyup kollayıcısı, yürekli cesur, cömert, bilgili ve güler yüzüyle torosların eteğinde kurduğu , dumanı tüten çadırında buz gibi yayık ayranını ve gözlemesi ile bizi ağırladıktan sonra uğurluyor. Yine bekleriz biz hep buradayız diyor… 

En kısa zamanda görüşmek dileğiyle diyerek mutlu mesut ayrılıyoruz…

Yolunuz düşerse muhakkak uğrayın bir ayranda siz için 

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

#inzüle#ikizler-rafting#toroslar#yörük

#dünyaköylüsüaylabağ#anadolu

21 Temmuz 2023 Cuma

Neden Tokat GOP Üniversitesi Tercih Edilmeli ?

               Üniversite sınavlarının sonuçlarının açıklandığı şu günlerde tüm üniversiteler öğrenci tercihlerinde yer almak için kendi reklamlarını internet, televizyon ve sosyal medya üzerinden yapıyorlar. Bu kaynaklar üzerinden yaptıkları tanıtımlarda üniversitenin akademik başarılarını ve özelliklerini sıralarken, yaşanabilir bir şehrin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini ön planda tutarak öğrenciye en az iki yıl veya dört yılda sağlayacağı katkılar da göz önünde bulundurularak tanıtımlar yapılmalı ve bu otantik özellikler dile getirilmeli diye düşünüyorum. 

Bakkal amca bakkal amca 

Yağın var mı ? Var. 

Unun var mı? Var 

Şekerin var mı? Var 

Ne duruyorsun helva yapsana … helva yapsana…

Bizimde elimizde 45 çeşit usta var, öğrenci var, malzeme var  GOP üniversitesi çatısı altında “USTALAR AKADEMİSİ”ni kutup otantik değerlerimizi üretime geçmeliyiz. 

Hayalini kurduğumuz bu projeyi şöyle örneklendire biliriz. GOP Üniversitesinin 2023 hedefleri içinde yer almasını canı gönülden dilediğim USTALAR AKADEMİSİ nin çatısı altında ahilik geleneğinden gelen kıymetli ustalarımızın önderliğinde kadim şehrimize gelen öğrenciyi dört yılda usta çırak ilişkisi içinde zanaatlarımızı öğretmek ve bir sonraki nesle aktarmanın huzuruyla otantik değerlerimizi yerinde ve yerli üretim işbirliği içinde hayata geçirerek fark yaratmalıyız. Bu çok zor olmasa gerek. Buradan Gazi Osman Paşa Üniversitesi Rektörü Sayın Fatih Yilmaz hocama sesleniyorum. İki milyon öğrencinin tercih yapacağı şu günlerde bizim üniversitemizi tercih etmelerinin bir sebebi “ustalarımızdan öğrenecekleri otantik zanaatlar ile kendilerine fark yaratacakları uygulama ile öğrenci tercih ettiği bölümden yan alan olarak aldığı ustalık belgesiyle, öğretmen &bakırcı, mühendis &tahta baskı, mimar&kilim dokuma, ziraat mühendisi&ahşap oyma ustası olarak aldıkları belge ile hayata bir sıfır önde başlamak için bizim üniversitemizi tercih etmek ve Tokat’a  gelmek gerek” diyerek bu çalışmanın ilk adımı atılmalıdır. 

Üniversitemizin başarılı çalışmalarla ve USTALAR AKADEMİSİ çalışmasıyla diğer üniversitelerden farklı olacağı ve adından gelecek yıllarda söz ettireceği bu çalışmanın insan psikolojisi üzerinde bırakacağı olumlu etkinin sağlam nesiller yetiştirme yolunda sunacağı katkı tartışılamaz…

Tokatl’ıyız çok farklıyız, Tokat’lıyız çok tatlıyız diyebilmek için bu helvayı pardon bu USTALAR AKADEMİSİNİN temelini bir an evvel üniversite bünyesinde  atılması gerektiğine olan inancım çok yüksek. Her yönden uygulamalı eğitim alarak yetişen gençler öz güvenli, ayakları yere sağlam basan, öz kültürüyle kucaklaşmış, üreten bir nesilin mutsuz olma şansı yok. Üniversiteyi kazanan gençlerimize yapmış oldukları tercihlerinde başarılar ve muavfakiyetler dilerim.

Tokat’lıyız çok farklıyız…

Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ 



9 Temmuz 2023 Pazar

Tokat Kelimeleri

 Bir hayli zaman oldu hazırlayalı

Üzerinde tekrar çalışmam ve ilaveler yapmam lazım ama nasip


TOKAT AĞZI SÖZLÜĞÜ


Abrul: Nisan (Rumi takvimdeki April kelimesinden) 

Aha: İşte 

Ahpahla: Kurufasulye

Ahbun: Çiftlik gübresi (ermenice)

Alaçuh: Bağevi , daha çok arazide tarlaların kenarına yapılan gölgelik, yarı açık yarı kapalı olduğu için ala açık sözünden

Ağartı:  Süt ürünleri (Ak kelimesinden)

Alaf: Alev 

Alışmah: Tutuşmak, ateşin tutuşması

Anadut: Üç çatallı ahşap  kuru ot/ calaz yığma aracı

Ardala:  Arz-ı ala teriminden gelen Arapça yüksek yer anlamında bir semt adı

Arsuz: Utanmaz –Ar kelilmesinden-

Arsız eniş: Yabani sıklamen 

Arustah:  Oda tavanı, ters tavan 

Aşgana: Mutfak  (aşhane kelimesinden)

Aşurma: Kulplu kazandan küçük, helkiden büyük kap 

Ataş gaymah: Ateş yakmak

Atku: Şal, kalın kumaştan kadınların beline kadar uzanan baş örtüsü

Avara: İşsiz güçsüz, boş gezen

Avu/ağu: Zehir

Avut: Ağlama -ağıt kelimesinden-

Avuz:  Davar ve sığırın yavruladıktan sonraki ilk sütü –ilk anlamındaki ağız kelimesinden -

Bacı:  1- Kız kardeş;  2-    Temizliğe gelen yardımcı kadın  

Bacılıh:  Bacı kadar yakın arkadaş

Badal: Merdiven , basamak –farsça ayak anlamında pa kelimesinden ayak basılan yer kelimesinden olabilir-

Bade parmah: İşaret parmağı

Badi: Ördek –paytak kelimesi ile ilgili yine farsça pa kelimesi ile ilgili olabilir

Bahanah: Küçk ve büyük baş hayvanların tırnaklarının arası

Bahraç: Küçük kova 

Balah: Manda yavrusu 

Baldıcan: Patlıcan 

Batman:  8 kilo mukabili ölçü birimi 

Bayahtan: Az önce –bayat , baya oldu sözleri ile ilgili-

Beleş: Bedava (arapça /farsça bi la şey)

Bek: Sert, sağlam 

Bekitmek:  Sabitlemek, sağlamlaştırmak 

Beybaa: Beybaba 

Bıldır: Geçen sene 

Bıhın: Vücudun sağ ve sol yanları, göğüs kafesi ile bel arası bölge 

Bıngıldah: Bebeklerin kafataslarındaki yumuşak bölüm 

Bidıhım:  Bir parça azıcık, ağıza bir defada girecek kadar küçük 

Bisohum: Az, azıcık, ağza bir defada sokacak kadar küçük 

Boduç: Kara bakla taze iken

Boğün: Bugün 

Boranı: Sarımsaklı yoğurt 

Bostan: 1- Bahçe; 2- Karpuz 

Boyuna: Devamlı, sürekli 

Böcük: Böcek, haşere 

Buymah: Üşümek, donmak  -buz kelimesi ile  ilgili olabilir z-y sesi değişmesi ile-

Bürük: Karaçarşaf  -bürünmekten-

Cazu: Cadı

Cerek: İnce uzun ağaç 

Ceyran: Elektrik –arapça akmak analamındaki cereyan kelimesinden-

Cıbır: Yoksul, varlığı olmayan –çıplak kelimesinden-

Cinik: Tahıl ölçüsü  -yunanca, şinekos-

Cicik: Meme 

Cimcik: Çimdik 

Cıblah: Çıplak

Cığ:  Kendir çubuklarının bağlanmasıyla yapılan, üzerinde meyve sebze kurutulan sergen 

Cılga: Patika, keçi yolu -

Cıngı: Kıvılcım 

Cınnah: Tırnak  

Cırmalamah: Tırmalamak, yırtmak 

Cımbı: Küçük salkım

Comba: Erkek manda 

Coruh: Hastalıklı

Culuh: Hindi –çulluk kuşundan-

Cücük: Civciv

Çağ:  1- Su gideri olan  ıslak zemin 2- Bebek 

Çalhama: Ayran 

Çaput: Bez parçası

Çedik: İç ayakkabı –Eski Türkçede ayak anlamındaki adak kelimesinden-

Çenilemek: darbe alan köpeğin acı ile bağırması

Çerik:  Nane, reyhan gibi kurutulmuş otlar için kullanılanölçü birimi –Farsça dörtte bir anlamındaki cıhar yek kelimesinden-

Çiğ: Yayılmak ve yağı alınmak üzere sağılan sütlerin hiçbir işlemden geçmeden bekletildikten sonra kendi kendine içindeki bakteriler yardımıyla bir tür yoğurt haline gelmiş şekli

Çemüç: Kuru üzüm 

Çepük: Alkış –Eylemin çıkardığı sesten-

Çelpeşük:  Karışık, içinden çıkılmaz –çapraşık, farsça çap/sağ, rast/sol kelimesinden

Çevken : Ucu çengelli sopa  -Farsça çevgan kelimesinden-

Çıhın : Küçük bohça  -çıkı, çıkın-

Çirkef/Çirşef:  Kirli su gibi insanın üzerine sıçrayan bulaşan, pislik kişi –Farsça pis anlamında çirk, su anlamında ab kelimesinden ,çirkab: pis su

Çıt bannah: Serçe parmağı

Çiğit: Çekirdek

Çimmek: Yüzmek, yıkanmak 

Çipil: 1- Ağaçların yeni sürgünü;  2- Ters, aksi anlamında bir sıfat

Çit: Yemeni, başörtüsü

Çarpana çalmak:

Çoşdar: Laf getirip götüren  

Çöçelenmek: Oyalanmak 


Çamdı: Ahşap ters tavan

Çördük : Dağ armudu, ahlat

Daani: Denli,- e kadar 

Dasdar: Yer, sofra örtüsü –Eski Türkçe destar kelimesinden-

Delüğanlu: Delikanlı

Döşürüksüz: Kendini devşiremeyen, toparlayamayan, dağınık

Dekmük: Tekme 

Demin: Az önce 

Demroğo: Egzama

Dene: Tane, buğday tanesi 

Devek/tevek:

Deydaha: İşte orda , ta daha

Dulda:  Tenha, kenar, soğuk ve rüzgâr almayan saklanacak yer 

Dınnah: Tırnak

Dirgen:  Harmanda ekinleri karıştırmak için kullanılan iki çatallı alet 

Divrek: Çevik, kıvrak 

Dımıh:  Bir nesnenin en ucu,kenanarı -dımığına değmek; teğet geçmek-

Doralik: Çalıkuşu 

Dombalah: Takla 

Döngel: Muşmula 

Döşşek: Yatak-döşemek kelimesinden-

Düğe:  1-2 yaşına gelmiş dişi sığır

Düğü: İnce bulgur 

Düğülcek: İnce dolu –düğü, düğülcek, düğüm birbiriyle ilgili olmalı-

Dürmeç: Yufkanın arasına çökelik konularak yapılan dürüm 

Ebemguşağı: Gök kuşağı

Ecücük: Çok az –azıcık kelimesinden-

Edik: Ayakkabı, patik –Eski Türkçe ayak anlamındaki adak kelimesinden-

Efenbağa: Efendi baba

Eğiş: Ateş küreği –XV. Yüzyıl metinlerinde ucu eğik demir anlamında-

Eğlek: Durma, bekleme yeri 

Eğleş: Dur 

Elfetün: Hızlı, becerikli 

Elekçi: Çingene –elek imal edip satmalarından ötürü-

Elleğam- Ellaham:  Herhalde, galiba (Arapça Allah bilir 

anlamındaki Allah-ü alem tamlamasından)

Elçim: Bir ele sığacak kadar olan miktar

Eme: Hala –arapça-

Emmi: Amca –arapça-

Emüşük: Süt kardeş, aynı anneden süt emmiş iki kişinin durumu

Entari: Kadın elbisesi

Enük: Kedi-köpek yavrusu 

Erinmek: Üşenmek 

Erüşde:  Erişte, ev makarnası ( farsça ip anlamındaki rişte kelimesinden)

Esbap: Çamaşır, giyecek –Arapça çamaşır kelimesinin çoğulu, esvab-

Ersin: Hamur teknesindeki hamurdan bir miktar kesip almak için kullanılan metal alet. –Farsça demir-

Essah: Sahi, gerçek –Arapça doğru anlamındaki sahih kalıbından en doğru anlamıdakiesah kelimesinden-

Evlek:  250 m2 den az yüzey ölçü birimi 

Evmek: Acele etmek

Eyce: İyi, güzel ,iyice

Eyöğü: Kaburga kemiği

Esürük: Metafizik alemlerden ilham alan –esin, eser kelimesi ile aynı kökten

Faat: Vakit –Arapça-

Fırtmah: Küsmek 

Freklemek: Kilitlemek 

Frekgoyneği: Yakalı gömlek –Frenk , Fransız gömleği-

Gablıh: Tabak konulan raf, kablık

Gada: Bela –Arapça başa gelecek anlamında kaza kelimesinden-

Gaddem: Kadar –Arapça-

Gadinge: Yenge

Folah: Yuvarlak kabartı

Folahlama: Kiraz vişne gibi meyvelerin çöpünü koparıp onları yuvarlak hale getirme –folluk kelimesi bununla ilgili olmalı, ufalamak, ufalak ,  ovalamak kelimesinden türemiş olmalı-

Gadinge: Yenge

Gahırdah:  Kuyruk yağının eritilmesinden sonra erimeden kalan kısım,  bazı yemeklerde kullanılır

Galuç: Orak 

Galuh: Evlenmemiş, evde kalmış kız 

Garagış: Karakış, aralık ayı

Gardaşlıh:  Kardeş kadar yakın arkadaş

Garametli:  Talihsiz, kadersiz, dertli 

Gamga: Yonga 

Ganere: Mezbaha 

Gacamer: Becerikli 

Gafes: Yatak dolabı

Garanluh: Karanlık 

Garıh: Karık, sebze ekim sırası

Garış vermek: Beddua etmek 

Gavil: Söz –Arapça söz anlamındaki  kelimeden-

Gayın: Kayınbirader –Eski Türkçe sonradan anlamına gelen keyin kelimesinden, kayınana, kayınata,(keyingızgelinkıza dönüşmüştür) kelimelerinin ilk kısmı aynı kelimeden

Gaygana: Omlet 

Gayde: Ezgi, müzik 

Gaysah:

Gağnı: Kağnı, öküz arabası, -Eski Türkçe ses çıkarmak anlamındaki kığıldamak kelimesinden-

Gaşuh: Kaşık 

Gatıh: Katık, ayran 

Gatmer:  Katmer, bir tür hamur işi, kat kat olması sebebiyle

Geberük: Ölmek üzere

Gıı:  Kız, kızlara hitap 

Gidik: Kuzu 

Gırdöğüç:  Fırın ateşini karıştırmak için kullanılan sopa , kırıp döğmekten

Gısdallamah: Sıkıştırmak 

Gınnap:

Gıymuh: Kıymık 

Gidişmek: Kaşınmak 

Gilar: Kiler 

Gilavadar: Üzüm asması

Gilik: Küçük ekmek, çörek

Gine: Yine

Gişi: Koca, eş

Gocabaş: Şeker pancarı

Goruh:  Henüz olgunlaşmamışüzüm 

Gozalah: Kozalak 

Gödek:Kısa boylu, Yarı uruplağ-   1 teneke karşılığı ölçü birimi 

Gödek: Sekiz kilo mukabili hububat ölçü birimi

Göğnü dönmek: Midesi bulanmak

Gölük: eşek

Gömü: Ilıman, fazla soğuk olmayan 

Göresimek: Özlemek

Göy/göğ: Mavi 

Göynümek: İçin için yanmak 

Günülemek: Kıskanmak

Gucçük: Küçük

Gurk: Kuluçkaya yatacak tavuk –çıkardığı sesten-

Gübür: Toz, süpürülen ev atıkları –Arapça-

Güdel:  Pekmez, salça vs karıştırılan ahşap kürek 

Güyoğu: Damat –Eski Türkçe güyoğul , keyin oğuldan- gayın kelimesinde açıklandığı gibi

Hacat: Alet, edavat –Arapça ihtiyaç anlamındaki hacet kelimesinden ihtiyaç kelimesi de aynı köktendir-

Hadıç: Hatice 

Hahut: İşe yaramaz, eski –emekliye ayrılmış , çalışmayan anlamındaki tekaüt kelimesin Tokat ağzındaki telaffuzu olan tehaut kelimesinden

Hark: Su kanalı –Arapça toprağı sürmek anlamındaki Hark kelimesinden-

Hasut: Çekemeyen –Arapça haset kelimesinden aşırı haset eden anlamındaki hasut-

Hasuda: Muhallebi –Farsça-

Haral: Büyük çuval 

Hayat: Avlu, giriş holü

Hasanatlı: İyilik sahibi –Arapça hasenat kelimesinden-

He: Evet

Helik hülük:

Heğ: Büyük kulpsuz sepet

Hemi: Öylemi 

Hekeğü: Düz taşlarla yapılmışsu yolu 

Helki: Bakır, Bakraç (Ermenicede bakır anlamında)

Hedik: Kaynatılmış buğday 

Hersli:  Kızgın, öfkeli (Arapça hırs kelimesinden) 

Heeri:  Sende anlamında, birçok sözcüğün ardına eklenen 

bir tür ünlem. Aman heeri, hadi heeri.. gibi. (Arapça arkadaş anlamındaki herif sözcüğünden dönüşmüş olabilir) 

Hemecük: Oyuncak bebek , iki çöp ve birazcık bez parçasından yapılır

Hevek:  İpe veya dallı çubuğa asılan kışlık meyve kümesi

Him: Temel duvarı

Hoşav:  Komposto (Farsça hoş- ab; güzel su sözcüğünden); 2: Mecazî anlamda yorgun, bitkin 

Hohman: Öcü

Hökelekli: İriyarı

Hökümet:  Hükümet, vilayet binası

Höllük: Beşikteki bebelerin altına bağlanan ısıtılmış çamurlaşmayan özel bir toprak 

Hülefe: Bedava

İlaha: Bu ne hal, ne tuhaf anlamında (ilahi kelimesinden) 

İleğen: Leğen 

İleğençe: Küçük leğen 

Imbıh: İmbik 

İlazım: Gerekli –Arapça-

İlezil: Rezil –Arapça-

İlimon: Limon(İtalyanca)

İlistir: Süzgeç, kevgir 

İşgefe: Yufka 

İşgillenmek:  Endişelenmek, şüphelenmek  

İşmar: Kaş-göz işareti 

İssot: Biber –Eski Türkçe sıcak, yakan ot anlamında ıssı ot kelimesinden-

İskembi: Sandalye 

İşlik: Yakasız gömlek (içlik, içe giyilen giysi anlamında)

Irah: Uzak 

Irahmetlik:  Rahmetlik, merhum 

Iramazan: Ramazan 

Jale: Sincap 

Kaysah: Yaranın kabuklanımış kısmı

Kavalağan ağacı: Çınar

Kaysahlanmah:  Reçel, marmelat gibi yiyeceklerin pişerken hafifçe yüz tutması

Kelek: Davarların boynuna takılan tenekeden yapılmış çan 

Kelem: Lahana 

Kesek: Eksik 

Kertük:  Kertilmiş, çentik atılmış

Keh:Köşe

Keşik: Sıra

Kip: Sağlam 

Kirtik: Sıkı, dolgun –Yumuşak bir şeyin sıkışıp serleşmesine kirteşmek, halı kilim dokunurken dokuma sıralarının sıkıştırılmışı için kullanılan ucu tarak gibi sıkıştırma aletine de kirkit denmektedir. Sert bir kiraz çeşiti olan kirazadakirtik kiraz denir.

Kırik: At yavrusu, tay 

Kipeltmek:  Sıkmak, sağlamlaştırmak

Köme:  Üzüm  şırası ve cevizle yapılan bir yiyecek, cevizli sucuk 

Kömüş: Manda 

Köslemek: Kilitlemek

Köşk: Bahçelerde veya hayatlarda yer alan yüksekçe oturma mekânları

Körsü: Köstebek

Küt: Felçli, yürüyemeyen daha çok eli ayağı kesilmiş, dalları kesilen ağaç gövdelerine verilen kütük ismi ile ilgili olmalı

Külek:  Ahşaptan silindir biçiminde yağ kutusu , Su kabaklarından yapılan kaplara da denir

Küskü: Kapı sürgüsü, ağır bir şeyi yerinden oynatmak için kullanılan ağaç manivela –kıstırmak kelimesinden olabilir-

Kürümek: Kürek vb. araçlarla iterek temizlemek 

Lalek: Leylek 

Lalin: Nalın, takunya

Löhlü:

Labboş:

Lığırt:  Selin bıraktığı toprak çökelti 

Lığlamak: Çöküp kalmak

Loğ: Damlardaki toprağı  sıkıştırmak için kullanılan ağır taş

Lök: Topaç 

Löhlü:

Lülüt: Çitlenbik

Mabal: Suç (Arapça vebal kelimesinden) 

Madenüs: Maydanoz –Farsça mide ve rahatlatan anlamında nüvaz kelimelerinden, mide rahatlatan-

Mağel: Çapa

Mayis:

Mağalçe: Küçük çapa 

Mahat: Sedir 

Mahana: Bahane 

Manman: Öcü

Malamat: Berbat -Arapça kötülenmiş anlamında melamet kelimesinden-

Maşala:  Birkaç m2 mukabili sebze dikim alanı

Mahle/ Mehle :Mahalle –arapça mahal kelimesinden-

Mangaş: Cımbız 

Meesime:Mühimseme, ehemmiyet gösterme, önemseme  -Arapça mühim kelimesinden

Mesmele: Besmele 

Mudara: Eğreti, gevşek

Mıh: Çivi

Mitil:Kaplanmamış yorgan

Muhaat olma: Göz kulak olma –Arapça kayıtlı olmak, kayıtsız kalmamak anlamında Mukayyet kelimesinden-

Mumbar: Bumbar 

Masarat/ Basarat : Arapça öngörü anlamındaki basiret kelimesinden

Möhre: Sıkıştırılmış toprak duvar 

Mundar:  Kirli, pis -Arapça murdar kelimesinden-

Mısmıl:  İyi, yararlı, işe yarar (Besmele ile başlanmış  iş anlamında) 

Mudul: Ucu çivili sopa 

Muhanet:  Hal bilmez, vefasız -Arapçada ihanet eden anlamında-

Mücürüm: Kabaklı omlet

Müsendere:  Dolapların üzerindeki boşluk, raf 

Nacah: Küçük balta 

Nelbekü: Küçük bakır sahan 

Neyannı: Ne yana

Neydek: Ne yapalım 

Neydiyon: Ne ediyorsun, nasılsın, ne yapıyorsun 

Ohçur: Bel lastiği, uçkur 

Ohlağa: Oklava 

Ofaat: O vakit 

Osanmah: Bıkmak, usanmak 

Ölmesük; Güçsüz bitkin, kendi işini göremez

Pellempöş: Üstü başı dağınık 

Paluza: Muhallebi –Farsça-

ile yapılan bir tür tatlı-Farsça aynı adla bilinen tatlı-

Pahıl: Cimri  -Arapça cimri anlamındaki bahıl kelimesinden

Partal: 1- Palavra; 2- kullanışsız, eski püskü bez, kumaş

Pelver: Salça, marmelat 

Petni: Hayvan yemliği –Farsça sepet-

Pesengü:

Peşkir: Peçete 

Peştambal: Peştemal

Pevlika: Fabrika 

Pinnik:  Kümes (pineklemek kelimesinden) 

Ponçah:  Meyve toplarken meyve ile biraber kopan küçük dallar

Poho: Bukağı –serbet bırakılan atların kaçmaması için ön ayaklarına takılan kelepçe benzeri demir alet-

Pöhrek: Pişmiş topraktan boru 


Publa: Uzun iki kişilik yastık–Bir yastıkta kocayın temennisindeki nesne-

Pürpürüm: Semiz otu 

Sadıl: İdrar 

Sahan: Yassı bakır kap 

Salahana: Çok gezen .

Suğutlu: Saman altından su yürüten

Süyem: Karıştan farklı olarak, baş parmakla işaret parmağının tam açıldığında parmak uçlarında kalan mesafe

Sallah: Mezbahada koyun kesip yüzen kişi –Arapça soymak anlamında selaha  kökünden, çok soyan anlamında sallah kelimesinden-

Sasuh: Sası

Sef: Yanlış, ters 

Sekü: Ceket –Eskiden sarka denilen giysi-

Seğirtmek:  Hızlı yürümek, koşmak 

Serpene: Kamelya, çardak

Sezeğen: Yüksek sezgili –sezgi kelimesinden-

Sini: Bakır tepsi 

Sitare: Yıldız –Farsça-

Sırıh: Sırık, ince uzun çubuk 

Sırsıl: Israrcı

Sırtarmah:  Karşılık vermek, terslemek, dişlerini göstermek

Sohu:  Buğday dövülen çukur taş, dibek taşı

Sohranmah: Söylenmek 

Sorutmah: Ayakta dikilmek 

Soyha: Fena, pis nesne 

Sönge:  Yarısı yanmış odun parçası

Şeremet: Eli ayağı çabuk 

Şergada: Yaramaz (çocuk) , bazen yalnızca şer olarak kullanılır.

Şırahane: Sulu meyvelerin sıkıldığı yer

Şip/Şipirşipir: Hızlı, çabuk 

Şordanağrı: Şu taraftan 

Şoruh: Salya 

Sümsük: Çok yiyen 

Tahtambeç:  Tahtadan yapılmış oturak, karyola, sedir 

Tanış: Tanıdık 

Tavar: Pişmiş topraktan büyük şıra kabı

Telesimek: Bunalmak 

Terpoşlu: Kapaklı bakır kap

Teyin: Sincap

Tezikmek: Ürkmek

Ters:

Tomatis: Domates 

Tavatir: Fazlaca, çok –Arapça  herkesin kabul ettiği, duyduğu anlamında tevatür kelimesinden-

Teçce: Yün eğirmekte kullanılan bir alet 

Tehne: Tenha –Arapça tenha kelimesinden-

Temek: Hayvan gübresini atıldığı ahır penceresi 

Terek: Raf

Tikan: Dükkân 

Tille: Baston, asa

Tinör:  Maltız, odun kömürü ocağı  

Tirentez:  Temiz tertipli düzenli –Farsça ok anlamında tir veatmak anlamında endazkelimelerinden, ok atan anlamında tirendaz, çok aşırı antrenman yapmanın zorunlu olduğu bir spordalı, bu zorunluluk onları çok düzenli kılıyor olmalı-

Tirki: Ahşaptan oyulmuş kulplu tas, fırında un taşımak için kullanılır

Tirit: Yemeğin sulu kısmı

Tosbağa: Kaplumbağa 

Toyga: Yoğurtlu ve bütün yarma ile yapılan düğün çorbası –Eski Türkçe düğün/şölen anlamındaki toy kelimesinde olabilir-

Tuman: Uzun paçalı alt giysi, Türk pantolonu

Tülek: Uyanık , kurnaz -tilki kelimesi ile ilgili olmalı-

Ucar: Haber

Urba: Elbise 

Uruplağa:  Dört gödek hububat ölçü birimi (bir gödek sekiz kilo buğday karşılığı ölçü birimi- Arapça dört lağ anlamında rubu lağ kelimesinden - 

Üleş: Hayvan leşi – Farsça hayvan ölüsü anlamında laşe kelimesinden-

Ülüngür: Sıska, işe yaramaz

Ümük: Boğaz –Arapça boyunlar anlamında unuk kelimesinden-

Ürmek: Havlamak 

Ütmek: 1- Oyunda yenmek 2- Bir şeyi ateşe tutarak tüyleri yok etme işlemi –yutmak kelimesi ile ilgili olmalı-

Üyez/üvez: Küçük sinek 

Vazalah: Bir şeyden haberi olmayan, kof   (Fos kelimesinden fosalak)

Vesayit: Araba, vasıta (arapça vasıta kelimesinin çoğulu)

Yalnayah: Çıplak ayak 

Yağanı: Sırt 

Yağlıyacah:  Çökelikli üzerine yağ sürmek için kullanılan ucuna bez parçası dikilmişçubuk 

Yassu: Yatsı

Yaşmah: Yaşmak -

Yağır:  Boyundaki akıntılı bir cilt hastalığı

Yazu:  1- Düzlük ovalık yer 2-Yazgı, alın yazısı-Türkçe yayılmak kelimesinden yazı, yaygı, yayla, yaz bu kelime ile ilgilidir.

Yeğin:  1- Çok 2- hızlı, çabuk 3- iyi 4- Tercih edilen

Yeğniceklik:  Hafiflik, gayriciddi hareketler yapan

Yel: Rüzgâr 

Yel durmak:  Romatizma olmak 

Yellenmek: Gaz kaçırmak

Yuha :  1- Derin olmayan, sığ2- Yufka 

Yunmah: Yıkanmak

Yunnuh: Köylerde sırayla kullanılan ortak yıkanma ve çamaşır yıkıma mekanı

Yunacah: Sevilmeyen kişiler için gusül abdestsiz anlamında

Yüğürtmek: Koşmak 

Yüklük: Yatak yığılan yer, yığılmış yatak 

Zabağnan: Sabahleyin 

Zavrah: Salatalık, hıyar 

Zemheri: Ocak ayı –Arapça-

Zıhım: Zıkkım 

Zırana: Azgın kimse , deli

Zıpır: İri yarı

Zırdeli: Çok deli

Zırzırdeli: Çok çok deli

Zoğal: Kızılcık 

Zöker/Söker: Hasta 

Zembil:  Hasır örgü ile yapılmış alışveriş çantası

Zevze/Zavzu: Sebze

(Alıntı) Ekrem Anaç 

22 Haziran 2023 Perşembe

KADİM ŞEHRİMİZİN KADİM İNSANLARI Ali Şevki Erek

 Kadim Şehrimizin Kadim İnsanları yazı dizisinde bu hafta duayen bir siyasetçi, gönül insanı, Avukat sayın Ali Şevki Erek ile birlikte anılarda yolculuk edeceğiz ve 87 yıllık yaşam tecrübelerini bizimle paylaşan kıymetli büyüğümüzü daha yakından tanıyacağız. İsmini büyüklerimizden çok duydum ama tanışma fırsatım olmadı. Tokat En’ ler 21. İstiklal ödül töreninde yılın duayen siyasetçisi onur ödülünü alan ve yılın araştırmacı yazarı ödülünü aldığımda beni tebrik etmek için telefonla arayan sayın bakanımızın sesini duyduğumda çok duygulandım. Babacan bir ses çok güzel taktir kelimeleriyle beni onurlandırdı. Oradan aldığım güçle yoluma sağlam ve emin adımlarla yürümeye devam ettim. Bu şehrin kalbine taht kuran yüce gönül benimde kalbimi fethetmişti. Kadim şehrimizin kadim insanları yazı dizisinde kendisi ile sözleştiğimizde GOP üniversitesinin 30. yıl kuruluş etkinlikleri için Tokata geleceğini ve orada sorduğum soruları yanıtlayacağını söylediğinde çok sevindim ve bir yıl bu günün gelmesini iple çektim. Gün vakit saat geldiğinde büyük bir heyecanla randevulaştığımız yerde 17 Ekim 2022 saat 14:30 da Dedeman Otelde buluştuk. Hayata dair yaptığımız bu samimi sohbeti şimdi sizlerle paylaşıyorum. 


1- Hoşgeldiniz sefalar getirdiniz. Öncelikle bizimle birlikte olduğunuz için çok çok teşekkür ederim. Tokatın efsane isimlerindensiniz. Sizi herkes yakından tanıyor ama tanımayanlar için kendinizi kısaca tanıtır mısınız?


87 yıl önce 28 Ağustos 1935 yılında yolu ve elektriği olmayan Tokatın çay bağlarında sabaha karşı dünyaya gelmişim. Çay bağlarından Tokat’a panoramik bir bakış ile baktığımızda vadinin içinde yeşile boyanmış bir Tokat görürsünüz. Dört kardeşiz. Çocukluğum bağlar, bahçeler içinde ve babamın dükkanı arasında geçti. İlk okulu ibni Kemal ilkokulun da okudum. Tokat GOP lisesinden mezun oldum. İstanbul üniversitesi Hukuk fakültesi bölümünü bitirdim. Avukat oldum. Vekil öğretmenlik yaptım.1973 yılında Adalet Partisinden Tokat Milletvekili seçildim. 1975-78 yılları arasında 39. Cumhuriyet Hükümetinde Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptım. 1977 yılında tekrar millet vekili seçildim ve 41. Hükümet yönetiminde Devlet Bakanlığı görevinde bulundum. Sonra tekrar ikinci kez Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptım. 


12 Eylül askeri ihtilal sonrası siyasi yasaklı listesine alındım. Bu süreç11 yıl sürdü, serbest avukatlık yaptım. Adalet partisi başkanımız Süleyman Demirel’in avukatlığını üstlendim.1991’ de yapılan seçimlerle yeniden milletvekili seçildim. 1993-95 yılları arasında 50., 51., 52. Cumhuriyet hükümetleri döneminde Gümrüklerden ve özelleştirmeden sorumlu Devlet, sonra da Ulaştırma Bakanlığı görevilerinde bulundum. 1995-1999 yıllarında yapılan genel seçimlerde yeniden millet vekili seçildim. AP genel başkanımız Süleyman Demirel’in partisinde 2 yıl Genel Merkez Hukuk Bürosu Başkanlığı ve DYP 3 yıl Kadın Ve Gençlikten Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı, Prof. Dr. Tansu Çiller’in DYP Genel Başkanlığı döneminde Genel Başkan Yardımcılığı ve 2 kez Genel Sekreterlik görevlerini yerine getirdim ve 12 yıl Genel İdare Kurulu üyeliği yaptım. Daha sonra aktif siyaseti bıraktım. Hayatıma çizgimi bozmadan Ankara’da devam ediyorum. Eşim, rahmetli Tokat Millieğitim Müdürlerinden Ahmet ve öğretmen Rabia Çakıroğlu’nun kızı öğretmen Gülay Erek’tir. Kızım Feza ve oğlum Çınar, üç de torunum var..


Babam Cevdet Erek binbir çeşit malzemeyi bir arada bulunduran bir mağazası vardı. Bugünkü AVM tarzında diyebiliriz. Ticaretle uğraşıyordu.1930 ile 1951 yılları arasında Tokat Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığını yapan bir tüccardı.3 Aralık 1973 yılında vefat etti. Rahmetli annem, zamanın öğretmeni ve babası, emekli hakim, Tokat’ın ilk Baro Başkanı Rüşdü Kuyulu’dur. Baba dedem Erek Müdürüzade zamanın mutasarrıflık maarif memuru ve yabancı okullar Osmanlıca hocası Ali Şevki’dir. 


Dört kardeşiz. Üç erkek bir kız. Prof Doktor Ekrem Erek cerrah paşa nefroloji bölüm başkanlığı yaptı. Türkiye’de nefroloji üzerine kitap yazan ilk hekimdir. Dünyadaki bütün nefrologları İstanbul’da bir kongre de toparlayan ilk hekimdir. 2020 yılında rahmetli oldu. Bir kız kardeşim var. Kardeşim İhsan iktisatçıdır. Çok erken vefat etti. 

2- İnsanın çocukluğu anavatanıdır. Sizde çocukluğunuza dair bize neler söylemek istersiniz?

Çok güzel bir çocukluk geçirdim. Çay bağlarında büyüdüm. Babam atla işe gelir giderdi. Çocukken taştan kaleler yapardık. Ramazan topu ile birlikte o kaleleri topla yıkardık. Geven otundan meşale yapardık. Teravihden önce ve sonra bu ateşi yakardık bu ateşi Tokatın her yerinden görürlerdi. Bir, birbuçuk metre büyüklüğünde uçurtmalarımız vardı, gök yüzünde kaybolana kadar uzun yağlı iplerle uçururduk. Bazende ipimiz kopar uçurtmamız sonsuzluğa doğru uçardı. Güzel günlerdi. 

3- Şimdiki çocuklar mı şanslı? Yoksa sizin çocukluğunuz mu ? 

Verilere göre değişir. Şimdiki çocuklar elindeki aletten dünyayı seyrediyor. Şimdiki çocuklar teknolojik açıdan şanslılar. Dünya avuçlarının içinde anında herşeyi öğreniyorlar. Doğal açıdan şanssızlar. Koyunlarla, kuzularla, atlarla, eşeklerle, köpeklerle büyümüşlükleri yok. Bize gazete İstanbul’dan dört gün sonra gelirdi. Biz dünyayı dört gün sonradan takip ediyorduk. Yediğimiz çökeleklinin tadı çok güzeldi. Şimdiki çocuklar çökeleği bilmiyor. Şanslı tarafları da var şanssız taraflarıda var iki taraftan bakmak lazım. 

4- En çok etkilendiğiniz siyasetçi kimdir?

Bugün Türkiye de 120 nin üzerinde parti var. Herkes kendi liderini beğenir. Herşeyden münezzeh olan Allah’tır. Kul hatalıdır. Herkesin kusuru vardır. Ben siyasi hayatımda Demirel’in yaşamından birikiminden ve siyasi anlayışından çok etkilendim. Vatanperver bir insandır. Türkiye’nin meselelerini derinlemesine bilen bir liderdir. Demirel benim için çok değerliydi. 

5-Tokat’ın siyasi ve coğrafi açıdan Türkiyedeki önemi ve değeri nedir?

 81 vilayetin içinde kesinlikle çok ayrı önemli niteliklere sahip bir bölgedir. Tokat’ımız üstün nitelikleri itibarı ile çok ayrıcalıklı kendine has muhteşem bir memlekettir. Tokat yeşillik bakımından zengin bir memleket Bursa’yı solda bırakır. Tarihi eser bakımından Selçuklu, Osmanlı, Bizanslı şaheserlerinin benzeri yoktur. 

Tokatta sebze ve meyvecilik çok gelişmiştir. Bir yanı buğday deposudur. Tokat çavuş üzümünün yer yüzünde örneği yoktur. Tokatta Kırk çeşit armut vardır. Boynueğri, bıldırcın budu, göğ sulu, limoni…bilirmisiniz? desem kim bilir. 

Tokat’ımızı gıda üretimi, gıda ve teknoloji sanayi, turizm ve sağlık tedavi merkezi haline getirmek hepimizin ideali olmalıdır. 

Bir yanı ova, bir yanı yayla 7 ovası olan ve bol bol suları akan bir memleket. Tokat’ımı çok seviyorum. 

6- Yeni yetişen gençlerimize siyasete girerken asıl temel almaları gereken değerlerimiz nelerdir diye sorsam bize ne tavsiye edersiniz? 

Siyasete girmek tercih meselesidir. O bir heves, iştiyak tercihtir. Ben kimseye bir şey demem. Ama siyasete girdiklerinde Türkiye Cumhuriyetinde asgari müştereklerin tespit edilerek, bu asgari müştereklerde birleşmenin çaresi çözümü bulunmalıdır. Türkiye’de kim hangi görüşte olursa olsun, kim hangi kanaatte , hangi meşrepte olursa olsun, sevgi ve saygı tabanını kaybetmemeliyiz. Politikaya girenden beklentim budur. Sevgi saygı tabanının çekirdeğini kaybetmemeliyiz. Volter demişki “seni sevmiyorum, senden hoşlanmıyorum senin fikrini onaylamıyorum ama senin fikirlerini savunman için canımı veririm, elimden geleni yaparım.”diyor . Ben bu düşünceyi çok beğenirim. Bizim dinimiz de kin, nefret, fesat, husumet, hile hurda yoktur. Bizim dinimizde iyi ahlak vardır. Temelde hangi düşüncede olursa olsun Türkiye kutuplaşmadan ve kavgadan çok çekti. Türkiye kavgadan kaçınmalı. Fesat ve fitne üreten kavramlardan uzak durmalı. Türkiye ayrımcılık, bölücülük söylemlerinden kaçınmalı. Sevmeye bilirsin ama incitmeye, kırmaya, dökmeye, ötelemeye ve itmeye gerek yok. Bu dünyada 8 milyar insan 200 devlet var bir düşüncede birleştirmemiz imkansız. Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Birbirimizin varlığına Saygı duyacağız ve sevgiyle bir arada yaşayacağız. 

7- Hayatınızda keşke dediğiniz bir şey var mı?

Bile bile yanlış yapmadım zannediyorum. Ama “keşkem”muhakkak olmuştur. İstanbul’da keşke akademik kariyerime devam etseydim diyorum. Ama Anne baba hasreti beni Tokata getirdi. Ve bugün buradayım. 

8- 87 yıllık hayat size ne öğretti.?

87 yıllık hayat bana insanlara faydalı olmayı, topluma güler yüzlü olmayı, huzuru ve mutluğu aramayı  öğretti. Mutluluğum, bugün davet edildiğim GOP üniversitesin sempozyumlarında karşılaştığım insanların gönlünde yer aldığımı görmek beni çok çok memnun etti. Çok mutlu oldum. Bunu sağlaya bilildiysem ne mutlu bana şükürler olsun. 

9- Pandemiden önce ve sonrasını nasıl değerlendirirsiniz? İnsanlık nereye gidiyor?

Çok kara günlerimiz oldu. Biz hepsini bir şekilde aştık. Dünya artık yetmiyor. Gıda yiyecek ihtiyaçlarının karşılanma dozajının azalması. İhtiyaçların çoğalması. Bir kilo buğdaya ihtiyacın varken elinde 750 gr buğdayın olması yoksulluktur. Burada problem var demektir. “Dünya yetmiyor dan kastım”bu. Dünya nimetlerinin paylaşımında dünya liderlerinin kendi yararlarına gözlerini kırpmadan ellerinden gelen her şeyi yapma istidatında olmaları. Bu bir yaşam mücadelesidir. Bu bir hayat mücadelesidir. Bu hayat mücadelesinde bilim, teknoloji konusunda ön saflarda yer almalıyız. Kavgayı, gürültüyü bırakıp ilme yönelmeli ve ileri dünya yarışında var olmalıyız. Bunun için bilgili olmalıyız, huzurlu olmalıyız ve çok çalışmalıyız. 

Efsane siyasetçi  kıymetli büyüğümüz sayın Ali Şevki Erek tecrübelerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler ederim iyiki varsınız diyerek sözü bağlıyorum. 

Değerli büyüğümüz söze şöyle devam ediyor…

“Kıymetli Ayla hocam sizi yürekten kutluyorum. Bu bir Allah vergisidir. Sorularınızın muhteviyatı sabaha kadar konuşmamıza vesile olur, Allah’ın size verdiği bu yeteneği ailenizden aldığınız bu terbiyeyle birleştirip bizi bugün burada bu sohbeti yapmamıza vesile olan görev aşkınızdan dolayı sizi kutluyorum. Yolunuz açık olsun başarılarınızın devamını diliyorum.” 

diyerek beni onure eden yüce gönüllü vatan sevdalısı memleketlim kıymetli büyüğümüze Allah’tan hayırlı ömürler diliyorum. Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…

Dünya Köylüsü 

Ayla Bağ