11 Mart 2023 Cumartesi

Deprem dede

Masallarda ki “Bir varmış bir yokmuş”söylemi bu günlerde yaşadığımız asrın felaketini tam olarak tanımlayan bir ifade olmuş. 6 Şubat gecesi merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan 7.7 şiddetinde büyük bir sarsıntıyla uykudan uyandık. Fırsat bulanlar kaçtı bulamayan 100 binlerce kişi göçük altında kaldı. Dün vardı, bugün yok oldu. 

Bir varmış bir yokmuş… Bunun  suçlusu kimdi ? Bu soruya cevap ararken kendimize gelmenin bir yolu vardı. Öz eleştiri yapabilmek her insana mahsus olmayan Erdemli bir davranıştı. 

Günlerce soğukta, ayazda çadırlarda kalan insanlar, Uzun uğraşlar sonucunda mucize kurtuluşlar insanlara  bu cehennemin içinde bir zerre umudu ve sevinci yaşatıyordu.  1-3-5 derken 219. Saatte kurtulan Aleyna Ölmez bize yüce yaradanın esirgeyen bağışlayan Allah’ ın baki olduğunu hatırlattı. 

Dedem ve ailem depremden sağ kurtuldular. Bizim evimiz depreme dayanıklı inşa edilmiş. O yüzden binamızda çatlak dahi oluşmamış. Dedem yüksek inşaat mühendisi. Şehrimizde inşa ettiği hiç bir bina yıkılmamış. Dedeme Deprem dede dediler. Dedem bildiği bütün bilgileri çadırda sobanın başında toplanan çocuklara masal gibi anlattı. 

“Bakın çocuklar sizler büyüdüğünüzde seçeceğiniz mesleklerin pirlerini ve ustalarını araştırarak kendinize örnek alırsanız sizde; sizden sonra gelecek olan nesle örnek olursunuz” dedi.

Yurdumuz deprem kuşakları üzerinde yer alan dört tarafı fay hatlarıyla çevrili bir memlekette yaşıyoruz. Bu gerçeği gören ve inşa ettiği eserleri buna göre yapan, Mimarlık alanında dünyaya örnek olan bilim insanı bizim ülkemizden çıkmış. Mimar Sinan’ın eserleri bir çok deprem görmüş geçirmiş ama bugün hala ayakta yıkılmamış. Depreme dayanıklı eserler meydana getirmiş. Gerekli tedbirleri almış. Eserlerini ona göre yapmış.

Ama biz bunun farkına varamamışız. Deprem kuşağında yer alan Japon’lar araştırmışlar bizim değerimizi örnek almışlar. 

Ama biz nasıl bir değer taşıdığımızı okumadığımız ve araştırmadığımız için kıymetini bilememişiz.

Japonlar kendi ülkelerinde yaptıkları binalarını, o değerli bilim adamının eserlerinden esinlenerek yapmışlar.

Ama bizler o bilim adamını ülkemizin adam olacak çocuklarına tanıtamamışız.  

“Onun, eserlerini yaparken nasıl bir ilmi yol takip ettiğini anlamamışız. Bizler, ilimden irfandan uzaklaşmışız”dedi  ve sözlerine şöyle devam etti, “İlimden irfandan uzaklaşanın yolu karanlıktır “ve anlatmaya devam etti. 

“Bu depremlerde mühendisliğin çok önemli olduğunu gördük. Kötü Doktor bir insanı, kötü mühendis binlerce insanı öldürür. Hep şahsi çıkarlar peşinde koşanlar,  Çok para kazanma hırsı, kısa yoldan zengin olmanın yollarını kendilerine yol edinenler bugün bir çok insanın bilerek yada bilmeyerek  katili olmuştur “dedi. “İlime dayalı olmayan binalar yapmışız. Ve bu depremde binlerce binamız yıkılmış ve acı sıkıntılar içinde kalmışız. İlimden ayrılan her toplum acılar çekmeye mahkumdur. Gerekli tedbiri almayan her toplum sıkıntılara düşer. Şu günlerde toplumumuz büyük acılar çekiyor. Depremde binalar altında kalan vatandaşlarımız için canımız yanıyor. Çocuklarımıza, ahlaklı olmayı, okumayı, doğru dürüst çalışmayı aşılayamadık. İlimle hareket etmeyi, adaletli olmayı, ahlaklı olmayı, hak yememeyi, hakikatleri takip etmeyi aşılayamadık. Ne kötü evler yaptık, bir depremde binlerce binamız yıkılıp gitti ve nice canlarımızı kaybettik. Allah’ın ilmi hakikatlerini görmezden geldik. Gerekli tedbirleri almadık. Kısa yoldan zengin olma derdine düştük, para gözümüzü kararttı, binalarımızı çürük yaptık. İnce ve paslanmış demir kullandık, deniz kumu ile sıva yaptık. Gösterişli süslü evlerin fayansına, duvar kağıdına aldandık. Ama Güneşi balçıkla sıvayamadık. Bu depremde bütün foyamız açığa çıktı.

Ak ile kara birbirinden ayrıldı. 

“O halde, hangisi daha iyidir? Yapısını ( karakterini) Allah’a karşı sağlam bir sorumluluk bilinci ve O’nun hoşnutluğu üzerine yükselten mi; yoksa yapısını (binasını)kaygan bir yar kenarına kuran ve sonra da onunla beraber yuvarlanıp cehennem ateşini boylayan mı ?Allah bile bile kötülük yapan topluluğu doğru yola yöneltmez. “

22 Aralık 2023 de Tv de çıkan Japon bilim adamı: “Biz binalarımızı Mimar Sinan’ın kullandığı tekniğe göre yaptık” dedi. Ne kadar acı değil mi? Japonlar ülkemize geliyor, binalar nasıl yapılır, Mimar Sinan’dan öğreniyor. Biz kendi değerimizi yok sayıyoruz. Mimar Sinan kimdir ? bilmiyoruz, onu tanıtmak için okullara dersler koymuyoruz. Tüm dünya, mimar Isozaki'ye hayran. Isozaki ise Mimar Sinan'a hayran... Eğer Mimar sinanı örnek alsaydık bugün bu yıkımı yaşamazdık.”dedi Deprem dede. 

Dedem gazetede okuduğu bilgiyi çocuklara şöyle aktardı. 

Japon mimar Arata İsozaki, Mimar Sinan'ın 1555-57 yıllarında inşa ettiği Süleymaniye Camii'indeki mimari çözümlemelerini tek kelimeyle tanımlıyor: Muhteşem!...”Dünya mimarlık tarihini çok yakından tanıyan bir mimar olarak Sinan'ın bu eserini tek kelimeyle muhteşem bir mimari yapıt olarak görüyorum’’ diyen Isozaki, Sinan'a ve Süleymaniye Camii'ne olan hayranlığını şöyle dile getirmiş. 

“Bu kadar büyük bir yapıyı, bu kadar iyi bir denge içinde kurmayı nasıl başarmış? Bu dengeyi kurma yolunu 16'ncı yüzyılda keşfetmesi, o yüzyıl için çok büyük bir başarı. Bu yapıt, Sinan'ın zamanın çok önünde olduğunu ortaya koyuyor.’’Klasik Osmanlı mimarisinin en büyük eserlerinden biri olan caminin yapımına 60 yaşındayken başladığı halde bu eseri ‘‘kalfalık’’ eseri sayacak kadar mütevazı olan Sinan'a dünya mimarlık tarihinde hak ettiği yerin verilmediğinden yakınan Isozaki, ‘‘Batı'nın Sinan'ın mimari tarih içindeki önemini ihmal ettiğini düşünüyorum. Bence Sinan'ın başarıları sadece Batı mimari tarihinde sıkışmış olarak değil, daha geniş bir perspektif içinde yer almalı’’ demiş. Bunu bizim yetiştirdiğimiz mimarlar ve mühendisler başaracak atalarından aldıkları sancak bayrağını tüm dünyaya Önder olarak taşıyacaklar. 

1950–60 arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizikçilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye’ye gelmiş. Heyet İmar ve İskân Bakanlığı’ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapıları incelemeye başlamış. Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını gezdikten sonra sıra Sinan’ın kalfalık eseri Süleymaniye Camisiyle Sinan’ın öğrencisi Mimar Davut Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi’ne gelmiş. Japonlar bu camiler üzerinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da artıyormuş. 

Çünkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine inşa edildiğini anlamışlar. 

Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi olmamasına akıl sır erdirememişler. 

Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kurtulabildiği ortaya çıkmış. 

Minareleri incelediklerinde ise şaşkınlıkları ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem mekanizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yaklaşık 5 derece yatabildiğini görmüşler.

Daha derin araştırma yapmak için Edirneye, Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camisine gitmişler. 

Oradaki olağanüstü sistemleri görünce iyice şaşırmışlar. 

Selimiyenin tüm sırlarını aylarını harcayarak çözmüşler. 

Japonyaya döndüklerinde ise Sinan’ın sırlarını uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan’ın kullandığı sistemlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. 

Yani şu an gelişmiş ülkelerin gökdelen yapımında kullanıldıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan’ın geliştirdiği mekanizmalarmış. 

Selimiye camisini inceleyen Japon mühendis  gördükleri karşısında şok olmuş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş: “Bu imkânsız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkânsız, orada hiçbir şey yok, orada hiçbir şey yok…”diyerek haykırmış.

Selimiye camisinin zemini gevşek toprakmış. 

Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. 

Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar. 

Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye kafa kafaya vermişler. 

Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler. Minarelerin temellerini açınca, koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karşılaşmışlar. Mimar Sinan kaç yüzyıl önce ayni şeyi düşünmüş meğerse.

Mimar Sinan’ın Selimiye Camiinin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı beşinci bir işlem bularak çözdüğü söylenir. Ayrıca minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir dehanın ürünüdür. 

Almanlar ayni sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.”demiş  Deprem dede 

Bir gece ansızın bir ses, bir çığlık…..

7.7 ile sallandık

Çatır çatır kırıldık, 

Patır patır döküldük…

Gece karası ölüm çöktü on İle.

Toprak doymadı insana, 

İnsan doymadı toprağa…

Seslendi…Habibi Neccar…

Duymadı insanlar kaldı nacar…

Sevdiğin ne varsa enkaz altında,

Üstünde kalanlar bin bir parça…

Paramparça…

Çaresiz…

Köklerimizden söküldük…

Beklemediğin bir anda sevdiklerinden ansızın sonzsuza dek ayrılmak…

Ne demek bilir misiniz? 

Malatya’yı baştan başa tabut bürüdü,

Kazma kürekle eşin, eşin 

Bulunmaz eşin…niceleri bir bir hakka yürüdü…

Yarım kalan sözler, yarım kalan hayaller, yarım kalan sevdalar, anılar…

Yarım kalan hayatlar…

Eli elinde soğuyan babanın evlat acısını tarif edebilir misiniz? 

Tarifsiz hisler, tarifsiz ayrılıklar, tarifsiz hüzünler…tarifsiz ölümler yaşadık…

Özlem sardı şimdiden…heryeri 

Üşüyorsun, donuyorsun, yanıyorsun…

Gözler kan çanağı, 

Çaresiz, çaresizlik içinde, 

Savrulduk, tuz buz olduk, taş olduk.

Yağmur yağsa kış olur

Güneş doğsa yaz olur

He le gardaş kalk gidek

Kırk yama yapsam  tutar mı bu çadır,

Gelde şimdi bu enkazı kaldır…

Diyarbakır şad akar…

Urfa Mardin’e bakar…

Mucize kurtuluşlar kandil yakar…

Yeniden kalkmak 

Yeniden hayaletmek 

Yeniden inşa etmek 

Yeniden yaşamak için 

Yeniden doğmak gerek…

7 bölge Anadolu’mun göbeğinde yaşayan güzel insanlar ile, 

7 kıta dünyam da 

Yüzünü hakka dönenlerle birlikte, 

Birriz 

Beraberiz 

Tek yürek atmaya, yaralarımızı hep birlikte sarmaya mecburuz…

Bu deprem bize bir çok şey öğretti. Bugünden sonra, hangi dalda olursa olsun, aldığımız ilimi insanı yaşatmak üzere kullanmalıyız. Bundan sonra inşallah şehrimizi imar ettiğimizde zemin etüdü yapılarak üzerine kazıklı, raylı, sismik sensörlerle donatılmış binalar, betonarme bloklardan oluşan evler, çelik konsülasyon evler, ahşap evler, az katlı bahçeli evler ilme göre yapılan binaların insanı yaşatmak üzere inşa edilen şehirlerde sağlıklı mutlu hayatlar süren nesiller yetiştireceğiz. Depremde binaları yıkılmayan örnek gösterilen Müteahhit Ali öncül ve Nurettin Kayış’a …teşekkür ederiz. Bizleri uyaran bilim insanlarımıza  … teşekkür deriz.  Bu depremde el ele gönül gönüle bir olan birlik içinde yaraları sarmaya çalışan Anadolu insanına çok çok teşekkür ederiz. 

TEŞEKKÜRLER…

TÜRKİYEM İYİKİ VARSINIZ …

Şehidinin giyemediği çorapları bağışlayan anneye teşekkürler…

Ayağındaki botu çıkartıp depremzedeye giydiren kurtarıcıya teşekkürler…

Kars’ın Karahan Köyü’nden ineğini satıp parasını gönderen Sarıgül nineye teşekkürler 

İYİKİ VARSINIZ 

Merhameti bize hatırlatan 

Elindeki muhabbet kuşunu 50 saat avucunda tutan 13 yaşındaki koca adama teşekkürler…

Benden önce Kedimi kurtarın diyen tıp fakültesi öğrencisi adama teşekkürler 

Su şişesi kapağıyla depremzedeyi besleyen kurtarıcı adama teşekkürler 

İYİKİ VARSINIZ

Adam olacak çocuklardan 

Kumbarasında ki 28 lirayı bağışlayan MUHAMMETALİ’ye 

Çok sevdiği oyuncağını boynuna 100 tl yapıştıran CANSU’ya 

En sevdiği montunu bağışlayan KEREM’e 

Teşekkürler 

İYİKİ VARSINIZ 

Hiç tanımadığı insanlar için bölgeye koşarak giden maden işçilerine , inşaat işçilerine, üniversite öğrencilerine, sıradan vatandaşa teşekkürler…

İYİKİ VARSINIZ 

Güzel ülkemin has insanları acısını yüreğinde yaşayan babaya, anneye, dedeye, nineye

“Ben iyiyim siz başkasını kurtarın”diyen depremzedeye teşekkürler 

Dağıtılan yardım malzemesinden ihtiyacı kadar olanı alana teşekkürler

Enkaz altında “ben ölürsem şu kadar borcum var onu ödeyin” diyen teyzeme teşekkürler…

Seferberlik ilan edildiğinde

Elini taşın altına koyan yiğitlere, 

NENE hatunlara, ŞERİFE bacılara, KARAFATMALARA, kadın analara, Anadolu insanına, gemicisinden, şöförüne, fırıncısından öğretmenine, doktorundan, eczacısına, psikoloğundan, imamına, mühendisinden mimarına, esnafından bakkalına…dürüst insanlara, 7 den 77 ye tek yürek atan Türkiyeme teşekkürler 

Canlarını hiçe sayarak yıkık enkaz altındaki canları sırtlayarak kurtaran

TÜRK ASKERİNE !

KIZILAYIN GÖNÜLLÜLERİNE!

AFAT GÖNÜLLÜLERİNE !

AHBAP GÖNÜLLÜLERİNE!

Tüm Dünyadan gelen GÖNÜLLÜ ekiplere teşekkürler 

İYİKİ VARSINIZ 

KORKMA! 

Coğrafya kaderimizse bize bu coğrafyada 

ADAM olmayı hatırlatan herkese teşekkürler…

İYİKİ VARSINIZ 

Siz değerli adam olacak çocuklar sayesinde 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İLELEBET YAŞAYACAKTIR…🇹🇷🌍❤️

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, 

Dedi Deprem dede. 

Deprem öldürmez binalar öldürür.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder