7 Nisan 2018 Cumartesi

MİHRİCAN BAHAR

             Gurbet ellerde bir türküye tutunursunuz ve ayakta kalırsınız .Helede bu yöresel ağızla ve kendine has şahsına münhasır bir sesle okunursa bu ses seni çocukluğundan alır bu yaşına kadar duygu yüklü bir kervanla getirir. Hayallere dalarsın . Bu seste benim yüreğimde öyle derin iz bırakan bir ses.
Yöresellikten evrenselliğe açılan bu kapıdan geçerken onun adını anmadan geçemeyiz.
            2şubat 1941 yılında Tokat'ın Reşadiye ilçesinin Beşdere köyünde doğdum.Bir yaşındayken Sarıtarla Köyü'ne taşınmışız geçim nedeniyle.14 yaşına kadar bu köyde kaldım.17 yaşında  İstanbul'a teyzemin yanına geldim .Rahmetli eniştem teyzemin kızının kocası bana baba gibi sahip çıktı.Allahtan rahmet diliyorum. Beni konfeksiyona yerleştirdi.Bir gün çalışıyorum kızlar dediler ki sıradan hepimiz türkü söyleyeceyiz.O esnada patronumuz yoktu kumaş almaya gitmişti. Herkes söyledi sıra bana gelmişti. Bende muzaffer Aygün den "kışlalar doldu bugün doldu boşaldı bugün"uzun hava türküsünü okudum.Ben türküyü okumaya başlayınca işçilerin hepsi işi bırakıp beni dinlemeye başlamışlar. Yaz günüydü kapı baca açık sesimi duyan atölyenin önüne beni dinlemek için doluşmuşlar. O arada patron içeri girdi kimdi bu türküyü söyleyen ?diye bağırdı. Bu kapının önündeki rezalet ne diye söylendi. Kimseden ses çıkmadı.Ben benim abi diye cevap verdim. Derhal makineyi bırak büroma gel dedi. Anladım işten atılacağımı. Hemen yanına gittim ve buyur abi dedim. Maaşına zam işine son dedi. Sesin çok güzel sen git ekmeğini türkülerle kazan dedi. Abi kimseyi tanımıyorum dedim, sen bulursun dedi. Ağlayarak evime geldim.Kaldığım evin çatısı akıyordu. Yağmur yağdığında yatağım ıslanıyordu. Ev sahibime durumu izah ettim .Necmiye abla işten kovuldum dedim. Eşi Hamza abi sebebini sordu bende anlattım. Bunun üzerine kızım ben Gönül  Yazar'ın darbukacısını tanıyorum dedi. Darbukacıyı bulmuşlar getirdiler seni bir dinlesin dediler. Bir türkü okuttular bana "şu uzun gecenin gecesi olsam " türküsünü söyledim. Darbukacı kızım sesin çok güzel ama sesinin terbiye edilmesi gerekiyor dedi. İçime hem sevinç hemde hüzün dolmuştu. İçimden ben bu işi başarmalıyım dedim.Nermin arkadaşımın aracılığıyla  Kahraman Maraş'lı Baki Tamer beye gittim, tanıştım.Beni beğendi.Bir turne var gider misin? dedi. Tunenin ne olduğunu bilmiyorum bile. O ne ki dedim. Şehir şehir gezeceksin konser vereceksin dedi .Tamam dedim beni Nur ablaya teslim etti.Erkek bir kadındı Allah rahmet eğlesin. Elbisen var mı? dedi yok dedim. Elbise alacaksın dedi. Tamam dedim.Kolumdaki bileziği satarak bir elbise birde ayakkabı aldım. Böylece  Ahmet cankat ,Cemil cankat Nur Abla ve berabarindekilerle Turneye çıktık. Zangır zangır titriyorum sıra bana geldi. Adımı anons ettiler sahneye çıktım.İlk türküm "Adalardan çıktım yayan ,degelde bu dertlere dayan,bebeğim uykudan uyan,nenni bebek nenni bebeğim".Bir alkış koptu kızıl kıyamet herkes benim yeni olduğumu anlamıştı bu alkışlar beni cesaretlendirdi.Çalışıp kazandığım para ancak bana yetiyordu .Bu işi başarmam için çok paraya ihtiyaç vardı. Bende yurt dışına işçi olarak yazıldım ve Almanya'ya gittim. Bir fabrikada işçi olarak işe başladım. Orada saz ustası bir beyle tanıştım tesadüfen,benimle çalışır mısın?dedi.Tamam dedim. Ses yarışması yapılıyormuş katılır mısın dediler bende olur dedim ve 300 kişi arasından 1. Secildim. Asıl bundan sonra mücadelem çoğaldı. Çünkü bu piyasadaki devlerle güreşmeye başladım. Çok şey öğrendim bu sanat camiasında ki sahtelikler benim gerçeğin peşinden gitmemi  sağladı. Herkesin arkası vardı. Benim bir tek yaradanın bana vermiş olduğu sesim vardı.Bütün bu olumsuzluklara rağmen Allah yürü ya kulum dedi ve Türkiye'de 7 plak birden okudum.68 senesinde şöhretim aldı başını yürüdü. Her gece ellerimi açıp Allah'ıma dua ediyorum gözyaşları içinde hamd ediyorum.TRT arşivlerine giren ilk türkü " Başındaki yazmayıda sarıya mı boyadın,Neden sararıp soldunda sevdaya mı uğradın,Tokattan mı geliyon da kız sen Almus'lumusun
Ben seni alacağımda söyle namuslumusun."
Bu türkünün yazarı Aşık Eşref Tonbuloğluna da selam olsun.
           Ses çalışmalarının yanı sıra iki filmede imza atan  Mihrican Bahar Hanım bir gün Çukurova'da film galasında  yaşadığı ilginç anıyı bizimle paylaşıryor.
            "Ben kuliste oturuyorum . Pencereden dışarısını görüyorum ama onlar beni görmüyorlar. Dışardan sesler geliyor, ne olur lütfen görüşmem lazım diye adam yalvarıyor .Köylü vatandaşıydı ,onu köylü diye hor görüyorlardı. Yanında birde kız çocuğu vardı. Yüzü güneş gibi parlıyor saçlarıda altın sarısıydı. Babasının bacaklarına sarılmış dukunmayın babama diyordu.Adamın sesi geliyordu ölürümde gitmem burdan onu görmeden diyordu. Mihrican Baharı mutlaka görmeliyim diyordu. Bir hırsla kapıyı araladım ne istiyorsunuz bu adamdan dedim,gel dayı gel içeri dedim ve elinden tutup içeri aldım. Nedir isteğin dedim. Önce bana sarıldı sonra bir sandalyeye oturdu.Bacım ayaklarına kapanayım,
Haşa estağfurullah dedim.
Seni görecek gözlerim varmıymış diyerek hüngür hüngür ağladı.
"Bacım seni rüyamda gördüm.Altın bir tahtta oturuyordun. Benim yedi tane oğlum var,kız evladım yoktu. Rüyamda önünde diz çökerek  Allaha yalvardım. Bir kız çocuğu istiyorum diye, sen sırtımı sıvazlayarak tan bu ay içinde Allah sana nur topu gibi bir kız evladı verecek dedin, adınıda benim adımı koy, hadi şimdi git dedin. Ve ben oradan ayrıldım ."dedi uyandımki rüyaymış.
 O ay eşim hamile kaldı. Ben kız olacağına o kadar imandın ki,eşim doğum yaptığında bir kızım oldu adınıda senin adını koydum.işte kızım bu dedi.
 Bir çift öküzüm var onu bugün yaylıma göndermedim. Kapıya bağladım çifte öküz kurbanım vardı seni gördüğümde kesecektim. O gün bugün. Seni almadan gitmem dedi
Ayağa kalktım adamın anlından öptüm.O hayvanların canını ben size bayışlıyorum dedim. Kurban kesmekten daha güzel oldu ve çocuğuda öptüm. Ben gelemem burada görüştük, yavrunuzuda güle güle büyütün dedim.Allah size hayırlı evlat nasip etsin dedim. Ağlaşaraktan ayrıldık. Bu anımı hiç unutmuyorum.
Ayla  hanım kızım evliyim iki çocuğum var torunlarım var şimdi burda İstanbul Esenler'de eşimle beraber torunlarımla mutlu bir hayat sürüyorum. Herkese sağlık mutluluk dürüstlükle dolu bir hayat diliyorum.
Bütün bu dinlediklerimizden  sonra  Mihrican hanımın öğretilerine kulak verelim
- geçmiş bana kimseye güvenmemeyi öğretti.çok tuttuğum dallar elime geldi.
- kötülüğü kalleşliği hiç sevmedim.
- doğruluğumdan ve mertliğimden darbeler yedim ama yılmadım.
-Allah'ım beni ölürkende doğru yolumdan ayırmasın.
- büyüklenmeyi hiç sevmem insan engin olmalıdır
-Dürüstlük her şeyin üstündedir, kulların hoşuna gittiği gibi Allah'ında hoşuna gider.
-Cenabı Allah'tan sağlık sıhat  ömür verirse hayırlısını versin diliyorum. Cemi cümlemizi kötülüklerden korusun.
-gül deyince tertemiz duygular gelir.
     Bu hikayenin bize anlattığı şey yaradanın sana bahşetmiş olduğu yeteneğin peşinden git yalana dolana gerek duymadan olduğun gibi korkma. Ses bir davettir türkülerle insan kendisini kendisine davet eder . O andaki duygu durumu neyse kişi onu mırıldanır yüreğinden gelen sesin açığa çıkmasıdır türküler. Bağrı yanık ananın ak sütü gibi helal türküler.Türkü yer yüzündeki insan oğlunun yaradana yakarışıdır ,duasıdır. Şairin dediği gibi nezaman bir türkü duysam şairliğimden utanırım. Teşekkürler  Mihrican Bahar Hanım teşekkürler,hikayenizle bize bahar bayramı yaşattığınız için içimizdeki güzelliklerin baharda yeniden yeşermesi ve güçlenmesi misali iyiki varsınız iyiki sizi tanımışım.Sesinizle içimize güneş gibi doğduğunuz için, gelin tanış olalım işi kolay kılalım sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz...
-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder