Kralın hüküm sürdüğü topraklarda bir derviş elinde kitaplarıyla köy köy, şehir şehir gezmekteymiş gittiği yöre halkını aydınlatıp onların zalim krala baş eğmelerine engel oluyormuş. Bunu duyan kralın askerleri dervişi yakalayıp eşşek sudan gelinceye kadar dövmüşler. Kitaplarını yakmışlar ve öldü diye bir dere kenarına atmışlar. Aradan üçdört gün geçmiş, derviş kendine gelmiş, elini yüzünü yıkayıp temizlendikten sonra yapılanlara kitaplarının yakılmasına çok üzülmüş. Buna dayanamayan derviş diz üstü çöküp ellerini semaya kaldırmış, Allaha niyazda bulunmuş “Ey güzel Allahım ! bu topraklarda doğan kız çocuklarını öyle yiğit, öyle adaletli, öyle merhametli, bilgili ve güçlü kıl ki kralın askerlerine baş gelsinler. Onların gittiği yerde huzur mutluluk ve sevgi baş göstersin" demiş. Derviş bir daha aşağıya inmez, dağlarda yaşar.
Kralın askerleri anbarın boşaldığını fark ederler ve Krala hemen haber verirler. Kral derhal askerlere emir verir. Bu işi yapanların yakalanıp öldürülmesi için talimat verir. Uzun uğraşlar sonunda hırsız yakalanır ve anlaşılır ki bütün bu işleri organize eden saraydan altını, inciyi, ihtiyacı olana dağıtan kralın kendi kızıdır. Hemen krala haber verirler kralda diğerlerinin kellesini kesin. Kızımı bana getirin der. Askerlerden kaçamayan 39 tane kız oracıkta baş verir. Saraydan kaçan kralın kızı tam ırmağın kıyısına kadar gelir, arkasında askerler teslim ol çağrısı yaparlar, ama kız geriye bile bakmaz, kendisini çok sevdiğini bildiği hatta aşık olduğu ırmağın kollarına bırakır. Sevdiğine kavuşan ırmak sarıp sarmalar kıralın kızını. Bir bütün olurlar alıp götürür gittiği yerlere sevdiğini. Sevgilisine kavuşan ırmak daha bir çoşkulu akar, coşarda coşar, deli gibi akar. Askerlerden kimse cesaret edip gidemez arkasından. Aşkına kavuşan ırmak o günden sonra sediğinin gözlerinin renginde yeşil akar, YEŞİLIRMAK olur.
Yeşil ırmak geçtiği havzasındaki toprakları, dağları taşları ovaları sevgilinin göz renginde yeşile boyar. Her yerde her fırsatta haykırır tüm insanlığa onu nasıl sevdiğini. Bu coğrafyada yetişen doğal organik ürünleri ile saflığın ve güzelliğin tüm meyvelerini sunmuş sofrasında tüm insanlığa. Bolluğun, bereketin, sevginin, merhametin, adaletin ve yiğitliğin timsali olarak bu topraklarda doğanların karakterinde ahlaki değerler olarak zuhur etmiş, hayat bulmuş.
Dervişin ettiği duanın tecelliyatının ve kabulunun bir göstergesi olan bu yiğit kadınların doğurduğu yiğit erkeklerin gerçek değerlere ve hakka duydukları saygı neticesinde bu yükü omuzlarında taşımaktan gocunmayan, yaşam tarzlarının vazgeçilmez bir parçası haline getiren ve bu davranışlarını halk oyunlarına da yansıtan yöre halkının ahlakının evrenselliğe doğru açılan bir kapı olduğunu düşünüyor ve görüyorum. Dünyada ve Türkiye'de ilk ve tek olan kadınların omuzlar üzerinde taşındığı halk oyununun izlerini aradan binlerce yıl geçmesine rağmen hala ayakta tutulması güncelliğini koruması bu efsanenin gerçek izlerini taşıdığına inanıyorum. Bu düşüncemi kur-an'ı kerimin kalem süresinin ilk ayetlerinde peygamberimiz üzerinden bizi inşa etmeye çalışan yüce rabbim "kalem'i ve onların satır satır yazdıklarını efsaneleştirdiklerini kanıt gösteriyorum ki sen rabbinin nimeti sayesinde mecnun değilsin. Ve kesinlikle senin için minnete bulaşmamış çok mal var. Ve kesinlikle sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin" ayetinde bize söylediği gibi birinci önceliğimizin Ahlaki değerler olduğuna vurgu yapılması benim düşüncelerimdeki yolun aydınlanmasındaki ışığın önemini vurguluyor. Ayetin devamında “onlar arzu ettiler ki sen onlara yağ çekesin, onlarda hemen sana yağ çeksinler. çok yemin eden aşağılık, alaycı, gamsız, arkadan çekiştiren, arabozucu, kovuculuk için gezip duran, mal ve oğulları var diye hayrı engelleyen saldırgan, günaha batmış kaba, kötülükle damgalı şu asalakların hiç birine itaat etme. Ahireti yalanlayan o kişi, Ayetlerimiz kendisine okunduğu zaman "Daha öncekilerin masalları " dedi. Yakında biz onun burnunu sürteceğiz." Diyor ayet.
Bu hikayenin geçtiği yerde yani Niksarda kırkkızlar türbesi zeytin dibi mahallesinde bulunmaktadır. Zeytin tevhidin semboludur. Kırk kızların mezarları Tokat gökmedresesi müzesindedir. Buradan yola çıkarak Tokatlı kadınların kişisel başarı hikayelerini dinlemek her şeyden önce kendimize ayna tutmak ve sırlara ulaşmak için bir basamak. Bizim buralarda basamağa badal derler. Badal badal yükselmek için, göz göze dizdize yapılan sohpetlerin tadına doyum olmaz. Sohpetlerinde demlendiğimiz öykülerin bize kırk badal yol aldırması dileğiyle...bu şehrin bir kırklar şehri olduğunu eski Tokat ve kalesinin çevresindeki sulu sokaklarında gezerken ve kırk badallarında göye doğru yükselirken, dostdoğru yolun sonun da ki şahsın işaret ettiği yerdeki kalenin sırrına ermek ve erenlerden Ahmet Yesevi'nin öğrencisi olan gıçgıç dedenin türbesini selamlamak bu şehri özel kılıyor. Viran olmuş evlerinden kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarına verilen değerden bu değerlere sahip çıkmaya çalışan insanlardan bunları kolaylıkla görebilirsiniz. Yani artık "yeni şeyler söylemek lazım cancağızım "dünya üzerinde insanlar bir direktir. Bu direkler üzerinde sevgiye ait bir not vardır. Bize düşen bu notu okumak ve yola devam etmek.
Ben böyle bir yolculuk içinde olduğumdan ötürü, sizlerin karşısında nacizane kendimi çok heyecanlı, şanslı çoşku dolu ve acemi hissediyorum.
Yaşam dediğimiz şu gök kuşağının renklerinden kendisine düşen rengin içinden dokunduğu sosyal, pskolojik, bilişsel ve fiziksel yapıları sorgulayan düşünen, dönüşüme uğratan kadınlarımız hayatımıza anlam katan öncülerimizdir. Kadınlarımızın tek bir amacı var. Nerede olursa olsun mutlu olmayı hak etmeleri, gerçek yaşam öyküleriyle buluşmak ve dönüşmek dileğiyle....selamlar sevgiler
Dervişin ettiği duanın tecelliyatının ve kabulunun bir göstergesi olan bu yiğit kadınların doğurduğu yiğit erkeklerin gerçek değerlere ve hakka duydukları saygı neticesinde bu yükü omuzlarında taşımaktan gocunmayan, yaşam tarzlarının vazgeçilmez bir parçası haline getiren ve bu davranışlarını halk oyunlarına da yansıtan yöre halkının ahlakının evrenselliğe doğru açılan bir kapı olduğunu düşünüyor ve görüyorum. Dünyada ve Türkiye'de ilk ve tek olan kadınların omuzlar üzerinde taşındığı halk oyununun izlerini aradan binlerce yıl geçmesine rağmen hala ayakta tutulması güncelliğini koruması bu efsanenin gerçek izlerini taşıdığına inanıyorum. Bu düşüncemi kur-an'ı kerimin kalem süresinin ilk ayetlerinde peygamberimiz üzerinden bizi inşa etmeye çalışan yüce rabbim "kalem'i ve onların satır satır yazdıklarını efsaneleştirdiklerini kanıt gösteriyorum ki sen rabbinin nimeti sayesinde mecnun değilsin. Ve kesinlikle senin için minnete bulaşmamış çok mal var. Ve kesinlikle sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin" ayetinde bize söylediği gibi birinci önceliğimizin Ahlaki değerler olduğuna vurgu yapılması benim düşüncelerimdeki yolun aydınlanmasındaki ışığın önemini vurguluyor. Ayetin devamında “onlar arzu ettiler ki sen onlara yağ çekesin, onlarda hemen sana yağ çeksinler. çok yemin eden aşağılık, alaycı, gamsız, arkadan çekiştiren, arabozucu, kovuculuk için gezip duran, mal ve oğulları var diye hayrı engelleyen saldırgan, günaha batmış kaba, kötülükle damgalı şu asalakların hiç birine itaat etme. Ahireti yalanlayan o kişi, Ayetlerimiz kendisine okunduğu zaman "Daha öncekilerin masalları " dedi. Yakında biz onun burnunu sürteceğiz." Diyor ayet.
Bu hikayenin geçtiği yerde yani Niksarda kırkkızlar türbesi zeytin dibi mahallesinde bulunmaktadır. Zeytin tevhidin semboludur. Kırk kızların mezarları Tokat gökmedresesi müzesindedir. Buradan yola çıkarak Tokatlı kadınların kişisel başarı hikayelerini dinlemek her şeyden önce kendimize ayna tutmak ve sırlara ulaşmak için bir basamak. Bizim buralarda basamağa badal derler. Badal badal yükselmek için, göz göze dizdize yapılan sohpetlerin tadına doyum olmaz. Sohpetlerinde demlendiğimiz öykülerin bize kırk badal yol aldırması dileğiyle...bu şehrin bir kırklar şehri olduğunu eski Tokat ve kalesinin çevresindeki sulu sokaklarında gezerken ve kırk badallarında göye doğru yükselirken, dostdoğru yolun sonun da ki şahsın işaret ettiği yerdeki kalenin sırrına ermek ve erenlerden Ahmet Yesevi'nin öğrencisi olan gıçgıç dedenin türbesini selamlamak bu şehri özel kılıyor. Viran olmuş evlerinden kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarına verilen değerden bu değerlere sahip çıkmaya çalışan insanlardan bunları kolaylıkla görebilirsiniz. Yani artık "yeni şeyler söylemek lazım cancağızım "dünya üzerinde insanlar bir direktir. Bu direkler üzerinde sevgiye ait bir not vardır. Bize düşen bu notu okumak ve yola devam etmek.
Ben böyle bir yolculuk içinde olduğumdan ötürü, sizlerin karşısında nacizane kendimi çok heyecanlı, şanslı çoşku dolu ve acemi hissediyorum.
Yaşam dediğimiz şu gök kuşağının renklerinden kendisine düşen rengin içinden dokunduğu sosyal, pskolojik, bilişsel ve fiziksel yapıları sorgulayan düşünen, dönüşüme uğratan kadınlarımız hayatımıza anlam katan öncülerimizdir. Kadınlarımızın tek bir amacı var. Nerede olursa olsun mutlu olmayı hak etmeleri, gerçek yaşam öyküleriyle buluşmak ve dönüşmek dileğiyle....selamlar sevgiler
Güzelliklerde buluşmak dileğiyle
Dünya Köylüsü
Ayla Bağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder