30 Eylül 2018 Pazar

BEN DÜN AKŞAM BÜYÜDÜM

Sevgili Babam;
Bir şarkı dönüyor acımın zirvesinde; "adaletin bu mu dünya" diye bağıra çağıra ve "iyileri öldüren dünya" diye oturuyor yüreğimin orta yerinde.. 
Sorarlardı her zaman bana "Gül, sen hiç büyümeyecek misin?" diye.. 
Cevap vereyim şimdi: 
Ben dün akşam büyüdüm. Buz gibi bir hastane koridorunda. Babamın bir sedyede kefene sarılmış cansız bedenini getirdiklerinde. Otuz beş yıllık ömrüme bir otuz beş yıl daha eklendi.. Etti mi sana YETMİŞ! 
Babamın öldüğü yaş.. 
........ 
Şairin dediği gibi; "babamdan ummazdım bunu, kör oldum.."

Oysa iki gün öncesinde yanına gitmiştik.. Köydeki evin dış cephesini boyamak istediği ve o çok sevdiği renkte, fuşya çiçekler götürmüştük hastaneye. Çok sevinmişti.
Elinden tuttum, "baba, nikah günü aldık 13 Şubat'a, bak üç buçuk hafta var. Ayaklan ve yanımızda ol ne olur" dedim. "Yahu benim hiçbir şeyim yok zaten, burada beni niye tutuyorlar ki" diye söylendi hastanedeki herkese. Sahiden de iyiydi. Gözleri parlıyordu. İnandım iyi olacağına.. 
Eskiden de böyle yapardı hep. Çekip giderdi bir yerlere ve hiçkimseye hiçbir şey söylemezdi. Başına buyruktu.. "Size hesap mı vereceğim koskoca adam?" diye kızardı bir de. Yine yaptı yapacağını.. Yine hiçkimseye bir şey demeden çekip gitti. Tam da O'na yakışır bir şekilde.. 
Babam gitti duyuyor musunuz? 
Babam gitti ama giderken bize tarifsiz mutluluklar bıraktı. Beni o koca yürekli adama emanet ederek gitti. Evin el bebek gül bebek büyüyen bir tanecik kızıydım. Babamın göz bebeği, en kıymetlisi. Evin en küçüğüydüm. Dört tane abinin içinde tek kız çocuğu. Ayrıcalıklı davranırdı babam bana. Bundandır belki, abilerim bana karşı her zaman bir mesafe ile durdular. Ta ki dün akşam o yoğun bakımın soğuk koridorunda babamızı o halde görene kadar. Herkes acısını içine atıp bana sarıldı. 

Otuz beş yıl bekledim ben bu kucaklaşmayı. Babam gitti ama ben abilerime ilk defa sarıldım sımsıkı.. Bu az şey değil. Mutlu olmaya yer aradım hayatın kör karanlığında. 

Babam gitti ama, bizi birbirimize bağladı sımsıkı. Babam gitti ama, bize kardeşliği öğretti giderayak. 

"Nasıl bilirdiniz?" diye sordu beyazlar içinde bir imam..

"Gitmez bilirdim" dedim.. "Bırakmaz bizi"

Ama gitti..

Babam gitti..

Sonsuzluğa gitti. Ardında onulmaz derin bir yara bıraktı giderken. Beni emanet ettiği o koca yürekli adamla girdik sokağımıza sabaha karşı saat 2 sularında..

"Şimdi iki yetim, yürüyelim sokağımızda" dediğinde fark ettim. Cebeci'nin bütün taş ocakları yıkıldı üzerime. Enkaz altında kaldım. Sahi, ben artık yetim olmuştum. Benim bir yanımı söküp aldı hayat. Kanatırcasına, etlerimi koparırcasına, gözlerime kızgın mil çekercesine aldı..



Of bu nasıl acı, koyacak yer bulamıyorum içimde. Sızım sızım. 
Ah benim babam..

"Ben bu baharı görmem" demişti, yolculuğuna hazırlanıyordu içten içe.. O nedenle her şeyi çarçabuk halletti. Hasta yatağında "kız verdi", hasta yatağında "söz verdi", hasta yatağında "can verdi.."

Arkadaşlarımdan duyardım.. Filmlerde görürdüm, benim başıma gelmez sanırdım. 

On yıl önce bir tiyatro kursuna yazılmıştım. Hocamız hepimizden doğaçlama bir şeyler yapmamızı istemişti.. Sıra bana geldiğinde, isteği şuydu..

"Babanın ölüm haberini aldın, sokaktasın. Tepkin ne olur? Feryat figan yaşat bunu bize.."

..............

Dakikalarca durdum.. Babam hayattaydı, nasıl rol yapardım bu konuda? Ben babamı kaybetmemiştim ki.. Ne yapacağımı bilemeden durdum dakikalarca..

Sonra indim sahneden.. 

...ve on yıl sonra o sahneye çıktım bir hastane koridorunda. Feryat figan.. "Baba gitme.. Baba bizi bırakma.. Götürmeyin babamı.."

Koridorlarda yankılanan sesim çınlıyor kulağımda.. Sol kolum kırıldı. Sol yanımı hissetmez oldum. 

Ah babam!

Morgda gördüm buz gibi yüzünü. Kapanmayan gözlerini. Neyin uktesi kaldı içinde ki, iki gözün de açık kaldı he söyle?
Ne çok anı var şimdi zihnimde beliren. Daha okula bile başlamamıştım, bana beyaz bir elbise almıştın. Üzerinde yeşil kelebekler vardı hani.. 

Bir keresinde sigara içiyorum diye annem beni sana şikayet etmişti de, "ben ona yirmi küsür sene sigara içerek örnek oldum, şimdi nasıl sen içme derim?" deyip, anneme karşı benden yana 
çıkmıştın.. 

Hani ilkokulun bahçesine bir kamyonet dolusu çam fidanı getirmiştin..

Hani seninle bir tren yolculuğu yapmıştık çocukken, kahverengi kadife bir çantam vardı da onu trende unuttum diye saatlerce ağlamıştım. Bana istasyondaki kedileri gösterdiğinde geçmişti 
ağlamam..


Hani "ben ayrı eve çıkacağım" dediğimde, "bu evin anahtarı da yanında olsun, ne zaman istersen teklifsiz çık gel. Burada da bir evin var" demiştin..

Hani "benim dört tane oğlum var, dördünü de toplasan bir tane Gül etmezler" demiştin bir keresinde..

Az önce akşamdan kalan çayı ısıtıp içtim. 
Hani, "bugünkü çay bayat olmaz" derdin..

Baba..

Bana tarifsiz bir acı bırakıp gittin..

Annemin vedasını duydun mu?
"Hoşça kal yol arkadaşım" dedi sana hani..

Ben seni hep o çok sevdiğin türkünün sözleriyle hatırlayacağım..

"Ölüm Allah'ın emri de, bu ayrılık olmasaydı.."

Hoşça git babam..

Işıklar içinde uyu... 
             Babanızın ismi  düğün davetiyesinde var ama düğününüzde yok böyle bir tezatı hiç duymuşluğunuz oldumu?.Babam ölmeden önce davetiyeleri bastırdık ve düğünümüzü 22 gün sonra babasız yaptık.Yüreğimde vardın ,kapıda ki zilde , davetiyelerde ismin vardı ama sen salonda yoktun babam. Neydi acelen bilemedim 22 gün daha dayanıp beni  gelinlikle görmeni isterdim baba.Hani beni meleğim diye severdin ya işte ben o gün melek olup sana gelmek ellerinden öpüp hakkını helal et baba demek açık giden gözlerini kapatmak isterdim babam .Işıklar içinde uyu,  sol yanımda ince bir sızı var ama ben çok mutluyum beni merak etme emi baba...çünkü ben  dün akşam büyüdüm babam... 
22 Ocak 2016, Cuma
Bayrampaşa..
Gül OĞUZ 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder