22 Mart 2016 Salı

HOŞGELDİN KÖYÜMÜZE

                  Bundan iki yıl önceydi. Çıktığımız yurt gezisinin dönüş yolunda  Sivas'ın Şarkışla ilçesine geldiğimizde karnımız çok acıkmıştı mola verdik.Güzel bir kır lokantasında karnımızı doyurduk. İlçe küçük iki adımda her yanını gezebilirsiniz tam orta yerinde Aşık Veysel Kültür Merkezini gezdik. Onun adına bir oda ayırmışlar , doğumundan ölümüne resimlerle süslemişler tüm duvarları bize yardımcı olan bey asıl  kendi köyündeki Kültür Bakanlığının orijinaline uygun olarak inşa ettiği evi ziyaret edebileceğimizi söyledi.
                 Köyün ilçeye uzaklığı 30 km dediler.Yolun tarifini aldıktan sonra yola düştük. Kah asfaltlı kah çakıl taşlı uzun ince yollardan  ve köylerden geçtik .Geçtiğimiz köyler çok dikkatimi çekti hepsi modern betonarme iki katlı evlerden oluşuyordu. Damlı ev ve köye rastlamadım yol boyunca. Nihayet Sivrialan Köyüne ulaştık ve hoşgeldiniz yazısıyla karşılandık. Köyün içine doğru ilerlediğimizde sokakta bir amcayla karşılaştık VEYSEL'in evini ziyarete geldik dedik hoşgelmişsiniz, bende oraya gidiyorum siz gidin ben geliyorum dedi. Biz arabayı uygun bir yere park ettik arabadan indik. Amcada geldi tekrar selamlaşıp  tokalaştıktan sonra elindeki anahtarlarla kapıyı açtı. Bizim gibi ziyarete gelen iki aile daha vardı. Onlar yakın köylerden gelmişlerdi bize sordular nereden geliyorsunuz diye bizde Yalova'dan geldiğimizi söyledik.  Amca  buraya ancak araştırmacılar uzaktan gelir sizdemi araştırmacısınız dedi bizde yok amca AŞIK VEYSEL'i çok seviyoruz gelmişken ziyaret edelim dedik. Sevgimizin bir çok sebebi var ama benim için en önemli sebebi kadına verdiği değer, eşinin kendisini terk edeceğini anlıyor ve gittiği yerde dara düşmesin diye ayakkabısının içine yerleştirdiği  parayı ve notu eşi mola verdiğinde  buluyor. Notta " Al bu para ananın ak sütü gibi helal olsun , gittiğin yerde kendini ezdirme , güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa der"  böyle yüksek bir düşünceye ancak ve ancak ulular erebilir ." Sen hiç AŞIK VEYSEL gibi baktın mı kadına baksaydın bugün cinayetle bitmezdi ayrılıklar" diyorum ve Araştırmacı olmadığımızı anlayan amca o zaman alevimisiniz diye sordu hayır dedik . Bu sefer bir anlam veremedi kafasını iki yana salladı hayret edercesine bizi süzdü. Hayret edecek bir şey yoktu ortada oysa ki o bütün insanlığın öncüsüydü ve bütün insanlığa örnekti.
              " Kim okurdu kim yazardı, bu düğümü kim çözerdi. Koyun kurt ile gezerdi ,fikir başka başka olmasa " dizelerindeki evrensel düşünceyle  bağdaşmış sade yaşantısının yansıtıldığı evi orjinaline uygun dayayıp döşemişler, ilk girişte hayat iki tarafa açılan odalar ve ocak başılı bir mutfak kenarında bulaşıkların yıkandığı ve aynı zamanda banyo yapılan yer cağ. Misafirlerini kabul ettiği  yatağının olduğu odada elinde sazıyla olan heykeli sizi karşılıyor, kullandığı özel eşyaları piposu ,cigara tabakası, yerde kilimi, pencerelerinde işlemeli perdesiyle çok güzel olmuş. Hayattaki duvardan arka tarafa doğru açılan kapıdan zifiri karanlığın içindeki koridordan geçerken bir anda şimşek gibi yanan ışıkla camekanın içindeki VEYSEL'in  balmumu heykeliyle karşılaşmak biraz ürkütsede insanı aslında  karanlıkları aydınlatan bir ışık misali onu oraya yerleştirmişlerdi kanımca. Bu koridordan geçtikten sonra sinevizyon gösterisinin yapıldığı salonda tüm arşivine ulaşabiliyorsunuz.  Hatta bu odaya girerken yıldız yağmuru altında ozanın güzel sözlerinin şiirlerinin yazıldığı kağıtlardan birini seçip ozanla orada konuşabilirsiniz.mesela;
"beni hor görme kardeşim ,
sen altınsın ben tuçmuyum ,
aynı vardan var olmuşuz
sen gümüşsün ben saçmıyım"
size verdiği öğüdü alıp büyük bir heyecanla oradan ayrılabilirsiniz.
            Görevli  amcaya köyde görüşebileceğimiz bir yakını var mı diye sorduk. O da kimse kalmadı herkes büyük şehirlere göç etti ded.  Yalnız bir kızı köyde yaşıyor o da hasta dedi. Ziyaret edebilirmiyiz dedik kimseyle görüşmüyor size kapıyı açmaz dedi. Bizde AŞIK VEYSEL'in mezarını ziyaret etmek üzere amcaya teşekkür ettikten sonra ayrıldık. Mezarını köyün mezarlığının karşı yakasına yapmışlar, annesi onu hayvan güderken orada doğurmuş. Ölmeden öncede, ölürsem beni doğduğum yere gömün demiş. Çok güzel hakim bir tepe köye karşıdan bakıyorsun bin bir ceşit çiçek kokusu içinde yüksek havadar yayla gibi bir yer , arkası orman yanı başında da akan bir çeşme var. Orada elimizi yüzümüzü yıkayıp iki yudum su içtik, mezarı başında bir fatiha okuyup çiçekleri suladıktan sonra ayrıldık.
                   Köye gitmeden Sarkışlada karnımızı doyurmuştuk. Eşim bir çay içelim dedi bende VEYSEL'in köyünde içeriz dedim.  Zaman kaybetmeden yola koyulduk geldik gördük ,insanlığa öncü olmuş bir insanın kendi köyüne öncü olamaması ,köylerdeki samimiyetin içtenliğin öldüğünü görmek beni çok üzdü . Bir bardak ayran bir bardak çay hadi ondan da vazgeçtim bir bardak su bile ikram etmeyi düşünemeyen köylünün bugünkü hali beni gerçektende çok üzdü. Çok içerledim olamaz  olmamalıydı yakışmadı bu köye dedim içimden. Gözü yaşlı birazda düşünceli bir vaziyette köyden  ayrıldık epeyce gittikten sonra bir yerde durup iki bardak çay içtik .  Kaldığımız yerden yola devam ettik....
        iki gün sonra hala etkisindeyim. Benmi büyüttüm olayı  normal birşeymiydi içimden hala atamıyorum neden böyle birşey olsun. Siz aydın bir köysünüz AŞIK VEYSEL gibi bir insanı bu topraklar yetiştirdiyse sizi körelten neydi ? sorusunu oraları bilen birilerine yönelttim. Dediler ki köyde has köylü yok. Hepsi Almancı yazın gelirler bir iki ay kalırlar giderler . Yinede bu mazeret  değil bizim  özümüzü yok ettiyse bu gelmeler gitmeler bizi bizden kopardıysa bunun adına uygarlık medeniyet  denmez bunun adı yozlaşmanın ta kendisidir diye düşünüyorum. Gelen misafire buyurun bir çayımızı için bile diyemiyorsan yazıklar olsun, sen önümden geçte ben teşekkür edeyim vaktimiz yok diyeyim. Yiğitlik sende kalsın. Bütün bu olanların düşüncesiyle iki gün sorhoş gibi gezdim. o gece rüyamda AŞIK VEYSEL'i gördüm. Başında şapkası takım elbiseli güler yüzüyle köyün orta yerinde karşıdan kollarını açmış gözleri görüyor bana doğru gelerek "hoşgeldin hoşgeldin deyip bana sarıldı, iyiki geldin hoşgeldin köyümüze dedi."içim bir anda  huzurla doldu uyandım ki rüyaymış.  Sonra anladım ki ben onu ziyarete gitmiştim.  O da bizim bu ziyaretimizden memnun olmuştu. Gerisi teferruattı." Ben giderim adım kalır dostlar beni hatırlasın"selam olsun özünde yaradanı bulup onu dillendirenlere ve dillendirdiğini yapanlara.....
                                                                                Dünya köylüsü
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder