19 Kasım 2020 Perşembe

 DAĞLAR YERİNDEN OYNAR 

          Eğitimli eğitimsiz ölçü bu değil. Anadolu’nun makus talihi nasıl değişir bilmem. Bu gidişle ancak ve ancak okumakla değil, sevgiyle yoğrulan yüreklerin yeryüzünde çoğalmasıyla aile içinde yaşanan bu acılar durdurulabilir. 

En yakınından (eş, baba, abi, anne) gördüğü şiddetten kime sığınır insan? 

Gidecek yeri olmazsa, insan boyun mu eğer zulme göz göre göre? 

Ve böyle mi büyütür insan zanlarını? 

Koca bir canavar yaratır yaşayacağı aile cennetinde cahilliğinden. 

Ve suskunluğundan, inandığından, güvendiğinden, başka çaresi olmadığından geleneklere boyun eğdiği için büyüttüğü canavarın elinde cehenneme çevirince cennetini anlar yanlış yaptığını. 

Ama iş işten geçmiş kayıp yılların hesabını, bozulan ruhsal dengesini, masum olan günahsız yavrulara miras bırakarak yola devam eder çaresizce...

İnsanların zanlarınca şiddet kalıcı hale gelerek çaresizlikten kabul görüyor, çiğ gibi büyüyerek. 

             Çok hızlı yaşamanın, çok hızlı gelen değişimlerin var olan güzelliği içselleştirmeden yok etmesi, sel gibi sürükleyip tüm güzellikleri götürmesi çok çok acı. 

EYLÜL'e VEDA ŞAİR dedi ki, “Demek gidiyorsun...Henüz, yaz’dan kazaya kalmış, hüzünlerimizi bile "eda" edemedik ey Eylül. 

Nedir bu telaşın. Daha, karşılıklı oturup dertleşecek, pencere önünde kahve içip, esen rüzgara, yağan yağmura, kırılan dala, düşen yaprağa...Hasılı kelam, Vefaya, vefasızlara, eski dostlara, sitem edip şiirler yazacak, sonra da, alıp başımızı  birlikte gidecektik...:

(( EYLÜL de  dedi ki, "Önümüz kış, ayaza çalıyor geceler ey şair. Vakitlice gidip, bir “kalbin”sıcaklığına sığınmam lazım."(öyüce) diyor şair. 

İşte böyle bizim  evliliklerimiz de daha birbirimizi anlamadan, tanımadan, konuşmadan, göz göze gelmeden, hissetmeden, yarınlara birlikte bakmayı ve yürümeyi öğrenmeden yıkımlara doğru dört nala koşuyoruz. Kadının kıymetini bilmeden, aile olamadan biz olmanın önemini kavramadan, evliliğin getirdiği değişimine ayak uyduramayan (gerizekalı) gelişimden yoksun, uyumsuz, kendini bilmezlerin elinde bu döngü her geçen gün daha kötüye doğru gidiyor. Bu döngüyü kırmak için;

Biraz evden uzaklaşmak, elindeki senin sandığın ailene uzaktan bakmak ve dokunmak isteyipte dokunamamak,  aslında hiç bir şeyin sahibi olmadığını fark etmek, senin olmadığını bilmek idrak etmek için bileklerinden kelepçelenmen mi gerekiyor. Bıcak kemiğe dayandığında çığlık sesine kulak veren polisin seni uzaklaştırması mı hatırlatır kıymetini ailenin. Sen bu evin ailenin mutluluğu için ve devamlılığı için varsın. İçindeki olumsuz duyguları temizlemedikten sonra nereye gidersen git nerede olursan ol varolduğun yeri kirletirsin. Bakış açılarını değiştir. Kendinle başbaşa kal ve elindekileri değerlendir. Eşinin çocuklarının yokluğunda bir hiç olduğunun, senin bir anlam taşımadığının farkına var. Ailenle birlikte varsan hayatın tadı tuzu zorluğu aşılmayacak dediğin dertlerin üstesinden gelebilme gücünü kendinde bulursun. Hayatın anlam kazanır. Boşluğu doldurmak için çabalar huzur inşa edersin.

Henüz bu değerlerin kıymetini göremeyen babalar için bir kaç sözüm var. Elindekilerin kıymetini bil. Onların varlığı için çok çok şükür et. Ailenin huzuru ve mutluluğu için çalış. Şeytanın oyununa gelme. Eğer ki bunları farketmez ve burnunun doğrultusuna gidersen dağlar yerinden oynar. Yıkılmaz dediğin evliliğin temelinden yıkılır. Gözünü aç ve makul düşüncenin doğrultusunda geleceğine yön ver yol al. Yolun açık olsun... hanen bereketlensin ... Dağlar yerinde dursun. Selamlar sevgiler.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder