28 Ekim 2019 Pazartesi

EVE YÖNELİŞ

Üç terim: Beyt, şeriat ve oruç
Başlıkta gördüğünüz sözcükleri çok duymuşsunuzdur.Fakat bu yazıda bu terimlere başka bir açıdan bakacağız.Kanımca, insanlık tarihinde uygar/medenî yaşama bu terimlerin ifade ettiği mana ile geçilmiştir.Eğer insanoğlunun zihninde ev, hukuk ve ahlak fikri doğmasaydı insanın hayvandan, şehrin ormandan farkı kalmayacaktı!Bakın nasıl***

Kıblem Kabeye  Beytullah deriz.Yani Yönüm Allahın evi Kabedir demek isteriz.Ne demek bu?Hiç düşündünüz mü, Müslümanların kıblesi neden bir Ev (beyt) dir.Eve yöneliş?Evet, Kabe Allahın evidir. Fakat aynı zamanda Kabe Adem ve Havvanın da evidir. Yani insanlık tarihinde Eve yönelik yaşamı, evcil yaşamı başlatan ilk insanların evidir.Daha önce yabani yaşam vardı. Kimi insanımsılar dağlarda, mağaralarda yaşıyor, avlanıyor, birbirinin etini yiyor, kanını içiyor, rasgele cinsel ilişkide bulunuyor, yeryüzünde kan döküp fesat çıkarıyordu.Ev ve aile mefhumu yoktu.Kur'an İnsanlık için dikilmiş ilk ev (evvelul-beyt) Mekke deki Kabe'dir der. (3/96). Keza kendisinde önce ev olmayan en eski ev (beyt-i atik) derken de bunu kasteder.Bunlar ne demek?Yeryüzünde eve dayalı yaşam bu Ev ile başladı demek Barbarlıktan uygarlığa bu Ev kurularak geçildi demek Dolayısıyla buradan Evin insanlık sıçramasının ilk hamlesi olduğunu, hayvanca yaşamdan insanca yaşama ilk olarak Eve dayalı düzen ile geçildiğini anlıyoruz.

Düşünün Bizler evlerde yaşamasak ne olurdu?Ormanlardaki hayvanlar gibi ailesiz, anne baba belirsiz, kim kiminle nerede yatıyor belli değil Erkek, kadın, çoluk çocuk sokaklarda, caddelerde, ortalıkta Bütün bunlardan bizi ev koruyor, değil mi?Demek ki insan hayatının temeli evdir.Yönüm Ev (Kıblem Kabe/Beyt) ne demek bir de bu açıdan

 Düşünün***Demek ki Kabeyi ziyaret (Hacca gitmek) bir tapınak ziyareti değildir. Eve yönelmek, ilk Evi ziyaret, insanca hayatın nerede ve nasıl başladığını gidip yerinde görmek demektir.Evin etrafında dönüş (Kabeyi tavaf) Eve dayalı yaşamı, evcil hayatı yüceltmek, onun etrafında durmak, ona sarılmak, ondan ayrılmamak demektir.Eve yöneliş (Kıbleye dönmek), yüzünü Eve dönmek; evle temsil edilen aileye, medenî hayata dönmek, ev hayatını benimsemek, evi, aileyi, anneyi, babayı, çocukları, komşuluğu değerli bilmek, bu kavram ve mefhumları yaşamak, yaşatmak demektir.Vahşi hayattan uzaklaşmak, barbarlığı ve yamyamlığı sona erdirmek demektir.Müslümanların kıblesi neden bir put, taş, kült yeri veya bir tapınak değil de dört duvarlı basit bir Ev, bir de buradan bakın Allah hiçbir yere sığmadı o yere sığdı, oradayım diyor Yani: Mecazi olarak orayı kendine Ev yapıyor, Evim diyor. Yoksa aslında orada ne Allah, ne melekler hiçbir şey yok, içi bomboş, dört duvardan ibaret kuru bir Ev Aslında Allah yüzüne nereye dönersen orada. İnsani açıdan nerede anarsan, nerede yaşar ve yaşatırsan orada Bu şu demektir: Ben ev hayatında; aile sıcaklığında, baba merhametinde, anne şefkatinde, çocuk sevgisinde, kardeşlikte, komşulukta, evler arası medeni ilişkilerde; iyilikte, güzellikte, doğrulukta, sözde, vefada, sadakatte, emanette, güvende, sevgide, merhametteyim. Bunların yaşadığı ve yaşatıldığı yerdeyim. Onun için orası benim Evim. Ev ile temsil edilen böylesi bir hayatı yücelten beni yüceltmiş olur!Haccın bütün rükunları söz konusu bu Ev etrafında dönüş (tavaf) etrafında gerçekleşir. Bunun ne demeyi geldiği üzerinde daha derin düşünün derim Bunlar Beyt in anlamının bir yüzü (sosyolojik), daha başka yüzleri (teolojik, kozmolojik) anlamları da var fakat konuyu dağıtmayalım.***Yine Şeriatın kestiği parmak acımaz  deriz.Yani Hukukun verdiği cezaya herkesin razı olması gerekir. demek isteriz.Ne demek bu?

Hiç düşündünüz mü, Kur'an hukuka neden hayat veren su kaynağı yolu demek olan şir a/şeria demiş?Çünkü şehri ormandan ayıran şey hukuktur.İnsanlar ev hayatına geçerek hayvan hayatından, hukuk tesis ederek de orman hayatından ayrılmışlardır. Böylece ev, aile ve hukuk insan hayatının temeli olmuştur.İnsan nasıl su ile hayat bulursa, şehir (ülke, dünya) hayatı da hukuk ile hayat bulur. Hukuk toplu yaşamı korur; öldürmeyi, çalmayı, tecavüzü, gasbı vs. yasaklayarak hayatı canlı tutar. Aksi halde kimse evinden, canından, malından, ırzından ve namusundan emin yaşayamaz.Bu yasakların hiç biri ormanda yoktur.Ormanda ev yoktur: İnsani cıvıltılar; Aile, evlilik, nişan, düğün, nikah, elbise, temizlik yoktur.Ormanda hukuk (şeriat) yoktur: Sözleşme, akit, söz, namus, sadakat, emanet, güvenlik yoktur. Gücü gücüne yetene  kuralı geçerlidir, buna da malum orman kanunu denir.Demek ki şehrin mayasında ev (beyt) ve hukuk (şeriat) vardır.Burada şeriat bugün adına hukuk, hukukun üstünlüğü dediğimiz şeyin ta kendisidir. Yani şehri ormandan ayıran temel hukuk kuralları: Öldürmenin, çalmanın, tecavüzün, gasbın vs. yasak olması Bu nedenle bundan binlerce yıl önce Nuh kanunları Leş yemek ve kan içmek yasak  demişti.Üç bin yıl önce Musa' ya inen töre (torah/tevrat) Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, zina etmeyeceksin, komşuna kötü gözle bakmayacaksın vs. demişti. Hz. Musa bunları bir levha üzerine kazıyarak insanlara getirmiş ve Töre (torah/tevrat) budur! demişti. Ona inen Tevrat (töre/nomos/namus) bundan başka bir şey değildi Hz. Peygamber bütün bunları tekrar dünya gündemine taşıyarak, insanlığın ana yolunu/temel töresini canlandırdı. Bunun için ona gelene Namus-u Ekber (en büyük töre, temel nomos/kural/ilke) dendi. Kadim hukuku yeniden vazetti. Yani toplu yaşamı koruyarak insan hayatına can veren o korunmuş levhaları (Lehv-i mahfuz) yeniden insanlık meydanına astı. Kur'an  Haksız yere bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir  dedi.Demek ki esasında şeriat, insanların canını, malını, ırzını, namusunu, neslini, aklını, şerefini koruyup kollamanın bizzat kendisidir. Bunların hangi cezalar uygulanarak sağlanacağı değil Çünkü bunlar korunmazsa insan hayvana, şehir ormana döner. Bunun teminatı toplumsal hayatı ayakta tutan temel insanlık değerleridir. Bütün dünyada hukukun temelinde bunlar yatar. Bugün dünya hapishanelerinde suçluların % 90'ı üç suçtan yatıyor: Adam öldürme/yaralama, hırsızlık/yolsuzluk ve zina/tecavüz yani can, mal ve ırz namus güvenliği***Yine Oruç kötülüklerden alıkoyar deriz.Yani İnsanın kendini tutmayı bilmesi, kötülük yapmaktan alıkoyan en esaslı amildir. demek isteriz.Ne demek bu?

Hiç düşündünüz mü, oruç neden açlık ve cinsellik ile ilgilidir?Çünkü bütün kötülüklerin anası bu ikisidir.Ev (beyt) ve hukuktan (şeriat) sonra en önemli insanlık hamlesi ahlak fikrinin doğuşudur. Ahlak, insanın kendini içsel tutuşu (savm) ile ilgilidir. Bu nedenle savm (oruç) ahlakın kök dinamiğidir. Demek ki insanı hayvandan, şehri ormandan ayıran üçüncü temel vasıf kendini tutmayı bilme yani bir huyu ilke/kural edinme veya bir ilkeyi/kuralı huy edinme demek olan ahlak fikridir.Ahlak, hukuk gibi dışarıdan bir yasaklama değildir. İnsanın içten kendini tutması, sorumluluk yüklenmesi ve çevresine, özellikle de hemcinslerine karşı şunu yapmamalıyım, bunu etmemeliyim demesidir.İnsanlarda ilk tabular yeme içme ve cinsellikle ilgilidir.  Tabu Freud'un sandığı gibi ilkellik değil; ilkellikten insanca yaşama geçişi sağlayan  kendini tutuşlardır. İlkel insanlar hiçbir tabusu (yasağı, dokunulmazı, ilkesi) olmayan insanlardır. İnsan eti ve leş yerler, kan içerler, önüne gelenle yatarlardı. İnsanlığa geçişle birlikte bunlar dokunulmaz ve yasak oldu.Demek ki  insan  dediğimiz kendini tutmasını bilendir.İşte oruç bize bunları öğretir. Bu nedenle aslında insan orucu değil; kendini tutar. Kendini tutmayı öğrenir. Oruçla bize bunun talimi yaptırılır***

Düşünün Evsiz, hukuksuz ve ahlaksız bir yaşam kimin yaşamıdır?Ev, hukuk ve ahlak fikrinin olmadığı yere ne denir?Eve (beyte) yönelişin, hukuka (şeriata) bağlanışın ve kendini ahlakî tutuşun (oruç), aslında, ne büyük insanlık hasletleri ve insanlık mektebinin ne muhteşem dersleri olduğu anlaşılmış olmalıdır.Ne mutlu bu mektebin öğrencisi olabilenlere
(Alıntı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder