Her insan kendi hikayasini yazmak ve kendi kendine şahitlik etmek için gelirmiş dünyaya. Hayaller ve gerçekler arasında bir yol tutar ve bu yolun sonunda geldiğimiz noktadan baktığımız yerden bizim kim olduğunuzu bize söyler hayat. İşte kendini bulma yolculuğunda evladını kaybetmenin üzüntüsü ile kendisini dağlara vuran ve oralardan topladığı çiçeklerden reçel yaparak insanlara şifa sunan acılardan aldığı özle kendisini üretime veren ve avutmaya çalışan, içinde açıklayamayacağı bir çok sırrı yüreğinde taşıyarak etrafına faydalı olmaya çalışan girişimci bir Anadolu kadını 41 yıllık evli 55 yaşında Havva Çiftçier hanımefendi ile yaptığımız söyleşide onu daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Güler yüzüyle sokağın girişinde beni karşılayan ve Anadolu insanının samimi misafirperverliğini hanesine yansıtan bağrı yanık bir Anadolu kadını. Sıcak bir yaz günü, Biraz soluklandıktan ve hoşbeş ettikten sonra başlıyoruz sohbete.
1966 yılında Kızılöz köyünde doğdum. Babam Almancı idi. Sofrası açık eli bol bir insandı. Bizi annem büyüttü. 15 yaşında evlendim. Bir kızım bir oğlum oldu. Sevgi ile büyüttüm.19 yaşında oğlum gümenekte suda boğuldu. Ölümünü kabullenemedim. Kendimi dağlara vurdum. Kuşlarla ağaçlarla konuştum. Doğada rastladığım çiçeklerle derdimi paylaştım. Onlarla konuştum. Onlarda çarenin kendilerinde olduğunu söylediler ve topladığım çiçeklerden yaptığım reçellerle acılarımı bal eğledim. 25 çeşit reçel ve 10 çeşit sirke ile LEZZET-İ HAVVADAN markasıyla üretime geçtim ve 21 yıllık birikimimi tecrübelerimi insanlarla paylaştım. Onlardan gelen geri bildirimler beni çok mutlu etti. Bende bu yolda ilerlemeye karar verdim. Boş kaldığım zamanlarda İğne oyası yapıyorum. Mevsimine göre reçel yapıyorum. Hayatın içinde var olmaya, sayılı ömrümün gününü doldurmaya çalışıyorum.
41 yıllık evliyim.Oğlum vefat ettikten sonra iki kızım daha oldu. Şimdi onların mutluluğu için çabalıyorum. Çok gülen mutlu değil. Çok ağlayanda mutsuz değil. Mutluluk üretmekte. Ürettikçe mutlu oluyorum. 51 çeşit çiçeğin özünden yaptığım Reçellerimle hayatıma tat kattım. Arada bir efkarlanırım bir türkü dolanır dilime
Zalim felek bana mı verdi?
Bunca gamı bunca derdi
Zalim felek bana mı verdi?
Yine cananım gelmedi
Herkes muradına erdi
Yine cananım gelmedi
Soldu gönlümün baharı
Ecel kapımı çalmadan
Sen gel ey ömrümün varı
Soldu gönlümün baharı
Ecel kapımı çalmadan
Sen gel ey ömrümün varı
Felek vurdu bana sille
Ali Baba yoktur hile
Felek vurdu bana sille
Yine cananım gelmedi
Can başladı çürümeye
Yine cananım gelmedi
Soldu gönlümün baharı
Ecel kapımı çalmadan
Sen gel ey ömrümün varı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder