21 Mart 2021 Pazar

KADINLARIMIZ GEM VURULMUŞ AT GİBİ

                 Asil bir Tokat hanımefendisi 1946 doğumlu Aysel Diril abla söze  şöyle başladı "çok mutlu bir çocukluğum oldu, sinema, matine ve radyoyla büyüdük. İlk okuldan sonra okuma aşkımı dedem kursağımda koydu. Teyzem vefat edince teyzemin emaneti oğlununa bakmak bize düştü. Biz büyüttük. Dedem aklına koymuş beni teyzemin oğluna verecek. O yüzden beni okuldan aldı. Dedem despot bir adamdı dediğim dedik, astığım kestik bir karaktere sahipti. Kimse önüne duramazdı. Siniri geçince ben karşısına geçer
 -dedeciğim niye böyle yapıyorsun, sinirlenme kızma babaanneme derdim. O’da bana kızar karşısından kovardı. “Okutmadım böyle oldun. Okusaydın ne olurdun bilemiyorum”derdi. Dedeme Tanko Şükrü derlerdi, ütüsüz gezmezdi. Bugünkü değimle (Avm miz ) iş yerimiz vardı. Herşey dedemden sorulurdu. Bir gün Dedem hastalandı yatakta yatıyor. Çok zalim bir adam olduğu için kimse yanına giremiyor. Beni çok seviyordu. Arkadaşımla beraber yanına girdik. Arkadaşım başladı dedeme ağıt yakmaya,
" dedem dedem teneşir hakkın idi,
Ölecek vaktin idi,
Daha çok ağlayacaktım ama
Canımızı çok yaktın idi" dedi. Dedemde nefesini zorla toplayıp kızım sana ne yaptım. Ben yaptıysam bizimkilere zalimlik yaptım dedi. Onu hiç unutmuyorum nurlar içinde yatsınlar. 
              14 yaşımda  nişanlandım, teyzemin oğlu 23 yaşındaydı. Üç yıl nişanlı kaldıktan sonra evlendim. 17 yaşında anne oldum. Bir kız, bir oğlan. 12 yıl aradan sonra tekrar çocuk sahibi oldum. Oğlum ve kızım yeni doğan bebeği kabullenemediler. Üçüncü evladım yalnız kalmasın ona arkadaş olsun diye bir tane daha çocuk doğurdum, ikisini birden büyüttüm. Dört çocuk annesiyim. Onların eğitimi, sağlıklı beslenmesi derken zaman geldi geçti. Hepsini büyüttüm, üniversitede okuttum. Çocuklar büyüyünce ben boşta kaldım. Yıllardır içimde kalan bastırılmış duygular feryat, figan tutamıyorum. Arayışa girdim. Zamanında isteyipte yapamadıklarımı bir bir yoluna koydum. İçimde kalan uhteleri bir bir gerçekleştirdim. 
             Öncelikle işe eğitimden başladım. Kız meslek lisesinin bütün bölümlerini bitirdim. 45 yaşında orta okulu, 50 yaşımda liseyi bitirdim. Üniversite sınavına girdim kazandım. Gazi üniversitesi halkla ilişkiler bölümünü kazandım. Hastalığımdan dolayı gidemedim. Oda eksik kalsın dedim. Çalışmayı çok seviyordum yıllar sonrada olsa hayalimi gerçekleştirdim. Bir gelinlikçi dükkanı açtım, moda evide diyebiliriz yıllarca onu yönettim. Turhalda  kına gecelerinde giyilen bindallıyı ilk ben getirdim bu şehre ve gelin kızlara gelinliğinin yanında bindallıyı hediye ettim. Ve böylece kına gecelerinin vazgeçilmezi haline geldi bindallılar. Unutulan hamam kültürünü yeniden canlandırdık ve şimdi vazgeçilmezlerin arasında. Bir çok ilke imza attık. 
Ayşe  Yoğurtcuoğlu hanımefendi bir İstanbul Hanımefendisi. Karadenize gezi düzenlemişler. Beni tavsiye etmişler. Turhal’da Aysel abla var, o sana yardımcı olur gezi için gerekli olan yolcu sayısını tamamlarsınız demişler. Bende arkadaşlara haber saldım 1,3,5, derken 15 kişi oldu sayımız. Karadeniz turuna katılım çok olunca bize yer kalmadı. Kalabalık gitmişiz, otobüs çok dolu bize kızdılar çok kalabalık geldiniz diye. Bizde çok üzüldük. O gün karar verdik. Bu işi biz yapalım başkasına bağımlı olmayalım dedik. O günden sonra turlarımızı kendimiz düzenledik. 15 yıldır geziyoruz.
               Belediye seçimleri yaklaştı ben kim seçilirse seçilsin Turhal için bir şeyler yapılsın gayreti içindeyim.Turhal için ne yapabilirim diye düşünürken, kalenin aydınlanmasından tutunda, ırmağın kayıklarla değerlendirilmesi, festivaller, yarışmalar ve daha bir çok şey aklımdan geçiyor, dillendiriyorum gittiğim her yerde. Benim sözlerim belediye başkanının kulağına gitmiş beni makamına çağırdı, dinledi sizinle çalışmak istiyorum dedi. Bende siyasi olarak değilde siyaset üstü olarak sizinle çalışırım dedim. Başkanımızla birlikte çok çalıştım.Turhal’da reform yarattık. Unutulan değerlerimizi yeniden gün yüzüne çıkarttık. Geziler düzenledik. Festivaller aklınıza gelen güzellikleri birlikte hayata geçirdik.
                İlk Urfa'ya gezi düzenledik. Kırk kadınla beraber eşler başımızda olmadan tek başımıza geziye gideceğiz. Bazı eşler bize çok kızdı. Siz kadın başınıza ne yapmaya çalışıyorsunuz, herkeside ayartıp yoldan çıkartıyorsunuz, oturun oturduğunuz yere dediler. Ama biz dinlemedik gelmek isteyenlerle yola çıktık. Çok güzel bir gezi oldu. Gelen tüm kadınlar çok memnun kaldı. Onlarda eşlerinden ilk defa ayrı bir yere gitmenin tadını çıkardılar. Üç gün üç gece yemek pişirmeden, çocukların gailesi olmadan, koca derdi düşünmeden felekten bir üç gün çalmanın sevinci ile memnuniyetlerini dile getirip ikincisini talep ettiler. Bu böylece başladı ve 15 yıldır kemikleşti. Gezmediğimiz yer kalmadı. Kışın kaplıca turizmi, yazın denize yazlık yerlere gidiyoruz. Şimdi hedefim balkanları, Azeri ve Türki Cumhuriyetlerini gezmek yani kısacası dünya turu istiyorum inşallah onuda başaracağız. 
              Birgün arkadaşlarla otururken belediyeden anons ettirdim. Dedimki herkes sandıktaki eski kıyafetlerini getirsin. Defile düzenleyeceğim. Halk çok güzel karşılık verdi. Gelen elbiseler 30 yıllık ve 150 yıllık birer hazineydi. Defile düzenlendi herkesin çok hoşuna gitti. Bazı çevrelerden talep geldi. Davet üzerine Defileyi sergilemek üzere oralara gittik. Şehir şehir gezdik. Gittiğimiz gezilerede bu etkinliğimizi taşıdık. Kaldığımız otel sahipleriyle görüşüp biz defile yapmak istiyoruz dedik. Onlarda kabul ettiler ve memnun kaldılar bu etkinlikten. Şimdi Turhal’da gezi dedin mi ilk akla biz geliyoruz. Kadınlarımızın bastırılmış duyguları, ortamını bulduklarında kendilerini ifade etmelerin de bu geziler, kendilerine doğru bir keşif yolculuğununda başlangıcı oldu. Aslında bu geziler bir çok cevherlerin ortaya çıkmasına da sebep oldu. Sesi güzel olan elinde mikrofon yol boyunca bize şarkılar söyledi. Fıkralar anlattılar, tiyatrolar, tam bir eğlence ve rehabilitasyon merkezi gibi çalıştık o dönemde. 
             Annemi 19 yıl önce, eşimi 10 yıl önce kanserden kaybettim. Babamla oturuyorum şimdi. Eşimle iki ayrı uç gibiydik. Ben aşırı sosyalim, eşim namazında niyazında  bir beyefendi idi. O tarafı pek sever merak ederdi. Benden önce giti de  sultan mı ettiler onu oraya bilmiyorum. Bu arada bende kanser hastalığına yakalandım. Çekap yaptırdığımda ortaya çıktı ellerimi açtım Allaha niyazda bulundum "Allahım daha benim yapacak çok işim var, izin verirsen ben bu hastalığı yenerim dedim" şimdi çok şükür iyiyim.  O dönemde kitaplarımı ve ihtiyaclarımı alıp İzmir’deki otelin odasına otağı kurdum. Tarhana ve bizim yöresel yemeğimiz olan batı çok yedim. Bu hastalığa yakalandığımda en büyük şükrün diğer hastaları görünce kendinize bakıp şikayet edecek yüzünüz olmuyor Allaha. O yüzden şükürünüz artıyor. Bende öyle yaptım. Her gün şükrümü arttırdım. İzmir’de tedavi görüyordum çok uzak dedim ve Sivas’ta bir hocayı tavsiye ettiler oraya gittim. Hoca beni görünce hasta kim dedi. Süslü püslü gitmişim, benim normal halim bu. Bende ben dedim bana baktı güldü" bence siz hasta değil hastalığı misafir eden bir ev sahibisiniz "dedi. Tedaviye başladık şimdi iğne oluyorum. Daha işim bitmedi yapacaklarım var. Arkadaşlarımın sayesinde moralimi yüksek tutuyorum hastalığımı aklıma bile getirmiyorum. Paylaşmayı ve yaşamayı çok seviyorum. Annemden babamdan gördüğümü yaptım, yenen yerde bereket olur derdi büyüklerimiz bizde yedirdik içirdik bereketlendik. Sabırlıyımdır, panik yapmam, yaşanacağı varsa yaşanır, kendime telkinlerde bulunurum.
          Keşke dediğim bir şey olmadı. Aklıma koyduğumu zamanı gelince yaptım. Hayatın içinde biz tiyatrocuyuz, herkes rolünü oynuyor, değiştirecek bir şey yok oyun bitene kadar rolümüzü oynamaya devam.
           Hayat bana güçlü olmayı, kaderci olmayı, kanaatkar olmayı öğretti. Kendi yağımla kavruldum. Hiç kimseye minnet etmeyin. Kendi ayaklarınız üzerinde durun. Mesleğinizi alın elinize. Altın bileziklerinizi takın kolunuza. 
 Gelecekten beklentim Allah beni kimseye muhtaç etmesin, çocuklarımın mutluluğunu diliyorum.
 Ahirete olan inancım beni daha adaletli kıldı. Kur-an ne diyorsa ona inanırım. Aşırılıkları sevmiyorum.
              Hayalim en büyük isteğim dünyayı gezmek, tarihi yerleri gezmek ve eski bir evde yaşamak isterdim.
 konuyu şöyle toparlarsak işin özü şu “Bu toprakların kadınlarını gem vurulmuş atlara benzetiyorum. Şaha kalktıkları gün neler olacak neler."
                 Hayatı anında yaşayın yaşayamadıklarınızıda fırsat bulduğunuzda yaşayın. Hiç bir şey için geç kalmış sayılmazsınız. Nefes alıyorsanız fırsatınız var demektir. Aysel ablayla sohpete doyum olmuyor saatin farkında bile değiliz, zaman nasıl geçmiş anlamadık.
               Aysel abla engin bir derya yaşamıyla hal ve hareketleriyle bulunduğu yeri bereketlendiren çoşturan, muzipliği ve hoş görüyü hayatına destur edinen hayata sıkı sıkıya bağlı, insanlarla diyaloğu koparmayan kaliteyi öz de insana olan değerde arayan tam bir anadolu kadını. Bulunduğu mekanda hep bir hallı Turhallıyızın mesajını veren sade asil bir hanımefendi. Gül deyince aklına engin yürekli olduğunun göstergesi "gül bahçem geldi gülistanım geldi"diyor.
               Bulunduğu yeri cennete ceviren ve etrafına ışık saçan bilge bir kadın, vizyonu geniş, asil bir hanımefendi. Evini mini bir müze haline getiren gittiği yerlerden aldığı otantik eserleri evinin salonunda sergileyen evinin bahçesini yaptığı el işleriyle süsleyen ve gelen konuklarını bu güzel cennet bahçesinde ağırlayan bir ev sahibi. Nasihatleriyle gençlere ve çevresine örnek olan bir hanımefendi. Biz onu tanımaktan çok onur duyduk. Çok sevdik. Bize bıraktığı yaşam enerjisiyle yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. 
Ruhun şad olsun mekanın cennet olsun. Biz ondan razı olduk Allahta ondan razı olsun. 
             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder