USTA ÇOCUK
Bir varmış Pir varmış diye başlar bizim masallarımız. Bu çağda yaşayan efsanelerin gerçek hikayelerinin masal tadında anlatımıyla imbikten süzülen özden ilham alır, Pirin önderliğinde yola revan oluruz.
Annesi Elif’e seslendi. ‘’Sofra hazır herkesi yemeğe bekliyorum.’’ Babası, anneannesi, dedesi, annesi ve Elif sofraya hep birlikte oturdular ve yemeklerini yediler.
Elif’in dikkatini masa örtüsünün desenleri çekti. Kumaşa dokunarak renklerini ve desenlerini incelemeye başladı. Anneannesine masa örtüsündeki çiçeğin adını sordu. Anneannesi “Elvan deseni”dedi. Elif ilk kez duymuştu Elvan deseninin adını. Tahta baskı ile ayrı renklerde basılan çiçeğin kokusunu çok Çok merak etti.
Anneannesi annesinin çehizine yaptığı bu masa örtüsündeki Elvan desenini Elif’e anlattı. ‘’Masa örtüsündeki çiçeğinin renkleri çok güzel.’’ dedi Elif.
Masada annesinin yaptığı baklalı dolmayı yedi ve gendime çorbasını sıcak sıcak içti. Karnı doyduktan sonra masadan kalktı. Annesine teşekkür etti. ‘’Ellerine sağlık annecim yemeklerin çok lezzetli olmuş.’’ dedi. Annesi, ’’afiyet bal şeker olsun kızım.’’ dedi. Ellerini yıkadı, odasına gitti. Yarım kalan ödevlerini tamamladıktan sonra çantasını hazırladı. Biraz kitap okuduktan sonra erkenden yattı. Yarın okula gidecekti. Öğretmeni şehir müzesini gezmeye götüreceği için çok heyecanlıydı. Sabahleyin annesinin sesiyle uyandı. Elini yüzünü yıkadı, kahvaltısını yaptı, sütünü içti, taze haşlanmış yumurtasını yedi. Babası arabasıyla Elif’i okula bıraktı. Elif sınıfa girdiğinde bütün arkadaşları gelmiş öğretmenlerinin sınıfa gelmesini bekliyorlardı. Nihayet öğretmenler zili çaldı, biraz sonra öğretmen sınıfa girdi. ‘’Çocuklar günaydın.’’ dedi. ‘’Sınıf yoklamasını aldıktan sonra servislerle şehir müzesine gideceğiz ve orada şehrimize ait zanaatları, ustaların ağzından dinleyeceğiz.’’ dedi. Çocuklara ‘’Heyecanlı mısınız?’’ diye sordu. Çocuklar hep bir ağızdan ‘’evet, çok heyecanlıyız.’’ dediler, ilk defa bir müze gezeceklerdi. Servisler geldi, çocuklar bindi. Açık hava müzesi gibi olan Sulusokak Akademisinin merkezinde bulunan, Şehir Müzesinin önünde indiler. İkişerli sıra halinde müzeye girdiler. Elif hayretle etrafına baktı. Müzenin girişinde sağ tarafındaki siyah beyaz resimler pek dikkatini çekmedi. O sırada öğretmen ‘’Çocuklar alt kata iniyoruz, sırayı bozmadan yürüyelim.’’ dedi ve ekledi ‘’Bir çok ustanın ve zanaatların bulunduğu bölüm alt katta.’’ Merdivenlerin tam karşısında deri ustasının maketi vardı. Şehir müzesinin rehberi derinin kullanıldığı yerleri şöyle bir sıraladı. “Çok eski zamanlarda aynalı Çarık yapımında kullanılmış. Eğer, hamut, çanta, ayakkabı ve son teknoloji ile tekstil alanında kullanılmış.” dedi. Biraz daha ileriye doğru gittiklerinde rengarenk yazma ve sofra bezlerinin sergilendiği bölümde tahta baskı yapan ustanın maketiyle karşılaşınca Elif’in gözleri Işıl Işıl ışıldadı. Renklerin güzelliğine ve desenlere baktığında müzede sergilenen örtünün çiçek desenini, annesinin masa örtüsündeki desenle aynı olduğunu gördü. Hemen öğretmenine Elvan kalıbını anlattı. Müzede çocuklar için ayrılmış özel bölümde ustanın yardımıyla çocuklar tek tek baskı yaptılar. Elif kalıbı eline aldığında çok heyecanlandı. Kendi seçtiği Atatürk Kocatepe’de kalıbını beyaz tişörtün üzerine kendisi bastı. Yumrukla kalıbın üzerine vurunca Atatürk deseni çok güzel eksiksiz bir baskı ile tişörte geçti. Elif kalıbı kaldırdığında gördüğü resme hayranlıkla baktı. Çok mutlu oldu. Çengel köy deseni ve elmalı yazmayı ilk defa gördü. Hikayelerini dinledi, müze gezisi bitince okula geri döndüler. Akşam eve gidince müzede gördüklerini ve baskılı tişörtünü ailesine gösterdi. Akşam yemeğinde sofrada anneannesine ve annesine müzede gördüklerini bir bir anlattı. Elif resim çizmesini çok seviyordu. Aradan yıllar geçti ve Elif’in bu sevgisi azalmadan devam etti önce Lisede resim yarışmalarında derece aldı. Sonrasında yine dereceyle girdiği üniversitesi Mimar Sinan Mimarlık Fakültesinde okumaya başladı. İşinin Piri olan Üniversiteden Hocası Elif’in çizimlerini çok beğeniyor ve ‘’Elif bu çizimlerini moda tekstil alanında kullanırsan çok başarılı bir modacı tasarımcı olabilirsin.’’ diyordu. Aklında hep çocukken masanın üstünde gördüğü çiçek resmi ve şehir müzesinde gezerken öğrendiği baskı yazma ustalığı vardı. Üniversite hocasını söyledikleri kulağına küpe yapmıştı. Okulunu bitirdikten sonra bir ustanın yanına çırak olarak girdi ve ıhlamur ağacından kalıp oymasını öğrendi. Daha sonra kumaş üzerine baskı yapmasını öğrendi. Elifin el becerisi çok güzeldi. Ustası Elif’e ‘’Bu dünyada her bir insanın, her bir hayvanın, her bir bitkinin doğuştan getirdiği tek bir yaşam amacı vardır. Kendini gerçekleştirmek. Sen de bu işi severek yaptığın için çok çabuk öğreniyorsun. Biliyor musun Elif: Bir ustanın çırağa karşı en büyük görevi çırağın kalbinde yatan bir usta olduğunu ona hatırlatmaktır’’dedi. Elif 26 yaşında aldığı eğitimlerle yeteneklerini geliştirdi. Kendine inanarak kurduğu atölyesinde yöresinde dokunan kumaşlara baskı yaparak otantik ürünler üretiyor ve ürünlerini tüm dünyaya e-ticaret üzerinden pazarlıyordu. Ürünlerin kalitesinden memnun olan müşterileri sayfasının altına yorum yapıyorlar ve bu yorumları okuyan müşteriler alışveriş yaparak memnuniyetlerini dile getiriyorlardı. Ahşap iki katlı toprak eski bir evde 100 metre karelik atölyesinde iki kişi ile yaptıkları üretimlerine canla başla gece gündüz çalışarak yetiştirmeye çalışıyorlardı. Danimarka başbakanı olan kadın siyasetçi Mette Frederiksen sitelerinden eli belinde motifli fular aldığında çok mutlu oldu. Gücünü kendinden alan kadın motifi genç kızlar arasında çok rağbet görüyordu. Bu motifin hikayesini ve anlamını küçük bir kartla müşterilerine sunarak aldıkları şalın ne kadar kıymetli ve anlamlı olduğunu vurguluyorlardı. Elif en çok desenin ortasındaki papatyayı çok seviyordu. Papatya ona mütevaziliği ve alçak gönüllülüğü hatırlatıyordu. Papatyanın yaprakları saf temiz kırk kadını temsil ederken güneşten aldıkları ziya ile parlayan ve bulunduğu yere ışık olan öncü lider kadınları simgeliyordu. Bu simgeyi boynunda taşımak ona da güç veriyordu. İnancından vazgeçmeyerek üretmeye devam eden Elif milyon takipçisi ile tüm dünyaya şehrini tanıtmanın gururunu yaşıyordu. Gelen talepleri karşılamak için yanında çırak çalıştırmaya başladı. Üniversitede hocası geleceğin mesleklerini sayarken otantik üretim yapan butik atölyelerin revaçta olacağını ve zanaatların insanın ruhuna, sağlığına kattığı değeri küçük yaşta idrak etmiş ve kendi işinin patronu olmasının mutluluğunu yaşıyordu. Babası ‘’Usta olacak çocuk küçükten belli oluyor.’’ dedi. Elif’in merakı onu yazma baskı ustası yapmıştı. Elif çok sevdiği tasarımlarıyla ünlü Zeynep arkadaşını da yanına alarak tasarladığı ürünleri tekstil alanında uyarlayarak moda dünyasında fark yaratmıştı. Bu tasarımlar Ünlü modacılarında dikkatini çekmiş ve birlikte çalışmak için teklif önerisi sunmuştu. Bu teklife çok sevinen Elif ‘’Modanın duayenleri ile çalışmak bir onurdur. Fakat ben kendi markamı yaratmak istiyorum.’’ der ve gelen teklifi nazikçe reddeder. Kendi markasını tüm dünyaya tanıtırken köklerden kopmadan aslına sadık kalarak yeni yorumlamalar yapan Elif’in desenleri çok rağbet görüyordu. Bir Türk olarak modaya yön vermek harika bir duyguydu.
Çocukken yemek yediği masa örtüsünün desenine hayran kalan ve ilkokulda gezdiği şehir müzesindeki yazma baskı desenleri ve üniversitede işinin Piri olan hocasının tavsiyeleri üzerine, içinde var olan potansiyeli kurduğu atölyesinde açığa çıkartan ve dünya modasına yön veren bir kadın usta olarak üretmeye ve çalışmaya çok önem veren Elif ve Zeynep kendisinden sonra gelen genç arkadaşlara örnek olmuştur. Tüm dünyada düzenlenen moda haftalarına kendi tasarladığı kreasyonları ile katılım sağlayan ELZEM markası ile dünya medeniyetinin modasında öncü bir isim oldu. Her şeyi çok çabuk tüketen , tüketim çağında yaşayan gençler arasında bir numara olan Elif ve Zeynep ELZEM markasıyla yok satıyordu. Geleceğe köprü olan köklerinden beslenmek onu çok güçlü kılıyordu. Elif YAŞAYAN EFSANE İLK TEK VE SON USTALAR kitabını okurken edindiği bilgilerin altını çiziyor, “Dünyada Türkiye Türkiye’de Tokat. ANADOLUNUN mayası olan bu coğrafya 7 bin yıllık tarihiyle 14 medeniyete ev sahipliği yapmış ve ipek yolunun kavşağında bulunan kadim şehrimiz hala insanlık tarihine yön vermeye devam ediyor. Dolu dolu Anadolu kadını dünya insanlığının öncüsü olacaktır. “sözleri aklından hiç çıkmıyordu. Elif ve Zeynep yaşadıkları kadim şehrin okullarında ilham veren hikayelerini anlatmak üzere söyleşiye davet edildiğinde büyük bir heyecanla öğrencilerle buluştular. “ Hayal etmek bilgiden daha önemli. Bilgi sınırlı hayal etmek sınırsızdır. Hayallerinize sınır koymayın. Hayallerimiz doğrultusunda kendimizi geliştirmek, çalışmak, üretmek, markalaşmak bizi özel kılıyor. İçimizdeki gücümüzden şüphe etmedik. İnsan kalbiyle ve aklıyla bir yola baş koyduysa bu dünyada hiç bir şey imkansız değildir. Biz çok şanslıydık, Çünkü yeteneklerimize göre eğitildik. Yeteneklerine göre eğitilmeyen çocuklar hayallerine kanat çırpamazlar. Çocukların yeteneklerinin keşfi için burada anne babalara ve öğretmenlere çok görev düşüyor. Bizleri yetiştiren üzerimizde emeği olan herkese çok teşekkür ederiz” dediler. Elif ve Zeynep söyleşiye gittiği okullarda Yeni yeni yüreklere umut ektiler. Ustalık aşıladılar. Değişimin ve gelişimin öncüsü olan gençlerimizin yolu açık olsun.
Dünya Köylüsü
Ayla Bağ