1 - Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız, Ayla Bağ kimdir?
Merhabalar herkesi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Ben Ayla Bağ 1971 yılında Tokatın Niksar ilçesine bağlı Bayraktepe köyü’nde dünyaya gelmişim. Öğretmen bir babanın okuma yazma bilmeyen bir annenin üniversite mezunu sosyolog yazar kızıyım. Evliyim. İki evladım dünyalar tatlısı bir torunum var. Okuyucuyla buluşan dört kitabım da evladım gibi çok değerli benim için. Okumayı, yazmayı, gezmeyi, insanı, doğayı ve beni YARADANI çok seviyorum.
2 - Kendinizi Dünya Köylüsü olarak adlandırıyorsunuz, nedenini anlatabilir misiniz?
Bu çağda dünya iletişim teknolojileri ile çok küçüldü ve köy oldu. Aşağı mahalle, yukarı mahalle diye ikiye böldüm. Bu köyde yaşayan insanları iyi ve kötü diye ikiye ayırdım. Safımı seçtim bu yolda yürüyorum. Köylü olmak doğal olmak demek. Fıtrat ayarında bozulmamış insan demek. Tohum demek. Öz demek. Bu dünyada insan yetiştirilir. İnsanın yetiştiği bu köyde bozulmadan insan kalabiliyorsak ne mutlu bize. DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞ olarak en güzeli söylemeye en doğruyu yazmaya çalışıyorum. Çıkarsız, yalansız, tarafsız hakkı hakka teslim etme gayretindeyim.
3- Sizi Kırk Kızlar kitabıyla tanıdık bugün Ayla Bağ’dan masallar adlı çocuk kitabı son eseriniz olarak biliyoruz.
Çocuk kitabı yazmak ve yetişkin kitabı yazmak arasında ki fark nelerdir?
Çok teşekkür ederim bu güzel sorularınız için. Edebiyat engin bir derya. Bu deryada bir damla olarak KIRKKIZLAR kitabı beni ben yapan hayallerimin fiziki boyutta şekillenmiş hali oldu. İnsanı tanımak ve ondan feyz alarak kendi yolunu inşa etmek için kırk pınardan su içmek gibi düşüne biliriz. Çok ses getiren ve başarılı projelere imza atan çalışmalarımızla Türkiye’de bir ilki başardık. Okullarda ve konaklarda 180 söyleşi gerçekleştirdik. Bu süreçte bize destek veren herkese çok teşekkür ederim. Şehrimizi daha yakından tanımak ve değerlerimizi görünür kılmak için çıktığım bu yolda işe çocuklardan başlamam gerektiğini fark ettim. Her çocuk kendi masalının baş kahramanı olmalıydı. Onun için çocuk kitabı yazmaya karar verdim ve ilk olarak dünyaca ünlü BALLICA MAĞARASI masalını yazdım ve içine Tokata ait 14 değeri yerleştirdim. Masalı okuyan çocuğun belleğinde Tokat için bir ön bellek oluşturdum. Mavi Kadın Yayıncılıktan çıkan 1.Masal kitabının bin baskısı bitti. İkinci DÜNYA KÖYLÜSÜ AYLA BAĞ’DAN MASALLAR kitabında kırkkızların masalını anlattım. Üç bin baskı yapıldı. İlk olarak Tokat kitap fuarında okuyucu ile buluştu. Dokuz gün boyunca masal kitabını imzaladım. İlgi alaka çok güzeldi. Tokatın aydın okuyucusuna çok teşekkür ederim. Masal kitaplarında ayrı ayrı dört masal bulunuyor. Her birinde farklı değerlerimizi işlemeye çalıştım. İnsan Dünya Köyünde yetişir. Hayvanları, köyünü, komşusunu seven herkesi sever. Yediden yetmişyediye herkesi masal anlatarak uyutan nesilden, bu topraklarda kendi masalını yazarak herkesi uyandıran nesillere selam olsun…MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi…
4 - Tokatlı yazarlar hakkında neler düşünüyorsunuz? Hakettikleri yerdeler mi?
Tokatlı yazarlar çok daha iyi yerlerde olabilirler. Olacaklarda. Hepsi çok değerli hepsi çok kıymetli kalemler. Üreten ve yazdıklarıyla şehrin kültürüne ve insanın gelişmesine katkı sunan fikir işçilerinin kalemi daim olsun. Benim Belediyelerden ve Millieğitim’den beklentim, kitap fuarlarında yerel yazarlardan okul kütüphanelerine koymak için kitap alsınlar ve çocukların buradan yazarın kitaplarına kolayca ulaşmaları sağlanabilir. Yerel yazarları daha yakından tanımak için Okullarda söyleşiler düzenlene bilir. Gerekli ilgi ve alaka gösterilirse yazarın üretimi daha çok artar diye düşünüyorum. Herkesin çabası kendi yerini belirler. Çabası doğrultusunda herkes hak ettiği yerde bulunuyor diye düşünüyorum.
5 - Sizce bir yazarın eğitimlimi. Yoksa alaylı mı olaması daha etkili olabillir?
Bana göre duyguyu ve hissiyatı okuyucuya geçirebiliyorsan vermek istediğini okuyucuya aktarmışsın demektir. Bunun için edebiyatçı olmana gerek yok. Alaylı yoldan gelen ve yüreğinden geleni okuyucu ile samimiyetle paylaşan okuyucunun gönlünü feth eden kalemi ile yön veren nice yazarlarımız var. Bunun için çok okumalı çok gezmeli ve kendinde gördüğün eksiği tamamlamak için çok çalışmalıyız. Ben edebiyatçı değilim. Sosyoloğum. Benim bilgim insanın ilişki kurduğu tüm alanlarla ilgilenmek ve insan ilişkilerinde toplumun evrildiği yönleri kaleme almak ve unuttuğumuz değerleri hatırlatmak için yazıyorum. Bir nevi anlam taşıyıcısıyım. Asırlardır söylene gelen halk edebiyatının alaylı şairlerinin dizeleri dolaşıyor dilimizde. Ne kadar sade, ne kadar anlaşılır, ne kadar anlamlı bir dil olması bana göre bir yazının bellekte yer ediciliğini kalıcılığını belirliyor. Önemli olan okuyucuya ulaşmak ve tesir etmek. Gönüllerde kaleminizle sözünüzle yer etmişseniz varsınız demektir. Yunus gibi…
6 - Yazar olmak eğitime bağlantılımıdır?
Dolup taşmak elbetteki bir eğitim ister. Ama bana göre özgün olmak ve kendi tarzını belirlemek ve bende varım demek seni daha farklı kılar. Bu farkındalıkla yaptığımız işler bizi biz yapar. Hayat okullarında yetişen feleğin binbir sillesini yiyen acılarla yoğrulmuş ve hayatta kalmak, insan olmak ve doğruyu söylemek için objektif bakış açısıyla taraf olmadan gerçeği yazmak bana göre eğitimden ziyade yürek ister. Yürekli kalemlere selam olsun…
7 - Çok yakın tarihte Tokat Kitap fuarına ev sahibi olarak katıldınız bu fuarda ki, izlenimlerinizi bizlerle paylaşabilir misiniz?
Kitap fuarları yayın evleri aracılığı ile yazarı okuyucusuyla direk buluşturan karşı karşıya getiren yüz yüze gelmesini sağlayan en güzel etkinliklerden birisi diye düşünüyorum. Fuarlarda yazarın kitap satma kaygısı olmayacak. Bu yayıncının işi. Yazar kitabını ve kendisini tanıtarak okuyucu ile yüz yüze tanışma fırsatı bulacak. Fuar organizasyonlarında stantlar yüksek paralara satıldığı için yayın evi bu parayı çıkartmak ve kara geçmek için kitap fiyatlarını yüksek tutmak zorunda kalıyor. Buda okuyucuyu zorluyor. Üç kitap alacağına bir kitap alarak evine dönüyor. Yayıncı endişeli kaygılı, okuyucu kitabı alamamaktan mutsuz. Yazar bu durumdan huzursuz. Keşke fuarlar ücretsiz olsa. O zaman kitap fiyatları yarı yarıya düşer. Çünkü aradaki komisyoncular yok olur. Direk yazar ve okuyucu karşı karşıya kalır. Bir milletin ayağa kalkması o milletin kitap okumasıyla çok orantılı. İlk emri oku olan bir dinin mensubu olarak, başka ülkelerle kitap okuma oranımız karşılaştırıldığında çok düşük. örnek olarak ilk okulda 25 kitap, orta okulda 8 kitap , lisede 1 kitap okuyoruz. Yetişkinlerde altı kişiye bir kitap düşüyor. Nasıl köreldiğimizin farkındamıyız bilmem. Fuarlar ücretsiz olsun, halk kitaba kolayca ulaşsın.
8 - Tokat’ın Tokatlının sanata ve edebiyata yaklaşımı nasıl?
Ben 2015 yılından beri Tokatta yaşıyorum. Sahanın içinde geziyorum ve okullarda söyleşiler yapıyorum.Tanıştığım her insanda bir marifet var. Tokat halkı çok marifetli, becerikli, sanatkar bir millet diyebiliriz. Alimler konağı, şairler yatağı, fazıllar yurdu memleketimin edebiyata ve sanata düşkünlüğü her haliyle yaşamına yansımış. İki katlı cumbalı ahşap evlerinin tavan göbeğindeki ağaç oymacılığının eşi benzeri olmayan üstün işçiliğini yapan, düğümsüz yular ören ustaların diyarıdır benim memleketim. Halk edebiyatımızdaki 7 ulu ozandan birisi kul Himmet Tokatlı. İstiklal marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un annesi Tokatlı. Bayrak şiirinin yazarı Arif Nihat Asya Tokatlı… dedekorkut hikayelerinin çağımız yazarı Necati Sepetçioğlu Tokatlı. Şair Cahit Kulebi’nin mısralarında dediği gibi
Kaf dağında akan bir çeşme var
Serçe parmak kalınlığında suyu
Haram etmiş gece gündüz uykuyu
Akarda akar…
Mütevazi bir duruşun tasfirini yapan şair serçe parmak kalınlığında da olsa akar olmanın altını çizerken
Bu kadar zengin bir çoğrafyanın edebiyatla inşa edilmiş medeniyet burçlarına bir tuğlada biz koyabilirsek ne mutlu bize diyorum.
9- Yazarken nelerden ilham alıp edebiyat adına nelerden besleniyor sunuz?
Kalemin beslendiği yer gözün gördüğü ve hissettiği duygulardır. Her şeyden doğadan, insandan, yaşadığım şehir Tokatın dağından, taşından, suyundan, kültüründen beslenmemek ayıp olur. Bu kadar güzel bir şehirde hala edebi yönünü açığa çıkarmamışsan bu senin ayıbındır diye düşünüyorum. Balık misali bu gölde çarka dönüyorsak bu boşa olmamalı. Yaşayan insan hazinelerine yataklık yapan bu çoğrafya içimizdeki aşk ateşini tutuşturmaya feyz veren bir memleket. Memleketimden besleniyorum. Kitaplar farklı dünyalara açılan kapıların anahtarıdır. Her kitap yazarın zihin dünyasındaki zenginliğini bize aktaran ve bizdeki güzelliğin açığa çıkmasında bir basamaktır diye düşünüyorum. Çok okumalıyız, çok gezmeliyiz, çok hissetmeliyiz.
10 - Son olarak yazmak isteyen yazar adaylarına ne gibi bir tavsiyeniz olur?
Yazmak bir eylemdir. Yazarak içindeki duyguları hizaya sokarsın. Yazmak bir edeptir. Yani içinizdeki kaosa dur demek ve hizaya gelmek istiyorsan yazarsın. Yazmak dolup taşmaktır. Ancak dolmak içinde baktığın yere anlamlı bakmak ve arkasındaki özü görmek gerek. Gençlere elinizden kalemi düşürmeyin derim. Aklınıza geleni not edin yazın derim. Yılar yıllar sonra yaza yaza sizde yazdıklarımıza inanamayacaksınız. Elinizde kurşun kalem yada tükenmez kalem tutun. Çünkü bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmak gibidir. Kurşun kalem ile yazdığınız bir yazı tükenmiş bir insanın hayata tutunmasında tükenmez bir umut olacağını nerden bileceksiniz. O yüzden yazın korkmadan yazın. Yazmak sizi, bizi, hepimizi terbiye edecektir.
Yeni odak gazetesine yayın hayatında başarılar dilerim. Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok çok teşekkür ederim. Ayten hanım yazılmayanı yazdığınız söylenmeyeni söylediğiniz için kadınlarımızın sesi olduğunuz için size ayrıca teşekkür ederim. Kaleminiz daim olsun.
Yazmaya, gezmeye ve sevmeye devam edeceğim.
Güzelliklerde buluşmak dileğiyle…
Dünya Köylüsü
Sosyolog-Yazar
Ayla Bağ